10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 10 OCAK 2020 CUMA Editör: Çağdaş bayraktar TASARIM: ilknur filiz olaylar ve görüş[email protected] Düzenli Ordunun kazandığı ilk zafer: 1. İnönü Muharebesi’nin 99. Yıldönümü ‘Her şey kurtarılmıştır’ Doç. Dr. HÜNER TUNCER Mustafa Kemal Paşa, cephe komutanları ile görüşerek düzenli ordu kurulması gereğini dile getirmekteydi, çünkü Milli Mücadele’nin başarısı bütün kuvvetlerin tek bir otorite altında toplanmasına bağlıydı. Düzenli bir işgal ordusunun ancak düzenli bir ordu ile yenilip dağıtılabileceği gerçeğinden hareketle, iskelet halindeki ordunun yeniden örgütlendirilip donatılmasına karar verilmişti. Birinci İnönü Muharebesi, düzenli ordunun henüz oluşum aşamasında olduğu bir zamana rastlamıştı. 3. Yunan Kolordusu 6 Ocak 1921’de Bursa’dan Eskişehir’e, 1. Yunan Kolordusu da Uşak’tan Dumlupınar’a doğru ilerlemeye başlamıştı. Yunan ordusunun Birinci İnönü Muharebesi’ndeki gücü şöyleydi: 427 subay, 15 bin 816 er, 12 bin 500 tüfek, 270 makineli tüfek, 120 ağır makineli tüfek ve 72 top1. Türk ordusunun kuvveti ise 8 bin 500 kişi, 5 bin 500 tüfek, 18 hafif makineli tüfek, 47 ağır makineli tüfek ve 28 toptu2. Kurtuluşun başlangıcı Birinci İnönü Muharebesi’nin komutanları şunlardı: 24. Tümen’in başında Yarbay Atıf (Ateşdağlı), 11. Tümen’in başında Yarbay Ayıcı Arif, 4. Tümen’in başında ise Binbaşı Nâzım bulunuyordu. Öte yandan Yunan Ordusu Başkomutanı General Papulas, Ordu Kurmay Başkanı Albay Pallis ve İkinci Kurmay Başkanı Albay Sarıyanis’ti. 6 Ocak 1921 tarihinde Yunan ordusu ile yeni Türk ordusu, ilk kez Birinci İnönü Muharebesi’nde karşı karşıya geldiler. Birinci İnönü Muharebesi ile Milli Mücadele’nin askeri aşamasına girilmişti. 6 Ocak günü, birer alayla takviyeli 7. ve 10. Yunan tümenleri, bir süvari alayı ve iki topçu alayı üç kol halinde ilerlemekteydi. 24. Tümen birlikleri, bazı kesimlerde Yunan yürüyüşünü durdursalar bile, genel olarak Yunan ilerleyişini geciktirmeyi başaramayacaklardı. 7 Ocak’ta Asıl sevinç Mustafa Kemal’de idi. Birinci İnönü Zaferi olunca, “Bu muharebe ile pek çok şey kurtarılmıştır!” demiş, sonra da bu sözünü şöyle tamamlamıştı: “Hayır, her şey kurtarılmıştır!” Türk Genelkurmayı, 4. Tümen’i demiryolu ile İnönü’ye hareket ettirdi. Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey, 24. Tümen birliklerinin İnönü mevziine çekilmelerini ve bu mevzide savunma yapmalarını istedi. Demiryolunun kuzeyindeki kesimi 24. Tümen, güneyindeki kesimini de 4. Tümen, sonra da 4. ve 11. Tümenler savunacaktı. 9 Ocak günü, 11. Tümen İnönü İstasyonu’na yetişmiş ve savunma pozisyonu almıştı. Öte yandan Yunan güçleri de İnegöl Ovası’yla Karaköy, Bilecik, Lefke hattındaki Sakarya Boğazı arasında bulunan Ahu Dağları’nı aşarak, 9 Ocak günü İnönü mevzilerine varmıştı. Yunanlar, demiryolunun güneyinde taarruza geçmiş; ancak, Yunan taarruzu kırılmıştı. Yunanlar, savaş hattını bırakarak biraz geri çekildiler. Albay İsmet Bey, 10 Ocak’ta İnönü İstasyonu’na gelmiş ve karargâhı ile İnönü köyüne yerleşmişti. İsmet Bey, 4. ve 11. tümenlerin İnönüOklubalı arasına çekilmesini emretti. Yunan birlikleri, ikinci savunma hattına çekilen Türk birliklerini izlememiş; 10/11 Ocak gece yarısından başlayarak gizlice İnönü mevziini boşaltmıştı. Türk birlikleri ise 12 Ocak’ta, bir gün önce boşalttıkları İnönü mevziine geri döndüler. Yunanlar kaçıyordu. Ancak, yor gun Türk ordusu istenildiği gibi takip harekâtı gerçekleştirememekteydi. Birinci İnönü Muharebesi’nde Yunanların kayıpları, Yunan Tarih Ansiklopedisi’ne göre, 8 subay ile 49 er ölü, 9 subay ile 145 er yaralı olmak suretiyle toplam 211 olarak saptanabilmişti3. Türklerin kayıpları ise şöyleydi: 4 subay ile 117 er şehit, 12 subay ile 85 er yaralı, 5 subay ile 29 er esir, toplam olarak 252 kişi4. Birinci İnönü Zaferi, kurtuluşun başlangıcı olmuştu. İsmet Bey, İnönü’de kazanılan başarıyı şöyle değerlendirmekteydi: “Aslında Birinci İnönü Muharebesi, askeri bakımdan mütevazı ölçüde bir muharebedir. Yunanlar taarruz etmişler, bizim mevzileri söktürmüşler, bundan sonra hazırlıksız geldiklerini, ilerisinin daha çok tehlikeli olduğunu anlayarak, kendileri çekilip gitmişlerdir. Yunan Ordusu Başkumandanı Papulas, Ethem ile de ayrı bir cephede muharebe ettiğimizi hesaba katarak, bizden böyle bir mukavemet beklemiyordu. Fakat 9 ve 10 Ocak günleri bizim mukabil taarruzlarımızla karşılaşıp, o zamana kadar Anadolu’da görmediği bir muharebe tarzına Türk ordusunda rastlayınca, ‘Keşif yaptım, bu kadarı kâfi, öğrendik’ dedi ve bıraktı, gitti. Yani muharebede ısrar etmedi5.” Mustafa Kemal Paşa’nın, Bi rinci İnönü Zaferi’ni değerlendirmesi de şöyleydi: “... Namık Kemal demiştir ki: ‘Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini, yok mudur kurtaracak bahtı kara mâderini.’ İşte ben, bu kürsüden bu Meclisi Âli’nin Reisi sıfatıyla, heyeti âliyenizi teşkil eden bütün azanın her biri namına ve bütün millet namına diyorum ki: Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara mâderini6.” İlk zafer Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kurulmuş olan düzenli ordunun Batı Cephesi’ndeki ilk başarısı, Birinci İnönü Muharebesi olmuştu. Birinci İnönü Muharebesi’nin kazanılmasıyla, Türk ulusunun varlığına ve savaş gücüne sahip olduğu kanıtlanmış ve TBMM Hükümeti’nin içte ve dışta tanınması ve itibarının artması sağlanmıştı. Birinci İnönü Zaferi, Türk insanının kendisine olan güvenini pekiştirmiş ve Türk ordusunun yeniden dirilmeye başlamasının ilk adımını oluşturmuştu. Mustafa Kemal’in, bu zafer haberini aldığında söylediği şu sözler her şeyin özetiydi. Falih Rıfkı Atay yazıyor: “...Asıl sevinç Mustafa Kemal’de idi. Birinci İnönü Zaferi olunca, ‘Bu muharebe ile pek çok şey kurtarılmıştır!’ demiş, sonra da bu sözünü şöyle tamamlamıştı: ‘Hayır, her şey kurtarılmıştır7!’...” 1 Türk İstiklâl Harbi, II. Cilt, 3. Kısım, Birinci, İkinci İnönü, Aslıhanlar ve Dumlupınar Muharebeleri (9 Kasım 192015 Nisan 1921), Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1966, s. 198. 2 Age, s. 196’dan Harp Tarihi D. Arşiv No. 4/4478, Dosya No. 1. 3 Age, s. 247’den Yunan Tarih Ansiklopedisi, II. Cilt, s. 436. 4 Age, s. 247. 5 İsmet İnönü, Hatıralar, c. 1, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1985, s. 243. 6 Nuri Köstüklü, “Birinci İnönü Muharebesi ve Siyasi Sonuçları Üzerine Bazı Düşünceler”, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi AraştırmalarıI, 2. Baskı, Çizgi Kitapevi, Konya, 2013, s. 91, 92, 93. 7 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, III, Çağdaş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti., İstanbul, Kasım 1999, s. 76. İmamoğlu ve Yavaş seçmeni bilinçlendiriyor!   Sevgili okurlarım, 31 Mart ve 23 Haziran 2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara’nın (ve elbette daha birçok kentin) Erdoğan/AKP iktidarına rağmen kazanılması, seçmenlerin bilinçlendiğini, Demokratik Rejim açısından birkaç eşiğin birden aşıldığını gösteriyor: İmamoğlu, Yavaş ve daha birçok CHP’li belediye başkanı, iktidarın 18 yıllık kesintisiz yönetimi boyunca seçmenin önüne koyduğu engellerin her birini tek tek aşarak seçimleri kazandılar. Demokratik Rejim açısından aşılması gereken en önemli eşik “Öğrenilmiş çaresizlikti”: Seçmenin beyni bilinçli olarak yıkanmış, “Ne yaparsanız yapın Erdoğan/ AKP iktidarı, yönetimi bırakmaz” düşüncesi herkesin önünde aşılması gereken en önemli eşik haline gelmişti. Erdoğan/AKP iktidarının, bir bölümünü açık ve net baskı ve hukuksuzluklarla 18 yıldır sürekli olarak kazandığı seçimlerin yarattığı bu “çaresizlik” etkisi, hem karamsarlıktan besleniyor hem de karamsarlık üretiyordu; seçmenin önünde aşılması gereken en büyük psikolojik engeldi... Bu eşik aşıldı! Aşılması gereken ikinci eşik, toplumun kimlik siyaseti ve din üzerinden iki ayrı eksende sert çizgilerle ayrıştırılmış olmasıydı: Kimlikler üzerinden yapılan TürkKürt, SünniAlevi, LaikDinci, ayrıştırmaları, adayların önündeki en önemli engellerden biriydi. Adayların kimlikleri, bu ayrıştırmalar bağlamında aleyhlerine bir koz olarak kullanılacaktı ve nitekim kullanıldı. Bu yetmiyormuş gi bi “dinsizlik” suçlaması bir yandan, “şeriatçılık” suçlaması öteki yandan, adayları kıskaca almış olan ikinci eşikti. İktidar etnik ve inanç kimlikleri üzerinden her türlü manipülasyonu, feodal bağı ve suçlamayı kullandı ama bu bölünmüşlük ve düşmanlık eşiği de adayların, kent kimliğini (İstanbulluluk, Ankaralılık gibi) öteki kimliklerin önüne geçermeleriyle aşıldı. Üçüncü eşik, güvenlik güçlerinin ve yargının seçimleri baskı altına almak için kullanılmasıydı. İktidar bu konuda da seçmen listelerinden, seçmenlerin oy kullanma yeterliliklerine, sandık görevlilerinden, sandıklardaki oy sayımlarına kadar her konuda, her türlü haksızlığı, hukuksuzluğu, baskıyı uyguladı, hatta İstanbul seçim sonucunu bile haksız ve hukuksuz bir biçimde iptal ettirdi. Ama halkın, seçmenin, Erdoğan/AKP iktidarından bıkkınlığı ve çığ gibi büyüyen bu iktidardan kurtulma arzusu önünde hiçbir baskı işe yaramadı. Dördüncü ve bir başka önemli eşik, medya engeliydi: Bütün medya iktidarın egemenliği ve emri altındaydı. Adaylar, bu engeli de doğrudan iletişim kanallarını kullanarak birkaç dürüst gazete ve televizyonun da yardımıyla, aştı. HHH İmamoğlu ve Yavaş başta, bütün Belediye Başkanları seçmeni bilinçlendirmeyi sürdürüyorlar. Sonuç olarak seçmen bilinçlendikçe, Erdoğan/AKP iktidarı geriliyor; unutmayın: DEMOKRASİLERDE SEÇMEN, İKTİDARIN KÖLESİ DEĞİL, EFENDİSİDİR. Yunus Nadi Ödülleri 75. yılına girdi. 1946 yılından itibaren yapılan Yunus Nadi Ödülleri Yarışması, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’ye olan saygı ve sevgiden kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da büyük emeği bulunan Yunus Nadi’nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Cumhuriyet’in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti ile eşzamanlı ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını ve misyonunu bu doğrultuda oluşturdu. Yunus Nadi’nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına 75. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2020 dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmanın ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye’de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yalnızca CHP’nin dü zenlediği bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. İsveç’te Nobel, ABD’de Pulitzer, Sovyetler’de Lenin, Fransa’da Goncourt ödüllerinin sonuçları ülkemizde de ilgiyle izleniyordu. Türkiye’de de bu alanda öncülüğü Cumhuriyet gazetesi üstlendi. Bundan 75 yıl önce düzenlenen Yunus Nadi Armağan Yarışması’yla kültür ve sanat alanında bir yarışma heyecanı oluşturuldu. Daha sonraki yıllarda ülkemizde de kültür ve sanat alanında yarışma ve ödüllerin sayısı çoğaldı. Yunus Nadi Ödülleri 75 yıl boyunca düzenli olarak gerçekleştirildi ve kültürsanat alanında amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Cumhuriyet gazetesi, çağdaş uygarlığa giden yolun, kültür, sanat, fikir ve bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülleri’nin işlevi sürecek. 2020 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı’nda öykü, roman, şiir; Görsel Sanatlar Dalı’nda karikatür, fotoğraf; Bilimsel Araştırma Dalı’nda sosyal bilimler araştırması olarak sürüyor. Adaylara başarılar diliyoruz. ÖYKÜ Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Hikmet Altınkaynak, Sezer Ateş Ayvaz, Seval Şahin, M. Zaman Saçlıoğlu, Murat Yalçın. ROMAN Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Adnan Binyazar, İrfan Yalçın, Konur Ertop, Asuman Kafaoğlu Büke, Zeynep Aliye. ŞİİR Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Muzaffer İlhan Erdost, Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi, Eray Canberk. SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMASI Ödüle 1 Şubat 2019 ile 1 Şubat 2020 tarihleri arasında yayımlanmış bilimsel araştırmalarla, yayına hazırlanmış en az 25 sayfa olarak beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış bilimsel araştırmalar katılabilir. Adaylar yapıtlarını sekiz adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Prof. Dr. Rona Aybay, Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen, Doç. Dr. Barış Doster, Dr. Deniz Yıldırım. KARİKATÜR Karikatürlerin boyutu 30x40 cm’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla beş karikatürle katılabilinir. Seçici Kurul: Metin Peker, Kamil Masaracı, Muhittin Köroğlu, Zafer Temoçin, Akdağ Saydut, Murat Sayın. FOTOĞRAF Ödüle en çok dört adet siyah beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek fotoğrafların en az 18x24 cm. boyutlarında ve daha önce başka bir yarışmada ödül almamış olması gerekmektedir. Seçici Kurul: İsa Çelik, Coşkun Aral, Garbis Özatay, İbrahim Yıldız, Dr. Ersin Turan. HER DAL İÇİN GEÇERLİ GENEL KOŞULLAR Ödüller her dalda amatörprofesyonel herkese açıktır. Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar. Adaylar gerçek ad ve adresleri ile telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtlar, yarışma dışında tutulacaktır. Adayların, yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki adet fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılım belgesini ve yaşamöykülerini 14 Şubat 2020 Cuma günü saat 17.00’ye kadar, “Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri” Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sokak. No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmek tedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması koşulu geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları gazetemizin kuruluş yıldönümü olan 7 Mayıs 2020 Perşembe günü açıklanacaktır. KATILIM BELGESİ ADISOYADI: ADRESİ: TELEFON NUMARASI: EPOSTA ADRESİ:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle