22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr. TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 1113 OCAK 2020 PAZARTESİ Türkiye’de sendikalaşmayaÇalışan yoksulluğu ve mutsuzluğu artıyor. İşçiler artık ay sonunu getirmekte zorlanıyor karşı düşmanca tutum var Küresel Sanayi İşçileri Sendikası (IndustriALL) Avrupa Genel Sekreteri Luc Triangle: Şunu çok 2020 bizim için kolay olmayacak açık söyleyebilirim; Avrupa’da sendikal örgütlenme konusunda Türkiye kadar sert ve kötü başka ülke yok. n İşçileri nasıl bir gele lunda, demir çelikte, ener cek bekliyor, ne yapmalı iş ji yoğun kullanılan otomotiv ABD olmak üzere Rusya, Türkiye... Başka ülkelerde de ar ŞEHRİBAN KIRAÇ Küresel Sanayi İşçileri Sendikası (IndustriALL) Avrupa Genel Sekreteri Luc Triangle, 2020’nin işçiler için kolay olmayacağına dikkat çeke reteri Luc Triangle ile Türkiye’deki sendikal örgütlenmeyi ve işçileri nasıl bir gelecek beklediğini konuştuk. n Türkiye’de ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor, 4.4 milyon işsiz var. Nasıl görüyorsunuz çiler böyle bir döneme hazırlık için? Kolay bir gelecek bizi beklemiyor. 2020 bizim için kolay olmayacak. Öncelikle sanayi sektörü dönüşüyor. Birincisi iklim krizi nedeniyle dönüşüyor, dolayısıyla kömür de ciddi bir değişim yaşanacak. Aynı zamanda dijitalleşmenin etkisiyle çok sayıda sanayi işçisinin işi ortadan kalkacak. İkinci konu ise dünya çapındaki politik dengesizlik, dünyanın birçok ülkesinde tık tek adam rejimleri kurulmuş durumda. Bu da siyasi düzensizliği beraberinde getiriyor. Bunun sonucunda da yatırımlar azalıyor, bunun bedelini de işçilere ödetiyorlar. İşçiler işinden oluyor, daha kötü koşullarda yaşamak zo rek “Artık çok sayıda sanayi iş Türkiye’de çalışanların duru işkolunda yakıt, enerji işko tek adam rejimi var. Başta runda kalıyorlar. çisinin işi ortadan kalkacak. Ar munu? tık dünyanın birçok ülkesinde tek adam rejimi var. Bu da siyasi düzensizliği beraberinde ge Sadece Türkiye’de değil Avrupa’nın birçok ülkesinde şu anda sıradan insanlar için hayat KURTULUŞ ARI tiriyor. Bu durum yatırımları gitgide zorlaşmakta. Fiyatlar ar azaltıyor. Bunun bedelini de iş tıyor, satın alma gücü düşüyor. çilere ödetiyorlar” dedi. İnsanlar çalışıyor olsa dahi cid Avrupa’nın birçok ülkesinde di bir çalışan yoksulluğu içinde sendikalaşma oranlarının düştü ler. Ay sonunu getirmekte zor ğünü, ama Türkiye’deki esas so lanıyorlar. Bir taraftan patronla runun ise hem hükümetin hem rın çokuluslu şirketlerin kârları de işverenlerin sendikal örgüt artarken, başka bir kesimde ise lenmeye karşı aşırı düşmanca mutsuzluk artıyor. Bu durum tutumları olduğuna işaret eden aynı zamanda sanayi ile ilgi IndustriALL Avrupa Genel Sek li işkollarımızda yaşanan dönü şümle de alakalı. Dijitalleşmey İşçiler bir le bir dizi iş ortadan kalkmakta. İklim tartışmaları artıyor. Ço araya gelmeli kuluslu şirketler bu iklim krizinin ana sorumlusudur, onlar kârlarını artırırken bizim için n Bu yoksullaşmanın sonu nereye varır, çalışanların ne yapması gerekiyor ? Öncelikle yapılması gereken şey işçilerin verimlilik artışlarından hakkını alması olacak. Şu anda Avrupa’nın 20 ülkesinde ücretlerin gelişimi verimlilik gelişiminin uzağında kalmış durumda. Verimlilik ücretlerden daha hızlı artmış. Ama kimse de bize bunu gümüş tabakta hediye etmeyecektir. Bizim mücadele edip bunu almamız gerekiyor. Bunun mücadelesini sürdürebilmemiz için de güçlü olmamız lazım. Daha fazla işçinin sendikalı olması lazım. Üye sayılarımız ne kadar çok artarsa o kadar çok müzakere gücümüz artar. Dolayısıyla örgütlenme önümüzdeki en önemli ölçütlerden biri. Verimlilik artışlarındaki hakkımızı almak ve sektörel toplusözleşme ile gücümüzü inşa ederek işçi sınıfının geneli için kazanımlar elde edebiliriz. Bir diğer önemli konu ise birlik. İşverenler şunu yapmaya çalışırlar, ne zaman ki işveren federasyonları dünyanın neresinde müzakere ederse etsin işçileri birbirine karşı kullanmaya ya da sendikalara karşı kullanmaya çalışırlar. Bu yüzden sendikaların bir arada hareket edebilmeleri bir birlik inşa edebilmeleri oldukça önem taşıyor ki işverenler görsünler ki karşılarında işçiler bir arada durabiliyorlar. Mesela Türkiye’de metal işkolunda tıkanan toplusözleşme görüşmelerine karşı DİSK’e bağlı Birleşik Metalİş, Türkİş’e bağlı Türk Metal Sendikası ve Hakİş’e bağlı Özçelikİş’in birlikte hareket etmesi iyi bir örnektir. Artık sendikalar arasında daha fazla işbirliği ve diyalog var. hayat gitgide pahalı oluyor. Ya ratmadığımız bir krizin bedeli ni biz işçiler ödemek zorunda kalıyoruz. Bundan 1520 yıl ön Baskı artıyor EN KÖTÜ ÜLKEceAvrupa’daçalı n IndustriALL IndustriALL Avrupa Genel Sekreteri Luc Triangle, Şehriban Kıraç’ın sorularını yanıtladı. şan yoksulluğu olarak grev mdğbtgTşsÇçkğAdTkbdstçTdayçstyehğhroaaıauueaauanalrriüiuüeiaeaiüüaüaaai.üvımlylanSttkçllmnlrlltflsslmnnzvmŞrrrrnıaııbçleıiiellldlmoyııkkkşşduuçrinauadecuAavkrdnnuyAnzeısaaoaiibiiespnğgrı.eleeğiğüaynyyııoımznnaırivym?idbuüffana5oışu1.nedeekr.gdndylroTu’ircabalıya’Ta5b’’nBideriueönaydkfnaddüüdklrnçiroü’lieıvutpıraikauşsieeıymirr.enklnçrçindnyuoasvkgmaBzookoadaoüıir’odröşirdlnşkurairkeukaykşuiıryttanığymndeüuımsnyfeükeao’uuytro’ücddrvnerdreiuoolhüaoçkeüa.ldlühemianrairbAuşnnrnlibas.şlkkçşae,gayvüAermilebiirşeralarilrdngytaeudlakçarndbdkbadgıdnüısrpşNeeameıbniiodieeinizırvlkıöldçaktkdetanudıılizıdyegışsgkai’ıseazinzedndidşakgoysahğmonizyheıkloeeeğasivamraaagasaeailarmıciarulltlleharsamairankiyaaupimrlemsekbgekoralyyıiainrsyemeakrgynaknmsşçisnhasişloaaioıziddbilrTıbtulltıhfltzeiniiiaişdheailaknykyzealşlrnaraaieykgeuüyaneelrkkdklar.çeaa.loykzndrbıgşâaionbaöoralataönşadaaşlaTzleayŞeokrdklçeiiiayelşrilrsralnızşlarnuziarlageüeşeniılaimadçyaettgekidşmkiaunAiybloznştmriirmklrraeiaşarmaınrısltâür.ıeçsdimanetanlvşms.işruligrbuiyoşnİşaealoılyytsnisedmmr’ameltaamş?laedregaialauçnienkoikedmmnrıhaelysglğaybratyieeeaapnılınldrtlkeoenainnieidrolaılalniy.ytnçrlaaeyemıiaçensınmremüşiçdkauadrie’lnad,rirtaddniumlrimseplöyyieekreyşdeeşnaızıçomnrıoneaoznaömaiilniy.mreızlmkrdhyrrskBisaoevyzguoaoeuaeayıilaellüzzalşenhÖUkirirslkratşaaimeşçitrıe.uAşlemileierkellçrataişkbnçlueınnvngaerikhırrmâiiknsrsdnüindarüşbâeyullömneeitieseayşsaldeBlkkpçüâzylnslyteynröasetueaıaıiuagTbu’aioslnaklidlsknytTmnrdkneryşbeşkbkte’üütiriosrıadyideTlAuıiüreünaıeınıeuuanriüieriksrraçalernranüiaymb.rinvelddsmmsıedymkıgumaalovipkdk.TardalrsiAaunşıeüedsöıerei.keştnlukiıüeilpByeeiseyvriÇngymyaşebaünkrmlŞizödspuoıhyrınıkiuteyeügeomeüsnmriyaşdaylkeiuiuearlarezgeıdrgia’’ünllşrlioamolle,gigdknlsdeknr’?erımelve’yüiçgetnktşraöryinukiooöeeüdhnekuaelalmaealşin;mimıaerereamvlnrrrndieltyrsvn’heş.ngernuaçdenü;l.ikemöeaiuşcrüBüneroneıkzıiatukn alamaz hale geldi. geliyor. me konusunda Türki ye kadar sert ve kötü başka bir ülke yok. Ama aynı zamanda biz Avrupa’dan baktığımızda Türkiye’deki işçilerin ne kadar cesur olduklarını görüyoruz. Çünkü çok açık ki Türkiye’de ne zaman bir sendikalaşmaya girişilse işçi ya işten çıkarılmayla karşı karşıya kalıyor ya da işyerinde başka baskılar oluyor. Sendikalar işyerinde yüzde 50’lik işyeri barajını aşmasın diye insanlar işten çıkarılıyorlar. İşçilere baskı yapılıyor. Bu durum maalesef yıllardır düzelmiyor. Avrupa’nın neredeyse her yerinde bir işyerinde birden fazla sendika olabiliyor, işçiler istedikleri sendikayı seçebiliyorlar. Ama Türkiye’de maalesef bu yok. Türkiye’de bir ekstra konu var ki ne zaman bir eylem olsa işyerinde grev kararı alınsa işverenler hükümete lobi yapıp bu grevleri erteletme altında yasaklatabiliyorlar. Bunun kabul edilebilir yanı yoktur. IndustriALL açık ve net bir şekilde grev yasaklarını kınamaktadır. n Sendikal örgütlenmede Türkiye’yi en kötü konuma getiren durum sadece grev yasakları mı? Örgütlendiğinizde işten çıkarılmak, şirketlerin sen dikalaşmayı engellemesi, toplusözleşmelerin reddedilmesi... Bunlar bizim için temel insan haklarıdır. Sendikalar olarak bizim var olmamızın temel nedenlerinden biridir toplusözleşme, örgütlenme hakkı vs. Bunlar Türkiye’de çok ciddi ve sık ihlal ediliyor. Sormamız gereken soru şu; Nasıl oluyor da aynı uluslararası firmanın Almanya ya da İtalya’daki biriminde Türkiye’de yaşanan sorunlar yaşanmıyor, ya da Aynı işyerinin Belçika’daki, Fransa’daki biriminde niye toplusözleşme imzalanıyor da Türkiye’de imzalanmıyor? Çünkü Türkiye’deki işverenin kafasında temel bir mantıksal hata var; onlar sanıyorlar ki sendikalar işleri kötü etkileyecek. Halbuki en düşük toplusözleşme oranına sahip ülkeler aynı zamanda en düşük emek verimliliğine sahip ülkelerdir. Türkiye’deki yabancı işverenler Türkiye’deki kuralların, kanunların arkasına sığınamazlar. Hem Türk hükümetini hem de işverenleri eğitmemiz gerekiyor ki şunu anlasınlar; sendikalar hem işçilerin haklarının korunması için hem de ekonominin ilerlemesi için de önemlidir. 5 tüketiciden 3’ü haklı Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, tüketici hakem heyetlerine 2019’da 545 bin 237 başvuru yapıldığını ve 546 milyon 50 bin 537 liralık uyuşmazlığın değerlendirildiğini ifade ederek alınan kararların yaklaşık yüzde 61’inin tüketici lehine sonuçlandığını söyledi. Ürün ve hizmet bazında değerlendirildiğinde geçen yıl tüke ticilerin, tüketici hakem heyetlerine en çok 70 bin 698 ile ayakkabı konusunda başvurduklarını anlatan Pekcan, bu grubu 62 bin 110 ile cep telefonu, 41 bin 707 ile kredi tahsis ücreti (dosya masrafı), 31 bin 547 ile kredi kartı üyelik ücreti, 25 bin 157 ile internet abonelikleri uyuşmazlıklarının izlediğini ifade etti. l AA İSİG üyelerine polis müdahalesi Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi üyelerinin hazırladığı “Türkiye ve Ankara 2019 İş Cinayeti” raporunu açıklanmasına polis izin vermedi. Olgunlar Caddesi’nde bulunan Madenci Anıtı önünde bir araya gelen Ankara İSİG Meclisi üye lerinin eylemine polis müdahale etti. Polis müdahalesinde Kansu Yıldırım, Zarife Çalışkan, Osman Çokaman, Özgür Bozkurt, Furkan Bircan, Pınar Abdal gözaltında alındı. Gözlatına alınanlar, açıklamayı gözaltı aracında yaptı. Açıklama, İSİG’in sosyal med ya hesabından “Ankara’da polis saldırarak arkadaşlarımızı gözaltına aldı, afişlerimizi yırtarak çöpe attı. Gözaltı aracından açıklamayı yaptık. 2019’da 1736 işçi yaşamını yitirdi... Çalışırken ölmek istemiyoruz...” notuyla yayımlandı. l Ekonomi Servisi Un arzında sorun yok Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü Ahmet Güldal, un fiyatlarının ekmek fiyatlarının artışı açısından bir gösterge olmadığını belirterek “Un fiyatlarının çok yükselmesini gerektirecek bir sebep de yok. Un fiyatlarını artırmak isteyenler için gerekli tedbirleri alıyoruz” dedi. Güldal, buğday ve un arzında sorun olmadığını ve depolarında yeterli ürünün bulunduğunu anlattı. Uğursuz miras Geçen on yıl insanlığa uğursuz bir miras bıraktı. Bu mirasın içinde, türlü felaketler, düşük olasılıkbüyük sonuç ilişkisini ifade eden “siyah kuğu” olayları doğurmaya aday en az altı “olay alanı” olduğu söylenebilir. 1) Geçen on yıl boyunca sermayenin kâr odaklı doğasının, alınamayan önlemlerin ürünü “küresel iklim krizi” böyle bir olay alanı. Bu alan, savaşları, insani felaketleri, kültürel toplumsal tepkiler üzerinde “Yeni Faşizmi” doğurmaya başladı. AKP rejimi de bu 10 yılın mirası. 2) Ortadoğu ve Kuzey Afrika bir diğer “olay alanı”: Bu alandaki dinamikler üç patlama noktasında enerji biriktirmeye devam ediyor: Irak savaşı ve Suriye iç savaşı, Libya’nın dağılması. IŞİD canavarı, Rusya’nın bölgeye inmesi geçen on yılın mirası. Yeni on yılın ilk “siyah kuğu” fenomeninin, Kasım Süleymani suikastının, bu alanda doğduğunu gördük. Bu da Trump yönetiminin İran’la yapılan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çıkmasının mirası. Su kaynakları, enerji havzaları, göç dalgaları, bu alanın birinci olay alanıyla kesişme noktalarını oluşturuyor. AKP Türkiyesi’nin, bölgedeki hemen tüm ülkelerin ve Avrupa Birliği’nin, Rusya’nın, ABD’nin uyarılarına karşın Libya’ya asker göndererek bu “olay alanını” kaotik olasılıkları içine gönüllü olarak atlamasını da, geçen on yıl mirası olarak düşünebiliriz: Rejim, toplumdan rıza alma kapasitesini yitirdi, kendi içinde parçalanmaya başladı, içerde baskı arttı, dışarda militarist /İhvancı maceralar gündeme geldi. 3) Çin ve ABD arasındaki hegemonya rekabeti de geçen on yılın mirası. Bu on yıl ticaret savaşlarını, teknolojik üstünlük rekabetini, ÇinRusya yakınlaşmasını, ABD ile AB arasındaki uyumsuzlukları içeren bir “olay alanı” yarattı. AKP Türkiyesi işte bu “olay alanı” içinde, yeni on yıla, geleneksel ittifaklarını değiştirmeye çalışarak ülkesinin iç sorunlarında uzlaşma yerine kutuplaşmaya, dinci totaliter reflekslere dayanarak, ülkenin kültürel ve insani sermayesini çarçur ederek giriyor. 4) Neoliberal ekonomik modelin ve finansal krizin enkazı üzerinde milliyetçi, yabancı düşmanı, sağ popülizm, beyaz üstünlüğü fantezileri, Yahudi düşmanlığı yeniden canlandı, bu uğursuz eğilime “İslamafobi” eklendi. Demagog liderleri, uluslararası ağları, terörist militanlarıyla “Yeni Faşizm” işte bu uğuruz on yılın mirası. AKP Türkiyesi Ortadoğu’da örnek olamamıştı ama parlamenter demokrasiyi, hukuk devletini ortadan kaldırma becerisiyle Batı’da kimi “yeni faşist” liderlere örnek olduğu söylenebilir. 5) Neoliberal ekonomik modelin bir mirası sağ popülizm ise bir diğer mirası da, Arap isyanları, meydan işgalleridir. Kitlelerin büyük çaplı olarak ve demokratik taleplerle onlarca ülkede, aktif siyasete katılmaya başlaması, kadın hareketinde büyük bir canlanmanın başlamasıdır. “Yeni Faşizmi” yaratan “olay alanıyla”, demokratik kitle muhalefetini, kadın hareketindeki canlanmayı yaratan “olay alanı” şimdi, devlet, iktidar, iklim krizi noktalarına kesişiyor. Bu kesişme, sosyalist gelenek açısından hem tarih sahnesine dönme olasılığını hem de yok olma riskini getiren çok patlayıcı bir “ortak alan” yaratıyor. Sol hareketin bu kesişme alanına uygun söylemi ve çalışma tarzını hızla geliştirmesi, hedef kitlesini, araçlarını bir an evvel bulması gerekiyor. 6) Geçen on yıl bize sosyal medya, üzerinden “büyük veri” depolarını ve algoritmalar (kendi kendini yazabilen programlar) gibi son derecede karmaşık ve tartışmalı bir miras bıraktı. Gelinen noktada şekillenen “izlemegözetleme kapitalizmi”, dev şirketlere, devletlere, sosyal medya kullanıcılarının emeklerini (kullanırken oluşan bilgiyi) karşılıksız edinmeye, vatandaşlarının öznelliklerini şekillendirmeye, ekonomik siyasi tercihlerini yönlendirmeye dayanan bir birikim tarzı son on yılın mirasıdır. Bu miras devletlerin vatandaşlarının özgürlüklerini kısıtlama, cezalandırma kapasitelerini hızla artırıyor. Yukarda aktardığım uğursuz miras içinde “Yeni Faşizm”in, kitlesel demokratik muhalefetin ve izleme kapitalizminin “alanları” kesişiyor. Bu kesişme insanlığı, yüz yıl sonra yine bir yol ayrımına getirdi. Bir tarafta faşizm, savaşlar ve kaçınılmaz bir ekolojik yıkım. Diğer tarafta, keşfedilmeyi bekleyen “başka bir yaşam”. Zaman giderek hızlanıyor... 2020’nin trendleri buluştu 2012 yılında Özyeğin Üniversitesi’nin çatısı altında açılan Le Cordon Bleuİstanbul, 2020 gastronimi trendleri buluşturdu. Toplantıda, gastronominin sadece yemekten ibaret olmadığının altı çizilirken tarım, coğrafya ve sanatı barındıran bir sektör olduğu vurgulandı. Toplantının açılışında Özyeğin Üniversitesi Le Cordon Bleu Türkiye Direktörü Defne Ertan Tüysüzoğlu, “İnanıyoruz ki değişen/ gelişen dünyada kültürel, coğrafi ve etnik unsurların etkileşimi yanı sıra tarım, antropoloji, sanat ya da teknoloji gibi birçok farklı alanlarla işbirliği içinde olmak ve bu minvalde ilerlemek önümüzdeki yılları etkileyecek bir ana akım olacak” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle