23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 20 NİSAN 2020 PAZARTESİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: SERPİL ÜNAY EKONOMİ İşten çıkarma yasağı çok geç geldi. Son bir ayda pek çok işletmede işten çıkarmalar oldu Türkiye toplumsal çöküntünün eşiğinde BETAM Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel: İşsizlik tsunami boyutlarında. En az 3 milyon çalışan daha işini kaybedecek. İşsizlik oranı büyük olasılıkla yüzde 2425’i bulacak. Genç işsizlik oranı yüzde 40’a ulaşabilir. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, Türkiye ekonomisinde yüzde sıfır büyüme olsa bile bunun yeterince vahim olduğunu çünkü ülkenin korona şokuna yüksek işsizlikte yakalandığını söyledi. Gürsel, “İşsizliğin ulaşacağı boyut ve devasa gelir kayıpları ülkeyi toplumsal bir çöküntünün eşiğine getirmek üzere. Devlet bu çöküntüyü göğüsleyebilecek miktarda mali kaynağa sahip değil” dedi. TÜİK’in klasik işsizlik hesaplamasının bu dönemde işsizlik verilerini doğru yansıtıp yansıtmayacağıyla ilgili olarak da Gürsel, “Bu konuda endişelerim var. İşgücü istatistikleri hane anketleriyle oluşturuluyor. Korona salgını ortamında TÜİK anketörleri kapı kapı dolaşıp yüz yüze nasıl anket yapacaklar, bu anketler nasıl geçiyor? TÜİK bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeli” ifadesini kullandı. Yoksuluğun artacağını genç işsizliğin yüzde 40’ı bulacağını vurgulayan Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ile koronavirüsün işsizliğe etkilerini konuştuk. Tsunami boyutlarında n 3 ay işten çıkarmayı yasaklayan yasa TBMM’de kabul edildi. Yasada başka düzenlemeler de var. Yasayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yasada yer alan yeni kurallarda olumlu olanlar da var, ne amaçlandığı müphem endişe verici olanlar da var. Tsunami boyutlarındaki işsizlik tehdidine odaklanmadan önce yasayla ilgili kısa bir değerlendirme yapabiliriz. İşten çıkar ma yasağıücretsiz izin düzenlemesi dışında getirilen bazı yeni kurallar şunlar: Kısa çalışma ödeneğinde idari prosedürlerin bypass edilmesi. Bu yerinde bir düzenleme. “Fahiş fiyat artışı” yasaklanıyor. “Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu” adı altında Ticaret Bakanlığı yeni bir denetleme kurulu oluşturacak. Fahiş fiyat ölçütleri nasıl belirlenecek? Uygulama adil olacak mı? Kuşkuluyum. Korona salgınından istifade enflasyon canavarıyla mücadelede bürokratik devlet geleneğimiz ile mütenasip yeni bir yöntem mi bulundu? Göreceğiz. n Peki, işten çıkarmaların yasaklanması? Kamuoyunu ilgilendiren esas düzenleme işten çıkarmaların önümüzdeki aylarda yasaklanmış olması. Buna karşılık işverenler istedikleri kadar çalışanı ücretsiz izne çıkaracaklar. Devlet de bu ücretsiz izinlilere ayda 1.170 TL ödeyecek. Bu düzenlemenin kapsamına girecek kişi sayısı oldukça sınırlı, verilen gelir desteği de çok yetersiz. Bu yöntem gerçek işsizliği kısmen gizlemeye yarar, bir de salgın geçtikten sonra işverenleri yeni işçi arama zahmetinden kurtarır. Hepsi bu. KURTULUŞ ARI İşten çıkarma yasağının çok geç geldiğini vurgulayan Seyfettin Gürsel, “2 yıl daha düşük büyüme ile geçerse çok büyük boyutlarda bir yoksulluk artışı yaşanabilir” diyor. TÜİK kamuoyunu bilgilendirmeli n Şu anda TÜİK’in klasik işsizlik hesaplaması bu dönemdeki işsizlik verilerini sizce doğru yansıtacak mı, Yeni bir yönteme ihtiyaç yok mu? Haklısınız, bu konuda endişelerim var. İşgücü istatistikleri Hanehalkı İşgücü Anketleriyle (HİA) oluşturuluyor. Korona salgınının dayattığı sosyal mesafe kuralları ve bulaşma korkusu ortamında TÜİK anketörleri kapı kapı dolaşıp yüz yüze nasıl anket yapacaklar? Bu anketler halen yapılıyor, nasıl geçiyor, sorunlar var mı? TÜİK bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeli. Ücretli izne çıkarılanlar, resmen istihdamda görünecekler. Böyle bir kategori HİA’da yok. Çalışma saatlerinde ortaya çıkacak büyük azalmada dolaylı olarak görülecekler. n Genç işsizliği yüzde 20’yi aşıyor koronavirüs ile birlikte nereye varır? Türkiye yüksek genç işsizliğe sahip ülkeler arasında. Salgın öncesi yüzde 23 civarındaydı. Bu hesapla salgın sonrasında yüzde 30’u geçeceği kesin. Planladıkları eğitimi bitiren gençlerin bir bölümü uzatma yoluna gidecek, bir bölümü fırtınanın geçmesini bekleyecek. Bir bölümü geçim derdinden iş aramaya koyulacak ama kolay kolay bulamayacaklar. Bu durumda genç işsizlik oranı yüzde 40’a ulaşabilir. GEÇ OLMADAN BAKIŞ DEĞIŞMELI n Aşı bulunur veya salgın kontrol altına alınırsa ekonomiler hızla toparlanabilir mi, bir kurtuluş reçetesi var mı? Uzmanlar aşının bir yıldan önce hazır olamayacağını söylüyor. Bu çok uzun bir zaman. IMF son yayımladığı raporda 2020’de Türkiye ekonomisinin yüzde 5 daralacağını öngördü. Ama sorun, büyümenin kaç olacağı değil. Sonuçta yüzde sıfır büyüme olsa bile bu yeterince vahim, çünkü Türkiye korona şokuna yüksek işsizlikte yakalandı. Devasa gelir kayıpları ülkeyi toplumsal bir çöküntünün eşiğine getirmek üzere. Devlet bu çöküntüyü göğüsleyebilecek miktarda mali kaynağa sahip değil. Ama yine de çok daha yaygın kaynak yaratılabilir: Merkez Bankası ölçülü miktarda para basar. Bunu kısmen yapmaya başladı. IMF’den birkaç milyar dolar alınır. Bütünüyle batak hale gelmiş olan köprü ve otoyolların işletmecilerine verilecek garanti paralar bir yıllığına ertelenir. Belediyelerin bağış ve destek kampanyalarının önü açılır. Mucize bekleyemeyiz ama hasar önemli ölçüde hafifletilebilir. Ama korkarım ki Cumhurbaşkanlığı Hükümeti kaynak sorununa şimdilik böyle bakmıyor. Umarım çok geç olmadan bakışlarını değiştirirler. İşsizlik yüzde 25’i bulacak n İşsizlikte nasıl bir tablo görüyorsunuz? İşsizlik nereye varacak? İşten çıkarma yasağı ne kadar faydalı olacak? Bu yılın başında 4 milyonun biraz üzerinde işsiz vardı. İyimser bir yaklaşımla yılın ikinci yarısından itibaren yavaş yavaş ekonomik çarkların dönmeye başlayacağı varsayımıyla en az bir 3 milyon çalışanın daha işini kaybedeceğini tahmin ediyorum. İşgücüne de mevcut koşularda eklemeler olmayacağını, yani işgücü piyasasına iş bulmak amacıyla yeni girişler olmadığını varsayarsak işsizlik oranı büyük olasılıkla yüzde 2425’i bulacak. İşten çıkarma yasağı bir kere çok geç geldi. Son bir ayda pek çok işletmede işten çıkarmalar gerçekleşti bile. Bu işsizler arasında en iyi ihtimalle üçte biri işsizlik tazminatı koşullarını sağlayabilecek. Hatırlatmak isterim ki 4 milyon işsizin ancak 600 bin kadarı tazminat alabiliyordu. Belediyelerin önü kesildi n Ya kayıtsız çalışanlar, onların durumu ne olacak? Her krizde olduğu gibi öncelikle kayıtsız çalıştırılanlar işten çıkarıldı. Tarım dışında 3 milyon kadar kayıtsız çalışan ücretli mevcuttu. Bunların yaklaşık üçte ikisi de hizmetlerdeydi. Çoğu lokanta, kahve, ko naklama, perakende gibi en büyük darbeyi yiyen faaliyet kollarında istih DEVASA BOYUTTA HASAR bine sıçradı. Bu rakam herhalde 2 milyo dam ediliyorlardı. Yok nu geçer. Bu sul kesimlere men n Bir akademisyen olarak bu şu anlama sup bu işsizler de Aile Bakanlığı’nın verdiği gelir desteğinden başka bir destekten dönemde Türkiye ekonomisi ile ilgili sizi en çok endişelendiren konu hangisidir? Korana salgını eninde sonunda geçecek. Ama gerisinde daha önce hiç dene geliyor: Tazminattan zaten yok sun mil mahrumlar. Ne ka yimlemediğimiz boyutta bir hasar bırakabi yonların darına ulaşılabili lir. Türkiye ekonomisi 1980 sonrasında pek yanı sıra yor, bu da belirsiz. çok kriz yaşadı ama bu krizlerin hiçbiri bir yıl tazminat Bunlar ücretli dan fazla sürmedi. Son iki yılda büyüme çok alabilen kayıtsızlar. Bir de düşük kaldı ve işsizlik ürkütücü boyutla şanslı iş kendi hesabına çalı ra ulaştı. Bunu üzerine bir iki yıl daha dü sizler için şan olarak geçen yüz şük büyüme ile geçerse tahmin etmek de tazmi binlerce ayakkabı bo te güçlük çektiğimiz boyutlarda bir nat sürele yacısı, simitçi, çiçekçi gibi sokakta çalışanlar var. Gelirleri eridi gitti. Belediyeler bu mağdurla yoksulluk artışı yaşanabilir. Böyle bir şokun kuşkusuz toplumsal ve siyasal sonuçları olacaktır. ri iş bulamadan sona ermiş olacak. Çıkan yasada tüm ra kolaylıkla ulaşabilirdi. Önle bu milyonlara yöne ri kesildi. lik hiçbir şey yok. Umutlarını yitiriyorlar Uzun süreli işsizlik iki bakımdan büyük bir sorun. Bir yandan n “Uzun Süreli İşsizliğin Yarat bu işsizler iş bulma ümitlerini gide tığı Tehdit” konulu araştırmanız rek yitiriyorlar ve işgücü piyasası da uzun süreli işsizliğin artacağı nı terk ediyorlar. Diğer yandan, ele nı öngörüyorsunuz. Uzun süreli man arayan işverenler önyargıy işsizlikte nasıl bir grafik bekliyor la bu kesime olumsuz yaklaşıyor sunuz? lar; “bunca zaman iş bulamadılar Korona şokundan önce bir yıl ve sa vardır bir bit yeniği” diye düşü daha uzun süredir iş aramakta olan nebiliyorlar. Uzun süreli işsiz sayı işsizlerin sayısında (uzun süreli iş sı milyonları bulduğu takdirde, ağır sizler) büyük artış meydana gelmiş geçim sorunları bir yana emek fak ti. 2017 yılında uzun süreli işsiz sa törü bakımından da büyük bir ka yısı 750 bindi 2019’da 1 milyon 50 yıp gündemde demektir. Altyapı faaliyetlerine mücbir sebep talebi Halihazırda 1.5 yıldır daralmakta olan inşaat sektörü, mart itibarıyla koronavirüs salgınıyla ağırlaşan koşullar nedeniyle projelerde olabilecek süre uzatımı ve fesih taleplerinin olumlu değerlendirilip karşılanmasını bekliyor. Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), çok sayıda orta ve küçük ölçekli firmanın nakit akışında sorunları yaşandığına dikkat çekerek, altyapı faaliyetlerinin de mücbir sebep kapsamına alınmasını talep etti. l Ekonomi Servisi TÜKETIMDEKI DÜŞÜŞ SÜRÜYOR Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) yaptığı “Covid19’un Tüketici Harcamalarına Etkisi19 Nisan 2020” araştırması, salgın dolayısıyla tüketimdeki düşüşün sürdüğünü ortaya koydu. Buna göre, 10 Nisan haftasında harcamalar, Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görüldüğü 13 Mart haftasına kıyasla yüzde 37 azalırken, tüm harcama kalemlerinde azalış görüldü. 10 Nisan haftasında banka kartı ve kredi kartı kullanılarak 13.5 milyar TL tutarında harcama yapıldı. Bir önceki haftaya kıyasla harcama tutarı 635 milyon TL (yüzde 4) azaldı. İşlem adedi ise yüzde 3 artarak 83 milyon oldu. Bir önceki yılın aynı dönemine göre (15 Mart12 Nisan 2019) kıyaslandığında 13 Mart10 Nisan 2020’de yapılan harcamaların tutarı yüzde 4, işlem adedi ise yüzde 10 azaldı. l Ekonomi Servisi Süs bitkilerinde 1.1 milyar TL’lik zarar Süs Bitkileri Üreticileri Alt Birliği, Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, TMMOB Peyzaj Mimarları Odası ve 43 kooperatifi, ortak bir açıklama yaparak süs bitkileri sektöründeki sorunlara dikkat çekti. Açıklamada, “Üretimin en yoğun olduğu bu dönemde ürünler satılamayarak çöpe atılma durumunda kaldı. Yüzde 100’e yakın iş kaybı oluştu. Salgın sebebiyle zayi olan üretim değeri yaklaşık 1.1 milyar TL. İşletmelerimizin yüzde 70’i kapanacak. KDV oranı yüzde 8’e düşürülmeli” denildi. Uzun bunalımdan daha büyük bunalıma Covid19’un tetiklediği ekonomik kriz için, IMF’nin eski başekonomist Prof. Kenneth Rogoff’un, son “150 yılın bütün resesyonlarından daha büyük ve derin olacak gibi görünüyor”, Roubini’nin “daha büyük bunalım” sözleri çok ilginçti. Modern kapitalizm başlarken 150 yıl geriye, 1870’lere, baktığımızda, kapitalizmin ilk uluslararası kriziyle, 15 yıl sürmüş “Uzun Bunalım”ıyla karşılaşıyoruz. O dönemde, ikinci “teknolojik devrim” başlıyordu; bir uluslararası para sistemi (altına dayalı) şekilleniyordu; kapitalizm tekelci aşamaya giriyor, sanayi üretimi, finansallaşmayla birleşiyor (finanskapital), bugüne kadar gelen firma modelleri, işletme ilkeleri doğuyordu. Finansallaşma, kitlesel üretim, tekelci kapitalizm ve teknolojik gelişmeler birleştiğinde ilk kez tam anlamıyla kapitalist ilkelere göre şekillenen bir küreselleşme başlamıştı. Bu küreselleşme, esas olarak sermaye ihracına (modern emperyalizme), gıda ve hammadde üretimi kapitalizmine dayalı bir sömürgeleştirme dalgasına (hegemonyacı devletler sistemine) yol açmıştı. İlginç olan şu ki, bunların hepsine, farklı biçimlerde de olsa bugünkü kapitalizmde tanık oluyoruz. Bu nedenle, bugünkü kapitalizmin köklerinin 150 yıl önceki “Uzun Bunalımda” yattığını düşünebiliriz. Sakın, kapitalizmin 150 yıl sürmüş bir “Uzun Dönemi” (Long Durée) kapanıyor olmasın? Çok felaket, tek neden, büyük yalan Sermaye ilişkisini ayakta tutan hatta yeniden üreten ideoloji, en azından 150 yıldır, insanlığın karşı karşıya kaldığı bütün krizleri, aslında ahenkli işleyen bir sistemin dengesini bozan, rastlantısal ve “dışsal etkenler” olarak anlatır. Kapitalizmin tarihine diyalektik materyalist bir bakış bir yana, 150 yılın son 10 yılında hızlanan felaketler, bu anlatının, aslında büyük bir yalan olduğunu, insanlığın bugün karşı karşıya kaldığı bütün felaketlerin, “kâr makinesinin” insan emeğini ve doğayı sınırsız, engelsiz (neoliberal küreselleşme) tüketme çabasının yarattığını, giderek artan bir hızla yaygınlaştırdığını, giderek daha net biçimde gösteriyor. Bu felaketlerin başında iklim krizi geliyor. Bunun arkasında, 150 yılın, son 30 yılda iyice hızlanan sanayi atıkları ve C02 üretimi, kentleşme, nüfus artışı, bu artışın kentlerde yoğunlaşması var. Bu yoğunlaşmanın basıncına cevap olarak ormanlar kesilerek tarıma, madenciliğe açılıyor, gezegenin C02 temizleme kapasitesi hızla geriliyor. Aşırı sıcakların, sellerin ve olağanüstü sıklaşan yangınların arkasında da C02 birikimi ve iklim krizi var. Son yıllarda, sıklaşan çekirge sürülerinin sayısındaki patlamayla, belli bölgelerdeki ani ve aşırı nem artışını, bu sürülerin yayılmasını hızlandıran rüzgârları, bunları da okyanusların ısınmasıyla ilişkilendirebiliriz. Bunlardan da hemen gıda ve su krizlerine geçebiliriz. Gıda ve su krizlerine yol açan dinamikler de sıklaşan virüs salgınlarıyla yakından ilgili. Ormanların kesilmesi, ekosistemlerin altüst edilmesi, kutuplardaki buzların erimeye başlaması, hem iklim krizini hızlandırıyor hem de salgın hastalıklara yol aşabilecek yeni virüslerin ortaya çıkarak insanlığı hazırlıksız, savunmasız yakalamasına uygun ortamı yaratıyor. Tüm bu felaketler, toplumların altyapılarında, sağlık hizmetlerindeki yetersizlikleri gözler önüne seriyor. Bu yetersizlikleri, 3035 yıl boyunca, kapitalizmin krizini yöneten ekonomik, siyasi, hatta kültürel modele bağlayabiliriz. Bu modeli çalıştıran hükümetler, toplumun kaynaklarını sağlık, eğitim vb. hizmetlerden alarak kâr makinesinin hizmetine sundular. Kâr makinesinin yaşamı uzadıkça da yukardaki krizler yoğunlaştı ve sıklaştı, bir anlamda son 150 yılın faturası şekillenmeye başladı. Bu manzara, kapitalizmin bir “Uzun Döneminin” kapanmakta olduğunu düşündürüyor. Tarihçilerin Covid19 krizine ilişkin algıları da bir “dönemin” kapandığına ilişkindir. Bence şimdi üç soru var. Gerçekten kapanacak mı, yoksa ucu açık kalarak çürümeye devam mı edecek? Yeni tarihsel dönemde kapitalizmin izleme, denetleme teknolojileriyle güçlendirilmiş, topluma nüfus fazlasını (yaşlıları ve bakım maliyeti yüksek hastaları) imha etmeyi kanıksatmış bir “Yeni faşizm” olabilir mi? Bir üçüncü olasılık yaratılabilir mi? Otomotivde mola bitiyor Türk otomotiv üreticilerinin büyük kısmının gerekli tedbirleri alarak nisan ayında üretim faaliyetlerine tekrar başlayacağını duyurması, otomotiv sanayisinde çarkların yeniden dönmeye başlayacağına işaret etti. Buna göre, Anadolu Isuzu, 14 Nisan’da üretime yeniden başlandığını açıkladı. MercesesBenz Türk, 20 Nisan’da Hoşdere Otobüs Fabrikası ve 24 Nisan’da da Aksaray Kamyon Fabrikası’nda faaliyetlerine tekrar başlayacak. Honda Türkiye, Hyundai Assan ve Karsan da bugün yeniden üretime başlıyor. Ford Otosan’ın üretim molası 27 Nisan’a kadar sürecek. l Ekonomi Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle