16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 11 NİSAN 2020 CUMARTESİ KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Özgürlük deyince... Tarih boyunca, özgürlük arayışlarıyla, özgürlük düşmanlarının bu arayışa karşı açtıkları savaşlarla iç içe yaşadı insanlık. Özgürlük arayışı yok edilemedi. Vız geldi insanlığa imparatorluklar, barbarlıklar, ırkçı ve dinci bağnazlıklar, cadı kazanları. Can alan vicdansızlık, insana, insanlığa, insanın ve insanlığın özgürlük arayışına saldırmaya devam ediyor. Doymak bilmeyen egemenlik tutkusu, teknolojinin verdiği sonsuz olanaklarla dünyayı yaşam alanı olmaktan çıkarıyor. Bilim, bilimle birlikte eğitim, sağlık, hukuk, din, sanat, siyasetin ve paranın hizmetine girince elbette özgürlük tehlikeye girer. Ama özgürlük, tarihinden aldığı güçle kendisini savunmasını bilir. İnsanlığın birikimiyle, insanla, büyük insanlarla savunur kendisini. Özgürlük deyince ne mi gelmeli akla? Gılgameş’ten bugüne Özgürlük deyince aklıma Gılgameş geliyor, Mezopotomya’nın ölümsüzlük bilgesi, ilk gerçek kahraman, ilk büyük insan. Zincire vurulmuş Prometheus, ateş hırsızlarının öncüsü. Spartaküs; Roma İmparatorluğu’nu titreten köle. Da Vinci, Shakespeare, Cervantes, Hayyam, Dante, Goethe, Montaigne; ölümsüzlük arayışının bilgeleri. Bilimin, felsefenin, sanatın Arşimet, Kopernic, Galilei, İbni Sina, Newton, Darwin, Platon, Kant, Hegel, Marks, Curie, Einstein, Beethoven, Tolstoy, Picasso, Brecht gibi büyük adları. Paris komüncüleri, Fransız, Meksika, Sovyet, Türk, Küba Devrimcileri, Kesik damar’lı Latin Amerika’nın Jose Marti, Bolivar gibi kızıl bayrakları, Lumumba’dan Mandela’ya Afrika. Ezop, Nasreddin Hoca, Bektaşi; insana yakışan gülüşler. Şeyh Bedrettin, Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Dadaloğlu; arayışın görkemli destanının Anadolulu bayrakları. Namık Kemal, Tevfik Fikret, Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Aziz Nesin... “Nazlı seher sabah uykuları” hep parçalanan ve hep direnen Anadolu... Savaşlara karşı çığlıklar, İkinci Dünya Savaşı’nda faşizme direnen dünya halkları. Dünyanın ve ülkemizin 68 kuşağı. Küresel barbarlığa, tüketim toplumuna boyun eğmeyenler... Edebiyat ve özgürlük Özgürlük, insanlıkla birlikte başlayan, filozofların dilinden düşmeyen bir kavram, insana yakışan bir erdem. Çünkü insan özgürlükle kendi kimliğine kavuşur, yeteneklerini gerçekleştirir. Özgürlükle sağlanır insanların birbirini tamamlaması, insanlığa dönüşmesi. Edebiyat ve özgürlük birbirini tamamlar. Çünkü edebiyat da insandan yola çıkıp insanlığa ulaşmanın güçlü bir aracı. Özgürlüğün tarihi ile edebiyatın tarihi neredeyse birbirinin aynısı; insanın uzun uğraşılarıyla gerçekleşir ikisi de. Özgürlüğün olmadığı yerde edebiyat da yoktur, özgürlüğün daraltıldığı zamanlarda edebiyat da daralır. İnsanın kendi özgürlüğüyle yaşamla ilişkisinin bulunduğu nokta, edebiyatla ilişkisiyle olan noktadan pek de farklı değildir. Yaşamın yani özgürlüğe doğru atılan adımların toplumsallaşmasıyla edebiyatın toplumsallaşması ve özgürleşmesi hep çakışmıştır. “Özgürlük sorumluluk altına girmektir, bu yüzden birçok insan ondan korkar” diyor Bernard Shaw. “Edebiyat özgürlüktür” diyor Susan Sontag. Özgürlük tükenmez Özgürlük savaşımı hiç bitmemiş, bitmeyecek; insan da tükenmez çünkü, edebiyat da. “Kişi seçtiği yaşama bağlanır” diyen Sartre JeanPaul Sartre’ın “Özgürlük Yolları” üçlemesini (Akıl Çağı, Yaşanmayan Zaman, Yıkılış, Çev. Gülseren Devrim, Can Y.), “Vicdanım, özgürlüğümün bilincidir” diyen Orhan Hançerlioğlu’nun Düşünce Tarihi (Remzi K.), Afşar Timuçin’in Düşünce Tarihi (Boyut Y.) bir de GluckmannBachananMeddeb’in Özgürlüğün En Güzel Tarihi’ni (İş Bankası Y., Çev. Yonca Aşçı Dalar) okumanın tam zamanı. Karanlık günlerin karanlık polisiyesi ALEF... Dizinin oyuncu kadrosunda Melisa Sözen, Ahmet Mümtaz Taylan ve Kenan İmirzalıoğlu yer alıyor. Senaryosu, yönetmeni, oyuncuları, sanat yönetmeni ve hatta prodüktörleriyle profesyonel ama amatör ruhlu bir kadronun dijital macerası evde oturulan günlerde ilgi çekecek. YAZGÜLÜ ALDOĞAN Her işin bir ilki vardır, nasıl ki koronavirüs sayesinde hayatımızın ilk pandemisini yaşıyoruz, ilk sanal galasına da evde izolasyon altında iken internetten katıldım! Önce mail yoluyla davetiyem geldi, sonra verilen saatte şifreyi çözüp linke girdim ve nihayet cuma akşamı sizin de izlemiş olacağınız Alef’in ilk iki bölümünü perşembe gecesi, oyuncuların mesajlarını da dinledikten sonra izledim. Evden çıkmadan salona gitmiş gibi heyecanlıydı. Üstelik de eve dönüş sıkıntısı olmadan! Benimle birlikte evlerinde pek çok davetlinin aynı heyecanla izlediğini de hayal ederek! En güzel tarafı iki saat süreyle ne korona, ne virüs, ne af, ne sosyal yardım konusunu aklıma bile getirmemiş olmak. Alef, izlememiş olanlar için anlatmak gerekirse Amerikan tarzı bir polisiye dizi. Yönetmeninden oyuncularına ve hatta genç prodüktörlerine herkes pek bir tanıdık, pek bir iddialı, pek bir iyi iş yapmalarıyla ünlü. Yönetmen koltuğunda ödüllü Emin Alper, ana kadroda çok beğendiğim Ahmet Mümtaz Taylan ve Kenan İmirzalıoğlu var. Birincisi alaturka, ikincisi Londra’da Scotland Yard’da bile çalışmış, cinayet masası komiserliğine pek yakışmış bir ikili olmuşlar. Melisa Sözen’in din ve felsefeyle ilgilenen bir akademisyen olarak oyuna giriş yapması, ileride İngiltere’lerde okumuş Komiser Kenan ile aralarının iyi olacağına işaret. Emre Kayış’ın imzasını taşı yan iddialı senaryo, belli ki mistik ve karmaşık bir cinayetler ağı üzerine. Mekânlar yine benim mahalle, Tophane, Perşembe Pazarı, Haliç kıyısındaki yeni parkı görünce fena oldum, orada yürüyüş yapmayı ne kadar da seviyordum! Çekimler çok özenli. Sanat yönetmeni de iyi çalışmış. Yerli polisiyelerdekinden farklı olarak morg, otopsi, ceset görüntüleri pek ayrıntılı. Prodüksiyon MAY’da ise üç genç adamın soyadları (Metin Alihan Yalçındağ) ne kadar tanıdık: Hayırlı olsun, yolu açık olsun. Kültür servisinden Orhun Atmış, Ahmet Mümtaz Taylan’la konuştu. Kenan İmirzalioğlu ve Emin Alper’in röportajlarını ise Özlem Özdemir ülkenin ilk polisiye dergisi 221B için yaptı. Bir kısmını özetleyerek yayımlıyoruz. ‘Alef’ ile dijital platform yapımında rol alan Taylan, TV dizileriyle aradaki ayrıma dikkat çekti ‘Herkes gibi drama PEŞINDEYIM’ Yeni ve iddialı dizi “Alef”in başrolünde yer alan Ahmet Mümtaz Taylan, karantina günlerinde iç hesaplaşma yaptığını dile getiriyor. Koronavirüs salgını nedeniyle tüm dünyada dizi ve filmlerin üretim süreçleri de sekteye uğradı. Özellikle yerli yeni yapımın olmadığı bu çorak ortamda izleyicinin imdadına iddialı bir dizi yetişti: Alef. YönetmeninORHUN den oyuncu kadrosuna ATMIŞ merak uyandıran dizinin ilk bölümleri dün akşam dijital platform BluTV’de yayımlandı. Dizide tecrübeli dedektif Settar rolünü oynayan Ahmet Mümtaz Taylan ile konuştuk. Settar, dizide genç ve hırslı dedektif Kemal (Kenan İmirzalıoğlu) ve daha sonradan ekibe dahil olan Yaşar (Melisa Sözen) ile çeşitli cinayetlerin sırrını çözmeye çalışıyor. n Oyuncu kadrosuna ve yönetmen koltuğunda Emin Alper’in oturmasına bakıldığında beklentileri oldukça yükselten bir dizi Alef. Sizi bu projeye dahil olmaya ikna eden şey neydi? Nasıl bir dizi bekliyor izleyiciyi? Emin Alper’in varlığı çok etkili olmakla birlikte kabulun ilk şartı her zaman senaryo. Senaryo tastamamdı. Emin Alper, May Yapım’ın projeye düşkünlük düzeyindeki yaklaşımı, kast, yaratıcı ve uygulayıcı ekibin standart üstü kalitesi eklenince sereserpe kabul edip çalıştım Alef’te. Kendi adıma hep severek hatırlayacağım bir proje oldu. Ama seyirciyle buluşup kucaklaşmadan olmaz. Bekleyip seyircinin tepkisini almadan kanaat defteri kapatmam. n Bir dijital platformun dizisinde ilk kez yer alıyorsunuz. Televizyon dizileri arasındaki süre farkı, bir oyuncu olarak sizi nasıl etkiledi? Dijitale ilk işim. Dünya standardındaki süresi kalitesini olumlu manada etkiledi elbette. Daha rahat, hata payını en aza indirme şansımız olan bir çekim süreci yaşadık. Bölümü 150 dakikayı bulan dizilerle arasında ki fark uçurum düzeyinde. Böyle bir projeden sonra 3 saati bulan bölüm çekmek için sete dönme ihtimali bile yoruyor insanı. ‘Akla, mantığa sığmaz’ n Halen devam eden setler hakkında ne düşünüyorsunuz? Öyle bir sette çalışır mıydınız? Olumsuz anlamda düşündürücü. Herkesin işe ihtiyacı var biliyorum. Benim de. Hepimiz hazırlıksız yaka landık salgın felaketine. Fakat ölüm tehdidinin olduğu bir ortamda bir araya gelerek çalışmaya çalışmanın akla mantığa sığmadığı ortada. Sağlıkçı, kargocu, temel tüketim ürünleri üreticisi filan değiliz. Bilemiyorum, sürdürenlerle konuşmak, davul kimin boynundaysa, tokmağı ona vermek lazım. Ailemin yarın ne yiyeceğini bilmeseydim, pandemide iş gütmemek konusunda keskin olabilir miydim onu da bilmiyorum. ‘TUHAF’ BU AY INTERNETTE VE ÜCRETSIZ n Bir yandan da Tuhaf dergi çıkmaya devam ediyor. Derginin yeni sayısı bu karantinayı nasıl işleyecek? Derginin yazarları olarak düzenli bir şekilde buluşuyordunuz, o buluşmalar online’a döndü mü, yoksa ara mı verdiniz? Her vakit birlikteyiz. Tabii sosyal mesafeden. İletişim teknolojilerinde yardım alarak vs. Derginin yeni sayısı dijital olarak ve gündemi dikkate alan bir içerikle hazırlanıyor. Yeni sayı ücretsiz, okurun parmak ucuna bırakılacak. Pandemide okurumuzu yalnız bırakacak değildik elbet. ‘Uzun uzun kederleniyorum’ n Peki, siz karantina sürecini nasıl geçiriyorsunuz? Her şey normale döndüğünde yapacağınız ilk şey ne olacak? Bir aydır karantinadayım. Herkes gibi drama peşindeyim. Film, dizi, belgesel seyrediyor, daha yoğun okuyup yazabiliyorum. Amerika’da okuyan kızımla hemen her gün telefonda birbirimize moral veriyoruz. Bir de hiç kaçmadan, korkmadan uzun uzun kederleniyorum. Bugüne kadar yaptıklarım ve yapmadıklarım için. Söylediklerim, söylemediklerim için. Bu sürecin yeni bir dünya düzeni için düşünce zemini hazırladığını da düşünüyorum. Önce kendi zihinlerimizde dip bucak bir temizlik yapmak ve pandemi sonrası bunun toplumsal bilince olası katkısı üzerine düşünmek gerekiyor. Bunun için öyle çok da geniş vaktimiz yok. Hayat çok çok kısa. ÖZLEM ÖZDEMIR’IN POLISIYE DERGI 221B IÇIN YAPTIĞI SÖYLEŞININ BIR KISMINI PAYLAŞIYORUZ Genco Erkal Coşkun Tunçtan Coşkun Tunçtan hayatını kaybetti Fransa'da yaşayan tiyatro oyuncusu, oyun yazarı, çevirmen ve tiyatro yönetmeni Coşkun Tunçtan, koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Uzun yıllar yalnız yaşadığı Paris'teki evinde düşmesi sonucu, komşuları tarafından ambulansla hastaneye kaldıran Tunçtan'ın daha önce kalp rahatsızlığı bulunduğu, hastanedeki ikinci gününde Covid19'dan öldüğü ve yaklaşık 1 aydır evinden çıkmadığı belirtildi. Usta sanatçı Genco Erkal, sosyal medya hesabından “Yıllardır Paris’te yaşayan can dostum, 57 yıllık arkadaşım, değerli yazar, çevirmen, tiyatro yönetmeni, Bir Delinin Hatıra Defteri’ni dilimize kazandıran Coşkun Tunçtan’ı (Fransa’daki adıyla Georges Daniel) o belalı hastalıktan bugün kaybettik. Kadim dostluklar kolay oluşmuyor. Bitimi de bir o kadar acıtıyor.” diyerek duygularını paylaştı. l Kültür Servisi KENAN İMIRZALIOĞLU; PROFESYONEL EKIP, AMATÖR RUH n Dijital bir platformda yayımlanacak Alef’te, projeye sizi ikna eden ne oldu? Öncelikle senaryo çok iyi yazılmış, zekice bir polisiye. Mistik duygularla mistik bir dünya içinde çözümler arayan biri Batılı diğeri Doğulu iki dedektifi barındırıyor. Emin Alper’in yönetecek olması beni temelde ikna eden ikinci başlıktı. Ve tabii ki oyuncu kadrosu. Ahmet Mümtaz’la oynamak ayrıca çok keyifliydi. n Ön hazırlık ve çekim süreci nasıl geçti? Çekimler süresinde ne is tediğini bilen ve istediği konuda net olan, her sahnede samimiyeti arayan bir yönetmenimiz vardı. Bir süre sonra ortak bir dilde konuşmaya başladık. Genç ve çok profesyonel, çok kaliteli bir ekiple çalıştım. Özel bir sanat grubu vardı. Her birim kendi alanında başarılı insanlardan oluşuyordu. Bu kadar profesyonel bir ekibin bu senaryoyu ve Emin Alper’in kafasındaki amatör bir ruhla ortaya koymalarının işi ayrı bir yere getirdiğini düşünüyorum. l Özlem Özdemir YÖNETMEN EMIN ALPER: HIKÂYEYI ÇOK ETKILEYICI BULDUM n Ödüllü bir yönetmen olarak ilk kez bir dizi çektiniz. Bu projeyi kabul etme nedenleriniz? Dizi sektörü bütün dünyada bağımsız yönetmenleri de giderek heyecanlandıran bir mecra. Uzunlukları nedeniyle sinema filmlerinin sunmadığı bazı imkânları sunuyor. Öyküyü dallanıp budaklandırma, karakterleri daha iyi işleme ve konuyu yan öykülerle zenginleştirme gibi. Uzun süredir dizi projesinde yer almayı düşünüyordum. Senaryoyu yazan Emre Kayış Alef projesinden bahsettiğinde hikâyeyi çok etkileyici bulduğum ve Emre’ye güvendiğim için yer almak istedim. n İlk bölümde gece ve akşam sahneleriyle karanlık bir atmosfer ağırlıkta. Bu renk, ışık tercihlerini anlatır mısınız? Sanat yönetmenlerimizle atmosferi tanımlamak için “Alaturka Noir” ve “İslami Gotik” gibi tanımlar kullandık. Karanlık bir katilin İstanbul’un farklı mekânlarında bıraktığı cesetler vasıtasıyla bilinmeyen bir dünyaya yolculuk yapıyoruz. İlerleyen bölümlerde bu karanlığı dengeleyen yerli bir mizah duygusuyla da karşılaşacağız. n Maktullerin bulunduğu mekânlar, halleri, adli tıp ve otopsi sahneleri yerli polisiyeler için bir ilk. Sizin tercihiniz mi? Bunları Emre’ye sormak lazım, o yazdı. Biz bu polisiyede ürkütücü olmaya çalıştık. Katilimizin cinayetlerindeki yaratıcılığı vurgulamak için otopsi sahnelerine ihtiyaç vardı. Yapmaya çalıştıklarımız yerli polisiyede çok denenmemiş işler. l Özlem Özdemir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle