28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 16 ARALIK 2020 ÇARŞAMBA gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Cumhuriyetin ‘Türk Müzik İnkılâbı’ üzerine HÜSEYIN AKBULUT KÜLTÜR BAKANLIĞI ESKI MÜSTEŞAR YARDIMCISI DEVLET OPERA VE BALESI ESKI GENEL MÜDÜRÜ CSO ESKI GENEL MÜDÜRÜ Yeni CSO Konser Salonu’nun açılış töreninde Cumhurbaşkanının “Türk Müzik İnkılâbı” bağlamında cumhuriyet devrimine, devrimcilerine yaptığı ağır eleştirisi gündeme damga vurdu. Cumhurbaşkanı özetle “diğer pek çok hususta olduğu gibi müzik konusunda da bir dönem çok ciddi hatalar yapıldı. Türkiye’nin üzerine karabasan gibi çöken jakoben zihniyetten Türk müziği de payını aldı. Müzik inkılâbı adı altında Türk Halk ve Türk Sanat Müziği yasaklandı. Ne zaman ülkemiz bu kültür faşistlerinin tasallutundan kurtulmuşsa işte o zaman Türk kültür ve sanat hayatı yeniden canlanmaya başlamıştır. Türkiye son 18 yılda bizim dönemimizde sadece siyasette, ekonomide, savunmada değil, kültür sanat, müzik ve edebiyatta da prangalarından kurtulmuştur” diyordu. Konuşma ilginçti, hazırlayıp promtora yükleyenler, bu alandaki hareketin 1826’da İmparatorluk döneminde Mehterhane’nin lağvedilip yerine Mızıkai Hümayun’un getirilmesiyle başladığını da bilmiyor olmalıydılar. Oysa, Tanzimat’ın garplılaşma, Batılılaşma hareketine karşın Cumhuriyetin Kültür Devrimi tam da tersine özlendiği gibi “özüne dönüş, kendine dönüş”, “özünden yola çıkarak çağdaşlaşma” devrimidir, bu nedenle de milli ve evrenseldir. Cumhuriyet, Tanzimat Batıcılığı yerine cumhuriyet çağdaşlaşmacılığı ideali üzerinde yükseldi. Devrimin özü “Türk kalarak çağdaşlaşma” hareketidir. Türk Ulusal Musikisi Bu kapsamda sanat alanına ve özellikle de müzik sanatına da olağanüstü önem verildi, alan, cumhuriyetin kuruluşunda “yapıtaşı” olarak yer aldı. Cumhuriyetin kurucusu, 30 Kasım 1929’da ünlü Alman gazetecisi Emil Ludwig’e verdiği demeçte şunları söylüyordu: “Bir milletin müzikteki gelişimi nazarı itibara alınmadıkça onun yükseltilmesine imkân bulunmadığını Montesquieu’dan okumuştum. Bu çok doğrudur, onaylarım. İşte bundan dolayı bu sanatın geliştirilmesine kendimi bağlı sayıyorum”. Sürdürülen kültür siyaseti ve bu siyasetin yaşamsal değerini ise 9 Mart 1935’te CHP’nin 4. kurultayının açılışında yaptığı konuşmada şöyle tarif ediyor: “Geçen kurultaydan bugüne kültürel ve sosyal alanda başardığımız işler; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal çehresini keskin çizgileriyle ortaya çıkarmıştır. Yeni harfleri, ulusal tarihi, öz dili, ar, bilimsel müzik, bilim ve teknik kurumlarıyla, kadını erkeği her hakta eşit modern Türk sosyetesi bu son yılların eseridir. Türk ulusu, ancak varlığını derin ve sağlam kültür sınırları ile çevreledikten sonradır ki, onun yüksek kapasitesi ve erdemi uluslaraCumhuriyetin Kültür Devrimi tam da tersine özlendiği gibi “özüne dönüş, kendine dönüş”, “özünden yola çıkarak çağdaşlaşma” devrimidir, bu nedenle de milli ve evrenseldir. Cumhuriyet, Tanzimat Batıcılığı yerine cumhuriyet çağdaşlaşmacılığı ideali üzerinde yükseldi. Devrimin özü “Türk kalarak çağdaşlaşma” hareketidir. rasında tanınır” diyordu. Çok açıktır, dâhi lider, müzik devrimini, devrimin bütünü içinde bir milletin ulusal tarihi, öz dili, yeni harfleri, bilim ve teknik kurumları ve kadını erkeği her hakta eşit toplumu kadar yaşamsal değerde ve devrimin bütününün ayrılmazı, tamamlayıcısı olarak görüyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1934’te TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmasında izlenecek yolu da tarif ediyor, kendi öz kültürümüzden, müziğimizden yola çıkılmasını öngörüyordu. “Güzel sanatların hepsinde ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu, yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, müzikteki değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir. Ulusal ince duyguları, düşünceleri anlatan, yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları genel son musiki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu düzeyde Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir. Kültür işleri bakanlığının buna değerince özen göstermesini, kamunun da ona yardımcı olmasını dilerim.” Sanata olağanüstü önem Ne yasağı, “ulusal kültürümüzden, müziğimizden yola çıkarak, evrenselliğe ulaştıracaksınız” diyor. Ancak biliyoruz ki “kraldan çok kralcı zevat” bugün fazlasıyla bulunduğu gibi o gün de vardır. Saptırma ve yanlışları aydınlanma devrimine ve dâhi lidere yüklemek büyük haksızlık. Önce bilgi sahibi olmak gerekiyor. Konu derin, cumhuriyet, “özgür birey” ve “çağdaş yeni bir toplum” inşa ederken, bilim ile birlikte, insanın duygu ve düşünce dünyasını değiştirme gücü ve işlevi nedeniyle müzik sanatından yararlanmayı amaçlıyor, bu sanatın gelişimine olağanüstü önem veriyordu. “Türk Müzik İnkılabı”, CSO’yu yeniden, Musiki Muallim Mektebi’ni, Laik müzik dersini ve eğitimini, konservatuvarı, Gazi Müziği, Operayı, baleyi, orkestra ile tiyatronun kuruluşunu yarattı. Değerini anlamak için bu kurumlaşmadan yoksun toplumlara bakmak yeterlidir. Bakın, günün tanığı ünlü edebiyatçı Yakup Kadri Karaosmanoğlu, ilk opera temsilinden sonra yazdığı “Bir Sanat Hadisesi” başlıklı yazısıyla olaya nasıl da doğru bakıyor: “...Her milletin kendi folklorundan kalma bir saz müziği vardır; lakin bunun yanında bir de lirik ve dramatik müziği vardır ve birinin takip ettiği, öbürünün takip ettiği yol birbiriyle asla çatallaşmaz. Hatta çok defa, lirik ve dramatik müziğin saz müziğinden istifade ettiği bile olur. Zira ona milli melodileri veren kaynakların en zengini, en gürü bu saz müziğidir. Nitekim teknikte ve enstrümantasyonda bir olan Avrupa müziklerinin birbirinden ayrı milli karaktere sahip olmasını temin eden mesut sebeplerden biri de budur. Bir yerde Çaykovski’yi, diğer bir yerde Wagner’i ve Puccini’yi dinlerken ‘işte bu Rus müziği, işte bu bir Alman, İtalyan müziği’ diyoruz. Günün birinde, bunların yanında bir Türk müziği de meydana çıkacaktır...” Devrin diğer önemli siması Falih Rıfkı Atay ise “her inkılâp karşısında tekrar edildiğini işittiğimiz, acaba milli musiki ananesinden uzaklaşarak, milli benliğimizi kaybediyor muyuz?” sorusunu soruyor ve yanıt veriyordu: “...İyi niyet sahiplerine bu tereddütlerin yersiz olduğunu anlatmak için bizim tarihimizi hatırlatmak, hatta sadece edebiyat misalimizi zikretmek kâfi gelir. Fakat bu hareketin baştan beri manasını anlamayan veya anlamak istemeyenler ve her fırsatta milli anane demagojisini ileri sürenlerle münakaşa hiçbir vakit neticeli olmamıştır” diyerek o gün olduğu gibi günümüzde de bitmek tükenmek bilmeyen tartışmalara yanıt vermiş oluyor. Uzaktan yönetilmek A. CELAL BİNZET doğu illeri üzerinden helikopterlerle Kuran adlı kitaptan Arapça yazılı say23Kasım 2020 günlü gazetede üst başlıktan verilen “Atatürk Yine faları attırdığı yıllar. Anılan dönemde Konya yolu üzerinde eğitici bir kamu Yok! Haberinde yer alan açıklamalar yü binası var. Burada eğitsel filmler, kirek acıtıcı. MEB’in desteğiyle hazırlatap, broşür gibi basılı malzemeler hanan “Medeniyet Bilinci” seminerinde yi zırlanmakta. Kurumun başında yönene sultanlık kurumu yanında dinci ya tici olarak emekli bir albay görev yapıpılanma övgüleri yapılarak çağdaşlaş yor. Dönemin Milli Eğitim Bakanı V.D. manın öncüsü Atatürk’ün yok sayılma de bu kurumun hemen yukarısındaki ya çalışıldığı dikkatlerden kaçmıyor. Za Atatürk Anadolu Lisesi’nde görev yaten bunların varlık nedeni böyle bir gö pan eşini her sabah okuluna bıraktıkrev için. Türkiye Cumhuriyeti ile kuru tan sonra buraya geliyor. Buraya gecusunu atlayarak Osmanlı düzenini da liş gerekçesi bakanlık makamında ziha açıkçası kul/efendi sistemini yerleş yaretçi çokluğundan doğru dürüst çatirmek olduğu bilinen bir gerçek. Hedef lışamaması. Bir süre sonra binanın gilenen bu sistemi yalnızca bize özgü bir riş katındaki genişçe bir bölüm buraeylem sanmak biraz fazla saflık olacak. da çalışacak yabancı bir grup için haBir gözlemi anımsatalım zırlanıyor. Çalışanlarla hiçbir bağlantının olmadığı bu grubun AmerikaOlaya daha geniş bir pencereden ba lı olduğu çıktı ortaya. Bu arada küçük kıldığında Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir sorun var. O dönem ülkemizdeki (BOP) Atlantik ötesinden yönlendirmeli iletişim teknolojisi bugünkü düzeyde bir düzenleme olduğunu anolmadığı için uluslararalamak zorundayız. Çevre ülkeler yönetimlerinin son yıllarda yaşadıklarına bakılırsa ne demek istendiği koTürkiye Cumhuriyeti ile kurucusunu sı telefon görüşmelerinde PTT santrallarının devreye girmesi zorunlu. Ancak bizim konuk ABD’liler ülkelayca anlaşılacaktır sanırım. atlayarak leriyle yapacakları görüşSöylemek istediklerimizi kolaylaştırmak anlamında geçmiş tarihli bir gazete haberiyle bir gözlemi aktarmak Osmanlı düzenini daha açıkçası kul/ melerde aracı bulunmasını kesinlikle istemiyor. Çözüm mü? yeterli olur mu bilemem! 16 Haziran 2003 tarihli Cumhuriyet’ten bir haber dikkatlerden uzağa düşmüştü. Yazılanlara göre “Amerika Irak tarihini değiştiriyor”. ABD ve onun işbirlikçisi güçlerin yardımıyla Irak’ta darbeyle ülkenin yasal başkanı devrilip öldürülecekti. Her darbe yapanın kendince haklı nedenleri vardı elbet. Bu haklılığı da eliefendi sistemini yerleştirmek olduğu bilinen bir gerçek. Hedeflenen bu sistemi yalnızca bize özgü bir eylem sanmak biraz fazla saflık olacak. Sis perdesi aralanıyor PTT kurumu hemen kolları sıvayarak o günün koşullarında bu yetkin uzmanların kendi ülkeleriyle doğrudan bağlantı kurmalarını sağlayacak telefon sistemini kurdu. Bu kişiler özlem içindeki aileleriyle mi görüştüler? Arkadaşlarıyla havadan sune tuttuğu propaganda araçdan mı konuştular yoklarıyla kitlelere benimsetmeye çalışasa! Bilinmez. Bilinen, onların bu istecaktı. Nasılsa yeni gelenler demokrasi(!) ğini kırmayan ilgililerin ülkemizde o için gelmişlerdi. Irak’taki ABD yönetimi gün var olmayan bir sistemi salt onlar yeni öğrenim yılı için Saddam Hüseyin için kurmasıdır. Bugünden dönüp bave Baas rejimiyle ilgili bütün bölümle kıldığında ülkemize gelenlerin, sonrari okul kitaplarından çıkaracağını açık sında Irak’ta görülen uzmanlarla aylıyor. İşgal güçlerinin eğitimden sorum nı görev anlayışı içinde olup olmadıklu danışmanı Dorothy Mazaka, Fransız ları sorusu üzerindeki sis perdesi arahaber ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada lanmış oluyor. Yoksa bizim de bir Do“Okul kitaplarını gözden geçirmeye baş rothy Mazaka’mız oldu mu? Çünkü ladık bile. Baas propagandasının yapıldı son yıllarda Atatürk adını her yerden ğı bütün bölümlerle Saddam Hüseyin re silme çabalarının giderek hız kazandısimlerini çıkarıyoruz” diyor. Şu kısacık ğı görüldükçe benzer senaryoların uyhaber bile komşumuz Irak’taki darbeyi gulandığı bir laboratuvarda bulundukimlerin kotardığı konusunda oldukça ğumuz duygusu ağır basıyor. yeterli ipuçlarına sahip. Şimdi biraz daAynı çatı altında buluşan yerli yöha gerilere uzanıp bir gözlemi aktarma neticiler ile ABD’li uzmanlar mutlu nın zamanı. 198485 yılları. Dört yıl ön bir şekilde yaşayıp gitti. Tıpkı masalcesinin 12 Eylül darbesi aracılığıyla pişi lardaki gibi gökten bu kez birçok elrilen açıkörtülü savaş dönemi. Dedeleri ma düştü. Birisi Irak’ın başına, birisi nin mezar taşlarını okuyabilsinler baha Suriye’nin başına, öteki bölge ülkelerinesiyle Kenan Evren’in doğu ve güney nin başına, birisi de... DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi ve diğer yayın organlarına uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan bu kararı protesto ediyoruz. Haber alma özgürlüğümüz için C’in ve kısıtlanmış tüm yayın organlarının yanındayız. BORNOVA ANADOLU LİSESİ 1982 MEZUNLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle