25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 3 KASIM 2020 SALI gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER TOPRAK ve İNSAN MEHMET ŞAKIR ÖRS Doğaya, çevreye, toprağa ve tarıma duyarlı kesimlerin yıllardır topluma anlatmaya ve kavratmaya çalıştıkları bir gerçeklik vardır. Tarımsal alanlar, tarım yapılan araziler, hayatın sürdürülebilirliği adına en değerli ve korunması gereken alanlardır. Bu bağlamda, özellikle kentlerin çeperlerindeki tarım alanlarının betonlaştırılıp yok edilmesine karşı çıkan çevrecilerin; doğaya zararlı tesisler için arazilerinin ellerinden alınmasına direnen köylülerin eylemlerine sıkça tanık oluruz. Bu çabalar, eylemler, kimileri tarafından gereğince önemsenmez; adeta dudak bükülerek karşılanır ve çoğunlukla da küçümsenir. Oysa doğayı, toprağı, sağlıklı gıdayı ve tarımsal üretimi savunmak, hayatı savunmaktır. Son dönemde yaşanan Covid19 salgını ve deprem felaketi gibi olaylar, bu gerçekliği bir kez daha herkese, hepimize gösteriyor. Bayraklı’daki yıkım alanı, geçmişte tarım arazisiydi İzmir’de çok acı sonuçları olan zorlu bir depremi yaşadık. Gerçekten sarsıntı oldukça uzun sürdü ve geniş bir bölgeyi etkiledi. Neredeyse yarım asırdır hiç ayrılmadan İzmir’de yaşayan eski bir İzmirli olarak, doğrusu İzmir’de yaşadığımız en kötü sarsıntıydı demek yanlış olmayacaktır. Deprem çok geniş bir bölgede hissedilmesine ve geniş bir alanda etkili olmasına karşın, yıkımı Bayraklı’da yaptı. Elbette bu yıkımın birçok teknik nedeni vardır. Konunun uzmanları, olayın bu yönleriyle ilgili gerekli değerlendirmeleri yapmaktadır, yapacaklardır. Ancak bizim, bölgeyi iyi bilen eski bir İzmirli olarak dikkat çekmek istediğimiz nokta, yıkımların meydana geldiği bu alanın, çok da uzak olmayan bir geçmişte tarım arazisi olmasıdır. Bizim gibi eski İzmirliler çok iyi anımsayacaktır; İzmir’in ana giriş yolu olan Ankara asfaltının alt tarafları, bir zamanlar İzmir depremi, tarım arazilerinin korunmasının önemini, acı biçimde gösterdi. Tarımsal alanların korunması yaşamsaldır! Ege depreminde yıkılan binalardan birisi. Yepyeni, en alt katı dükkân. Sadece 20 yıl önce bile etrafı tarımsal arazi olan binanın çevresi şimdi beton kaplı. Binanın kendisi de artık yok. Bornova’nın tarlaları ve sebzemeyve bahçeleriydi. Bir bölümü de bataklıktı. 40 yıl önce biz oralardan yürüyerek bile geçemezdik. Sonraki dönemlerde imara açılan bu yöre, yakın bir geçmişte Bayraklı Belediyesi’nin kurulmasıyla Bornova’dan Bayraklı’ya geçti. Toprağı ve tarımı savunmak hayati derecede önemlidir Son deprem olayının, kentleşme ve yapılaşma açılarından ortaya koyduğu çok önemli dersler vardır. Ama bizi en çok ilgilendiren ve etkileyen yönü, tarımsal arazilerin titizlikle korunması gerçekliğidir. Bir yandan deprem, diğer yandan koronavirüs salgını gibi hayatı doğrudan etkileyen olumsuzluklar, sağlıklı yaşamın ve gıdanın önemini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Bu durum, ister istemez, doğanın, toprağın savunulması ve tarım arazilerinin korunması meselesini, yaşamsal güncel bir görev olarak önümüze getiriyor. Yaşananların ışığında, ülkemizde, tarımımızı, toprağımızı, yerli tohumumuzu savunanların sesine daha çok kulak verilmelidir. Termik santral açmak, maden aramak ve çıkarmak, çevreye zararlı tesis kurmak, bina yapmak amacıyla tarımsal alanların yok edilmesine izin verilmemelidir. Bu konularda çevrecilerin, tarımcıların ve üreticilerin verdikleri saygın uğraşılar, içtenlikle ve yürekten desteklenmelidir. Merkezi idare, yerel yönetimler, siyasal partiler, en başta da ana muhalefet CHP olmak üzere muhalefet partileri, bu konulara gereken ilgiyi ve duyarlılığı göstermelidir. Doğayı, çevreyi, toprağı ve ekolojik yaşamı savunma mücadelesi, etkin biçimde sahiplenilmelidir. ‘İzmir düşmanlığı’na karşı ‘İzmir dayanışması’ Bir İzmirli olarak, son depremle Türkiye’nin gündemine oturan İzmir kentimizle ilgili tartışmalar üzerine de düşüncelerimizi kısaca paylaşmak istiyoruz. Bazı sapkın kötü niyetlilerin, özellikle sosyal medyaya yansıyan “İzmir düşmanlığı” ve İzmirlilerle ilgili yakışıksız ifadeleri, biz İzmirlileri derinden üzmüştür. Oysa İzmir, Türkiye’nin en çağdaş ve aydınlık kentidir. Bilinen ve sıkça yinelenen tanımıyla ülkemizin dünyaya açılan penceresidir. Böylesi zamanlarda, “İzmir düşmanlığı” yapmak ve bunu uluorta kusmak, kimseye yarar sağlamaz. Üstelik İzmirlilerin genel kabul görmüş hasletlerini de kirletemez ve gölgeleyemez. Koronavirüs salgını sürecinde de İzmirliler, dayanışmanın, paylaşmanın ve yardımlaşmanın en güzel örneklerini göstermişlerdi. Geçmişten günümüze “barışın, demokrasinin, özgürlüğün ve hoşgörünün kenti” olarak bilinen İzmir, bütün bu bilinen hasletlerine “dayanışmanın kenti” olma özelliğini de eklemişti. Son yaşanan deprem olayı, inanıyoruz ki İzmir’in bu özelliğini daha da perçinleyecektir. İzmir, bu yönüyle de bütün ülkeye örnek olacaktır. Bu zor günlerde İzmir’de yaşanan insani güzellikler, bunun somut göstergesidir. İzmir depreminden ve bu depremin eski tarım alanları üzerine yükselen yapılaşmalarda yarattığı yıkımdan hareketle; tarımsal alanların korunması ve toprağa, tarımave tarımsal üretimeüreticiye sahip çıkılması çağrımızı, bir kez daha yineliyoruz. Son olayda da görüldüğü gibi doğa ve hayat, kendisine yönelik yanlışlıkları ve hataları affetmiyor!.. Deprem ve siyasal propaganda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir Depremi’nden bir gün sonra Van’daki AKP il kongresine gitti. Burada, uzun yıllar boyunca bu ülkeye hâkim olan vesayetçi zihniyetin en çok ihmal ettiği alanlardan birinin de afetlere dayanıklı yapı inşası olduğunu söyledi. Van’dan bu dönemde çok daha fazla siyasal destek beklediğini belirtti. “AK Parti olarak, ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırma mücadelemizde, her destek, özellikle de Van’ın desteği hayati öneme sahiptir” dedi. Van toplantısından sonra İzmir’e uğradı, geçmiş olsun dedikten sonra partisinin il kongresine katılmak üzere Samsun’a geçti ve orada da adeta tam bir seçim konuşması yaptı. HHH Erdoğan, Samsun’daki konuşmasında önce İzmir halkına geçmiş olsun dedi ve depreme ilişkin çalışmaları anlattı. Daha sonra pandemi nedeniyle 19 Mayıs ve Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının sınırlı ölçüde yapıldığını ancak Samsun’un kendisi için çok önemli olduğunu dile getirdi ve Sözcü Gazetesi’nin haberine göre özet olarak şunları söyledi: Türkiye genelinde üye sayımız 11 milyonu aştı. Böyle bir parti yok. Samsun’un da en önlerde yer almasını bekliyorum. Unutmayınız üye sayımızı sürekli artırmamız demek seçimden önce seçim kazanmak demektir. Samsun, seçimden önce seçim kazanmaya var mı? Hanımlar, seçimden önce seçim kazanmaya var mıyız? Seçimden önce seçim kazanmaya var mıyız? Her büyük mücadelenin öncü şehri olan Samsun’a da bu yakışır. Türkiye’yi vesayetle esir alamadılar. Türkiye’yi terörle dize getiremediler. Türkiye’yi darbeyle yıkamadılar. Türkiye’yi tehditle, kuşatmayla ambargoyla prangaya çekemediler. Türkiye’yi ekonomiyle de alt edemeyecekler. Salgın döneminde tüm dünya kasıp kavrulurken biz sadece kendi ayaklarımız üzerinde durmakla kalmadık. Yardım isteyen her yere de el uzattık. Şu ana kadar 155 ülkeye yardım elimizi uzattık. Yok demedik. Bölgemizde terör örgütleri ve zalim rejimler, kardeşlerimizin canlarına ve şereflerine saldırırken pek çoklarının yaptığı gibi onlara sırtımızı dönmedik. Bilfiil sahada kendilerine kalkan olduk. Suriye’de biz varız. Libya’da biz varız. Azerbaycan’da kardeşlerimizin yanında biz varız. Akdeniz’den Karadeniz’e, Suriye’den Libya’ya, Kıbrıs’tan Karabağ’a her yerde aynı onurlu tavrı ortaya koyduk. Bundan sonrada aynı şekilde yolumuza devam edeceğiz. Her büyük mücadele, her büyük sıçrayışta bedeller ödüyoruz. Terörle mücadelede, darbe girişimlerinde sınır ötesi harekâtlarımızda şehitler verdik. İdlib’de, Afrin’de. Dün Van’daydık. Aynen bu şekildik. Bir olduk, beraber olduk, kardeş olduk, iri olduk ve aynı kararlılıkla Samsun’a geldik. Halen yürüttüğümüz mücadeleyi başarıya ulaştırdığımızda Türkiye artık siyasi ve ekonomik olarak dünyanın en büyükleri arasında yer alacaktır. İnşallah bu yeni dönemin de lokomotifi AK Parti olacaktır. Türkiye’ye nasıl 18 yılda demokraside ve kalkınmada çağ atlattıysak önümüzdeki dönemde ülkemize hizmetlerimizi artırarak sürdüreceğiz. İnşallah Oruç Reis’le sürdüreceğiz, Fatih’le sürdüreceğiz, Koca Yusuf’la sürdüreceğiz, Kanuni’yle sürdüreceğiz, Yavuz’la sürdüreceğiz. Bütün bunlarla beraber inşallah sismik araştırmalarımızla, sondaj çalışmalarımızla Allah’ın izniyle gelecek çok farklı olacaktır. Erdoğan, bu konuşmadan sonra, modernizasyon çalışmaları 5 yıl süren SivasSamsun demiryolunun açılışını yaptı. HHH Yer darlığından dolayı konuşma metninin tümünü aktaramadım... Konuşma aslında tam bir seçim propagandası: İktidarın “kendi kafasındaki sanal Türkiye fotoğrafını” yansıtıyor... Ama ne yazık ki bu fotoğraf, Türkiye’nin gerçekleriyle örtüşmüyor... Üstelik hayal olarak bile hiçbir yeni tarafı da yok! ,ESBIRLEñTIROYNA ,&0ı"/,6,"5ó:"53046 »KD?KI@OÁJ©µ@J9GC9IÈ©,ÁÏC@©µ@J9GC9I©,ÁI@Ï@E@E©@CB©FOKEK©µÁCFHC9E©µKBC9©@O9JIFÏK eF;KBC9IÈEÈPÈE©>ÁC@?@D@EÁ©B9JBÈ©Ï9HC9I©µ@J9:ÈE©@e@E<ÁB@©:9IBF<K©FBKJ9I9B B9I9BJÁICÁI@E©ÏÁÏCÁE<@IDÁÏ@©@CÁ©BKBC9©FOKEKEK©<9?9©ÁHCÁE;ÁC@©:@I©?9CÁ©>ÁJ@IÁ;ÁBÏ@E@P 25 TL 15 TL 25 TL 15 TL 35 TL 21 TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle