18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 3 ŞUBAT 2020 PAZARTESİ [email protected] EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Tariş direnişi unutulmaz40 YIL GEÇSE DE ÜZERINDEN MEHMET ŞAKIR ÖRS Bazı olaylar var ki yıllar geçse de unutulmuyor, unutturulamıyor. Hele toplumsal amaçlı eylemler, etkinlikler... Böylesi olaylar, yalnızca o dönemi yaşayanların belleğinde, yüreğinde yer etmekle kalmıyor, aynı zamanda yaşandığı yörelerin, ülkelerin sosyal tarihinde de silinmez derin izler bırakıyor. İşte büyük Tariş direnişi de bu toplumsal hareketlerden biridir. O dönem, henüz 23 yaşındayken, DİSK üyesi genç bir işçi olarak içinde yer aldığımız Tariş direnişinin, yalnızca İzmir’in ve Ege’nin değil, ülkemizin toplumsal mücadele tarihinde de önemli bir yeri vardır. İzmir ve çevresinde binlerce emekçinin aktif katıldığı, Ege bölgesinde on binlerce üretici ailesini de yakından ilgilendiren bu eylemler zinciri, tam anlamıyla bir emek ve halk hareketidir. Başta işçi ve üretici aileleri olmak üzere, çok geniş kesimlerin tam desteğini almış ve dalga dalga tüm kente, bölgeye yayılmıştır. Bu büyük direnişin etkileri ve yansımaları, günlerce ülke gündeminde geniş biçimde yer almıştır. İşte içinde bulunduğumuz günler, 1980 yılı ocak ayının ikinci yarısında başlayıp şubat ayına kadar uzanan Tariş direnişinin 40’ıncı yıldönümüdür. Dönemin Türkiyesi ve İzmir’i 1970’li yıllar, ülkemizde politikleşmenin yükseldiği, toplumsal örgütlenmenin her alanda güçlendiği sınıfsal ve siyasal farklılıkların sosyal ve kültürel gelişmeleri belirlediği yıllardı. Bu gelişmelerden işçiler ve sendikalar da alabildiğine etkileniyorlardı. İzmir bu gelişmelerin tam odak noktasındaydı. Siyasal gelişmeler yalnızca kentleri ve çalışanları etkilemekle kalmıyor, kırsal kesime ve köylülere de uzanıyordu. Sınıfsal, sosyal gelişmenin ayırdına varan Ege köylüklerinde de hareketlenmeler başlamıştı. KöyKoop ve KöyDer gibi örgütlenmeler, Ege’nin kırsal kesiminde ağırlıklarını artırıyorlardı. Kırsal kesimdeki bu etkili örgütlenmelere, özellikle 1970’li yılların sonlarına doğru Tariş kooperatifleri ve işletmeleri de eklenecekti. Tariş ortağı üreticiler ve onların işletmelerde çalışan çocukları, “üreten biziz, yöneten de biz olacağız” diyorlardı... Direnişin ekonomi politiği Kuruluş yılları ulusal kurtuluş savaşı öncesine uzanan ve kuruluş felsefesinde emperyalist tahakküme karşı direniş ruhunu taşıyan Tariş, o yıllarda çok etkin ve güçlü bir yapıydı. Ekonomik açıdan piyasada yönlendirici bir özelliğe sahipti. Bu nedenle, başta sermaye çevreleri olmak üzere, birçok kesim bu önemli gücü kontrol etmek, ondan yararlanmak istiyordu. Fabrika ve işletmelerinde çok sayıda işçi çalışıyordu. 1970’li yılların sonlarında ülkede toplumsal hareketlilik alabildiğine artmıştı. Sınıfsal ayrışmalar ve siyasal mücadeleler keskinleşiyordu. DİSK, Tariş’e bağlı tüm işyerlerinde örgütlenmişti. Kısacası, Tariş işletmeleri, adeta işçiköylü birlikteliğinin hayata geçirildiği alanlar olmuştu. Artık İzmir’de ve Ege’de farklı rüzgârlar esiyordu. Yaşanan gelişmeler, ilerici yurtsever kesimleri sevindirirken, bazı çevreleri rahatsız ediyordu. Ülkede terör olayları da yoğunlaşmıştı. İşte böylesi bir atmosfer içinde Tariş direnişi yaşandı. İşçiler, işleri ve ekmekleri için direnişe geçtiler. Direniş fabrikalardan, önce kentin geneline sonra tüm bölgeye yayıldı. Günlerce süren direniş halktan büyük destek gördü. Kısacası, iş ve can güvenliği amaçlı olarak başlayan Tariş direnişi, aynı zamanda siyasal açıdan da faşizme karşı bir kentin duruşuydu, direnişiydi... Tariş direnişi için önemsediğimiz ve altını çizmek istediğimiz tarihsel nokta, Türkiye iktisat tarihinin önemli bir dönüm noktası olan 24 Ocak kararlarıyla aynı günlere denk düşmesidir. Gerçekten bu tarihsel buluşma ve izdüşüm önemlidir. Toplumsal gelişmelerin ekonomik gelişmeleri aştığının ve artık ülke egemen güçlerinin yönetemez hale geldiklerinin, hayatın içinde somutlanmasıydı. Tariş direnişi, bir bakıma, 24 Ocak kararlarına karşı da bir başkaldırıydı. Tariş’ten Gezi Direnişi’ne Tariş direnişinin bir diğer önemli yönü de, fabrikaların dışına taşıp dalga dalga yayılarak geniş kitlelere ulaşması ve tüm kenti, bölgeyi kapsamasıydı. Bu toplumsal hareketlenmenin çok daha büyüğünü ve etkinini, yıllar sonra ülke ölçeğinde Gezi Direnişi’nde yaşadık. Bu iki toplumsal eylem sürecinde birbirine önemli benzerlikler vardı... 40 yıl önce yaşanan Tariş di renişi, başta o günleri yaşayanlar olmak üzere, herkes için önemli derslerle doludur. Tariş direnişi, işçilerin, çalışanların, emeğiyle geçinen insanların, en zor koşullarda, tüm baskılara, dayatmalara nasıl karşı durulabileceğini somut olarak gösterdikleri, şanlı bir destandır. Üstelik ülkenin hızla 12 Eylül faşizm koşullarına sürüklendiği zorlu bir tarihsel dönemde... O yılların bir çalışanı ve emekçisi olarak, bu büyük direnişte yer almakla ve o anlamlı “ateşten günler”i tüm sıcaklığıyla yaşamakla, bugün de onur duyuyoruz. 40’ıncı yıldönümünde, Tariş direnişini ve direnişçilerini yürekten selamlıyoruz. Emek ve Demokrasi Mücadeleleri Belleği Enstitüsü Bu büyük direnişin 40’ıncı yıldönümü nedeniyle, ülkemizin toplumsal mücadele tarihi açısından çok önemsediğimiz bir önerimizi, gündeme ta şımak istiyoruz. “Emek ve Demokrasi Mücadeleleri Belleği Enstitüsü” kurulması projesini, konuya duyarlı çevrelerin dikkatine sunuyoruz. Böylesi kalıcı bir merkez oluşturulduğunda, ülkemizin toplumsal mücadele tarihinin birçok sayfası aydınlatılacak, bunlarla ilgili belge ve bilgi birikimi koruma altına alınacaktır. Ayrıca bir araştırma enstitüsü gibi çalışacak merkez, birçok genç araştırmacıya kaynaklık yapacaktır. En önemlisi, böylesi bir bellek ve enstitü, geçmişi geleceğe, gelecek kuşaklara taşıyacaktır. Bu proje için öncelikle düşündüğümüz kent de, emeğin, barışın ve demokrasinin kenti İzmir’dir. Tariş direnişi gibi nice ekonomik, siyasal ve toplumsal harekete ev sahipliği yapan güzel İzmir’de, doğrusu böylesi bir merkez çok anlamlı olacak ve kentimize yakışacaktır. İşte o zaman, Tariş direnişi gibi nice toplumsal ve siyasal olay, gerçekten unutulmaz olacaktır. Hep daha iyisi için... Dünyanın iki saygın referans gazetesinin işbirliğinin ilk sayısı bugün Cumhuriyet okuruyla buluşuyor. Fransa’nın dünyaca ünlü Le Monde diplomatique’i gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte ücretsiz ek olarak veriyoruz. Bugünden itibaren Fransa’da ve dünyanın 30 ülkesinde 20 dilde ayda bir yayımlanan gazetenin Türkçe baskısı “Le Monde diplomatique Türkiye” her ayın ilk pazartesi günü Cumhuriyet’in içinde bayinizde olacak. Bu ilk sayıyla ülke 31’e, dil sayısı 21’e yükselecek.  HHH Ocak ayının son günleri Cumhuriyet’in yazıişleri koridorlarında tatlı bir telaşla geçti. Hareketli saatlerin yaşandığı yer sadece İstanbul’daki merkez binamız değildi. Aynı zamanda Paris’te Le Monde diplomatique’in merkez binasında da ayrı bir heyecan vardı. Çeviri ekibimiz yazıları çevirmiş, şimdi sayfaları yapma zamanıydı. İstanbul’da Dış Haberler Müdürümüz Mine Esen’le gazetede sabahlarken Paris Temsilcimiz Süleyman Tosunoğlu ve Le Monde diplomatique yöneticileri sayfaların son halini merakla bekliyorlardı. Paris’te bulunan yazarımız Mine Kırıkkanat ve çeviri ekibimizin başındaki isim Diane Dilek Cat, son okumaları yapıyordu. Görsel Yönetmenimiz Hakan Akarsu’nun titiz çalışmasının ardından sayfaları perşembeyi cumaya bağlayan gece birer birer matbaaya gönderdik. Paris’te telefonun bir ucunda İstanbulParis hattında özel ekimizin yayın koordinasyonunu üstlenen Tosunoğlu’yla birlikte Le Monde diplomatique Dış İlişkiler ve Baskılar Müdürü AnneCécile Robert vardı. Tosunoğlu sayfaların çıktılarını Paris’te gazetenin merkez binasında panoya asarken AnneCécile’in “Harika olmuş” yorumu İstanbul’a ulaştı... HHH İşbirliğini 15 Ocak günü Cumhuriyet’in manşetinden şöyle duyurmuştuk: “Cumhuriyet ve Le Monde’dan işbirliği.” Bu Le Monde diplomatique/ Paris Cumhuriyet/İstanbul manşetle ilgili görüşmeler üç ay önce başlamıştı. Le Monde diplomatique Genel Müdürü Serge Halimi’yle Paris’te gazetedeki odasında attığımız imzalarla dünyanın iki saygın referans gazetesi evrensel gazetecilikte buluştu. İlk sayıyı 8 sayfa planladık. Yazı yelpazesini geniş tuttuk. ABD’den Avrupa’ya, Avustralya’dan Afrika’ya... Brezilya’dan Irak’a, Paris’ten Kiev’e... Kasım Süleymani suikastından iklimçevre dosyalarına... Özellikle manşette yer alan Michael T. Klare’in “ABD’de stratejik bölünme” ve Serge Halimi’nin “Trump’ın yol açtıkları” başlıklı yazılarını dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum. Hampshire Üniversitesi’nden Prof. Klare’in yazısında, “Trump, Kasım Süleymani’yi nasıl infaz ettirdi” sorusunun yanıtını bulacaksınız. Halimi’nin yazısı ise harika bir Trump analizini içeriyor. Şubat ve mart ayında hem gözbebeğimiz gazetemizde hem de dijital dünyadaki sesimiz www. cumhuriyet.com.tr’de sürpriz atılımlarımıza hazır olun diyerek keyifli okumalar. Bir haftadır yurtiçinde ve yurtdışında büyük bir özlemle andığımız Cumhuriyet’in simge ismi Uğur Mumcu’nun dediği gibi, “Her gün bir ekmek bir Cumhuriyet...” Ve her ayın ilk pazartesisi Cumhuriyet’le birlikte Le Monde diplomatique Türkiye!.. Yunus Nadi Ödülleri 75. yılına girdi. 1946 yılından itibaren yapılan Yunus Nadi Ödülleri Yarışması, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’ye olan saygı ve sevgiden kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da büyük emeği bulunan Yunus Nadi’nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Cumhuriyet’in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti ile eşzamanlı ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını ve misyonunu bu doğrultuda oluşturdu. Yunus Nadi’nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına 75. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2020 dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmanın ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye’de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yalnızca CHP’nin dü zenlediği bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. İsveç’te Nobel, ABD’de Pulitzer, Sovyetler’de Lenin, Fransa’da Goncourt ödüllerinin sonuçları ülkemizde de ilgiyle izleniyordu. Türkiye’de de bu alanda öncülüğü Cumhuriyet gazetesi üstlendi. Bundan 75 yıl önce düzenlenen Yunus Nadi Armağan Yarışması’yla kültür ve sanat alanında bir yarışma heyecanı oluşturuldu. Daha sonraki yıllarda ülkemizde de kültür ve sanat alanında yarışma ve ödüllerin sayısı çoğaldı. Yunus Nadi Ödülleri 75 yıl boyunca düzenli olarak gerçekleştirildi ve kültürsanat alanında amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Cumhuriyet gazetesi, çağdaş uygarlığa giden yolun, kültür, sanat, fikir ve bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülleri’nin işlevi sürecek. 2020 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı’nda öykü, roman, şiir; Görsel Sanatlar Dalı’nda karikatür, fotoğraf; Bilimsel Araştırma Dalı’nda sosyal bilimler araştırması olarak sürüyor. Adaylara başarılar diliyoruz. ÖYKÜ Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Hikmet Altınkaynak, Sezer Ateş Ayvaz, Seval Şahin, M. Zaman Saçlıoğlu, Murat Yalçın. ROMAN Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Adnan Binyazar, İrfan Yalçın, Konur Ertop, Asuman Kafaoğlu Büke, Zeynep Aliye. ŞİİR Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da “kitap dos yası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Muzaffer İlhan Erdost, Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi, Eray Canberk. SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMASI Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bilimsel araştırmalarla, yayına hazırlanmış en az 25 sayfa olarak beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış bilimsel araştırmalar katılabilir. Adaylar yapıtlarını sekiz adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Prof. Dr. Rona Aybay, Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen, Doç. Dr. Barış Doster, Dr. Deniz Yıldırım. KARİKATÜR Karikatürlerin boyutu 30x40 cm’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla beş karikatürle katılabilinir. Seçici Kurul: Metin Peker, Kamil Masaracı, Muhittin Köroğlu, Zafer Temoçin, Akdağ Saydut, Murat Sayın. FOTOĞRAF Ödüle en çok dört adet siyah beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek fotoğrafların en az 18x24 cm. boyutlarında ve daha önce başka bir yarışmada ödül almamış olması gerekmektedir. Seçici Kurul: İsa Çelik, Coşkun Aral, Garbis Özatay, İbrahim Yıldız, Dr. Ersin Turan. HER DAL İÇİN GEÇERLİ GENEL KOŞULLAR Ödüller her dalda amatörprofesyonel herkese açıktır. Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar. Adaylar gerçek ad ve adresleri ile telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtlar, yarışma dışında tutulacaktır. Adayların, yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki adet fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılım belgesini ve yaşamöykülerini 14 Şubat 2020 Cuma günü saat 17.00’ye kadar, “Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri” Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sokak. No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmek tedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması koşulu geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları gazetemizin kuruluş yıldönümü olan 7 Mayıs 2020 Perşembe günü açıklanacaktır. KATILIM BELGESİ ADISOYADI: ADRESİ: TELEFON NUMARASI: EPOSTA ADRESİ:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle