28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 1 MAYIS 2020 CUMA DOLAR ekonomi@cumhuriyet.com.tr AVRO STERLIN FAİZ TASARIM: SERPİL ÜNAY BOBROSRASA EKONOMI ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 65.498380 102..520kkuururuşş 76.5297450 104.40kukrurşuş 68.977960 1210.2.30kkuurruuşş 198.6971 0.05 puan 910.16.11907 744865 puan 25157138.8547 145..9768 lira 232852..9626 826.3k1ulirruaş TCMB’nin enflasyon tahminlerini düşürmesi ‘faiz indirmeye devam edeceği sinyali’ olarak yorumlandı Merkez ‘küçülme’ dedi Ticaret açığında büyük artış Koronavirüs salgınının Türkiye’de ve Avrupa’da hızla yayılmaya başladığı mart ayında dış ticaret açığı yüzde 181.6 artarak 5.39 milyar dolara yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) mart ayı verilerine göre, dış ticaret açığı ocakmartta da yüzde 117.3 artışla 12.9 milyar dolara çıktı. TÜİK ile Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan genel ticaret sistemi kapsamında üretilen geçici dış ticaret verilerine göre, ihracat 2020 yılı mart ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 17.8 azalarak 13.42 milyar dolar, ithalat yüzde 3.1 artarak 18.8 milyar dolar olarak gerçekleşti. OcakMart döneminde ithalat yüzde 10.3 artışla 55.7 milyar liraya çıkarken, ihracat ise aynı dönemde yüzde 4 düşüşle 42.7 milyar lira oldu. l Reuters Merkez Bankası’nın (TCMB) dün açıkladığı yılın ikin ci enflasyon raporu, ikinci ve üçüncü çeyrekte özellik le iç talepte ciddi bir küçül me beklendiğini ortaya koy du. Merkez, yıl sonu enflas yon tahminini yüzde 8.2’den yüzde 7.4’e dü şürdü. Bunun te mel sebeplerin den biri talepte ki düşüş beklen GAMZE BAL tisi olurken, diğeri ise ham pet rol varsayımı nın 2020 için 60 dolardan 32.6 dolara çekilmesi ola rak öne çıktı. Gıda enflas yonu tahmini de 2020 için yüzde 11’den yüzde 9.5’a in di. 2021 enflasyon beklen tisi ise yüzde 5.4 olarak ko rundu. Kur hedeflemeyen TCMB, yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 7.4’e çekti. Talepte ciddi daralma beklentisi ve petrol fiyatlarında revizyona gidilmesi, enflasyon tahmininin düşürülmesinde etkili oldu. Özyeğin Üniversitesi öğretim görevlisi Gizem Öztok Altınsaç, “Enflasyon raporunun içinde çıktı açığı yüzde 8. Bu demektir ki, Merkez Bankası iç talepte ciddi bir daralma öngörüyor. Dolayısıyla bu daralma kur geçişkenliğinin önüne geçecek demektir. Bu da enflasyonda düşürücü bir etki yapacak” dedi. Rezervden korkmuyor TCMB Başkanı Murat Uysal, dünkü toplantıda, “Temmuzdan itibaren daha hızlı olmak üzere enflasyondaki düşüşün belirginleşeceğini düşünüyoruz. Veriler ikinci çeyrek için belirgin yavaşlamaya işaret ediyor” dedi. Uysal, dalgalı kur rejiminden vazgeçilmediğini belirtirken, küresel merkez bankaları ile swap görüşmelerinin sürdüğünü açıkladı. IMF ile bir kaynak sağlanması veya swap hattı kurulması girişimi olmadığını belirten Uysal, swap hattı mevcut olan ve olmayan merkez bankalarıyla görüşmelerin devam ettiğini belirtti. Ancak bir ülke ismi vermedi. Uysal, son dönemde bankanın rezervlerindeki kayıplara ilişkin ise “Rezervlerimizde dalgalanma söz konusu ancak geçici” dedi. Ancak analistlere göre, krizin nasıl ilerleyeceği bilinmediği için bu durumun geçici olup olmadığını söylemek güç. ‘Yüzde 15 daralma’ Toplantıyı Cumhuriyet’e değerlendiren Altınsaç ise “Çok kaba bir hesapla ikinci çeyrekte yıllık yüzde 15 daralma olacak. Nisan ayı göstergeleri, küresel PMI’lar, ihracat daralması ve perakende verileri bize bunu işaret ediyor” dedi. Altınsaç’ın rezervler konusundaki yorumu ise şöyle oldu: “Biz döviz yükümlülüğü yüksek bir ülkeyiz, burada bir miktar azalma var. Uysal’ın dediği doğru. Ancak bizim emsallere kıyasla yükümlülüğümüzü çevirme maliyetimiz çok yüksek. Böyle olunca çevirmeniz zorlaşıyor, o zaman Merkez Bankası rezervine ihtiyaç duyuyorsunuz. Bana çok kısa vadeli olmayabilir gibi geliyor, risk görüyorum.” KORONAVIRÜS TURIZM GELIRLERINI ERITTI Turizm gelirleri geçen yıl aynı döneme göre yüzde 11.4 azalarak 4.1 milyar dolara geriledi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı Turizm İstatistikleri, I. Çeyrek: OcakMart, 2020 verilerinde öne çıkanlar madde madde şu şekilde: n Gelirin yüzde 80.6’sı yabancı ziyaretçilerden, yüzde 19.4’ü yurtdışında ikamet eden ziyaretçilerden geldi. n Bu çeyrekte yapılan harcamaların 3.56 milyar dolarını ki şisel harcamalar, 536.4 milyon dolarını ise paket tur harcamaları oluşturdu. n Bu çeyrekte tüm harcama türleri geçen yıl aynı çeyreğe göre azaldı; sağlık harcaması yüzde 17.5, konaklama harcaması yüzde 15.7 ve uluslararası ulaştırma harcaması yüzde 12.1 düştü. n Yurtdışını ziyaret eden vatandaş sayısı yüzde 13.6 azalarak 1.74 milyon kişiye düştü; bunların kişi başı ortalama harcaması 455 dolar oldu. n Öte yandan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na göre, mart ayında ziyaretçi sayısı yüzde 65 azalarak 969 bine geriledi. l Ekonomi Servisi Etiketle kasadaki fiyat farkına DIKKAT Tüketiciyi Destekleme Derneği Genel Başkanı Süleyman Bakal, Covid19 sebebiyle bazı satıcıların etiket fiyatlarını değiştirmeden kasa fiyatlarını yükselttiğine dikkat çekti. Bakal, tüketiciyi şu sözlerle uyardı: “Satın almak istenen malın kasa fiyatıyla etiket fiyatı arasında fark olması durumunda, tüketici lehine olan fiyat uygulanır.” l AA Jale Özgentürk DAYANIŞMAÇAĞI YAKIN PLAN jale.ozgenturk@cumhuriyet.com.tr Dünya bugün 1 Mayıs ‘Emek ve Dayanışma’ gününü kutluyor. Ama buruk. Yıllarca küreselleşme ile haklarını birer birer yitiren işçiler, çalışanlar bu kez yine bir küresel belanın mağduru. Küresel salgın nedeniyle bugün kitlesel mitingler yapılamayacak. Yerini yeni dünya düzeninin altyapısını oluşturan internet üzerinden toplantılar ve balkonlardan ses vererek kutlanan bir dayanışma günü alacak. Bu dönemde salgının en büyük faturasını dünyada çalışan ya da çalışamayan emekçiler ödeyecek. Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) önceki gün açıkladığı son rapordaki rakamlar ürkütücü. ILO, salgın nedeniyle çalışma saatlerinde yüzde 10.5 düşüş beklendiğini açıkladı. Bugüne kadar yaptıkları tahminlerin çok daha üzerinde büyük bir sorunla karşı karşıya olunduğunu belirterek, gelecek tahminlerini de güncelledi. 305 milyon işsiz Yeni açıklamaya göre dünyada 305 milyon kişinin işsiz kalacağı belirtiliyor. Dünyada 3 milyar 300 milyonluk küresel işgücünün yarısı, 1 milyar 600 milyonu kayıt dışı çalışıyor. Yani sosyal güvenceden yoksun. ILO’nun da vurguladığı gibi krizin etkilerine en açık olan da bu kesim. Yaklaşık 463 milyon şirket, işyeri ya da serbest meslek sahibi, yüksek risk altında. Tahminlere göre dünyadaki işsizlik oranlarının yüzde 2530’lara çıkması bekleniyor. Gün 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü dünya emekçileri büyük bir krizin ortasında kutluyor. Küresel salgın sonucu 300 milyon işçi işini yitirecek. Toplam çalışan sayısı 3.3 milyar. Bunların 1.6 milyarı zaten kayıt dışı, yani güvencesiz. Bu durumda, “Tek yol dayanışma!” delik çalışanlar, düzensiz işler bunların dışında üstelik. Yine rakamlara göre dünyada çalışanların ancak beşte biri işsizlik ödeneğine hak kazanıyor. Bir başka sorun ise çalışan yoksulluğu. ILO rakamlarına göre işgücünün beşte biri yani 630 milyon kişi günlük 22 TL altında ücret kazanıyor. Dünyada çok büyük kitlelerin büyük bir yoksulluk dönemine girdiği ortada. Bu dönemde haklarını savunabilecek tek kesim örgütlü çalışanlar, yani sendikalılar. Bu nedenle sendikaların birlik olması, dayanışması bugün daha da önemli. Dünyadaki sendikaların bir araya geldiği Uluslarara sı Sendikalar Konfederasyonu da 1 Mayıs’a ilişkin açıklamasında buna dikkat çekiyor:“Nerede olursak olalım, farklılılarımız ne olursa olsun tek bir dünyada yaşıyoruz. Sendikalar dayanışmanın işe yaradığını biliyor. Dünyanın her yerinde dayanışma sergilenmesi için çabalamalıyız.” Salgından sonrası için çok tekrarlanan bir cümle var; “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”. Yeni gelen, insan onuruna yakışır, gelir bölüşümü adil, güvencesiz işlerin son bulduğu bir düzen mi olacak? Bugün her balkon eylem alanı. Yukarıdaki sorunun yanıtı da ancak emekçilerin mücadelesinin gücüne bağlı! TÜRKIYE’DE SANCI BÜYÜK Salgına ekonomik bir kriz içinde giren Türkiye’de de çalışma hayatı büyük bir kaos yaşıyor. 290 bin işletme, 3.2 milyon çalışan için kısa çalışma ödeneğine başvurmuş. Ne kadarı buna ulaşabildi belli değil! Türkiye’de emek dünyası yıllardır zaten küreselleşmenin sancılarını yaşıyor. Yüzde 99’u küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan ekonomide çalışan sayısı 28 milyon civarında. Bunun 18 milyonu Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtlı. Kayıt dışı çalışanların oranı ise 10 milyona yakın. Kayıtlı çalışanların yaklaşık 2 milyonu sendikalı. Türkiye’de sendika kelimesi bile patronları korkutmaya yetiyor. Sendikalı olan işyerlerinin ağırlığını kamu ve belediyeler oluşturuyor. Özel sektörde ise sadece ulus lararası bağlantısı olan büyük şirketler ve yabancı sermayeli gruplarda sendika var. Kamuda güçlü olan Türkİş ve Hakİş iktidara yakın, özel sektörde örgütlü olan DİSK ise muhalif kimlikte tanımlanıyor. Salgının yarattığı fırtına ise ne iktidar ne muhalefet dinliyor. Önemli olan sınıfın gücünü doğru kullanmak. Burada da öne yine dayanışma çıkıyor! Yeni normalin modası karavan turizmi olacak Salgının en fazla vurduğu sektörün turizm ve konaklama olduğu bilinen bir gerçek. Bu sektörde 2020’nin kayıp bir yıl olduğu da kabul edilmiş durumda. Salgın sonrası “yeni normal” olarak tanımlanıyor. Yeni normalde turizm için de artık yeni şeyler söylemek gerektiği ortada. Turizmciler neler düşünüyor? Bu hafta da yıllarını turizme vermiş bir turizmcinin öngörülerini paylaşmak istedim. Deniz Tüfekçi’nin. Yeni dönemde seyahate çıkacak olanın kendini güvende hissetmek için az kişinin olduğu alanları seçeceğini söyleyen Tüfekçi, “Sanki 1990 öncesine döneceğiz” diyor. Öngörüsü ise o yıllarda sona eren karavan turizminin yeniden başlayacağı yönünde. Tüfekçi, “Turist için bir Karavan sahibi olmak, karavan kiralamak tekrar önem kazanacak. Artan uçakla ulaşım maliyetleri ile kıyaslandığında karavan ile seyahat etmek uygun maliyet olarak tercih edilecektir” diyor. Tüfekçi’nin bu konuda önerisi ise şöyle: “Karavan kamping alanlarının yapılmasını teşvik etmek, mevcutları işler hale getirmek, Karavan sahiplerinin gerek duyduğu her türlü bilgiyi sağlayabilecekleri portalları oluşturmak ilgili yazılımları geliştirmek, lojistik noktalarını tesis etmektir. Türkiye karavan turistinin gerek duyduğu her şeye sahiptir.” Turizmde yeni normal ne olursa olsun kaybedecek kesim ise çoğunluğu kayıt dışı olan çalışan kesim olacak. 1976’dan günümüze 44 yılın tanıklıkları.. 1Mayıs’ların kutlanması tanıklıklarının, dünya hele de ülkemiz işçi sınıfının kazanılmış, yitirilmiş haklarına çıplak ayna tutan gücüne inanmış bir kişi olarak, ilk aklıma gelenleri sizlerle paylaşmak boynumun borcu.. Türkiye işçi sınıfına, evrensel geleneklerle uyumlu ilk anlamlı seslenişte çok geç kalınmış.. Çağdaş ölçeklerde sendikal hak ve örgütlülükte Türkiye çok geç kalmış.. 1961 Anayasası, ’63 yasaları ile önü açılan toplusözleşmeli, grevli sendikal hakların kullanımında, kamuda otomatiğe bağlanmış, özel sektörde kök salması çok zorlu yaşanmış. Sendikal örgütlenmenin gelişimi 40’lar sonrasına, dayansa, çok partili sürece geçişte rekabet uğuruna desteklenmiş olsa da, Menderes iktidarlarında sağ ideolojinin, komünistlikle özdeş suçlamalarıyla baskılar ağır basmıştır. Menderes’in emperyal güç odakları adına kullanım tarihinin geçtiğine karar verilmiş, 10 yıl sonrasının sürecinde, giderayak işçilerin 1 Mayıs bayramını kutlaması, Sovyetler’le görüşme çabası, trajikironik bir gerçekçiliktir. Çağdaş ölçeklerde eksikli gedikli de olsa basın özgürlüğü, düşünce, örgütlenme özgürlüklerinin, sendikal hakların önündeki yasakların kaldırılması 1961 Anayasası, arkasından gelen yasaların ürünü olunca, bireysel çalışma haklarında ILO’nun 100. yılı ile yarışmış, Laik Cumhuriyet’in, sendikal haklarda yol almasında yaklaşık 25 yıllık bir gecikme söz konusu. Özelinde Osmanlı döneminde bile emperyal şirketlerin İstanbul’da 1 Mayıs’ı kutlamaları gerçeği yaşanmışken, azınsanmayacak gerçeğinde Anadolu topraklarında yaşayan ülke vatandaşları için tarım dışında üretimi yasaklamış Osmanlı padişahlarının payını yok sayabilir miyiz? Sanayileşme ancak kamu yatırımları ile, Atatürk devrimciliğinin çağdaşlaşma adımları ile gündeme gelecektir. Sorgulanması gereken bir başka boyutta ise çok partili yönetime geçildikten sonraki süreçlerde, ağırlıklı sağdan güçlü iktidarların, artık kazanılmış sendikal hakların evrensel ölçekleriyle kullanılmasına karşı çıkardıkları engellerdir. 1960 sonrasında bile anayasal, yasal düzenlerle tanınmış hakların özel sektör odaklı, sonrasında yeniden tüm kamuya dönük olarak da gasp edilmesinde atılan acımasız, vahşi, sık sık da işçi sınıfı, emekçilerin kazanılmış haklarını, örgütlülüklerini, en vazgeçilemez insan haklarını, haksız adaletsiz boyutlarda gasp etmede yaşatılanlardır.. HHH Türkiye işçi sınıfına yaraşır, selam niteliğinde, 1 Mayıs’ın ilk 1976 yılında Taksim’de, DİSK’in önderliğinde kutlanmasının, Cumhuriyet’in kurtuluş sürecinden 56 yıl sonrasına sarkması bundandır. Doğrusu 1960 Anayasası, 63 yasaları ile 67’de ilk görkemli 1 Mayıs kutlaması aslında çok bile erken, büyük başarıdır. On binler, yüz binlerin Taksim Meydanı’nda görkemli ilk buluşmasının sabahında meydana ilk alınmaya başladığında tribünde, Kemal Türkler, DİSK yöneticilerinin yanında, Belediye Başkanı Ahmet İsvan, eşi Reha İsvan,yanlarında çok sayıda güçlü meslek örgütlerinin, yazarların, sol, sosyal demokrat siyasetlerden, işçi gençlik, tarım örgütlenmelerinden destekleri hafife alabilir miyiz? 1 Mayıs’ın kutlanmasının ruhundan öylesine korkulmuştu ki.. Bir yıl sonrası için, kanlı 1 Mayıs provokasyonu, iç ve dış odaklı ellerin katkılarıyla gerçekleştirildi. Bu köşeye tanıklıkları sığdırmanın olanağı yok. Sonuç amacın, “12 Mart operasyonları ile kazanımları geriye püskürtmek yetmedi. Gelsin 12 Eylül’e gidişin operasyonları, faili meçhullerle beslenen çatışmacılıklar, siyasal İslamcılığın en fanatik cemaatlerinin beslenmesi de yetmez, ırkçılık da içinde her türden alt kimlikler, mezhepler, aşiretler eliyle çatışmacılıklar, ağalar düzenleri..” olarak öztelenebilirliği ortada değil mi? Yine de evrensel düşünce, siyasal, toplumsal, üretici örgütlenmeleri ile meslek örgütlenmeleri haklarını çok geç yakalamış ülkemiz insanı, topu topu 17 yıla sığdırılmış 12 Eylül sürecine kadar, hem kazanılmış haklar bilinci hem de örgütlü hak arama yolunda öylesine hızlı yürüyebilmişti ki.. Gelir adaleti, hakhukuk örgütlü güçlenmelerinde, sendikalar da içinde olmak üzere, en azından geişmiş Batı demokrasilerinin evrensel verilerini yakalayabilmişti. Sonrası tersine geriye çekilişte adım adım operasyonlar.. 12 Eylül ile gelen anayasal, yasal yasaklar.. Çok daha ağırı insandan yana örgütlü on binlere yaşatılan ağır bedellerle gelen yıldırmalar. Önü açılmış Özalizmin Demirel dönemini aratan geriye püskürtme operasyonları, özelleştirmeler yasaklı düzen cenderesinde kazanılmış haklardan geriye çekişler.. Hâlâ kamuda ağırlıklı sendikal örgütlenmelerin refleksleri vardı ya.. Bahar eylemleri, yaz direnişleri, büyük Zonguldak madenci direnişleri ile Özalizmin de yıkılışıyla evrensel ölçekte Türkiye’ye biçilen konumlarda yeni yeni hamleler.. En büyük tuzak, kimlikler üzerinden çatışmacılıkların odak yapılması, 2002 sonrasında ülkemizin sürüklendiği otoriterleşmeye sivil geri çekmeler.. Son nokta, virüsün kurbanları arasında işçi sınıfımızın ortalama ödemekte olduğu bedel, Türkiye ortalamasının, 3.2 katı olması gerçeği..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle