28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 1 KASIM 2020 PAZAR HABER/YORUM Belleğimdeki deprem Sevgili dostlarım, ben pazar günü yayımlanan yazımı cuma günü yazar bitiririm. Bu hafta da öyle yapmıştım, “Gerçek inatçıdır ve acıtır” başlıklı bir yazıydı ama İzmir depremi her şeyi değiştirdi. Televizyona, telefona bakmamaya çalışıyorum. Amacım gerçeğin acısından, karamsarlığından uzaklaşmak. Bunun için çok basit bir nedenim var. Depremin soğuk yüzünü, ölümü bir an için unutmak istiyorum. Zamanı ve ne yapacağı önceden kestirilemeyen bir güç hayatımızı yönetiyor. Onu yenmenin tek bir yolu var. Belleğin sunacağı güzelliklere sığınmak ve gülebilmek. İşte ben bugün bunu deniyorum. Kendi seçtiğim, kendime ait bir sanal dünyada dolaşmaya çıkıyorum. Önce o garip, denizden gelecek oğullarını, sevgililerini bekleyen üç kadın heykeli gelip beni buluyor. O heykel, Değirmendere’de deniz kıyısında duruyordu. Her gün ufuklara bakan üç kadın birbirlerine sokulmuş denizi gözlüyordu. Deniz uysal ve sessizdi. Sonra deniz büyük bir öfkeyle kabardı ve birbirlerine sokulmuş bekleyen üç kadın heykelini kendi içine çekti. Şimdi denizde öylece duruyorlar. Sadece başları suyun üstünde ve yaşadığımız büyük felaketlere rağmen ayakta kalabilmenin, soluk alabilmenin mümkün olabileceğini dosta düşmana sessizce fısıldıyorlar. O da ne, soğukkanlılığıyla hepimizin toparlayıcısı bir arkadaşım telefonda bir yandan ağlıyor bir yandan pınar suları kadar şen bir Değirmendere’nin sesle “Yeğenim burada” diyor. üç kadın heyke “Burada!” Ne olduğunu ilk anda li artık yok, deniz anlamıyorum. Arkadaşımın bir ağonları bizden aldı. layan bir gülen sesi garibime gidiyor. O da durumun farkına varıyor ve başlıyor anlatmaya. Bolu’da lisede okuyan yeğeni, birdenbire halasını özleyip otobüse atlayıp İstanbul’a gelmiş ve bir sürpriz yapmış. Geldiği gece hep birlikte sofranın başına oturup gelecekten konuşmuşlar, liseyi bitirince neler yapacağından söz etmiş küçük yeğen. Sonra birden Düzce depremini öğrenmişler ve Bolu’da okulunun yıkıldığını duymuş genç liseli. Bir süre ailecek suskun, birbirlerine bakıp durmuşlar. Sonra telefonlara sarılmışlar. Ertesi gün arkadaşım bana telefon ettiğinde olayın şaşkınlığını hâlâ üstünden atamamıştı, yeğeni yanı başında mı diye gece boyunca kontrol etmişti. Şimdi de onu çarşıya çıkarıyordu, bu korkunç şoku atlatması için istediği her marka pantolonu, her marka spor ayakkabıyı alacaktı. Alışveriş sonrası bana telefon ettiler. Hiçbir şey alamamışlar. Küçük yeğen, “Bu ıvır zıvıra para harcamayalım hala” demiş. “Sen bu parayı bana ver, sonra beni bir otobüse bindir, ben memlekete gideyim. Dayanamıyorum, her yerde arkadaşlarımın sesini duyuyorum, her yerde onların yüzünü görüyorum. Hadi hemen beni bir otobüse bindir.” Evet, küçük yeğen koşarcasına memleketine gitti. Belleğim sürekli Sevgili Eftel’in “Richter ölçeği” yaşlı iki bayan komşusunu ve maceralarını aklıma getiriyor. Efendim Eftel, İzmit’te yaşıyor. Yıkılmayan semtlerden birinde alt katta bir evi var. Büyük depremde üst katlarda oturan iki yaşlı bayan komşusunu çay içmeleri ve sakinleşmeleri için evine davet ediyor. Ediş o ediş, iki yaşlı bayan o günden beri evi terk etmiyor. Ve bütün gün oturup az sonra olacak sarsıntıyı bekliyorlar. Ve anında sarsıntının derecesini söylüyorlar. Bu nedenden bu iki yaşlı bayana hep birlikte “Richter ölçekleri” diyoruz. Eftel, bayanlar için evin hemen yanı başında bir çadır kurdu ama nafile, bayanlar Eftel’in çok güvenli birinci katından çıkmıyor ve Eftel, kendi evinde banyo yapmak için bayanlardan izin istiyor. Bu arada Eftel’in ev sahibi mahkemeye başvurmuş, “Kiracım evimi başkalarına kiralayıp menfaat sağlıyor” diye. Yaşadığımız son depremden sonra neler olacak bilmiyorum. Ama Eftel’in kendini yakında yurtdışına atacağını biliyorum. Mesleği için çok önemli bir fırsat eline geçti. Richter ölçeklerine evini bırakıp o Londra’ya uçacak. Bu arada İzmit depremi sonrası uluslararası bir sivil toplum örgütünde iki yıl gönüllü psikolog olarak çalışan kızımın anlattığı bir hikâye de gelip beni buluyor. Kızım bir gün eve sevinçten çıldırmış bir halde geliyor: “Ne var ne oldu?” O bana sarılıp “Anne, Melahat Teyze’yi nihayet banyoya soktum!” diye çığlık atıyor. Olay şu: Kızım altı aydır depreme banyoda yakalanan, bu nedenle banyoya giremeyen bir hastasını nihayet banyoya sokmayı başarmış. Sevincin nedeni bu. Ne yaparsam yapayım gerçek inatçı ya kendini belli ediyor. Bu ülke bir deprem ülkesi ve hemen herkesin depreme dair bir hikâyesi var. Kimilerinki daha acı. Ama deprem değil, malzemesi çürük bina öldürür. Bir de dostlarım, şu devletliler, insanlar canlarıyla uğraşırken çorba dağıtmaya, fotoğraf çektirmeye çalışmıyorlar mı? Bütün cinlerim başıma toplanıyor. 1 KASIM 2020 SAYI: 34721 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 06:02 07:28 12:53 15:40 18:07 19:28 Ankara 05:46 07:11 12:37 15:27 17:54 19:13 İzmir 06:08 07:31 13:00 15:53 18:19 19:37 Büyük Britanya, 1960’lı yıllarda Hint Okyanusu’ndaki askeri varlığını “Aden’in doğusu”na kaydırıyor ve bölgedeki jandarmalık nöbetini ABD’ye devrediyordu. Amerikalılar, yüzyılın sonunda dünyanın en büyük ve en gizli askeri üssü olarak adlandırılacak yeri seçtiler ve istediler İngilizlerden: Diego Garcia! Büyük Britanya, “Hay hay” dedi müttefik ve halefine: “Bastır parayı, kirala adayı!” 1966’da, 44 kilometrekarelik Diego Garcia Adası resmi kontrata göre İngilizler tarafından Amerikalılara 50 yıllığına “ödünç” veriliyor, kullanım süresi 20 yıl daha uzatılabilir diye de not düşülüyordu. Büyük Britanya’nın adayı Amerikalılara 11 milyon dolar karşılığında kiraladığı ancak 1975’te ortaya çıkacaktı. Kontrat imzalanırken başka sorunlar vardı çözülmesi gereken. Kiralık adada 2 bin kadar yerli yaşıyordu. Zamanın ABD Donanma Komutanı Amiral Elmo Zumwalt, üstlerini “Adada komünist propagandanın etkisinde kalabilecek bir nüfus istemiyorum. Siyasal sorun yaratabilir...” diye uyarmıştı. Bir de Chagos takımadalarına ait bir mercan atolü olan Diego Garcia, siyasal coğrafyada Mauritius’a bağlıydı ve Mauritius, İngiliz toprağı olmasına karşın o yıllarda giderek artan “bağımsızlık” rüzgârlarıyla dalgalanıyordu. Emperyalist ironi Kiracı ABD, ev sahibi İngiltere’ye iki şart koştu: Adayı boş teslim istiyordu, bir. Mauritius’la ilişkisi kesilecekti, iki. Kiralık işgal “No problem!” dedi İngilizler. Önce ikinci problemi çözdüler. Diego Garcia atolünün idari aidiyeti, BM’nin muhalefetine rağmen Mauritius’tan alınıp yine İngiltere’ye ait yepyeni bir oluşuma bağlandı: British Indian Ocean Territory (BIOT). Kalmıştı birinci problem, adanın boş teslimi. Adanın sahibi ve kiracısı anlaşarak, sorunu çözmek yerine “ortadan kaldırmaya” karar verdiler. Diego Garcia yerlileri de tüm Chagos takımada halkları gibi 18. yüzyılda Avrupalı sömürgeciler tarafından Afrika ve Madagaskar’dan hindistancevizi tarımında çalıştırılmak üzere zorla getirilip yerleştirilmişlerdi. İngiliz Sömürge Bakanlığı’ndan Patrick Wright, Lordlar Kamarası kürsüsünden sorunun kökten çözümünü şu sözlerle müjdeledi: “Diego Garcia’nın boşaltılmasında taviz verilmeyecektir. Adada, henüz komiteler halinde örgütlenmeyen martılar dışında hiçbir nüfusa tahammül edilmeyecektir. Zaten kadın hakları da martı haklarını kapsamamaktadır (İngiliz nüktesi). Ne yazık ki halen bu adada kuşlar dışında birkaç Tarzan ve bazı Cuma’lar da yaşamakta olup kökenleri meçhul bu ahaliyi Mauritius Adası’na sürmek zor olmayacaktır!” Yalana dayalı tehcir ABD ve Büyük Britanya’nın yazılı, imzalı anlaşmasına dayanarak 20. yüzyılın “demokratik” devlet kararıyla yapılan tehcir, dört yıl sürecek ve 1971’de “başarıyla” tamamlanacaktı. BM konseyinde yapılan görüşmelerde, “ada ıssız” deniyordu, “ABD’ye üs olarak verilecek Diego Garcia meskun değil!” Atol sakinlerinin kimliklerine el konuldu ve adada yerli bir halkın varlığını kanıtlayacak tüm belgeler yok edildi, nüfus ve şecere kayıtları silindi. Önce, Mauritius başkenti Port Louis’ye “turistik gezi” yapmaları için bedava bilet dağıtıldı. Gidenlere dönüş izni verilmedi! Diego Garcia’da hastane yoktu, adadaki hastalar Port Louis’ye tedaviye gönderildiler, ancak iyileştiklerinde “döndürülmediler”. İngilizler, bedava turistik geziye çıkmayı reddeden ve hasta olmayan Diego Garcia’lıların telefonunu, elektriğini kesmiş; temiz su vermiyor, ilaçtan ve gıdadan mahrum ediyordu. 23 Ocak 1971’de 9 Amerikan denizcisi, “arazi taraması” için Diego Garcia’ya “indirildi”. 20 Mart’ta US Navy’ye bağlı 160 asker daha geldi ve telsiz istasyonu kurmaya başladı. İşte o zaman, Port Louis’ye “turistik gezi” yapmayan, hastalanmayan adalılar, silah tehdidiyle evlerinden çıkarılıp sahilde bekleyen İngiliz yük gemisine bindirildiler. Kasaplık hayvan sürüsü gibi Port Louis ile Diego Garcia atolünün arası, beş günlük deniz yolculuğuydu. Kasaplık hayvan naklinden daha kötü koşullarda, yüzlerce insanın üst üste yığıldığı ambarlarından Port Louis Limanı’na “boşaltılan” bazı Chagos’luların cesedi varabildi sürgün yerine. Bu cesetlerin sayısı hiç bilinemedi. İngiltere, hem Diego Garcia’daki idari yetkisine son verdiği hem de halkını sürgün olarak gönderdiği Mauritius Adası yönetimine bu acı reçeteyi, 1968’de Mauritius’un bağımsızlığını tanıyarak yutturdu. Tehcir ettiği Diego Garcia halkını kabul etmesi için de yeni devlete 4.5 milyon Avro’ya eşdeğer ekonomik yardımda bulundu. ABD’nin Diego Garcia kira kontratı, 2016’da yirmi yıllığına uzatıldı. 2017’de Londra Yüksek Mahkemesi Chagos’lulara eve dönüş hakkı tanıdı, BM de Mauritius’un atoldeki egemenlik mücadelesine hak verdi. Ama 3 milyar dolarlık yatırımla adayı en büyük askeri üssü yapıp özellikle 11 Eylül sonrası denizaşırı saldırılarda ve bazı teröristleri sorgulamakta kullanan ABD’nin kira kontratı; şansa bakın ki bu kararlardan bir yıl önce 20 yıllığına uzatılmıştı. Emperyalizm işgalcidir. Satılık ya da kiralık fark etmez, girdiği yer onundur. Türkiye Cumhuriyeti’nin 97. yılı kutlu ve varlığı ölümsüz olsun. 11. ayın 1’i bugün. Zaten bu 2020 hepyek gelmiş bir yıl! ama arkadaş olamamıştık. O da maliye bölümündeydi. Bir sınıf üsteydi. Doğuştan sosGeçmişe sünger, geleceğe yal mesafeye yatkın olanlartespih çekerek yaşamak da “Dün dandı. Biz yatılı okuduğudündür, bugün bugün!” diyerek muz okulun önünde Kızılay siyaset yapmak da mümkün. dolmuşu beklerken o Opel Elbette matem tutmak da. arabasıyla önümüzden geSiyaset ve saadet... H Tarih: 1 Kasım 1922. Büçip Kennedy Caddesi’ndeki apartman dairesine giderdi. yük Millet Meclisi’nin, dünyaOkuldaki sağ sol bir derneğe ya saltanatın kaldırıldığını ilan gönderiyorsun! bulaşmadığı biliniyordu. Ama etmesinin yıldönümündeyiz. Mazlumu nedir ezmede, ezdir yakın arkadaşlarına siyasete atılıp İktidardan çıt yok. mede mânâ? bir gün mutlaka başbakan olacağıHerhalde, Reyiz’in şahsında yeni Zâlimleri adlin, hani öldürmenı anlattığını duyuyorduk. den kurulmakta olduğu için. di hâlâ Gazetecilik ile siyaset hele bir Artık yeniden kaldırıldığı günü Câni geziyor dipdiri... Can ver de “mekteptaşlık” sosyal mesafe bekleyeceğiz. mede mâsum dinlemiyor. H Suç başkasınındır da niçin başBir dış gezide anayasa sınavın(Sonraki 1 Kasım’lardan 1927’de kası mahkum? da Mümtaz Soysal’dan 10 aldığıkinde Gazi Mustafa Kemal 2. kez Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına nı övünerek anlatmıştı. Cumhurbaşkanı seçildi. 1928 yılının kandık; Ben de 9 aldığımı söyleyince “Bak 1 Kasımı’nda yeni Türk alfabesi ka Bir uykuya daldık ki cehennem 1 not ile başbakan olmayı kaçırdın!” bul edildi. Ertesi yılınkinde Atatürk, de uyandık diye gevrek bir kahkaha atmıştı. Nutuk’u TBMM’de okudu.) Mâdem ki, ey adli İlâhi yakacaktın... “Mesut olmak için başbakan olİktidar için bunların hiç önemi ol Yaksaydın a mel’unları... Tuttun mak şart değil!” demek aklımdan madı zaten. Bizimkisi sırf kayda ge bizi yaktın.” geçti. Ama artık gazeteci değil, çirmek. H milletvekili idim. Sustum. H Deprem, depmekten depreUzun yıllar gazeteci olarak izle2020 de zaten ziyadesiyle kayda mekten geliyor. miş, röportajlar yapmış, hakkında geçirilecek bir yıl olmayı sürdürüyor. Bu hafta 19. yılına giriyoruz; mil yazılar yazmıştım. Reyiz korkusunu bile sollayan ko letçe, ülkece depilip duruyoruz. Birikim ve yetenek bakımından ronavirüsle başlamıştık. Depilmenin, altyapısını “imar çok üstün özellikleri vardı. Hiç aşiÖlümler, sel felaketleri, zamlar, barışı” ile “kentsel dönüşüm” ile na olmadığı bir konuda önüne koişsizlik, yoksuluk ve depremlerle “denetimsizlik” ile iktidar hazır nulan birkaç sayfalık metne üçdevam ediyoruz. layıp duruyor. Örnek çok taze: beş dakika göz gezdirip mükemVe 21 yıl önceki “Gölcük 7.4 yet İzmir’de 811 bin kaçak yapı mel bir konuşma yapabiliyordu. medi mi”nin tekrarı pespayelikleriyle.. imar barışından yararlanmış. Ama kırk yılı aşan gözlem ve H Devlet 2 milyar 150 milyon TL hissiyatım kendisinin siyaseti ör“Halimizi takrire hicabımızın” ma kazanmış(!) neğin bir Demirel, Erbakan veni olacağını bilmiş gibi Mehmet Milletin kaybını açıklayan da ya Ecevit kadar aşkla şevkle yapAkif de zamanında bir ayet deste çıkar inşallah. madığı idi. ğin yardıma koşmuş zaten: “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleMesut Yılmaz Yine de sonuna kadar asılmaktan vazgeçmedi. Reyiz’in ri yüzünden, Anne babanın çocuğa isim koy Rizesi’nden 2007 yılında bağımsız bizi helâk eder misin, Allah’ım? ması, dilek ağacına çaput bağla olarak seçilip geldi. (A’râf 155) mak gibidir. Gül’ün dönemi bitiyordu. Hedefi Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok Mesut, saadet içinde anlamıCumhurbaşkanlığı’nda hemşerisine mu sabâhı? na geliyor. Yolunu göstermedikleri rakip olmaktı. Ama Reyiz anayasa Mahşerde mi bîçârelerin, yokiçin de Mesut Bey saadeti hep si değişikliği ile ipleri ele geçirdi. sa felâhı! yaset içinde arayanlardandı. H Nur istiyoruz... Sen bize yangın İstanbul’u terk edip siyasal bilSiyaset saadet getirmiyor. veriyorsun! giler fakültesine gitmesi bundanEbedi saadeti, ebedi liderlikte ‘Yandık!’ diyoruz... Boğmaya kan dı. O yıllarda (196970) tanımıştım arayanlara inşallah getirir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Ödüllü haberimize erişim engeli Muhabirimiz Seyhan Avşar’ın Metin Göktepe Gazetecilik Ödüllü haberine erişim engeli getirildi. Mahkeme, Avşar’a ödül verildiğine ilişkin haber hakkında da erişim engeli kararı verdi. Gazetemizde 13 Şubat 2020’de manşetten yayımlanan “FETÖ Dosyası Bir Köşkle Temizlendi” başlıklı haber, eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Özgür Taşdemir’in iktidara yakınlığıyla bilinen Çalık Holding yöneticilerinden Ahmet Taçyıldız hakkındaki FETÖ evrakını Boğaz manzaralı köşk karşılığında temizlediğini konu alıyordu. Söz konusu habere Ahmet Taçyıldız’ın avukatı Erdem Hacıpaşaoğlu’nun talebi üzerine Bakırköy 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 27 Ekim 2020 tarihli kararı ile erişim engeli getirildi. Ayrıca bu yılki Metin Göktepe Gazetecilik Ödülü’nün yazılı haber dalında bu haberle Seyhan Avşar’a verildiğine ilişkin habere erişim engeli kararı verildiği öğrenildi. Metin Göktepe Ödülleri jüri üyesi ve Evrensel gazetesi avukatı Kamil Tekin Sürek, “Ödül verdiğimiz haber objektif ve gazetecilik ilkelerine uygun yapılmış bir haberdi. Suçlama, lekeleme vs. durumu söz konusu değildi. Memur maaşının dışında bir geliri olmayan birinin Boğaz’da yalı alması zaten başlı başına bir haberdir” dedi. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şube Başkanı ve Metin Göktepe Ödülleri jürisinden Banu Tuna ise “Biz o ödülü Seyhan Avşar’a oybirliğiyle verdik. Erişim engeli kararı basın ve haber alma özgürlüğü adına utanç verici” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet Dargeçit davası için adalet çağrısı Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 814’üncüsünü düzenledi. Koronavirüs nedeniyle sosyal medya üzerinden yapılan eyleme anneler, 29 Ekim8 Kasım 1995 arasında Mardin Dargeçit’te gözaltına alınan ve daha sonra bir kuyuda işkence edilerek öldürülmüş vaziyette bulunan yurttaşların akıbetini sorarak 2 Kasım’da Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan Dargeçit davasının duruşmasına katılım çağrısı yaptı. Gözaltında kaybedilen Seyhan Doğan’ın ağabeyi Kadri Doğan, kardeşinin asker ve korucular tarafından gözaltına alındığını belirterek kendisinden bir daha haber alamadıklarını söyledi. Dargeçit’te gözaltına alınan Davut Altunkaynak (12), Seyhan Doğan (13), Nedim Akyön (16), Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Olcay (20), Abdurrahman Coşkun (21) ve Süleyman Seyhan’ın (57) işkence edilerek öldürüldükleri ortaya çıkmıştı. Olaydan 4 ay sonra Süleyman Seyhan’ın ailesine bilgi veren Uzman Çavuş Bilal Batırır da Dargeçit Jandarma Taburunda kaybedilmişti. l İSTANBUL/Cumhuriyet Fransa protesto edildi Fransız hiciv dergisi Charlie Hebdo’nun Hz. Muhammed’i hedef alan karikatürleri ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un sözleri protesto edildi. Fatih Saraçhane Parkı’nda bir araya gelen grup, “Resulullah’a yönelik Fransız küstahlığını lanetliyoruz”, “İfade özgürlüğü değil, İslam düşmanlığıdır” pankartları açtı. Grup adına konuşan ÖzgürDer Genel Başkanı Rıdvan Kaya, karikatür tartışması adındaki gündemin Macron özelinde tüm İslam düşmanı ve faşistlerin İslamla mücadelesi olduğunu söyledi. l Haber Merkezi Çöp konteynırında patlama İstanbul Ataşehir’de çöp konteynırında patlama meydana geldi. Fetih Mahallesi Eski Çiftlik Yolu Caddesi’nde dün saat 20.00’de, bir çöp konteynırında bilinmeyen bir sebeple patlama meydana geldi. Patlamanın şiddetiyle çevreye saçılan konteynırın parçaları park halindeki bir otomobilde hasar oluşturdu. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. Olay yerinde önlem alan polis, inceleme başlattı. l AA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle