18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SÖYLEŞİ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 3 ŞUBAT 2020 PAZARTESİ 9 NEDEN EROL B. BURAL? Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulu mezunu.. TSK’de 24 yıl süreyle değişik birlik ve karargâhlarda hizmet verdi. Görevlerinden biri de uluslararası terörizmle mücadele amirliğiydi. Bural, şu anda 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde Milli Güvenlik ve Gözlem noktalarımızaDış Politikalar Merkezi Başkanı olarak Suriye/İdlib ve terör örgütleri özelinde önemli çalışmalar yapıyor. provokatif eylem olabilir İdlib’de Esad güçlerinin ilerleyişi sürüyor. Bir yandan da Rus savaş uçaklarının Türkiye’nin kontrolündeki El Bab bölgesinde ÖSO unsurlarını bombaladığı iddiası var. Siviller Türkiye sınırına doğru kaçıyor. “Seyirci kalmayız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri ne anlama geliyor, TSK İdlib’de askeri müdahalede bulunur mu? Bölgenin ısındığını söyleyen terör uzmanı Erol Bural’a göre, sahada tamamen Rus doktrini uygulanıyor: “Tarlaların ve evlerin yakılması, işkence, ayaklanmacı liderlere suikastlar, direnişi yöneten ailelerden insanların rehin alınması, sınır dışı etme ya da topluca göç ettirme uygulamaları var.”  n Yeni bir gelişmeyle; Rus savaş uçaklarının El Bab’da ÖSO unsurlarını bombaladığı iddiasıyla başlayalım. Evet, resmi açıklama olmasa da açık kaynaklar bu bilgiyi doğruluyor. TSK’ye ait zırhlı araçların da İdlib bölgesine intikal ettiği yönünde iddialar var. Bu emareler bize Suriye Rejiminin İdlib güneyinde Maarat el Numan ilçesini kontrol altına alması ve Raşidin bölgesinde yani Halep batısından bir miktar ilerleme sağlamasının ardından bölgenin ısındığını gösteriyor. El Bab bölgesinden Milli Ordu unsurlarının başlattığı operasyonun temel nedeni olarak Halep batısından Suriye Rejim unsurlarının ilerleyişini durdurmak ve Rejimin dikkatini dağıtmak olabileceğini söylemek mümkün. ABD ile PKK terör örgütünün işine geliyor n İdlib’deki gelişmeler TürkiyeRusya ilişkilerinin bozulacağı sinyalini veriyor, katılır mısınız? İdlib özelinde düşünüldüğünde Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin kırılgan bir seviyeye geldiği söylenebilir ancak bana göre İdlib meselesi Türkiye ve Rusya arasındaki ilişki ve işbirliğini negatif bir yönde etkilemez. Kasım 2015’te Rus uçağının düşürülmesinin ardından başlatılan ikili ilişkilerin her iki ülke açısından da stratejik önemi haiz bir seviyeye ulaştığını söylemek yanlı olmayacaktır. Kamuoyunun da bildiği S400 hava savunma sistemlerinin Rusya’dan tedarik edilmesi, Türk Akımı projesi gibi iki ülke arasında stratejik bir birliktelik söz konusu. Rusya açısından bakıldığında İdlib meselesi oldukça düşük seviyeli ve küçük bir sorun, Ruslar için zaman içerisinde halledilebilecek bir mesele İdlib. İdlib’den kaynaklı olarak iki ülke arasında düşük seviyeli sürtüşmelerin yaşanabileceğini ancak bu ayrışmanın ikili ilişkiler ve işbirliğini tamamen etkileyecek bir yöne evrilmeyeceğini düşünüyorum. n 12 Ocak’ta taraflar arasındaki ateşkes 3.5 gün sürdü, Suriye Ordusu yine bombalamaya başladı. Ateşkesin bozulmasında hangi motivasyonlar etkili oluyor? Bence temel neden, karşılıklı gü Bural, çok uzun süredir Rusya’nın Astana ve Soçi’ye zaten sadık olmadığını söylüyor. venin tesis edilememesi. İki taraf da diğerinin ateşkesi bozacağına emin gibi davranıyor. İkinci neden, sahada gücü elinde bulunduran silahlı gruplar ateşkes devam ederse kontrolü kaybedeceğini düşünüyor. Üçüncü neden şu: Bazı grupların belirli süreler bazı amaçlar için muhaliflerin çatısı altında hareket edebilmesi olasıyken, bazı durumlarda fikir ayrılıklarına düştükleri, hatta kendi içerisinde bölündükleri görülüyor. Ateşkesi bozacak eylem yapmaları da olası. Dördüncü neden, genellikle ateşkes ilan eden Rusya ve Türkiye olurken, İdlib’de çatışmaların sona ermesini istemeyen üçüncü bir ülkenin, silahlı bir grubu çeşitli teşviklerle ateşkesi bozmaya ikna etmesi... Bana göre İdlib’de bir sonuca ulaşılmasını istemeyen ülkeler, gruplar da mevcut olabilir. Açık olarak görünen husus şu: Sahadaki silahlı güçler bu süreçleri yeniden toparlanma, lojistik bütünleme maksadıyla kullanıyor. n Sonuca ulaşılamamasına ABD ile PKK/PYD ortak çıkarının yol açtığı söylenebilir mi? Suriye ordusunun ülkenin tamamına hatta bir bölgenin tamamına eşzamanlı müdahale kabiliyeti mevcut değil. Bu nedenle Suriye Rejimi kendisine öncelik olarak başkent Şam’a yakın bölgelerden başlayarak kontrol sağlamaya çalıştı. İçinde bulunduğumuz dönemde de İdlib bölgesine yönelik kara harekâtıyla ilerlemeye çalışıyor. Şayet İdlib’de amaçlarına ulaşır ve gücünü biraz daha konsolide edebilirse Rejimin müteakip hedefinin ABD destekli PKK/PYD terör örgü tünün kontrolündeki petrol kaynaklarının bulunduğu bölgeler olması muhtemel... Bu nedenle İdlib’de kontrolün rejime geçmesi halinde sıranın PKK/PYD terör örgütüne, dolaylı olarak da ABD kontrolündeki bölgelere gelebileceği çekincesiyle durumun normale dönmesini ABD ve PKK/PYD istemeyecektir. Sınırımıza doğru yaşanan yoğun göç sırasında Türkiye İdlib ile meşgul olurken Fırat’ın doğusundaki ilgisinin dağılması, ABD ve terör örgütünün istediği bir durum olabilir. Rusya ve Türkiye ilişkileri bozmak istemez n Cumhurbaşkanı, Rusya’ya seslenirken “İdlib’de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, bizim artık sabrımız tükeniyor” dedi. TSK askeri müdahalede bulunur mu? Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamasını askeri bir müdahale olarak okumadım. Daha ziyade bölgede ilerleyişin ve çatışmaların durdurulması yönünde yapılan açıklamaların bir derece daha sertleştirilmiş ifadesi olarak düşünüyorum. Bence asıl amaç, daha sert bir diplomatik baskı dili kullanarak Rejimin sivilleri öldürmesini engellemek, uluslararası toplumun dikkatini İdlib’e çekmek idi. Bana göre ne Rusya, ne de Türkiye İdlib meselesi nedeniyle askeri alanda karşı karşıya gelerek ilişkileri bozmak ve daha büyük bir gerginliğe sebep olmak isteyecektir. İdlib bölgesinde, İran’lı milisler, Rusya ve Suriye, Türkiye’nin gözlem noktalarına yönelik bir aske NECATİ SAVAŞ ri eylemde bulunmadıkça TSK’nin askeri bir müdahalede bulunacağını tahmin etmiyorum. Ancak askeri kuvvet takviyesi ile özellikle M4 kuzeyinde yeni bir hat oluşturularak rejimin bu hattın kuzeyine yönelmesini önlemek üzere bir hareket tarzı da geliştirilebilir. n Bundan sonra ne olur? Maarat el Numan’dan sonra Serakib bölgesine doğru bir ilerleyiş olabilir. Suriye Rejim Güçleri’nin ana hedefi M4 ve M5 karayollarını kontrol altına almak olduğu için, Serakib’den sonra Halep batısından ilerleyen kara birlikleri M5’e paralel olarak güneybatıya yönelebilir ve güneyden gelen kuvvetlerle birleşebilir. Bu gerçekleşirse Rejim M5 karayolunu kontrol etmiş olacak. Rejimin müteakip hedefi M4 karayolunu kontrol edebilmek maksadıyla Serakib’den kabaca batıya doğru, Hatay istikametinde Cisr el Şuğur’a doğru ilerleyerek M4 karayolunu kontrol etmek. Bu süre zarfında bazı silahlı grupların M4 kuzeyine doğru yer değiştirebileceği ve M4 kuzeyini tahkim edebilecekleri, müteakiben siyasi ortamın şekillenmesine ve muhalif grupların kendi aralarındaki ilişkiye paralel olarak İdlib’de durumun gelişebileceğini söylemek mümkün. Kısaca Suriye Rejimi’nin bu aşamada M4 karayoluna kadar ilerleyebileceğini, İdlib şehir merkezine girmeyebileceğini, M4 hattının kuzeyinde kontrolün muhaliflerde kalabileceğini, sınırımıza paralel bir alanda sivillerin de korunmasına yönelik yeni bir güvenli alan tesis edilebileceğini düşünüyorum.  İNGIMASI VE SILAHLI EYLEMLER ARTAR n Muhaliflerin kritik silahları olan ATS’leri yeniden kullanmaya başladığı konuşuluyor, doğru mu? Suriye Rejiminin son dönemdeki ilerleyişi karşısında muhalif grupların tanksavar silahlarına ihtiyaç duyulduğundan Halep batısına bu silahlar kaydırılmış gibi görünüyor. Yine resmi kaynaklara dayalı olmamakla birlikte, muhaliflerin Suriye Rejimine ait tankları ve zırhlı araçları tanksavar silahlarıyla özellikle Batı Halep (Sahafiyin) civarında etkisiz hale getirdiğine yönelik bilgiler var. Örneğin, şayet doğru ise, 31 Ocak günkü muhalif paylaşımlardan Rejime ait 10 adet zırhlının tanksavar silahlarıyla vurulduğuna yönelik görseller mevcut. Dolayısıyla sıklet merkezini Batı Halep ve İdlib güneyinde zırhlı araçlarla oluşturan Suriye Rejimine karşılık, zırhlı araçları durdurma kapasitesine sahip tanksavar silahlarının kullanılmasında artış olduğunu söylemek mümkün.  n Önümüzdeki dönemde HTŞ (Heyet Tahrir elŞam) nasıl hareket eder? Esasen İdlib’de Suri ye Rejiminin köyleri, ilçe merkezlerini ele geçirmiş olması, çatışmaların sona ereceğini söylemiyor bize. Müteakip dönemlerde HTŞ’nin yeni eylem teknikleri kullanacağını öngörmek mümkün. İdlib’de alana yayılmış yaklaşık 2025 bin silahlı elemanının bulunduğu biliyoruz. Uzun yıllardır meskun mahallerde muharebe, hafif ve ağır silah kullanımı, el yapımı patlayıcı yapımı, pusu ve pusuya karşı koyma eğitimleri üzerinde durduğu malum. Ayrıca adam kaçırma ve infaz, bombalı araçla intihar saldırısı, canlı bomba türü teknikleri kullandığı biliniyor. Dolayısıyla her ne kadar Suriye Rejimi belirli bölgeleri ele geçirse de önümüzdeki dönemlerde Rejimin kontrol altına almaya çalıştığı bölgelerde “İngimasi” olarak bilinen intihar saldırısıyla eşzamanlı silahlı eylem türlerini artırabileceğini düşünüyorum. Rusya ve İran’a ait askeri üslerin de füze, roket ya da insansız hava araçlarıyla HTŞ tarafından hedef alınabileceğini söylemek de mümkün. İŞLEVSIZSE ‘KONUŞ DEĞIŞIKLIĞI’ YAPILMALI n Türkiye’nin Askeri Gözlem Noktaları bölgede kalmaya devam etmeli mi? Suriye Rejim güçlerinin Maarat el Numan’ı kontrol altına almasının ardından gözlem noktalarımızın güvenliği yeniden gündeme geldi. 20 Ocak’ta Halep batısındaki Raşidin bölgesinde gözlem noktasının etrafında kalan bölgenin de Suriye Rejimi tarafından kontrol altına alındığına yönelik teyide muhtaç açık kaynak bilgileri mevcut. Suriye Rejim güçleri Serakib ilçesine ilerledikçe Tel Tukan’da konuşlu 7, Tel Eys’de konuşlu 6 No’lu gözlem noktaları da aynı riskle karşı karşıya kalabilir. Temel risk, hem İranlı milisler hem de Suriye Rejim güçlerinin gözlem noktalarımıza yönelik provokatif eylem yapma ihtimali. Açıklamalara göre, gözlem noktalarının rejimin kontrolü altındaki bölgelerde kalsa dahi pozisyonunu korumaya devam edeceği anlaşılıyor. Özellikle Rusya ve Suriye’nin kontrolü altındaki bölgelerde gözlem noktalarının görev tanımlarının yeniden değerlendirilmesi, bu konuda Rusya ile mutabık kalınması, işlevini yitirdiği sonucuna varılırsa bu noktaların konuş değişikliğinin yapılması gerekebilir. Rusya ‘yık ve yak’ politikası uyguluyor Bural: “Risk, sivil göçle birlikte silahlı grupların Türkiye sınırına yanaşması ya da daha kötüsü Türkiye içlerine girmeye çalışması. Bu durumda sınır güvenliği riskiyle de karşılaşılması söz konusu.” n 21. Yüzyıl Enstitüsü için hazırladığınız bir raporda şöyle diyorsunuz: “Rus Ayaklanmalara Karşı Koyma Doktrini, İdlib’de harfiyen uygulanıyor.” Ayrıntı verir misiniz? Rusya’nın ayaklanmalara karşı koyma doktrinini kaleme alırken Suriye’de ve özelinde İdlib bölgesinde yaşanan sivil kayıpların neden bu kadar büyük seviyede olduğunu açıklamak istedim. Özetle, Rusya ülkede yaşanan çatışmaları “ayaklanma” olarak görüyor. Mücadele yöntemleri de “ayaklanmalara karşı koyma” kapsamında gelişiyor. Her ne kadar Suriye Rejimi sahada mücadeleyi yürütüyor gibi görünse de geçmiş ilişkileri, rejimin askeri eğitim sistemi, elinde bulundurduğu Rus yapımı silah, malzeme ve teçhizat nedeniyle bu mücadelenin fikri mimarının Ruslar olduğu biliniyor. Eski Sovyetler Birliği döneminden itibaren 20’den fazla ayaklanmaya sahne olmuş Rusya’nın mücadele konusunda da bir birikimi söz konusu. Rusya’nın bu mücadele yöntemi aşırı şiddet kullanımını içeriyor. Rusya’nın ayaklanmalara karşı koyma geleneği Çeçenistan ve Afganistan’daki uygulamalarına bakarak da anlaşılabiliyor. Rusya’nın bu tür bir mücadelede “yık ve yak” politikasını uyguladığı, bu doktrinin esasının, zırhlı ve mekanize birliklerle hızlı ve derinliklere doğru yapılacak saldırıların geriden uzun menzilli ateş destek silahlarıyla desteklenmesi ve düşmanın çevrelenerek tamamen yok edilmesi prensibine dayandığı da biliniyor. Bu yaklaşımda, ayaklanmalara karşı koyma harekâtının temel özelliklerinden biri olarak sayılan “toplumun kalplerinin ve zihinlerinin kazanılması” hiç düşünülmüyor. Silahlı unsurların ve halkın üzerinde doğrudan baskı kurulmasıyla direnişin sonlandırılmasını hedefliyor Ruslar. n Rus doktrini nasıl uygulanıyor? Tarlaların ve evlerin yakılması, halka topluca suçlu olarak davranılması, işkence ve kötü muamele, ayaklanmacı liderlerine suikastlar, direnişi yöneten ailelerden insanların rehin alınması, sınır dışı etme ya da topluca göç et tirme uygulamaları bulunuyor. Yani bu doktrin sivillerin korunması gibi temel insani hususları göz ardı ediyor. İdlib’de Rus doktrininin harfiyen uygulandığını söylemek mümkün. n Şam’da Rusyaİran rekabetinden söz etmek mümkün mü? Bence mümkün. Ortada bir güç mücadelesi var. Suriye’nin yönetimi ve karar mekanizmalarında Rusya’nın açık ara önde ve etkin olduğu izlenimi mevcut olsa da İran bölgede neticede çıkarlarını gözetmek üzere bulunuyor. Lübnan Hizbullah’ı, Fatimiyyun ve Zeynebiyyun Tugayları gibi milis grupları bölgede bulunduran İran’ın Şii yayılmacılığı politikasını sürdürmek, Lübnan’a erişimini kolaylaştırmak amacı malum. İran’ın faaliyetlerinin farkında olan Rusya da şimdilik yüksek perdeden sesini çıkarmamakla birlikte zaman zaman Soçi’de olduğu gibi İran’ı göz ardı edebiliyor. Belki bir süre daha İran mevcut pozisyonunu koruyabilir ancak rekabet güç mücadelesine dönmeye başladığı anda Rusya buna müsaade etmez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle