16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SÖYLEŞİ TASARIM: EMİNE BİLGET 11 20 NİSAN 2020 PAZARTESİ NEDEN ALİ BABACAN? TED Ankara Koleji’nin ardından ODTÜ’de endüstri mühendisliğini birincilikle bitirdi. 1990’da Fulbright bursuyla Amerika Birleşik Devletleri Northwestern Üniversitesi Kellogg School’da İşletme dalında yüksek lisans yaptı. 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurucu üyesi oldu. 2019 Temmuzu’nda “derin farklılıklar” gerekçesiyle istifa ederek DEVA Partisi’ni kurdu. Mutlak güç yozlaştırıyor DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisi kurulduktan sonra verdiği ilk gazete mülakatında Cumhuriyet’e çarpıcı açıklamalarda bulundu: “Türkiye trollerle yönetilmeyi hak etmiyor” diyen Babacan’a göre sistem 2023’e kadar dayanamaz. Berat Albayrak’ın bakanlığından, Soylu’nun istifasına, laiklikten, FETÖ iddialarına her şeyi konuştuğumuz Babacan, Merkez Bankası’nın Türk Lirası ürettiğini söyledi. n Uzun yıllar AKP’de siyaset yaptınız. Şimdi yeni bir parti kurup, genel başkanlık koltuğuna oturdunuz. Ne oldu da evden ayrıldınız? En uzun süre, 13 yıl kesintisiz bakanlık yapan kişi oldum. Bu sürede aidiyet kavramı, aile kavramı oluşuyor sahiden. Aynı ailenin sorunlu fertleri olur, yine de ailedendir, o ilişkiyi bozmak, kırmak çok kolay değildir. 20082009’a kadar hem ekonomide hem de demokraside büyük ilerleme kaydettik. O döneme katkı vermiş olmak benim için hâlâ onur kaynağıdır. Fakat sonraları kuruluş ilkelerine aykırı icraatların başlamasıyla; insan hakları, özgürlükler, çoğulcu demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi değerlerden uzaklaşıldığında, ayrılmak benim için hem bir zorunluluk hem de yükümlülük oldu. n Eşinize “Yok, artık yapamayacağım” dediğiniz ana gidelim... 2009 yerel seçimlerinin ertesi günü. Dört sayfalık gerekçeli bir istifa mektubuyla ilk o gün ayrılmak istedim. Ama ülkenin şartları buna izin vermedi, ayrılmam 2019 yerel seçiminden sonra fiilen mümkün oldu. n 10 yıl kerhen mi kaldınız? 2009 yerel seçimine giden dönemde Dışişleri Bakanıydım. O dönemde sıkıntılar görmeye başladım. Önceleri her şey kötüyken, hep beraber omuz omuza problem çözmeye çalışıyorduk. Başarılı da oluyorduk. Ne zaman ki Türkiye biraz ayakları üzerinde durup güçlendi, o zaman toplu ve ortak hedefler değil de şahsi hedefler gündeme gelmeye başladı. O an benim için kırılma noktası oldu. Fakat dediler ki: “Ekonomide küresel bir kriz var, Dışişleri’ne birini buluruz, bunu aşmak için ekonominin başına geç”. Gerçekten de 2009’un ilk çeyreğindeki işsizlik oranında ciddi bir artış oldu, ekonomi yüzde 14.4 daraldı. Bir şeyler yapmak gerekiyordu. Nasıl bırakıp gidersin? Başbakan yardımcısı olarak Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun da başkanı oldum ve yeniden çalışmaya başladık. 20102011 iki yıl Türkiye’nin olağanüstü büyüme dönemi oldu. O krizden çok hızlı çıktık. Bütün dünya Türkiye’yi konuşur hale geldi. Akıl veren durumdaydık açıkçası. Hatta o dönem Dünya Bankası Türkiye’nin yaptığı reformlardan hareketle bir reform kitapçık serisi bile oluşturdu. Şahsi çıkarlar öne çıktı n Sonra 2011 seçimleri yapıldı.. Büyük bir başarı elde etti AK Parti. Aşırı özgüven bir miktar ayakları yerden kesmeye başladı. Tekrar şahsi gündemler oluştu. n Şahsi gündem derken, şahsi çıkar mı demek istiyorsunuz? Şahsi, siyasi ve maddi çıkardan bahsediyorum. Bir karar alırken ülkeye mi yoksa bir kişi veya gruba mı faydalı olsun diye alıyorsunuz? Şahsi olmaması için istişare ile gitmeli ve herkes yetkin olmalı. Yetkin olmayan, zayıf noktaları, korkuları olan bir istişare heyetiniz varsa, gerçek istişare yapamazsınız. n Bütün partiler ‘Türkiye sevdası”yla yola çıkıyor. Ne oluyor da iktidar olunca “ben sevdası”na dönüşüyor? Evrensel bir gerçektir; mutlak güç mutlaka yozlaştırıyor. Bunu engellemek için, gücün kurallar ve sürelerle kısıtlanması lazım. n Erdoğan’ı otoriterlikle eleştirenler, Kılıçdaroğlu’na yıllarca “İsveç’te NECATİ SAVAŞ Eski siyasi hastalıklara kapılmak istemiyoruz • 30 vekilin AKP’den DEVA Partisi’ne geçeceği doğru mu? Diğer siyasi partilerin mensuplarından bize açıkçası ciddi bir ilgi var. Fakat biz kuruluş aşamasında bir prensip kararı aldık, bizlerle temas edenlere de “Yeni bir başlangıç yapıyoruz, transferlerle kurulan bir parti olmak istemiyoruz” dedik. Kurucularımıza bakın. Başka siyasi partilerde siyaset yapmış arkadaşlarımız var ama hepsi o partilerden uzunca zamandır uzak olan kişiler. Şimdi ise kuruluşunu tamamlamış olan bir siyasi partiyiz. Bizim aradığımız kriterler belli. İyi insan olsun, bir de işinde iyi olsun. Bu bir gönül işi. Birlikte çalışacağımız insanların memleket derdi olması lazım. Diğer siyasi partilerin mensubu olup da bu ülkenin geleceğini DEVA Partisi’nde gören herkese kapımız açık. Eski siyasi hastalıklara kapılmak istemiyoruz. BUGÜN PELİKAN YARIN BALIKÇIL OLUR n Pelikan yapılanması için “yeni nesil paralel yapı” deniyor. Ne düşünüyorsunuz bu yapıyla ilgili? Bugün adı Pelikan, yarın Balıkçıl olur, öbür gün Turna olur. Bu tür yapılara müsamaha eden, destekleyen kişilerin önce kendini sorgulaması lazım. Bu tür yapıların desteğiyle sürdürülebilirlik müm kün mü, bir vicdan muhasebesi de yapmak lazım herhalde. Siyasetin ahlaki boyutunu çok önemsiyorum açıkçası. Ben olsam ahlak dışı bir siyaset yapmaktansa gidip başka iş yaparım. Ne düşünüyorsanız, çıkın açıkça konuşun. Birilerinin böyle organize, başka isimler üzerinden, sanki toplumda böyle bir kanaat var mış havası oluşturarak toplumu aldatma, işi olduğundan farklı gösterme çabasını nasıl oluyor da siyasi ahlak içinde değerlendirebiliyorlar, nasıl bu tür uygulamaların içine girebiliyorlar, açıkçası hem üzülüyorum, hem de Türkiye adına hicap duyuyorum. Türkiye trollerle yönetilmeyi hak etmiyor. olsa çok iyi başbakan olur” dediler. madan hareketle otokontrol çok arttı. Şimdi aynı eleştirileri sizin için duyu Maalesef şu andaki noktaya gelindi. yoruz. Pasif kaldığınızı söylüyorlar... n O döneme ait “Keşke sesimi çıkar Çok farklı liderlik türleri vardır. Ka saydım” dediğiniz bir şey? baca ikiye ayırırsak; bir otokratik bir de Geçmişte de her kararımı istişare ile demokratik liderlik var. İkisi arasında aldım. “Keşke” diyeceğim bir şey göre ki en önemli fark şu: Demokratik lider miyorum. Kendi adıma inandığım mü likte amaç öncelikle memlekettir. İkinci cadelemi verdim. Başarılı olduğumuz, si yakın çalıştığınız ekiptir, ken başarısız olduğumuz alanlar oldu. diniz üçüncü sıradasınızdır. Bazen bunu kamuoyu önü Otokratik liderlik sıralaması tam tersidir. Önce ben, sonra ekibim, ailem, ya 2023 HEDEFİ ARTIK HAYAL Ehliyet, liyakat, istişare olsaydı, ne taşacak şekilde de tartıştım. Tayyip Bey’in bana karşı taraf olduğu za kın çevrem; sonra da insan haklarının iyileştiği ve manlar yaşandı. Örne memleket. Bizim parti herkesin Türkiye için çalıştığı ğin Mali Kural çalış miz demokratik lider doğru politikalar uygulansaydı 2023 mamız oldu hatırlar lik üzerine kuruldu. hedefinin yakalanacağını söyleyen sanız. Mali Kural ile n AKP ile yola çık Babacan, “O dönemde memleket Türkiye’nin bütçe açı tığınızda size göre, sevdası vardı. Başarının sebebi ğını ve borç stokunu ka Erdoğan otokratik li unutuldu. 2023 hedefi artık lıcı olarak kontrol altı der miydi, demokratik hayal” diyor. na alıp öngörülebilir ha lider mi? le getirmeyi amaçlamıştık. Başlangıçta, 20022007 ara O gün Mali Kuralı koyabilsey sında istişare mekanizmalarının olduk dik bugün Türkiye sapasağlam olurdu. ça iyi çalıştığını düşünüyorum. 363 ki Ki Almanya yaptı, şu anda bu krizde bi şilik grupla her hafta toplanırdık, her le devlet harcamasını en çok artıran ül kes özgürce konuşurdu. Tayyip Bey’i, ke oldu. Çok mücadelesini verdim ama bakanları eleştirirlerdi. Hatalardan dö başka fikirde olan arkadaşlar “Devlet nülürdü. çok para harcasın, büyük projelere kay n Sonra ne oldu? nak aktarılsın, çok ihale yapalım” diye Farklı görüşlerini söyleyenler, açıkça rek engel oldu. eleştiri getirebilen insanlar teker teker n Niçin karşı çıktılar? sistem dışı kaldı. Ya kişisel baskıyla in O günlerde bütçe sağlam, ekonomi sanlar ayrılma noktasına geldi ya da ay sağlam. Bir an önce yatırım yapalım di rılmaları istendi. Ya da insanlar “Yeter” ye düşündüler. Tamam yapalım, ama dedi. Her bir uzaklaşma ya da uzaklaştı rasyonalitesine bakalım. Bir de bu yatı rılma geride kalanları sıkı bir çerçeveye rımlar siyasi kaygılarla mı yoksa mem soktu. “Bak geçen gün MYK toplantısın leketin ihtiyacı olduğu için mi yapılı da şu arkadaş biraz eleştirel konuşmuş yor? O mali kuralın bir şekilde devlet tu, bu arkadaş gitti...” Biraz da uygula harcamalarını kısıtlayacağını düşündü ler. Tayyip Bey’i de ikna ettiler. Şimdi ise “Parayı nereden bulacağız” diye kıvranıyorlar. Başkanlık sistemi konusunda da bir tane destekleyici ifademi göremezsiniz. Referandum öncesi benim için mitingler, televizyon programları planlamışlar. “Bir dakika: Ne mitingi ne televizyon programı, hiçbirini yapmam. Çıkmamı isterseniz, çıkayım anlatayım, beni dinleyen ‘hayır’a oy verir” dedim. Televizyonda savundular n Susmak da desteklemek değil mi, çıkıp da neden “Bu işin böyle böyle zararları var” demediniz? Bana özel soran herkese görüşlerimi anlattım. Ama siyasi partiler yasasında ve siyasi parti tüzüklerinde disiplin denilen bir gerçek var. Parti bir karar aldıysa onun dışına çıkarak parti üyeliği yapamazsınız. Üstelik parti içindeyken, hataları elimdeki imkânlarla parti çatısı altında düzeltmeye çalıştım. Televizyonda, halka kendi partisini şikâyet ediyor gibi görünmekten daha etkili bir yöntemdi. Maalesef bazı konularda etkim sınırlı kaldı. Ancak, her istişarede doğru bildiğimi savundum. O dönem Türkiye için olağanüstü bir dönemdi. Bu kadar önemli bir sistem değişikliği, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra ülkenin OHAL ile yönetildiği dönemde getirildi, “fırsat bu fırsat” dercesine... Parti içinde istişare edilmedi. Şuna üzüldüm, bire bir konuştuğunuzda “Bu çok yanlış olacak” diyen arkadaşlarımızın bir kısmı çıktılar, bunu televizyonlarda savundular. Her şeyi konuşmak zorunda değilsiniz ama konuştuğunuz her şey doğru olmalı. FETHULLAH GÜLEN’İ HİÇ GÖRMEDİM • Fethullah Gülen ile hiçbir ilişkiniz oldu mu? Ben kendisini hiç görmedim. Onların bir sürü halkaları var biliyorsunuz, dershaneleri, okulları, sohbet evleri; hiçbirinde bulunmadım. Şu anda FETÖ karşıtlığının önde gelenlerine bakın çoğunun geçmişinde böyle şeyler var. Belki onu kapatmak için bu söylentileri çıkarıyorlar. Burada samimi olmak lazım. Bir kere ben hayatım boyunca hiçbir zaman aklımı, hür irademi hiç kimseye teslim etmedim. İnsanı insan yapan hür iradedir. AK Parti’de olduğum dönemlerde bile inanmadığım hiçbir şey yapmadım. Bu örgüt, çok uzunca yıllar hem devletin içinde yapılandı, hem de Türkiye’den güç alarak, başka ülkelerin de desteğiyle dünyada da yapılandı. Bu noktaya gelmesi, güç devşirmelerine izin verilmesi başlı başına bir hata. Kendine güvenen siyasi iktidar, böyle yapılara izin vermez. Böyle yapılarla ittifak içine de girmez. Bu tür yapıların en önemli özelliği kayıt dışılıktır. Yönetim yapıları açık değildir. Gerçek emelleri hep gizlidir. Müslüman ve demokratım n Laikliğe nasıl bakıyorsunuz? Parti programını yazarken dikkatli bir dil kullandık. Düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü, insanların istediği gibi inanması, inandığı gibi yaşaması çok temel bir özgürlük. Ama bunu her dinin mensubu için de inancı olmayanlar için de kabul etmek lazım. Bu konuda özgürlük alanının çok geniş tutulması gerekiyor. Devletin de bunun garantörü olması lazım. Öte yandan devletin insanları dönüştürme, insanları etkileme, belli bir alana zorlama gibi bir görevi de yok. Her vatandaş istediği gibi yaşasın. Hayat tarzına müdahale olamaz. Devlet yönetiminde hem kullanılan dilin, hem de alınan kararların din kuralları etkisinde olmaması lazım. Dinimizin kutsallarını siyasette araç olarak kullanmayacağız. Devlet yönetiminde kurallar, hukuk oluşturulurken tüm vatandaşlara hitap etmeli. n Peki, siz İslamcı mısınız? İnancımı söylemem gerekirse Müslümanım. Fakat ideolojimi ve siyaseti ele alış tarzımı belirleyen demokratlıktır. Siyasi terminolojideki İslamcılık ise bambaşka bir şey. Şu anda dünyada o akım ne kadar başarılı olmuş, ayrı bir tartışma konusu. Ben özgürlüklere inanan bir insanım. BUHARLAŞTIRMA OPERASYONU n İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasını nasıl okudunuz? Gece yarısına birkaç saat kala belediyelerle dahi görüşülmeden, “yasakladım” diyorsun. Halk sokaklara dökülüyor. Hiçbir sosyal mesafe, tecrit kalmıyor. Ondan sonra istifa beyanı. Samimi bir istifa için, önden gidip konuşursunuz, ondan sonra açıklarsınız. Sonuçta kim kar etti, kim zarar etti? Bu sorumluluk kimin üzerinde kaldı? Sorumluluğu buharlaştırma operasyonu. Türk Lirası üretilmeye başlandı ÖMRÜ BOYUNCA ÖDEYECEK n Devletin çalıştığı müteahhitlerin isimlerini 5 yaşındaki çocuk bile biliyor artık... Maalesef. İşte olan o beş yaşındaki çocuğa oluyor. Ömrü boyunca, okulda, işte, köprüden geçtiğinde, hastaneye girdiğinde hep ödeyecek. Ömrü boyunca bunun külfetini çekecek. Babacan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun hakkındaki haberler için Cumhuriyet’e başlatılan terör soruşturmasıyla ilgili de konuştu: “Bunlar şahsi inatlaşmalar. Yargı mekanizması kullanılıyor.” n “İktidar sokağa çıkma yasağını uygulayamıyor, çünkü ekonomi buna izin vermiyor”... Kasada para yok mu? Öncelikle bu çok yanlış bir argüman. Bunun hükümet tarafından ifade edilebilmesi akıllara durgunluk veriyor. Önce can mı, mal mı derken, önce mal gibi bir durum ortaya çıkıyor. İnsanların sağlığını korumak esastır, ekonomi bir araçtır. n Bugün siz yönetimde olsaydınız, günlük paralarla yaşayan insanlar başta olmak üzere yurttaşın ekonomik kaygısını nasıl giderirdiniz? Sorunun kaynağı şu: Türkiye bu krize, zayıf bir Merkez Bankası (MB), zayıf bir bankacılık sistemi, zayıf bir bütçeyle girdi. Halbuki üçünün de güçlü olması lazım. Örneğin Almanya üçünde de güçlü olduğu için iyi yönetiyor bu krizi. n Berat Albayrak, ekonominin başına getirildiğinde ne düşündünüz? Rasyonalite bir kere kaybolduğunda, bir kere bilim ve akıl çerçevesinin dışına çıkıldığında artık orası bilinmeyen bir alandır. Bugün birisi, yarın başkası olur. Kişilerin önemi yok. Zaten tek bir karar alma merci var. Problemi bazen sistemde, bazen kişilerde arıyoruz ama Türkiye’nin yönetim üslubu sorunu var. Ehliyet ve liyakat aramayan bir yönetim tarzı var. Gerçek değil “görüntüde sadakat” aranıyor ve böyle kişilerden dar bir kadro oluşturuluyor. Hakikate değil kişilere sadakat gösterenler aranıyor. Aslolan hakikate sadakattir. Bu kadar büyük ülkenin bu şekilde yönetilmesi çok zor. n Para basar mı Türkiye? Türk lirası üretilmeye başlandı zaten. Hiç olmadık yöntemler uygulanıyor. Bankalar ellerindeki konut kredileri, ellerinde ki herhangi bir varlığa dayalı menkul kıymetleri Merkez Bankası’na koyup, buradan para çekebiliyor. Merkez Bankası, o Türk Lirası’nı nereden buluyor? n Para üretildiği biliniyor mu? İşsizlik Fonu’ndaki menkul kıymetlerde de yapıldı, Merkez Bankası’na veriliyor, buradan hemen Türk Lirası alıyor. Nereden buluyor bu Türk Lirası’nı... Bu usul olarak yapılabilir. Böyle durumda Merkez Bankaları devreye girebilir. Ama bu morfin gibidir. Savaş anında yaralı vardır, morfin işe yarar. Ama “Morfin iyiymiş, dertlerimi unutturuyor, sürekli kullanayım” derseniz bünyeyi bozarsınız. MB şu anda Türk Lirası üretmeye başladı. Fakat bunun miktarı ne olacak, orta vadeli bir programla nasıl normale dönecek, acil olarak açıklanmazsa Merkez Bankası’nın politikası size yüksek kur ve enflasyon olarak geri döner.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle