29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 19 MAYIS 2020 SALI gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Atatürk (Türk Devrimi) niçin ve nasıl başarılı oldu? 19Mayıs’ın 101’inci yıldönümünde Atatürk’ü anlamak, onu anmaktan daha önemli: Çünkü Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları hem tarihi çarpıtarak hem de onun yaptıklarını saptırarak Türk Devrimi’ni küçümsemeye çalışmaktadırlar. Atatürk’ü anladığımız zaman, tarih ne kadar çarpıtılırsa çarpıtılsın, yaptıkları ne kadar saptırılırsa saptırılsın, Türk Devrimi’nin mucizevi nitelikleri gölgelenemez! (Unutmayalım: Türk Devrimi, biri İstiklâl Savaşı, öteki Atatürk Devrimleri (reformları) olarak iki ayrı mucizevi başarıdan oluşur.) HHH Atatürk yani Türk Devrimi başarılı oldu; ÇÜNKÜ Mustafa Kemal tarihe, bilime, akla, insana, uygun davranan bir devrimciydi: 1) Dünya ve İnsanlık Tarihini iyi biliyordu. 2) TürkMüslümanOsmanlı Tarihi’ni iyi biliyordu. 3) İnsan psikolojisini iyi biliyor, bir komutan ve bir politikacı olarak arkadaşlarını ve emrindekileri iyi etkileyebiliyordu. 4) “Osmanlı İmparatorluğu’nun Kurtuluş Reçetesi” olarak belirlediği, Antiemperyalizm, Bağımsızlık ve Çağdaşlaşma ilkeleri, hem İnsanlık Tarihi’ne, hem de TürkMüslümanOsmanlı Tarihi’ne, yani hem bilime, hem de evrensel ve yerel gerçeklere uygundu. 5) Devrimi, ülkeyi işgal eden düşmana karşı, halkın desteğiyle kazandığı, askeri zafere dayandırmıştı. 6) 1920’ler 30’lar Dünyasında ve Türkiyesi’nde, bir DinTarım Toplumu’nu hızla bir Endüstri Toplumu’na dönüştürmek için uyguladığı “Altı Ok Reçetesi” yani Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik, İnkılapçılık (Devrimcilik) ilkeleri, o dönem ve o coğrafya için doğru bir reçeteydi. Bu reçete (gözden geçirilmek kaydıyla) bugün bile evrensel özellikler taşır. HHH Atatürk, Türk Devrimi, nasıl başarılı oldu? 1) Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı, DinTarım Toplumu’na dayalı olarak yaptığının farkındaydı. Bu toplumun egemenlerini ve köylülerini seferber etmeyi başardı. 2) DinTarım Toplumu’nu Endüstri Toplumu’na dönüştürmek için hangi devrimleri (reformları) yapacağını biliyordu. 3) Zamanlaması mükemmeldi. Hiçbir devrimi zamanından önce gündeme getirmedi. Her devrim için, iç ve dış koşulların olgunlaşmasını bekledi. Attığı her adım, hesaplıydı. 4) Saltanat’ın ve Hilafet’in kaldırılmalarını, Saltanat ve Hilafet yanlısı arkadaşlarına savundurttu. 5) Cumhuriyetin amaçladığı Çok Partili Düzen’e (Demokrasi’ye) geçiş için Devrimi feda etmedi. Muhalefeti yaşatmak uğruna, Devrimci ilkelerinden taviz vermedi. HHH Türk Devrimi, tarihe, insanlığa, bilime, akla uygun olduğu için, bütün Karşıdevrim çabalarına karşın, yaşamasını sürdürüyor ve sürdürecektir! Bugün dolayısıyla, Türk Devrimi’nin, Atatürk mucizesinin en önemli ürünlerinden ve simgelerinden biri olan, sevgili dostum, değerli bilim insanı, büyük devrimci Prof. Dr. Türkan Saylan’ı da, özlemle anıyorum. HHH YAŞASIN ATATÜRK: YAŞASIN TÜRK DEVRİMİ... YAŞASIN DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL, HUKUK DEVLETİ OLAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ! 19 Mayısları unutmamak DOÇ. DR. HÜNER TUNCER Mustafa Kemal’in, 1919 mayısında Anadolu’ya ayak bastığında kararı şuydu: Ulusal egemenliğe dayalı tam bağımsız bir Türk devletinin kurulması. Temel ilke, Türk ulusunun onurlu bir ulus olarak yaşamasıydı. Bu da, ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilirdi. Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uşaklıktan öte bir gözle görülmeye layık olamazdı. Mustafa Kemal’in sözleriyle, yabancı bir devletin güdümüne girmeyi istemek, güçsüzlüğü ve uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildi. Mustafa Kemal, 1927 yılında kaleme aldığı Nutuk’a şu sözlerle başlar: “1919 senesi Mayıs’ının 19. günü Samsun’a çıktım. Genel vaziyet ve manzara: Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup (İttifak Devletleri), Harbi Umumi’de (Birinci Dünya Savaşı) mağlup olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir mütarekename (ateşkes antlaşması) imzalanmış, Büyük Harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harbi Umumi’ye sevk edenler, kendi hayatları endişesine düşerek, memleketten firar etmişler. Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyasetindeki kabine; aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişah’ın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir vaziyete razı. Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta... İtilaf devletleri, mütareke hükümlerine riayete lüzum görmüyorlar. Birer vesile ile, İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana vilayeti, Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Antep), İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalyan askeri kıtaları; Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurları ve özel adamları faaliyette. Nihayet, söze başlangıç kabul ettiğimiz tarihten dört gün evvel, 15 Mayıs 1919’da İtilaf devletlerinin rızasıyla Yunan ordusu İzmir’e çıkarılıyor. Bundan başka memleketin her tarafında, Hırıstiyan unsurlar gizli, açık, özel emel ve maksatlarının elde edilmesinin teminine, devletin bir an evvel çökmesine mesai sarf ediyorlar.” İşte, Mustafa Kemal Atatürk’ün devraldığı ve üzerine yepyeni bir Cumhuriyet’i kurduğu Türkiye’de, 1919 Mayısı’ndaki durum budur! 19 Mayıs 1919, yeni bir Türk Devleti’nin doğmakta olduğunun simgesidir. 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları üzerinde yeni bir Türk Devleti’ni kurma amacıyla Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmış ve geri dönüşü olmayan bir süreci başlatmıştır. Ulusal Kurtuluş Savaşımız, 19 Mayıs 1919’da başlatılmış; Atatürkümüzün liderliği altında yürütülen bu mucizevi savaşı, yine mucizevi nitelikteki devrimler izlemiştir. Atatürk’ün amacı, yalnızca bir savaşı kazanmak değildi; bu büyük insanın asıl savaşı, çağdaş, uygar nitelikteki devrimlerle yepyeni bir Türkiye yaratmak yolunda olmuştu. Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı, onun yönergeleri doğrultusunda hareket etmeyi kabul etmiş olan kendisine sadık arkadaşlarıyla birlikte kazanmış; ancak, devrimleri tek başına yaşama geçirmiştir. Onun en yakınında bulunanlar bile, zaman zaman bu büyük insanın adımlarına ayak uyduramamış; onun gerisinde kalmıştır. Mustafa Kemal, 1919 yılında toplanan Erzurum Kongresi’nde zaferden sonra hükümet şeklinin Cumhuriyet olacağını dile getirmiş; ancak arkadaşları, onun bu düşüncesini paylaşmaktan çok uzak kalmıştı. Şu gerçeği göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum: 1950 yılından bu yana, ülkemizde Atatürk Devrimi’ne karşı bir süreç başlatılmış ve günümüze değin süren bu süreçte iktidara gelen hükümetlerin çoğunluğu, din öğesini istismar etmek suretiyle, halkımızın büyük çoğunluğunu bu karşıdevrim sürecine inandırma yolunda çaba harcamıştır. Öte yandan ülkemizi yöneten kadrolar, genellikle iktidarlarını sürdürebilmek amacıyla, Atatürk Devrimi’ni kendi dünya görüşleri çerçevesinde yorumlama yoluna gitmiş ve özellikle cahil ve eğitimsiz kitleleri etkileri altına almayı başarmıştır. Ancak biz Atatürkçü aydınlar, büyük önderimizin bize 1919’da gösterdiği yoldan azimle ve sabırla ve bütün engellemelere karşı gelerek yürümeyi sürdürecek ve Atatürk Devrimi’ni ulusumuza benimsetmeyi, o büyük insana olan sevgimizin, saygımızın ve vefa borcumuzun bir göstergesi olarak başlıca görevimiz sayacağız. Büyük Atatürk! Bizler, senin hedeflediğin çağdaş Türkiye’yi yaratmadaki kudreti damarlarımızda akan kanda bulacağız! Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Kaynak Yayınları, Ankara, Kasım 2016, s. 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle