15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 1 KASIM 2020 PAZAR HABER Siyasi enkaz Siz hiç bu ülkede varlıklıların yaşadığı binaların kâğıt gibi yıkıldığını duydunuz mu? Ben duymadım. İnsan ya da hayvan, kim olursa olsun hiçbir canlının, depremde bina altında kalmasını elbette istemem! Bu soruyu sormamın nedeni, sadece bir gerçeğin altını çizmek: Koronavirüs gibi deprem de en çok yoksulları vuruyor! En çürük binalar, yoksul mahallelerde pıtrak gibi çoğalıyor! Doldurma zeminlerin üzerinde, eksik malzeme ve kötü mühendislikle inşa edilen ucuz yapılar, yoksulların mezarı oluyor... Seçimler yapılıyor; bakanlar ve belediye yönetimleri değişiyor ama deprem açısından riskli bölgelerde gereken çalışmalar yapılmıyor. Deprem kırıkları sürekli hareketleniyor ama iktidar bir türlü harekete geçmiyor! Her depremden sonra medyada günlerce yayın yapılıyor, bilim insanları durumun vahametini anlatıyor ama her defasında aynı facia görüntüleri yaşanıyor. Ve bütün bunlar olurken iktidar, deprem için topladığı vergilerin ne olduğu sorusuna yanıt vermiyor! Deprem vergileri ne oldu? Bu yıl başında, 24 Ocak 2020’de Elazığ’da meydana gelen depremden sonra Kızılay Başkanı’nın sosyal medyada paylaştığı mesajı hatırlıyor musunuz? “Kızılay destekleriniz için Deprem yazın, 2868’e SMS yollayın, 10 TL katkıda bulunun. Dilediğiniz kadar gönderebilirsiniz. Gün dayanışma günü” yazmış ve sonrasında tepkiler üzerine silmişti. Yüz binlerce kişinin “Deprem vergileri ne oldu” sorusuna hâlâ yanıt verilmedi. Oysa 20 yılı aşkın bir süredir toplanan bu vergi kapsamında, sadece 20042018 arasında halkın cebinden 60.6 milyar TL çıktı. Peki, bu paralar ne oldu? Okullar, hastaneler, adliyeler, kamu binaları depreme dayanıklı hale getirildi mi? Deprem vergileri bu işler için harcanmadıysa nereye gitti? Deprem bölgelerinde yapılar sağlamlaştırılmazsa bundan sonra neler olacağı açık değil mi? Uygun olmayan zeminlerde inşa edilen çürük ve kaçak yapıların yıkılacağı ve altlarında daha çok canın kalacağı belli değil mi? Ne kader ne de fıtrat! Bu yılın başında Doğu Anadolu’daki yıkıcı depremden sonra AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malatya’da konuşmuş ve “Biz her şeyden önce Müslümanız, kadere inanırız. Sabrımız imanımızın bir gereği” demişti. Her defasında enkazlar altında can kaybı yaşanırken, bu felaketler “kader” denilerek geçiştirilecek mi? Ya da birçok insan gibi “Şu 2020 bir bitse artık!” diyerek bunun uğursuz bir yıl olduğuna mı inanılacak? Yaşanan felaketlerin uğursuzlukla, kaderle, fıtratla ilgisi yok. İnsanların, aymazlığıyla, ihmalkârlığıyla ve akılsızlığıyla ilgisi var. Üçkâğıtçı müteahhitlerin ve mühendislerin ahlaksızlığıyla ilgisi var. İnşaat ve gecekondu mafyasının hırsızlığıyla ilgisi var. Yerel ve merkezi iktidarın kötü yönetimi ile ilgisi var. Siyasi rant ve yağmacılık ile ilgisi var. İnsan hayatının bu ülkedeki ucuzluğuyla ilgisi var. Kapitalizmin dayattığı kâr hırsıyla ilgisi var. Bilim karşıtlığı ile ilgisi var! Bunlar düzelmediği sürece... Bu ülke bir an önce dincilikten akılcılığa geçmediği sürece... Çarpık kentleşme sona ermediği sürece... Kentsel dönüşüm acilen yapılmadığı sürece... İmar rantı sona ermediği sürece... Deprem değil ama binalar öldürmeye devam edecek. Çürük binalar en çok da yoksullara mezar olacak. Çok açık ki bu ülkede siyasi bir enkaz var ve halk bu enkaz altında eziliyor! İzmir Bayraklı’ya varır varmaz depremin etkisini tüm bölgede hissetmeye başlıyorsunuz. Çevrenize baktığınızda yıkılan binaların enkazlarını ve hasarlı binalardaki çatlakları görebiliyorsunuz. Ambulanslar, arama kurtarma ekipleri, güvenlik HAZAL OCAK güçleri ve enkaz altındaki yakınlarından dört gözle haber bekleyenler... 8 katlı Rıza Bey ve Emrah Apartmanı yıkılan binalardan ikisi. Yakınlarını nefeslerini tutup bekleyen yurttaşlar Rıza Bey Apartmanı’nın enkazı önünde birbirlerine sarılıyor. Kimisi ağabeyinin enkazdan çıkarılmasını bekleyen eşini battaniyeye sarıyor, kimisi de çay, çorba dağıtıyor. Hepsinin acısı da beklediği umutlu haber de aynı. ‘Tarifsiz bir acı’ Enkazın altından ağabeyinin çıkarılmasını bekleyen kadın başlıyor anlatmaya: “Annem komşuya çay içmeye gitmiş. Öyle kurtulmuş. Hepimiz orada olabilirdik. Tarifsiz bir acı...” İkiz çocuklarının enkazdan çıkarılması için dua eden çift ise çocuklarının oyuncak bebeğine sımsıkı sarılıyor. Anne bize dönerek “İkiz çocuklarım ve yeğenlerim içeride. Annem de başlarındaydı” diyor ve ekipler her el İzmir’de en acı bekleyiş İzmirliler geceyi dışarıda geçirdi. kaldırdığında umutla sesleniyor. 15 yaşındaki İnci Okan’ın okul arkadaşları da geceyi enkazın başında geçiriyor. “Deprem çok kötüydü. Ev çok kötü sallandı. Evdeki hayvanlarımız kaçışmaya başladı. Çok korktum. İnci içeriden mesaj atmış babasına. İyiymiş” diye anlatıyorlar. Bu konuşmadan saatler sonra da İnci köpeği Fıstık’la birlikte enkazdan kurtuluyor. İnci enkazdan çıkarılırken dedesi kalabalığı yarıp “İnci’yi gördünüz mü? O benim torunum. İyi miydi” diye soruyor. İyi olduğunu öğrenince mutluluğu gözlerine yansıyor. Emrah Apartmanı’na doğru yürüyüşe geçiyoruz. Burada da durum pek farklı değil, umutlu bekleyiş sürüyor. Bir genç ellerini ısırarak ağlamaya başlıyor. Apartman yerlebir olmuş. Marmaris’ten gelen Elif Çelik Durmaz kardeşi Nebahat Haktanır ve eşi Halil Haktanır’ın enkaz altında kaldığını belirterek şöyle devam ediyor: “Ben Marmaris’teydim, annemle kuzenlerimin yanına gitmiştim. Deprem olunca, ‘Mutlaka bir şey oldu’ dedim aradım, ulaşılamıyor. Zaten hâlâ ulaşılamıyor. Ben çok kötü oldum. Saatlerce telefon ediyorum. Bina 30 senelik. Baksanıza şimdi moloz yığını. Tuzla buz olmuş. 1 ay önce geldiler. Koronavirüsten korktukları için evden çıkmıyorlardı. Kardeşim bize geldiğinde Türk sanat müziği söylerdi. Çok acı bir şey. Yıllar önce de teyzem torununu, gelinini depremde İzmit’te kaybetti. Her daireden 2 kişi ölmüştü. Burada da kardeşimin yan komşuları yok. Üst katta orta bire giden bir çocuk varmış o da yok...” Kurtarma çalışmalarına katılan madenciler ve uzmanlar ilk izlenimlerini Cumhuriyet’e anlattı: Beton değil adeta çamur HAZAL OCAK Manisa’nın Soma ilçesinde yaklaşık 20 gündür tazminatları için eylem yapan madencilerin oluşturduğu arama kurtarma ekibi önceki gün deprem bölgesine gelerek çalışmalara katıldı. Enkaz bölgesinden ilk izlenimlerini gazetemizle paylaşan Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu, depremler konusunda bir gönüllülük geçmişi olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Göçük konusunda deneyimli madenciler olduğu için hemen organize olduk. Atlayıp geldik. Madenciler de istekli geldi. Aşina olduğumuz bir tablo. 1999 yılına göre müdahalede hız artmış. Kaotik tablo da hızla aşıldı. Madenci arkadaşlar da şaşıra şaşıra çalıştılar. Çekiçle bile vurunca kolon toz oluyor. Dağılıyor. Tost olmuş bina. Etraftaki insanlar 5 saniye içerisinde binanın çöktüğünü söylüyorlar. Hızla çökmüş bina. İçeridekilere refleks gösterme şansı da bırakmamış bina. Üzücü tabii. Binanın niteliklerini görünce yapı da zemin de sıkıntılı. Burada hem binayı yapanlar hem de burayı inşaatta açanlar bu ölümden sorumlu olmaları lazım. Bunlara dair öfke hissediyorum.” Deprem bölgesinde incelemelerde bulunan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Aykut Akdemir çoğu binanın depremde Bayraklı bölgesinde yıkıldığına dikkat çekerek buranın da 1980’lerde imara açıldığını, daha önce Bornova’nın tarla alanı olduğunu söyledi. Akdemir “Şu an olduğumuz yer normalde bamya tarlası ya da mandalina bahçesiydi. Bölgedeki birçok bina deprem yönetmeliği olmamasından ve çok sık değişmesinden ötürü depreme uygun yapılmamış. Hatta 34 yıllık binalarda bile ciddi hasarlar var” dedi. Akdemir sözlerini şöyle sürdürdü: “25 kişilik ekiple 4 grup oluşturduk. Enkazın olduğu yerleri ve hasarlı binaları kayıt altına aldık. Oldukça fazla ağır hasarlı bina var. Yıkılan binaların yapı kullanım izinleri var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın acilen hasarlı ve hasarlı olmayan binaları tespit etmesi gerekiyor. Sokakta kalan yurttaşlarımızın hayatını normalleştirmeye ihtiyaç var” ifadelerini kullandı. İMAR AFFI REKORU İzmir’de 2018 yılındaki “İmar Barışı”na rekor düzeyde başvuru oldu. Toplam 811 bin 453 başvurunun yapıldığı İzmir, nüfusa oranlandığında Türkiye’nin en yüksek kaçak yapı başvurusu yapılan kenti durumunda. Somalı madenciler depremi duyar duymaz İzmir’e koştu. Yıkılmaları sürpriz değil Gazetemizle alandan ilk izlenimlerini paylaşan İnşaat Mühendisleri Odası’ndan Şerif Günay gördüklerinin hiç şaşırtıcı olmadığını belirterek “Bu binaların yıkılması hiç sürpriz değil çünkü beton değil, çamur gibi bir malzeme. Yapımlarıyla ilgili ciddi hatalar var. Zeminle ilgili sıkıntılar var. Bunları üst üste koyduğunuzda yıkılması çok normal. Zaten 15 – 17 tane bina yıkılmış, bunun haricinde bizim gözlediğimiz çok fazla sayıda yıkılmaya çok yakın binalar var” dedi. ‘Uygulama hatası’ Mimarlar Odası Yönetim Kurulu üyesi Yelda Tuna ise bölgenin ağır hasarlı olduğunu vurgulayarak özetle şöyle konuştu: “Üzücü durum binaların bazılarının çok ağır hasarlı olup ama hemen yanındaki binanın hasarlı olmaması... Bunların proje aşamasından itibaren incelenmesi lazım. Uygulama hataları olduğunu düşünüyoruz. Rıza Bey Apartmanı’na baktığınızda arkasındakiler ya da yanındakiler ayakta duruyor. Yıkılmayan ama hasar gören bina sayısı çok. Kendi binalarımıza giderken bile arada hasarlı binalar gördük. Projelendirme ve uygulama sürecinde hatalar var mı bakılması lazım. Kontrol inşaatlarda çok önemli. Devletimiz bu kontrolü sistemli ve düzgün bir hale getirmeli.” l İZMİR Uzmanlar, binaların neden yıkıldığının sorgulanması gerektiğini söyledi ‘80 kilometre uzaktaysa cinayettir’ İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz: “Bu bölgenin karakteristiği depremin süpriz olmadığını gösteriyor. Asıl süpriz 80 kilometre uzaklıktaki bir yerde binaların yıkılmasıdır. Bu deprem, bu bölgede olabilecek en büyük depremdir. Tarihsel geçmişinde de bu böyledir. Yaşanan en büyük depremler 7.1, 7.2 civarındadır. Ayrıca yaşanan deprem Marmara Bölgesi’nde bir depremi tetiklemez. Olsa olma Samos Adası’nın kuzeyini tetikler. Önemli olan ve sorgulanması gereken bu yapıların neden yıkıldığıdır. Deprem doğal bir olaydır. 80 kilometre uzakta olan bir depremde yapıların yıkılması bir cinayettir.” İstanbul uyarısı Prof. Dr. Oğuz Gündoğdu: “Marmara Bölgesi’ndeki fay hattını çok iyi biliyoruz. Ancak bu denizdeki fay hattını pek bilmiyoruz. Ancak tarihsel verilere baktığımızda bu deprem başka bir depremin habercisi olamaz. Zaten yaşanan 6.9’luk deprem oldukça büyük bir deprem. Artçı sarsıntılar ise halen devam ediyor. Aynı şiddette bir deprem İstanbul’a daha büyük zarar verir. İzmir’de yıkılan binalar eski yapılardı. İstanbul’da ise depreme dair hiçbir şey yapılmadı. Kentsel dönüşüm diye bir şey uygulanmadı. Bu açıdan baktığımızda İstanbul için böyle bir deprem çok kötü sonuçlar doğurur. Geçen yıl İstanbul’da yaşanan 5.8’lik depremde dahi çok sayıda okulun yeniden yapılmasına karar verildi.” ‘Büyüğü olmaz’ Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan: “Depremi İzmir, Bayraklı, Alaybey, Karşıyaka, Bostanlı Mavişehir, Çiğli 4 kat daha büyük duymuştur. Deprem odaBayraklı Demirkent Sitesi’nde ilk 3 katı çöken binada arama kurtarma çalışmaları sürdü. Çökme ihtimaline karşın bina vinçlerle desteklendi. ğındaki yamulma 2 metre 36 santimdir. Depremden çıkan enerji yaklaşık 40 atom bombası gücündedir. En güvenli yer olarak Yamanlar Dağı davranmıştır. Bu büyüklükte ya da daha büyük deprem olmaz. Deniz içinde oluşan kırık boyu yaklaşık 74 kilometredir. Son 2 bin 500 yıl içinde bu bölgede bu büyüklükteki depremlerin sayısı yaklaşık 17 tanedir.” l İSTANBUL/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle