12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 13 OCAK 2020 PAZARTESİ EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: EMİNE BİLGET EĞİTİM Özel üniversite kavramının tartışılmaya açılmasını öneren YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç: YÖK Başkanı, “yükseköğretim özelleştiriliyor” söyleminden uzak kalınması için özel üniversitelerden elde edilecek gelirin üniversite eğitimi alan ve Asıl yol kamusal maddi zorluk çeken öğrencilere harcanması gerektiğini eğitim olarak kalmalısöyledi. YÖKBaşkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Türkiye’de özel üniversite kurulmasının ve yabancı üniversitelerin kampus açabilmelerinin gündeme alınabileceğini belirte rek “Bu kurumların vergi gelirleriyle de imkânı kısıtlı gençlerin yükseköğrenim görmesi sağlanır. Ama eğitimde esas yol kamusal eğitimdir” dedi. Gebze Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen “Araştırma Odaklı İhtisaslaşma Üniversiteleri Çalıştayı”na katılan YÖK Başkanı, toplantı arasında eğitim editörlerinin sorularını yanıtladı. Üniversiteye giriş sisteminde herhangi bir değişiklik yapılmayacağına dikkat çeken Prof. Saraç, “Öğrenciler rahat etsin, sistemde hiçbir değişiklik yok. Çocukların, bu sınavlarda daha başarılı olmaları için çok kitap okuması gerek” diye konuştu. Sınırsız büyüme bitti YÖK Başkanı,vakıf üniversitelerine getirilen kontenjan kısıtlamasıyla ilgili şunları söyledi: “Sistemin bütününde rasyonel bir planlama yapmamız lazım. Ama ‘bundan vakıfları muaf tutalım’ denmemesi lazım Madem üniversiteli işsizler diye bir sorun var bu bütün üniversiteleri ilgilendiren bir konu. Sadece devlet üniversiteleri niilgilendirsin vakıflara herhangi bir kısıt gelmesin demek, ‘bu ülkenin çocukları parayla okutulsun’ demek ve bu bize uymuyor. Vakıf üniversitelerinin sürekli büyümelerinin doğru olmadığını kendilerine beyan ettik. Sınırsız büyüme söz konusu olmayacak. Sürekli büyümek yerine kalitede derinlik kazanmalarını istiyoruz. Ülkenin gerçeklerini, beklentilerini ve istihdam noktasında projeksiyon Yekta Saraç YEMEK ÖĞRENCININ SORUNU OLMAMALI Prof. Saraç, İstanbul Üniversitesi’nde yemek fiyatlarına getirilen zam sonrası yaşananlar ve vakıf üniversitelerindeki yemek ücretlerinin yüksekliğine ilişkin bir soruyu şöyle yanıtladı: “Üniversite okumaya hak eden öğrencilerin kendini bütünüyle okumaya, dersine vermesi lazım. Yani öğrenciler için yemek meselesinin bir sorun olmaktan çıkarılması lazım. Ama bunlara standart getirilmesi gerçekçi olmayabilir. Ücretlerin makul düzeyde tutulması, üniversitelerimiz için öncelikli olması lazım. Vakıf üniversiteleri idari ve mali açılardan özerkler, fiyatlarını kendileri belirliyor, ihale ediyor. Fiyatlar yüksek olabiliyor. Buraya bizim müdahalemiz söz konusu olamaz. Ancak öğrencilerden gelen talepler üzerine ücretleri, vakıf raporlarına koyacağız. Öğrencilerin, nerede, ne ücret vereceğini bilmesi lazım. Devlet için de makul düzeyde olması lazım. Telkinlerde bulunuyoruz. Vakıf üniversitelerinin de bu konularda vakıf kavramının gerektiği şekilde davranacağına eminim.” larını dikkate alarak kendilerini konumlandırmaları lazım.” Özel üniversite açılabilir YÖK Başkanı’nın özel üniversite ve yabancı üniversite kampusları üzerine değerlendirmesi şöyle: “Türkiye’de gerçek vakıf üniversitesinin tanımı yapılması lazım, bir de özel üniversite meselesinin gündeme gelmesi lazım. Bunun için anayasa değişikliği gerektirir. Vakıf yükseköğretim sisteminin yetersiz kaldığını, sürdürülmesinin çok zor olduğunu, algısının gittikçe kötülediğini ve gerçekten de Türkiye’nin medarı iftiharı olan vakıf üniversitelerini töhmet altında bıraktığını, bundan dolayı vakıf sisteminin yeniden düzenlenmesi diğer taraftan da Türkiye’nin artık özel üniversiteyi tartışması gerektiğini düşünüyorum. Özel üniversiteler, güvence fonları oluşturularak, mali bakımdan Maliye, akademik bakımdan da YÖK tarafından denetlenmeli. Elde edilecek gelinin yüksek tahsi lini yürütmeye imkânı olmayan çocuklara harcanması kaydıyla özel üniversite açılmalıdır. Bunun yükseköğretimin özelleştirilmesi kavramından uzaklaştırılarak gerçekleştirilmesi lazım. Bu söylemden uzak kalmak için buradan elde edilecek gelirin sadece ve sadece ekonomik açıdan zor durumda olan çocuklara harcanması lazım. Çünkü eğitimde ana yolun, asıl yolun kamusal eğitim olarak kalması lazım. Yurtdışından kampus Yurtdışından üniversitelerin kampuslarının gelmesi, anayasa değişikliği gerektiriyor ancak ‘hayır’lar ve yasaklar dolanmayı da getiriyor. Yasaklarla değil kontrol edilebilir ve şeffaf süreçlerle yönetmek lazım. Yurtdışından kampus madem yasak getirilirse dolanılarak yapılabilir, o zaman yasal düzenlemeyle yapıl malı. THE ya da QS’de ilk 100’de ya da ilk 200’de yer alan üniversiteler Türkiye’ye şu şartlarla gelebilir denilebilir. Buralardan alınan vergiler gene yükseöğretim tahsili elde etmek isteyen ama imkânı olmayan çocuklara harcanır. ” Yabancı hocalara kriter YÖK Başkanı, yabancı dil okutmanlarıyla ilgili kriterler geleceğine dikkat çekerek “Ana dili İngilizce, Almanca diye kimse öğretmen olmayacak. Bundan sonra yabancı dil öğretecek yabancı uyruklu hocalar yabancı dil tecrübesini belgeleyecek. Devletde de vakıfta da öyle. Belli sıralamalarda yer alan üniversitelerde doktorasını bitirmiş birisini istihdam edecekse üniversite, biz ona yüksek ücret vermeyi de kabul edeceğiz. Gelen hocaların yürüttükleri proje çerçevesinde kendi doktora öğrencilerini getirmesine de imkân tanıyacağız” dedi. Okul yemekhanesinden parklara kompost Moni ve Bobo’nun hikâyesi işaret dilinde İstanbul Kültür Üniversitesi öğrencileri ve Çocuk Eğitim Derneği, işitme engelli çocuklar için “işaret dili” kullanarak “Moni ve Bobo” isimli bir hikâye kitabı hazırladı. Çalışmaları 3 ay süren kitap, 2 yaş üstü işitme engelli çocuklar ve aynı gelişim düzeyindeki yaşıtlarına yönelik, görsel ağırlıklı ve çocukların bilişsel süreçlerini geliştirme adına nedensonuç ilişkisini anlamalarını sağlayacak şekilde yazıldı. İşaret dili eğitmeni, işitme engelliler öğretmeni, uzman odyolog ve uzman psikolojik danışmandan destek alınarak içeriği oluşturulan “Moni ve Bobo”, tüm sayfalarının “QR” (Karekod) kod ile desteklenmesi ve bu kod okutulduğunda hikâyenin işaret diliyle aktarılması özelliği ile ön plana çıkıyor. Formalar paylaşılacak Türk Eğitim Derneği, Forma Paylaşım Noktası projesi kapsamında Olmuksan International Paper ile işbirliği yaptı. Proje ile temiz, yıpranmamış ve kullanılabilir durumda olan formaların kumbaraya atılması ve bu sayede ihtiyaç sahipleriyle paylaşılması hedefleniyor. Proje için Olmuksan IP’nin tasarladığı ve ürettiği oluklu mukavva kutular Türk Eğitim Derneği okullarına gönderildi. Proje, ihtiyaç sahibi çocukların kullanılmayan ama giyilebilir ve temiz durumda olan formalara erişmesini sağlayacak. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ve MEF Okulları Genel Müdürü Erdoğan Bozdemir, atıkların çevreye verdiği zararları azaltmak ve geri dönüşebilen malzemelerden yararlanmak amacıyla Çevresel Dönüşüm Protokolü imzaladı. Proje kapsamında MEF Okulları’na bir kompost makinesi hediye edildi. Beşiktaş Belediyesi, okulun yemekhanesinden çıkan organik atıkları kaynağında kompost cihazı ile gübreye dönüştürecek. Elde edilen kompost, Beşiktaş Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne bağlı park ve bahçelerde toprak zenginleştirici olarak kullanılacak. Beden eğitimi dersinde çarpım tablosu! Özel İzmir SEV İlkokulu Beden Eğitimi Öğretmeni Erkin Ateş, okulda yaptığı disiplinlerarası çalışmaları nedeniyle, Türkiye Beden Eğitimi Öğretmenleri Derneği (TÜBED) tarafından bu yıl ilk kez verilmeye başlanan “Beden Eğitimi Öğretiminde Mükemmellik Ödülü”nün sahibi oldu. Erkin Ateş, 2528 Mart 2020 tarihlerinde Hollanda’nın Amsterdam kentinde Avrupa Uluslararası Okullar Birliği’nin düzenleyeceği ECIS Beden Eğitimi Mesleki Gelişim Programı’na davetli olarak katılacak.                     Ateş, İzmir SEV İlkokulu’nda, 2005 yılından bu yana, beden eğitimi dersini disiplinlerarası çalışma yöntemiyle iş lediklerini belirtterek “Örneğin, çarpım tablosuyla ilgili içinde temel hareket becerilerini içeren oyunlar hazırlanabilir. Ya da sosyal bilgiler dersinde puzzlelar kullanarak öğrencilerin harita bilgileri eğlenceli bir şekilde geliştirilebilir. Sadece bir gazete kâğıdından onlarca oyun üretilebilir” diyor. Öğretmenlere Kariyer Fuarı Bahçeşehir Üniversitesi Yenilikçi Eğitim Geliştirme Araştırma Merkezi (YEGAM) tarafından düzenlenen “Öğretmen Kariyer Fuarı”nda, “Eğitimde 21. Yüzyıl Becerilerinin Kullanımı”, “Özel Okullarda Eğitim ve Öğretmenlik”, “Özel Eğitim”, “Öğretmenlik Kariyerinde Gelişim ve Alternatifler” ve “Yönetimde Yenilikçi Uygulamalar” konuları ele alındı. İstanbul İl Milli Eğitim Mü dürü Levent Yazıcı, “Sınıfında iyi bir iletişim ve disiplin kuran öğretmenlerin öğrencilerinin PISA’da fark oluşturduğunu görüyoruz. Ayrıca geride olan öğrencilere yardım fırsatları sunabilen öğretmenler de farklılık oluşturuyor” dedi. Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel, eğitimin, tüm sektörlerin lokomotifi olduğunu belirterek “Eğitim sektörü kötüyse olmaz, iler leme kaydedemeyiz. O yüzden eksiklerimiz kapatmalı ve bu anlamda yatırımlara en çok eğitim sektöründen devam etmeliyiz” diye konuştu. Üniversite Rektörü Prof. Dr. Şirin Karadeniz de bu fuarla öğretmenliğin bir profesyonel meslek olduğunu tekrar hatırlatmayı ve bir kariyer gelişiminin olduğunu göstermeyi amaçladıklarını söyledi. Milleti sağır, dilsiz, aptal, göbeğini kaşıyan adam sananlar Saray, kanal üzerinden yeni bir kamplaşma ve gerilim yaratarak politikasını, iktidarını ayakta tutmaya çalışıyor. Milletin işsizlikten inim inim inlediği, evine pahalılığın ateşinin düştüğü ağır bir dönemde yaşarken en fazla ihtiyacı olan şey, başka şeylerin konuşulması. Saray medyası bunu fazlasıyla sunuyor. Hiçbirinde ciddi bir ekonomi gündemi, eleştirisi, halkın derdisesini göremezsiniz. Gazeteciliği rafa kaldırdılar. Zaten kendilerinden istenen de bu: Gazeteciliği öldürün!.. Gazetecilikleriyle birlikte kendilerini de öldürüyorlar! Şöyle bir inançları var: Eğer iktidar aleyhine olacak şeyleri yazmazsak, millet olanı biteni görmeyecek ve her şeyin çok mükemmel gösterildiği pembe tablo ile yaşayacak. Göbeğini kaşıyanlar He, millet salak, göbeğini kaşıyan adamlardan oluşuyor! Ne sunarsak ona inanır! Millet yaşayan bir varlık değil, içmiyor, yemiyor, kira vermiyor, tuvalete bile çıkmaz, öyle biblo gibi bir süs! Beyni de yok, düşünmez bir yaratık, ne kakalarsan yer yutar, üstelik alkış da tutar. (Böyle olduğunu düşünen, milletin neden iktidara oy verdiğini anlayamayan muhalefet cephesinde körler de var.) Bunun böyle olmadığını, Saray oylarındaki düşüşte görmüyorlar. Hele hele İstanbul belediye seçimlerinde 31 Mart ile 23 Haziran sonuçlarını da görmüyorlar. Medya, bu öğüten çark içinde kendisinin bitip tükendiğini de görmüyor. Yeni efsaneler gerekli İktidara en son tam eklemlenmiş batan gemi varakasına bakıyorum: Saray kütüphanesine hediye edilen çok anlamlı bir kitaptan bahsediyor. Evet, yeni efsanelere ihtiyaç var, konu birinci sayfadan Ankara dedikodusu olarak üfleniyor. İçeride tam sayfa bir CHP’yi vuracak bir kadın berberi hikâyesi!.. En iyi CHP haberi Baykal’ın, Saray’ın Libya politikasına tam destek açıklaması. Genel Yayın Müdürü’nün işte böyle olmalı sevinci! Baykal meraklıdır, önünü sonunu düşünmeden “akil politikacı” pasına!.. Ekonomi olarak borsa vb. haberleri... Baştan sona magazin! Başarı hikâyeleri, gelecek iyi olacak yutturmaları... Millet yatıp, kalkıp okuyor bunları mı dersiniz... Gerçek bayi satışı nerelere düştü? Ama umurunda mı dünya, arkadan devletin her türlü desteği aktığı sürece ayakta kalır, devran sürer. İlk iktidar değişiminde, bütün bu böyyük “iktidar gazetecileri” de devrilir gider, arkalarında zehir zıkkım bir seda bırakarak! İki “gazete” kapandı. Tabii üzüntü verici olan, buralarda çalışan gerçek gazetecilerin de kapı önüne konulmasıdır. Binlerce işsiz gazeteci, gazeteciliği, haberciliği öldürün politikasının kurbanıdır. İstanbul Büyükşehir şirketlerinden gayet ilgisizce, basılı ve dijital aktarılan milyonlarca liralık peşkeşin kesilmesiyle (sağ olasın Murat Ağırel!) dahası da kapanabilir... İki kattan fazla fatura Ekonomik kriz, derin ve büyük. Geçen yıl eve gelen elektrik faturasıyla şimdi gelmekte olanları karşılaştırıyorum, tam iki katından fazla! Acaba “göbeğini kaşıyan adam” faturayı eline alınca, iktidar varakalarının sessizliği karşısında küçükdilini mi yutar, yoksa gazeteciliğine küfrü basarak güveni daha da dibe mi vurur! İşsizlik düşüyormuş, son TÜİK açıklamalarına bir sevinç bir sevinç. Uğur Gürses yorumluyor ve soruyor: Son bir yılda çalışma çağındaki nüfus 958 bin artarken, ne olmuş da geçmişinkinden farklı olarak bunların sadece 82 bini işgücüne katılmış? Miras mı kalmış, piyango mu çıkmış? Yoksa işsizlik oranı düşük çıksın diye mi işgücüne katılmamışlar? Tablo veriyor: TÜİK’ten, Çalışma Çağındaki Nüfus Saray, ise ekonomide ülkenin çağ atladığını, zenginleştiğini açıklıyor. Millet de yutuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle