23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 113 ŞUBAT 2020 PAZARTESİ Uzatmalar oynanıyorGenç işsizlik en önemli problem. Gençlerin umuda ihtiyacı var. Yoksulluk artacak İTÜ İşletme Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı: Ekonomide işler iyi HANELER BORÇ YÜKÜNDEN KURTULMALI gitmiyor. Hakem maçı uzatıyor ama uzatmalar tolerans sınırının çok ötesine geçti. Bu uzatmalar ekonomiye ek maliyetler bindiriyor. n Sokaktaki yurttaşın gündeminde hayat pahalılığı, yükselen faturalar işimi kaybederim korkusu çok ihmal etti. Sokaktaki vatandaş için çözüm, bugünü kurtarabilmenin yolu özel sektördeki Ya bu borçları sileceksiniz özel sektör şirketlerine yaptığınız gibi ya da ödenebilir duruma getireceksi ŞEHRİBAN KIRAÇ İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, Türkiye’nin temel probleminin şu anda ekonomik değil siyasi olduğuna işaret ederek “Çünkü kuvvetler ay yor ama uzatmalar birazcık tolerans sınırının çok ötesine geçti. Bu uzatmalar da ekonomiye ek maliyetler bindirir duruma geldi. Hükümetin buradan çıkabilecek bir durumu yok. Şu anda izlediği politikalardan geriye dönmesi veya kamuoyunda çok sık dile getirilen yapısal reformları ya var; bu sorunlara acilen nasıl çözüm bulunabilir? Gelişmenin temeli sanayi olmalı. Bir ev düşünün; tek kolonun üzerine 5 kat çıkılmış, o kolon dayanmaz. Sadece inşaat ve hizmet sektörü olarak düşünün o kolonu. Bir denge olması lazım. AKP imalat sektörünü güvenin mevcut şirketlerimizdeki endişeleri ortadan kaldırmak borç yükünden kurtarmak lazım. İstihdam yaratabilir duruma gelmesi lazım. İnşaattan ve hizmet sektöründen haz etmesem de ciddi bir istihdam var. Bu sektörlerin de canlanması gerekiyor. niz. Ülkenin yüzde 40’ı asgari ücretle çalışıyor. Böyle bir ülke, böyle bir ekonomi olmaz. Türk vatandaşı şu anda bankalardaki dövizin sahibi. Dövizi bozdurmanız TL’ye güveni tesis etmeniz lazım. Burada vatandaş Merkez Bankası’na da güvenmiyor. rılığını siz hiçe saymışsınız, ba pabilmesi için gerekli nesnel ko ğımsız kurulları ortadan kaldır şullar yok ortada. İş dünyasında mışsınız, herkes kendi işini yap da tedirgin bir bekleyiş var. saydı bu boyutta bir krize maruz kalmazdık” dedi. Yönetim problemi var 17 yıldır izlenen ekonomik ve n Uzatmaları oynuyor dedi siyasi politikaların sonuna gelin niz nereye varır süreç, bura diğini anlatan Günçavdı, “Hükü dan çıkış nasıl olur? met siyasi manada bir sıkışıklık 2015’te “Yolun Sonu” diye bir yaşadığı için sonu resmen ilan kitap yazmıştım bu politikaların edemiyor. Süreç uzatılıyor. Ha sonu o zaman gelmişti. O gün kem maçı uzatıyor ama uzatma den bugüne uzatmaları oynuyor lar tolerans sınırının çok ötesi hükümet. Bana göre buradan çı ne geçti. Bu uzatmalar ekonomi kış iktisadi reformlarla olacak ye ek maliyetler bindirir duru şey değil. İktisadi reformların iş ma geldi. Hükümetin buradan çı lerlik kazanılabilmesi için iktisa kabilecek bir durumu yok” ifade di ve siyasi karar mekanizmala sini kullandı. Genç işsizliğin en rının bağımsız bir şekilde oluş büyük problem olduğunu, yok ması lazım. Türkiye’de bu karar sulluğun da artacağına dikkat çeken Prof. Dr. Öner Günçavdı mekanizmaları çok deforme oldu. Her şeyden önce tek adam KURTULUŞ ARI ile ekonomik krizi ve çıkış yollarını konuştuk. n Ekonomideki gidişatı nasıl görüyorsunuz? Ekonomide işler iyi gitmi rejimi bunun en büyük engeli. İktisadi problemimiz var ama bundan çok daha öte bir yönetim problemimiz var. Adalet sistemindeki problemleri çözme İTÜ İşletme Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Öner Günçavdı, Şehriban Kıraç’a konuştu. YOKSULLUK ARTACAK yor. İnsanlar tedirgin bir bekle miz lazım. Adil bir hukuk siste yiş içerisinde. Hem bankacılık mimiz var imajını yerleştirme n Akademisyen olarak TCMB bilançosu okunamı önemli problem. Siz 20 ya hem de reel sektör artık uygulanan makro politikaların geçici ve piyasaları baskılayıcı, problem halledici değil de problemleri görünmez kılıcı tedbirler olduğunu düşünüyor. 17 yıldır izlenilen politikaların sonuna gelindi ve hükümet siyasi manada da bir sıkışıklık yaşadığı için bu sonu resmen ilan edemiyor. Süreç uzatılıyor. Hakem maçı uzatı miz lazım. Mülkiyetin güvencesi adalet. Tarihinde görülmemiş bir şekilde hukuk sisteminde erozyon var. Türkiye’nin temel problemi şu anda ekonomik değil, siyasi. Çünkü kuvvetler ayrılığını siz hiçe saymışsınız, bağımsız kurulları ortadan kaldırmışsınız, herkes kendi işini yapıyor olsaydı zaten bu boyutta bir krize de maruz kalmazdık. bu dönemde Türkiye ekonomisiyle ilgili tahmin yaparken en çok hangi alanlarda zorlanıyorsunuz? Veriler konusunda sıkıntımız var. TÜİK’in yapısını biliyorum gayretlerini de biliyorum birçok kuruma göre bayağı sofistike işler yapan bir kurum ama mesela en son milli gelir rakamları değiştiği zaman biraz rahatsız oldum. yor. Ekonomide şeffaflık yok. Son zamanlarda gelir dağılımı ile ilgili verileri çalışıyoruz. Yoksulluk eşitsizlik artıyor daha da artacak gibi görünüyor, bu daha başlangıç. Son 34 yıldır artış görülüyor 2019 da daha da artacak. Gelir dağılımındaki eşitsizlik artacak. Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça eşitsizlik azalıyor. Şu anda 40’lar sevi şındaki insanlara gelecek veremiyorsunuz, vasıf veremiyorsunuz, umut veremiyorsunuz, ee ne yapacak bu insanlar! Bu insanların topluma entegre olabilmesi için umuda ihtiyacı var. Eskiden köyde dahi olsanız ögretmen asker, bürokrat olabiliyordunuz, parasızdı bu eğitim. Bu, Cumhuriyetin en önemli kazanımıydı. Şimdi belli bir si İktisadi olarak bizim gördü yesinde. 2019 rakamlarında yasi örgüte, siyasi partiye ya BÜYÜME MODELI TIKANDI ğümüz tabloya uymuyordu rakamlar. 41’e çıkabilir. Ki bu da 2001 da bir liseye ait olunca bir krizi zamanındaki seviyeye yerlere gelebiliyorsunuz. Bu Enflasyon verileriyle ilgili olur. Yani 17 yıl gelir dağılımı da insanlarda adalet duygu n Kriz de sadece faiz ve kur eksenine hapsedilmedi mi? Aynen öyle, ben hayretle karşılıyorum. Türkiye sanayileşme sürecini kaçırdı, onu yakalaması la yesi güvence, hukuk istiyor yönetimde bağımsızlık istiyor, her şeyden öte demokrasi istiyor. Ama yönetenler sanayi yerine ticari sermaye ile ve esnafla, inşaatçı bazı sıkıntılarımız var. Bütün iyi niyetiyle rağmen sokaktaki enflasyonla açıklanan enflasyon arasında kafamda acabalar oluşuyor. açısından boşa gitmiş. n Şu anda Türkiye’de en önemli sorun olarak neyi görüyorsunuz? Genç işsizlik bence en sunun yitirilmesine neden oluyor. Bunun inşa edilmesi lazım. Bunu yapamadığımız sürece sosyal problemlere hazırlıklı olmak lazım. zım. Bankacılık hizmet ve inşa larla ittifaklar kurdu. Türkiye’deki at sektöründe uç idealler peşinde koşuluyor. Mesela İstanbul’un finans merkezi olması... Bu ülkede aklı başında biri de çıkıp bunun olumsuz taraflarını tartışmıyor. Bunun yaratacağı inanılmaz olumsuzluklar da var. n Hangi olumsuzluklar? En basitinden gayrimenkul ve kira fiyatları artacak. Lokantalarda yemek fiyatları artacak. Hizmet sektöründeki bütün fiyatları, yukarı çıkartacak. Siz eğer sanayide çalışıp sonra İstanbul’da kirada oturmaya kalkıyorsanız mümkün değil. Çünkü sanayi o fiyatları o yaşam kalitesini size sağlayamaz, sektörel denge bozulur. Türkiye mal üretmeden dış ticarette belli bir atılım yapmadan finans merkezi peşinde konuşuyor. Bu tasarruf açığı olan ülkeler için anlamlı bir hedef değil. 1720 yılda Türkiye kolayı seçti. Siyasiler sanayide çok fazla atılım yapmadılar. Çünkü sanayi sermayesiyle işbirliği yapmak için onlarla uzlaşmanız lazım. Sanayi serma 17 yıllık iktisadi kalkınma modeli budur. Bu yapı parayı kazandığı zaman sermaye Tahribatın düzeyi belli değilnin kaderi ülkenin kade KANAL İSTANBUL’U YAPACAK PARA YOK riyle eşdeğer değildir. n Merkez Bankası’nın Benim açından hukuk ve güçler ayrı Ama sanayi sermaye n İktisadi olarak Kanal (TCMB) attığı adımları si öyle değil yabancı veya yerli parayı yatırdığı zaman kaderi ülkenin kaderiyle birdir. Ticari sermaye öyle değil, al sat yapar. AKP işte bu sermayeyle işbirliği içerisinde. İşte bu model artık bu şekliyle tıkandı çünkü iktidardan bu İstanbul yapılabilir mi? Yok. Çünkü para yok bir kere. Şu anda mevcut bütçenin finansmanıyla ilgili endişeleri konuşuyoruz. Bunun üzerine bütçede yer almayan bir kalemden bahsediyoruz. Bunun bir iktisadi realitesi yok. Bütçe esnekliğini kaybetmiş durumda. Kamunun garantileri sebebiyle havaalanı, yol, köprü garantileri sebebiyle artık eskiden çok eleştirdiğimiz IMF tarzı bir bütçe yapmaya kalktığımızda nerelerden tasarruf yapacağız? Bir iktidar değişikliği söz konusu olacaksa o iktidarın düzgün nasıl görüyorsunuz? Denize düşen yı lana sarılır misali TCMB kaynakları Hazine’nin açıklarını kapamak için kullanılıyor, bu doğru değil. TCMB’nin asıl büyük operasyonu dövize müdahalesi. Kamu bankalarına borç vererek onlar üzerin bir iktisadi politika dizayn edebilmesi den yapıyor ve rezerv lığı olmazsa olmaz. Kurumlara bağımsızlıklarını verdiğiniz, iktisadi sistemin çalışmasına imkân verdiğiniz zaman o sistem içerisinde problemleri çözme imkanına ulaşabilirsiniz. Bizim gibi ülkeler son yıllarda uluslararası piyasalarda ucuz emek üzerine rekabet kurdu. Artık bunun sürdürülebilir tarafı yok. Kamu, reel ücretleri baskı altında tutmaya, bir taraftan da talebi arttırmaya çalışıyor. İyi de özel kesimin, hanelerin geliri olmadan nasıl harcama yapacaklar. Artık taşeron sisteminden vazgeçilmesi ve insani ücret verilmesi, hanele sermayenin yarar için bunları tartışmaya açması lazım, yiyor. Bu rakamlar çok rin borçluluk oranının azaltılması gere lanması, ihalelerin tahkime kadar gideceğiz muhtemelen. şeffaf değil. O yüzden kiyor. Özellikle özel sektörü ve hanele olması lazım. Hatta O garantileri konuşmamız, bütçeye ekonomideki tahribatın ri borç baskısı altından kurtarmak ge Kanal İstanbul pro esneklik kazandırmamız lazım. düzeyini de bilmiyoruz. rekiyor. Bunun için de sermaye girişine jesi de yapılacak bir Şu anda kamunun harcama Birden bir sürprizle karşı ihtiyacımız var. Şu anda mevduatın ya proje değil, sadece bu yapabilecek bir kabiliyeti laşmakta mümkün. rıdan fazlası dövizde. Kendi vatandaşı koalisyonda bulunanlara kalmadı. n Çıkışı nerede görüyor nın devlete güvenmediği bir durumda bir mesaj niteliğinde. sunuz? yız, yabancı niye güvensin. İmalatta 22 ay sonra canlanma Ekonomik büyümenin öncü göstergelerinden İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) 2020 Ocak’ta 51.3’e yükselerek son 22 aylık dönemde ilk kez eşik değer olan 50.0’nin üzerinde gerçekleşti ve sektörün faaliyet koşullarında ılımlı iyileşmeye işaret etti. Talepteki iyileşme, ocak ayında yeni siparişlerin büyüme bölgesine geçmesini sağladı. Yeni ihracat siparişleri de artış kaydederek beş aylık düşüş trendini sona erdirdi. Bazı firmalar yeni siparişlerin karşılanmasına yardımcı olmak için stokları kullandı. Bunun sonucu olarak, nihai ürün stoklarında geçen yılın temmuz ayından beri gözlenen en sert düşüş gerçekleşti. ‘İnsanca ısınmak istiyoruz’ EYLEMDE KAPATILDI İstanbul’daki eyleme, sanatçılar İlyas Salman ve Orhan Aydın da katıldı. İzmir’de İzmirgaz Genel Müdürlük binası önünde toplanan TKP’liler, “Boyun eğme Ensar’dan hesap sor”, “İn sanca ısınmak istiyoruz”, “Boyun eğme AKP’den hesap sor”, “İzmirGaz elini cebimizden çek”, sloganları attı. İzmirgaz Genel Müdürlüğü, TKP eylemi sırasında kapatıldı. TKP’nin çağrısıyla üç ilde bir araya gelen yurttaşlar, fahiş miktarda artan doğalgaz faturalarına itiraz etti. Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) çağrısıyla Ankara, İstanbul ve İzmir’de yüksek doğalgaz faturalarına karşı eylem yapıldı. İstanbul Kadıköy PTT önünde bir araya gelen ve doğalgaz faturalarına itiraz eden TKP’liler, “Doğalgaz zammı geri alınsın”, “Isınma hakkı satılamaz” sloganları attı. Grup itiraz dilekçelerinin verilmesinin ardından basın açıklaması yaptı. Doğalgaz zamlarına karşı Ankara Mithapaşa’daki Yenişehir PTT önünde bir araya gelen TKP’liler, doğalgaz zamlarını protesto ederken, son dönemde tartışmalara neden olan Ensar’a para aktaran Başkentgaz’a da tepki gösterdi. “Başkentgaz elini cebimizden çek”, “Boyun eğme AKP’den hesap sor” sloganlarının atıldığı basın açıklamasında bir yurttaş gelen faturalar için itiraz dilekçesi verdi. l Haber Merkezi Davos’ta kafalara dank etmiş II Geçen pazartesi, “Dünya Ekonomik Forumu (DEF) Davos toplantısına katılanların nihayet kafasına dank etmiş. Hem demokrasiyi hem de kapitalizmi aynı anda kurtarmak mümkün olacak gibi görünmüyor” saptamasıyla başlamış, yüksek “oktanlı” katılımcıların konuştuğu bir paneli örnek olarak aktarmıştım: Ne kapitalizm çalışıyor ne de demokrasi! O panelde konuşmacılardan Polman, mali piyasalara öncelik vermekten vazgeçmeliyiz diyordu. Nial Ferguson, üniversitelerde demokrasinin, kapitalizmin doğru dürüst öğretilmediğinden, entelektüellerin kapitalizme düşmanlığından yakınıyordu. Dambiso Moyo’ya göre, “kısa dönemli bakış açısını” terk etmek gerekiyordu. Martin Wolf’a göre ise, demokratik kapitalizmi koruyabilmek için, sınırları denetleyebilmek yaşamsal öneme sahipti yoksa yine, faşizm tehlikesi vardı. Bu konuşmaları bir araya koyunca, panelin başlığındaki “Demokratik kapitalizm: Bir çıkmaz sokak mı, yoksa ortak bir kader mi” sorusunun, Davos’ta bir cevabının olmadığını anlıyoruz. Davos’ta aktarılan bir kamuoyu yoklamasına göre, halkın yüzde 60’ı seçimlerin bir değişiklik yarattığına inanmıyormuş. Kısacası demokrasiye güven yerlerde sürünüyor. Davos’ta “5 Ana Eğilim” başlığı altında sergilenenlere bakınca, kapitalizmin çalışmadığının da kafalara dank ettiği anlaşılıyor: 10 yıl boyunca alınan parasal önlemlere karşın üretkenlikteki düşme eğilimi yaşanıyor, düşük faiz ortamına karşın devlet yatırımları geriliyor, çalışanların vasıfları teknolojik gelişmelere uyum sağlayacak yönde güncellenemiyor, rekabete ve ekonomik büyümeye odaklanma yaşam standartlarını geliştirmiyor. Uzlaşma fantezisi Davos’ta yayımlanan “Nasıl bir kapitalizm istiyoruz” başlıklı “Manifesto”, bu soruya “stakeholders capitalism” (kâr maksimizasyonu yerine çalışanların, müşterilerin, genel olarak toplumun çıkarlarına öncelik verilmelidir) gibi, ilk yarısı ikinci yarısıyla çelişen bir cevapla geliyor. İlk kez, 1932’de yine derin bir kriz dönemde, uydurulan bu cevap, “emekle sermaye arasında yapısal bir çelişki yoktur” fantezisine dayanıyor. O zaman serbest piyasa modeline karşı “New Deal” ikliminde önerilen bu model, II. savaştan sonra, ulusal Keynescilik modeli (devletin ekonomiyi, piyasayı denetlemesi, düzenlemesi ve üretici rol üstlenmesi) içinde bile “çöp tenekesi modeli” olarak niteleniyor, şirket yönetimlerinde büyük karmaşa yarattığı için eleştiriliyordu. Bu yaklaşım, Tony Blair, Bill Clinton döneminde yeniden canlandırılmaya çalışıldı, bu kez kimsenin ilgisini çekmedi. Şimdi yeniden gündemde. Bu da kapitalist sınıfın artık ekonomik modelinin yanı sıra “hikâyesinin” de tükendiğini gösteriyor. Pazartesi günü aktardığım paneldeki katkılara dönersem, Nial Ferguson dışındaki panelistler, devlet müdahalesinin, devletin düzenleyici rolünün gereğini, devletin sorumluluk üstlenmesinin önemini, Ferguson da şirketlerin esas görevinin kâr yapmak olduğunu anımsattı. Sonuç olarak, Davos’ta “kapitalizmin” tehlikede olduğu kafalara dank etmiş. Eğer demokrasiyi güçlendirecek olursak, kısa dönemde seçmenin, gelir dağılımı, küresel ısınma, toplumsal dayanışma, vatandaşlık hakları gibi alanlardaki taleplerinin kapitalizmin krizini derinleştirmesi kaçınılmaz. Kapitalizmin krizinin aşılması, üretkenliğin ve kâr oranlarının restorasyonundan geçtiğinden buna odaklanmak, sermaye açısından daha fazla serbestlik için demokrasinin dayattığı sınırları kaldırmaktan geçiyor. O zaman siyasi ve kültürel ortamın, sermayeye engel oluşturmayacak, halkın öfkesinin sermaye dışındaki “şeyleri” hedef almasını sağlayacak biçimde yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bu da bizi kriz içindeki egemen sermayenin diğer hikâyesine, “ulusu yabancı unsurlardan temizleyerek yeniden yükseltmek” fantezisine, diğer bir deyişle faşizm olgusuna getiriyor. Dün egemen sermayenin derdi işçi hareketiyle, sol muhalefetleydi. Sermaye işçi hareketinin taleplerini karşılayacak üretkenliğe, kârlılığa sahip değildi. Bugün sermaye, iklim krizine ve gelir dağılımındaki bozukluklara karşı yükselmekte olan talepleri karşılayacak konumda değil. Bu gerçek sol hareketin kafasına da dank etmeli! Zorlu Enerji’den eşit bi’hayat için imza Zorlu Enerji, toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları kapsamında enerji sektöründeki kadın ve erkekler için eşit bi’hayat sağlamak üzere yeni bir adım attı. Şirket bu doğrultuda kadınların tüm sektörlerde ve her düzeyde, ekonomik yaşamın içinde artarak yer alabilmelerini sağlamak amacıyla kadınların güçlenmesini hedefleyen en önemli küresel özel sektör girişimlerinden biri olan Kadının Güçlenmesi Prensipleri’nin (Women’s Empowerment PrinciplesWEPs) imzacıları arasında yer aldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle