16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 17 KASIM 2020 SALI [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER sokamayan... Yeterince grip aşısı ithal edemeyen... Kent merkezlerindeki yerleşik hastaneleri kapatan... İktidarın... Şehir hastaneleri konusunCovid19 sürecinde şehir hastaneleri daki harcamaları insanı şaşırtıyor! Sağlık Bakanlığı 2021 yılı bütçesi geçen yıla oranla yaklaşık yüzde 31.8 arttı ama şehir Koronavirüsle mücadelede başarılı olamayan... Açıkladığı resmi sayılarla kamuoyuna güven veremeyen... Meslek örgütleri ve Sivil Toplum Kuruluşlarıyla işbirliği yapmayan... CHP’li belediyelerin COVID19’la mücadele çabalarını açıkça engelleyen, fonlarına el koyan, kaynaklarını kısıtlayan... Maske dağıtamayan ve satın alınmasını dahi bir süre engelleyerek iyice krize yol açan... Ülkede genel bir karantinayı uygulamaya hastanelerine ödenecek kira ve hizmet bedeli geçen yıla göre yüzde 57’lik bir artış ile 16.3 milyar dolara yükseldi. Geçen yıl şehir hastaneleri için ayrılan bütçe Bakanlık bütçesinin yüzde 17.7’sini oluştururken, bu yıl yüzde 21.1’e yükseldi. HHH CHP Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin; “Söz konusu rant olunca Bakanlık sınır tanımıyor” diyerek harcamaları eleştirdi: “Sağlık Bakanlığı bütçesi bu yıl yaklaşık 19 milyar lira artarak 77 milyar 615 milyon lira oldu. Bütçede ciddi bir artışa gidilmesine rağmen, şehir hastanelerinin kullanım ve hizmet bedelleri olarak ayrılan 16 milyar 391 milyon lira, Bakanlık bütçesinin yüzde 21’inden fazlasını oluşturuyor. Bu rakamlardan bir kez daha anlıyoruz ki şehir hastaneleri, bütçenin büyük bir kısmını tek başına işgal ediyor. Bu hastaneler için harcanan bu yüksek meblağlar, Covid19 sürecini hızla yaşadığımız bu dönemde sağlanması gereken birçok sağlık hizmetinin gelecekte aksamasına yol açacaktır.” “2020 yılında şehir hastanelerinin kira bedelleri için ayrılan miktar 5 milyar 615 milyon liraydı. Bu sene bu rakam tam yüzde 77.6’lık artışla 9 milyar 977 milyon liraya yükseldi. Şehir hastanelerinin kira bedellerinin yapılan sözleşmeler gereği döviz üzerinden olması nedeniyle şehir hastanelerinin kira maliyetleri her geçen yıl neredeyse iki kat artıyor. Hizmet bedelleri incelendiğinde ise bu kalemde yapılan ödemelerin Türk Lirası cinsinden olması, artışın kira bedellerine göre daha az oranda olmasına neden oluyor. Geçen yıl hizmet bedeli için 4 milyar 799 milyon lira ayrılırken bu miktar 2021 yılı bütçesinde yüzde 33.6 oranında artışla 6 milyar 414 milyon liraya yükselmiştir.” HHH Şehir hastanelerinin yüksek maliyetlerinin en büyük sebebi döviz üzerinden 25 yıllık süreyle yapılan sözleşmeler. Milletvekili Şahin, 2019’un ağustos ayında verdiği kanun teklifini hatırlattı: “Şehir hastaneleri için ilk yapılması gereken, sözleşmelerin derhal Türk Lirası üzerinden yeniden düzenlenmesidir. Ardından bu hastaneler bedelleri şirketlere ödenerek kamulaştırılmalı ve halkımızın üzerindeki bu mali yük alınmalıdır.” HHH Sevgili okurlarım, görüldüğü gibi iktidar, bu ekonomik iflas sırasında bile Şehir Hastaneleri aracılığıyla istediklerine, üstelik de döviz üzerinden para aktarmayı sürdürüyor. Sonra da Merkez Bankası Başkanı’nı ve Hazine ve Maliye Bakanı damadı görevden alıp ekonomik ve hukuki reformdan söz ediyor! MEMLEKETTEN MANZARALAR PROF.DR. COŞKUN ÖZDEMIR Ülkemizde 4.5 milyon işsiz var. 3.5 milyon vatandaşın evinin elektrik borcunu ödeyemediği açıklandı. Milyonlarca yurttaşın kredi kartı borcu var. Yurdumuzda yılda üç bin kişi intihar ediyor. Aile boyu intihar haberlerini duyuyoruz. Öte yandan her gün, yürek yakan şehit haberleri alıyoruz. Bin liranın altında emekli maaşı alanlar var. Bir bölümü bin liraya yükseltildi. Bir çayla bir simidi zor ödeyecek bu insanlar, nasıl ve neyle geçinecekler? 2350 liraya çıkarılan asgari ücretle çalışanlar, yurdumuzda çalışanların büyük çoğunluğu. Geride bıraktığımız 2019 yılında 479 kadın cinayeti işlendi. Bu alanda rakipsiz dünya birincisiyiz. Şili’de kadınların o renkli ve danslı isyanlarını gıpta ile izledik. Orada bir yılda 41 cinayet olmuş. Sigara tüketimi ve cep telefonu kullanımında şampiyonlar arasındayız. İstanbul’da bir hastane çetesi, sahte hasta raporlarını kullanarak çok sayıda kişiyi malulen emekli yapmış. Bu sahte emeklilik şirketi, yaklaşık 700 bin kişiyi hilekârlıkla emekli yapmış. Sorunlar saymakla da yazmakla da bitmiyor. Sözcü yazarları FETÖ’cülükten mahkum edildi. Gerekçe ise “aynı algıyı paylaşmak”mış. Bu mantığa göre mesela siz dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyorsanız ve FETÖ’cüler de dünya yuvarlaktır derse siz FETÖ’cüsünüz. Çünkü aynı algıyı yapmış olursunuz. FETÖ ile mücadele sürecinin bu biçimde sulandırılmasına yine en çok FETÖ’cüler seviniyordur. Sayın Bakan Mehmet Nuri Ersoy 1144 define arama izni verildiğini bildirmiş. Peki, neden 1144? Çünkü bu rakam manevi âlemlerden mesaj veriyor. 1144 melek var, bu onların sayısı. Define arayışlarının sonucu sıfır. Görüyor musunuz bakanın ermişliğini(!) Bir başbakan yardımcısı da Tıbbi Nebevi Enstitüleri kurulacağını müjdelemişti. Bu enstitüler peygamber efendimizin hadislerinde ipuçları bulunan tedavileri araştıracaktı. Galiba bu enstitülerin kuruluşu gecikti ama o enstitüler yoksa bile sülük var, kupa var. Bu arada bir yenilik(!), şeri hükümler Resmi Gazete’de yer aldı. Şu sıralarda faiz için fetva veren Diyanet İşleri Başkanlığı, nişanlıların el ele tutuşmasını günah sayıyor. Cumhurbaşkanımızın Güvenlik Başdanışmanı, Mehdi gelecek diye hazırlık yapıyoruz diyen dini bütün bir emekli general şeriat doğrultusunda girişimlerde bulundu. “Keşke Yunan kazansaydı, saltanat ve hilafet devam ederdi” diyen bir dinci, Saray’a davet edildi. “10 Kasımlarda Anıtkabir’e gideceğinize kenefe gidin” diyen bu kişinin cenaze töreninde AKP milletvekilleri onu Türk bayrağına sararak defnettiler. İnanılır gibi değil ama T.C. vatandaşlığının 250 bin dolara satışa çıkarıldığını okuyorum. Ben 90 yaşında, çok şey yaşamış bir piri fani olarak sık sık yineliyorum. Gerici dönüşüm, Büyük Atatürk’ten sonra, 40’lı yıllarda başladı. Türkiye’nin toprak ağaları, kafa dengi politikacılarla işbirliği içinde Amerika’nın desteğini alarak eğitime ağır bir darbe vurdular. Hasan Âli Yücel, Hakkı Tonguç dışlandı. Köy Enstitüleri ve Halkevleri kapatıldı. Halkımız aydınlanmacı bir eğitimden yoksun bırakıldı. 50’lerden sonra hiçbir iktidar o eşsiz devrimcinin yolunu izlememiştir. İşte bunca yıl sonra demokrasimizin nereye vardığı ortada. Resul Tosun ve AKP yandaşları 17 yıldır halk bize oy veriyor diye öğünüyor ama 40’lardan bugüne süregelen büyük ihaneti görmezden geliyorlar. Peki, Türkiye’nin cehaletten uzak okumuşları, diplomalıları ne rol oynadı diye soracak olursanız... Onlar sol adına ya da liberalizm adına derin birer militarizm karşıtları olarak İslamcılarla işbirliği yapıp, Atatürk’ü küçümseyip Kemalizmi suçladılar. Kullanım süreleri bitince demokrasi umdukları aynı iktidar, onları kullanıp attı, bir kısmını da hapislere koydu. Saydığımız tüm sorunların çözümü ise bellidir: Yeniden Atatürk’e dönmek, onun Aydınlanma devrimlerine yönelmek....
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle