23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 4 ŞUBAT 2020 SALI Editör: ÇAĞDAŞ BAyraktar TASARIM: ilknur filiz olaylar ve görüş[email protected] ‘Acele’ye gerek yokUrla zeytineli ve çeşme alaçatı’da ne yapIlmak isteniyoR? Av. Murat Fatih Ülkü Bilindiği gibi ÇeşmeAlaçatı’da 178, UrlaZeytineli’de 333 parselin turizm yatırımlarına tahsisi amacıyla acele kamulaştırılmasına karar verdi Cumhurbaşkanlığı. Hem İzmir özelinde, hem de ulusal ölçekte kamuoyunun ilgisini ve tepkisini çeken bu konuya hukuk gözlüğü ile kısaca bakalım istedik. Aslında konuyu tam anlamak için 45 ay önceki bir hukuksal gelişme ile başlamak gerek. 13 Eylül 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile, şimdi “acele kamulaştırma” kararına konu edilen parsellerin de bulunduğu bölge, “İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ilan edildi. Konuya bu açıkdan bakınca, insanın ilk aklına gelen, bir alan “turizm bölgesi” olacaksa, yurttaşların taşınmazları neden kamulaştırılıyor? Turizm alanı içine alınacağı anlaşılan özel mülkiyet konusu taşınmazların Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü yazısına göre sadece “turizm amaçlı değerlendirmeye yönelik bütüncül planlama kararları oluşturulmasına imkân sağlamak üzere” kamulaştırılması ve sonra olasılıkla kiralamaya/tahsise konu edilmesi, kamu yararı taşımaz. Çünkü, bütüncül planlama, taşınmazlar özel mülkiyet konusu iken de yapılabilir, hatta imar hukukunda planlamada, yurttaşların mülkiyet hakları ellerinden alınmaz. Anayasaya aykırı Bu çerçevede, “turizm yatırımlarına tahsis” amaçlı kamulaştırmanın 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 8. maddesinde öngörülmüş olması, yani bir yasa hükmüyle buna izin veriliyor olması, ortada önemli bir anayasaya aykırılık sorunu bulunduğunu göstermekte. Sormaya devam edelim. Peki, neden acele kamulaştırma? Adı üstünde acele, önemli, kamu düzeni, kamu yararı ile ilgili bir durum olması gerek değil mi? Bir de bu Bir alan “turizm bölgesi” olacaksa, yurttaşların taşınmazları neden kamulaştırılıyor? Çünkü, bütüncül planlama, taşınmazlar özel mülkiyet konusu iken de yapılabilir, hatta imar hukukunda planlamada, yurttaşların mülkiyet hakları ellerinden alınmaz. açıdan bakalım. Kamulaştırmaya verdiği izin bağlamında anayasaya aykırı olduğunu düşündüğümüz, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 8. maddesi, “acele kamulaştırmanın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi hükümlerine göre yapılabileceği”ni öngörüyor. Yasal koşullar oluşmadı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi de “acele kamulaştırma kararı” için 3 olasılık öngörmüş, a “(3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında) Yurt savunması ihtiyacı”, b “(Danıştay’ın da kabul ettiği üzere) Kamu yararına ve kamu düzenine ilişkin acelelilik gerektiren bir durum” c “Özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlar”. Dönüp, Urla ve Çeşme’deki kamulaştırmaya bakıyoruz. Yasada sayılan bu 3 durumun hiçbiri yok. Yani acele kamulaştırmanın yasal koşulları oluşmamış. 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, Urla ve Çeşme’deki gibi “kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi” ilan edilen yerlerde, “yapılaşmaya esas inşaat hakkı” olarak yüzde 30 (emsal 0,30) öngörmüş. Peki, Urla ve Çeşme, bu kadar büyük bir yapılaşmayı, bu yapılaşmanın getirdiği nüfus yoğunluğunu, bu yapılaşmanın yakın çevresinde yaratacağı yapılaşma baskısını kaldırabilir mi? 1. derece doğal sit alanı olarak belirlenmiş, 1. derece doğal sit alanının tüm niteliklerini taşıyan, İzmir’e çok yakın olmasına karşın, doğal yaşamın önemli biçimde sürdüğü, bozulmamış/bakir bir bölgenin yüzde 30 (emsal 0,30) inşaat hakkı ve sonrasında yoğun yapılaşma baskısı içeren bir geleceğe sürüklenmesi kabul edilebilir mi? Adaletsizlik yaratacak Konunun hukuku ilgilendiren bir başka boyutu da oldukça önemli. Kamulaştırılacak taşınmazların önemli bir kısmı şu anda tarım arazisi. Kamulaştırma bedelini belirlerken, yakın gelecekte “turizm yatırımına uygun taşınmaz olacağı bilinen” bu taşınmazlara tarım arazisi olarak değer biçmek, taşınmazları kamulaştırılacak yurttaşlar için önemli bir adaletsizlik yaratacaktır. Yargı organı “kamulaştırma bedeli nin tespiti»ne ilişkin süreçte, bu olasılığı dışlayacak çözümü bulmak, taşınmazlara turizm alanı olarak bedel tespiti yaparak adaletsizliği gidermek zorundadır. Burada da Kamulaştırma Kanunu’nda yer alan; “Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz” hükmünün anayasaya aykırılığı sorunu gündeme gelecektir. Ne yapacağız? İzmir kent merkezi, yoğun ve çarpık yapılaşmanın yıkıcı etkilerinden kurtulamadı, şimdi bu yapılaşma baskısı, tarihi, turizmi, tarımı, kültürü, doğasıyla gözbebeğimiz gibi korumamız gereken yarımadaya yöneldi. Ne yapacağız, kapitalizmin bize gelişme diye yutturmak istediği “beton” ve “tüketim” sarmalına feda mı edeceğiz yarımadayı, yoksa hiç “acele”ye gerek olmadan, “sakin”ce yarımadayı tarihine, kültürüne, coğrafyasına uygun, doğal dengeyi koruyacak biçimde planlayacak mıyız? Tarikatların ağındaki çocuklarımız Mustafa Gazalcı Denizli Çivril, elması, şeftalisi, kirazı, üzümü, sakızı, balığı ile ünlü yeşillikler içinde cennet gibi bir ilçedir. İlçe, yakın köyleri düzlük bir ovada kurulduğundan aksakallı dedeler, şalvarlı kadınlar, gençler, çocuklar kısaca her yaştan insan genellikle bisikletle gider gideceği yere. Halikarnas Balıkçısı, “Hey Koca Yurt” kitabında Işıklı Gölü’nü, çevreyi şiirsel bir dille anlatır. Şairler babası Ceyhun Atuf Kansu’nun okul duvarının göçmesiyle yaralanıp sonra ölen Köy Enstitülü, Çivrilli öğretmen Şefik Sınığ için yazdığı “Dünyanın Bütün Çiçeklerini Getirin” şiirini okuyunca kim duygulanmaz? Hasan Ali Toptaş’ın “Kuşlar Yasına Gider” adlı romanında, yazılı sınavı kazanan çocuğun sözlüye yetişmesi için Çivril’de bütün gece inşaatları dolaşan insanın, çocuk sevgisi nasıl unutulur? Günümüzde bu güzel çiçeklerin hem de Çivril’de taciz haberiyle gündeme gelmesi ne acı. Duymuş okumuşsunuzdur, Süleymancıların erkek öğrenci yurdunda 12 yaşındaki bir öğrenciyi belletmen E.T. birçok kez istismar ediyor. Hâlâ önlem alınmıyor Öğrenci, yurt müdürüne gidip durumunu anlatıyor, müdür, “unut bunu” deyip çocuğu tarikatın başka bir yurduna gönderiyor. Çocuğun gittiği yeni yurt Kaçak ve kolay kurs açma, denetimsiz eğitici görevlendirme sorunu hızla çözülmezse başka yerlerde de Çivril’deki, Karaman’dakine benzer acı olaylarla karşılaşabiliriz. ta pencereden yazdığı bir notu dışarıya atmasıyla olay kamuoyuna yansıyor. Belletmen E.T. gözaltına alınıyor. Valilik olay duyulunca çocuğu Denizli Çocuk Esirgeme Kurumu’na götürüyor. Eğitimİş, Denizli Barosu olayın peşinde. Kendini savunma olanağı olmayan çocuklarımıza her türlü şiddet, cinsel tacize karşı önlem alma zamanı çoktan geldi geçti. İvedi olarak Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı (MEB) artık harekete geçmelidir. Kadınlar için geç kalmış önlem çocuklar için de getirilebilir. Ne yazık ki bütün uyarılara, ardı ardına yaşanan acı olay lara karşın köklü önlemler bir türlü alınmıyor. Ailesinden ayrı yerde okuyan çocuklar tarikatların ağlarında, kaçak, uygun olmayan yerlerde barınmak zorunda kalıyor. O sözleri unutmadık Konya Taşkent ilçesi Balcılar beldesinde 2008 yılındaki yangın hafızalarımızda duruyor. Yangın merdiveninin kapısı kilitli olduğu için 17 kurs öğrencisi ile 1 kurs öğretmeninin yaşamını yitirdiği olay, ardından sürüncemeli yargı süreci unutulmadı. Yine Karaman’da Ensar Vakfı yurtlarında kalan öğrencilerin cinsel tacize uğradığı or taya çıkınca zamanın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazonoğlu’nun “Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” diye vakfı savunması belleklerimizden silinmedi. Köklü, kalıcı çözümler gerekli Kaçak ve kolay kurs açma, denetimsiz eğitici görevlendirme sorunu hızla çözülmezse başka yerlerde de Çivril’deki, Karaman’dakine benzer acı olaylarla karşılaşabiliriz. Özellikle dinsel vakıfların yurtlarındaki denetimsizlik dikkat çekici boyuttadır. Milli Eğitim Bakanlığı bu yurtları denetlemediği gibi bu vakıflarla bağını güçlü tutarak adeta denetimsizliği desteklemektedir. Bu duruma ivedilikle son verilmelidir. Çocuklar, insan çiçekleri canımızın birer parçasıdır, geleceğimizdir. Birinin bile ruhunun yaralanması hepimizi kara kara düşündürmelidir. Çocuk istismarcılarına af getirileceği savları Ankara, İzmir, Edirne ve yurdun birçok yerindeki anaları haklı olarak ayağa kaldırdı. Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Başkanı Sayın Bahar Gökler, “Çözüm, çocuk koruma sisteminin güçlendirilmesinden geçmektedir” dedi. (Cum,7.1.2020) Çocuk yurtlarındaki alarm, sorumluları tacizcilere af için değil, köklü önlemler almak için harekete geçirmelidir. CHP, Avrupa’da da umut yaratmış Sevgili okurlarım, Mustafa Balbay’la birlikte cumartesi sabahı erkenden gittiğimiz, CHP Belçika Birliği’nin 1 Şubat Cumartesi günü Brüksel’de düzenlediği Uğur Mumcu’yu anma toplantısından, pazar gecesi, yorgun argın, ama umut dolu döndük. Bu bir seyahat maratonu idi... Çok koştuk, çok koşuşturduk ama fiziki yorgunluğumuzun bedelini, ruhumuzu umutla doldurarak telafi eden ev sahiplerimizin başarılı toplantısı sayesinde hiç gocunmadık... Tam tersine ev sahiplerimizin umutla doldurdukları ruhlarımız, bedenlerimizin yorgunluğunu bile unutturdu bize! HHH Sevgili okurlarım, toplantıyı anlatmadan önce, size biraz dert yanıyor gibi görünerek, mağduru oynayan satırlar yazayım ama aslında övüneyim: Haftada 4 Gazete makalesi bir de, “www.kongar.org” sitemdeki GÜNCEL yazısı, yani 5 yazı... Hafta içi her gün TELE 1’de Merdan Yanardağ ile “18 Dakika” adlı yarım saatlik canlı yayın... Hazırlamakta olduğum çok ciddi, iki tane, çok geniş kapsamlı, zor ve büyük kitap... Araya sıkıştırılan kitap imzası, konferans, medya söyleşisi ve ayda bir BAVUL DERGİSİ yazılarıyla birlikte, beni çok mutlu kılıyor ama bir saniye de boş vakit bırakmıyor. Bir de üzerine hafta sonu yurtdışı veya İstanbul dışı bir etkinlik binince, üretmeye ve sevmeye dayalı hayat görüşümün, gerçekten bedenimi fazla zorladığını hissediyorum! HHH Ama Brüksel’de karşılaştığımız insanlar: CHP Belçika Birliği yöneticileri... Uğur Mumcu’yu anma toplantısında salona sığmayan izleyici dostlarımız, okurlarımız... CHP’li olan, olmayan ama hepsi Atatürkçü olan kadınlı erkekli, çoluk çocuk Avrupa’nın her yerinden gelen “Gurbetçilerimiz”... Onların gösterdikleri sevgi... Umut dolu enerji... Birdenbire bütün şikâyetlerimi ortadan kaldırıyor... “İşte ben bu insanlar için, bu umudu aşılamak, bu bilinci oluşturmak için yaşıyorum zaten... Özgürlük uğruna, Demokrasi uğruna, Adalet uğruna harcadığım bütün emeklerim, sıkıntılarım helal olsun” dedirtiyor bana! Üstelik Uğur Mumcu gibi, efsane bir gazeteciyazar, Demokrasi ve Adalet Savaşçısı, Antiemperyalist, Sosyalist ve Atatürk âşığı bir muhteşem dostu anmak için bir araya gelen bu insanların verdiği enerji ve umut... Beni bu yaşımda (unutmayın Balbay’dan neredeyse 20 yaş daha yaşlıyım) “DAHA FAZLA ÇALIŞMALIYIM” diye düşündürtüyor! HHH Sevgili okurlarım, ne kadar eleştirirsek eleştirelim... Ne kadar pasiflikle suçlarsak suçlayalım... CHP, bu ülkede sadece Cumhuriyeti kuran, Atatürk’ün Partisi olarak değil, Demokrasiyi başlatan Devrimci Parti olarak da, hâlâ Özgürlük, Demokrasi ve Adalet için en büyük umut kaynağı, en güçlü örgüt: Son 31 Mart, 23 Haziran 2019 yerel seçimlerinde özellikle “3 Büyük Kent”in birden kazanılmasıyla simgelenen seçim başarısını göstermesi, bütün yurtta “Özgürlük, Demokrasi ve Adalet” konularında yeniden büyük bir umut dalgası yarattı. Bütün din, dil, ırk, milliyet, mezhep, cinsiyet ve hatta parti kimliklerini çapraz kesen bu “Herkes için Özgürlük, Demokrasi ve Adalet Arayışı”, sadece ülkedeki seçmenleri değil, Avrupa’daki kardeşlerimizi de etkilemiş görünüyor. İşte CHP Belçika Birliği Genel Başkanı Derya Bulduk ve başta Cumhuriyet okurlarının çok iyi tanıdığı değerli genç ve birikimli sanatçı, gazeteciyazar Erdinç Utku ve eşi olmak kaydıyla, çalışma arkadaşlarının düzenlediği “Uğur Mumcu’yu Anma Toplantısı” ve bu toplantıya katılanların gösterdiği inançlı ve kararlı Demokrasi ve Adalet inancı: CHP’nin yarattığı bu yeni umut dalgasının bütün Avrupa’yı, özellikle de Avrupa Birliği’nin merkezi olan Brüksel’i de etkilediğini, insanları harekete geçirdiğini göstermesi bakımından çok anlamlıydı. Toplantıdaki izlenimlerimi (elbette çok eksik, ama biraz ayrıntılı olarak) www.kongar.org adresindeki sitemde “Güncel” başlıklı yazımda anlattım. Meraklısı oradan okuyabilir. HHH YAŞASIN ÖZGÜRLÜK... YAŞASIN DEMOKRASİ... YAŞASIN ADALET... YAŞASIN ATATÜRK: UĞUR MUMCU’YU UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ! 3 Adalet ve Demokrasi Haftası’nda, katledilen aydınlarımızın kitaplarından oluşan, “Demokrasi Kitaplığı” seti onları herkes okusun, tanısın ve “gerçekten” anlasın diye 63 31indirimle, .89 TL yerine .95 TL ... “Kitap okuduğunuzu biliyoruz.” http://www.cumhuriyetkitap.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle