16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 23 KASIM 2020 PAZARTESİ 150/2 0 160/100 TARİHTE BUGÜN 220/8 0 90/50 1918: Fransız genera60/1 0 220/160 li Franchet d’Esperey, iş150/5 0 120/40 gal orduları komutanı ola140/2 0 20/20 rak beyaz atıyla İstanbul’a 80/ 5 0 130/6 0 girdi. 40/ 7 0 110/ 1 0 210/7 0 150/1 0 100/1 0 140/1 0 110/70 170/7 0 160/7 0 200/1 0 0 1936: Henry R. Luce tarafından yayımlanan Life dergisinin ilk sayısı çıktı. 1985: DSP Genel Başkanlığına Rahşan Ecevit seçildi. Nedir bu yargıdaki ‘İstanbul Grubu?’ Öğretmene Atatürk’süz, Kurtuluş Savaş’sız medeniyet bilinci anlatılıyor Atatürk alerjisi Öğretmenler için “mesleki çalışma programı” kapsamında “Medeniyet Bilinci Seminerleri” adıyla, İslam medeniyeti vurgulu 3 bölümlük bir seminer serisi EBA’ya yüklendi. Serinin ilk bölümünde, insanlığın ortaya çıkıSEFA şından günümüze UYAR kadar kısa bir medeniyet gelişimi, önemli olay ve kişilere de yer verilerek aktarıldı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiği ve 2. Abdülhamit’in Batılılaşmaya karşı çıkarak İslam birliği fikrini güçlendirmeye çalıştığı gibi noktalara değinilen bölümde, Cumhuriyetin kuruluşuna ilişkin yalnızca “Çanakkale’de gösterilen kahramanlığa rağmen büyük savaş Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen sonu oldu fakat küllerinden dinamik bir ulus devlet doğdu: Türkiye Cumhuriyeti” ifadeleri kullanıldı. Bölümde, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ve Kurtuluş Savaşı’na yer verilmedi. Projenin destekçileri arasında Milli Eğitim Bakanlığı da (MEB) yer alıyor. MEB destekli Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlıağ tarafından hazırlanan “Medeniyet Bilinci” başlıklı seminerler Türkiye ve İspanya öncülüğündeki “Medeniyetler İttifakı” girişimi kapsamında başlatıldı. Projenin destekçileri arasında MEB, Medeniyet Araştırmaları Merkezi, Turkcell ve Vakıfbank da yer alıyor. Seminer bilgileri arasında seminerlerin amacına ilişkin “Gençlerimizi geleceğe hazırlamayı, insanımıza özgüven vermeyi, hem ülkemizde hem de bütün dünyada yeni ve kapsamlı bir medeniyet bilinci oluşturup geliştirmeyi ve yaygınlaştırmayı amaçlamakta” ifadeleri yer alıyor. l ANKARA Dört sağlık emekçisi öldü Şanlıurfa’da eczane teknikeri Abdulaziz Umuç, Kahramanmaraş İl Sağlık Müdürlüğü’nde görev yapan Cuma Kaşık, Çorum Sungurlu Toplum Sağlığı Merkezi filyasyon ekibinde şoför olarak çalışan Yakup Tunga (46) ve İstanbul Eczacı Odası’nın Onur Kurulunda da yıllarca görev yapan eczacı Erhan Yüksel, koronavirüs nedeniyle dün yaşamını yitirdi. l Haber Merkezi KURTULUŞ ARI 50 hastane çalışanı pozitif Osmaniye’de, Kadirli Devlet Hastanesi’nde görev yapan 50 sağlık çalışanının Covid19 testi pozitif çıktı. Sağlık çalışanları karantinaya alınırken, temaslı oldukları kişiler için de filyasyon çalışması başlatıldı. Hastane personeline test yapılmaya devam edildiği öğrenilirken, koronavirüse yakalanan sağlık personeli sayısında artış olacağından endişe edildiği belirtildi. l İHA Pandemi, deprem değil erkek şiddeti Kadın Meclisleri’nin çağrısıyla “İstanbul Sözleşmesini uygulatacağız” diyen kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü öncesinde, dün Kadıköy İskele Meydanı’nda bir araya geldi. “Ölmek istemiyoruz”, “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” dövizlerini taşıyan kadınlar “İstanbul Sözleşmesini uygulatacağız” pankartını açtılar. Yapılan ortak açıklamada “Kadınlar her gün öldürülüyor. Bu yıl 269 kadın öldürüldü. 152 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Pınar, Melek, Emine, Fatma, Özlem, Esma.. İsimlerini sayamadığımız nicesi pandemi ya da deprem değil, erkek şiddeti ile öldürüldü. Bir gün içinde dört kadın öldürüldü. İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı her biri hayatta olacaktı.” l İSTANBUL/Cumhuriyet Koca’ya ‘Evdeki can kayıplarının ilaçların yan etkisiyle ilgisi var mı?’ Ada zamanla yarışıyor İzmir’de dünyaya gelen SMA Tip 2 hastası minik Ada’nın yaşıtları gibi koşup oynayabilmesi için Amerika’da gen tedavisi görmesi gerekiyor. Kızlarının tedavi için birkaç ayı kaldığını söyleyen aile, Ada için başlattıkları yardım kampanyasına destek bekliyor. İzmir’de bir zincir markette yönetici olarak çalışan Koray Dalarslan (38) ve anaokulu öğretmeni Burçin Dalarslan (35) çiftinin 15 aylık kızı Ada’ya, 8 aylıkken SMA Tip 2 teşhisi konulmuştu. Şu anda 15 aylık olan Ada'nın 24 aylık olmadan tedaviye başlaması gerekiyor. l DHA Vazgeçecekseniz donör olmayın İzmir’in Gaziemir ilçesinde yaşayan ev kadını Betül Köksal (34) ve otobüs şoförü Selami Köksal (34) çiftinin oğlu Ahmet Köksal lösemiyle savaşıyor. Anne Köksal “4 kez uygun donör bulundu ancak donörler işlem gerçekleşmeden vazgeçti. Vazgeçecekseniz donör olmayın” dedi. l DHA ölümcül sorular MUSTAFA ÇAKIR 22 KASIM Sağlık Örgütü tarafından da PAZAR bu durumun kabul edildiğiCHP Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere, evde karantinada yaşamını yitiren koronavirüs hastalarını TBMM gündemi155 BİN 516 6 BİN 17 139 17.245.617 12 BİN 358 446 BİN 822 4 BİN 217 ni kaydeden Tutdere, “Ülkemizde neden hâlâ ısrarla ve bilimsel gereklilikleri yerine getirilmeden kullanılmaktadır” diye sordu. Tutdere’nin Sağlık Bakanı ne taşıdı. Verilen ilaçların “kalp hasarına” ne3 BİN 812 %3.8 374 BİN 637 Fahrettin Koca’ya yönelttiği sorulardan bazıları şöyle: den olduğu iddialarına “Marttan bu yana evde kadikkat çeken Tutdere, Düzce’de 60 yaşındaki Muhsin Tırantinaya alınan kaç yurttaprospektüslerde bile “ilaç başlan naz, koronavirüs testi pozitif çıktığı şımız hayatını kaybetmiştir? Evde madan önce EKG kontrolü yapıliçin karantinaya alındığı evinde ölü veya hastanedeki ölümlerin, tedamasının önerildiğini”, uygulamada bulundu. Gaziantep’te 10 gün önce vi protokolündeki ilaçlarla bir ilgisi ise risk durumunun gözetilmediği korona testi negatif çıkmasına rağ var mıdır? Evde karantinaya alınan ni savundu. men şüphe üzerine evinde karan Covid19 pozitif hastalarına ilaç Tutdere, “Konya’da 75 yaşındaki tinaya alınan 79 yaşındaki İsmail verilirken, prospektüste belirtilen Arife Zihinli karantinanın 5. günün Donat ölü bulundu” dedi. EKG kontrolü şartı, kullandığı başde evinde ölü bulundu. Kayseri’de Hidroksiklorokin’in Covid19 te ka ilaçlar var ise bunlarla etkileşim 66 yaşındaki Kâmil A. karantidavisinde yeri olmadığının bütün yapabileceği hususlarında çalışma naya alınan evinde ölü bulundu. dünyada anlaşıldığını ve Dünya yapılmış mıdır?” l ANKARA Milyonluk ceza yağdı 81ile hafta sonu getirilen sokağa çıkma kısıtlamasının ikinci gününde, yasağın sabah saat 10.00’da bitmesiyle birlikte cadde ve sokaklarda yeniden hareketlilik başladı. Yasaklar dün saat 20.00 ile bu sabah 05.00 arası uygulandı. İstanbul’da yasağı ihlal eden kişilere toplam 1 milyon 729 bin lira ceza yazıldı. Bazı yurttaşlar yasaktan haberlerinin olmadığını söyledi. l Haber Merkezi TARİFE DIŞI TESTE YAPTIRIM Sağlık Bakanlığı, Covid19 testi için sağlık kuruluşlarına başvurularda, belirlenen fiyat tarifesinin dışındaki uygulamalar için yaptırım uygulanacağını bildirdi. Bursa’da yasak delen yemek Bursa’da sosyal medyada video yayımlayan bir yurttaş, içlerinde bakan yardımcısının da olduğu grubun bir restoranda yemek yediğini öne sürdü. OdaTV’nin haberine göre, restorana gelen polis ekipleri, korumalar tarafından içeri alınmadı. Kalabalık grup hesaplarını ödedikten sonra restorandan ayrıldı. Valilik restoranda 30 kişinin yemek yediğinin tespit edildiğini ancak içlerinde kamu görevlisi bulunmadığını açıkladı. Gece uyanıyorsun. Karnın zil çalıyor. Sessizce mutfağa yöneliyorsun. Buzdolabının kapısında simsiyah giyinmiş bir adam. “Bir dakika burası artık bizim” diyor. Bari salonda iki dakika televizyona bakayım derken, orada da başkası. Evin her yerini siyah adamlar parsellemiş. Hepsinin kendi hukuku, kendi kuralları var. En önemlisi hepsi belindeki silahın gücüne dayanıyor. Böyle bir ev artık senin olabilir mi? Timur Soykan’ın “Baronlar Savaşı” kitabını okurken, istemsizce “Devlet çöküyor mu” dedim. Üstelik en çok devlet, vatan, millet, din, iman diyenler eliyle. Kitabın içeriğindeki olaylar zinciri açıkça gösteriyor. Devlet gömleğini taşıyanlar güçlerinin bir bölümünü mafyaya devrediyor. Onlar da toplumun değerlerini kendilerine kalkan ederek her türlü kirli işi sürdürüyor. Arkadan uyuşturucu gemilerini yürütürken, ağızları kutsal şarkılarla yıkanıyor. Alan Minc, Soğuk Savaş’ın bitişinin ardından “yeni ortaçağ”ı ne kadar güzel anlatmıştı: “Örgütlü sistemlerin yokluğu, her türlü merkezin kayboluşu, kaygan ve silik dayanışmaların ortaya çıkışı, belirsizlik, raslantı, bulanıklık. Zengin toplumların mafyalar ve yolsuzluklarla kemirilmesinden Rus kargaşasına varıncaya dek, her türlü otoritenin dışında sayıları giderek artan gri alanların gelişimi. Aklın, kurucu ilke olarak, uzun zamandan beri kaybolduğu sanılan ilkel ideolojilerin ve boş inançların yararına silinip yok oluşu. Krizlerin, sarsıntıların ve spazmların sanki günlük yaşamımızın dekorları gibi geri gelişi...” Mafyaya hizmet edenler Sürekli İrani isimli Türk mafyasıyla karşılaşıyor olmamız tesadüf değil. Uyuşturucunun üç ana güzergâhından biri, Afganistan kaynaklı İranTürkiyeBalkanlar hattı. Avrupa’da uyuşturucu pazarının yıllık hacmi 30 milyar Avro. Afganistan’da kalan kısmı 1 milyar Avro’nun bile altında. Ulaşımı sağlayan İranTürk mafyası aslan payını topluyor. Haliyle rant savaşını da onlar veriyor. Her yakalanan uyuşturucunun ardından üçüncü sayfaya düşen “silahlı saldırı” haberlerinin sırrı da bu. Avını kaptıran vahşi doğa canlıları gibi, mafya birbirinden güçle hesap soruyor. İşte devletin rolü de burada başlıyor. Zira her mafya, devletin içinde kendisi için çalışacak adamları çok kolay buluyor. Adları, bir hiziple anılır hale geliyor. Timur Soykan, şehrin göbeğinde birer birer öldürülen insanların hikâyelerini birbirine bağlıyor. Bu sırada kimi polislerin ellerindeki dinleme aletlerini mafya için kullandığını, kimi hâkimlerin ve savcıların mafyanın işini kolaylaştırmak için karar verdiğini, devletin “gizli” soruşturma dosyalarının gün gün mafyaya rapor edildiğini okuyoruz. Muz cumhuriyeti mi? Şaşıracaksınız ama son günlerde konuştuğumuz “yargı reformu” kavgasının ipucu bile kitapta var. Nasıl mı? “Uyuşturucu baronu” olarak anılan, bir dizi cinayetle suçlanan, yargının isteksizce tutuklamasının ardından Burhan Kuzu’nun bir telefonuyla bırakılan Zindaşti’yi hatırladınız mı? Onu bir dönem FETÖ’cü Zekeriya Öz Ergenekon davasında gizli tanık yapmıştı. FETÖ karşıtı hâkimler onun ifadeleriyle tasfiye edilmişti. Devlet el değiştirdi. Ama yenileri eskileri aratmadı. Timur Soykan’ın kitabından, mafya hesaplaşmasında kızı ve yeğeni katledilen Zindaşti’nin intikamı için devletin tüm olanaklarının seferber edildiğini okuyoruz. Gazeteci tutuklarken dakikalarla yarışan kimi savcılar, iş Zindaşti’ye geldi mi yıllarca dosyayı süründürüp sonunda cinayetlerin faili meçhul kalmasından pek de rahatsız olmuyorlar. Zindaşti ile birlik olup, rakip mafya grubundan Orhan Ünğan’ı tutuklatabiliyorlar. Kitapta akılalmaz bir ayrıntı var. Ünğan’ın yargılamasında öyle şeyler oluyor ki “Burası muz cumhuriyeti mi” diyorsunuz. Avukatı duruşmada kalkıp “Beni yakında öldürecekler” diyor, öldürülüyor. Mahkeme, Zindaşti’nin dosyasını savcılıktan ısrarla istediği halde “gizli, gönderemeyiz” denilince, Ünğan “Durun ben size vereyim” deyip, mahkemeye veriyor. Bu acayip davada Ünğan öyle şeyler söylüyor ki ne oluyorsa duruşmanın kayıtları adliyenin koridorlarında kaybediliyor. Haliyle merak ettim. Savcının “Suç duyurusunda bulunulsun” dediği o sözler neydi acaba? Timur Soykan, o “kaybedilen” konuşmayı bulup yayımlamış: “Yargı içerisinde FETÖ gibi bir çete vardır (...) R.K. (Eski Adalet Komisyonu Başkanı), hakkımdaki tahliye kararlarını kaldıran 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı M.Y’ye emeklilik kartını almaya geldiğinde neden tahliye kararlarını kaldırdığını sormuş. Hâkim M.Y., İstanbul Grubu’nun kendisine baskı yaptığını, Burhan Kuzu’nun defalarca aradığını söylemiş. R.K. avukatlarıma ‘Ben mahkemeye kesinlikle müvekkilinizin aleyhinde baskı yapmadım. Müvekkilinizin tutuklu kalması için mahkemeye her türlü baskıyı yapan, yargı camiası içinde ayyuka çıkmış İstanbul Grubu. Yargı içinde bu grup, HSK’ye atama, terfilere dayatma, müdahale etmek ve özellikle İstanbul’daki önemli davaların tamamına müdahale ve etki etmektedirler’.” ‘Yeni bir tasfiye başlayacak’ “İstanbul Grubu” denilen ve adı son dönem iktidar içindeki bir hiziple anılan yapılanmayı işaret eden konuşmanın “sakıncalı” olması sürpriz değil. Bakan Berat Albayrak’ın istifasıyla neredeyse eşzamanlı konuştuğumuz “yargı reformu”nun ipucu ise Ünğan’ın bir sonraki duruşmadaki sözlerinde: “Bana haber gönderiyorlar. Aman şöyle konuşmasın da hesabını düreriz. (...) Eğer adamsan o cübbeyi çıkaracaksın, sokağa çıkacaksın o zaman benle hesaplaşacaksın. (...) Bunlarla ilgili devlet büyüklerimiz gerekli çalışmaları yapıyorlar. Adalette yeni bir tasfiye süreci başlayacaktır, bunu not edin sayın başkanım. Geçen duruşmada söylediğim ‘İstanbul Grubu’yla ilgili adalette yeni bir tasfiye süreci başlayacak.” Yargı içinde son dönemde okuduğumuz kavgayı, bizim “yargı reformu” diye tartıştığımız şeyin arka planındaki hesaplaşmayı, bir mafya babası duruşmada böyle anlatıyor. Devletin yerine mafyanın gücü İktidara yakın siyasetçilerin mafya babalarına kadın ayarlaması, kadınlar yetişmeyince kendilerinin ilişkiye girmesi, marifetmiş gibi mafya babalarının kucağına oturduğu pozları sosyal medyada paylaşması, iki mafya grubunun İstanbul’un göbeğinde gündüz vakti bu fotoğraf için çatışması... En kötüsü tüm bunların üstünün; dinle, vatanla, milletle ya da Cumhurbaşkanı’nın posteriyle örtülmeye çalışılması... Bir tanım değil. Ama kesin olan bir şey var ki devlet kendi gücünü, kendi sınırları içinde başka gruplara devrettiğinde artık devlet olmaktan çıkıyor. Kutsalların ardına saklanarak kendi gücünü kuranlar, 20 yaşındaki çocukların ellerine verdikleri silahlarla kendi hesaplarını görenler, savcıhâkimpolis üniformasını mafyanın önüne serenler aslında sadece hukuku, adaleti değil, devleti de bitiriyor. İdeolojisi “akıldışılık” olan “yeni ortaçağ” düzeni bu. Mutfağımızı, banyomuzu, salonumuzu siyah kıyafetli adamlara terk edecek miyiz? Unutmayın, bu ev bizim! Not: Maalesef virüsün pençesine ben de düştüm. Göğsündeki sıcaklığı yollayanlar sağ olsun. Solunum cihazına talep patlaması Ağza takılan bir solunum hortumu aracılığıyla akciğerlere doğrudan oksijen gönderen cihaz yoğun bakım tedavilerinde önemli rol oynuyor. Draeger Türkiye Genel Müdürü Zafer Kaşıkara, salgın nedeniyle yapay solunum cihazlarında büyük talep artışı olduğunu belirterek “Talep üretim kapasitesinin üzerinde. Bu talepleri karşılayabilmek ve sağlık sistemine yardımcı olabilmek için çalışırken de üretim hatları, parça temini, lojistik konularında ciddi bir yoğunluk meydana geldi. Bütün bu zorluklar hem toplumlar hem sağlık çalışanları hem de üreticiler açısından şirketleri yeni çözümler bulmaya itti” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle