24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 3 ŞUBAT 2020 PAZARTESİ EDİTÖR: CAFER KURT HABER Ayrıntılar Siyasal müritlik üstüne! Bizde, Batılı anlamda siyasal parti yoktur. Gelişmiş liberal demokrasilerde partilerin programı olur, insanlar onun çevresinde toplanır, mücadele verirler. Bizim partilerin temsili programları olur; çoğu üyenin, hatta vekilin bile okumadığı metinlerdir bunlar. Lider esastır, onun sözünü bilmek, yakın olmak önemlidir. Diyeceğim, neden o parti değil de şu partide olduğunu doğru dürüst açıklayamayan insanlardan oluşur bu yapılar. Bu durumu bilen parti lideri, yakın çevresini en iyi dalkavuklardan oluşturur. İsyan eden, itiraz eden ya da haklı tartışma açan kimseyi hızla uzaklaştırır kendinden. Her lider, sanırım bu İslam coğrafyasının yazgısı, kendini Tanrısal yetilerle dolu sanır. Hoş Trump örneğini görünce, aslında tüm demokrasilerin berbat yönetim biçimleri olduğunu anlıyoruz. Tanrı gücüyle donanmış lider Liderler nasıl oluyorsa, kitap okumaz, doğru dürüst dünyayı izlemez, bilimi takip etmez, buna karşın her şeyi bilirler. Her gün, hemen her konuda fikir açıklamak zorunda oldukları için, yanlarına, yine pek de nitelikli olmayan danışmanlar alırlar. Gözleri, kulakları bu kişiler olur. Bu kimseler de eğer becerirlerse lideri oynatmaya çalışırlar. Genellikle onların da ömrü kısadır. Partililer liderin ağzına bakar, o ne derse, buna uygun davranırlar. Sağ siyasal partilerde lider zaten sorgulanamaz. Orada cemaat ilişkisi baştan kabul edilir. Peki, kişi niye siyasete girer öyleyse? Siyasette olmak, her coğrafyada farklı güç demektir. Vekil, belediye başkanı, ilçe başkanı, meclis üyesi olmak, konuma göre güç sağlar kişiye. Sağcılık bu işi rutine bağlar. Açıktır ilişki, partili dedikleri kişiler mürittir gerçekte. Yeterince sabreden her mürit payına düşen armağanı alır. Hani derler ya “bal tutan parmağını yalar” diye, öyledir. Liberal demokrasilerde solda görünen siyasal partilerde de durum böyledir. Lider, ağzından demokrasi sözcüğünü düşürmez. Oysa yakın çevresi bilir ki asla tartışmaktan hoşlanmaz bu kişiler. Yanlış yaptıklarını söylemek şöyle dursun, herhangi bir konuda fikir söylemek bile olanaksızdır. Göstermelik meclis toplantıları, çalıştaylar yapılır. Hakikat lidere sadık olmaktır. Genellikle vasat kimselerden oluşan, hayli cahil toplam partiyi yönetir. Liderden güç devşirip kendi mahallesine dönen kişi; belediye başkanı, il başkanı, vekil, her kimse; aynı yolu tutar, aynı yöntemi uygular. Burası da bir tür cemaat ilişkisine dayanır. Siyaset maalesef popüler kültüre yaslanır. Hele sosyal medya çağında, salt görünmek için çırpınır durur siyasetçi. Amaç bolca mürit toplamaktır. Hele kurultay zamanlarında, vekil saptama süreci öncesinde o koca insanların halini görür acırsınız. Zaten o hale düşen birinden toplumun yarar sağlaması mümkün değildir. Kişiliği zedelenmiş insan, topluma karşı da dik duramaz. Elbette siyasetçiden filozof olmasını beklemeyiz ama özellikle bunca cahil olmaları da düşündürücüdür. Sürekli ezberlerini yineler dururlar. Seçmen neden mürit olur? Tüm bunlar bilinmeyen gerçekler değil. İşin acı yanı, toplumu ikiye bölen AKP sayesinde, bu olan bitene göz yummak zorunda bırakılan koca bir aydın, sanatçı kesim olması. Ya büyük kalabalıkları karşısına almamak için ya da onlar da küçük çıkarlarından dolayı bu kötü oyuna ortak olurlar. Oysa apolitik tutum takınmak aydına, sanatçıya yakışmaz. Üstelik bu durum da basbayağı ideolojiktir. Hadi partili olup çeşitli çıkar için bu dalkavukluğu yapanları anladık diyelim. Peki, ya seçmenler neden mürit olur? Bir siyasi partiye güven duymak, oy vermek, orada olup biten her şeye göz yummak, seçilenlere katlanmak mecburiyeti mi getirir kişiye? Şu ya da bu nedenle bir partiye oy verince, onun liderine, vekillerine, belediye başkanlarına iman etmiş olmak mı gerekiyor? Hadi dinciliği, ırkçılığı kendine ilke saymış sağ partiler bunu yapıyor da, az da olsa demokrat sayılan yelpazenin azıcık solunda olan partiler içinde mi bu geçerli? Eleştiri ortadan kalkınca… Cemaatleşen parti, müritleşen seçmen son derece tehlikelidir. Artık orada yazan çizen kimseye nefes alma hakkı kalmaz. Eleştiri ortadan kalkınca felaket daha da büyür. Çıkar ilişkilerinden kurulu bu tuhaf cemaatlerde, kibirli önderlere rastlarız her aşamada. Seçim öncesi, adayken davranışlarına bakın şimdinin vekillerinin, belediye başkanlarının; bir de seçildikten sonra ki hallerini gözleyin. Ayrıca, yeniden seçim zamanı tutumlarına bakın… Toplumun cehaletiyle siyasal konum edinmiş kimseler, siyasi rakipleriyle bu ölçüde mutabakat içindedir. Bu cemaat mürit ilişkisi herkesin işine gelmektedir. Tabanı da öyle organize ederler ki, birinin seçmeni kendini “popo kılı” olarak tarif eder; öteki başkanını eleştiren gazeteciyi, aydını hain ilan eder. Durum budur. Arada incecik çizgi vardır. Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek, 3 Ocak’tan beri ölüm orucunda, talebi ‘adalet’ Bu kez adalet gecikmesinAyrıntılar Ayrıntılar Grup Yorum üyesi müzisyen İbrahim Gökçek, konserlerinin yasaklanması, müzisyen arkadaşlarının terör örgütü listelerine sokulması ve hak larında verilen hapis cezalarına karşı seslerini duyurmak için tutuklu buSEYHAN lunduğu SilivAVŞAR ri Cezaevi’ndeki hücresinde 3 Ocak’tan beri ölüm orucunda. Tek isteğinin “adalet” olduğunu belirten Gökçek, “Bizler mafyacılık mı yaptık, uyuşturucu mu sattık? Halk için ücretsiz konserler verdik. Amerika’ya karşı şarkılar yaptık. Yoksulların, madencilerin, işçilerin sesi soluğu olduk. Bunun için terör listelerine konduk. Şu an ise yapılacak en son şeyi yapıyorum. Bu büyük saldırıya Grup Yorum üzerindeki baskılara karşı açlık grevine başlayan Gökçek, bunu ölüm orucuna çevirdi. Gökçek, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. karşı barikat olmaya çalışıyorum” diyor. Başta keyfi uygulamalar olmak üzere cezaevinde hak gasplarının devam ettiğini söyleyen Gökçek, cezaevinden Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. n Açlık grevi eyleminizi ölüm orucuna çevirmeye nasıl karar verdiniz? Ölüm orucu aklımda olan bir şeydi. Ağır, yıkıcı bir süreç yaşıyoruz. Bize, “böyle sanat yapmayın, halk için, halktan yana sanat yapmayın, vazgeçin” deniyor. Biat etsek her kapı açılacak bize, eminim. Ama o zaman “onur” denen kavram tamamen ortadan kalkmış olacak. Bizler bu dayatmaları kabul etmiyoruz. Grup Yorumu terör listelerine koydular. Yaptığımız hangi faaliyet terör faaliyeti? Bakın, daha yeni eşleri bir tiyatro oyununa gitti diye siyasi partilerin genel başkanlarını terörist ilan edecekler neredeyse... n Cezaevi idaresinin yaklaşımı nasıl? Cezaevi 2. müdürü ile psikolog hücreme geldiler. Onlara durumu anlattım. Sağlığımla ilgili bir talepte bulunmadım. Tek istediğimin adalet olduğunu söyledim. Şu an için herhangi bir zorla müdahale girişimi olmadı. Gardiyanlar aracılığıyla telkinde bulunmalar hep oluyor. Cevaben ölüm orucunda Cezaevinde ölüm orucuna başlayan Gökçek’in kilo kaybı dikkat çekiyor. olduğumu hatırlatıyorum. n Ölüm orucunu sonlandır mak için talepleriniz neler? Öncelikle tahliye edilmek istiyorum. Kültür merkezimiz basılmasın, konser yasaklarımıza son verilsin. Hakkımızda verilen hapis cezaları düşürülsün. Grup Yorum üyelerinin isimleri terör listelerinden çıkarılsın. Bizler Ka tarlılara memleketi satmıyoruz. Tarımı tasfiye etmiyoruz. TankPalet Fabrikası’nı biz satmıyoruz. Halkı ithal buğdaya biz mahkum etmiyoruz bu ülkeyi. n Dışarıda en çok neyi özlediniz? Bir müzisyen olarak gitar çalmayı çok özledim. l İSTANBUL Taşcı, RTÜK Başkanı Şahin’e iktidar partisinin ‘hamisi’ gibi davranmaktan vazgeçmesi için çağrı yaptı Yandaşa ‘ensest’ de serbest MUMCU, ATATÜRKÇÜLÜK ILE SOSYALIZM KÖPRÜSÜNÜ KURDU SERPİL AYGÜN Aracına yerleştirilen bombalı suikastla 27 yıl önce katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu ve aydınlar Belçika’da da anıldı. Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında CHP Belçika Birliği, gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu ölümünün 27. yılında yazlarımız Prof. Dr. Emre Kongar ve Mustafa Balbay’ın katılımıyla panel düzenledi. Yoğun katılımın olduğu panelde konuşan yazarları mız Prof. Dr. Emre Kongar ve Mustafa Balbay, Uğur Mumcu’nun gazeteciliğini ve o dönem katledilen aydınları anlattı. Kongar, emperyalizmin Türkiye’de demokratikleşmenin önüne geçmek için toplu ve bireysel cinayetler işlediğine dikkat çekerek Mumcu katliamının da bireysel cinayetlerin gerçekleştiği ikinci dalga cinayetlerinden olduğunu aktardı. Kongar, Mumcu’nun “Atatürkçülük ile sosyalizm arasındaki ilişkiyi kurmuş, bu iki tarihsel akımın birbiri ile olan köprü sünü oluşturmuş bir düşünür ve yazar” olduğunu anlattı. Balbay ise Uğur Mumcu’nun; “Türkiye Cumhuriyeti’ne, Atatürk’e, Cumhuriyet devrimlerine ve değerlerine hayatını adamış, gerçeğin peşinde ödünsüz bir şekilde koşan bir gazeteci” ve “müthiş bir dost” olduğunu aktardı. Atatürk’ün savaşlardan çok barış zaferleri olduğunu anımsatan Balbay, “Türkiye’de gelinen noktada medya gücü değil, güçlerin medyası var. Kendi gücünüzü temsil eden medyanıza destek olun” dedi. ‘Çalışırken ölmemek için mücadele ediyoruz’ İstanbul Davutpaşa’da bir atölyede 12 yıl önce gerçekleşen patlamada yaşamını yitiren 21 kişi, patlamanın olduğu yerde anıldı. Adalet Arayan İşçi Aileleri dün yaşamını yitirenlerinin fotoğrafları ve “12 yıldır adalet arıyoruz” yazılı pankart ile patlamanın yaşandığı atölyenin önüne yürüdü. “Sorumlular yargılansın, adalet istiyoruz” dövizleri açan aileler, “İş kazası değil, cinayet”, “Çalışırken ölmek istemiyoruz” sloganları attı. Adalet Arayan İşçi Aileleri adına patlamada yaşamını yitiren Gülhan Çabuk’un eşi İdris Çabuk açıklama yaptı. Çabuk, 12 yıldır adalet arayışından vazgeçmediklerini belirte rek, “Her gün yüreklerimiz dağlanıyor, acılarımız taptaze, işte bu acılarımız ve adalet ülkümüz bizleri birleştirdi. Adalet gerçekleşsin diye gayret gösterdik. Bizler, sadece kendi adalet davamızın değil, emeğiyle geçinen, denetimsizlik ihmal nedeniyle hayatını kaybeden bütün işçi kardeşlerimizin acısını kalbimizde hissettik. Mücadelemiz çalışırken ölmemek içindir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği içindir” dedi. Çubuk, Davutpaşa’nın unutturulmaması için İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Zeytinburnu Belediyesi’nden patlamanın olduğu yerin yaşamını yitirenler adına park yapılmasını istedi. l Haber Merkezi Askerde öldüren ihmal EREN CAN KEMAN Kütahya’da bedelli askerlik yapan Bedrettin Akalın’ın (59) ölümünün ihmalden kaynaklandığı ileri sürüldü. Akalın’ın koğuş arkadaşı askeriyedeki doktor tarafından zamanında hastaneye sevk edilmediği için durumunun ağırlaştığı ve geç kalındığı için yaşamını yitirdiğini söyledi. Emekli hat sanatçısı Bedrettin Akalın 5 çocuk babasıydı. Bedelli askerlikten yararlanmak için başvuru yaptı. Askerlik yeri olarak ise Kütahya Hava Er Eğitim Komutanlığı çıktı. Hat sanatçısı Akalın 22 Ocak günü askerliğini yaptığı sırada yaşamını yitirdi. Cumhuriyet’e açıklama yapan Akalın’ın koğuş arkadaşı “Bedrettin Akalın, ilk olarak 14 Ocak’ta rahatsızlandı. Revirdeki doktorlar ilaç yazıp yolladı. 18 Ocak’ta tekrar rahatsızlandı ve yine revirde ilaç yazılığı geri yollandı. Revire son gidişinden sonraki günlerde durumu daha da kötüleşti ve kan kusmaya başladı. Koğuşumuzdaki doktor arkadaş durumunun kötü olduğunu söyledi. Ölümünden 2 gün önce yani 22 Ocak’ta hastaneye kaldırıldı. Hastaneye gittiğinde ileri derece zatürree olduğu söylenmiş. Yoğun bakıma yatırılmış” dedi. ‘Sağlık raporu temizdi’ Akalın’ın akrabası Selahattin Çelimli ise Bedrettin Akalın’ın askere gitmeden önce sağlık kontrolünden geçtiğini ve sağlık problemi olmadığını söyleyerek “Acımız büyük. Askeri birlikte bir duvara Atatürk’ü Çanakkale’de resmediyormuş, yarım kaldı. Biz asla kasıtlı ölüm demiyoruz fakat büyük bir ihmal sonucu ülkemize katma değer katan bir sanatçımız bu şekilde solunum yetmezliğinden hayatını kaybetti. Bu ihmalin neden olduğunu soruyoruz. Tedbir neden alınmadı?” dedi. l İSTANBUL Bedrettin Akalın OZAN ÇEPNİ Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi İlhan Taşcı, iktidara yakın televizyon kanallarında yer alan programların denetlenmemesine ilişkin “Sabah akşam çarpık ilişkiyi yayımlayan yandaş medyaya uyarı bile verilmiyor. Amerikan dizisine Türkiye’deki aile yapısına uymamaktan ceza veren RTÜK, yandaş kanallardaki ensesti ise görmüyor” dedi. Taşcı, son 1 yıldır haklarında yaptırım kararı verilmeyen havuz medyasındaki çarpık ilişkilere ilişkin yayınları değerlendirdi. RTÜK’ün ihbar hatlarına çok sayıda şikâyet gelen “Esra Erol’da” isimli programın 100 bölümünü inceleyen Taşcı, hazırladığı raporun ardından, “Engelli kadın ekrana çıkarılıp, çocuğunun babasının kim olduğu sorgulanıyor. 11 yaşında babası bildiği kişinin üvey babası, 18 yaşında ise dayısının biyolojik babası olduğunu öğrenen çocuklar, canlı yayına çıkarılıyor. DNA raporları canlı yayında zarflardan çıkarılarak nesep araştırması yapılıyor” dedi. Televizyon ekranında “ensest ilişkinin meşrulaştırıldığını, kadına yönelik aşağılama ve şiddetin normalleştirildiğini” vurgulayan Taşcı, “RTÜK yalnızca yasak savma babında bitkisel ürünleri pazarlayan programlarla ilgileniyor; bunun dışındaki yasaya aykırı yayınla ilgilenmiyor. Çünkü çarpık ilişkiye ilişkin yayınları yapanlar ağırlıklı olarak iktidara yakınlığıyla bilinenler” diye konuştu. ‘Damadın kardeşinin ekranı’ Esra Erol’un yayınlarına başladığı günden bugüne kadar geçen sürede, üst kurul üyelerinin çağrısına karşın “tek bir rapor dahi düzenlenmediği” aktaran Taşcı, “Oysa programın her bölümü RTÜK Yasası’nda belirlenmiş yayın ilkelerini yok sayan ve ihlal eden nitelikte. Ama ne hikmetse, dokunulmazlığı neredense, bu program hakkında bırakın ceza verilmesini bir tek rapor dahi düzenlenmedi. ‘Damadın kardeşinin ekranı’ diye mi, Cumhurbaşkanı bu hanımefendinin programına katıldı diye mi” diye sordu. Taşcı, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’e iktidar partisinin “özcüsü, hamisi” gibi davranmaktan vazgeçmesi için çağrı yaptı. l ANKARA ‘ÖZ BABASI, DAYISI ÇIKTI’ Esra Erol’un programında 100 bölümün incelemesi sonucunda ortaya çıkan “skandallar”dan bazıları şöyle: n H.C., 11 yaşında babası bildiği kişinin üvey babası, 18 yaşında ise dayısının biyolojik babası olduğunu öğrendi. n Stüdyoda büyük yüzleşme: 14 yaşındaki G’yi kaçırdığı iddia edilen teyzesinin kocası M.A.A. stüdyoya geliyor. n Ö. Bey konuşacak, bu iddia ortalığı karıştıracak: Eşim beni öz yeğeniyle aldattı. n Eşim F., ağabeyim Ç. ile kaçtı. 7 yaşındaki çocuğumuz benden mi bilmiyorum, DNA testi istiyorum. n DNA testi sonucu açıklanacak. Y’nin 25 günlük bebeğinin babası eski eşi mi, yoksa birlikte yaşadığı kişi mi? Son dakika! DNA testinin sonucuna göre, Y’nin 25 günlük bebeğinin babası birlikte yaşadığı S. n Kocası M. karpuz almadı diye kızdı, bir kilo et alıp mangal yapan B’ye kaçtı. n “Meleklerle konuştuğunu” iddia eden Ö.K. Grafiğine göre, Ö.K. 4 kadınla birlikte yaşıyor. İkisi kardeş, bir diğeri kız kardeşlerin yakın arkadaşı. Diğeri de başka bir kadın. Ö.K’nin kız kardeşler E’den bir çocuğu, kız kardeşlerin arkadaşı N’den iki çocuğu var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle