13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 21 OCAK 2020 SALI Yangın bir sonuç; sorun, kapitalizm ve türcülük! Haftalardır dünyanın bir kıtası cayır cayır yanıyor.  Geçen yıl Brezilya’da Amazon ormanlarının yanışını izleyen insanlık, şimdi de Avustralya kıtasının yanışını izliyor.  Aylardır kontrol altına alınamayan yangınlar yüzünden 1 milyar 250 milyon civarında hayvan ve 28 kişi can verdi, 10 milyon hektara yakın alan zarar gördü, 2 bini aşkın ev kül oldu. Yüksekliği kimi zaman 70 metreyi aşan alevlerin gökyüzünü kırmızı renge boyadığı fotoğraflar adeta bir korku filminin sahneleri gibi... Kaçmaya çalışırken çitlere takılıp yanan yavru kanguru fotoğrafı, bugüne kadar gördüğüm en üzücü görüntülerden biri. Hayvanların ormandaki kaçış yolu bile insanlar tarafından çitlerle engellenmiş. Mülkiyetin göstergesi o çit, ölümün simgesi oldu... İklim değişikliğini inkâr eden siyasetçiler en büyük tehlike Bunlar yaşanırken eleştirilerin hedefi olan Başbakan Scott Morrison, iklim politikasını değiştirme sinyali vermiş. Sonunda iklim krizinin yaz mevsiminin daha uzun, daha sıcak ve daha kurak geçmesine neden olduğunu görmüş! Bunu anlaması için bunca hayatın sönmesi, ülkenin alevler içinde kalması gerekiyormuş. İnsan düşünüyor; kendi hükümetinin küresel ısınma raporuna inanmadığını söyleyen, Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme sürecini başlatan Trump’ın bu bilimsel gerçeği kabul etmesi için Amerika’da nasıl bir felaket yaşanması gerekiyor acaba? Ne var ki Morrison, iklim değişikliği gerçeğini gördüğünü söylese de akıllanmış görünmüyor. Avustralya hükümeti, onca hayvanın yanarak can vermesi yetmemiş gibi, fazla su tükettikleri gerekçesiyle 10 bin deveyi helikopterlerden vurarak öldürme kararı aldı.   Hayvanlar, ortaya çıkmasında hiçbir sorumluluklarının olmadığı insan kaynaklı sorunlar yüzünden bu dünyada cehennemi yaşamaya devam ediyor. Yeryüzündeki cehenneme giden yol: kapitalizm + türcülük  Bugün yeryüzünde yaşanan sorunların ana kaynağı kapitalizm belasıdır. Türcülük ile el ele veren bu sistem, başta hayvanlar olmak üzere dünyanın tüm doğal kaynaklarını ve insanın emek gücünü yüzyıllardır “mal” gibi görüp sömürüyor. Önüne gelen canlıyı ezip suyunu çıkarıyor, para getirecek kısmı alıp posasını çöpe atıyor! Sömürenler, bu sistemin geçerli olduğu her ülkede aynı: GÜÇ üçgeninin en tepesinde yer alan kurulu düzenin temsilcileri, sermayedarlar ve dini araç olarak kullanan siyasi iktidar sahipleri.  Brezilya’da ve Avustralya’da çıkan yangınlar, türcülük ve kapitalizmin yeryüzünü yok edişinin kanıtıdır. Yangın, felaketlerin nedeni değil sonucudur.  Yok etme üzerine kurulu bir sistem Yaşananlar, kâr ve büyüme hırsı uğruna fosil yakıt kullanımının etkisini görmezden gelen,  Mezbahalarda sistematik olarak kafaları uçurulan hayvanların çığlıklarına kulaklarını ve vicdanını kapatan, Doymak bilmeyen ve sürekli tüketen insan açgözlülüğünün sonucudur.  Daha çok para ve haz için toprağı, suyu ve havayı kirleten, hayvanları katleden üretimler desteklendiği sürece bu yangınlar bitmeyecek; yeni yangınlar çıkacak.   Yaşarken yaşatmayı öğrenmek, bu dünyada bir insanın geçirebileceği en büyük evrimdir. İnsan denilen canlı, doğayı hunharca yok ettiği, kendisi gibi bilinç sahibi duyarlı canlıları katletmeyi sürdürdüğü sürece kendi sonunu hazırlıyor.  Bu bir kehanet değil, bilim insanlarının uzun zamandır ortaya koyduğu bir gerçek.  Kapitalizm öldürür; türcülük öldürür! Yargıtay’dan dolandırıcılık kararı Yargıtay 15. Ceza Dairesi, telefonla aradığı kişiyi kendisini polis olarak tanıtarak 3 bin 600 lira dolandıran sanığa, “basit dolandırıcılıktan” hapis cezası veren yerel mahkeme kararını bozdu. İstanbul’da kendisini komiser olarak tanıtan kişi, cep telefonuyla aradığı bir yurttaşa, “kimlik bilgileri, kredi kartı ve banka hesapları”nın bir terörist tarafından kullanıldığını söyledi. Teröristin yakalanması için takip gerçekleştirileceğini öne süren şüpheli, aradığı kişiyi 3 bin 600 lira dolandırdı. Açılan davada İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığı “basit dolandırıcılıktan” hapis cezasına çarptırdı. Yargıtay 15. Ceza Dairesi suçun kamu görevlisi olarak tanıtılarak işlenmesi halinde eylemin nitelikli dolandırıcılığa gireceğine yönelik hüküm bulunduğuna işaret ederek davayı bozdu. l AA EDİTÖR: CAFER KURT HABER AKP’nin projesi ‘Dindar ve Kindar’ kitabının yazarı Mert Taşçılar, hayal bile değil gericilerin etkisindeki MEB’deki çöküşü anlattı. “Dindar ve Kindar Milli Eğitimin İflası” kitabının yazarı ve Oda TV editörü Mert Taşçılar, AKP’nin “dindar nesil” projesi ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) içindeki gerici örgütlenmelere karşı, “Çözüm belli, Atatürk. Atatürk’ün eğitim görüşü yaklaşık 100 yıl önce dahi bugünkü toplumsal genel kanıdan ileri bir seviyede” dedi. MEB içinde örgütlenen gerici yapıları, çoOZAN cuklara yönelik istismaÇEPNİ rı, özelleştirme adımlarını, müfredat değişimlerini, AKP döneminin eğitim politikalarını ve Atatürk’ün eğitime bakış açısını anlatan Taşçılar’la yeni kitabını konuştuk. n Bu ilk kitabınız... Neden Türk eğitim sistemiyle ilgili bir kitap yazma gereği duydunuz? Yıllardır konuşuyoruz. “Eğitim sistemi çöktü. Türkiye’de en büyük sorunlardan biri eğitim. Tarikatlar eğitim sistemini ele geçirdi” diye. Bu ifadeler, ülkemizdeki en basit önerme. Ama ne yazık ki basit olduğu kadar da önemli. İşte bu önermelerin “geçiştirilemeyecek kadar önemli olduğunu” kitapta aktarmaya çalıştım. Gazetecilik ilkeleri gereği, ülkenin dört bir yanında yaşananları, kim, ne, nerede, nasıl, neden, ne zaman yapmış anlattım. Biraz da göz önünde olmayana dikkat çekmeye çalıştım. Araştırdıkça gördüğümüzden, şikâyet ettiğimizden de korkunç bir tabloyla karşılaştım. Bu yüzden kitabın adını da “Milli Eğitimin İflası” olarak belirledim. İflasa neden olan sorunlar arasında; cinsel istismarlar, yetersiz okullar, niteliksiz öğretmen atamaları, atanamayan öğretmenler, MEB bürokrasisinin liyakate göre atanmadığına dair deliller var. n Sizce Türkiye bu sürece nasıl geldi? Kitapta “Ele geçirilen çocuklar” cümlesini sık sık kullanıyorum. Çünkü AKP iktidarı döneminde yaratılan eğitim sistemiyle çocuklarımızın zihinsel olarak “ele geçirilmek istendiğini” söylüyorum. Bunun en önemli araçlarından biri de imam hatipler ve tarikatların hâkim olduğu yurtlar. FETÖ örneğinden yurtların ve okulların nasıl çalıştığını biliyoruz. Fakat bu durum FETÖ’den sonra da artarak devam etti. Adana’da Süleymancılar’ın yurdunda yana MEB bürokrasisinin liyakate göre atanmadığına ilişkin delillere dikkat çeken Taşçılar, AKP’nin “dindar nesil” projesine ilişkin “Mümkün değil. İlerki dönemlerde deizm tartışmalarını daha çok yapacağımızı düşünüyorum” dedi. Kitap için yaptığı araştırmalarda ilginç bilgilere ulaştığını söyleyen Taşçılar, “İlerde deizm tartışmalarını daha çok yapacağız” dedi. rak ölen çocuklarımız var bizim. Konya’da yıllar önce Kuran kursundayken tarikat yurdunda doğalgaz patlamasıyla kaybettiğimiz çocuklarımız var. Giresun’un Alucra ilçesinde 13 çocuğa uygulanan cinsel istismar olayını herkes bilmez. Türkiye bu sürece “eğitimde dincileşme çabalarıyla” geldi ve halen bu süreci yaşıyoruz. n Kitabın adı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünden alıntı. Erdoğan’ın, “eğitimöğretim alanında başarısız olduklarına” yönelik ifadeleri de var... Eğitimi eleştirmek bu ülkede en kolay iş. Fakat onu nasıl düzeltiriz, bilmiyoruz. Çünkü cumhuriyetin ilk yılları hariç eğitim Türkiye’de, özellikle sağ iktidarlar tarafından hep araç olarak kullanıldı. AKP iktidarı da 18 yılda 5 kez eğitim sistemi değiştirerek, eğitimi tarikatlara teslim ederek, hemen hemen her alanında başarısız oldu. En acı tarafı da bunun farkında olmasına rağmen düzeltemeyeceğini görüyor olması. n “Dindar nesil” AKP için bir hayal mi? AKP, gençlerden beklediği geri dönüşü alabiliyor mu? Hayal bile değil. Mümkün de değil. Çünkü son rakamlara göre, 20162019 arasında, 215 yeni imam hatip lisesi açılmasına karşılık, aynı dönem içerisinde imam hatip liselerindeki öğrencisi sayısı 136 bin azalmış durumda. Bu açıdan baktığınızda “Dindar ve Kindar” politikanın temel taşlarından imam hatiplere olan ilginin de azaldığını görüyoruz. Dolayısıyla AKP beklediği geri dönüşü de alamıyor. İnsanlar önceden Kuran kursuna gönderdiği çocuklarını, imam hatip okullarına yollarlardı. Artık onu bile yapmıyorlar. Hatta bu iddiamı biraz daha ileriye taşıyayım. Kitapta incelediğim dönem içerisinde milyonlarca öğrenci imam hatip okullarında yetişmesine karşılık, ilerki dönemlerde “deizm” tartışmalarını daha çok yapacağımızı düşünüyorum. n Kitapta, eğitimdeki özelleştirmeler ve cemaatin özel okullarına da ciddi bir bölüm ayrıldığını görüyoruz. AKP’nin özel okul hedeflerindeki ısrarı neden? AKP neo liberal bir parti. Türkiye’nin en önemli kurumlarını özelleştirdiği gibi milli eğitimi de özelleştirerek, bu “beladan” kurtulmak istiyor. Bunun için de eğitimin başına özel okul sahibi Ziya Selçuk’u getirdi. Fakat buna rağmen özel okulların eğitimdeki oranı Avrupa Birliği rakamlarının gerisinde. Avrupa’da devlet okullarının niteliği çok yüksek. Türkiye’deki çelişki ve sorun burada ortaya çıkıyor. AKP, eğitimi özelleştirerek tarikatların ve TÜRGEV, Ensar, TÜGVA gibi dinci yapıların okullarına, yurtlarına eğitimde alan açmak istiyordu. Var olmayan bir eğitim sisteminde din simsarlarının eline verilen çocuklara uygulanan cinsel istismarlar toplumdan büyük bir tepki alınca bu proje de kısmen çöktü. n AKP dönemindeki adımlar düşünüldüğünde sizce Türkiye’de bu yapılardan arındırılmış bir eğitim sistemi mümkün mü? Tabii mümkün. Bu konuda kitapta sadece sorunları anlatmıyorum. Çözüm önerilerine de yer veriyorum. Çözüm ise belli; Atatürk... Atatürk’ün eğitime nasıl önem verdiğini örneklerle anlatıyorum. Kurtuluş Savaşı sırasında, savaşın en sert geçtiği günlerde bile öğretmenleri toplayıp bir konuşma yaptığını biliyoruz. Ama Atatürk’ün hangi eğitim yöntemini önerdiğini, nasıl bir eğitim sistemi hayal ettiğini pek kimse bilmez. Kitapta Atatürk’ün eğitime yönelik çözüm önerisine de yer veriyorum. Öyle ki bence Atatürk’ün eğitim görüşü yaklaşık 100 yıl önce dahi bugünkü toplumsal genel kanıdan ileri bir seviyede. l ANKARA Müftülüklerin istemi üzerine, MEB, Diyanet TV’deki ‘Hatibin Kum Saati’ programını zorunlu kıldı İmam hatiplere TV dayatması NAKŞİBENDİ Cinayetin ardındanTARİKATI ŞEYHİ ÇEVİK’İN ‘şeriat geleneği’ çıktıÖLDÜRÜLMESİ SEYHAN AVŞAR ğını, öldürme nede ki güven kaybına dikkat çek Nakşibendi tarikatı şeyhlerinden Abdülkerim Çevik’in nini ise sosyal medya paylaşımları olduğunu söyledi. Şef ti. Ülgen, şu değerlendirmede bulundu. “Tarikat şeyhi Abdulkerim Çevik’in, iki aile önceki gün Bitlis’in Güroymak lekçi, “Paylaşımlar arasındaki bir sorunu şeriat ilçesinde silahlı saldırı sonucu daki ikinci kelime hükümlerine göre çözümle öldürülmesinin arkasında “şe nin şifreli olduğunu mesi sonucu gerçekleşen bir riata gitme” olarak bilinen ha düşündüm. Bu şifre silahlı saldırıyla öldürülmesi kemlik geleneğinin olduğu ortaya çıktı. İki akraba araların Abdülkerim Çevik lerle bazı kesimlere mesaj gönderdiğini Celal Ülgen konusu iktidarın hukuk dışında alternatif çözüm yolları daki alacak verecek mesele düşünmeye başla na ne kadar ağırlık verdiğinin sini “şeriata giderek” halletmek istedi. dım. Tabancayı da bir kamyoncudan 32 göstergesidir. Bir tarafta; mahkemele Çevik’in Yakup Şeflekçi’yi haksız gör bin TL karşılığında aldın. Olay günü de rin tren yolları gibi uzayıp gitmesi, yar mesi ise canına mal oldu. öldürmeye karar verdim. Yanıma 3 silahı gıçların ellerinde zaten fazla olan dos Çevik, Doğu ve Güneydoğu bölgelerin da aldım” dedi. yaların içine bir türlü girememesi, tam de yüzyıllardır devam eden arabuluculuk Bu arada Çevik cinayetinin katil zanlı girdiklerinde ise tayinlerinin çıkması geleneğini sürdürüyordu. “Şeriata git sı Yakup Şeflekçi’nin, AKP’li Tatvan Be öte yanda ise şeriat özlemlerinin getir me” olarak bilinen geleneğe göre verilen lediye Başkan Vekili Mazhar Şeflekçi’nin diği iki adım ileri bir adım geri mantığı hüküm fıkıhtan ileri geldiği için taraflar oğlu olduğu ortaya çıktı. Yerel kaynaklar, ile şeriata doğru gidişi sessiz ve derin tarafından kabul ediliyor. Çevik’in, kendi Mazhar Şeflekçi ile oğlu Yakup Şeflekçi den sürdürülmesine neden olmaktadır. sine danışmaya gelen kavgalı iki akraba ve yeğenleri arasında miras konusunda Ayrıca yargının her geçen gün güven yi arasındaki alacak verecek meselesinde anlaşmazlık bulunduğunu belirttiler. tirme oranının aşağı doğru çakılması bir tarafın haksız olduğu konusunda kanaat belirttiği için Yakup Şeflekçi tarafın ‘Yargıyı güven yitirdi’ sorun çözümünde tarikat, mafya ve siyaset üçgeninin öne çıkmasına ve rol dan tabancayla öldürüldüğü öğrenildi. Cumhuriyet’e konuşan, yaşamını yi olmasına da neden olmaktadır. Ülke Çevik’i öldüren ve akaryakıt sahibi ol tiren Çevik’in akrabası Sabır Çevik, “İki mizdeki demokratik ve laik sistemin yı duğu bildirilen Yakup Şeflekçi’nin ofisin aile arasındaki alacak verecek mesele kılması ve yerine şeriata dayalı bir sis de polis uyuşturucu madde buldu. Tu si... Seyda her zaman arabuluculuk eder temin getirilmek istenmesi yeni bir olay tuklanan Şeflekçi, uyuşturucu kullan di. Bir müessese gibi davalara müdaha olmamakla birlikte bu iktidar dönemin dığını kabul etmezken, Çevik’i amcası le ederdi. Bu durumda söylenecek pek de önemli bir ivme kazanmış olması dü nın oğlunun 150 bin TL’lik borcu nede bir söz yok” dedi. Avukat Celal Ülgen de, şündürücüdür. Tıpkı FETÖ’cülerle yapı niye arabuluculuk yaptığı sırada tanıdı hukuk dışı yolların aranmasında yargıda lan güç birliğinde olduğu gibi.” OZAN ÇEPNİ Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) imam hatiplilerin Diyanet TV izlemesi için okullara talimat gönderdi. Bakanlık, Diyanet’in talebi üzerine her hafta cumartesipazar günleri 22.0023.30 saatleri arasında yayımlanacak olan “Hatibin Kum Saati” adlı yarışma programının öğrenciler tarafından izlenmesinin sağlanması için okul yönetimlerini uyardı. Ödül: Umre ziyareti Eğitim alanında “MEB’in en büyük ortağı” konumuna gelen Diyanet İşleri Başkanlığı şimdi de öğrencilerin izleyecekleri programlara ilişkin çalışma başlattı. Sene başında Diyanet’in yayınlarına okullarda abone yapılması talimatı veren bakanlık, bütün imam hatip liselerine talimat ile Diyanet TV izletilmesini istedi. İmam hatiplilere sunulan “Hatibin Kum Saati” adlı programın amacı “bilgi yarışması” olarak belirtildi. Diyanet TV’nin programının jüri kurulunda da MEB uzmanı Abdullah Cevizci’nin de yer alacağı öğrenildi. Programın ödülü, “Umre ziyareti” olarak açıklandı. Yazı, müftülüklerin başvurusu üzerine il milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla imam hatip lisesi yönetimlerine ulaştırıldı. Müftülükler üzeriden iletilen talimatta, “İl ve ilçelerde gençlik çalışmalarını koordine etmek üzere görevlendirilen personel” olarak tanımlanan “gençlik koordinatörleri” tarafından da çalışma başlatılması istendi. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle