12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: İPEK ÖZBEY TASARIM: EMİNE BİLGET 921 OCAK 2020 SALI ‘Biliyoruz, kandırdılar’Çocuklarının kaçırılmasından hDP’yi sorumlu tutan anneler Diyarbakır annelerinin eylemi 140 günü geride bıraktı. Dört aile evladına kavuştu, diğerleri gözü yaşlı bir bekleyiş içinde... Aileler çocuklarının HDP aracılığıyla kaçırıldığını iddia ediyor, HDP Diyarbakır İl Başkanı ise iktidarın annelerin acılarını sömürdüğünü söylüyor. Diyarbakır’daydık, teybimizi acılı ailelere ve suçladıkları HDP’nin Diyarbakır İl Başkanı’na uzattık... İpek Özbey Soğuk bir kış sabahı... Foto muhabirimiz Vedat Arık ile Diyarbakır Havalimanı’ndan bindiğimiz taksiye HDP’nin Bağlar’daki il binasına gideceğimizi söyledik, “Gazetecilere yardım etmek görevimiz” diye cevap verdi, 140 gündür alışmış gibiydi. Kısa süre sonra bir sokağın başındaydık, “Burada inebilirsiniz” dedi. Çevre, polis otobüsü doluydu. Bir polis memuru, gazeteci olduğumuzu ve Cumhuriyet’ten geldiğimizi amirine bildirdi, çadıra girdik. Anneler, babalar günler boyunca birbirine yoldaşlık yapmaktan akraba gibi olmuşlardı. Hepsinin önünde gencecik bir fotoğraf, kiminin üstünde bir kırmızı gül, kimininkinde karanfil, öylece bekliyorlardı. Bir annenin önünde iki fotoğraf, ikisinin üzerinde birer karanfil... Necibe Çiftçi, 19 yaşındaki oğlunun PKK tarafından kaçırıldığını söyledi. O gün bugündür haber alamadığı Roşat, şimdi 22 yaşında. O günü gözünde yaşla anlatıyor: “2015’in 15 Ağustosu’nda Roşat, köydeki evimizden çıkıp Şemdinli’deki amcasına gitti. Amcası ev yapıyordu, ona yardım edecekti. Gitmiş, yardım etmiş. Akşam amcasının oğluyla parka gidiyorlar. Yanlarına iki üç kişi gelip oturuyor. Amcasının oğlu tanımış, bizimki tanımamış. Bizimkilere demişler ki, ‘gelin arabaya binin, sizinle köprünün altında konuşacağız.’ Karakola başvurduk kayıp diye. Şemdinli’de bir çete varmış, çocukları kandırıyor HDP’ye götürüyorlarmış. HDP de PKK’ye götürüyormuş. Oğlum o gün bugün yok işte...” Peki, diğer fotoğraftaki kimdi? Necibe Hanım, “Herkes bir evladının acısını çekiyor, ben iki” diyor: “Benim iki oğlum var. Biri Roşat, PKK’nin elinde. Diğerini de PKK şehit etti. Roşat’ın ağabeyi Sami’nin dört çocuğu vardı. Kardeşinin peşine düştü. Şemdinli HDP binasına gitti, kardeşimi istiyorum dedi. Onlar da PKK’ye bilgi vermişler. 22 Temmuz’du. Bir gece yarısı köyde cereyanlar gitti. PKK bizim evi sarmış. İkiüç kişi içeri girdi. Oğlum Sami’yi yataktan çıkardılar. Oğluma siper oldum. Tekme attılar, Çocuğumu bir ahıra götürdüler, elini, kolunu bağlayıp infaz ettiler. Kocam kumasıyla kaçtı, ben bu iki aslan yavrusunu tek başıma büyüttüm. Hangisine ağlayayım, bilemiyorum.” ‘Gelse de yemek yapsam’ Bir başka anne, Mevlüde Üçdağ’ın oğlu Ramazan, evden sırt çantasıyla çıktığında 17’sindeydi. Kuran kursunda okuduğunu söylüyor annesi, bir sabah çantasını doldurup evden çıkmış; gidiş o gidiş, beş yıldır yok: “Araştırdım, HDP aracıyla Lice’ye götürülmüş” diyor. “Arkadaş ortamında, internet üzerinden kandırıldı. Küçük oğlumla aynı odada yatıyorlardı, kaybolduktan sonra ağabeyin bütün gece ne yaptı, diye sordum, ‘sabaha kadar internetteydi’ dedi.” Oğlu gözleme, dolma, bir de patates kızartması severmiş. “Keşke” diyor, “Keşke şu kapıdan girse yine yemek yapsam ona...” Eşi, oğlunun peşi sıra Irak’taki PKK kampına kadar gitmiş: “Oğlun burada ama ailesiyle görüşmek istemiyor dediler. Ben buradan oğluma da sesleniyorum: Oğlum bak hiçbir milletvekilinin oğlu orada değil. Orada onlara hizmet etme. Devletimiz güçlüdür, sana bir gün bile hapis vermeyecek...” Mevlüde Hanım, HDP il binasının önünde otururken partiye girip çıkanların kendilerine “Satılmışlar, beş kilo makarna için burada oturuyorsun” diye bağırdıklarını söylüyor, “Onlar gelsin otursun, ben onlara makarna vereyim” diyor. ‘Kızımı kardeşim kandırdı’ Esmer Koç’un kızı Zübeyde kaçırıldığında 15 yaşındaymış. Yedi senedir ortada yok. “Çözüm süreci zamanıydı” diye anlatıyor Esmer Hanım: “Üvey annem eniştesinin evine Boğazköy’e gitti, PKK’ye yemek pişirdi. O kadının kızı, yani benim kardeşim bir gün bize geldi. Kızımı çarşıya götürdü. Eniştem arabasıyla çarşıya gidiyor, kızımı da alıp Bo Vedat ARIK Necibe Çiftçi’nin küçük oğlu Roşat, PKK’nin elinde, diğer oğlu kardeşini bulmaya çalışırken PKK tarafından öldürülmüş. Anne soruyor: Hangisine ağlayayım? Esmer Koç, kızını üvey kardeşi ve eniştesinin kaçırdığını söylüyor. Hüsniye Kaya kızına kavuştu. HDP’nin, çocukların nerede olduğunu bildiğini iddia ediyor. Celil Bektaş, oğlunun Amedspor’a gittikten sonra kaybolduğunu söylüyor. ğaz köyüne götürüyorlar ve PKK’ye teslim ediyorlar. Yani benim kızımı kız kardeşim ve eniştem kandırdı.” Peki, Esmer Koç, akrabalarına bunun hesabını sormamış mıydı? “PKK’de kendilerini sakladılar. Ama devlet benim akrabaları yakalamış. Ümidim var, kızım gelecek. Şemdinli’de HDP binasına gittim, yalvardım, çok ağladım orada. Bana dediler ki, ‘Senin kızın dağa gitmiş, niye ağlıyorsun’... Ben ağladım, onlar güldü. Evladımı almadan da gitmeyeceğim...” Geldi ama psikolojisi bozuk Kapıdan bir anne daha giriyor. Esmer Koç, “Bak onun çocuğu döndü” diyor. Hüsniye Kaya’nın kızı Mekiye gittiğinde 14 yaşındaymış, beş yıl hiç haber alınamamış. Annesi anlatıyor: “3 ay 20 gün olmuştu eyleme katılalı. Bir telefon geldi babasına. Kızımdı, ‘Baba beni kurtarın’ diyordu. Emniyet’e bildirdik. Sonra Süleyman Soylu telefon açtı. ‘Hüsniye Hanım, gözün aydın, kızın teslim olmuş’ dedi. Devletin sayesinde kızıma kavuştum. Şimdi evde oturuyor yavrum... Annelere destek için her gün gelmeye de vam ediyorum.” Mekiye, Diyarbakır Cumhuriyet Baş savcılığı’ndaki ifadesinde “2015 yılında lisedeyken okulda terör örgütü propagandası yapan iki kişi örgüte katılmam yönünde baskı yaptı. Defter ve kitaplarım okulda bıraktırılarak HDP il binasına götürüldüm. Orada beni Mizgin kod adlı birinin yanına götürdüler. Aynı gün akşam bindiğimiz bir araçla Şırnak’ın Silopi ilçesine götürüldüm. Nehir kıyısına kadar yürüdük. Üç kişi beni milise teslim etti. Bir botla Suriye’ye geçtik ve Derik kampına gittik” demişti. Annesi kızının örgütten kaçıp geldiğini ama psikolojisinin bozuk olduğunu söylüyor... Görüşmek istediğimi söylüyorum, “Emniyet de istemiyor artık, ‘biraz rahat bırakalım, kendine gelsin’ diyor.” İçine kapanık ve sinirli olduğu için doktora götürmek istemiş, Mekiye “Ben deli değilim” diye karşı durunca baskı yapmaktan korkmuş, “İş bulsak ona” diyor. Güzide Demir’in oğlu Aziz Demir 16 yaşındaydı. Küçük bir dükkânları vardı. Aziz sabah dükkânı açmak üzere evden çıktı ama açamadı. Onu alıp götürmüşlerdi. Anne tek başına günlerce oğlunu aradı. Bir yıl sonra telefonu çaldı. Arayan oğlu Aziz’di, gerisini Güzide Hanım’dan dinliyoruz: “‘Anne ben yandım, iki bacağıma da mazot döküldü. Suriye’de hastanedeyim, gel beni götür’ diye ağlıyordu. Sonra ses gitti. Taa ki bir sene sonrasına kadar...” Bir sene sonra yine annesini arıyor, bu sefer “Ben Kobani’deyim” diyor. Telefon kapanıyor, bir daha da hiç sesi çıkmıyor. ‘Kaybolduğunu bildirdim’ Yuvalar dağılmış. Ağabeyler, babalar, çocukların peşine düşmüş. Kimi hapiste kimi ölmüş... Celil Bektaş da bir baba. Oğlu Yusuf geçen yıl ramazan ayında bir pazar günü kaybolmuş, 15 yaşındaymış: “Oğlum okuyordu, hafta sonları da bir bayan kuaföründe çalışıyordu. Sessiz bir çocuktu. Bir de rahatsızlığı var, düşüp bayılıyordu, her yemeği yiyemez. Sabah evden çıkıyor, işe gitmek için ama gitmemiş. Hastaneye sorduk, yok. Sonra biri dedi ki, oğlun Amedspor Direniş grubuna takılıyor. Oraya gittim, oğlumu sordum. İki senedir oraya takılıyormuş. Kimlik kaydını yapmışlar çocuğun, taraftar kulübüne. Peki, şimdi nerede diye sordum. Hazar Gölü’ne gitti arkadaşlarıyla, akşama gelecekler, dediler. Hazar Gölü’ne gittim, orada yok. HDP’ye geldim. Yok dediler. Çocuğumun montunu asılı gördüm, çıldırdım. Çocuğumu 20 kişiyle beraber dağa götürmüşler. O götüren yakalandı. Ben sadece HDP’yi suçlamıyorum. Devlete çocuğumun kaybolduğunu yarım saat içinde bildirmişim. Nereye gider yarım saatte bu çocuk? Kameralara bakılmadı, niye yol kesip arama yapılmadı... Acılı baba, bütün siyasi parti temsilcilerine sesleniyor: “Çocuğumu isterse Komünist Partisi getirsin, kim getirirse getirsin, yeter ki getirsin.” Artık vedalaşma zamanı. Annelerden de, peşimde dolaşan ve sivil polis olduğunu sandığım iki kişiden de ayrılma vakti geldi. Bir sonraki durak HDP il binası... Annelerin iddialarını soracağım. HDP Diyarbakır il başkanı zeyyat ceylan: İktidar, anneleri istismar ediyor n Annelerin yanından geliyorum, hepsi sizi suçluyor. Hatta bir anne şöyle diyor: “HDP il binasına geldim, çocuğumu sordum. Kızın dağa gitmiş dedi...” Bir baba çocuğunu HDP binasında aradığını, kendisine yok dendiğini, ama montunu asılı gördüğünü söylüyor... HDP 7 yaşında, PKK 50 yıldır var, haliyle bizimle başlayan bizimle biten bir süreç değil. Biz 6 milyon oy alan bir kitle partisiyiz. Günlük sirkülasyonumuz 300 kişiyi geçiyor. Çay içmek için gelen de var, sohbet için, iş için, partiyi desteklemek için gelen de... Haliyle kendi kitlemizin yüzde 100’ünü kontrol edemeyiz, AKP de olsa edemez. Ailelerimizin ifade ettiklerine gelince, size inandırıcı geliyor mu? Listeye bakacağız, sizin çocuğunuz dağda diyeceğiz. Akıl mantık alıyor mu? Şayet öyle bir şey olsa bile, burada akıl vardır, deneyim vardır, yardım ve yataklığın, örgüt üyeliğinin ne demek olduğunu bilen bir partidir. Yapan biri böyle bir şey söyler mi? Kapıdaki ailelerin hepsini bire bir tanımıyoruz. Önyargımız sıfır ama şunu söyleyelim: Bu aileler bilgi mağduru ailelerdir. Bunu insanlara saygısızlık yapmak için söylemiyorum. Çocukları ortada yok, bu da bir mağduriyet. Aşırı derecede yoksullar, bu da bir mağduriyet. Egemen anlayış, iktidar, bun Zeyyat Ceylan ları istismar ediyor. Gerçekten de bu aileler, çocuklarının sağ olarak gelmesini istiyorsa bunun yolu HDP’ye hakaretten mi geçiyor? Şu anda yaşanan süreç eleştiriyi aştı. Bize göre iktidar, bu ailelerin mağduriyetlerini istismar ederek HDP’yi kriminalize etmek, çalışamaz duruma getirmek istiyor. Ayrıca kaybolan çocuklarla ilgili biz muhatap değiliz, devlet varsa muhatap odur. Konuyu genel merkezimize taşıdık, “Hemen Meclis’te bir komisyon kurulsun, bize düşen görev neyse sonuna kadar yerine getirmekle mükellef tutarız” de dik.. Hükümetin sözcüsü, “Biz HDP’yi meşru bir güç olarak görmüyoruz, onlar kendilerini meşru kılma çabası içinde” dedi. Biz zaten meşru bir partiyiz. Birbirimizin kanını akıtmakla bu sorunu çözemeyiz, çözülebilseydi şu ana kadar olurdu. Çocuklarımızı HDP gönderdi diyorlar, doğru değil. Altyazı geçiyor, HDP’nin altında tünel var diye. Hakikatten uzaktır. n Çoğu aile çocuğunun çözüm sürecinde kaçırıldığını iddia ediyor. Kaçırma kelimesi sorunu inkâr etmektir. Ortada bir tercih var. n Annelerle hiç görüştünüz mü? Tabii, başta annelerle de görüştüm, erkeklerle de... Bir bağ kurduk, içeride namaz yerimiz var, anneler girdiler, içeride namaz kıldılar. İki gün sonra eyleme gelmeyince dediler ki, “Bunlar anneleri ikna etti”. Şimdi aramıza polisleri koydular. n Kimsenin dağda zorla tutulamayacağını söylüyorsunuz ama örgütten kaçanlar öyle demiyor... Dört aile çocuğuna kavuştu. Erich Fromm ne diyor; bir insan bir dava adına yola çıkar, süreç içinde kendini beslemez, zayıf düşer. Süreç içinde ona olan inancı kırılır. Ondan sonra vazgeçer ve vazgeçtikten sonra da eski bulunduğu yerin başarıya ulaşmaması için ona karşı mücadele eder. Bunu PKK’de de görebiliriz. Gelen dört kişiye gelince birinci kişi, HDP’nin çalışmaları içindeydi. Onu HDP’nin çalışmalarından çektiler, dağdan geldiğini söylediler. Gidin, araştırın, eğer onun dağdan geldiğini ispatlarsanız ben de onlardan özür dileyeceğim. İkinci kişi, ya Antalya ya İstanbul’daydı, dağda değildi. Üçüncü kişi; beş yıl önce dağa gitmiş. Biz çevremize sorduk, geldiyse bile çok önce gelmiştir. n Niçin öyle düşünüyorsunuz? Dağda kilolu olunmaz. Gelen evladımız kilolu, beyaz tenli. Geldiyse bile çok önceden gelmiştir. Çocuğu DAEŞ’te olanı bile getirdiler kapımıza. Biz çocuğu gerçek anlamda dağda olan ailelerle de görüştük. Asker babası olup çocuğu PKK’nin elinde olanlarla da görüştüm. Hadi diyelim bu çocukları biz gönderdik PKK’nin eline, askeri, polisi de mi biz gönderdik? Gerçekten anneler çocuklarına kavuşsun istiyorlarsa HDP, AKP, MHP, CHP, hepimiz beraber hareket edelim, kim halkların barışını isterse, kim bu coğrafyada ölümlerin önüne geçmek istiyorsa destekleriz. Varsayalım HDP’yi kriminalize ettiniz ve HDP’yi kapattınız, şu soruyu soruyorum: Onlarca partimizi kapattınız, hangi sorunu çözdü bu?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle