17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 24 KASIM 2020 SALI 150/5 0 220/7 0 80/1 0 160/5 0 140/20 70/ 6 0 40/ 2 0 110/ 3 0 200/7 0 150/10 110/0 0 170/1 1 0 80/3 0 220/1 4 0 120/8 0 20/0 0 120/4 0 130/1 0 120/6 0 160/8 0 150/6 0 190/1 1 0 TARİHTE BUGÜN 1934: Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Meclis’ten çıkan kanunla “Atatürk” soyadını aldı. 1976: Van ve çevresinde, ÇaldıranMuradiye’de etkili olan 7.2 büyüklüğündeki depremde 3 bin 840 kişi öldü. Doktorun tacizine uğrayan kadına dört yıl sonra aynı hisler yaşatılacak Raporlu işkence İstanbul’da bir hastanenin genel cerrahi bölümünde doktorluk yapan A.A’ya, muayene ettiği hastası Ç.A’ya cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla hem asliye hem de ağır ceza mahkemesinde dava açıldı. Hastane yönetimine daha önce de 3 ayZEHRA rı kadın A.A. taraÖZDİLEK fından taciz edildiği iddiasıyla şikâyette bulundu. Süren davada mahkeme heyetinin olay tazeyken adli tıp raporu aldığını dile getiren avukat Ekin Başak Kaynakçı, “Adli tıp, 4 sene sonra yeniden bir muayene istedi. Muayenenin fiziksel mi yoksa psikolojik mi olacağı da belli değil. Müvekkilime aynı konu yüz kere yaşatılıyor” dedi. İnsan haklarına aykırı İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden duruşma ile ilgili bilgi veren avukat Ekin Başak Kaynakçı dosyanın adli tıpa gönderildiğini belirterek adli tıpın olayın üzerinden 4 yıl geçtikten sonra yeniden rapor istediğini söyledi. Müvekkilinin 27 Kasım’da muayeneye gitmesinin istendiğini dile getiren Kaynakçı, “Tamamen insan haklarına aykırı. Teknik, bilimsel bir yanı yok. Biz bu rapora neden gerek görüldüğünü soracağız ve açıklama yapılmasını isteyeceğiz. Bu talebe itiraz edeceğiz. Zaten var olan bir adli tıp raporu var. Emniyet’te, adli tıpta, savcılıkta, mahkemede beyanda bulundu. Hepsi de tutarlı beyanlar. Ancak sanığın ifadeleri tutarlı değil” dedi. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin davaya müdahil olmak istediğini fakat kabul edilmediğini dile getiren Kaynakçı, mahkemeden hastaneye şikâyette bulunan diğer hastaların dinlenilmesini çok kere talep ettiklerini ama bunun kabul edilmediğini söyledi. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden duruşmalarda sanık A.A., hastalarına yönelik cinsel istismarda bulunduğu iddialarını ise kabul etmedi. l İSTANBUL Polis darpına takipsizlik Ankara’da 12 Aralık 2019’da, Şili’den dünyaya yayılan ve kadın haklarını savunmak için yapılan “Las Tesis” dansı yapan kadınları darp eden polisler hakkında “kovuşturmaya yer yok” kararı verildi. 5 kadın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunduğu suç duyurusu dilekçesinde, polislerin kendilerini darp ettiklerini ileri sürerken darp edildiklerine ilişkin doktor raporlarını da savcılığa sundu. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü savunmasında, kadınların polisin uyarısına karşın dans ettiği kaydedildi. Savcı, kararında “İzinsiz yapılan eyleme polis memurlarının usul ve yasaya uygun olarak müdahale ettikleri anlaşılmakta” dedi. l ANKARA Barajdaki arama sona erdi Tunceli’de 5 Ocak’tan beri haber alınamayan üniversite öğrencisi Gülistan Doku’yu Uzunçayır Baraj Gölü’nde arama çalışmalarının sona erdirildiği bildirildi. Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2. sınıf öğrencisi olan Doku’nun bulunması için 15 Ekim’de Tunceli Valiliği’nin talimatıyla arama çalışmaları yeniden başlatılmıştı. l AA Kanlar içinde bıraktılar Gaziosmanpaşa’da bir kadın, eski sevgilisinin oğlu olduğu iddia edilen kişi tarafından darp edildi. Kadına kafa atarak kanlar içinde bırakan şüpheli tutuklandı. Önceki gece Fatma B., eski sevgilisi olduğu iddia edilen O. A. ile Beyoğlu’nda karşılaştı. İkili arasında tartışma çıktı. O.A’nın oğlu olduğu öğrenilen U. O. A, kadını darp etti. U. O. A. ve O. A. isimli şüpheliler gözaltına alındı. U.O.A. tutuklanırken babası O.A. tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. l DHA TACİZE KARŞI MOR KONVOY CEMİL CİĞERİM Sinop Kadın Platformu, düzenlediği “Mor Konvoy” ile Sinop sokaklarında bir farkındalığa imza attı. 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında trafikte kadın sürücülerin yaşadığı taciz, mobbing, sözlü saldırı ve ötekileştirmeye karşı bir araya gelip şehir turunu tamamladı. Havaalanı yolunda başlayan ve şehir turu ile sona eren “Mor Konvoy”a 50’nin üzerinde araç katıldı. Eylemlerinin amacını anlatan Sinop Kadın Platformu adına Asuman Aydoğdu, “Haklarımız, hayatlarımız ve birbirimiz için her yerdeyiz. 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü öncesi trafikte de var olan erkek egemenliği isyanımızı duyurmak için Sinoplu kadın sürücüler olarak ‘Mor Konvoy’ oluşturduk. Kadınlar her yerde ve her yerde olmaya devam edecektir. Bizler ayrıcalık değil eşitlik istiyoruz ve bu haftaya bir farkındalık yaratarak başlıyoruz” dedi. Kadınlardan Soylu’ya yanıt: Görevini yap! İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2020’de 234 kadının öldürüldüğünü söyleyerek “Geçen yılın ilk 10 ayında 308’di. Yüzde 24 azalma var ama bizim için 1 bile fazla” dedi. Soylu’nun, erkeklere de seslenerek “Kendinize gelin” ifadelerine ise kadınlardan yanıt geldi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, “Erkekleri ayıplamaktan değil, yasayı uygulamaktan sorumlusunuz” açıklaması yaptı. Açıklamada, “Kapınıza gelen kadınları faillerle barıştırıp evine gönderdiniz. Koruma kararı olan kadınları korumadınız. 6284’ü uygulamayan kamu görevlilerine yaptırım uygulamadınız. Kadınları yaşatacak İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmaya çalıştınız. Kadın cinayetlerine karşı mücadele eden kadınları hedef aldınız. Bakanlar işlerini yapmıyorsa işgal ettikleri makamları bıraksınlar” denildi. l Haber Merkezi ‘SİYASAL ŞİDDET’ Kadın cinayetleri konusundaki haberlere tepki gösteren Soylu, basını ve bu konuda çalışma yapanları hedef aldı. Soylu, şunları kaydetti: “Ancak bu rakamlar konusunda bize itimat etmeyen, gazete kupürlerinden bunları toplayan bir anlayış söz konusu. Çırpınıyoruz bir şiddet olmasın diye. Arkadaşlarımızın ihmalinden meydana geldiğini düşündüğümüz olaylarda neredeyse kıyameti koparıyoruz. Ama maalesef bir grup siyaset ve ideoloji esirlerine yanlış rakamlar yüzünden mahkum kalıyoruz. Tüm kadın cinayetlerini hükümet kendi eliyle yapıyormuş gibi bizleri suçluyorlar, siyasal şiddet oluşturmanın dışında başka ne yapıyorlar?” l ANKARA / Cumhuriyet Cehalet bilimi cehaletin bilimi (10) 20Ekim 2020 günü, Başakşehir’deki İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi’nin açılışına katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan özetle şunları söylemiş: “Biz kendi köklerimizi tamamen unutarak veya dışlayarak, onun türevlerini esas kabul etmemek suretiyle, iki asırdır kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. […] Sonuçta ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir Batılılaşma fırtınasının içinde bulduk. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun, en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır. Türkiye kuru kuruya Batıcılık saplantısı yanında, yine aynı kaynağın ürünü pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülkedir.” HHH Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na yakıştıramadığım için, yukarıdaki sözlerin sahibinin AKP Genel Başkanı olması gerektiğini düşünüyorum. AKP Genel Başkanı bir imam hatip okulu mezunudur. Siyasal İslamcı ideolojiyi “hal ve gidiş” rehberi yaptığını herkes bilmekte. Bu nedenle, 1923 Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi ve mevcut anayasamızın değişmez ilk dört maddesi ile 174. maddesine sempati duymadığı Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olmasından bu yana bilinen bir gerçektir.(*) Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı, 1923 Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi ve mevcut anayasanın değişmez ilk dört maddesi ile 174. maddesine yeminle bağlı ve bağımlıdır. Tersi düşünülemez. HHH Cumhuriyetin kurucu ideolojisinde, yazı ve söz olarak, “Batılılaşmak” kavramı yer almaz. Değişim, gelişim ve ilerleme şiarı, bilindiği gibi, Atatürk’ün dile getirdiği “Muasır medeniyet seviyesi”dir. Ben buna çağının çağdaşı olmak diyorum. “Çağdaş uygarlık düzeyi”nin adresi, bu uygarlığın bulunduğu her yerdir. İslamcı AKP Genel Başkanı’nın “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun, en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır” iddiasını, o kuşaklardan birinin paydaşı olarak, şiddet ve hiddetle reddederim. 1930’larda doğmuş olan TC vatandaşları, her alanda, dünya ölçeklerinde kişi ve kişiliklerdir. Her alanda! HHH AKP Genel Başkanı iddialarını sürdürerek: “Fikri iktidarımızı, kökü ve ruhu itibariyle bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın sebebi bu sapkın akımların önlerinin bilinçli bir şekilde açılmasıdır” diyor. “Bize ait olmayan uygarlık” da ne demek oluyor? Uygarlık tektir, kültür çoğuldur ama o “tek” uygarlığın içinde yer alır. Uygarlığın maddi kökü bütün insanlığa aittir. Ayrı ayrı Sümer, Hitit, Grek, Çin, Hint; Türk, Fransız, Japon, Rus, Alman, Arap uygarlıkları yoktur. Ortak Akıl olmaz ama uygarlık tek ve ortaktır. Bu tek ve ortak uygarlığı insanlığın özgür ve bağımsız akılları yaratmıştır. HHH Dinler, kültürün alan ve kapsamına girerler. Kültürler gibi dinler de çoğuldur. Ulusal kültürler vardır ama ulusal uygarlık yoktur. Bunun gibi dinler uygarlıkların değil kültürlerin oluşturucusudur. Yani efendim: Musevi, Hıristiyan, Müslüman, putatapar, Hindu, Budist ve Şintoist uygarlıklar yoktur. Bir kez daha tekrarlayalım: Dinler uygarlık oluşturucuları ve yapımcıları değildir. Müslümanlar “İslam Uygarlığı” demeyi severler ama “Hıristiyan Uygarlığı” diyen ya da yazan yoktur. Dinler, kültürün parçalarıdır ve parçalarından sadece biridir. HHH Çağdaşlıkla sorunu olan AKP Genel Başkanı, Türkiye’nin Batı kaynaklı pek çok sapkın ideoloji ve akımın (yani aydınlanma ve laiklik) zehrine de maruz kalmış bir ülke olduğunu ileri sürüyor ki yanlıştır. Ama daha dün “Kendimizi Avrupa’da görüyoruz, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz” dedi. Bu ne çelişki! “Zehir” olduğu iddia edilen “şey” Türkiye için hayat iksiri olmuştur. Osmanlı’nın çürümüş ümmetçi ruh ve bedeni o hayat iksiri sayesinde kimliksiz ümmetçilikten kurtulup bir ulusal kimlik kazanmıştır. AKP Genel Başkanı’nın, Arap âleminde bile iflas etmiş olan İslam ümmetçiliğinin muhayyel bir “fikri iktidar”ın anası olabileceğini sanması üzüntü vericidir. Dinsel inanç hiçbir şey üretmez sadece tüketir. (*) M. Sever C.Dizdar, 2. Cumhuriyet Tartışmaları (Başak Yayınları, 1993) Metro Turizm’de taciz iddiası Taciz vakalarıyla sık sık gündeme gelen Metro Turizm’de yeni bir skandal video gündeme geldi. Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, Metro çalışanının 19 yaşındaki bir erkeği taciz ettiği iddiası yer aldı. Kayseri’den Çorum’a giden otobüsteki Abdullah adlı yolcu, yaşadığı taciz anlarını kaydetti. Daha sonra şikâyetçi olan mağdur yolcu, Metro Turizm çalışanının cinsel organına dirseğiyle temas ettiğini belirtti. Şikâyetçi olmasının üzerinden iki ay geçtiğini ifade eden genç, konuyla ilgili yardım istedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle