Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 31 OCAK 2020 CUMA EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ HABER Kutup mu dedin? H ani demiş ya “Baba” şair: “Bana yazılarımda kutuplaşmayı özendirme diyorlar. Bunca arsızlık ve yüzsüzlük ortada iken, namus ehli ile namussuzların ayrı kutupta yer almalarını nasıl olur da özendirmem?..” Öyle dememiş tabii. Ben uyduruyorum. Yazıya “Baba” bir girizgâh teşkil etsin diye, Can Baba’yı “emsal” gösteriyorum. Tutturmuşlar bir, “kutuplaşmayalım. Milletçe birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu dönemde...” He canım. Niye kutuplaşmayalım ki? Niye “millet” gibi bir kutsallaştırılmış sözcüğün arkasına sığınıp ve olup biten her şeyi yok sayıp da kucaklaşacak ve birbirimizin koynuna sığınıp, onurlu ile onursuzu, hırsızla namusluyu, vatanseverle vatan satıcılarını, sömürgenle sömürüleni birbirine sarmaş dolaş edip pozitif değerlere sahip olan ve sahip çıkanları “kirtelecekmişiz?”.. Onu anlayamıyorum. Gayet tabii kutuplaşacağız... Hem de mümkünse bir an önce. Milletin kendisine emanet ettiği yüce bir kurumu, vergi kaçırma, yandaş vakıflara para hortumlama aracına çeviren ve tertemiz geçmişe sahip, asırlık çınar vasfındaki bir teşkilatın ismini kirleten insanlarla, bunun utancını o insanların hesabına kendisi duyan haysiyetli vatandaş aynı kutupta nasıl yer alabilir? Depremde enkaz altında can veren 41 vatandaşımızın gömüldüğü toprak daha yerine oturmadan, cenazelerinde mezarlarının üzerine dökülen su kurumadan, onların sokakta kalmış yakınlarına, akrabalarına, komşularına 3 misli fiyattan ev kiralayan cibiliyetsizle, bunun karşısında duran insan kutuplaşmayıp da ne yapar? İstanbul’da Büyükşehir Belediye Meclisi’nde “Cemevleri de ibadethane sayılmalı” içerikli bir önergeye karşı “Hayır.. Sayılmamalı” diye oy kullanarak bir insanlık ayıbına, bir vicdan cinayetine imza atan insanlarla, böyle bir konunun 21’inci yüzyılda oylanmasını bile zul sayanlar neden aynı kutbun insanları olmalı ki? 1999 büyük depreminden sonra, hem yaraların sarılması hem de gelecek büyük afetlere karşı hazırlıklı olunması için bir “fon” oluşturmayı amaçlayan on milyarlarca liralık bir vergi havuzunun nereye harcandığını açıklamayan ve hesabını vermeyi reddedenle, bu hesabı “vatandaşlık bilinci ve hakkı” ile sormaya kalkanları aynı kutupta saymak, vicdansızlık olmaz mı? Bilime ve insan hayatına değer veren medeni ülkelerde belki sadece mutfakta ortalıkta unutulmuş birkaç bardak çanağın kırılacağı büyüklükteki bir sarsıntıda 41 vatandaş yitirilmiş ve gelecek depremlere hazırlık için büyük paralar gerekirken, zaten güç durumdaki bir ekonominin imkânlarını “çılgınhayaliabuk sabuk” projelere harcamayı savunanla, bunu sorgulayan aklıselim sahiplerini aynı kutbun mensubu olarak görmek ne menem bir aymazlıktır? Gezi Direnişi sürecinde vatandaş olarak anayasal hakkını kullanan göstericilere tekmetokatsopademir çubuklarla saldırıp acımasızca katleden bir katilin “ayak parmağının uf olmasını” dert edinenle, öte yanda mağdurların haklarını savunanlar neden aynı kutupta kucaklaşacakmış ki? Evine ekmek götüremediği, evladına en basit defter ve kalemi alamadığı, çocuklarının doğum günlerinde eve boynu bükük girdiği, ailesini odun, kömür yerine kalın battaniye ile ısınmaya zorladığı için hayatına kıyan yoksul emekçi ile kul hakkı yiyip kazandığı trilyonları Jersey, Man, Cayman, Virgin gibi vergi cennetlerinde istifleyen hırsızları aynı kutuptan saymak ayıp olmaz mı? El âlemin fidan gibi evlatlarını “vatanmilletSakaryaDirilişErtuğrulceddin dedenneslin baban” edebiyatı ile cephelere yollayıp bayrağa sarılı tabutlarla karşılanmalarına sebep olanlarla, bu muhterem güç sahiplerinin neden kendi çocuklarına aynı “şanlı şerefli sonları” layık görmedikleri ve aynı “kutsal şehadet şerbetinden” içirmediklerini sorgulayanları “kutupdaş” görmek vicdana sığar mı? Bırakınız okul çağında olmayı, daha oyun çağındaki mini minnacık kız bebelerle (af buyrun) gerdeğe girme heveslisi ırz düşmanları ile o çocukları ve toplumun genelini bunlardan korumaya çalışanları, “aynı kutbun insanı” kabul edecek kadar alçalacak mıyız? Vatandaşın vergileri ile oluşturulan kamu fonlarını, kendilerini alkışlayan yandaş, yalaka, yılışık, yalancı, yavşak, besleme / 5Y1B medyasına akıtan hortum döşeyicileri ile bu düzenin, bu hayâsızlığın son bulmasını talep edenlerin farklı kutuplarda yer almalarını talep etmek aklın gereği değil midir? Ne kutbundan söz ediyorsun? Neyin kucaklaşmasını savunuyorsun? Niye kutuplaşmayacak mışız ki? İnadına... Herkes kendi kutbunda yer alacak ki, siyah ile beyazı, namuslu ile namussuzu, hırlı ile hırsızı ayırt edebilsin âlem. HKP’den Kanal İstanbul için iptal davası Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), Kanal İstanbul ÇED Olumlu Raporu’na karşı raporun iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle dava açtı. “Halkçı Hukukçular” tarafından açılan dava dilekçesinde, Boğazlar konusu öne çıkarılırken “ABD’nin giremediği tek deniz şu anda Karadeniz’dir! ABD’nin taraf olmadığı Montrö Sözleşmesi özellikle savaş gemilerinin geçişlerini ve tonajlarını sınırlayan maddelerinden rahatsızlık duymaktadır” ifadeleri kullanıldı. l İç Politika AKSOY’U ÖZLEMLE ANIYORUZ Gazetemiz yazarı, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) kurucusu ve Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Muammer Aksoy’un, evinin önünde katledilişinin üzerinden 30 yıl geçti. Aksoy, bugün etkinliklerle anılacak. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahri Savcı, Münci Kapani ve Bahriye Üçok gibi aydınlarla birlikte 1989 yılında ADD’yi kuran, gazetemiz yazarı Prof. Dr. Aksoy, 31 Ocak 1990’da, Bahçelievler’deki evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmişti. Aksoy için ilk anma; ADD, Ankara Barosu ve Türk Hukuk Kurumu (THK) tarafından düzenleniyor. Aksoy, 13.00’te, Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütü başında anılacak. Anma etkinlikleri, panel ve söyleşilerle sürecek. “Prof. Dr. Muammer Aksoy’a Saygıyla ‘Susmayacağız’” panelinde, ADD Genel Başkanı Hüseyin Emre Altınışık, THK Başkanı Yaşar Çatak ve Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, Aksoy’u anlatacak. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki panel, saat 15.00’te. l ANKARA / Cumhuriyet Muammer Aksoy 27. Adalet ve Demokrasi Haftası Çağdaş Yaşamı Destekleme Derne ği (ÇYDD) Genel Merkezi ve ÇYDD Beşiktaş Şubesi tarafından 27. Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında bugün “Demokrasi Şehitlerimizi Anıyoruz” konulu söyleşi düzenleniyor. Bu akşam saat 18.30’da Süleyman Seba Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenecek programa İsmail Küçükkaya, Nilüfer Kışlalı, Nilüfer Tatar, Elfin Tataroğlu konuşmacı olarak katılacak. l Haber Merkezi AKP’nin ‘kanal’ planıKanal İstanbul gibi projelere muhalefet eden belediyeler devre dışı bırakılacak İmamoğlu, Erzurum’da Kongre Binası’nı gezdi. Kongre Salonu’nda sıralara oturan İmamoğlu, görevlilerin anlattıklarını dinledi. İmamoğlu: Canı yananlar var İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu dün CHP Erzurum İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Ailesiyle yaptığı tatile ilişkin kendisine yöneltilen eleştirilere yanıt veren İmamoğlu, 3 gün eşi ve çocukları ile birlikte olduğunu belirtti. Seçim sürecinde ailesine zaman ayıramadığını söyleyen İmamoğlu, “Son 400 günde aileme, bu tatil dahil 8 gün ayırabildim. Kayak, zil takıp oynamak değil. Eşim ve çocuklarımla spor yaptım, sohbet ettim. İmamoğlu 1 gün de tatil yap sa konuşacaklar, 2 gün de. Canı yananlar var. İBB’yi kaybetmenin bazı insanlara verdiği rahatsızlık var” dedi. Erzurum tatilini 25 gün önceden planladıklarını anlatan İmamoğlu, “‘Deprem oldu, geçerken depreme uğradı’ gibi komik, anlaşılmaz, üzücü ifadeler oldu. Depremin haberini alır almaz, ilk koşup AFAD’a giden biriyim. 200’ün üzerinde personel, 27 aracı hemen yola çıkardık. Ben de ertesi sabah eşimle Elazığ’a geldim. O gün tatile başlayacaktık, günü Elazığ’da geçirdik” dedi. Öte yandan İmamoğlu, veto etmesine karşın İBB Meclisi’nde kabul edilen bazı düzenlemeleri yargıya taşıdı. Yasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak İstanbul 3. İdare Mahkemesi’ne başvuran İmamoğlu, “bazı alanlarda park, yol, deprem toplanma alanı olarak plan değişikliği yapılması” ve “Şişli, Kâğıthane, Esenler, Başakşehir, Eyüpsultan ile Beşiktaş’taki 295 bin metrekarelik ada, parsel ve taşınmazların ilçe belediyelerine tahsisi”nin yürütmesinin iptalini istedi. l İç Politika 126 EMEKLI BÜYÜKELÇI VE BAŞKONSOLOSTAN KANAL İSTANBUL UYARISI: Mutlak egemenliği kaybettirir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılında “çılgın” proje olarak tanıttığı “Kanal İstanbul”a ilişkin tartışmalar sürerken Dışişleri Bakanlığı emekli misyon şefleri önemli uyarılarda bulundu. Yapılan açıklamada projenin Montrö Sözleşmesi’ni tartışmaya açacağına dikkat çekerek “Atatürk Türkiyesi’nin, Lozan Antlaşması’ndan sonra en büyük diplomasi başarısı olan Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması ise Türkiye’nin İstanbul Çanakkale boğazları ile Marmara Denizi üzerindeki mutlak egemenliğinin kaybedilmesine yol açar” denildi. Güvenlik belgesi Aralarında başkonsolos ve büyükelçilerin bulunduğu 126 misyon şefi tarafından imzalanan metinde, Montrö Sözleşmesi’nin “Türkiye Cumhuriyeti’nin, ülkenin askerden arındırılmış, uluslararası yönetime ve denetime bırakılmış son parçası üzerinde mutlak egemenliğini tescil ‘VAZGEÇILMELI’ Metin şu sözlerle tamamlandı: “Montrö Sözleşmesi’ne taraf olmayan ve sözleşmeyi Karadeniz’e dilediği gibi çıkmasının önünde engel olarak gören müttefikimiz ABD, yıllardır Montrö’yü ortadan kaldırmaya veya kendisinin de taraf olacağı yeni bir sözleşme yapılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Kanal İstanbul ve ÇED Raporu’nda sözü edilen Çanakkale kanalı, ABD’nin Montrö’yü tartışmaya açmak amacına hizmet edecektir. Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması, Türkiye’ye bütün bu kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısacası gerçek bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul’dan vazgeçilmelidir.” eden belge” olduğu vurgulandı. Metinde, “Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Rusya’nın da güvenliğinin temel bir belgesidir. Rusya, 1936’nın koşullarında, zamanın Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa ve dünya siyasetindeki konumu, ağırlığı ve güvenilirliği nedeniyle güvenliğini Türkiye’nin ihtiyarına ve kararına bırakabilmiştir. Ancak, sözleş menin imzasını takiben, boğazlarda daha fazla söz sahibi olabilmek için Türkiye’yi ikili bir yardımlaşma anlaşması yapmaya zorlamak istemiştir. Atatürk, İnönü ve T. Rüştü Aras, Montrö varken başka anlaşmaya gerek olmadığı ve Montrö’yü tartışmaya açmanın, Türkiye’ye kazandıklarını kaybettireceği düşüncesi ile kabul etmemişlerdir. Rusya boğazlar üzerindeki iddia ve beklentilerinden bugün de vazgeçmemiştir” denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet EMİNE KAPLAN AKP, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Kanal İstanbul’a direnmesi üzerine, yerel yönetim taslağına “devletin ülke ölçeğinde belirlediği plan ve programlar kapsamında gerçekleştirdiği büyük projeler için belediyece yapılması gereken hizmetlerin yerine getirilmemesi” durumunda söz konusu hizmetlerin valilikler tarafından yapılması, maliyetinin de ilgili belediyenin ödeneğinden kesilmesine ilişkin düzenleme koydu. Taslakta, belediyelerin mahkemeye itiraz yolu kapatılırken gerekli iş ve işlemlerin Kamu İhale Yasası’na göre “doğrudan temin” yöntemiyle yapılması da öngörüldü. Bakan, validen isteyebilir Mevcut Belediye Yasası’nın “hizmetlerde aksama” başlıklı 57. maddesinde değişiklik öngörülüyor. Mevcut hüküm, belediye hizmetlerinin ciddi bir biçimde aksatıldığının ve bu durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini hayati derecede olumsuz etkilediğinin İçişleri Bakanlığı’nın talebi üzerine yetkili sulh hukuk hâkimi tarafından belirlenmesi durumunda, bakanın söz konusu hizmetlerin yapılmasını valilerden istemesini düzenliyor. Mevcut uygulamada, İçişleri Bakanı, hizmetlerde meydana gelecek aksamanın giderilmesini hizmetin özelliğine göre makul bir süre vererek belediye başkanından istiyor. Aksama giderilmezse söz konusu hizmetin yerine getirilmesini o ilin valisinden istiyor. Bu durumda vali, aksaklığı öncelikle belediyenin araç, gereç, personel ve diğer kaynaklarıyla gideriyor. Mümkün olmadığı takdirde diğer kamu kurum ve kuruluşlarının olanaklarını da kullanabiliyor. Ortaya çıkacak maliyet vali tarafından İller Bankası’na bildiriliyor ve belediyenin genel bütçe vergi gelirleri payından kesiliyor. Sulh hukuk hâkimi tarafından alınan karara karşı ilgili belediye, asliye hukuk mahkemesine itiraz edebiliyor. Kesinti belediyeden Yerel yönetim taslağında, söz konusu 57. madde yeniden düzenleniyor ve kapsamı genişletiliyor. Taslakta, Kanal İstanbul başta olmak üzere büyük projeler de kapsama alınıyor. Yapılacak harcamalar, Kamu İhale Yasası kapsamında “doğrudan temin” yoluyla gerçekleştirilecek. Bu harcamalar sonucunda ortaya çıkacak maliyet, ilgili belediyenin müteakip ay genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden ve kesinti limitine tabi olmaksızın belediyeye ayrılan paydan valilik emrine gönderilecek. Valilik, hizmeti gördürdüğü idarenin maliyetini ilgili idareye 15 gün içinde gönderecek. l ANKARA T.C. TİRE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN (İŞ MAHKEMESİ SIFATIYLA)/BAŞKANLIĞI’NDAN ESAS NO: 2017/208 Esas DAVALI: CEYDA YETGİN Atatürk Mah. 1036 Sok.No:4/7 Selçuk/ İZMİR Davacı SGK tarafından aleyhinize açılan İş (Kurumun İşverenden Rücuen Tazminat İstemli) davasının yapılan yargılamasında; Bilirkişi 21.11.2019 tarihli raporuna göre; Yapı işleri kapsamında inşaat yapılırken çalışanlar ve çevre güvenliği hususunda ilgili mevzuat hükümleri gereği her türlü iş güvenliği tedbirleri işveren tarafından alınmalıdır. Dosya muhtevasında mevcut bulunan ifadeler, bilgi ve belgeler üzerinden yapılan değerlendirmeler neticesinde işverenin yükümlülükleri kapsamında iş güvenliği önlemlerini almadığı ve gerekli organizasyonları yapmadığı anlaşıldığından; 1 Asıl işveren olarak gereken İş Sağlığı ve Güvenliği tedbirlerini almayarak yükümlülüklerini yerine getirmeyen Muammer AKDOĞAN’ın % 40 (yüzde kırk) oranında kusurlu olduğu, 2Alt işveren olarak gereken İş Sağlığı ve Güvenliği tedbirlerini almayarak yükümlülüklerini yerine getirmeyen İlhan YETGİN’in % 40 (yüzde kırk) oranında kusurlu olduğu, 3 Müteveffa Arif KARATAY’ın işçi olarak dikkatli ve özenli çalışma yükümlülüğünü yerine getirmediği için % 20 (yüzde yirmi) oranında kusurlu olduğu, 4 Kaza olayının meydana gelmesinde başkaca kişi, firma, yetkili veya yetkililerine herhangi bir suç atfedilemeyeceği, rapor edilmekle, Bilirkişi raporunun HMK.281. Maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde itiraz etmediğiniz taktirde bilirkişi raporuna itiraz etme hakkından vazgeçmiş sayılacağınızilanen tebliğ olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1124124) T.C. BAKIRKÖY 6. AİLE MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2019/186 KARAR NO: 2020/10 Davacı FATMA EROL tarafından Davalı MUSTAFA EROL aleyhine açılan Boşanma (Çekişmeli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda; HÜKÜM: 1 Açılan davanın KABULÜ ile; Ordu ili, Altınordu ilçesi, Saraycık mah./Köyü, Cilt: 106, Hane: 76, Bsn: 44 ‘de nüfusa kayıtlı ABUZER ve KADRİYE kızı, 01/01/1966 PÜTÜRGE doğumlu,Davacı FATMA EROL ile aynı yer Bsn:30 ‘de nüfusa kayıtlı, Durmuş ve Asiye oğlu05/04/1969 ORDU doğumlu davalı Mustafa EROL un T.M.K.nun 166/12 maddesi gereğince BOŞANMALARINA, 2Karar tarihi itibariyle tarafların müşterek çocukları Edanur EROL reşit olduğundan velayeti ve talep olmadığından tedbir nafakası hususunda karar verilmesine yer olmadığına, 3Davacı kendisini vekili ile temsil ettirdiğinden 4300TL maktu avukatlık ücreti taktir olunarak davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 5Davacının dava açarken yatırmış olduğu 60,00TL gider avansının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6Suç üstü ödeneğinden karşılanan 44,40TL başvurma, 54,40TL peşin harç,tebligat ve müzekkere masrafı olarak 37,90TL ile 4.248,00TL basın ilan kurumu masrafı olmak üzere toplam 4.384,70TL gider avansının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, Dair gerekçeli kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde mahkememize sunulacak istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk dairesi nezdinde istinafı kabil olmak üzere verilen karar Davacı, Davacı vekili, yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı. 07/01/2020Teblig yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 28/01/2020 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1124160)