16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KENDİNİ SULAYAN TOPRAK Teksas Üniversitesi tarafından geliştirilen yeni bir toprak türü, havadaki su buharını toplayarak, bitkilere dağıtabiliyor. ACS Materials Letters’de yayımlanan araştırmada, süper nem emici jeller kullanarak, havadaki suyu yakalayabilen bir toprak tanımlanıyor. Bu toprak belli bir sıcaklığa kadar ısındığında, topladığı suyu salarak bitkilere verebiliyor. Toprak suyu dağıttıktan sonra, bir kısım su buharlaşarak havaya geri dönüyor ve böylece nem tekrar artarak döngü sürüp gidiyor. 23 KASIM 2020 PAZARTESİ Herkese Bilim Teknoloji dergisinin katkılarıyla hazırlanmıştır. DIĞER CHP’LI BELEDIYELER DE DESTEK VERDI NE BİTKİ NE DE HAYVAN... GİZEMLİ CANLI: RANGEOMORPH Evrimin eksik halkası Gemlik’te zeytin üreticisine destek MUSTAFA EMRE ÖZGEN Bursa’nın Gemlik ilçesinde dolu yağışı nedeniyle mağdur olan zeytin üreticilerine belediye destek verdi. CHP’li Gemlik Belediyesi, piyasada fabrikaların kilosuna 2 TL verdikleri dip zeytinleri 4 TL’den alarak zeytinyağı haline getirdi. Üretilen zeytinyağını yurttaşların yanı sıra İstanbul ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi de satın aldı. Gemlik’te geçen haftalarda aniden bastıran şiddetli dolu yağışı, hasat bekleyen zeytinlerin vurdu. Henüz kararmayan ve toplanmasına bir aydan uzun süre olan zeytinler, hızlı yağışlar nedeniyle dallarından koparak ağaç diplerine düştü. Kumla, Karacaali ve Narlı bölgesinde hasattan sonra sofralık hale gelecek zeytinler, yarım saat bile sürmeyen yağış sonrası dip zeytini haline geldi. Öte yandan körfezin karşı kıyısındaki Kurşunlu ve Gencali bölgesinde yağışlardan zeytinleri büyük zarar gördüğü, kimi ağaçlarda zeytinlerin dalından kopmadan parçalandığı gözlendi. Zeytin üreticisinin yaşadığı mağduriyete çözüm bulmak amacıyla yağışların gerçekleştiği bölgelerin muhtarları ile bir araya gelen CHP’li Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, piyasada fabrikaların kilosuna 2 TL verdikleri dip zeytinini, Gemlik Belediyesi olarak yüzde 100 yüksek fiyatla, 4 TL’ye alacaklarını açıkladı. Belediyenin aldığı zeytinlerin, MHP’li meclis üyesi Mahmut Solaksubaşı’nın fabrikasında sıkılarak yağ haline getirileceği, Solaksubaşı’nın da sıkım işi için herhangi bir ücret talep etmediği öğrenildi. 100 ton zeytin toplamayı hedefleyen belediye ekipleri, dört gün süren alım boyunca 180 ton zeytin satın aldı. Alınan zeytinler, tutanak ile kayıtlara geçirildi. Üreticilerin kaç kilo zeytin sattığı, ne kadar ödeme yapılacağı gibi işlemler kayıt altına alınırken, toplam 35 tonu aşkın katkısız zeytinyağı üretildi. Gemlik’teki siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ile vatandaşların yanı sıra çeşitli belediyeler de zeytinyağı satın aldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ilk paketlenen yağlara talip olurken Bursa ve çevresinde ilçe belediyeleri de üretici belediye dayanışmasına ortak olarak, ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak üzere tonlarca zeytinyağı aldı. l BURSA BİLECİK Maden ocağı için 36 bin ağaç kesilecek Bilecik’in Bozüyük ilçesindeki Muratdere ormanlarında yapılması planlanan bakır madeni ocağı için ilk etapta 36 bin ağacın kesilmesi öngörülüyor. Projenin AKP ve MHP’lilerin oylarıyla kabul edilmesine tepki gösteren Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin, “Geleceğimiz için ve çocuklarımız için bunun karşısında duracağız” diyor. Gazete Duvar’ın haberine göre, yıllardır bölgedeki madencilik faliyetlerine karşı direnen köylüler 2017 yılında açtıkları davayla çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporunu iptal ettirmeyi başardı. Muratdere Madencilik, ÇED’e başvurmadan önce Bilecik İl Özel İdaresi Çevre Komisyonu’na başvurdu. İl Özel İdare’nin teknik personeliyle birlikte bölgeye giden komisyon, eylül ayında incelemede bulundu. Bu haberi alan sivil toplum kuruluşları ve köy halkı, meydanda toplanarak projeye karış olduklarını dile getirdiler. Buna rağmen proje Bilecik İl Genel Meclisi’nde AKP ve MHP’lilerin oylarıyla kabul edildi. l Haber Merkezi Usta oyuncu Dormen koronavirüse yakalandı Usta oyuncu Haldun Dormen (92) sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, koronavirüs testinin pozitif çıktığını ve durumunun iyi olduğunu söyledi. Dormen paylaşımında, “Du¨n (önceki gün) yapılan test sonucumun pozitif olduğunu o¨ğrendim, fakat durumum gayet iyi. Doktorlarım yaptıkları kontrollerin sonucunda her şeyin olumlu yo¨nde seyrettiğini bildirdiler. Lu¨tfen nerede olursak olalım kendimizi ve c¸evremizdekileri en gu¨venli şekilde korumaya, maskemizi takmaya ve sosyal mesafeli kalmaya dikkat edelim. Hep birlikte bu viru¨su¨n u¨stesinden geleceğimize inanıyorum” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi DEVRILEN ELEKTRIK DIREĞI OTOBÜSÜN CAMINA SAPLANDI İstanbul Gaziosmanpaşa’da kamyon dorsesine takılan kablo, bağlı bulunduğu elektrik direğini yerinden söktü. Kaldırımdan sökülen direk 49G hatlı Yunus Emre MahallesiŞişli seferini yapan otobüsün camından içeri girdi. Son anda eğilerek kendisini sola atan otobüs şoförü Safter Yoldaş, kazada kıl payı ölümden döndü. Yoldaş, “Durağa yanaştığım sırada baktım sol taraftan direk geliyor. Hemen frene basıp eğildim. Fren yapınca direk içeri girdi. Kamyonun yükü yüksek gibi, muhtemelen yüke takıldı. Takılınca da direk fırladı otobüsün içine girdi” dedi. Kamyonun şoförü Serkan Dinler de “Nasıl olduğunu ben de anlamadım. Tel aşağıya doğru düşüktü. Ben takıldığımı fark etmedim. Dışarıdan birisi bağırdı öyle durdum” diye konuştu. l DHA Paleontologlar 2000’li yılların başlarında Newfounland’de ilginç bir görüntü ile karşılaştı. İki metre uzunluğunda, 571 milyon yaşında olduğu hesaplanan hem yaprak hem de dal görünümünde organizmaların bulunduğu bir fosil yatağı keşfettiler. Bilim insanları “rangeomorph” adı verilen bu gizemli ve soyu tükenmiş yaratıkları daha önceden de bulmuştu ama ne oldukları konusunda bilgileri yoktu. Newfoundland Memorial Üniversitesi’nde jeoloji dalı öğretim üyesi Jack Matthews, “50 yıldır rangeomorph’lar bilim insanlarını şaşırtmaya devam ediyor. Hiçbirimiz bu organizmaların nasıl yaşadığını ‘yaşam ağacı’nın neresinde yer aldıklarını kesin olarak bilmiyoruz. Bazıları bunların ilkel hayvanlar olduğuna inanıyor, ama bu konuda görüş birliği de yok” diyor. Her şeye karşın bilim insanları bu tuhaf görünümlü varlıkların yeryüzündeki yaşam ile ilgili kritik sorulara yanıt oluşturabileceğini düşünüyor. Matthews bu konuda şöyle konuşuyor: “Bu organizmalar çok önemli, zira çokhücreli karmaşık yaşamın evrimi ile ilgili en büyük kanıtı oluşturuyorlar.” Daha önce de Namibya’da, Rusya, Avustralya ve İngiltere’de de bulunan rangeomorph’ların 635 milyon ile 541 milyon yıl önce Ediyakaran döneminde yaşadığı tahmin ediliNe bitki sınıfına sokuluyor, ne de hayvan. Kiminin boyu 2 metreye ulaşmış. 571 milyon yıllık “rangeomorph” adı verilen bu gizemli ve soyu tükenmiş yaratıkların yeryüzündeki yaşam ile ilgili kritik sorulara yanıt oluşturabileceği düşünülüyor. yor. Bilim insanlarına göre bunlar toplu halde, deniz tabanına demir atmış gibi bulunuyorlardı. Rangeomorph’lar karmaşık bir yapıya sahipti. Sap şeklindeki gövdeden dallanma oluşturuyorlardı; denizanası gibi jöle kıvamındaydılar ve akıntıların etkisiyle dalgalanıyorlardı. Bilim insanları bunları nasıl sınıflandıracağını bilemese de çoğu, bunları bitki kategorisine sokmak istemiyor, çünkü güneş ışığının erişemeyeceği derinliklerde, fotosentez yapamayacakları bir ortamda yaşıyorlardı. Bu da yosun veya su bitkisi oldukları olasılığını ortadan kaldırıyordu. Jeokimyada köklü değişiklikler Kimilerinin boyu 2 metreye ulaşırken, kimilerinin genişliği 3 santim ile sınırlı. Rangeomorph’ların yok olmalarından sonra yeryüzü, Kambriyen döneminde farklı ve iri hayvanlarla tanıştı. Bu dönemde yeryüzü jeokimyasının köklü bir değişim geçirmesi, denizlerde oksijen düzeyinde de büyük artışlara yol açmış olabilir. Bu koşullar büyük ve farklı hayvanların nasıl ortaya çıktığını açıklayabilir. Hoyal Cuthill ve Cambridge Üniversitesi’nden paleontolog Simon Conway Morris bu olasılıkları daha iyi değerlendirmek için çeşitli randeomorph fosilini inceledi. Nature Ecology ve Evolution dergisinde sonuçları yayımlanan bu incelemede, Newfoundland’de keşfedilen Avalofractus abaculus adı verilen türün fosilinin bilgisayarlı tomografisi çekildi. Hoyal Cuthill ve Morris’in modelleri bu organizmaların nasıl bu kadar büyüyebilmiş olmalarına ışık tutuyor. Cuthill “Rangeomorph’un boyutlarındaki büyüme oksijen ve diğer besleyici unsurların bolluğundan kaynaklanıyor olabilir” diyor. Kritik bir dönem... Fakat diğer uzmanlar bu yaratıklar için kesin bir hükme varmakta tereddüt ediyorlar. Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi’nden evrimsel biyolog David Jacobs, “Bu yaratıkları yalnızca beslenme düzenlerine bakıp sınıflandırmak doğru olmaz. Başka modellerin de geliştirilmesi ve incelenmesi gerekir” diyor. Eğer Hoyal Cuthill ve Morris’in bulgularının doğru olduğu kanıtlanırsa, gezegenimizdeki canlı evrimindeki kritik bir dönem daha netlik kazanmış olacak. Hoyal Cuthill, “Bu sonuçlar daha büyük organizmaların ortaya çıkış sürecindeki eksik halkayı tamamlıyor olabilir” diyor. HER 10 CM ERKEN ÖLÜM OLASILIĞINI YÜZDE 11 ARTIRIYOR BELDEKI YAĞA DIKKAT Yeni bir araştırma, kilosu ne olursa olsun, bel çevresindeki aşırı yağlanmayla erken ölüm arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre, bel çevresindeki her 10 santimetrelik artış erken ölüm olasılığını yüzde 11 artırıyor. Bel çevresinde aşırı yağ birikiminin sağlığa zarar verebileceği, Tip 2 şeker hastalığı ve kalp rahatsızlıklarına yakalanma olasılığını artırabileceği biliniyor. Ancak kısa süre önce yapılan bir araştırma, kilosu ne olursa olsun, bel çevresindeki aşırı yağlanmayla erken ölüm arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koydu. 2.5 milyon kişinin 3 ile 24 yıl arasında izlendiği verileri içeren 72 çalışmayı gözden geçiren araştırmacılar, insanlarda doğal yağ birikiminin olduğu bölgelere odaklanarak, bu verileri belkalça oranı, beluyluk oranı ve bel ile kalça çevresi ölçüleriyle birlikte değerlendirdiler. Bulgular çarpıcı: Merkezi şişmanlık (karın çevresinde depolanan aşırı yağ), erken ölüm riskinin daha yüksek olmasıyla ilişkiliyken, daha büyük kalçalar ve uyluklardaki yağlanma daha düşük ölüm riski içeriyor. Vücut kitle endeksi Vücut kitle indeksi (BMI), insanların ağırlığını değerlendirmek için yaygın olarak kullanılan basit bir ölçü. Ancak yağı kastan ayırt etmediği ve vücut yağının nerede depolandığını bize söylemediği için güvenilirliği sıklıkla eleştiriliyor. Bu yüzden bu son araştırma son derece önemli. Araştırmaya göre, bel çevresindeki her 10 cm’lik artış, yüzde 11 daha yüksek ölüm riski ile ilişkilendirilirken belkalça oranı, belboy oranı ve bel uyluk oranında her 0.1 birimlik artış yaklaşık yüzde 20 daha yüksek riskle ilişkilendirildi. Ancak, beldeki yağlanmanın aksine, kalça ve uyluk çevresindeki artış, ölüm riskinin daha düşük olmasıyla ilişkilendirildi. Örneğin, kalça çevresindeki her 10 cm artış, tüm nedenlere bağlı ölüm riskinin yüzde 10 daha düşük olmasıyla ilişkilendirilirken, uyluk çevresindeki her 5 cm artış yüzde 18 daha düşük riskle ilişkilendirildi. Araştırmacılar, bu ilişkilerin vücut kitle indeksini hesapladıktan sonra önemli kaldığını belirtiyorlar, bu da genel obeziteden bağımsız olarak abdominal yağ birikiminin daha yüksek bir riskle ilişkili olduğunu gösteriyor. İç organlara karşı deri altı Bedenin biçimi yağın nerede toplandığına göre değişir. Örneğin, “elma biçimindeki” insanların bel çevresinde yağ birikimi daha fazladır ve genelde bu kişilerin organlarında da yağlanmaya tanık olunur. Bedenleri “armut biçiminde” olanların kalçaları genelde daha geniştir ve yağlanma derinin hemen altında olup, bedendeki yayılımı daha düzenlidir. Bu farklı yağ depoları farklı fizyolojik özelliklere ve gen ifadelerine sahiptirler. Deri altı yağının insüline daha dirençli olduğu ve bu nedenle Tip 2 şeker hastalığı açısından daha yüksek risk taşıdığı düşünülür. Bel çevresindeki yağlanma, kalça ve uyluklara kıyasla, stres hormonlarına tepki olarak kanda daha fazla trigliserit salımına neden olur. Kandaki yüksek trigliserit düzeyleriyle yüksek kalp hastalıkları riski arasında bir bağlantı vardır. İç organlardaki yağlanmanın deri altındaki yağlanmadan daha zararlı olduğuna inanılması bundandır. Bej hücreler... Öte yandan, kalça ve uyluktaki deri altı yağı kandaki trigliseritleri alıp güvenli bir biçimde depolamayı daha iyi başarabildiğinden, yağın kaslarda ve karaciğerde birikip hastalığa yol açmasını önleyebilir. Deri altı yağ dokusu, yağların yakılmasında uzmanlaşmış “bej” hücrelerini bile oluşturabilir. Bu yüzden deri altı yağının daha güvenli olduğuna, dahası, metabolik hastalıklara karşı koruyucu bir etki yarattığına inanılır. Kimi insanlarda deri altı yağ depoları (ya da yeni yağ hücreleri üretme yetisi) başkalarından daha kısa sürede tükenir. Bu da, daha az güvenli iç organ depolarında daha fazla miktarda yağın birikmesi anlamına gelir. 10 MADDEDE DİJİTAL KÜLTÜR TANOL TÜRKOĞLU TEKNOLOJİDE EN ETKİLİ 10 ÇİNLİ 1. Jack Ma (Alibaba) 2. Ren Zhengfei (Huawei) 3. Pony Ma Huateng (Tengent) 4. Zhang Yiming (ByteDanceTikTok) 5. Lei Jun (Xiaomi) 6. Wang Xing (MeituanDianping) 7. Daniel ZhangYong (Alibaba) 8. Yang Yuanqing (Lenovo) 9. Li Yanhong (Baidu) 10. Ding Lei (NetEase) Kaynak: FortuneChina.com Aşı karşıtlığının KISA TARIHI Tüm dünya koronovirüse karşı etkili aşı bekleyişinde. Hatta aşı karşıtları bile. Aslında aşı karşıtlığı çok eskilere uzanıyor. Örneğin 1800 yılında Avrupa’da çiçek aşısına karşı büyük bir aşı kampanyası başlatıldığında da aşı karşıtları harekete geçmişti. Oysa o tarihlerde sadece Avusturya’da 3 binin üzerinde kişi çiçeğe yakalanmıştı ve aralarında çok sayıda çocuk da vardı. Üç çocuğunu çiçek hastalığı yüzünden kaybeden imparatoriçe Maria Theresia’nın kendisi de aynı hastalığa yakalanmıştı. İngiliz doktor Edward Jenner 18. yüzyılın sonlarında sığır çiçeği aşısını buldu. İnekler, insanlar için tehlikesi olmayan bir tür çiçek hastalığına yakalanıyorlardı. Sığır çiçeği hastalığı insanlara bulaştığında bu kişiler hastalığın daha ağır bir biçimi olan “insan çiçek hastalığına” karşı bağışıklık kazanıyorlardı. 1800 yılında böylece insanlara ilk aşılar yapılmaya başlandı ve gayet başarılı sonuçlar elde edildi. Fakat aşı karşıtları en başından itibaren harekete geçtiler. Örneğin filozof Immanuel Kant bile aşı maddesiyle insanlara, hayvansal karakterlerin aktarıldığını iddia ediyordu. Din adamları dahi aşıyı eleştiriyor, insanlara yapılan aşıyla Tanrısal düzene karşı gelindiğini söylüyorlardı. Hatta Avrupa’da 1876 yılında aşı karşıtlarının düzenli olarak yayımlandığı bir dergileri çıktı ortaya. 1901 yılında ise aşı karşıtı doktorlar bir dernek kurdular. Öte yandan devletler halkı çeşitli yöntemlerle aşılanmaları için motive etmeye çalışıyorlardı. Ordu mensuplarının, suçluların, okul çocuklarının ve yetimlerin aşı olmaları zorunluydu. Ebelerden ise hamileleri aşı olmaya teşvik etmeleri isteniyordu. Okul çocuklarının aşılanmamaları durumunda para cezası verilirken, aşıyı teşvik eden doktorlar ödüllendiriliyordu. Fakat çiçek hastalığı buna rağmen dünya genelinde görülmeye devam etti. Araştırmacılar bundan hastalığın gerilemesi durumunda, aşılamada gevşemeye gidilmiş olmasını sorumlu tutuyorlar. Dünya Sağlık Organizasyonu 1980 yılında nihayet çiçek virüsünün dünya genelinde aşıyla ortadan kaldırılan ilk hastalık olduğunu açıklayacaktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle