16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 28 KASIM 2020 CUMARTESİ HABER Borsa’nın yüzde 10’u olmak üzere Katar’a satılan varlıklar sorgulanıyor Bilgi saklamak güveni bitirir, virüsü değil Bir toplumda insanlar arasındaki güven ilişkisinin aşınması çözülme göstergesidir. Devletle toplum ya da yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişkide güven aşınması ise daha büyük sorunlara işarettir. Türkiye’de siyasal güven zaman zaman çeşitli kurumlara ve partilere karşı inişli çıkışlı bir seyir izledi. Bir partiye ya da iktidara güven ne demekti? Sorunları çözebileceğine, yanlışa düşmeyeceğine, sözlerini tutacağına inanmak diyelim kısaca. Bu da partilerle halk arasındaki siyasal ilişkiye ahlaki bir zemin kurmaktaydı. AKP de kitlelerle ilişkisini bu ahlaki temele yerleştirmeye çalışmıştı. 3Y, yani yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele sloganı; iktidarın bir yandan kendisinden önceki partileri ve düzeni eleştirmesine, diğer yandan da destekçi kitlelere pozitif ahlaki mesajını bu yolla sunmasına aracılık ediyordu. Bugün geldiğimiz yere bakarak yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele mesajı bakımından iktidarın ahlaki üstünlüğünü iyiden iyiye yitirdiğini söyleyebiliriz. Umurlarında mı? Sanmam. Ancak bu güven kaybının her alana sirayet etmesi, sadece iktidardaki partiye zarar vermiyor. İktidar partisi ve ortakları, verilerle, istatistiklerle oynayarak, gerçekleri halktan gizleyerek, halkın yaşamına mal olan sorunları küçük, küçük sorunları ise gereğinden büyük göstererek asıl zararı halka veriyor. Öncelikli meselemiz budur. Kurumlara, kişilere, sözün hükmüne güvensizliğin bu denli artışı ise iktidarın siyasal stratejisinin doğal sonucu. Bu strateji, iktidarda kalmak için her yolu, her aracı ve taktiği meşru görmeye dayanıyor. Dolayısıyla bir gün öyle, bir gün böyle konuşmak; söylenenlerle yapılanlar arasındaki makası sürekli büyütmek belki iktidarın kısa vadede işine gelebilir. Ancak bu, iktidara ve genel olarak siyasete güvensizliği artırdığı gibi, bedelini de emeğiyle geçinen halk çoğunluğunun ödediği bir eziyete dönüşüyor. Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu Haftalardır ilgili her kesimin uyarılarına rağmen gerçek vaka sayısını açıklamayan Sağlık Bakanlığı’nın izlediği yol da bu güvensizliğin ne denli haklı olduğunu açıkça ortaya koydu. Kamuoyu baskısıyla başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ve Türk Tabipleri Birliği’nin ısrarlı fikri takipleriyle, yani mızrak artık çuvala sığmayınca, geçen akşam Sağlık Bakanı Koca vaka sayısını açıkladı. Günlük 30 bine yaklaşan vaka sayısıyla bir anda dünya listelerinde başa güreşir olduk. Bu vahim gizleme tutumu, iktidarın sorumsuzluğunun ve denetimsiz, otoriter sistemin “Biz öyle uygun gördük” kibrinin ürünüydü. Nasıl olsa toplum susturulmuş, medya kuşatılmış, kurumların içi boşaltılmıştı. Kim itiraz edecekti ki? Bilim Kurulu da bunun meşrulaştırılmasına katkı verdi. İktidarın “Gördünüz mü bakın, yeni sistem böyle zor bir süreçte testi geçti, işler iyi gidiyor” mesajı vermesine; dış dünyaya karşı da “Bakın Batı kırılıyor, bizim sistemimiz çok iyi” görüntüsü oluşturarak prestij kaybını tamir etme telaşına alet oldular. Yazık ettiler. Eylül başında çıkan “Medikal Popülizm” başlıklı yazımdan şu satırlar: “Metropoll’ün ağustos ayı araştırmasına göre ‘Hükümetin koronavirüs verilerinin şeffaf olduğunu düşünüyor musunuz’ sorusuna ‘Hayır’ diyenlerin oranı yüzde 58.9’a ulaşmış. Oysa nisan ayında bu oran yüzde 30’du.” Kim haklı çıktı bu durumda? Elbette hayatın içinde olanlar, sorunları yaşayanlar. Halk. Oysa virüsle mücadelede başarılı ülkelere bakalım: Finlandiya, İzlanda, Norveç, Yeni Zelanda... Hepsinde kurumlara güven yüksek, yönetenlerin tedbirlerine inanç büyük. Başarı, bu güven kültürünün de ürünü. Bilgi saklamak ise güveni bitirir, virüsü değil. Bedeli kim mi ödüyor? İzledikleri kötü ekonomi politikası nedeniyle zamanında kapatma tedbiri alamayan iktidarın yanlışlarının; halktan gerçekleri saklamalarının; turizmi canlandıracağız diye “Bitti bu iş, normalleşiyoruz” iklimi oluşturmalarının bedelini her sabah karanlıkta işe gitmek için kalkan, toplu taşıma araçlarını kullanan, kapalı mekânlarda dip dibe çalışmak zorunda bırakılan, ekmek peşindeki halkımız ödüyor. İktidar, salgın yerine algıları yönetirken sadece güven kaybetmiyoruz, yüzlerce insanımızı da kaybediyoruz. Bundan büyük sorun mu var? ‘Onlar da kazanacak biz de’ AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Borsa İstanbul’un yüzde 10’luk hissesinin Katar’a devrine ilişkin “Onlar da kazanacak biz de kazanacağız. Öyle bir mutabakatın içerisindeyiz” dedi. Televizyonda konuşan Kurtulmuş, TürkiyeAB ilişkilerindeki durumun, TürkiyeABD ilişkileri için de söylenebileceğini vurguladı. ABD’nin görüş ayrılıklarına karşın yeni dönemde Türkiye ile ilişkilerini daha iyi bir seyre getirmek için çaba sarf edeceğini düşündüğünü anlatan Kurtulmuş, “Taç giyen baş akıllanır. ABD Başkanı olan kişinin, Türkiye’ye karşı tavırlarında daha ılımlı, dengeli, rasyonel adımlar atacağı kanaatindeyim” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet Servetimiz yağmalanıyor CHP’li Erdoğdu, “Milli servetimizin, haraçmezat satılmasının gelecekte çok ağır sonuçlarıyla HÜSEYIN HAYATSEVER karşılaşacağız” dedi. Eski Katar Büyükelçisi Mithat Rende, “Sıcak para girer, fakat hiç ummadığınız anda bir gecede çıkar” diye konuştu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Katar Emiri Şeyh Temim’le imzaladığı anlaşmayla Borsa İstanbul’un yüzde 10’luk payının Katar Yatırım Otoritesi’ne devredilmesini değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, “Şu anda batan geminin malları misali Türkiye’nin milli serveti yağmalanıyor. Türkiye bu gidişle Katar’ın müstemlekesi haline gelecek” derken eski Katar Büyükelçisi Mithat Rende, “Türkiye’nin yabancı sermayeye ihtiyacı var; bütün mesele yabancı sermayenin hangi koşullarda geleceği. Sıcak para girer, fakat hiç ummadığınız anda bir gecede çıkar. Asıl mesele, yatırımın istihdama yönelik alanlara kanalize edilmesinde” diye konuştu. Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad el Sani’nin önceki gün Ankara’ya yaptığı ziAykut Erdoğdu yarette Türkiye ve Katar arasında imzalanan 10 anlaşma ile Borsa İstanbul’un Türkiye Varlık Fonu’na ait olan yüzde 10’luk hissesi açıklanmayan bir bedelle Katar Yatırım Otoritesi’ne devredilirken Antalya Limanı ve İstinyePark’ın yüzde 42’lik hissesi Katar Yatırım Fonu’na satıldı. Katar ile yapılan anlaşmaları değerlendiren CHP’li Erdoğdu, “Türkiye’de şu anda kur çok yüksek olduğu ve dolayısıyla Türk Lirası diğer para birimleri karşısında çok değersiz olduğu için Türk varlıkları da son derece değersiz. Katar, uluslararası arenada finansal olarak riskli ülkelerden kabul ediliyor. Milli servetimizin, döviz rezervlerimiz eriterek 70 sente muhtaç bir haldeyken haraçmezat satılmasının gelecekte çok ağır sonuçlarıyla karşılaşacağız. Halihazırda Katar’la devam eden bir swap anlaşması var, Merkez Bankası bu yükümlülükleri karşılamakta bile zorlanıyor” dedi. İktidarın dış finansmanda önemli ölçüde Katar’a bağımlı hale geldiğini söyleyen Erdoğdu, “Enerjide tamamen Rusya’ya bağlanmak ne kadar tehlikeliyse dış finansmanda Katar’a bağlanmak o kadar tehlikelidir. Erdoğan’ın bir sözünü ben hatırlatmak istiyorum: Borç alan emir alır, Türkiye bu gidişle Katar’ın müstemlekesi haline gelecek. Son çıkan servet aklaması yasası var. ‘Kaynağı ne olursa olsun, dışarıdan para gelsin’ şeklinde bir yasa da çıkardılar. Katar’la gri işlemler yapıyorlar, bunlar şüphe doğurucu işler” diye konuştu. ‘Tek alıcı Katar’ Borsa İstanbul hisselerinin hiçbir rekabet olmadan Katar’a verildiğine dikkat çeIĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN ‘SATIŞA NASIL KARAR VERİLDİ?’ CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç ise dün düzenlediği basın toplantısında, “Tank palet fabrikasının Katar ordusuna ve BMC’nin sahibi Ethem Sancak’a peşkeş çekildiğini” söyleydi. Özkoç, “‘Bir yıl içerisinde Türkiye milli tankı üretecek’ dediler. Aradan 2 yıl geçti. Tank var mı ortada? Yok. Kim ihya oluyor bundan? Milletimiz mi, Türkiye Cumhuriyeti ordusu mu? Buradan ihya olan Katar ve Ethem Sancak. Kanal İstanbul’un faydası var mı? Hayır. Ekolojik dengeleri bozuyor mu? Evet. İhaleden sonra İstanbul’un çevresindeki arazilerin büyük bir kısmını Katar emirinin annesi kapattı” diye konuştu. Özkoç, en çok parayı futboldan kazanan Digiturk ihalesini Katar’ın kazandığını anımsattı. CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi de Borsa İstanbul’un yüzde 10 hissesinin Katar’a devredilmesini TBMM gündemine taşıdı. Hakverdi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde Katar ile imzalanan protokolün şartlarının açıklanmasını istedi. ken Erdoğdu, “Şu an Türkiye ekonomisi dibe vurmuş durumda. Daha sağlıklı sermaye gelebilecek piyasalardan para gelmediği için Türkiye’nin varlıkları yok pahasına satılıyor, batan geminin mallarına döndü. Varlığın kıymetinde satılması için rekabet olması gerekiyor. 70 sente muhtaçsınız, hiçbir ülke döviz göndermiyor, Katar tek alıcı olarak ne verirse o paraya satılmış olacak” dedi. Borsa İstanbul’un yüzde 10 hissesine sahip olan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) bu hisselerini sattığını anımsatan Erdoğdu, “EBRD, etik nedenlerle hissesini sattı. Siz kör, parmağın gözüne şeklinde Halkbank davasından bir şekilde yargılanmış birini getirip Borsa İstanbul’un başına getirirseniz olacağı budur. Şu an itibarıyla Türkiye ekonomisinin çökmesinin sebebi, adalet ve demokrasinin çökmesidir. Artık kimseyi yapısal reformla kandırmanın bir anlamı yok. Türkiye’de adalet ve demokrasi restore edilmeden Türkiye ekonomisinin kurtulması mümkün değil” dedi. ‘Ayrıcalıklardan söz ediliyor’ 20072009 yılları arasında Türkiye’nin Doha Büyükelçiliği görevi yapmış olan emekli büyükelçi Mithat Rende ise Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, TürkiyeKatar ilişkilerinin son dönemde girift bir hale geldiğine dikkat çekerek “Doha’da büyükelçilik yaptığım dönemde TürkKatar ticari ve ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesi için çeşitli adımlar atıldı ve ekonomik ilişkilerde gelişme sağlandı. Ben ayrıldıktan sonra işin siyasi boyutu daha ön plana çıktı, Arap Baharı’nda iki ülke de İhvan hareketini desteledi, 2017’de Katar’a yönelik Suudi Arabistan’ın başını çektiği ambargo karşısında Türkiye’nin takındıMithat Rende ğı tutum, TürkiyeKatar Askeri İşbirliği Anlaşması’nın 24 saat içinde TBMM’den geçirilmesi, tüm bunlar ilişkilere ekonomik ve ticari boyutun yanında siyasi bir boyut kazandırdı” dedi. Katar’ın, Suudi Arabistan’ın başını çektiği Arap ülkelerinin ablukasıyla karşılaşmasının, Katar’ın Türkiye’deki yatırımlarını artırmasında etkili olduğuna dikkat çeken Rende, “Katar, doğalgaz ihracatı dolayısıyla büyük oranda bütçe fazlası veren bir ülke, İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da büyük yatırımları var. Ama Katar’ın en büyük yatırım alanlarından biri Dubai, diğeri de Beyrut’tu. Katar’ın bozulan ilişkileri ve Lübnan’ın iç siyasi durumu nedeniyle daha önce Dubai ve Beyrut’a kanalize edilen Katar fonları İstanbul’a yönlendirildi. “Tabii bizim bilemeyeceğimiz kendilerine tanınan ayrıcalıklardan da söz ediliyor. Şeffaflık aranıyor, toplum bunların hangi koşullarda verildiği bilmek istiyor” ifadelerini kullandı. l ANKARA KANAL İSTANBUL İÇİN BAKANLARA YENİ TALİMAT Erdoğan’dan ‘Çılgın Projem’ ısrarı MAAŞ VE PRIME ‘DEV BÜTÇE’ Bütçesi ile birçok bakanlığı geride bırakan Diyanet’in 2021 ödeneğinin büyük bir bölümünü personelin maaş ve prim giderleri oluşturdu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2020 ödeneğinin 11.6 milyar lira olduğuna dikkat çekerek, 2021 için de 13 milyar lira ödenek öngörüldüğünü söyledi. Oktay, başkanlığın bütçesinin yüzde 96’sının, personel maaş ve prim giderlerinden oluştuğunu bildirdi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı bütçesi ele alındı. Oktay, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı ile ofislerinin 2021 bütçesinin bir önceki yılın başlangıç ödeneğine göre yüzde 28.1 oranında artışla 4 milyar 39 milyon lira tahsis edildiğini bildirdi. Oktay, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 1.5 milyar lirasının İçişleri ve Milli Savunma Bakanlığı’nca kullanılan barışı destekleme ve koruma hizmetlerine, 175 milyon lirasının acil destek giderlerine ve 384 milyon lirasının ise Cumhurbaşkanlığı ofisleri bütçesine aktarımlar için ayrıldığını söyledi. Oktay, MİT’e 2021 bütçe teklifi olarak da 2.6 milyar lira ödenek tahsis edildiğini bildirdi. ‘Para’ya yanıt yok! Katar ile yapılan anlaşmaların “kazankazan” anlayışına dayandığını savunan Oktay, “Süreç devam ettiği için miktar açıklanmamaktadır. Süreç tamamlandığında paylaşılaca” dedi. Oktay, S400 sisteminin neden kurulmadığı yolundaki soruya da şöyle yanıt verdi: “Böyle bir şey söz konusu değil. Sistemin kontrol ve hazırlıkları devam ediyor. Bu sistemler zaten kurulmuştur, testleri de yapılmıştır.” Erken yaşta evlilikle ilgili devletin aşiretlerle protokol yapıp yapmadığına ilişkin soruya Oktay, “19 ilde acil eylem planları yürütülmektedir. Yerel dinamiklerle, kanaat önderleriyle işbirliği çalışmaları yapılmaktadır. Söz konusu olan bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarından ibarettir, bir protokol vesaire değildir” dedi. Oktay, bazı kişilerin MİT tarafından kaçırıldığı iddialarını yanıtlarken “Ne adam kaçırma ne helikopterden bir şey atma söz konusudur. Bizde böyle bir şey yoktur” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet MHP MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, 13. Olağan Büyük Kurultay’ın 14 Mart 2021’de yaKONGRESİ pılacağını açıkladı. Yalçın, “MHP, milletimizin birlik ve bütünlüğü, devletimizin bekası yolunda azimle 14 MART’TA ilerlemeye ve Cumhur İttifakı’nın siyaset ötesi yüksek hedeflerine katkıda bulunmaya var gücüyle devam edecek” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, koronavirüs salgınına karşı yurttaşların tedbirsiz davrandığını söyleyerek yeni önlem mesajı verdi. Erdoğan dün cuma namazını kıldığı Üsküdar’daki Hz. Ali Camisi’nin çıkışında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Erdoğan, “Defaatle birçok tedbir açıklamamıza rağmen vatandaşlarımızın hâlâ kapalı mekânlarda bu işlere hiç dikkat etmediğini, kapalı mekânlarda bakıyorsunuz sigara içmeye varıncaya kadar bunları yaptıklarını görüyoruz. Maske takmadıklarını görüyoruz. Tabii biz şu anda Sağlık Bakanlığımızın da attığı bu adımlarla bu tedbirleri almaya mecburuz ve alacağız” dedi. Erdoğan, Türkiye Varlık Fonu toplantısına başkanlık yapacağının hatırlatılması üzerine, kendisinin Varlık Fonu’nun resmen başkanı olduğunu ifade etti. Erdoğan, “Varlık Fonu’nu küresel anlamda çok daha farklı bir yere oturtmak istiyoruz. Örneğin dün (önceki gün) mesela Katar Emiri’nin Türkiye ziyareti, aslında atılan bu adımlardan bir tanesidir. Biliyorsunuz 11 anlaşma imzalandı. Bunların içerisinde şu anda bazı firmaların kendi hisselerini satışlarından tutunuz da farklı ülkelerdeki şirketlerin hisselerini satın almaya varıncaya kadar atılan adımlar var. Önümüzde bizim en büyük proje, benim ‘Çılgın Projem’ dediğim, Kanal İstanbul Projesi’dir. Şu anda Kanal İstanbul Projesi ile ilgili de yoğun bir şekilde talepler artıyor. Ulaştırma Bakanlığımızla biz şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızı birleştirerek ‘Bu işi birlikte yürüteceksiniz’ dedim. En kısa zamanda , Kanal İstanbul Projesi ile İstanbul çok daha farklı bir görünüme ve uluslararası anlamda da çok farklı bir güce ulaşacaktır” dedi. l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle