02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 2 ARALIK 2020 ÇARŞAMBA [email protected] EKONOMİ Büyüme iştahı içinde olmak çok zor. Henüz dibi görüp görmediğimizi de bilmiyoruz Dayanacak güç kalmadı KMD BAŞKANI SERHAN TINASTEPE: Şimdi daha zor bir virajdayız. İlk aşama iyi kötü bir şekilde atlatıldı ama bu noktadan sonra ne çalışanın sıkıntı yaşamaya tahammülü kaldı ne tüccarın ne de esnafın dayanacak gücü kaldı. Kategori Mağazacılığı Derneği (KMD) Yönetim Kurulu Başkanı Serhan Tınastepe, “Talep yüzde 60’ın altına düşerse, devlet destekleri sürmezse, AVM ve işyeri sahiplerinden yeterince kira indirimi alamazsak o zaman kimsenin nefesi yetmez, bu iş kopmaya başlar. O noktaya getirmemek lazım” dedi. Tınastepe, nefeslerinin ne kadar yetip yetmeyeceğinin kamunun atacağı adımlar sonucunda belli olacağını belirterek “Ticari gayrimenkul kiralarında stopaj ve KDV’nin sıfırlanmasını istiyoruz. Çalışanlara dönük destekler artarak devam etmeli. Devlet düzenleyici, denetleyici ve destekleyici olarak bu süreçte hem hanehalkının hem şirketlerin çökmeden, ağır hasarlar almadan çıkmasını sağlamalı” ifadelerini kullandı. Şu anda yine martnisan dönemi belirsizliğine girildiğini vurgulayan KMD Başkanı Serhan Tınastepe ile bu dönemde perakendecinin yaşadığı sorunları konuştuk. n Koronavirüs sizin üyelerinizi nasıl etkiliyor? Tekstil ve gıda dışında kalan organize perakendenin yüzde 4050’sini, Koçtaş’tan Boyner’e 75 üyesiyle yaklaşık 250 milyar TL ciroyu, 50 bin mağazayı ve 300 bine yakın istihdamı temsil ediyoruz. Teknoloji, yapı marketler, mobilya, kozmetik, kırtasiye, aksesuvar, büyük mağazacılık kategorileri bizim bünyemizde. Pandemiyle hiç alışık olmadığımız bir ortamda bulduk kendimizi. Bugün 4050 yaşındaki bir yönetici bile geçmişinde en az 34 tane çok büyük kriz yönetmiş. Ama hem globalde hem Türkiye’de bu krizi yönetme tecrübesi olan kimse yok. Bilinmezliği çok fazla olan bir sürece girdik. Pandeminin ilk döneminde birçok perakendeci mağazalarını kapatma kararı aldı ve satışlar eticarete döndü. Pandemiden önce 100 birim iş yapan biri bu dönemde toplam 40 birim iş yapabildi. Haziranda yeniden dönüş başladı. Yeniden dönüşte her kategori çok farklı tepkiler verdi. Mesela teknoloji perakendecileri geçen yılın aynı dönemine göre cirolarını artırdı. Mobilya ev geliştirme, yapı marketlerinde ciddi artış oldu. Bazı kategoriler geçen yıla yakın ciro elde ettiler. Bazı kategoriler var ki geçen yılki cirolarının yüzde 2030’larına bile ulaşamadılar. Üyemiz olmayan sinema, tiyatro, çocuk oyun ve yemek alanları çok ciddi sıkıntı yaşıyorlar can çekişiyorlar. Yeni yasaklar da yine en çok onları etkiliyor. Yüzde 3035 küçülme n Sektörünüzde bir hasar tespiti yaptınız mı? Kasım ayı itibarıyla düşünürsek üyelerimizin yüzde 3035 küçülmesi söz konusu. Bu küçülmeyle bile iyi kötü ayakta kalmak mümkün olabiliyor. Kitap kırtasiye, hobi oyuncak, aksesuvar nispeten kozmetik, turiste yönelik iş yapanla ciddi anlamda kaybetti. Ama henüz onların yıkılmasına neden olacak boyutta değil. Bunların çoğu ya güçlü yerli sermayedar ya da yabancı sermayedar. Geçen yılın cirolarını yakalayanlar çok şükür ufak tefek hasarlarla ilerliyorlar. Geçen yıldan fazla ciro yapanlar dua ediyor bizi Allah korudu diyorlar. Serhan Tınastepe Destek yoksa nefesimiz kesilebilir n Ya bundan sonrası? Şu anda yine martnisan dönemi belirsizliğine ve kısıtlamalara girmiş durumdayız. Pandeminin seyri aldığınız hasarın derinleşip derinleşmeyeceğini gösterecek. Kamunun atacağı adımlar da bizim ne kadar hasar alıp almadığımızı ve 2020’yi nasıl tamamlayacağımızı, 2021’e nasıl başlayacağımızı, nefesimizin ne kadar yetip yetmeyeceğini gösterecek. Kapalı kalınan dönemde perakendecileri ayakta tutan destekler vardı. AVM’ler kapalı kalınan dönemde kira almadılar bu çok kıymetli. Cadde mağazalarının sahipleri de önemli indirimler yaptı. Kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin, sigorta primlerinin ertelenmesi gibi devlet destekleri de en azından çalışanlarımızı kaybetmememizi sağladı. n Açıklanan yeni kısıtlamalar yasaklar var, nefesiniz nereye kadar yetebilir? Talebin devamlılığı önemli. Yine martnisan ayındaki gibi ciddi kira indirimleri alabilirsek, devlet bu süreçte kiranın stopajında ve KDV’sinde ciddi destek verirse, kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin gibi imkânlar devam ederse, talep de yüzde 6070’lerin altına inmezse ve bu süreç de 34 aydan daha fazla sürmezse biz bu işi bir şekilde atlatırız. DIJITALE BÜYÜK Şimdi daha zor bir virajdayız YATIRIM n Ya bu saydığınız destekler ol gösteren belirtiler. İyimser bir tab nı istiyoruz. Çalışanlara dönük desn Firmalar bu krizle baş etmek için nasıl bir çalışma yöntemine geçti? Sektörün yüzde 80’i kredi ihtiyacı olmadan işini yürütüyor. Ama yüzde 20’lik kısmı var ki borçlanıyorlar ya da sermaye artışında bulunuyorlar. Herkes maliyetlerini kısmanın peşinde. Birçok perakendeci ofislerini küçültüyor. Genel yönetim giderlerini kısmanın peşinde. Dijitalde 5 yılda yapacağımız yatırımları 5 ayda yaptık. Eticaret lojistiği konusunda ciddi yenilikler var. Bu dönemde gerçekten çalışanlarımıza sahip mazsa... Talep yüzde 60’ın altına düşerse, devlet destekleri sürmezse, AVM ve işyeri sahiplerinden yeterince kira indirimi alamazsak o zaman kimsenin nefesi yetmez. O zaman bu iş kopmaya başlar. O noktaya getirmemek lazım. Turizm, gastronomi, sinema, çocuk oyun alanlarında yangın çok büyük. Oralar cayır cayır yanıyor. Oralara müdahale edilmesi gerekiyor. Bizim tarafta o kadar büyük bir sıkıntı yok. Ama pandeminin seyri, ekonominin genel gidişatı, talep, kur, enflasyon, faiz, fiyatlamalar bunlar zor bir sürece girdiğimizi loyu şu ana kadar çizdim ama bundan sonrası için iyimser bir tablo bizi beklemiyor. Artık her türlü sorun ve sıkıntıda biz kamuyu ve dükkân sahiplerini arkamızda bulup bulamayacağımızdan o kadar emin değiliz. n Bu destekler yeter mi peki? Ticari gayrimenkul kiralarında yasal düzenlemeyle bir indirim yapılmalı. Burada kamunun, işyeri sahibi ve kiracının bir araya gelip kimsenin mağdur olmaması gerekiyor. Ben kira öderken devlete yüzde 25 stopaj ve yüzde 18 KDV ödüyorum. Ticari gayrimenkul kiralarında stopaj ve KDV’nin sıfırlanmasıtekler artarak devam etmeli. Bunlar olursa biz bu virajı döner badireyi atlatırız. Asıl bundan sonrası önemli. Şimdi daha zor bir virajdayız. İlk aşama iyi kötü bir şekilde atlatıldı ama bu noktadan sonra ne çalışanın sıkıntı yaşamaya tahammülü kaldı ne tüccarın, esnafın dayanacak bir gücü kaldı. Artık kamunun daha da yardımcı olması gerektiği bir sürece girdik. Sadece kredi desteği vererek olmaz. Kamunun çok net oyunun içinde olması gerekiyor. Hepimiz serbest piyasaya inanıyoruz. Ama bu afet durumu. Şu dönemde devlet girmeyecekse ne zaman girecek. Devlet düzenleyici, çıkmak zorundayız. denetleyici destekleyici n Yılı nasıl kapatacaksınız? Ciroda düşüş öngörmüyorum. DIBI GÖRÜP GÖRMEDIĞIMIZI BILMIYORUZ olarak bu süreçte hem hanehalkının hem şirÇalışan sayısı korunur. Perakende genç işsizliğin ilacı. Bugün hiç n Bahsettiğiniz destekler olmazsa iflaslar olacaktır? n Üyelerinizden mağaza kapatanlar oldu mu? ketlerin çökmeden ağır hasarlar altartışmasız Türkiye’nin en yakıcı Şüphesiz olur. Bir şirket düşünün geçen yıl sorunu genç işsizliği, 3 gençyaptığı cironun yüzde 30’una düşmüş nasıl yaşayaten 1’i işsiz. Üniversite mecak. Mümkün değil. Bu markalar, bu şirketler kolay oluşzunu gencin evde umutmuyor. Bir şirketin Covid 19’dan batmasına eğer devlet göz suz işsiz beklemesi büyük bir yıkımdır. yumuyorsa buradaki şirketler sahipsiz demektir. Şu ana kadar böyle şeyler yaşanmadı, ciddi zorlananlar var. İnşallah bir iflas dalgası görmeyiz. Eski büyümeler yok artık. Biz 2010’dan bu yana her yıl yüzde 1015 m2 büyümesi yapardık. Bu yıl yüzde 3’te kalacak. 2021’de destekler olmazsa küçülmeler de olabilir. 2021 için şu an planlama yapabiliyor musunuz? Aşı bulunmadıkça, bir şeyleri planlayabilmek ve öngörmek madan çıkmasını sağlamalı. çok zor. Büyüme iştahı içinde olmak çok zor. Henüz dibi görüp görmediğimizi de bilmiyoruz. 135 AVM’YE CEZA Bakanlıktan 18 AVM’ye suç duyurusu İçişleri Bakanlığı ülke genelinde 2629 Kasım tarihleri arasında AVM’lerde salgın denetimleri gerçekleştirdi. Ekipler, 8 bin 168 pazaryeri, 116 bin 854 toplum ulaşım aracı ile AVM’leri denetledi. Tedbirlere aykırı davranan 135 AVM’ye para cezası uygulandı, 18 AVM yönetimi hakkında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunuldu. Maske zorunluluğuna uymadığı tespit edilen 18 bin 747 kişiye idari para cezası kesilen denetimler sırasında maske zorunluluğu dahil kuralları ihlal eden 3 bin 615 kişi hakkında suç duyurusu yapıldı. Denetimlerde 116 bin 854 toplu ulaşım aracı kontrol edildi, 267 toplu ulaşım aracının kapasite sınırlamasına uymadığı belirlendi. Tedbirlere uymayan 586 toplu ulaşım aracına idari para cezası uygulandı. l ANKARA / Cumhuriyet Yeni başvuruya izin çıktı MUSTAFA ÇAKIR Kısa çalışma ödeneği başvuru süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı yayımlandı. Kararla hükümet, salgın nedeniyle kısa çalışma ödeneği için yeni başvuru alınmasına izin verdi. 31 Aralık’a kadar başvuruda bulunacak işyerleri de 1 Aralık’tan sonraki dönem için kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilecek. Ayrıca 30 Haziran öncesinde başvuruda bulunan işyerleri kapsamda olmayan işçileri için de yeni başvuru yapabilecek. Kısa çalışmada işçi, ücretinin yüzde 60’ını alabiliyor. Karara göre kısa çalışma ödeneği kapsamında yapılan ödemeler işsizlik ödeneği süresinden düşülmeyecek. Yani ileride işçi ya işten atılır ya da haklı fesih hakkını kullanırsa daha önce kısa çalışma ödeneği aldığı süre, işsizlik maaşı alacağı süreden düşülmeyecek. Düzenleme ile 30 Haziran öncesi başvuru yapmayan işyerleri de kısa çalışma ödeneği kapsamına alınmış oldu. Bu işyerleri 31 Aralık 2020 tarihine kadar İŞKUR’a başvurmaları durumunda 1 Aralık’tan sonraki dönem için 3 ay süreye kadar kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilecek. l ANKARA TURKCELL’E GÖRE Ortak altyapı konusu memleket meselesi Turkcell Genel Müdürü Murat Erkan, uzun süredir yılan hikâyesine dönen altyapı paylaşımı konusunun çözüleceğine dair umutlu olduğunu açıkladı. “İş Dünyası Söyleşileri”ne katılarak 2020’de sektörde yaşanan gelişmeleri değerlendiren Erkan, Türk Telekom’dan gelen ortak yatırım çağrısına şu yorumu yaptı: “Bu konu ‘merkeze, herkese’den ziyade, memleket meselesi. Pandemi süreci gösterdi ki şu anda Türkiye’nin her yerinde bağlantıya erişme ihtiyacı olan ciddi sayıda öğrencimiz var. Sadece ücra köşelerde değil, İstanbul’un ciddi fiber altyapıya ihtiyacı var. Belki de bu konuda en fakir şehirlerden birisi İstanbul. Bunu gelin el ele verelim, çözelim. Mükerrer yatırım yapmayalım. Altyapıda değil, üstyapıda rekabet edelim.” Yabancı sermaye saplantısı Ekonomide yaygın yanılgılardan, kör inançlardan, saplantılardan biri de yabancı sermaye ile kalkınma, sorunları çözmektir. Dünyada dış borçlanma, yabancı sermaye yatırımı ile kalkınmış tek bir ülke örneği olmamasına karşın kör bir inatla, saplantı halinde dış kaynak arıyor, yabancı sermaye girişini özendirici önlemler alıyor, dış finans çevreleri tarafından yönlendiriliyoruz. Dış kaynak, sermaye girişi, ilk aşamada finansal uyuşturucu etkisi yapmakta; döviz bollaşmakta, faizler düşmekte, fiyat artış hızı yavaşlamakta, ülke ürettiğinden fazlasını tüketmekte, tasarrufunu aşan yatırım yapmaktadır. Uyuşturucunun yıkıcı, bozucu etkisi umursanmadığından bağımlılık yaratmakta; bağımlılıktan kurtulma, iyileşme, sağaltım zor ve eziyetli olmaktadır. Dış kaynak girişi, yurtdışı yerleşiklerin, yurtiçi yerleşiklerden fiziki, reel mal, finansal varlık satın almaları, talep haklarının doğması ve artması, yardım, bağış yoluyla olmaktadır. İşlemin niteliğine göre, dış kaynak girişi, (1) doğrudan sermaye yatırımları, (2) gerçek, fiziki mal satın alımı, (3) portföy yatırımı, (4) borçlanma, dış yükümlülüklerin artması, (5) bağış, yardım başlıkları altında toplanmaktadır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımı; yeni bir işletme kurulması, üretim kapasitesinin genişletilmesi veya yeniden faaliyete geçirilmesi için yurtdışından getirilen parasal sermayeyi, makine, donanım gibi ayni sermayeyi, patent, lisans gibi sınai hakları, gayri maddi sermayeyi içerir. Makroekonomi açıdan yatırım, ülkenin mal ve hizmet üretim kapasitesinin artırılmasıdır. Ülkede mevcut işletmenin, tesisin, taşınmazın, yurtdışı yerleşikler tarafından satın alınmasıyla ülkeye giren sermaye, makroekonomi bakımından yatırım sayılmaz. Bu işlemde üretim kapasitesinin artışı değil, hukuki açıdan mülkiyetin el değiştirmesi, varlığın mülkiyetinin yabancılara transferi söz konusudur. Portföy yatırımı, yurtdışı yerleşiklerin, yurtiçi özel ve kamu kuruluşlarının çıkarmış oldukları pay senedi, tahvil ve benzeri menkul kıymetleri (finansal varlıkları) döviz karşılığında satın almalarıdır. Ülkeye dış borçlanma yoluyla; (1) ikili (bilateral) anlaşma ile diğer bir devletten, (2) uluslararası finans kurumlarından, (3) yurtdışı bankalardan, (4) yurtdışında yerleşik özel firma ve kişilerden borçlanma yoluyla girer. Yurtdışı yerleşiklerin alacak haklarının doğması, ülkenin dış yükümlülüğünün artmasıyla da dış kaynak sağlanabilmektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, üretimi artıracağı, istihdam yaratacağı yeni teknoloji getireceği gerekçesiyle savunulmakta, teşvik edilmektedir. Yabancı sermaye, çoğu kez iç pazara yönelik olarak gelmekte, girdilerin önemli bir bölümü yurtdışından sağlanmakta, montaj sanayisi özelliği göstermekte, yerli üretimin gelişmesini kısıtlamakta, rekabeti önlemekte; sonuçta ülkeye, yurtdışına kâr ve sermaye transferi, transfer fiyatlandırması yoluyla ödeme yükümlülüğü getirmeke, cari işlemler dengesini bozucu etki yapmaktadır. Yurtdışı yerleşiklerin varlık, tesis alımlarının siyasal etkileri de olmakta, ülkenin izleyeceği politika dış güçler tarafından yönlendirilmektedir. Ülkeye, finansal varlık alımıyla, kısa sürede vurgunsal kazanç arayan yabancı kaynak, sıcak para girmektedir. Vurgunsal kazanç amaçlayan sermaye, borsa endeksinin düşük, kurun yüksek olduğu dönemde, hisse senedi almakta; endeksin yükselmesi, kur artışının durağanlaşması ile de satış yaparak yurdışına çıkmaktadır. Dış tahvil alıcıları, faiz, kur artışı hızlarını karşılaştırarak, faizin yüksek olduğu dönemde giriş yapmakta, kurun yükselmesi, kâr marjının daralmaya başlamasıyla ülke dışına çıkmaktadır. Kısa dönemli de olsa ülkeye döviz girişi kuru düşürmekte, banka kredilerini genişletmekte, çıkış yaptığında kur yükselmekte, borsa endeksi düşmekte, banka kredileri yavaşlamakta, ekonomide dalgalanmaya yol açmaktadır. Maliyetinin yüksek olmasına karşın, sıcak para arayışı finansal mazoşizm olarak nitelendirilebilir. Günümüzde dış borç, ağırlıklı olarak yabancı bankalardan sağlanmaktadır. Bankalar, riski dağıtmak için konsorsiyum oluşturmakta, daha çok bir yıl süreyi aşmayan kredi vermektedirler. Finansal piyasalarda likidite bolluğuna faizin düşük olmasına karşın, kredi maliyeti, bankaların risk primini faize eklemeleriyle yükselmektedir. Ülkenin kredi değerliliği düşük olduğundan, bankalar, kredi temerrüt swapı (CDS) yaparak, sigorta şirketlerine riski devretmekte, ödedikleri risk primini de kredi maliyetine eklemektedirler. Dış borçlanmanın maliyeti yüksek olduğu gibi, dış mali baskınlık doğurmakta, ödenen faiz nedeniyle de cari işlemler dengesini bozucu etki yapmaktadır. Dış kaynak, yabancı sermaye konusunda ayartıya kapılmamalı, kör inançla yabancı sermaye özlemi çekilmemelidir. Bağımsız para politikası izleme, sermaye akımı serbestisi, küresel finansal pazarlarla bütünleşme, döviz kuru istikrarı, eşanlı gerçekleştirilecek amaçlar değildir. Bu üç amacı eşanlı bağdaştırma, ekonomide imkânsız üçleme (impossible trinity) olarak ifade edilmektedir. İmkânsızı başarmaya çalışmadan, ayartılara kapılmadan politika belirlemek ussal olur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle