10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 10 OCAK 2020 CUMA EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER Montrö’yü kafaya takmak Kanal İstanbul, gündemi hızla değişen Türkiye’nin bu yapısına karşın tartışmaların odağındaki yerini koruyor. Arkadaşımız Mehmet Ali Güller’in 2 Ocak 2020 tarihli “Karadeniz’e NATO yolu” yazısındaki açıklamasından sonra, Kanal İstanbul tartışmasının odağına da Montrö Boğazlar Sözleşmesi geldi oturdu. M. Güller söz konusu yazısında, Kanal İstanbul ÇED raporunun 1426. sayfasında Saroz Körfezi’nden Zincirbozan mevkiinden Marmara Denizi’ne bir kanal açılmasının önerildiğini açıklamaktaydı. Başlangıçta pek fazla kişinin dikkatini çekmeyen bu öneri yaşama geçtiğinde, Kanal İstanbul gerçekten arkadaşımızın belirttiği gibi “Karadeniz’e NATO yolu” haline gelecektir. Olayı daha iyi kavramak için, 1936 tarihli Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi’ne kısaca göz atalım. HHH 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Boğazlar üzerindeki tam egemenliğini kabul etmektedir. Daha önce Lozan’ın Boğazlar ile ilgili hükümleri bu nitelikte olmayıp Boğazlarda askersizleştirilmiş bölgeler oluşturulması ve bunun da Milletler Cemiyeti tarafından saptanacak bir uluslararası komisyonca denetlenmesi öngörülmekteydi. Dünya ikinci paylaşım savaşına doğru hızla evrilirken, Milletler Cemiyeti’nin aczi ortaya çıkınca beliren elverişli koşullardan yararlanan Türkiye’nin ön ayak olmasıyla 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi sivil gemilerin bu suyolundan geçişlerini serbest kılarken, savaş gemilerinin geçişlerine, nitelik, tonaj ve Karadeniz’de kalma süreleri açısından, bu denize kıyıdaş olmayan ülkelere bazı kısıtlamalar getirmiştir. Denizlerde seyrüsefer serbestisi üzerinde hiçbir kısıtı kabul etmeyen ABD’nin 19. yüzyıl başından itibaren yürüttüğü temel politika Montrö’nün ruhuyla çatışmaktaydı. Sözleşme hükümlerini uygulama yetkisine sahip olan Türkiye ise yorumlarında, sözleşmenin ruhuna uygun davranıyordu. Nitekim 1970’li yıllarda Sovyetler’in Minsk ve Kiev savaş gemilerinin, NATO’nun bunların uçak gemisi oldukları yolundaki görüşüne karşın Ankara, bunların münhasıran uçak taşımaya yönelik olmayan su üstü savaş gemileri olduğu gerekçesiyle Boğazlardan geçmesine izin vermişti. Zamanla, ABD’nin Karadeniz’deki askeri ağırlığını artırma niyeti, Washington’ın, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin kıyıdaş ülkelere ayrıcalık tanıyan maddelerinin değiştirilmesi için kulis faaliyetini yoğunlaştırmasına neden oldu. Günümüzde, Kanal İstanbul’un gündeme gelmesi, dikkatlerin Montrö Sözleşmesi’nin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişiyle ilgili maddelerinin üstünde yoğunlaşmasına yol açtı. Gerçekten de Karadeniz’e kıyısı olmayan herhangi bir ülke (pratikte tabii ki ABD) savaş gemilerini İstanbul Boğazı’ndan değil de Kanal İstanbul’dan geçirerek Karadeniz’e soksa, Boğazlar Sözleşmesi’nin kısıtlayıcı hükümlerinden kurtulamaz mıydı? Montrö Boğazlar Sözleşmesi adından da anlaşılacağı üzere, Çanakkale ve İstanbul boğazlarının her ikisini de kapsadığına göre, böyle bir olasılık mümkün değildi. HHH Ama ÇED raporunda ileri sürülen öneri şimdi, Montrö’nün iki kanalla baypass edilme imkânını ve böylelikle, Karadeniz’in bir barış denizi olmaktan çıkarılması olasılığını doğuruyor. Cumhurbaşkanı geçen hafta CNN Türk ve Kanal D’nin ortak yayındaki basın söyleşisinde Kanal İstanbul ile ilgili olarak şunları söylüyordu: Montrö’yü kafanıza takmayın! Cumhurbaşkanı’nın bunları söylerken aklından neler geçiyordu, bilemeyiz ama bizim Montrö’yü kafamıza takmamamıza imkân yok. Çünkü Montrö topraklarımız üzerindeki mutlak egemenliğimizin kapsamına Boğazları da dahil eden ve bu niteliği yüzünden Lozan’ı tamamlayan bir tapu senedidir. Bu tapuyu deldirtmek aklın alacağı iş değildir. AYM: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ‘Saray soytarısı’ demek suç değil Anayasa Mahkemesi, 2015 genel seçimleri sırasında AKP’nin Samsun adayı ve eski Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç için “Keşke Saray’a soytarılık yapmak yerine, Samsun’umuza hizmet etse” diyen CHP’nin Samsun Milletvekili adayı gazeteci Şaban Sevinç’a para cezası verilmesinin ifade özgürlüğü ihlali olduğuna karar verdi. Ankara 30. Asliye Ceza Mahkemesi, Kılıç’ın şikayeti üzerine açılan davada Sevinç’e “saray soytarısı” sözlerinden dolayı hakaret suçundan 4 bin 700 TL para cezası verdi. Mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Sevinç’in başvurusunu görüşen Anayasa Mahkemesi, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti. Kararda, dava konusu sözleri değerlendirirken yaşanan seçim yarışının sebebiyet verdiği tansiyon yüksekliğinin de dikkate alınması gerektiği kaydedildi. Kararda, müştekinin kamuoyunca tanınan bir kişi olması nedeniyle kendisine yönelik eleştirilere daha fazla hoşgörü göstermesi gerektiği ifade e erek, şöyle denildi: “Dikkate alınması gereken diğer bir yön ise Sevinç’in söz konusu ifadeyi müşteki tarafından kendisine yöneltilen ‘Dedemin adını ağzına almadan önce kirli ağzını çalkalasın’ şeklinde ifadelerine karşı tepki olarak sarf etmesidir.” l ANKARA/Cumhuriyet ‘Soruşturma’ ikilemiAKP’de, Meclis’e tekrar getirilmek istenen ‘güvenlik soruşturması’ konusunda görüş ayrılığı var AKP, Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmesi üzerine torba teklife koyduğu, ancak parti içindeki itirazlar nedeniyle geri çektiği ‘güvenlik soruşturması’ düzenlemesinin nasıl yapılacağı konusunda formül arıyor. Partide arşiv taramasının yeterli olduğunu dü şünen bazı hukukçu milletvekilleri, ‘güvenlik soruşturması’ düzenlemesinin mağduriyet yaratabileceği konusunda kaygı yaşıyor. EMINE TBMM’nin 14 Ocak’ta yeKAPLAN niden çalışmalarına başlamasıyla birlikte gündeme gelecek yasa tekliflerinden birini de daha önce torba tekliften çıkarılan ‘güvenlik soruşturması’yla ilgili düzenleme oluşturuyor. Kamuya ilk alımlarda güvenlik soruşturmasının nasıl yapılacağı, hangi kriterlerin dikkate alınacağı Bazı AKP’li vekiller, işe alınacak memurlar konusunda “Arşiv araştırması”nın yeterli olacağı görüşünü savunuyor. konusunda yapılan toplantılarda iki görüş öne çıktı. Bazı hukukçu milletvekilleri, güvenlik soruşturmasının ‘somut veri’ye dayandırılarak düzenlenmesini savunurken, bazıları da güvenlik soruşturmasına gerek olmadığı, arşiv taramasının yeterli olduğunu düşünüyor. Bu konuda net bir karar verilemezken, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yapılacak görüşmelerin ardından hangisinin tercih edileceğine karar verilecek. “Somut veri”ye dayanılarak güvenlik soruşturmasını savunan milletvekillerinin önerisi kabul edilirse, ilk defa kamu hizmeti ve görevine atanacaklar hakkında güvenlik soruşturması veya arşiv araştırması yapılacak. Ancak güvenlik soruşturması yapılırken sadece kamuya atanacak kişinin kendisiyle ilgili araştırma yapılacak, birinci ve ikinci derece yakınlarının terör örgütleriyle iltisaklı olup olmadığı gibi veriler olsa bile bu kişinin atanmasına engel bir durum olarak ortaya konamayacak. Kişinin atanmasına engel somut veriler, ancak gerekçelendirilmesi koşuluyla değerlendirilebilecek. Torba tekliften çıkarılan güvenlik soruşturmasıyla ilgili düzenlemede yer alan ‘anayasaya ve devlete sadakat ve bağlılık’ ifadeleri yeni teklifte yer almayacak. ‘Arşiv taraması yeterli’ Bazı hukukçu vekiller ise, güvenlik soruşturmasına gerek olmadığını, arşiv taramasının yeterli olduğunu dile getirerek, düzenlemenin bu yönde yapılmasını önerdi. Bu önerinin kabul edilmesi durumunda ise kişiyle ilgili hakkında bir arama, soruşturma, tutuklama kararı olup olmadığı, mahkemelerde hakkında bir hüküm verilip verilmediğine bakılacak. Bazı AKP’liler, “28 Şubat sürecinde bize yapılanları niye şimdi biz başkalarına yapıyoruz? Darbeye teşebbüs edenler, 15 Temmuz’da eline silah alanlar, eylem yapan FETÖ’cüler hak ettikleri cezayı çeksin. Ancak bunların çocukları var, ileride torunları olacak. Bunların devlete aidiyetlerinin sağlanması, topluma kazandırılması lazım. Bu çok büyük bir sorun alanına dönüştü. Çözüm sürecinde ne yapacaktık, dağdan inen eli silahlı teröristleri affedecektik. Bunların çocuklarıyla da barışmamız lazım” görüşü dile getiriliyor. l ANKARA Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeminde Libya’ya asker gönderilmesi, evlilik ve aile hayatı vardı Gençler evde kalıyormuş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Evlilik dışı hayat biçimi medya aracılığıyla meşrulaştırılmaya, daha da vahimi özendirilmeye çalışılıyor, Bu büyük tehlikeye hep birlikte karşı koymalıyız. Rabbimiz ne buyuruyor? ‘Nikahlanınız, çoğalınız’ buyuruyor” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saray’da, engelliler ile devlet korumasından yararlanmış gençlerin kamu kurumlarına yerleştirilmesi töreninde konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: n Evlilik dışı ilişki değerimizde yok: Kızlarımız da erkeklerimiz de çoğu 30’u aşkın evleniyor veyahut da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu? Devlet babadan bahsediyor muyuz, devlet babanın başında da şu anda Erdoğan var mı? Var, ben de şu anda tavsiye ediyorum. Hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor, evlilik dışı hayat biçimi medya aracılığıyla meşrulaştırılmaya, daha da vahimi özendirilmeye çalışılıyor, televizyonların birçoğunda bunun kampanyası yapılıyor. Aile kurumunu kökünden kurutmayı amaçlayan sembollerin önü bilinçli bir şekilde açılırken, aile kurumuna sahip çıkan davranışlar küçümseniyor. Bu büyük tehlikeye hep birlikte karşı koymalıyız. Rabbimiz ne buyuruyor? ‘Nikahlanınız, çoğalınız’ buyuruyor. ‘Hukuk kanun değildir’ n Kanundan bahsetmiyorum (Berfin Özbek’e saldırı): Bir namussuz, bir alçak meşru olmayan bir yaşamla, maalesef bir kıza, onunla beraber yaşıyor neyse asit veya kezzap yüzüne atıyor ve tabii bir göz gidiyor. Ben soruşturuyorum, bana verilen cevap şu; kanunun diyorlar en yüksek oranı bu. Siz burada hakkı, hukuku, adaleti arayacaksınız. Böyle bir olay kendi kızının başına gelmiş olsa orada bu olayı nasıl değer lendirirsin? Kanunlara mı bakacaksın yoksa böyle bir hak, adalet olur mu buna mı bakacaksın? Buradan tüm yargı dünyasına sesleniyorum, bu kanunların sayfaları arasındaki maddelere değil, vicdanınızın sesine lütfen kulak verin. Hukuk eşittir kanun değildir. ‘Libya’ tepkileri... n Zihinleri çöl, gönülleri bataklık: Ülkemizin daha önceki mücadelelerine kulp takanlar şimdi de Akdeniz’deki hamlelerimizi itibarsız hale getirmenin gayreti içindeler. Türk askerinin çöllere gönderilmesinden, ülkemizin bataklığa saplanmasından söz edenlerin kendi zihinleri çölleşmiş, kendi gönülleri bataklık haline dönüşmüştür. Şu anda bizler de ecdadımızın da oralarda tarih yazdığı bu yerlerde sadece adaletsizliği, zulmü gidermek için varız ve davet üzerine oradayız. l ANKARA/Cumhuriyet Kılıçdaroğlu, Bahçeli’ye ‘FETÖ’nün siyasi ayağı’yla ilgili çağrıda bulundu: Önerge verin destekleyelim CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Libya’ya farklı güçlerin gönderileceği iddialarına yönelik “O güçlerin finansmanını kim sağlıyor? O zaman niye asker gönderiyoruz? Suriye’de ÖSO var. Bunların hepsinin eli kanlı. Bunların bir kısmını gönderdiler. Erdoğan, Türkiye’ye Mavi Vatan’ı kaybettirecek olan tek kişidir” dedi. FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmak istenmediğini belirten Kılıçdaroğlu, FETÖ firarisi Adil Öksüz’ün Türkiye’den kaçışı ve bağlantıları hakkında elinde bilgi olduğunu ancak belge olmadığı için açıklamadığını belirtti. Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. İranABD geriliminin, Ortadoğu’da vekâlet savaşlarının geldiği noktayı gösterdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, aktif olması gereken ülkelerin Türkiye ve İran olması gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, “Suriye’ye girildi ne oldu? Faturayı kim ödedi? Erdoğan gerekirse 40 milyor dolar daha öderiz diyor. Cebinden mi ödüyorsun?” dedi. Kaddafi’nin Erdoğan’a 2012’de 250 bin dolar ödül verdiğini ve Erdoğan’ın parayı insan hakları derneklerine bağış olarak vereceğini söylediğini belirten Kılıçdaroğlu, “250 bin doları hangi derneğe bağış olarak verdi? Vermedi” ifadelerini kullandı. ‘Nerede dünya lideri’ Libya’ya asker gönderilmesini eleştiren Kılıçdaroğlu, Libya farklı güçlerin gönderileceği iddialarıyla ilgili, “Kim o başkaları. Bir sürü iddia var. Üç aşağı beş yukarı kimlerin gönderileceğini de biliyorum. O güçlerin finansmanını kim sağlıyor? O zaman niye asker gönderiyoruz? Suriye’de ÖSO var. Bunların hepsinin eli kanlı. Bunların bir kısmını gönderdiler” ifadelerini kullandı. Erdoğan’ın, Libya Ulusal Uzlaşı Hükümeti ile Hafter arasındaki arabulucuk tekliflerini eleştirdiğini, Putin geldiğinde Birleşmiş Milletler’e arabulucuk teklif edildiğini kay Kılıçdaroğlu esnafı ziyaret etti CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün Ankara Siteler’de esnaf ziyaretinde bulundu. Esnaf ziyaretinin ardından, Ankara Mobilyacılar Lakeciler Odası üyeleri ile de buluşan Kılıçdaroğlu’na Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve CHP Ankara İl Başkanı Rıfkı Güvener eşlik etti. 2012’den beri esnafın derdinin değişmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bu ülkede 8.5 milyon insanın aylık geliri 673 liranın altında. Bu 8.5 milyon insan evine mobilya alabilir mi ayda 673 lirayla?” dedi. l ANKARA deden Kılıçdaroğlu, “Benim dediğim noktaya niye geldin? Putin’den ders alıyorsun, Putin’in dediklerini tekrar ediyorsun” dedi. Ege adalarının işgal altında olduğunu ve Yunan askerlerinin bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Nerede bu milli kahraman? Nerede bu dünya lideri. Erdoğan, Türkiye’ye Mavi Vatan’ı kaybettirecek olan tek kişidir” dedi. ‘Erdoğan’ın rant projesi’ Kanal İstanbul projesinin devlet projesi değil, Erdoğan’ın rant, çıkar projesi olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bu projenin yapılacağı yok. Ekonomide yaşanan büyük acıları, dramları, işsizliği göstermemek için siyaset kurumu tartışmasın diye Kanal İstanbul’u ortaya attılar. Devletleri ‘çılgın’ adamlar yönetirse, o devletlerin geleceği için felaket hazır demektir” dedi. Tank Palet Fabrikası’nın “0 lirayla” Katar ordusuna 25 yıllığına verildiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Ethem Sancak ‘kira ödemiyoruz’ diyor. Düşünün, bir ülkenin cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi ya lan söylüyor, Ethem Sancak doğruyu söylüyor. Bir ülke kendi silah fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çekerse bunun adı vatana ihanettir. Bari bir lira al” dedi. Kılıçdaroğlu, “Hesabını veremediğiniz bir mal varlığına sahipseniz, egemen güçlerin tutsağı olursunuz. Bir daha söyleyeyim, belki Saray’daki dinlemiş olur” dedi. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin FETÖ’nün siyasi ayağına yönelik sözlerine ilişkin konuşan Kılıçdaroğlu, “Bahçeli doğru söylüyor. Bahçeli’ye açık ve net bir çağrım var. Samimiyse Bahçeli, FETÖ’nün siyasi ayağını ortaya çıkarmak için Meclis araştırma önergesi versinler, biz de destek verelim” dedi. FETÖ davalarında sulandırma olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Emin Çölaşan’dan FETÖ’cü mü olur? Sözcü gazetesinden FETÖ’cü mü olur? Bir yalan söylediler. Burak Akbay, FETÖ’cülerin okulunda okumuş ya da yurtlarında kalmış diye. Eğer öyleyse senin damada bak. Damadı getirmişsin, Hazine’yi emanet etmişsin, FETÖ’nün okullarında okumuş” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet KOZA İPEK HOLDING DAVASINDA CEZA YAĞDI Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ’nün çatı davasının firari sanığı eski Koza İpek Holding yöneticisi Hamdi Akın İpek, kardeşi Cafer Tekin İpek ile annesi Melek İpek’in de aralarında olduğu 20 sanığın yargılandığı davada kararını açıkladı. Sanıklardan Cafer Tekin İpek, 79 yıl 8 ay 21 gün hapis ve 250 bin lira adli para cezasına çarptırıldı. Melek İpek’e, terör örgütüne üyelik suçundan 7 yıl 6 ay, SPK Yasası’na muhalefet suçundan da 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampusu’ndaki salonda görülen duruşmada tutuklu sanıklar Cafer Tekin İpek ve Şaban Yörüklü ile tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları hazır bulundu. Son sözleri dinlenen sanıklardan Cafer Tekin İpek, hiçbir terör örgütüyle bağlantısının bulunmadığını öne sürdü ve beraatını talep etti. Melek İpek de terör örgütüyle ilgilerinin olmadığını iddia ederek, “Biz hiçbir zaman şucu bucu olmadık. Hayır yaptığımız için yargılanıyoruz. Hiçbir yere üye olmadık” dedi. Hükmü açıklayan mahkeme, Cafer Tekin İpek’i, “Fetullahçı Terör Örgüt’üne (FETÖ) üye olmak” suçundan 11 yıl 3 ay, “Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet” suçundan 6 yıl 3 ay hapis ve 250 bin lira para cezasına çarptırdı. Heyet, Cafer Tekin İpek’e 22 ayrı “Vergi Usul Kanunu’na muhalefet” suçundan 62 yıl 2 ay 21 gün hapis cezası verdi. İpek, toplamda 79 yıl 8 ay 21 gün hapis ve 250 bin lira adli para cezasına çarptırıldı. Sanıklardan Melek İpek hakkında “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 7 yıl 6 ay, “Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet” suçundan da 4 yıl 2 ay hapis ve 104 bin 100 lira adli para cezasına hükmedildi. Mahkeme, sanıklar Harun Ekinci, Şaban Yörüklü ve Ali Serdar Hasırcıoğlu’na “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 9 yıl 4 ay 15’er gün hapis cezası verdi. Sanık Hasan Burak Sertcan, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 6 yıl 3 ay hapisle cezalandırıldı. Sertcan hakkındaki adli kontrol kararının devamına hükmedildi. Sanık Şaban Aksüyek, “sahte fatura” suçundan 18 yıl 7 ay 22 gün hapisle cezalandırıldı. Mahkeme, sanıklar Ebru İpek, İsmet Sivrioğlu, Özlem Özdemir, Fikret Şayan, Hüseyin Erdem, Selim Elmasoğlu, Mahir Şermet ve Orhan Selçuk Hasırcıoğlu hakkında “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım” suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası verilmesine hükmetti. Heyet, firari sanıklar Hamdi Akın İpek, Pelin Zenginer, Osman Zenginer, Ayhan Yurttaş ve Nevin İpek’in dava dosyalarının ayrılmasını kararlaştırdı. Hisseler de müsadere edildi Mahkeme, Cafer Tekin İpek ve Harun Ekinci’nin tutukluluk halinin devamına, tutuksuz sanık Ali Serdar Hasırcıoğlu’nun hükümle birlikte tutuklanmasına karar verdi. Sanıklar Cafer Tekin İpek, Melek İpek, Ebru İpek, Şaban Yörüklü ve Ali Serdar Hasırcıoğlu’nun kayyım yönetiminde bulunan Koza İpek Holding bünyesindeki payları oranındaki hisselerinin müsaderesine hükmedildi. Hamdi Akın İpek’in Koza İpek Holding bünyesindeki şirketlerde bulunan hisseleri yönünden kayyım kararının devamı kararlaştırıldı. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle