18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 21 ŞUBAT 2020 CUMA EDITÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR OLAYLAR VE GÖRÜŞLER [email protected] Tanrı’dan Trump’a Filistin PROF. DR. TÜRKKAYA ATAÖV ABDİsrail birlikteliği ve Filistin’de olanlar geçmişi bilenleri şaşırtmaz. Yahudi göçmenlerin Filistin’i işgalinde ilk destekçisi Britanya yayılmacılığıydı. Türklerin tavrı ise İslâmı karada Viyana önlerine değin götürmek ve büyük sularda Akdeniz ile Karadeniz’de yaşatmak, ayrıca Hint Okyanusu’na açılan çevrede savunmak, ama Yahudilere de (Filistin dışındaki) Osmanlı topraklarını açmak olmuştu. Güçlü Türkler Avrupa’da olmasaydı, o anakarada Yahudiler herhalde kalmayacaktı. Arap dünyası da Osmanlı’ya İngiliz desteğiyle ayaklanmasaydı, şimdi İsrail yerine Filistin devleti olacaktı. Yahudi devleti de belki Avrupa’da bir yerde, bir Afrika köşesinde ya da bir adada kurulabilirdi. Yahudi soykırımını ırkçı Avrupa gerçekleştirdi; bu suçlarının bedelini Filistinlilere ödettiriyorlar. Pek bilinmeyen süreç Yazı başlığında “Tanrı” sözcüğü geçiyor. Sanki Yahudi Tanrısı “Yahve” o toprakları, “seçilmiş halk” Yahudilere vermiş(!) Yahudi kökenli, Nobel ödüllü ve İsrail Cumhurbaşkanlığı önerisini reddetmiş olan Einstein şöyle demişti: “Yahudilerin seçilmiş halk olduğuna ben hiç inanmadım.” (Sırası gelmişken: Einstein, Nazi soykırımdan kurtulmak isteyen Alman Yahudi bilimcilerini almaları için, yalnız Atatürkİnönü ikilisine mektup yazmıştı! Bunun değeri bilinmeli.) Filistin’in en eski halkı orada binlerce yıl oturmuş Kenânlardı. Filistinli Arapların bir bölümü de o kaynaktan gelir. Mezopotamyalılar ve Romalılarca alınıp götürülen Yahudiler sonra geldiler. İsrail’in Filistin’de 2 bin yıl sonra hakkı varsa, koca Amerikan anakarası da çok daha uzun süre yerli 283 aşire ABD, BM’nin 1947’deki kararında Filipinler, Haiti ve Liberya’nın oylarını zorla değiştirterek Filistin’i bölme tavsiye kararı alabildi. ABD, İsrail’i tam 11 dakikada tanıdı. te aitti. İspanya’da da Müslüman egemenliği 800 yıldır. Nüfus oranları nasıl tepetaklak oldu? Filistin’e Britanya destekli Yahudi göçü başladığında, orada her yerde çok uzun süre Filistin halkı vardı. Siyonizmin kurucusu Herzl, 1898’de Filistin’e ilk geldiğinde, kaleme aldığı birinci yazanağında Filistinli Arapların adlarını bile anmıyor. Nüfus oranları nasıl tepetaklak oldu? 1922 İngiliz sayımında Yahudiler yalnız yüzde 11’dir; Osmanlı yönetiminde daha da azdı. BM Genel Kurulu 1947’de Filistin’i bölme tavsiye kararını aldığında, Yahudi toprağı da yalnız yüzde 6’ydı. Önce, Genel Kurul bağlayıcı karar alamaz. 67 sözcüklü 1917 Balfour Bildirisi de bir “devlet” vaatetmemiştir. O bildiride de yüzde 90 çoğunlukta olan Araplar “Yahudi olmayanlar” diye geçiyor. Yahudi göçmen, Arap işçi ve ürünü almadı, ona toprak satmadı, “burası benim toprağımdı” diyeni de öldürdü. Filistin’i kalkındıranlar Yahudi göçmenler değildir. Tevrat ve İncil’de orası “süt ve bal diyarı” diye geçer. Mark Twain’in gezi kitabıyla Falih Rıfkı’nın “Zeytindağı”nı okuyun. Koca dağ silme zeytinlik; çevresinde buğday, darı ve pamuk; güneyde her türlü meyve. Yabancı göçmen silahlı Hagana, Irgun, Palmah ve Stern terör örgütleriyle saldırıyor, öldürüyor, yakıp yıkıyordu. En bilineni Deir Yasin kıyımıdır. Ama Hayfa, Caffa, Safad, Tiberias, Şeyh, Linda ve benzerleri bu yoldan Yahudileşti. Geri kalanı korkup kaçtı ya da kovuldu. Bu konuda birlikte çalıştığım E. Childers tehdit dolu Siyonist radyolarını dinlemişti. Göçmen teröristlerce öldürülmüş BM Arabulucusu Bernadotte’un yazanağına, BBC belgelerine, Şark elAdna ve Beyrut radyo kayıtlarına ve Britanya Müzesi dosyalarına bakın. Filistin göçmenlerini de ben komşu ülkelerin kamplarında gördüm, konuştum. Sadece 11 dakikada ABD BM’nin 1947’deki kararında Filipinler, Haiti ve Liberya’nın oylarını zorla değiştirterek Filistin’i bölme tavsiye kararı alabildi. ABD İsrail’i tam 11 dakikada tanıdı. Başkan Truman kendi kararında “Yahudi devleti”ni çizip “İsrail” yazmıştır. İsrail, topraklarını 1948 ve 1967 savaşlarıyla büyüttü. BM’de üye olması da tüm önceki kararları da kabul etmesine bağlıdır. Ama hiçbirine uymuyor. Gelinen nokta Şimdi, Ortadoğu’da nükleer silâhlara sahip tek devlettir. Onu silahlandırmayı sürdüren ABD’dir. ABD, dünya Yahudilerini oraya çağırıyorsa da, büyük çoğunluk buna uymuyor. Toprağın neredeyse tamamı Yahudi Ulusal Fonu’nun elindedir. Kimileri Ankara’da benim öğrencim olmuştur. Filistin sularına nasıl el konulduğunu anlatan yayınım BM’yi bu konuda birkaç yıl önce harekete getirmişti. Filistin üstüne Filistinlilere danışmadan alınan kararların da kendi başına geçmişi vardır. (Bu yazdıklarımın doğruluğunu İsrail İnsan Hakları Derneği kurucusu Dr. İsrail Shahak ile Dr. Fayez Sayegh ve İbrahim elAbid gibi Filistinli aydınlar da zamanında onaylamışlardı.) Erdem ve Kavala: Adalet ve devlet? Kamuoyu, önce Eren Erdem davasında bu garipliği gördü... Şimdi GeziOsman Kavala davasında, bir kez daha ona tanık oldu: Hapiste yargılanan sanık beraat ettiriliyor, ama salıverilmiyor; derhal bir başka nedenle tutuklama kararı çıkarılıyor ve mahkumiyet kararı olmadan uygulanan hapis cezası sürdürülüyor. HHH Yüzlerce kez söyledim... Defalarca yazdım: Devlet doğada yoktur, insan icadıdır... İnsanın kendisini doğaya ve öteki insanlara karşı koruması için icat edilmiştir! İnsanın, doğayla mücadelesi, teknolojiyi... İnsanın insanla mücadelesi, ideolojiyi doğurmuştur: Devlet teknolojinin ve ideolojinin geliştiği oranda güçlenmiştir. Teknolojik gelişme, örneğin atomun parçalanması ve uzaya çıkış, onu doğaya ve öteki insanlara karşı güçlü kılmış... İdeolojik gelişme, örneğin Demokrasi, İnsan Hakları ve Adalet ise, kendisini oluşturan insanların ona olan sadakatini ve onayını kuvvetlendirmiştir. Elbette insanın, kurduğu devlet aracılığıyla teknolojiyi ve ideolojiyi, doğayı ve öteki insanları yok etmek için kullanması, bu evrimin en olumsuz sonucudur: Devletin desteklediği ve kullandığı teknoloji insanın içinde yaşadığı doğayı yaşanamaz hale getirmeye, yani tahrip etmeye başladığında... Devletin benimsediği ve desteklediği ideoloji ise, Demokrasiyi, İnsan Haklarını ve Adaleti yok ettiğinde... Devlet artık olumlu değil, olumsuz bir rol oyna maya başlar! HHH Türkiye’de son günlerde nelerin olup bittiğine, benim gibi, akıl erdiremeyenler... Tarihin ve insanın bu “devlet” eksenindeki bu evrim çizgisine ve bu çizginin falsolarına baktıklarında olup bitenler biraz anlam kazanabilir diye düşünüyorum. İktidar, doğayı ve devleti oluşturan insanları değil... Sadece kendisini düşündüğü için: Hem doğayı tahrip ediyor... Hem de devletin kendisini iktidara getiren ideolojisini yani Demokrasiyi, İnsan Haklarını ve Adaleti zedeliyor. Bu yanlış, insanlığın evrimine, tarihin derslerine, siyaset biliminin tüm bulgularına ters bir uygulamaya işaret ediyor. Benim mütevazı bir toplumbilim öğrencisi olarak gördüğüm bu gerçeği, bu hatayı yapanların en azından bir bölümünün görmemesi olanaksız: Yaşadığımız garipliklerin kaynağı bu sanıyorum: İktidar kadrolarının bir bölümü Demokrasi, İnsan Hakları ve Adalet olmadan Devletin de varlığını sürdüremeyeceğini fark etti... (O yüzden eski iç ve dış eski müttefikler iktidarı terk etti; yönetici kadroların bir bölümü de partiyi terk edip yeni partiler oluşturmaya başladı.) Ama bunu hâlâ fark etmeyenler baskılarını sürdürüyorlar! HHH YAŞASIN DEMOKRATİK DEVLET: YAŞASIN ADALET... YAŞASIN HUKUK DEVLETİ... YAŞASIN ATATÜRK CUMHURİYETİ! DİSK’İN YAPMASI GEREKENLER MAHMUT ASLAN DİSK DELEGESI DİSK’in 16. Genel kurulu tamamlandı. Genel Kurulun bir gün öncesi (13 Şubat) DİSK’in 53. kuruluş yıldönümü nedeniyle 45 ülkeden gelen konuklar, ülkelerinde yaşanan sendikal süreçlerle ilişkin konuştu. Konuklar, ağırlıklı olarak kapitalizmin açtığı eşitsizliğe karşı her zeminde mücadele edildiğini, örgütlenmenin önüne engeller çıkarıldığını ve kapitalizmin kâr hırsı nedeniyle doğamızı yok ettiğini vurguladı. Konuşmalar sonrasında ise DİSK’in 50 yılı aşkın mücadelesini ve deneyimini orijinal kaynaklardan nesnel biçimde anlatmayı amaçlayan “DİSK Tarihi” kitabının ilk cildi tanıtıldı. Güçlü yönetim Burada getireceğim öneriler, genel kurulda seçilen güçlü yönetim tarafından umarım dikkate alınarak uygulamaya konulur. Güçlü yönetim diyorum, çünkü seçilen bütün yönetim kurulu üyeleri DİSK’e bağlı en güçlü sendikaların genel başkanlarından oluşuyor. Bu da DİSK’in bundan sonraki eylemliliğinde bütünlüğünü sağlayarak daha güçlü ses çıkarmasını, varlık göstermesi 4 Eylemliliğinde bütünlüğünü sağlamalı. 4 Yeni iletişim teknolojilerini daha iyi kullanmalı. 4 Örgütlenme seferberliğine gidilmeli. ni sağlayabilir. Yeni döneme dair önerileri mi şöyle sıralayabilirim: Yapılan birçok ko nuşmadan çıkardığım, örgütlenme önünde yasal engellerin çok fazla olduğudur. Bu bilinenin ilanıydı. DİSK’in en güçlü olduğu dönemde, örgütlenmesinin arka planında 1961 Anayasası olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle DİSK yeni dönemde en çok örgütlenme ve grev hakkının önündeki engelleri kaldırmak için 12 Eylül darbe artığı anayasasının yerine yeni demokratik anayasanın yapılmasını sağlamak için mücadele etmelidir. Bunun olabilmesi içinde güçlü bir parlamenter sisteme dönülmesine ihtiyaç vardır. Emeklinin hakları Bugünün çalışan işçileri yarının emeklileridir. Emeklilik sistemimiz ise çökmüş durumda. Çok sayıda emekli açlık sınırının altında aylık almaktadır. DİSK’in en büyük mücadele alanlarından biri de, çökmüş emeklilik sistemini çöpe atarak tüm emekçilerin gönenç için de yaşayacakları emeklilik hakkını alması mücadelesi olmalıdır. Asgari ücret sahte enflasyon hesapları ile açlık ücreti konumundadır. Asgari ücret sadece onunla geçinenlerin değil ona bağlı ola rak ücret düzenlemesi yapılan milyonların da büyük sorunudur. Bu soruna yönelik DİSK daha çok ses çıkarmalı, meydanlarda milyonların katılacağı mitinglerin öncüsü olmalıdır. Gelir vergisi dilimlerindeki adaletsizlik nedeniyle düşük ücretler yılsonuna doğru giderek daha da azalmaktadır. İşçi sınıfının refahını artırmak için vergide adalet mücadelesi çok önemlidir. DİSK eylemleri, talepleri ve istekleri birkaç gazetenin dışında ses bulamadığından kamuoyunu bilgilendirme konusunda eksiklikler yaşanmaktadır. DİSK kendi sesini daha fazla duyurabilmek için yeni iletişim teknolojilerini daha iyi kullan malı ve 184 bin üyesini bu konuda bilgilendirmelidir. Twitter’da DİSK’in Sesi sayfasının takipçi sayısının 83 bin olduğu görülmektedir. DİSK önce kendi üyelerini bu konuda harekete geçirmeli daha sonra kamuoyunun bütün kesimlerinin takip ettiği sosyal ağları oluşturmalıdır. Ayrıca DİSK’in Sesi dergisi ise şubelerde kalmakta ve işçilere ulaşmamaktadır. Derginin işçilere ulaşması için eve postalanması ya da mobil uygulamasının bir an önce kurulması gerekmektedir. Hedef 1 milyon olmalı DİSK’e bağlı 22 sendikadan sadece beşi; Genelİş, Lastikiş, Birleşik Metalİş, GüvenlikSen ve Tekstil toplusözleşme yapabilir durumdadır. DİSK dayanışması içinde diğer sendikaların da barajı aşabilmesi için örgütlenme seferberliğine gidilmelidir. Hedef ise 1 milyon üyelik olmalıdır. Çocuk işçilik, göçmen işçiliği (Suriyeliler, Afganlar), esnek ve ucuz çalıştırma ve işsizlik konusunda araştırmalar yapılmalı, kamuoyu bu konuda doğru bilgilendirilmeli ve bu konularla mücadele edilmelidir. Kısaca nerede bir işçi sorunu, bir hak gaspı varsa DİSK orada olmalıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle