22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 5 EKİM 2020 PAZARTESİ HABER/YORUM Doğubatı karşıtlığı kurgusu T ürkiye aslında, uygarlık tarihini “doğu” ve “batı” karşıtlığı üzerine kurmanın sancılarını yaşamaktadır. “Batı” düşmanlığı ve “doğu” hayranlığı ve buna bağlı olarak geliştirilen kurgular, sadece İslamcı kesimde değil, laik olduğunu savunan kesimlerde de oldukça yaygındır. Oysa uygarlık, belli bir dönemin, coğrafyanın ve etnik topluluğun tekelinde olan bir şey değildir. Uygarlık sürekli hareket halinde olan bir şeydir ve insana özgü bir oluşumdur. Uygarlığın doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi olmaz. Antik Mezopotamya, Mısır, Hindistan, Çin uygarlıklarını ve İslam dünyasındaki uygarlığı, antik Yunan, Roma ve Avrupa uygarlıklarıyla yarıştırmak saçmadır. Söz konusu uygarlıkların hepsi, bilim, felsefe, kültür, sanat, siyaset gibi alanlarda, insanlık tarihine önemli katkılarda bulunmuşlardır. HHH Söz konusu “batı” düşmanlığının ve “doğu” hayranlığının altında yatan şey, bir eziklik ve kompleks duygusundan başka bir şey değildir. İleri uygarlık seviyesi adına somut bir eser ortaya koyamayan topluluklar, bunu başaranları, yarattıkları kurgularla veya geçmişe yönelik hayallerle, küçümsemeye kalkmaktadırlar. Oysa yapılması gereken şey, batı, doğu, kuzey, güney fark etmeksizin, bütün uygarlıkların insanlığa katkılarını nesnel bir biçimde ortaya çıkarmak ve onun üzerinden ilerlemektir. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir topluluk, bilim, felsefe, sanat, kültür, siyaset, hukuk, demokrasi adına insanlık ve toplum için yararlı bir eser ortaya koyuyorsa, bunun hakkını vermek, bunu takdir etmek, buna saygı duymak ve olanaklıysa ortaya konan eseri aşmaya çalışmak gerekir. Dedikoduyla, söylentiyle, yalanla, kurgularla, din, mezhep ve etnik kimlik üzerine dayalı şovenist yaklaşımlarla uygarlık konusunda bir ilerleme sağlanamaz. HHH İslam dünyasında 9. ve 12. yüzyıllar arasında bilim ve felsefe alanında yaşanan gelişmeler de bu ilkel yaklaşımların aşılmasıyla olanaklı olmuştur. Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd, Razi, Harezmi gibi önemli bilim insanları ve filozoflar, antik Yunan felsefesinden ve biliminden etkilenmişler, antik Yunan dönemindeki kazanımları yok saymamışlar, aksine, onları anlamaya çalışmışlardır. Özellikle Platon ve Aristoteles, İslam dünyasındaki felsefenin ve bilimin esin kaynağı olmuştur. Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd, Razi, Harezmi, antik Yunan filozoflarını ve bilim insanlarını, “Bunlar Pers, Arap, Türkmen değil, bunlar Müslüman da değil, o zaman bunları bir kenara atalım” dememişlerdir. Platon’un ve Aristoteles’in eserleri Arapçaya ve Farsçaya çevrilmiş, İslam dünyasındaki filozoflar ve bilim insanları da bu eserler üzerinden çalışmalarını geliştirmişlerdir. 13. yüzyıldan itibaren İslam dünyasını esir alan, “Müslüman olmayan batılı gâvurdan uzak duralım” biçimindeki ilkel anlayış ve kendi kabuğuna çekilme tavrı, İslam dünyasının sonunu getirmiştir. O dönemden itibaren İslam dünyasında, bilim ve felsefe alanında hiçbir olumlu gelişme yaşanmamıştır. Bu nedenle İslam dünyası siyasi olarak da geri kalmıştır. Avrupa ise antik Yunan felsefesini ve bilimini, 15. yüzyıldan itibaren geliştirmeye başlamıştır. Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Herakleitos, Pitagoras, Sokrates, Platon, Aristoteles, Epikuros, Hippokrates, Herodotos, Eukleidos, Arkhimedes, Aristarkhos Hıristiyan değillerdi, Alman, Fransız, İngiliz de değillerdi, ancak Avrupalı aydınlar için yine de esin kaynağı oldular. Avrupa’daki Rönesans ve aydınlanma devrimleri bu sayede gerçekleşti. Felsefe ve bilim açısından bakıldığında, İslam dünyası ve Avrupa aynı kaynaktan beslenmiştir. O kaynak da ağırlıklı olarak antik Yunan’dır. Din açısından bakıldığında da, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam aynı coğrafyada, yani Ortadoğu’da ortaya çıkmışlardır. Ayrıca üç din de aynı Tanrı’ya inanmaktadır ve üç din de kozmoloji ve ahlak bağlamında aynı ilkeleri savunmaktadır. Buna rağmen doğu ve batı arasında bir karşıtlık yaratmak cehaletten kaynaklandığı gibi, emperyalizme hizmet etmektedir. Bunu anlamak için, yaşananlara bakmak yeterlidir. 5 EKİM 2020 SAYI: 34694 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 05:34 06:58 12:58 16:11 18:47 20:06 Ankara 05:19 06:42 12:42 15:56 18:32 19:50 İzmir 05:43 07:04 13:05 16:21 18:56 20:12 Bir kimsenin “aydın” kimliği düşünce tutarlılığı ile anlaşılır. Olayda bu biçimde ilerleyişinden söz ediyorum. Kürt siyasal aktörlerine lara, kişilere, kurumlara ve de bir anımsatma yapmadurumlara göre tavır demız gerekir. Bu memleket ğiştiren birinin fikrine güvenilmez. Bizdeki liberalAyrıntılar ancak laik cumhuriyet koşullarında bir arada yaşaKayyım lerin, alaycı biçimde, argo söylemle “liboş” diye anılmalarının nedeni, tutarlı dücumhuriyeti şünmekten uzak, çıkarcı tutumlarıyla topluma zarar ma olanağına kavuşacak. Kurucu öndere saygı duymak, onu liberallerin diliyle tartışmaktan vazgeçmek gerekir. Ortadoğu batakvermeleridir. Gerçek bir lilık, niye? Dinci, milliyetberalle tartışmak keyifli olameye gücümüz yetmez. Ancak çi, mezhepçi yığınlar birbilir belki, ancak bu türden “oy en azından kendi yurdumuzda birini boğuyor. Laik Cumhuriyenak” zeminde bulunan kimseyle ki, üstelik uzun zamana yayıl ti birlikte inşa etmeliyiz, demoktartışmak anlamsızdır. mış, yaralı bellek yaratmış so rasi ile taçlandırmalıyız ve elbetİlke deyince, bizde herkes runları çözmeliyiz. Kürt sorunu te sosyalizme kırmalıyız dümekendine özgü “demokrasi” tari eskiden salt memleketimize ait ni. Çiğ Atatürk tartışmalarının, fiyle, dar tabanından alkış alarak ti, şimdi uluslararası hale geldi, hele de nefretinin kime ne yavaziyeti idare ediyor. Demokra bu ürkütücüdür. Aynı zamanda rarı var? sinin asgari koşulu sandıktır el kalem oynatan herkes için de AKP “Müslüman Ümmet” bette, ancak örgütlü toplum, sınav vaktidir. “Kayyım” atama söylemiyle çözmek istedi Kürt basın ve ifade özgürlüğü, eşit larına ne diyorsunuz? Soru ya Sorunu’nu. Mümkün müdür 21. yarışma koşulu olmaksızın yapı lın, sadedir. yüzyılda bu? Olmadığı görüldü. lan seçimler olsa olsa tek adam İlk gençliğimden beri “Kürt Birbirini besleyen şoven milliyetdüzenine meşruiyet sağlar. Kal Sorunu” yakıcı halde tartışılır. çilikle de bu işler olmaz. Daha dı ki sandıkçı, çoğunlukçu de Açık söyleyelim, 12 Eylül darbe çok özgürlük, eşitlik, adalet, humokrasinin bile işlemediği gün sinin bıraktığı en ağır mirastır bu. kuk istemeliyiz. lerdeyiz. Sözü “kayyım” meselesine getireceğim. Kürt olmak Kürt seçmen çok zamandır, belki de siyasetini onaylamadığı dönemde bile HDP’ye oy veriyor. Çünkü kendini ifade edebilecek dar alanda, sadece HDP’yi sesi olarak algılıyor. Doğrusu bu siyasetin açmazıdır. Kürt seçmene başta sınıf sorunları olmak üzere, yoksulluk, işsizlik için çözümden söz etmek Yıllarca “kart kurt” diyerek alay edilen, işkence ile sindirilmeye çalışılan Kürt halkı, inatla ve ısrarla bir arada yaşama iradesi gösteriyor. Seçimlerde koydukları tavırla yazgıyı da büyük ölçüde etkiliyor Kürt seçmen. Demokrasinin güzel yanı budur. Kişi oy vererek, bir partiye üye olarak, sendikaya katılarak iktidarı etkileyeceğine inandığı müddetçe yurttaşlık bağı güçlenir. Atatürk’e saygı Çalınan irade Şunu düşünün: İmamoğlu’na oy verdiniz, kazandı ama kabul edilmedi sonuçlar. Ne hissettiniz? İradenize el konulduğunu düşündünüz değil mi? İşte Kürt halkı on yıllardır bu duyguyu yaşıyor. Kavramak güç olmasa gerek. Sözü Adorno ile bitireceğim, diyor ki: “Aydın için biraz olsun dayanışma gösterebilmenin tek yolu katı bir yalnızlıktır şimdi. Her türmümkün olmuyor. Bu insanlar Ben söze, tartışmaya, siyasete lü işbirliği, toplumsal katılma ve kırgın, sandığa gidip oy veriyor inancımı koruyorum. Ne olursa kaynaşmanın bütün insanca delar, seçimleri tanınmıyor. Sıra olsun, bu ülke aydını inatla mü ğeri, insanlık dışı koşulların sesdan bir insan için çok ama çok cadelesini sürdürüyor. Güç kav sizce onaylanmasını örten masağır bir durumdur bu. şaklardan dönüyoruz, baskı ar kedir yalnızca. İnsanların çektikEn kötü Meclis, en iyi silah tıyor, ifade özgürlüğü daralıyor. leri acılardır asıl paylaşılması gelı çatışmadan iyidir. Söz, yaAncak insan mücadele gücünü reken: Onların haz ve eğlencezı oldukça umut vardır. Dünya korumalıdır. Başka türlü yaşa lerine doğru atılmış en küçük nın, bölgemizin, ülkemizin bo mın anlamı kalmaz. Hamasetten adım, acılarının daha da şiddetğucu sorunları var. Hepsini çöz söz açmıyorum; insanlığın şu ya lenmesine yol açacaktır.” D TÜRKIYE’DEN ışişleri Bakanlığı, Fransa’nın “Ayrılıkçılıkla Mücadele“ yasa tasarısına ilişkin, “AnlaFRANSA’YA mı ‘barış’ olan yüce dinimizi ‘aydınlatma’ bahanesiyle yanlış ve çarpık yaklaşımlara koTEPKI: nu etmek hiç kimsenin haddine değil” tepkiKIMSENIN sini gösterdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, HADDINE DEĞIL 9 Aralık’ta Bakanlar Kurulu’na sunulacak olan “Ayrılıkçılıkla Mücadele” tasarısıyla Fransa’da “aydınlanmış bir İslam’ın oluşturulacağını” açıkladığı anımsatıldı. Tasarıya temel teşkil eden zihniyetin vahim sonuçları olabileceği belirtilen açıklamada, “‘Avrupa İslamı’, ‘Fransa İslamı’ gibi kavramlar ortaya atarak göçmen toplumları disiplin altına alabileceğini zannetmek insani ve hukuki mülahazaların aksi yönde hareket etmek anlamına gelmekte” denildi. l ANKARA/Cumhuriyet BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Rusya’da yaşayan ve “Abakanlar” da denen Türk soylu bir halk. 2/ Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr... Bir müzik parçasının dinleyicilerin isteği üzerine bir kez daha çalınması. 3/ Sanı... Osmanlı Devleti’nin Müslüman olmayan uyruklarına verilen ad. 4/ Ağrı Dağı’na verilen bir başka ad... Bir renk. 5/ Halk dilinde bademe verilen ad... “En sinsi bir gibidir geçmeyen zaman” (Y.K. Beyatlı). 6/ Bir ilimiz. 7/ Japon lirik dramı... Yapma, etme... Tellür elementinin simgesi. 8/ Tibet sığırı... Bir nota. 9/ Yemek odası. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Türkiye ile Ermenistan sınırında, “Aktaş” da denen bir göl. 2/ Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu... İnce dantel. 3/ Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek biçimde kullanma sanatı... 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 A Z I TMAK K 1 2 3 4 Z AR U L AMA I RGA T L EK T AFER İ N 2 3 5 MU T EME T E 4 6 AL REZERV 5 7 8 9 KAL İ TE ER MEN RE Z E KAK EVREN 6 7 8 Arnavutluk’un plaka kodu. 9 4/ Ender, seyrek... Karahindibanın sebze olarak yenen yaprakları. 5/ Çamurun biçimlendirilip yüksek sıcaklıklarda fırınlanmasıyla elde edilen çanak çömlek ya da duvar kaplaması. 6/ Bir gıda maddesi... Hindu tanrısal varlıkları içinde en yaygın olarak tapınılanlardan biri. 7/ Kalın ve kaba bir kumaş... Hayvanlara vurulan damga... Küçük mağara. 8/ Nefsin isteklerini kırma. 9/ Güzel ötüşlü bir kuş... Güzel kadın. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Ayrıntılar Huntington’ın kahvesi 1Ekim Dünya Kahve Günü nedeniyle ABD’nin ünlü Washington Post gazetesinde ilginç bir makale yayımlandı. Alan Mikhail imzalı, “Amerika’yı Değiştiren Osmanlı Sultanı: Amerika, Protestanlık ve kahvenin bir Müslüman tarihi var” başlıklı makalede şöyle deniyordu: “I. Selim döneminden 18. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisini sürükleyen unsurlardan biri de küresel kahve ticaretinin kontrolü idi. Aslında bu parlak kırmızı taneli bitkiyi ilk bulan Yemen seferi sırasında Sultan Selim’in ordusuydu. Osmanlılar bu taneleri nasıl içecek haline getirebileceklerini keşfettiler ve sadece kahve içmeye özgü mekânlar inşa ettiler. Biz Amerikalıların (ve tabii ki Starbucks’ın sahibi Howard Schultz’un) kahve dükkânları için Osmanlı Sultanı I. Selim’e teşekkür etmemiz gerekir.” Alan Mikhail’in Starbucks’la I. Selim arasında kurduğu bu tarihsel ilişki, uygarlığın sürekliliğine işaret etmesi bakımından önemlidir. Ülkelerin uygarlığı olmaz Uygarlık bir kavram olarak yanlış tanımlanmaktadır. Sözlüklerdeki “Bir ülkenin, bir toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşün, sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerinin tümü” şeklindeki uygarlık (medeniyet) tanımı, doğru değildir. Şundan: Ülkelerin, toplumların uygarlığı olmaz! Çoğu zaman yanlış kullanmaktayız ama “Batı uygarlığı” diye bir şey yoktur aslında. Tıpkı Grek uygarlığı, Roma uygarlığı, Osmanlı uygarlığı, İngiliz uygarlığı olmadığı gibi. Tıpkı Hıristiyan ya da İslam uygarlığı olmadığı gibi. Tıpkı kapitalist ya da sosyalist uygarlık olmadığı gibi… Ülkeler, toplumlar, dinler ya da sınıflar adına bir uygarlıktan değil, ancak bir kültürden söz edebiliriz. Batı kültürü, Alman kültürü, İslam kültürü, sosyalist kültür vb. Uygarlık tektir, toplamdır Uygarlık sözlüklerdeki tanımının aksine, tektir; insanlığın toplam havuzudur. Bu nedenle de bir ülke ya da dünya uygarlığından değil ama toplam bir insanlık uygarlığından, bir dünya uygarlığından bahsedebiliriz ancak. Çünkü uygarlık, insanın kullandığı ilk aletle başlayan süreçlerin toplamıdır; tarih boyunca birbirine eklemlenmesiyle gelişmesidir. Somut örnekleyecek olursak: Bugünkü en modern otomobilde, taşı yuvarlayarak taşımanın kolaylığını bulan insanın, atı evcilleştiren insanın, atın arkasına tekerlekli araba koyan insanın izleri vardır. Bugünkü en modern iş makinesinde, bitki köklerini çıkarmak için bir çubuk parçasını kullanan insanın izi vardır. Yani örneğin bugünkü uygarlığın gelişmiş otomobili, taşın yuvarlatılmasıyla başlayan tüm üretim ve alet tasarımı süreçlerinin hem sonucu hem de toplamıdır. O nedenle uygarlık tektir, süreçlerin sonucu ve toplamıdır. Uygarlık, uzun bir tren katarı gibidir. Tarihsel süreçler içinde vagonlar eklene eklene uzar. Lokomotife kimin kumanda ettiği değiştir sadece. Yani tarihin önceki bir kesitinde, atlı arabayı bulup üretimde ve savaşlarda kullananlar uygarlığın lokomotifiydi; şimdiki kesitinde de otomobilleri geliştirenler uygarlığın lokomotifidir. Medeniyetler Çatışması Uygarlıkları Doğu ve Batı diye ayırmak ya da her dine, her topluma özgü uygarlık olduğunu varsaymak, tarihi ve uygarlığı açıklamıyor ama egemen sınıfların siyasal hedeflerini açıklıyor. Emperyalist ABD’nin ideologlarından Samuel Huntington’ın Medeniyetler Çatışması kitabı en çok bilinenidir. Huntington’ın bu ünlü kitabının alt başlığı, esas hedefe de işaret etmektedir: “Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması.” Bu kitapta Huntington dünyayı Amerikan, Çin, Hindu, İslam, Ortodoks uygarlığı gibi çeşitli uygarlıklara ayırmıştır. Dünyayı bu uygarlıkların çarpışmasıyla açıklayan Huntington, aslında SSCB’nin dağılmasından sonraki Amerikan emperyalizmi saldırganlığına bir meşruiyet teorisi aramaktadır! Çünkü Batı uygarlığı diye ayrı bir uygarlık yoktur. “Batı uygarlığı” dedikleri, sanayi devrimiyle birlikte Batı’nın (önce Avrupa, sonra ABD) uygarlık lokomotifini kullanmaya başlaması sürecidir ama o lokomotifin arkasında kapitalist vagon olduğu gibi, Rönesans’a katkısı olan İslam vagonu da İslamın yararlandığı antik Yunan ve Mısır vagonu da onların yararlandığı Mezopotamya vagonları da vardır. Öte yandan “Batı’nın teknolojisini alalım ama kültürünü almayalım” gibi bir durum da olası değildir. Uçağı alan, uçağı uçuracak bilimi ve kültürü de almak zorundadır. “Muhafazakâr tavanın” bu yaklaşımı, Batı’nın en lüks makam araçlarını kullanmaya kılıf bulma ve bunu “muhafazakâr tabana” yutturma amacıyladır!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle