22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 12 EKİM 2020 PAZARTESİ SÖYLEŞİ NEDEN PROF. DR. ŞAHİN FİLİZ? 1988’de Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. 1991’de Felsefe ve Din Bilimleri’nden master’ini, 1995’te doktorasını tamamladı. 2000’de yine Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü’nde doçentlik unvanını alarak aynı fakültede 20 yıl boyunca İslam Felsefesi, Türkİslam Düşüncesi, Klasik İslam Felsefesi Metinleri, Karşılaştırmalı Batı ve İslam Düşüncesi dersleri verdi. 2008’de Akdeniz Üniversitesi’ne profesör olarak atandı. GATA Başhekim Yardımcısı Ali Edizer’in skandalıyla birlikte tarikatlar, özellikle Menzil yeniden gündeme gelince bize de toplam 16 kitabı, yurtiçi ve yurtdışında yayınlanmış makaleleri de bulunan Prof. Filiz’e sormak kaldı. Edizer vakası denizde kum tanesidir 4 Ülkemizi baştan ayağa çepeçevre sarmış irili ufaklı yüzlerce tarikat var. 4 İyi cemaattarikat, kötü cemaattarikat yoktur; devletleşebilecek güce erişeni vardır, henüz erişemeyeni vardır. 4 Bu yapılar, cumhuriyetimizin çağdaş değer ve birikimlerine “imanları gereği” savaş açmayı “cihat” saydıklarından, bin bir çilelerle kurulmuş cumhuriyetin bütün kurum ve kuruluşlarını tüketmeye programlanmışlardır. 4 Tüketebileceklerini akılları keserse FETÖ gibi darbe yapmaya girişmekte, akılları kesmezse cumhuriyet kurumlarını ele geçirmeye veya halktan yetki almış seçilmişlerin yetkilerine ortak olmaya ya da tümden vekâletlerini almaya odaklanmış durumdadırlar. Ali Edizer ve belki de binlerce Edizer’i bu açıdan görmek ve analiz etmek gerekir. 4 Diyanet, göz göre göre “uydurma din fabrikaları”nın kendi yetki alanını ihlal etmesine göz yummamalıdır. Bir an önce bu yapıların dindışı ve yasadışı olduğunu resmen, fiilen ve hukuken ilan ve ilam etmelidir. n Sosyal medyada Medeni Kanun’u hedef alıp çokeşliliği savunan eski GATA Başhekim Yardımcısı Ali Edizer tabiplik görevinden açığa alındı. Ama biliyoruz ki daha birçok Ali Edizer var. O yüzden vakadan çok, kanayan yaraya, tarikatlar meselesine bakalım derim. Menzil çok gündemde olduğu için soruyorum: Nasıl bir hiyerarşisi var? Türkiye’deki bütün tarikatlarda olduğu gibi Menzil tarikatında da babasoylu ve tarikatsoylu bir yapılanma, bir hiyerarşi söz konusudur. İki kanaldan türeyen silsile, tarikat yapılanmasında temeldir. Babasoylu, en kestirme ifadeyle, dinsel patronluğun babadan oğula ya da erkek soyuna dayandırılarak tekelleşmesidir. Bu eril dinsel tekelleşme, kadına ya da kadın soyuna silsilede hiçbir şans tanımaz. Bundan da öte, silsilede soya yabancı hiç kimse melek dahi olsa bu zincir halkasında yer alamaz. Müritlerin hepsi, yaratılan bu silsiledeki herkese ve bundan sonra soyca halkalara eklenecek olası her çocuğa sorgusuz sualsiz bağlanmak zorundadır. Menzilci ileri gelenlerinden birinin dediği gibi “Muhammed Raşid Erol’a ve onun sulbünden gelen, gelecek olan herkese köle olacaksınız; bu Müslümanlığın, müminliğin gereğidir.” Öyleyse tarikat hiyerarşisi, feodal bir hiyerarşidir. Erkek egemen ve belirlenmiş bir soy içinde dönüp duran bu hiyerarşi, dikkatle bakıldığında, modern devlet örgütlenmesinin ilkel, feodal ama çok tehlikeli bir benzeridir. Tarikat hiyerarşisi, kendi içlerinde katı emirkomutaya dayalı militarist dinsel kurallar uygularken, kendi dışındaki büyük çoğunluğa karşı da her türlü kutsalı çiğneyerek “seküler” bir kılığa girerler. Prof. Dr. Şahin Filiz ZENGIN BIR AZINLIK, YOKSUL BIR ÇOĞUNLUK YARATIRSA… n Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen gün “Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir” diye konuştu. Yoksula sabır tavsiye etmenin dinen bir karşılığı var mı? Sabır ve “acıyı bal eylemek”, eylemin içinde olmak ve eylemden pay almak koşuluyla, mümkündür. Davul eylemsizin, tokmak ise eylem kaynağının elindeyse, hem davul hem de acı aynı kişiye yüklenemez. Fakirlik, yoksulluk, acı ve felaketler, istenen güzel şeyler değildir. İslam, Müslümanın mağdur ve mazlum olmasını onaylamaz. Fakirliğe sevinmek, fakir olduğu için şükretmek, hiçbir zaman Allah’a hamd etmenin koşulu olamaz. Müslümanın Müslümana veya başkasına muhtaç olması mukadder ve övünülecek bir şey değil, en son istenecek kötü bir durumdur. “Veren el, alan elden üstündür”e göre sürekli veren olmanız ve başkalarının da sürekli alan el olması, Allah’ın (başka) beldeler halkından alıp resulüne fey olarak verdikleri, Allah’a, peygambere, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir; (servet) içinizden sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir şey olmasın diye böyle hükmedilmiştir. Peygamber size ne vermişse onu alın ve size neyi yasaklamışsa ondan kaçının. Allah’a karşı saygısızlık etmekten sakının. Kuşkusuz Allah cezalandırmada çok çetindir (Haşr,7) ayeti ile bizi karşı karşıya getirir. Bu ve benzeri ayetler Müslümanım diyen herkese şöyle sesleniyor: “İşsize iş, aş, ev, eşit ücret, hak ve imkânlar verin. Servet bir kısım zenginler arasında devir daim eden bir güce dönüşmesin. Zengin bir azınlık, yoksul bir çoğunluk yaratır ya da elindeki ekonomik imkânları bu kesim için kullanmazsa, Allah’a saygısızlık eder; dünya ve ahrette onun çok acıklı azabıyla cezalandırılır. İlk zarar görenler göz yumanlar olacaktır lete sızmak istemesinin ardında nasıl bir motivasyon var? FETÖ’nün devlete sızma süreci 40 n Örnek? yıl sürdü. Darbe ile gördük ki FETÖ arÖrneğin, emeksiz, kuralsız kazanç, tık devlet haline gelmişti. Cemaat ya İslamın en belirgin ahlaki ilkelerini ka da tarikatlardan her biri, FETÖ’nün izpalı kapılar ardında ters yüz etme, ya lediği taktiği aynıyla uyguluyor. Menşadıkları ülkenin bütün siyasi, ekono zil, FETÖ’den sonra sıradadır. GATA mik ve toplumsal olanaklarını yağma olayı denizde kum tanesidir. Kum yıgibi görme... Liyakatsizliklerine rağ ğınları devasa dağlara dönüşmek üzemen mevki ve makamları işgale ehil ol redir. FETÖ gibi her cemaat ve tarikat, duklarına dair şeyhlerinden aldıkları devlete tamamen egemen olma, hatta sözüm ona tarikat icazeti, Menzil ve di devletleşme amacındadır. Devlete sızğer cemaatleri hem insani yaşamın do mak aşaması kanımca çoktan gerçekğallığına, hem de laikliğe düşman ha leşmiştir. Devletin tüm kurum ve kule getirmektedir. Bu ve benzeri yapılar, ruluşlarında, hakkaniyete, adalete, özcumhuriyetimizin çağgürlük ve demokrasidaş değer ve birikimlerine “imanları gereği” savaş açmayı “cihat” saydıklarından, bin bir Cemaatlere ve ye dayalı haklar, kısacatarikatlara göz yuman veya destek sı yurttaşlık hakları eğer tarikat ve cemaatlerden alınan referansların güçilelerle kurulmuş cum veren sorumlular, cü oranında elde edilihuriyetin bütün kurum ve kuruluşlarını tüketmeye programlanmışlardır. Tüketebileceklehalktan aldıkları yetkiyi, halkın onaylamadığı kişi yor iddiası doğruysa ne yazık ki Ediz bağlamında ortaya çıkan başıboşluk örnekleri “devletleşrini akılları keserse FEya da yapılara me” yolunda epey mesaTÖ gibi darbe yapmaya girişmekte, akılları kesmezse cumhuriyet kurumlarını ele geçirmedevrederse, bir tarikat liderinin dediği gibi “iki bin fe alınmıştır yargısı kaygı verici boyutlara ulaşmış demektir. İslam devleti, şeriat devleti ya da ye veya halktan yetki al silahlı grup” ilk önce İslam halifesi kavramlamış seçilmişlerin yetkilerine ortak olmaya ya da tümden vekâletlerini almaya odaklanmış dubu yetki devrini yapanları alaşağı edecektir. rının dinsel ve tarihsel hiçbir gerçekliği yoktur. Ama buna rağmen bu kavramlar sanki tarihsel rumdadırlar. Ali Edizer ve dinsel hakikatlermiş ve belki de binlerce Edizer’i bu açıdan gibi, boşaltılan beyinlere görmek ve analiz etmek gerekir. Bir tıp telkin yapılıp cemaat ve tadoktoru, bir astronot ya da bir mühen rikatlar hilafet kurumunu kendi araladis, hangi bilimi okursa okusun, sözü rında bölüşerek sürdürdüklerine inannü ettiğim tarikat hiyerarşisi içinde dırmaya çalışmaktadır. Her biri kendi ki yeri, cahil, okuma yazma bilmeyen, hilafetini, hilafet merkezini, halifesini en küçük görgü kuralından bile haber ve hatta uydurdukları dini çoktan kursiz ama “dinsel atanmış” bir şeyhin iki muş bulunmaktadır. Bölüşülmüş hiladudağı arasındadır. Kadınları küçüm feti, devleti ele geçirerek bütün bir hiseyen, GATA gibi çok büyük sorumlu lafete dönüştürmek için de aralarında luk gerektiren kurumu “yönetemedi kıyasıya savaş vermektedirler. Bu saği cinsel dürtüleri”nin aracına dönüş vaşta onun ya da bunun, başka bir detüren ve adeta cumhuriyetin kurumla yişle, tasavvuf yolunu tuttuğunu öne rını alaya alan bir menzil müridinin, süren Cübbeli’nin ya da onu hedef tahşeyhi karşısında aynı laubaliliği gös tasına oturtan silahlanmış selefi cematerebildiğini mi sanıyorsunuz? Dana atlerin tarafını tutmak, hiçbir sorumnın oynaması kazıktan olduğuna göre, luyu bunların hışmından azade kılmaona ve onun gibilerine, tarikat hiyerar yacaktır. İlk zarar görenler, göz yuman şisi dışındaki alanlarda bu cahilce şı ya da destek verenler olacaktır. marıklığı telkin eden Menzil ve Menzi n Neden? le göz kırpan, kucak açan sorumlular Çünkü devleti ele geçirip hilafet merdeğil midir? kezi olmak için birbirini boğazlayan n FETÖ darbe girişiminin üzerinden tarikat ve cemaatler, ilk önce, Atatürk dört yıl geçti ama görülen o ki yete Cumhuriyetinin bağışladığı yetki ve rince ders alınmamış. Tarikatların dev gücü temsil edenleri izale etmekle işe girişeceklerdir. FETÖ de aynısını yap iddiaya mahal bırakmıyor. Hiçbiri iktimaya kalkışmamış mıydı? İyi cema dara düşmanlık olsun diye ortaya atılattarikat, kötü cemaattarikat yoktur; mış, hayali iddialar değil. Bizzat tarikat devletleşebilecek güce erişeni vardır, üyeleri bunları anlattı, onlar söyledihenüz erişemeyeni vardır. ğinde kimse yalanlamadı. Zaten DiyaDinci kalpazanlıklara net İşleri Başkanı bunlara İrfan Mektepleri demedi mi? son verilmelidir n Aynı dine inanıyorlar; peki, nerede Ne yazık ki ülkemizi baştan ayaayrışıyorlar da bu kadar çoklar? ğa çepeçevre sarmış irili ufaklı yüzler Bunlar bildiğimiz İslam dinine inance tarikat ve cemaat vardır. Nakşiben mıyorlar. Bir İlahiyatçı ve filozof olarak dilik ile Selefi cemaatler bunların iki tarikat ve cemaatlerin akledemeyen asydlkgllhmldpdlmdrhlbüeeeaeıınraiıieeeıainnrrrhrrriamnnubcsraşdidl.dIdaklylstnapuetOŞaaeeıSiegaetiakşklinvkİnnrarkeaönlssliDeg.lutdirlbrvladiieabKzeSüe.tlns,ıiiğduroadmefrirhrDetçadilireplyhliiokallbraıkdsoisbyeeeakğlşsdamnamriğeıiefnarnaauıdnn.eirvrayszpaeriylalışÜiılupelksmouıinrkyıteerlednlyrdıl.reiaasoatsdkış,gSaybloraCinreeiıvöeinçö’gnöeannr,üelmromevbaçlenled.lMiebgımaTelmüyr,lZkiesıifdebeerüaeşrzüiiilieasnekyakmrsnilaskiis’nneiitnmaüesrmdzdvkhaueykaspieMatayrtıeğıoaasdctazmtğelglneotnmmaıemadıaenaGnnernınaraimmdisazdrArlalikıaiaizka.eecTdladrddHv,nasAiatıöeılFrı,eşrendçro.bloKEdrkoa.etoalelüaKurlmleTmuDmckğdveiarşvnulÖeamaaetaşıymaadldlnammmvdsa’eıse,ıd’nerakdlıtkıaıeeereakliabat.knbreitirıenİyysıialtvynnlyçsnccşstKşhkndaeuünieoeauaaeaeeieauümzş,krmyynpnarknrvltrşpç.dşsaihuirllirdaübakTaaıeraçüatatyöllniğmiinzüyeo,,,ecşlnarlhdd’ıaarlatrlhühymmlprceueiaitasrairnayeçaınaentyrnılkiayşıbrskonacyndirieikni,odnaıniiinrdsöıebiznkrklrvlimhuiııniğaİıiniuntzkaesadikrasmdariyealslmetdilllzeıdgılMstanaeaeln.kiııvdimviiil.rmlrnmrimdAylaeı,eüleenaıeYeeeşaoaİçaestlernctişasndtabsmlddıltrinadiemtleğküiel,iirkaairyysmaernıfmnrçemçmilemaşsaionrüiekanoma;kapıdkahzaatsayl;ab,i,aneıtltu,ar halkını ve Türkiye’yi gerçekleşmiştir. “uyduruk dinler”le İslam kâfirlikle suçlarlar. Örişgal ve iğfal edilmiştir. neğin, 2005’te kapatılan n Diyanet’in tarikatlara Nurcu Zehra Vakfı, 2007’de Türkiye’yi dur demesi gerekmiyor mu? AİHM’ye şikâyet etmiş; AİHM ise Diyanet İşleri Başkanlığı bir Cum2018’de verdiği kararda “şeraite daya huriyet kurumudur ve Cumhuriyetilı devlet kurmak isteyen vakfın kapa mizin vizyon ve ilkelerine göre haretılmasının hukuki olduğu”na hükmet ket etmelidir. Ancak Diyanet bu göremiştir. Hükümet, aynı duyarlılığı sür vini yapabiliyor diyemeyiz. Kendi yetdürüp vakıf ve dernekler gibi laik ku ki ve sorumluluk alanlarını adeta ceruluşları din adı altında Türkiye Cum maat ve tarikatların inisiyatifine ve inhuriyeti Devleti’ne karşı kullanan bu safına terk etmiş görünmektedir. Anadinci kalpazanlıklara son vermelidir. yasal olarak suç işlediğine dair serzeDiyanet İşleri Başkanı ‘irfan mektepleri’ dedi nişlerdeki haklılık oranını hukukçular daha isabetli değerlendireceklerdir. Diyanet, göz göre göre “uydurma n İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya din fabrikaları”nın kendi yetki alanını göre, herhangi bir inanç grubunun, ihlal etmesine göz yummamalıdır. Bir devletin birtakım noktalarını yönetti an önce bu yapıların dindışı ve yasaği ve sızdığı değerlendirmeleri, baş dışı olduğunu resmen, fiilen ve hukulı başına yeni bir istismar alanı ve doğ ken ilan ve ilam etmelidir. Bir yandan ru değil… camiler yaparken bir yandan da camiKendi kendilerini ele veren, belli leri boşaltan cemaat ve tarikatların çobaşlı tarikatların üyesi olduklarını ale ğalması, Diyanet’in sorumlu olduğu canen ilan eden, bırakın itiraf etmeyi, milere karşı görevini yapmaması değil övünçle, gururla dile getiren deşifre ol midir? En büyük, en yasal ve en mamuş üyelerinin ortaya çıkması hiçbir sum cemaat cami cemaatleri iken, ilCAHIL VE KALPAZANLAR İSLAM DÜNYASINI ZAN ALTINDA BIRAKIYOR n Fransa Cumhurbaşkanı Macron “ayrılıkçılarla mücadele” yasa tasarısı sunacağını ve “aydınlanmış bir İslamın oluşturulacağını” açıkladı. Dünyanın aydınlanmış bir İslama mı ihtiyacı var? Selefi dinci oluşumlar, cemaat ve tarikatlar, “Fransa İslamı”, ya da “Fransa için Müslümanlık”(CFCM) tartışmalarında, “Avrupa’nın huzurunu bozmayacak, kendi algılama hinterlandı içinde kalacak” bir İslam yorumu geliştirme çabasında büyük pay ya da vebal sahibidir. Müslümanların büyük çoğunluğu adına davrandıkları iddia ve izlenimi ile bu cahil ve kalpazan gruplar, 1.5 milyarlık İslam dünyasını, muhtemelen asırlarca sürecek bir zan altında bırakıyorlar. Diğer yandan, İslam dini evrensellik özelliğine sahipse, her millet onu kendi kültürel ve sosyal koşullarına göre algılama hakkına sahiptir demektir. Evrensellik tezi her ulusun kendi tarihsel ve kültürel algoritmasına uygun yerel bir yorumu zorunlu kılabilir. Başka ülkelerin İslam yorumları Fransa’yı böyle bir yola sevk etmiş olabilir. Sebep ne olursa olsun, İslam dinini her ulus kendine göre algılayıp yorumlayabilir. Anadolu İslamı ya da Tük İslamı da en az Fransa İslamı ya da Fransızlar için İslam gibi düşünülebilir. Zaten pratikteki İslam algımızla bize, “hayır, bunlar İslamda yok” diye söylenen İslam arasında büyük fark var. Başka bir deyişle, biz Türkler İslamı, Anadolu’nun gelmiş geçmiş bütün tarihsel ve kültürel zengin birikimleri ışığında algılamakta ve yaşamaktayız. Ancak Sünnilik adı altında anlatılan teorik İslam ile bu pratikler, Türklerin İslamla tanışması 8. yüzyıldan beri uyuşmamaktadır. İslamın Anadolu’ya açılan kapısı, Anadolulu bir İslamı doğurmuştur ve Arap geleneği ile ilgisi zayıftır. Türk halkı Alevi olsun Sünni olsun pratikteki bu İslamdan hoşnut, ama kendisine telkin edilen teorik Arap İslamından mustariptir. legal oluşumların karşı cemaatleri örgütlemesi, cami ve mescit düşmanlığı değil midir? FETÖ’nün Işık Evleri, Menzil’in merkezi ve sohbet evleri, Süleymancıların yurtları, Selefilerin hücre evleri, adını burada sayamayacağım dernek ve vakıf tabelası ile faaliyet yapan bir yığın sözde dinsel oluşumların sohbet evleri... Bu çifte standardı nasıl uygularız? O zaman camiler toplumsal işlevini yitirmiş olmaz mı? Diyanet kendi kurumlarına sahip çıkıp asli görevine rücu etmelidir. Bunlara Kuran bile az gelmektedir n Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü Türkiye’de iki bin selefi dernek bulunduğunu, bu grupların silahlandığını ve ayaklanma çıkarma planı yaptığını iddia etti, “İç savaş hazırlanıyor” dedi. Selefiler, mevcut ve meri İslam dinini, yetersiz ve işlevsiz gören silahlı ve tehlikeli din görünümlü terör örgütleridir. IŞİD başta olmak üzere ülkemizde mevcut anayasal düzeni kökünden yıkıp adına şeriat devleti dedikleri hayali ama silah zoruyla egemen olmak istedikleri bir yapıyı ikame etmeye çalışıyorlar. Mezhep, ırk, bölge ve din ayrımlarını özellikle Müslüman toplum üzerinden körükleyerek, Müslümanlar arasında iç çatışma çıkarmak ve böylece emperyalistlerin işgaline zemin hazırlamak amacındadırlar. Bunlara Kuran bile az gelmektedir. İslam onlara göre silah, ölüm, cinayet ve tedhiş olarak yorumlanarak İslam ile terörü ayrılmaz ikili olarak göstermek istemektedirler. Batı’da İslam ile terörün yan yana getirilmesinden İslam’la hiçbir ilgisi olmayan özellikle terör grupları sorumludur. İslam adını teröre bulaştıran bunlardır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle