17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: EMİNE BİLGET 5 9 MART 2020 PAZARTESİ GEÇEN HAFTA İFADEYE ÇAĞRILAN GAZETECİLERİN BU KEZ EVLERİNE BASKIN YAPILDI Yine gazeteciler tutuklandı Murat Ağırel, Ferhat Çelik ve Aydın Keser tutuklandı. Yeniçağ yazarı Ağırel, “Korkmayın, Türkiye Cumhuriyeti, Pelikan’dan büyüktür” dedi. Çelik ise “Gerçekler karanlıkta kalmayacak ilkemizden sapmayacağız” mesajını paylaştı. Libya’da şehit olan MİT mensubunun haberinin yapıldığı gerekçe yapılarak “ifşa edilen haber” soruşturması kapsamında geçen hafta adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Yeniçağ yazarı Murat Ağırel ile Yeni Yaşam Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ve yazıişleri müdürü Aydın Keser de yeniden gözaltına alınmalarının ardından tutuklandı. MİT mensubuna ilişkin haberinin ardından OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Haber Müdürü ve gazetemiz yazarı Barış Terkoğlu ile muhabir Hülya Kılınç’ın geçen hafta tutuklandı. Aynı soruşturma kapsamında savcılığın daveti üzerine ifade vermek için adliyeye giden Murat Ağırel, Ferhat Çelik ve Aydın Keser adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ancak soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısının yaptığı itirazı değerlendiren İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği, Ağırel, Çelik ve Keser hakkında tutuklama talebiyle yakalama kararı çıkarttı. 04.30 baskını Her üç gazetecinin de evine önceki gün sabah 04.30 sıralarında polis baskın yaptı. Yakalama kararını sosyal medya hesabından paylaşan Murat Ağırel, “Ankara’da kitap fuarındaydım. Dönüş yolundayken üzücü bir olay öğrendim. Savcılık yeniden tutuklama kararı vermiş. Polisler sağ olsunlar tutuklama kararını gece 04.30’da yapmayı uygun görmüş. Ancak beni evde bulamadıkları için eski kayınvalidemin evine baskın yapmışlar. Muhtemelen tutuklayacaklar beni. Hakkımda yakalama kararı çıkarılmış” dedi. Ferhat Çelik de sosyal medya hesabından, “Emniyet beni evde bulamayınca aradı. Savcı serbest bırakılmamıza itiraz etmiş. Avukatımla birlikte Vatan Emniyet’e gidiyoruz. Musa Anter’den aldığımız meşaleyi asla bırakmayız. Gerçekler karanlıkta kalmayacak ilkemizden sapmayacağız” mesajını paylaştı. Gözaltına alınan 3 gazeteci Emniyet’teki işlemlerinin tamamlanmasının ardından İstanbul Adliyesi’ne götürüldü. Savcı tarafından ayrı ayrı ifadeleri alınan 3 gazeteci tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. İstanbul 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nde sorgusu yapılan Murat Ağırel, Ferhat Çelik ve Aydın Keser tutuklanarak cezaevine gönderildi. Türkiye Cumhuriyet’i Pelikan’dan daha büyük Tutuklanma kararının ardınan açıklama yapan Murat Ağırel, “Bugün burada tutuklanan ben değilim, ne yazık ki bağımsız Türk yargısıdır. Bir Murat tutuklanır, bin Murat gelir. Yoksul halkın hakkını aramaktan korkmayın! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Pelikan’dan çok daha büyük. Mustafa Kemal’in devrimlerine sıkı sıkı sarılın” dedi. l İSTANBUL /Cumhuriyet SIYASILERDEN GAZETECILERE DESTEK Ağırel Çelik Keser Cingil: Tutanakta hem tahliye hem tutuklama kararı var Avukat Onur Cingil, İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği’nin avukatlara verdiği mahkeme tutanağında Murat Ağırel için hem tutuklama, hem ev hapsi, hem adli kontrol hem de tahliye kararlarının yer aldığını açıkladı. Cingil, mahkemenin Murat Ağırel’in yüzüne sadece tutuklama kararını okuduğunu belirterek “Bu olay yargı tarihinde bir ilk, bir milat oldu. Bu konuda da tutanağımızı tuttuk, itirazlarımızı yapacağız. Bu işin peşini bırakmayacağız” dedi. HUKUKÇULAR YENİ KUŞAK FETÖ’CÜLERE DİKKAT ÇEKTİ ‘VAR’ sistemi gibi Hukukçular, Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in Ye ni Yaşam Gezatesi Genel Yayın Yö netmeni Ferhat Çelik ve yazıişle ri müdür Aydın Kesel’in “ifşa edil miş” haber nedeniyle adli kontrol şartıyla serbert bırakılmalarının ardınan yeniden gözaltına alınma larına tepki gösterdi. Eski İstanbul Barosu Başkanı Avukat Turgut Kazan, Türkiye’deki yargı re formunun bir aldatma ca olduğunu belirte ECE PİROĞLU rek tutuklama kararlarının yasayla ilgili bulunmadığını söyledi. “Fiilen el konulmuşlar dır. Esir alınmışlardır. Ben 12 Eylül döneminde gördüğüm uygulama lara bakınca daha kötüsünün asla olamayacağını düşünmüştüm. Me ğer kötünün kötüsü her zaman ola bilirmiş” diyen Kazan, uygulama ların OHAL’in devam ettiğini gös terdiğini belirtti. Kazan, “Sulh ceza yargıçlıkları Türkiye’de sonradan oluşturulan bir sistemdir. Bunlar asla bir yargı yeri sayılamaz. Hep si seçilmiş kişilerden atanarak ger çekleştiriliyor. Oysa bizim sistemi mizde ve hukuk sisteminde bir yar gıç eğer tutuklama isteğini geri çe virmişse veya tutuklu birini tahliye etmişse o iş orada biter. O işin ora da bitmesi gerekir. Nitekim bizim Ülgen Kazan kanunumuzda da böyleydi. Ancak tutuklamaya itiraz hakkı tanınmıştı. Çünkü özgürlük çok temel bir hak olduğu için tutuklama kararında bir yanlışlık yapıldıysa eğer, bir başka hakim denetlesin diye sadece tutuklama kararına itiraz edilebilirdi. Ne yazık ki OHAL zamanında OHAL Kararnamesi’yle oraya bir dokunuldu ve tutuklama kararına itiraz denirken, bu kararlara itiraz edilebilire dönüştürüldü. Bu kararlar bize Türkiye’de adeta OHAL’in devam ettiğini gösteriyor” diye konuştu. Ters manuel kuşkusu Avukat Celal Ülgen, tahliye kararlarının ardından yaşanan tekrar tutuklamaları futboldaki “VAR” sistemine benzeterek “Artık kimse mahkeme tarafından tahliye edildiğine sevinememekte ve papatya falına bakar gibi cezaevi kapısı önünde ya da gittiği her yerde polis ya da jandarmanın gelmesini beklemektedir. Böyle bir kanun ve böyle bir uygulama olamaz” dedi. Savcıların tahliye kararlarına itiraz hakkının “FETÖ yargısı” tarafından fiilen başlatılan bir uygulama olduğunu ve 2018 yılında kanuna eklendiğini hatırlatan Ülgen, “Bu ekleme ile o güne kadar hukukdışı uygulamalara bir yasal kılıf getirilmek istendi. Ancak kanuna uygun olan her düzenlemeye hukuksaldır denemez. Cumhuriyet savcısına, mahkeme tarafından verilen tahliye kararına karşı itiraz yetkisi tanınması CMK’nin özgürlük yasası olma ruhuna aykırı bir düzenleme olmuş ve çift dikişli tahliye kavramının hukukumuza girmesine neden olmuştur” diye konuştu. “Yeni kuşak FETÖ”cülere işaret eden Ülgen, “Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Murat Ağırel ile diğer tutuklu gazetecilerin başına gelenler bize yeni kuşak FETÖ’cülerin acaba ters manuel yaparak siyasi iktidarı kıstırmaya, zor duruma düşürmeye mi çalışıyorlar gibi bir kuşkuya haklı olarak itti. Bu olay yeni kuşak FETÖ’cülerin Sözcü davasından sonra ikinci kıpırdanmasını ve iktidara yaranırken yaratılan ters manyeli ya da keskin bir inişin Hitler dönemine benzer geri çekilme manevralarını çağrıştırıyor” değerlendirmesini yaptı. FETÖ borsası yüzünden 105 YIL SONRA AYNI ROTADA Ayrıntılar Kılıçdaroğlu’nun eli! Bahçeli ve Kılıçdaroğlu cami avlusunda, asker cenazesinde yan yana düştü. Gelenektendir, tokalaşmak için uzattı elini Kılıçdaroğlu, Bahçeli nefrete benzer bir öfkeyle baktı ve karşılık vermedi. Bu görüntüler üstüne düşündüm. Nasıl bir süreci yaşadığımızın belgesiydi karşımda duran. Peki, havada öylece kalan kimin eliydi? Kılıçdaroğlu, sağ siyasal dili kullanmakta ısrarlı, biz de eleştirmekte inatçıyız. Bunu kenara koyarak yanıtlayalım. Kemal Bey’in eli: Cumhuriyeti kuran partinin genel başkanınındır. Ona oy veren milyonlarındır. Büyükşehirlerin neredeyse tümünü kazanan siyasal ittifakındır. Evladını askere tam zamanlı göndermiş babanındır. Daha birkaç ay önce yakılmak istenen bir siyasal liderindir. Eğer demokrasi (!) inancı varsa hâlâ, onun elidir. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan bir yurttaşın elidir! O eli sıkmamak, tüm bunları reddetmektir. Sıradan bir tutum değildir. Tersine bir kararın göstergesidir. Muhalefetsiz demokrasi isteğidir. Eleştirisiz basın arzusudur. Kendine uygun millet tarifidir. Aslında milletsiz devlet isteğidir. Otoriterlik inadıdır. Tek tip insan tarifidir. Aydınlanma karşıtlığıdır. Uygarlıktan kopmaktır. Meclis iradesini reddetmektir. Böylece sürdürebilirim elbette. Ama başka bir anlamı daha var havada kalan elin... Çok zamandır ısrarla anlatmaya çalıştığımız, nedense mış gibi yapmaktan bir türlü vazgeçmeyen, muhalefete yönelik somut işarettir. Suriye ile girişilen amaçsız mücadeleye “İstiklal Savaşı” diyen anlayışın, artık son hızla egemenliğini ilan ettiğini gösterir bu tutum. Yani? 1923’te kurulan Cumhuriyetin reddidir. O değerlerin, devrimlerin ortadan kalktığı anlamına gelir. Henüz adı konmamış olan yeni devletin ipucudur. Bunu kavramadan bugün Türkiye’de herhangi bir siyasal tutum takınmak yersizdir, hatta bu süreci meşrulaştırmaktadır. Türkiye, kılıktan kılığa giren dincimilliyetçi siyasetin elinde can çekişiyor. Herhangi bir düşünsel birikime dayanmayan, hiçbir devlet geleneğini tanımayan bu anlayışla mücadele güçtür, kabul. Ancak benzer söylemlerle, aynı kapitalist yaklaşımla sonuç almanın olanaksızlığı ortadadır. İnsanları; adına temsili denen, göstermelik demokrasi yalanından uyandırmak gerekir. Havada öylece kalan el, tam da bunun göstergesidir. Keyfiyetin işaretidir! Eskiden “çoğunlukçu” dediğimiz durum, şimdi artık bu kaygıdan da vazgeçerek “dediğim dedikçi” hal aldı. Sandıktan neyin çıkacağına da yakında karar verecek bir yapı bu. Hukuku kurmak istediği düzenin aracı haline getiren bu milliyetçidinci siyasal ittifak, kendi kavramlarını, ölçülerini oluşturdu. Hâlâ çok da matah olmayan eski Türkiye günleri sürüyormuş gibi davranmak büyük yanılgıdır. Akit, yeni düzeni manşete taşıdı: “Şarap kokan maşalardan barut kokan paşalara!” diye. Birçok siyasal gözlemci AKP’li yılların en güç sürecine girildiğini, sonuna yaklaşıldığını söylüyor. Kabul etsek bile, bu siyasal yapının ortaya çıkardığı tablonun ağır faturası orta yerde duruyor. Kaldı ki, iktidar olmaya mahkum bir yapının, kolayca bunu devredeceğini düşünmek saflık olur. Ne ile karşı karşıya olunduğu iyi kavranmalı. İstanbul seçimi anımsanmalı. Barış’ların tutuklanması da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Kendi hakikatini kuran ve bunun dışında çıt çıksın istemeyen bir parti devleti anlayışı söz konusudur. Örgütsüz muhalefet güçsüzdür. Örgütsüz toplum dağınık itirazlardan, şikâyetlerden öte gidemez. Gerçek şu ki; bu örgütsüz hal muhalefetin de işine yaramaktadır. Diyeceğim; Kemal Bey havada kalan elin kendine ait olmadığını bilmeli! YARGITAY 16. CEZA DAIRESI: Amacını bilenler için milat yok İYİParti İstanbul milletvekilleri Ahmet Çelik, Hayrettin Nuhoğlu ve Ümit Beyaz, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, İYİ Parti Genel İdare Kurulu Samet Reis, CHP İzmir milletvekili Mahir Polat, CHP İstanbul Milletvekilleri Turan Aydoğan ve Gökan Zeybek’in yer aldığı siyasiler Murat Ağırel’e destek için İstanbul Adliye Sarayı’na gitti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, CHP Parti Meclis Üyesi Eren Erdem de sosyal medya hesabından Ağırel’e destek açıklamasında bulundular. ‘Saray rahatsız oldu’ Malatya’nın Arguvan ilçesinde gazetecilere açıklama yapan CHP milletvekili Veli Ağbaba da OdaTV tutuklamalarının nedeni olarak FETÖ borsasını işaret etti. Ağbaba, “Bu tutuklamaların sebebi, FETÖ borsasına dair yazılardır; çocuk istismarıyla ilgili haberlerdir. İktidarın ipliğini pazara çıkaran yazarların susturulma çabasıdır. Saray rahatsız olduğu içindir” dedi. l İç Politika Çanakkale Deniz Savaşları’nın kazanılmasında büyük payı bulunan “Nusret Mayın Gemisi”nin, 8 Mart 1915’te Erenköy Koyu’na döktüğü mayınlarla tarihin akışını değiştirmede üstlendiği rol, 105 yıl sonra aynı yerde gerçekleştirilen seyir faaliyetiyle canlandırıldı. 2011 yılında Gölcük’te aslına uygun in şa edilen ve Çanakkale Deniz Müzesi Komutanlığı yüzer iskelesinde bağlı olan TCG Nusret mayın gemisi, dün sabah 07.15’te mayın dökülen hatta doğru yol aldı. Saat 08.15’te mayınların dökülmeye başladığı Erenköy mevkiinde tören yapıldı. Törene, Çanakkale Valisi Orhan Tavlı, askeri yetkililer ve davetliler katıldı. Törende 105 yıl önceki rotayı takip eden TCG Nusret gemisinden denize çelenkler bırakıldı. Gemi Komutanı Yüzbaşı Bora Öykü Baran yaptığı konuşmada, geminin 105 yıl önce güvertesinde bulunan 26 mayını aynı rota üzerinde, aralarında yüzer metre olacak şekilde deniz seviyesinin 4.5 metre altına döktüğünü anlattı. l Haber Merkezi Türkiye genelindeki darbe girişimi ve FETÖ üyeliği ile ilgili davaların tümünün temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bugüne kadar verdiği kararlarla örgüt üyeliği kavramını ve verilecek cezaların ayrıntılarını belirledi. “FETÖ’yü kuran, yöneten veya örgütün gerçek amacını bilerek, hiyerarşisine dahil olan için suç tarihi bakımından bir milat söz konusu değil. Dava zamanaşımı süresince yargılanabilirler” diyen Yargıtay, bilmeden örgüte yardım edenlerin hukuki durumlarının da “kusurluluk” ve “hata” bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. AA’nın haberine göre, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararlarında, terör örgütü FETÖ’nün kuruluşu, yapısı, işleyişine yer verilirken, üye sayısı, amacı, ekonomik kaynaklarının milletten ve devletten gizli olduğu, örgütün bütün işlemlerinin gizli yürütüldüğü gibi ayrıntılar aktarıldı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararlarında “terör örgütüörgüt üyesiörgüte yardımsempatizansuç tarihi” kriterleri sorular ve onlara verilen yanıtlarla anlatıldı. Bilmeden örgüte yardım edenlerin hukuki durumlarına “hata” hükmü uygulanırken 2012 yılı ve sonrasında örgüt yaptığı operasyonlar Milli Güvenlik Kurulu’nun 30 Ekim 2014 ve devamındaki toplantılarda aldığı kararların da göz ardı edilmemesi gerektiği belirtildi. l ANKARA / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle