18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] 11 28 EKİM 2020 ÇARŞAMBA TL, dolar karşısında yıl başından bu yana yüzde 37.7 değer kaybetti Dolar arşa yürüyor Hem ekonominin hem dış politikanın kötü yönetimi Türk Lirası’na değer üstüne değer kaybettiriyor. Dün dolar/TL 8.19’a, Avro/TL 9.69’a, gram altın ise 499 TL’ye çıkarak yeni rekorlar kırdı. Prof. Dr. Yalçın Karatepe, TL’deki her erimenin toplumu yoksullaştırdığına dikkat çekti. Dün sabah yeni rekoruna 8.16 ile başlayan dolar/TL kuru, Hazine ve tan jeopolitik endişelere bir de hüküKaratepe, “Söz konusu politikalar Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sa metin ülke içinde ve dışında izlediği devam ederse ekonominin düze çıkma at 16.00’daki yabancı ya politikaların piyasada yarattığı tedir olasılığı yok. Kur arttıkça toplumun tırımcılarla toplantısı ginlik eklenince, kurdaki artış durdu geniş bir kesimi yoksullaşıyor” dedi. sonrası 8.1985’e ulaştı. rulamıyor. Yurtiçi piyasalarda bugün Avro/TL kurunun ise sa Merkez Bankası’nın açıklayacağı enfGAMZE BAL bah saatlerindeki rekoru 9.64 iken, Albayrak’ın toplantısı sonrası hızla yükselerek 9.6899’a çıktı. Bir rekor da altından geldi. Gram altın 499 TL ile tarihi zirvesine ulaştı. ‘Yoksullaşıyoruz’ lasyon raporu bekleniyor. 1 GÜVEN KALMADI: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yalçın Karatepe, kurdaki artışta aslolanın Türkiye’nin ekonomik göstergeleri olduğunu vurguladı. Karatepe, bu Piyasada yakından izlenen göstergeleri şöyle sıraladı: “Mergelişmeler arasında ABD kez Bankası’nın brüt rezervleriseçimleri, Brexit, tüm dünnin son bir yılda yüzde 42 azalyada artan Covid19 vakaması, güçlü döviz talebi varken ları, AB ile tansiyonun yenidöviz arzının artmaması, yüksek den artması endişesi, Azerenflasyon, cari işlemler dengesibaycanErmenistan gerilinin bozulmaya devam etmesi, yami ve S400 hava sabancıların Türkiye’den kaçvunma sistemleması, kredi derecelendirri konusunda deme kuruluşlarının nerevam eden süreç deyse batık sayılabileöne çıkıyor. ArYalçın Karatepe cek notlar vermesi.” 2 YABANCI KAÇIYOR: Ekonomistler, somut ekonomi politikalarına ihtiyaç varken, “yönetimin hamasi söylemlerinin” var olan endişeleri körüklediğini, bunun da yatırımcıları kaçırdığına dikkat çekiyor. Örneğin Berat Albayrak’ın dün Citibank tarafından düzenlenen yatırımcı görüşmelerinde, dünyanın en önemli küresel şirketlerine “bu dönemde küresel şirketlerin Türkiye gibi yabancı şirketlere karşı tarafsız, şoklara dirençli, güvenilir, dinamik ortaklara ihtiyacı var” mesajı vermesi bunlardan biri. Ekonomistlere göre, hem yerli hem yabancı yatırımcılar Albayrak’ın sözlerini destekleyecek ekonomik gösterge bulamadığı için bu söylemlere inanmıyor ve Türkiye’den çıkmaya devam ediyor. Yatırımcıyı kaçıran etkenlerden biri de geçen hafta Merkez Bankası’nın PPK toplantısı sonrası yaşanmıştı. Piyasada, politika faizinin 175 baz puan artması şeklinde yoğun bir beklenti varken, Merkez politik faizini değiştirmedi. Bankacılar Türkiye’den aralıksız çıkış yapan yabancı yatırımcıların PPK sonrasında beklenen faiz artışıyla, ülkedeki pozisyonlarını yeniden gözden geçirebileceğini düşünüyorlardı. Ancak faizin sabit kalması sonrası bunun tam aksi oldu. Yabancı yatırımcılar TCMB’nin politikaları ve piyasa beklentilerini yönetebilme kabiliyeti sorguluyor. 3 DIŞ POLİTİKA VURUYOR: TL’deki değer kaybı üzerinde etkili unsurların arasına son günlerde AB ve ABD ile gerilimin artabileceği endişeleri de eklendi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hafta sonu ABD’ye “yaptırımın neyse geç kalma, yap” söylemi ardından önceki gün de “Fransız mallarını boykot edin” çağrısı da piyasaları rahatsız ediyor. ABD seçimlerini Türkiye’ye ağır yaptırımlardan yana olan Joe Biden’in kazanma ihtimalinin artması, yurtiçinde piyasaları endişelendiren konulardan biri. Fransa’ya boykot çağrısı ise Avrupa’ya yapılan ihracatta sıkıntı olabileceği endişesi yarattı. YÜZDE 5 AZALDI Rezervlerdeki erime sürüyor Merkez Bankası’nın (TCMB) resmi rezerv varlıkları, bir önceki aya göre yüzde 4.9 azalarak 79.7 milyar dolara geriledi. TCMB, eylül ayına ilişkin Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi verisini paylaştı. Bu dönemdi alt kalemler itibarıyla, döviz varlıkları bir önceki aya göre yüzde 6.3 azalarak 36.3 milyar dolara, altın cinsinden rezerv varlıkları da yüzde 3.7 azalarak 41.8 milyar dolara indi. Vadesine 1 yıl veya daha az kalmış Merkezi Yönetim ve Merkez Bankası’nın önceden belirlenmiş döviz çıkışları bir önceki aya göre yüzde 0.3 artarak 25.7 milyar dolar oldu. l Ekonomi Servisi 2021 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, Resmi Gazete’de yayımlandı KÖİ’nin gözü ‘piyasa’da SABANCI ÜNİVERSİTESİ İlk fahri doktoru Jan Nahum oldu Sabancı Üniversitesi, ilk fahri doktor unvanını Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi ve Hexagon Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Jan Nahum’a verdi. Eğitim camiası, sanayi dünyası ve akademisanayi işbirliğine özel katkılarından dolayı fahri doktor seçilen Jan Nahum, diplomasını Güler Sabancı’dan aldı. Sabancı, “20 yılda birçok ilke imza attık ve bu ilklerde hep çok titiz davrandık. İlk fahri doktoramızda da aynı titizliği gösterdik” dedi. l Ekonomi Servisi İMECE’DEN ÇAĞRI Girişimciye yeni destek programı Atölye, S360 ve Zorlu Holding’in kurucu ortakları arasında yer aldığı sosyal inovasyon platformu “imece”nin, sosyal girişimlere verdiği desteği büyüttüğü açıklandı. imece Direktörü Mustafa Özer, “Destek Programı”nı ileri seviye girişimler için etki hızlandırıcısı programına dönüştürdüklerini söyledi. Özer, “Toplumsal ve ekolojik fayda üreten büyüme aşamasındaki girişimleri hızlandırmayı amaçlıyoruz” dedi. Yeni programa başvurular 15 Kasım’a kadar devam edecek. l Ekonomi Servisi Cumhurbaşkanlığı’nın 2021 yılı ile ilgili yıllık programında sermaye piyasalarını yakından ilgilendiren düzenlemelere de yer veriliyor. Bunlar arasında halka arzını kolaylaştıracak vergisel teşvikler ve elektronik çek ve bono ortamı gibi düzenlemeler öne çıktı: 4 Şirketlerin halka arzını kolaylaştıracak vergisel teşvikler için yasal düzenlemeye yönelik teknik çalışmalar yapılacak. Bunlardan biri kamusal ve özel nitelikli varlık ve projelere dayalı ortaklık temelli menkul kıymet enstrümanlarının geliştirilmesi. 4 Kamuözel işbirliği (KÖİ) projelerinin finansmanında krediyle birlikte sermaye piyasaları da kullanılacak. Bunun için bu projelerin finansmanında tahvil ihracı gibi alternatif sermaye piyasası araçlarının da borç üstlenimine tabi olacağı yönünde bilgilendirme yapılacak. 4 Daha önce uygulaması ertelenen “Bankalarda İyi Ücretlendirme Uygulamalarına İlişkin Rehber” hükümlerinde Avrupa Bankacılık Otoritesi ve BIS dokümanları ve uluslararası örnekler incelenerek gerekli revizyonlar yapılacak. Aynı zamanda “Kredi Tahsis ve İzleme Uygulama Rehberi” de hazırlanacak. Merkez’den dijital para 4 Elektronik Çek ve Bono kanununun kabulü sonrası ikincil mevzuat yürürlüğe konacak. 4 Blokzincir tabanlı dijital Merkez Bankası parası uygulamaya konulacak. Bu başlık altında anlık ödeme sisteminin yaygınlaştırılmasına yönelik katma servislerin geliştirilmesi kapsamında TR karekod ile ödeme akışları hizmete geçirilecek. Böylelikle “Merkez Bankası Sayısal Parası” projesinin konumlanmasına yönelik karar alınacak. ‘Aktif rasyosu’nda gevşeme sürüyor Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), aktif rasyosu (AR) hesaplanmasına yurtiçi bankaların yurtiçindeki diğer bankalara kullandırdıkları 1 yıldan uzun vadeli yabancı para ve sendikasyon kredilerinin eklenmesine karar verdi. Uygulama 1 Kasım’da başlıyor. Böylece özel bankaları daha fazla kredi vermeye zorlamak için 1 Mayıs’ta yürürlüğe giren düzenlemede, beşinci kez değişiklik yapıldı. Her ay sonu itibarıyla AR’nin o aya ilişkin aylık ortalamasının mevduat bankaları için yüzde 90’ın, katılım bankaları için yüzde 70’in altına düşmemesi gerekiyor. l Ekonomi Servisi YAPI KREDI NAKDI VE GAYRI NAKDI KREDILERINI YILLIK BAZDA YÜZDE 24 ARTIRDI Ekonomiye 384 milyar TL kaynak SADECE ‘CIGNA’ OLDU Cigna Global ve QNB Finansbank tarafından kurulan Cigna Finans, yoluna ‘CIGNA’ adıyla devam edecek. CIGNA Sağlık Hayat ve Emeklilik Genel Müdürü Pınar Kuriş, “Hayat ve emekliliğin yanı sıra yakın zamanda uluslararası düzeyde sahip olduğumuz tecrübe ile sağlık sigortacılığı alanına da giriyoruz. Faaliyet alanlarımızı çeşitlendirerek daha fazla müşterinin ihtiyacına cevap verme fırsatı bulacağız” dedi. l Ekonomi Servisi Yapı Kredi’nin, eylül sonu itibarıyla nakdi ve gayri nakdi kredilerini yıllık bazda yüzde 24 artırarak, Türkiye ekonomisine 384.4 milyar TL kaynak sağladığı açıklandı. Verilen bilgiye göre bankanın nakdi kredi hacmi yüzde 27 artışla 283 milyar liraya çıkarken, konsolide aktif büyüklüğü 492.5 milyar TL, mevduat hacmi yüzde 23 artışla 263.5 milyar TL oldu. Banka yılın ilk 9 ayında ise 4 milyar 315 milyon lira net kâr elde etti. Bankanın sermaye yeterlilik rasyosu ise (geçici regülasyon katkısı dikkate alınmadığında) yüzde 16.7 oldu. Pandemi nedeniyle zorlu geçen ilk 9 ayda da ülke ekonomisine değer katmayı sürdürdüklerini belirten Yapı Kredi Üst Yöneticisi Gökhan Erün, şunları anlattı: “İşletme ve KOBİ’lerimizin çek ödemelerinin finansmanına destek olmak için KGF (Kredi Garanti Fonu) tarafından çıkarılan Çek Ödeme Destek Paketi ve yine kira, maaş gibi sabit giderlerinin finansmanına yönelik OPEX Kredi Destek Paketi’nde lider bankalar arasında yer alarak, bu dönemde müşterilerimizi desteklemeye devam ettik. Bu kapsamda, yılın ilk 9 ayında 8 milyar liralık kaynak sağladık.” lEkonomi Servisi Gökhan Erün Cumhuriyetin 97. yılında sanayileşme sorunumuz “Son dönemin en kritik yapısal reformu hayata geçti. Cumhurbaşkanımızın başkanlığında Sanayileşme İcra Komitesi’ni kuruyoruz. Ekonomi tarihimizde böyle bir vizyon ilk defa hayata geçmiş olacak. Bu komitede, sanayimize seviye atlatacak ve ülkemizi geleceğe hazırlayacak kararlar, ilgili bakanlıklarla birlikte alınacak. (...) Uzun vadeli kamu alımlarını destekleyebileceğiz, böylece sanayide ölçek oluşumunu teşvik edeceğiz. Finansman, gümrük, çevre, altyapı, lojistik ve enerji gibi alanlarda kurumlar arası koordinasyonu hızlandırıp yatırımcının önünü çok net görmesini sağlayacağız. Tedarik zincirlerindeki kritik ürünlerin yerlileşmesini teşvik edip yurtiçi üretim çeşitliliğini zenginleştireceğiz.” Yukarıdaki sözler, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın 14 Ekim tarihinde Dünya Standartlar Günü vesilesiyle yapmış olduğu konuşmada müjdelenmişti. Sanayi İcra Komitesi Türk sanayiine yön verebilir mi? Türkiye’nin, birçok gelişmekte olan çevre ekonomisiyle birlikte yaşamakta olduğu, olgunlaşmamış sanayisizleşme tehdidine çare olabilir mi? Türkiye, Sayın Bakanı’nın ifadesiyle “Elektrikli otomobiller, akıllı şehirler, akıllı şebekeler, büyük veri, nesnelerin interneti, yapay zekâ ve veri merkezlerinin sürdürülebilirliği gibi çok kritik alanlarda...” çağımızın gerekli dönüşümlerini yakalayabilir mi? Özellikle, neoliberal hiperküreselleşme ve piyasa fetişizminin koşullandırmaları altında, Türkiye uluslararası yeni işbölümünün meta zincirleri kümesinde kendisi için biçilmiş olan taşeronlaştırılmış sanayiye dayalı ucuz işgücü ve ithalata dayalı tüketim deposu olma işlevini kırıp atabilecek mi? 1980 sonrası Türkiye’nin yaşadığı dönüşümler bu sorulara olumlu yanıt vermemizi güçleştiriyor. Örneğin, Dayanışma Meclisi’nin “Yeni Bir Cumhuriyet’e Doğru: Sanayi Kalkınma Raporu” (http://dayanismameclisi.org/) başlıklı çalışması bize sanayileşme önündeki kısıt ve koşullandırmaları teker teker şu sözlerle hatırlatmakta: “Ülkemizde yaklaşık olarak 40 yıldır sürdürülen neoliberal politikalar Türkiye’yi düşük büyüme batağına saplamış ve bütünüyle dışa bağımlı hale getirmiştir. Bugün Türkiye ekonomisi, ithalata bağımlı hale gelmiş tarımıyla, uluslararası işbölümünde düşük ücret yüksek sömürü oranlarıyla, taşeronluk işlevi gören sanayisiyle, güvencesiz ve örgütsüz istihdamın damgasını vurduğu hizmetler sektörüyle, doğal ve kültürel varlıkların talanı üzerinde büyüyen yapısıyla tükenmiş bir görünüm arz etmektedir.” “Neoliberal tutuculuğun finansal serbestleşme programları, reel sektör tasarruflarını uzun vadeli sabit sermaye oluşumu yerine kısa vadeli spekülatif yatırımlara kanalize olmasının bir aracına dönüştürerek başta imalat sanayii ve tarım olmak üzere reel sektördeki birikimi tahrip edici etkide bulunmuştur.” HHH Aslında, sanayileşmenin yaklaşık 250 yıllık tarihi bize sanayileşmenin “rasgele” bir süreç olmadığını ve devletlerin bilinçli tasarımı ve sürece aktif katılımını içeren bilinçli bir politikalar kümesi içerdiğini gösteriyor. Bu bağlamda çok önemli bir tarihçe Prof. Dr. Murat Yülek’in yeni kaleme aldığı “How Nations Succeed Ulusların Yükselişi” başlıklı kitabında (*) dile getirilmekte. Murat Hoca’nın vurguladığı üzere sanayileşme, “ileri ve geri bağlantılarla güçlendirilmiş bir sanayi yapısını amaçlayan kamu politikalarına” bağlı. “Sanayi politikası” ile “sanayileşme stratejisi” de aslında farklı yaklaşımlar içeren, farklı anlamlar taşıyan olgular. Sanayi politikası, sanayileşmenin farklı aşamalarında devreye sokulması gereken ve devletin aktif olarak kurgulayacağı teşvik ve önlemler bütününü sergilemekte. Bu bağlamda, stratejik öncelikli sektörleri finans piyasalarının kısa dönemli ve anarşik gelgitlerine göre değil, katma değer yaratma kapasitelerine göre sıralayacak; ileri ve geri teknolojik girdiçıktı bağlantılarını uyumlaştıracak, “yaparak öğrenme” ve “sektörler arası taşma etkilerini” geliştirecek, derinleştirecek ve yönetecek devlet müdahaleleri gerekiyor. Bu süreci adım adım ve aktif olarak yönetebilmek için ise “iktisaden tam bağımsızlığı” ve “kalkınmacılık perspektifini başat” olarak gündemine koyan bir devlet anlayışı gerekiyor. HHH Gazi’nin “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” sözlerinin üstünden doksan yedi yıl geçmiş. Eşitliğe, özgürlüğe, barışa, kadınların, çocukların ve azınlıkların haklarına ve çevreye saygılı bir Cumhuriyet özlemiyle tüm okurlarımın Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarım. (*) Murat A. Yülek. How Nations Succeed: Manufacturing, Trade, Industrial Policy and Economic Development. Palgrave. 2018.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle