18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR TASARIM: İLKNUR FİLİZ 13 13 ŞUBAT 2020 PERŞEMBE İstanbul Sanat ve Antika Fuarı, 2023 Şubat’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde ‘İnci Dizen Kız’ fuarda Seçici kurul başkanı Halilhan Dostal, fuarın insanların sanat tarihi bilincine katkı sağlayacağını söylüyor. ORHUN ATMIŞ Gayet kendinden emin, ne dediğinin farkında, haliyle entelektüel ve kibar bir isim Halil han Dostal. Sanatseverlerle 2023 Şu bat tarihlerinde buluşacak olan İstan bul Sanat ve Antika Fuarı’nın (IAAF) seçici kurul başkanı. İstanbul Kong re Merkezi’nin ev sahipliğindeki fuar öncesi hem fuarı hem de Türkiye’de ki sanat ortamını konuştuk. Dostal, 20 yıl öncesinde Çiğdem Simavi’nin başkanı olduğu Kültür ve Sanat Varlıklarını Koruma Vakfı’nın Fausto Zonaro, “İnci Dizen Kız” (KÜSAV) başlattığı daha sonra kesintiye uğrayan Antika Fuarı’ndan özlemle bahsederek “O fuarlarda katı cı ve sanat galerisi, yaklaşık iki bin eser sanatseverlerle buluşacak”. lımcı olarak yer aldığım gibi, kimi zaman danışma kurullarında da bulun Müzeler kapalı dum” dedi. Dostal, IAAF’ı ise “Sanat izleri nezdinde, Türk plas şu sözlerle anlattı: “İsta tik sanatlarının ıskalanan sü bul Sanat ve Antika reçleri var. Özellikle re Fuarı’nı, ülke insa sim ve heykel müzeleri nımızın sanat ta mizin kapalı, soygun rihi bilinç ve al lardan nasibini almış gısına katkı sağ ya da işlevsiz olduğu lamak yanı sı bir ortamda. Bu yad ra görsel kültür sınamaz gerçekten ve gustosunu geliştirmek amacıyla, geniş bir yelpaze Fuarın seçici kurul başkanı Dostal ile konuştuk. hareketle, sanat tarihimizi sağlıklı okumak ya da vakıf olmak oluşturmak istedik. Bu adına handikaplar var” di bağlamda, fuarda, antika yen Dostal, bu doğrultuda fu objelerden güncel sanat üreti arda, birey ve kurum koleksiyonla mine değin pek çok esere yer veriyo rından seçkiler oluşturduklarını ve ruz. Fuarda, yüzün üzerinde antika bir dizi akademik buluşma (sunum, Cihat Burak, “Sırmalı Vazoda Çiçekler” konferans ve panel) organize ettiklerini ifade etti. Bu bağlamda, fuarda ülkemizin ilk özgün baskı müzesi IMOGA’nın koleksiyonunda yer alan ve farklı tekniklerde üretilmiş 80 yapıt yer alacak. Ayrıca “Resimde ‘Oryantalizm’ ve Doğu’nun Kapısı İstanbul” başlığı altında Erol Makzume koleksiyonundan seçki ve “Merey Koleksiyonu Işığında İbrahim Çallı’nın Fırçasından Genç Cumhuriyet ve Kadın” başlıklı sergi de sanatseverlerle buluşacak. Yanı sıra halen Dikici koleksiyonunda yer alan, ve “saray ressamı” Fausto Zonaro’nun betimlediği “İnci Dizen Kız” isimli başyapıt sanatseverlerle buluşacak. Organizasyonun ilk günü, fuarın sloganı olan “Tarihin sıfır noktasından günümüze” ile ilintili olarak; ‘ESER SATIN ALAN KENDINE KOLEKSIYONCU DIYOR’ “Koleksiyon Bilinci ve Yönetimi” başlıklı kitabın yazarı Dostal, herkesin kendisine koleksiyoncu demesinden de şikâyetçi. Yazar, “Son dönemlerde sanat eseri satın alan insanlar kendilerini koleksiyoncu olarak tanıtıyorlar. Onları, ancak ‘toplayıcı’ olarak tanımlayabilirim. Koleksiyonculuk bir yaşam biçimi, entelektüel birikim gerektiren bir sevdadır. Kültür ve sanat varlıklarının geçici sahibi, bir anlamda koruyucusunuz. Günümüzde ‘toplayıcı kitle’ çok bilinçsiz. Türk resim tarihinin son 1015 yılda müzayede trafiği içerisinde tedavülü fazla olan sanatçı eserlerinden oluştuğunu zannediyorlar” dedi. “Nasıl iyi koleksiyoncu olunur” sorusuna ise “Bir resmi seçerken, sanat tarihini, hatta uygarlık tarihini bilmiyorsanız, bunu felsefe, sosyoloji ve psikoloji gibi yan disiplinlerle desteklemiyorsanız koleksiyoncu olabilecek entelektüel birikiminiz yoktur. Beş sergi ve iki fuar gezen, birkaç müzayedeye tanıklık edenler, kendini ‘koleksiyoncu’ olarak tanıtıyorsa, bu, had bilmezliktir” yanıtını verdi. mitoloji, arkeoloji ve tarihi buluntu eksenli bir sunum yapılacak. İkinci gün yani 21 Şubat’ta, sanat tarihçi Ömer Faruk Şerifoğlu, “14 Kuşağı ve Hüseyin Avni Lifij” başlıklı bir konferans verecek. 22 Şubat Cumartesi günü ise Dostal’ın moderatörlüğünü yapacağı ve önemli konukların ağırlanacağı “Koleksiyon Bilinci ve Yönetimi” başlıklı panel düzenlenecek. ‘Ahmet Ümit’in Seçtiği Polisiye Filmler’ etkinliğinde Hawks’ın filmi gösterildi Suç, Büyük Buhran’la Pelin Esmer, İstanbul Modern Sinema’da İstanbul Modern Sinema, farklı kuşaklardan yönetmenleri ağırladığı “Yönetmenlerle Buluşma” programının yedincisinde Pelin Esmer’i ağırlıyor. 616 Şubat’ta yapılacak programda Esmer’in tüm filmlerinin yanı sıra yönetmenle söyleşi de yer alıyor. Program dahilinde Esmer’in filmografisindeki altı yapım dışında, ilk filmi olan kısa metraj “Kar” (2000) ve Z1 Film Atölyesi’nde aldığı eğitimden sonra ekibinde yer aldığı, Yavuz Özkan imzalı “Bir Erkeğin Anatomisi” (1997), yapımcılığını, yönetmenliğini ve kameramanlığını üstlendiği ilk belgeseli “Koleksiyoncu” (2002) gibi filmlerin özel gösterimleri de yapılacak. Film ekiplerinin katılımıyla yapılacak gösterimlerin yanı sıra bugün saat 19.00’da İstanbul Modern Sinema Programları Danışmanı Müge Turan ile Pelin Esmer bir söyleşi yapacak. ÇOCUKLARA OPERA Opera alanında bir ilk olan DenizBank Çocuk Operası, “Papagenolar”dan sonra “Wolfie Harikalar Operasında” adlı ikinci eseri sahneye taşıyor. Caner Akın’ın rejisörlüğünde, besteci, şef Murat Cem Orhan’ın yönetiminde ve allaturca’nın yapımıyla 16 Şubat’ta Zorlu PSM Platinum Sahnesi’nde ilk temsili yapılacak olan esere, Avrasya Oda Orkestrası ve Çocuk Korosu eşlik edecek. ete kemiğe büründü Yazar Ahmet Ümit, Yapı Kredi Buluşmaları kapsamında düzenlenen etkinlikte polisiye edebiyatın olmazsa olmazlarını gösterilen film üzerinden okuyucularıyla paylaştı. Film, Humphrey Bogart (sağda) ile Lauren Bacall’ın (solda) başrolde olduğu klasik bir yapım. AYÇA HAN Sinema tarihinin kült yapıtlarından biri olarak anılan 1946 yapımı “The Big Sleep”in (Derin Uyku) gösterildiği etkinlikte film ve polisiye edebiyatı üzerine konuşan Ümit, “gerçek suç” örneği olarak ülkemizde yaşanan Burhan Kuzu ve uyuşturucu baronu Zindaşti’nin serbest bırakılmasından bahsetti. Büyük Buhran ve Kuzu Edgar Allan Poe, Arthur Conan Doyle ve Agatha Christie’den bahseden Ümit, bu yazarların kitaplarında yer alan suçlu profilinin edebiyat için üretildiğini ve gerçek hayatta karşılaşılamayacak olayları ele aldığını söylüyor. Suçun ete kemiğe büründüğü dönem olarak 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nı (Büyük Buhran) işaret eden Ümit; Dashiell Hammett ve Raymond Chandler’ın ise gerçek suçları ele aldığını belirtiyor. Edebiyatta “gerçek suç” anlatımına da değinen Ümit, gazetemizin manşete taşıdığı Burhan Kuzu ve Zindaşti olayı üzerinden örnek vererek şunları söylüyor: “Türkiye’de ekonomik kriz nedeniyle şirketler batıyor, ortalıkta hükümetle ilgili yolsuzluklar konuşuluyor, ya bunu anlatırsınız; ya da bir zen ginin partisinde öldürülen bir kadını anlatırsınız. Gündemden bir örnek vereyim, Burhan Kuzu diye biri var, bir mafya üyesini cezaevinden çıkardığı iddia ediliyor. Bu çok önemli bir mafya üyesi ve serbest bırakıldı. Bunu yaptıran insan hukukçu; gerçek suç bu aslında, çünkü buraya girdiğiniz zaman bütün sistemi anlatmaya başlıyorsunuz. Yazar hem insanı hem insanın tutkularını, zaaflarını, eksikliklerini, çıkar sağlama ihtiyacını anlatıyor; aynı zamanda bütün bir sistemi ele alabilecek bir suçla karşı karşıya. Çünkü oradan çıkarak siz Türkiye’deki rejimi, Türkiye’deki siyasal yapıyı, Türkiye’deki insan psikolojisini anlatmaya başlıyorsunuz.” ‘Film noir’ örneği Raymond Chandler’ın romanından uyarlanan ve yönetmen koltuğunda Howard Hawks’ın oturduğu “The Big Sleep” (Derin Uyku), önemli bir film noir (kara film) örneği. Kara film terimi, kahramanlarını çürümüş ve itici algılanabilecek bir dünyanın içine yerleştiren Hollywood suç filmlerini tanımlamak için kullanılıyor. Filmi önemli kılan diğer unsur ise senaryosunu “Ses ve Öfke” gibi edebiyat tarihinin önemli romanlarından birinin yazarı olan William Faulknerin kaleme almış olması. Ahmet Ümit, Faulkner’ı “Amerika’nın Yaşar Kemal’i, ama yazdıkları Yaşar Ağabey gibi destansı değil, gerçekçi” şeklinde tanımlıyor. Filmin ana karakteri dedektif Philip Marlowe’u, yarattığı sert adam tipiyle sinema tarihinde kalıcı bir iz bırakmış Amerikalı oyuncu Humphrey bogart canlandırıyor. “Ahmet Ümit’in Seçtiği Polisiye Filmler” etkinliği 10 Mart’ta, David Fincher’ın yönettiği 1995 yapımı “Se7en” (Yedi) filmi ile devam edecek. Çocuklar için dünyayı yazanlar (2) Geçen hafta çocuk edebiyatımızın çağdaşlaşmasına yol açan sosyal ve kültürel gelişmeleri, Dünya Çocuk Yılı’nın edebiyatımıza etkilerini yazmıştım. 1970 aynı zamanda UNESCO’nun desteğiyle çocuk dostu kentler planlama çalışmasının başlatıldığı, kentsel dünyada büyümek, çocuk sineması, tiyatrosu gibi konuların ilk kez gündeme geldiği yıl oldu, bunu da eklemek isterim. 1979’da yine UNESCO’nun kararıyla Dünya Çocuk Yılı olarak kutlandı. Çünkü BM Çocuk Hakları Bildirgesi’nin yayımlanışının 20. yılıydı. Türkiye’de de çok önemli etkinliklerle kutlandı. Ayrıca UNESCO Yürütme Kurulu’nda da Prof. Dr. Erdal İnönü yer alıyordu. 1979’da TRT, Ankara’da ilk kez Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği düzenlemeye başladı. Dünyanın ilk ve tek çocuk bayramı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, BM’ye üye ülkelerin çocuklarıyla birlikte dünya çocuk şenliğine dönüştü. Bayramı çocuklara armağan eden Mustafa Kemal Atatürk’ün adı, düşünceleri, çocuklara verdiği önem ve Türkiye yeniden dünyayla buluştu. Öte yandan 1946’dan beri düzenlenen gazetemizin Yunus Nadi Ödülleri de ilk kez 1979’da ödüllerine “Çocuk Romanı” dalını ekledi. Birkaç yıl bu dalda da ödül verildi. 1980 sonrası çocuk kitapları 12 Eylül darbesinin getirdiği yıkımlar edebiyatımıza, çocuk edebiyatına da yansıdı. Yazarların yazma ve yayımlama özgürlüğü engellendi, baskı altında kaldı. Yayınevleri ekonomik sorunların yanı sıra, siyasal sorunlarla da karşı karşıya kaldı. Buna karşın çocuk edebiyatı yazarları çocuklara dünyayı anlatmayı sürdürdü. Yeni çocuk dergileri, yeni yayınevleri yaşama katıldı. Geçen hafta sözünü ettiğim ve çocuklar için yazan yetişkin yazarlar dışında, çok sayıda çocuk kitabı olan yazarlarımızı da anımsatmak isterim: A. Özyalçıner, A. İzci, A. Büke, A. Kalender, A.Yavaşlı, A. Çınaroğlu, A. Gürmen, A. Korkut, A. Kilimci, A. Sarısayın, A. Akal, B. Ak, A. Gürdal Ünal, B. Adalı, C. Özcan, C. Kavukçu, C. Bektaş, C. A. Kansu, C. Demirci, Ç. Öner, Ç. Sezer, E. Şafak, E. P. Deniz, E. Özdemir, E. C. Güney, E. Karınca, E. Çakıcıoğlu, E. Tokmakçıoğlu, E. Toy, F. Duman, F. Erdoğan, F. H. Dağlarca, F. Günenç, F. Özdem, F. Oral, F. Tosyalı, G. Akçiçek, G. Canbaba, G. Yeltan, G. Alpöge, G. Cengiz, G. Dayıoğlu, G. Tekçe, H. Karakuş, H. T. Akarsu, H. Yurttaş, I. Özgentürk, İ. Gürbüzatik, İ. Ongun, K. Özer, K. Tuğcu, K. A. Çakman, L. R. Okyay, M. Yener, M. Atilla, M. Güler, M. K. Sümer, M. Kaplan, M. Ö. Sezer, M. Sertbarut, M. İzgü, M. Gezen, M. Z. Taşkın, N. Eray, N. Tosuner, N. Neydim, N. Bucak, N. İçözü, N. Turan, O. Akbal, Ö. Kurt, Ö. Yağcı, P. N. Boratav, R. Teknikel, R. Durbaş, R. Ilgaz, S. Kocagöz, S. Ural, S. Sezer, S. Özel, S. Ak, S. Kutlar Aksoy, S. Sunay, S. Bulut, Ş. Yücel, T. Dursun K., U. Alpay, Ü. Tamer, Ü. Gündüz, Y. Ural, Y. Feyzioğlu, Y. Pazarkaya, Z. Ünüvar... Bu liste yeterli değil, biliyorum. Bir akademisyen yazar “Türkiye’de şair yazar sayısı okur sayısından çok!” diyor. Bu sözü ben şair yazar zenginliğimize övgü diye algılıyorum. Bu durumda en önemli çocuk kitaplarını değerlendirmek de güçleşiyor. En önemli 100 çocuk kitabı Semih Gümüş yönetiminde çıkan iki aylık edebiyat dergisi Notos, geçen yıl şubat ayında “En önemli 100 çocuk kitabı”nı belirlemek için soruşturma yaptı, 307 kişiye 10 kitabı sordu, 348 farklı kitap adı saptadı. İlk üç sıradakiler için uzlaşı oranı büyüktü: Küçük Prens (yüzde 59), Küçük Kara Balık (yüzde 49), Alice Harikalar Diyarında (yüzde 43). İlk 10’a giren diğer kitaplar da sırayla şunlardı: Şeker Portakalı, Pal Sokağı Çocukları, Tom Sawyer’in Maceraları, Pinokyo, Charlie’nin Çikolata Fabrikası, Gulliver’in Gezileri, Peter Pan. Görüldüğü gibi, ilk 10’a girenler içinde Türk edebiyatı yok! Dahası 23. sıradan başlıyor, 100. sırada bitiyor. Bu durumu ve ufuk açıcı birkaç kitabı haftaya konuşalım mı? Dünyaya yayılan Nâzım şarkıları Nâzım Hikmet Vakfı’nın düzenlediği “Nâzım Hikmet’i Tanımak ve Anlamak” başlıklı edebiyat söyleşileri devam ediyor. Söyleşilerin bu ayki konuğu müzik yazarı Murat Meriç olacak. “Dünya Dillerinde Nâzım Hikmet Şarkıları” başlıklı söyleşi Şişli, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde 19 Şubat günü 19.00’da yapılacak. English Chamber Orchestra Cemal Reşit Rey’de Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda bu akşam saat 20.00’de oda müziği orkestrası English Chamber Orchestra, Stephanie Gonley yönetiminde konser verecek. Aynı zamanda keman virtüözü olan şef Gonley konserde solist olarak da çalacak. Cem Mansur’un yönettiği orkestralar arasında da yer alan English Chamber Orchestra konserde, F. Schubert, “5 Alman Dansı” ile “Rondo, La Majör”; W. A. Mozart, “Keman Konçertosu, No. 4” ve J. Haydn, “Merkür Senfonisi, No. 43” eserlerini seslendirecek. ŞT’de bir İtalyan halk klasiği... İ stanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın yeni oyunu “İki Efendinin Uşağı”nın galası 10 Şubat Pazartesi günü Kâğıthane Sadabad Sahnesi’nde yapıldı. Carlo Goldoni’nin yazdığı, Aslı Öngören’in yönettiği oyun, seyircisinin büyük beğenisini kazandı. Oyun, 2629 Şubat tarihleri arasında Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde perde açacak. Ücretsiz piyano resitali n NotreDame de Sion Özel Fransız Lisesi’nde bu akşam (13 Şubat) saat 19.30’da piyanist Paul Gulda ücretsiz konser verecek. Konser programı şöyle: L. v. Beethoven “Sonat no 1 fa minör, Op. 2”, L. v. Beethoven “Sonat no 12 La bemol Majör Op. 26”, L. v. Beethoven “Sonat no 14 ‘Ay Işığı’ do diyez minör Op. 27/2”, L. v. Beethoven “Sonat no 31 la bemol majör Op. 110”.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle