18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 28 EKİM 2020 ÇARŞAMBA [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ÖLÜMÜNÜN 100. YILINDA ‘LOZAN’IN BIR ÖNCÜSÜ’ Ahmet Selahattin Bey VECDI SEVIĞ GAZETECİ/YAZAR Mustafa Kemal Atatürk’ün “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ifadelerinin yer aldığı genelgeyi yayımlayacağı Amasya’ya geldiği 12 Haziran 1919 günü, İstanbul’da yayımlanan Vakit gazetesindeki bir makalede şöyle deniliyordu: “Türkler, nüfus bakımından yoğun bulundukları yerlerde tam bağımsız olmadıkça sükun ve rahat kurulamayacaktır.” Bu satırların yazarı Prof. Ahmet Selahattin Bey, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı gün İstanbul’da düzenlenen Fatih mitinginde de haykırıyordu: “Mademki dünyada bir Türk milleti vardır, mademki Türk milletinin de yüreğinde bugün gördüğümüz ateşli duygu vardır, bu günümüzü tehdit eden bütün felaketlere karşın geleceğimiz güvenlik altındadır.” ‘Kalem kullanan komutan’ Bir hafta sonra Mustafa Kemal Paşa da Havza’da kendisini ziyarete gelenlere “Hep beraber çalışacağız ve memleketi kurtaracağız. Zaten başka türlü hareket imkânı yoktur” mesajını verecekti. Ahmet Selahattin Bey, Anadolu’nun kurtuluşunu, Cumhuriyetin kuruluşunu göremeden, yüz yıl önce 1920’de, 42 yaşında hayata gözlerini yumdu. Lozan Konferansı’nın tutanaklarını Türkçe olarak hazırlayan Prof. Seha L. Meray’a göre “Lozan’ın bir öncüsü”, Mülkiye Mektebi’ni 1900 yılında bitiren döneminin uluslararası hukuk uzmanı, ölümüne kadar Osmanlı İmparatorluğu’na dayatılan güdümlü (manda/mandate) yönetimin kabul edilemeyeceği tezinin ısrarlı savunucusu olarak yazılar yayımladı. 20 Ocak 1920 tarihinde hayata gözlerini yuman Ahmet Selahattin Bey’in 1919 yılında Vakit gazetesinde yer alan yazıları Lozan görüşmeleri sürerken kitap haline getirilerek 1923’te İstanbul’da basıldı, daha sonra 1976 yılında Prof. Meray tarafından günümüz Türkçesi’yle Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı. Vakit gazetesi sahibi Mehmet Asım (Us), kitabın birinci baskısında “Memleketimizin namusunu silahla değil, fakat kalemle savunan bir komutan” nitelemesini yaptığı Ahmet Selahattin Bey, Prof. Meray için de “hak bildiği yolda yalnız da olsa başı dik, tökezlemeden, sözünü esirgemeden, ölümüne dek kişiAhmet Selahattin Bey; Mehmet Asım Us’a göre “Memleketimizin namusunu silahla değil, kalemle savunan bir komutan”, Prof. Meray için de “hak bildiği yolda yalnız da olsa başı dik, tökezlemeden, sözünü esirgemeden, ölümüne dek kişiliğini koruyarak yürümesini becermiş” bir kişiydi. liğini koruyarak yürümesini becermiş” bir kişiydi. Öngörülü bilim insanı Ölümünün yüz yıl sonra anısı birkaç makale içinde sıkışıp kalmış ve günümüzde adı neredeyse unutulmuş olan bu bilim insanı, son Padişah Vahdettin’in 26 Mayıs 1919’da toplantıya çağırdığı Saltanat Şurası’na katılmış, ardından 31 Mayıs günü Vakit gazetesindeki makalesinde Türkiye’nin geleceğine ilişkin görüşlerini açıklamıştı. 28 Nisan 1960’ta polis tarafından başından yaralanan İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar, hocası Ahmet Selahattin Bey’in Saltanat Şurası’nda, padişaha “Artık ‘Şurayı Saltanat’ toplamanın zamanı çoktan geçmiştir. Devir, ‘Şurayı Millet’ toplama devridir” dediğini aktarmaktadır. Ahmet Selahattin Bey’in, şura toplantısı ardından Vakit gazetesinde “Himaye ve Vekâlet Cereyanları” başlıklı 31 Mayıs tarihli makalesinde Seha L. Meray’ın günümüz Türkçesine uyarladığı biçimiyle şu görüşler yer alıyordu: “Altı yüzyılı geçen bir zamandan beri dünyanın üç kıtasında şimdikinin beş katı sınıra ve nüfusa eylemli olarak egemen bulunan ve bunları buyruğu altında tutan bir devletin bağımsızlığını, içimizden kim ve ne hakla fedaya ya da yeniden sınırlama ve kısıtlamaya istekli olabilir?” İlk Manda karşıtlarından Egemenlik hakkının parçalanma kabul etmeyeceği vurgulanan bu yazıda, “Bağımsızlık bir bütündür, ya vardır ya yoktur. Yoksa devletin kimliği sora ermiş, ortadan kalkmış demektir” fikrine vurgu yapılıyor ve “Çanakkale’yi savunanlara bu zillet (alçalış) yaraşmaz” deniliyordu. Ahmet Selahattin Bey, Saltanat Şurası’nda gündeme getirilen “eski dostlar” ve “yardım eli” düşüncelerine de karşı çıktığı makalesini şöyle tamamlıyordu: “Türkiye’nin bağımsızlığını yitirmesine varacak herhangi bir mandayı ve koruyuculuğu kendiliğimizden istemek şöyle dursun, bu yolda bir sözleşmeyi zorla bile imza etmektense, savaşanlar arasında hiçbir hukuksal bağ kurmayarak dünyada hazırlandığı sezilen ulusal devrimlerin, sosyal ve ekonomik kavgaların sonunda görünecek tanrısal adaletin ortaya çıkaracaklarını beklemek daha hayırlıdır.” Kurmay Albay İbrahim Muhittin Bey ve Asiye Hanım’ın oğlu Ahmet Selahattin Bey, 1878 yılında Üsküdar’da doğdu, Mülkiye’den mezun olduktan sonra kamuda görev yaptı. 1905 yılında hakkındaki jurnal nedeniyle gözaltına alındı, “münasebetsiz” bulunan kitaplarına el konuldu. Meşrutiyetin ilanından sonra kitaplarına kavuşmak için çaba harcadı, başarılı olamadı. Uyarılara kulak asmadı İstanbul Hukuk Fakültesi’nde 1908 yılında devletler hukuku dersleri vermeye başladı, 1910’da okul müdürü, bugünkü anılış biçimiyle fakülte dekanı oldu. 1918’de Eğitim Bakanlığı’nda üstlendiği Yükseköğretim Genel Müdürlüğü görevinden üniversite rektörü Salih Zeki Bey’in görüşleri nedeniyle işten uzaklaştırılması üzerine istifa etti. 1920 başında son Osmanlı Meclisi’ne seçildi. Oğlu yazar Haldun Taner’in anlatımıyla “alçakgönüllü, ihtirassız, tokgözlü, çalışkan ve üniversiteyi çok seven genç profesör” doktorunun “Yazarsan ölürsün, dinlen” uyarılarına kulak tıkayarak 20 Ocak 1920’de öldüğünde pantolonunun cebinden 75 kuruş, dosyalarının arasından “Heyeti Temsiliye namına Mustafa Kemal” imzalı milletvekilliğini kutlayan telgraf çıkmıştı. Geleceğin ışıklı kılavuzu Cenaze töreninde mezun olduğu okul adına konuşan öğrencilerinden Haşim Cevdet Efendi, “Kara matemli günler içinde geleceğin ışıklı kılavuzlarından birini daha yitirme felaketine tanık, mutsuz evlatlardan biri olarak” üzüntülerini aktardı. Haşim Cevdet (İşcan) Efendi, okuldan mezun olduktan sonra kaymakamlık ve valilik görevlerinde bulunacak, İstanbul Belediye Başkanlığı yapacaktı. İstanbul Saraçhane’de Haşim İşcan Geçidi’ne açılan sokaklardan birine adı ölümünden kısa bir süre sonra verilmemiş olsa Ahmet Selahattin Bey’i yüz yıl sonra anımsatacak birkaç makale ve bir kitap dışında belirtiye rastlanmayacaktı. Gelecek kuşakların ekosistem hakkı ALİ ÖZTUNÇ CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI KAHRAMANMARAŞ MILLETVEKILI İktidar, iklim krizi ile mücadeleyi kendi uhdesinde tuttukça, katılımcı ve şeffaf bir süreç işletmedikçe, bu sürece dair yaptıkları ya da yapacakları hiçbir plan ve programın uygulanma şansı yok. Son aylarda tüm dünyayı etkisi altına alan Covid19, çevreye bakış açısının bir kez daha değerlendirilmesine neden oldu. Kentlerdeki kalabalıklardan kaçan insanoğlu doğal bir hayatı tercih etmeye başladı. Avrupa Birliği’nden Birleşmiş Milletler’e pek çok kuruluş çevre konusunda yeni adımlar atıyor, daha radikal kararlar alıyor. Peki, ya Türkiye? Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, G20 Çevre Bakanları Toplantısı’nda iklim eylem planlarından söz etse de 12 Temmuz 2019’da açıklanan Karadeniz İklim Değişikliği Eylem Planı kapsamında hangi çalışmaların yapıldığından söz edemiyor. Oysa 22 Ağustos 2020’de Giresun’da yaşanan sel felaketi, Karadeniz İklim Eylem Planı’nın kâğıt üstünde kaldığını bir kez daha gösterdi. İktidar, iklim krizi ile mücadeleyi kendi uhdesinde tuttukça, katılımcı ve şeffaf bir süreç işletmedikçe, bu sürece dair yaptıkları ya da yapacakları hiçbir plan ve programın uygulanma şansı yok. Halihazırda sessiz sakin iklim yasası hazırlanmaya çalışılıyor. Ancak bu sürece sivil toplum, yurttaşlar, iklimin gerçek muhatapları, mağdurları ve siyasi partiler dahil edilmiyor. BM, AB gibi uluslararası oluşumlar iklim konusunda bir an önce harekete geçilmesi yönünde yeni çağrılarda bulunuyor. Biz ise her gün yeni bir maden sahası, yeni bir termik santral projesi için açıklama yapıyoruz. Mevcut durumda AKP iktidarı, uluslararası toplantılara yönelik bazı müktesebatlar oluştursa da içeride durum çok da öyle değil. CHP Doğa Hakları olarak, bu gerçekleri görerek, iklimi, canlı cansız tüm varlıkları, yaşamı, gelecek nesilleri görerek politikalar oluşturmaya çalışıyoruz. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, 37. olağan kurultayda açıkladığı İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde gelecek nesillerin ekosistem hakkının korunacağını ifade etti. Bakın CHP lideri ne diyor: “Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya teslim etmek için üzerimize düşen sorumluluğun bilincindeyiz. Canlı ve cansız varlıklar olarak bir ekosistemin parçasıyız. Sağlıklı işleyen bir ekosisteme sahip dünyaya doğma hakkı, henüz doğmamış olan nesillerin de hakkıdır. Sürdürülebilir yaşam anlayışı ışığında bu hak, anayasal güvence altına alınacaktır.” İklim kriziyle mücadele, iklimle uyumlu bir yaşam için tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi, toplumsal refahın ekonomik büyüme kapanından kurtarılması, enerji verimliliği, tarım, enerji ve sanayi sistemlerinin yerelleştirilmesi, yönetim süreçlerinin demokratikleştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, CHP Doğa Hakları olarak iklim için çağrıda bulunuyoruz: l Fosil yakıtlardan tamamen vazgeçilmeli, adil dönüşüm perspektifinde doğaya zarar vermeyen, doğa haklarını ihlal etmeyen bir yaklaşımla temiz, erişilebilir enerji kaynaklarına geçiş sağlamalıyız. l Paris Anlaşması’nı acilen TBMM gündemine getirerek yürürlüğe koymalıyız. l Agroekoloji temelinde gıda tedarik zinciri oluşturulmalı, mevcut tedarik ağları kısaltılmalı, kent tarımı yaygınlaştırılmalıdır. l İklim değişikliğine karşı tüm canlılar için en temel hak olan yaşam hakkını savunacak tarihsel sorumluluk ve iklim borcu prensiplerini içeren bir “İklim Yasası”nın yürürlüğe konulması için sivil inisiyatif ve sivil toplum örgütleriyle bir araya gelmeliyiz. l “İklim Yasası” kapsamında mevcut diğer yasal düzenlemeler yeniden ele alınarak “İklim Yasası”yla uyumlu hale getirmeliyiz. l İklim, coğrafya, kültür vb. özelliklerle uyumlu kent, ulaşım, konut, gıda, sanayi ve çalışma politikalarını uygulamaya geçirmeliyiz. l Kentsel yayılmayı önlemek ve sınırlandırmaya yönelik ön tedbirler almalı, kır ve kent ilişkisini eşitlik, iklim adaleti temelinde inşa ederek kentlerin su, gıda, enerji ve diğer ihtiyaçlarını ekosisteme, doğal alanlara zarar vermeden yerel ölçekte çözmeli; uzaktaki enerji kaynaklarına, suya, gıdaya ve malzemeye aşırı bağımlılığı terk etmeliyiz. İlk Mecl s’te kât p olarak görev alan Hıfzı Veldet Vel dedeoğlu tarafından günümüz Türkçes ne uyarlamış basım... 40 TL 24 TL Kurtuluş ç n çare arayan Mustafa Kemal ve arkadaşları... 6 Ay'ın nanılmaz olaylarla dolu nefes kesen öyküsü... 45 TL 27 TL “Kurtuluş Kuruluş” k tabının amacı, olaysal tar h n h kâye ed lmes , anlatılması değ l, arka plandak “g zl mantık” bağlarının öne çıkarılmasıdır. 40 TL 24 TL A. Şevket' n günces , bu ulusun yüreğ nde yanan bağımsızlık ateş n n sönmez, s l nmez İst klâl Madalyası'dır! 10 18 TL .80 TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle