24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 6 EYLÜL 2019 CUMA EDİTÖR: HAZAL OCAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ÇEVRE Ben diyeyim ‘pej’, sen de ‘mürde’ Ciddi bir panik ve ricat hali içinde olduklarını, artık hepimiz biliyoruz. Ne kadar gizlemeye çalışırlarsa çalışsınlar, batmakta olan bir geminin güvertesindeki koşuşturmaca ve sağa sola bağrışma hali ayan beyan ortada. Bir hayli uzun süren “Lale Devri”nin yol açtığı iflasın ardından girilen “Duraklama Devri” ve onu izleyen çöküşün adını “PanikRicat Devri” koymakta hiçbir abartı olduğunu düşünmüyorum. Bu “son düzlük”te ağızlarından çıkan her bir ifade ve altına imza attıkları her çift söz, ibret verici. 31 Mart gecesi ilk örneklerine tanık olduk. Bal gibi kaybettikleri seçimi “kazandık” diye yeri göğü billboard’larla afişlerle donattılar. Utanmadan seçimi iptal ettirip valiyi (vekâlet görüntüsü altında) kayyım atadılar. 23 Haziran ağır tokadını yiyince, daha da çıldırdılar. Bu kez yetki gaspı yoluna gittiler. Sadece İstanbul’da değil, başka illerde de “Siz kazandınız ama biz sizi oradan almasını biliriz” aymazlığına başvurup demokrasinin iyice ırzına geçtiler. En son Van, Mardin ve Diyarbakır’ın halkoyu ile seçilmiş belediye başkanlarını kenara alıp “Başkan’ın valileri”ni yerlerine atadılar. Bu tasarrufların altında imzası olan “Atanmış Bakan”, hızını alamayıp İstanbul, Ankara ve İzmir’e parmak sallamaya başladı. 806 bin 426 oy fark yedikleri Sayın Ekrem İmamoğlu’na mealen diyor ki: “Ayağını denk al. Seni de alırım oradan!..” Ve belki de siyasi hayatının en talihsiz sözcüğünü, “pejmürde” sıfatını kullanıyor. Bizim neslin, anlamını çok iyi bildiği bu sıfat için gençler koşup TDK’ye başvurduklarında gözlerine inanamadılar: “Eski püskü, yırtık, dağınık, perişan” anlamına geliyor. Tam da iktidarın kendisini, icraatını, ruh halini ve içinde bulundukları durumu anlatmıyor mu? Yani, psikoloji biliminde “Projection” dedikleri bir savunma mekanizması, “Kendi halini, içinde bulunduğu durumu, öfke ve husumet içinde hasmına, karşısındakine mal etme, yakıştırma” durumu. Ülkenin dört bir yanında birbiri ardına işlenen kadın ve çocuk cinayetleri, cinnet geçiren yüz binlerce insanın işledikleri suçları, Kuran kursu ve dini vakıf kisvesi adı altında gerçekleştirilen aşağılık tecavüz, tasallut ve istismar olaylarına çare bulamayan, üzerlerine gidemeyen, alçak ırz düşmanlarına dişini geçir(e)meyen bir devlet insanı, seçilmiş belediye başkanına parmak sallıyor. “Seni pejmürde ederim” şeklindeki ibretlik cümle ile. Devletin kasasının “tam takır kuru bakır” haline geldiği, borcunu ödeyebilmek, kasayı “çevirebilmek” için Merkez Bankası’nın kefen parasına çökmek zorunda kalmasını, zenginden ve ayrıcalıklı yabancıdan al(a)madığı vergiyi iğneden ipliğe her türlü temel mal ve ürüne fahiş zamlar yaparak zorla dar gelirliden toplama vahşetini saymıyorum bile. Dış politikada, tehlikeli oryantal dansların şehveti ve gözü dönmüşlüğü içinde girdiğimiz Suriye bataklığında hem ABD’ye hem de Rusya’ya teslim olmuşluğun yarattığı özöfkeyi başkalarından çıkarma komikliklerine girmiyorum bile. Tam da 26 Ağustos ve 30 Ağustos şanlı zaferlerini kutladığımız günlerde, onları ağızlarına bile almayıp, “ABD’lilerle aynı helikoptere binip PKK’lıların üzerinde tur attık” gibi bir askeri başarı(!) öyküsü ile yılışık yandaş medya okurlarını gıdıklamaya çalışmalarını ben yazarken bile utanıyorum. Aynı günlerde, “Uçuyo mu bu 57 şeyi?..” komiklikleri içinde “Kaşığı yok mu bu dondurmanın yahu?..” tiyatrolarını izlememek için TV’nin kumanda düğmesine can havliyle sarılıyorum. Arada bir açtığım haber bültenlerinde “Bana ne bana ne.. Benim de nükleer füzem olacak…” hezeyanlarının yabancı medya tarafından duyulup da tercüme edilmemesi için dua etmeye başlıyorum. Daha neyinizi hatırlatayım? Dün sabah Yenikapı’ya dizilmeye başlayan ve yandaş bir medya patronunun “RentASoygun” şirketinden kiralanan yüzlerce “Ballı hizmet ve makam aracı” dizi dizi teşhir edilirken, utanmadan sosyal medyaya girip “Clio yahu bunlar n’olmuş” diye yavşaklık eden Yüzsüz Troliçelerin suratına tükürmemek için kendimi zor tutuyorum. Adli yıl açılışı için Saray kapısı önünde koruma duvarına yaklaşırken adeta cüppelerinin (sanal) düğmelerini ilikleyerek, polis barikatında üst araması sırasına giren hâkim ve savcıların halini görmemek için kafamı başka yöne çeviriyorum.. Sonra da “Pejmürde…” Öyle mi? Biz zaten uzun süredir, siz “Pej” demeden “Mürde”sini anlıyoruz. Mal ortada. Tüyü bitmemiş yetiminin hakları ile kurulmuş bir soygun imparatorluğunun son günleri bunlar. Örgütlenerek, hayatın her alanında daha sıkı mücadele ederek gidişlerini hızlandırmak boynumuzun borcudur. Haydi, bu borcu ödemeye!.. 26 yılda 50 milyon fidan dikilecek Timberland, daha yeşil bir geleceğin parçası olma amacını bir adım ileri taşıyarak 2025 yılına kadar dünya genelinde 50 milyon ağaç dikeceğini açıkladı. Şirketten yapılan açıklamada, dünya çapında yürütülecek bir ağaç dikim projesi ile insanların eylemleri sonucu oluşan ve atmosfere yayılan karbon salınımının 2/3’ünü ortadan kaldırmanın mümkün olduğu hatırlatıldı. Çamlıhemşin yaylaları arasında Yeşil Yol’un kullanılması için bazı yollar doğaya terk edildi ‘Yaylaları Ayder’e çevirme’ Doğa harikası Çamlıhemşin yaylaları arasına yeni yolların açılmasına izin veren Rize İl Özel İdaresi, bu kez ilginç bir karara imza attı. İdare, tahribata neden olan Yeşil Yol’u överek sadece bu yolun kullanılması için bazı yolları ormana terk etti. Avukat İbrahim Demirci, “Ayder’i düzeltmek için uğraşan bakanlıklar, Rize Valiliği neden diğer yaylaların özel idare tarafından Ayder’e çevrildiğini görmek, duymak istemiyor” dedi. Rize İl Özel İdaresi İl Genel Meclisi, 2 Temmuz’da toplandı. Kaçkar Dağları’nın kuzey yakasından geçen Yeşil Yol projesinin büyük bölümünün tamamlandığı be lirtilen toplantıda, araçla ulaşımın da sağlandığı kaydedildi. İdare kararında, “Mühendislik olarak çok iyi çalışılmış Yeşil Yol, ulaşımda kolaylık ve bütünlük sağladığı için aynı bölgelerden geçmiş yıllarda projesiz ve plansızca yanlış güzergâhlarda yapılmış olan ve 1800 rakım orman çizgisinin altından geçmekte olan eski yayla yollarının birçok bölümü Yeşil Yol çalışmasının bitirilmesinden dolayı atıl hale gelmiştir” ifadelerini kullandı. Toplantıda bu kapsamda şu üç yolun doğaya terk edilmesi kararlaştırıldı: Çamlıhemşin Ayder Yaylası, Avusor Yaylası yolu, Huser Yaylası yol bağlantısının 3 bin 800 metre bölümü eski yol, Çamlıhemşin Tar Deresi, A.Kaçkar Yayla bölgesi, Huser Yaylası A.Kaçkar Yayla yolu 2 etap bağlantısının 4 bin 100 metre bölümü, Ardeşen Tunca bölgesi Sarımangane Deremezra bağlantısı 5 bin 100 metre bağlantı yolu. İdare toplamda 13 bin metre bu yolların yol ağından çıkarılarak bakım onarım işlemlerinin yapılmamasına, doğaya terk edilmesine ve bu yollara fidan dikilmesine karar verdi. Zarar itirafı Son olarak idare kararında şu ifadelere yer verdi: “Bu çalışmayla toplamda 270 kilometre uzunluğunda olan Ye şil Yol güzergâhında açılmış olan 65 kilometre yeni yol karşılığı, ilk etapta 13 kilometre eski açılmış yolun doğaya terk edilmesiyle 5’te 1 oranında doğaya verilen zararın minimize edilmesi sağlanmış oldu.” ‘Acil müdahale bekliyoruz’ Bölge sakini avukat İbrahim Demir, “Kapatılan, ormana devredilen yayla yollarını da özel idare yapmıştı. Bu karar, Yeşil Yol’a neden ihtiyaç olmadığının en pişkin izahıdır. Özel idare, yarın öbür gün açacağı yeni dağ yolları için bugünden, peşinen gerekçe üretiyor. Mahkemelerin, ilgili bakanlıkların özel idareye acilen müdahalesini bekliyoruz” diye konuştu. Başkan Ülgür Gökhan, Kaz Dağları’nda kullanılacak zehir miktarını açıkladı: Tam11bin ton siyanür Çanakkale Belediyesi’nin eylül ayı meclis toplantısında konuşan Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Kaz Dağları’nda yürütülen madencilik faaliyeti hakkında meclis üyelerine bilgi verdi. Kaz Dağları için mücadele ettiklerini ve edeceklerini belirten ve bölgede kullanılacak siyanürün miktarını da paylaşan Başkan Ülgür Gökhan, “Kirazlı’da açıklandığı gibi bir, iki, yüz, iki yüz değil, tam 11 bin ton siyanür kullanılacak. O topraklara 11 bin ton siyanür değecektir. O ağır metaller yağmur suları ve diğer etkenlerle gün yüzüne çıkacaktır. Burada birbirimizin söylediklerini çürütmeye gerek yok. Her şey ortada. Ama biz mücadele etmeye ve Çanakkale Belediyesi eylül ayı meclis toplantılarının ilkinde Kaz Dağları’nda kullanılacak siyanür miktarı gündem oldu. Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Kaz Dağları için mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi. Kaz Dağları’nı kurtarmaya devam edeceğiz” dedi. Başkan Gökhan, ayrıca altın ayrıştırmada kullanılan siyanürün ne kadar iyi muhafaza edilirse edilsin olası bir deprem ihtimalinde toprağa sızıp toprağı zehirleyeceğini paylaştı. Tuvale yansıtacaklar Ressamlar, Kaz Dağları’nda yürütülen metalik madencilik faaliyetinin etkilerine dikkat çekmek için Kirazlı’da buluşacak. 15 Eylül’de Resmet projesi kapsa mında ressamlar ve sanatseverler, maden sahasının etkilerini çizecek. Türkiye’nin değişik illerinden sanatseverler ve ressamlar Çanakkale’ye gelecek. Tuvallere sadece mevcut görüntüler değil, bu görüntülerin sanatçı ve doğaseverlerde yarattığı duygu ve kaygılar da aktarılacak. Etkinlik, ressam Ercan Dağ koordinatörlüğünde olacak. Ayrıca ressam ve sanatseverlerin eserleri Çanakkale merkezde de sergilenecek. l İZMİR/ Cumhuriyet ‘santralı buraya kurdurmayacağız’ Manisa’nın Salihli ilçesinde kurulmaya başlanan jeotermal enerji santralına (JES) yurttaşlar tepki gösterdi. JES’e karşı basın açıklaması yapan grup, “Yaşam hakkımıza sahip çıkacağız” diyerek topraklarına sahip çıkacaklarını belirtti. Grup adına konuşan Salihli Çevre Derneği Başkan Yardım cısı Aygül Uysal, “Bizler halkın sağlığını, yaşam alamlarını, üretim faaliyetlerini yok edecek, hukuk tanımayan, devletin bütün kurum ve kuruluşlarınca kollanarak iş yapan şirkete karşı mücadele ediyoruz. Santralın etkilerinden dolayı kanser olmak istemiyoruz. Sadece bunları istediğimiz için, siyasi iktidarın saldırı ve şiddetiyle karşı karşıya kalıyoruz. Ama bilsinler ki bu santralı buraya kurdurmayacağız. Yaşam hakkımıza ve geleceğimize, bedeli ne olursa olsun sahip çıkacağız” dedi. Eyleme, CHP’li ve HDP’li 12 milletvekili meslek odaları ve STK temsilcileri de destek verdi. l Haber Merkezi İzmir’deki plastik atık hakkında suç duyurusu ‘Atık ithalatı yasaklanmalı’ Greenpeace, İzmir’de boş bir alandaki ithal plastik atıkların “çevre koşullarına uygun olmayan şekilde depolandığı” gerekçesiyle ilgili kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu. Greenpeace Akdeniz Projeler Sorumlusu Deniz Bayram, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı Türkiye’de ithal plastik çöplerin neden olduğu çevre suçlarının yaygınlaşmaması için atık ithalatını yasaklamaya, bu konuda hukuka uygun politikalar üretmeye çağırıyoruz” dedi. Takip edeceğiz Aldığı bir ihbar üzerine önceki gün alana giden Greenpeace yetkilileri, Kemalpaşa’da yanında bir ev bulunan alanda ithal edilen plastik ambalaj atıklar olduğunu görüntüledi. Yetkililer atıkların şubat ayında bırakıldığını söyledi. Greenpeace Akdeniz, tonlarca plastik atığın bulunduğu alanın kime ait olduğu, atıkların nereden, ne zaman oraya getirildiği ve neden denetim yapılmadığına dair soruların açıklığa kavuşması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı göreve çağırdı. Deniz Bayram, plastik atık ithalatının yasaklanması gerektiğini belirterek “İzmir Kemalpaşa’da depo alanı olmayan ve çevresinde tarım ara İthal çöp yığını TBMM’de İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde sokaklarda ve tarım arazilerinin mine taşıdı. Daha önce atıklarla ve çöp ithalatıyla ilgili yaptı olduğu alanda yaklaşık 500 ton ğı uyarılara, Bakanlıklara sordu atık plastik çöpün depolandığı ğu sorulara dikkat çeken CHP’li ve içerisinde tehlikeli atık sını Bakan, “Ülkemize gelen bu fından malzemelerin olduğu id çöplere ne oluyor? Nerelerde dia edilirken çöp yığınının içinde İtalya menşeili plastikler olduğu belirlendi. TBMM Çevre Ko Murat Bakan depolanıyor? Hangi işlemlerden geçiyor? Geri kazandırılamayan ithal çöplere neler olu misyonu üyesi ve partisinin ko yor? Soru çok cevap yok!” ifa misyon sözcüsü CHP İzmir Milletveki delerini kullandı. li Murat Bakan, konuyu TBMM günde l İZMİR / Cumhuriyet zileri olan bir bölgede ortaya çıkan tonlarca plastik çöp, bir süre önce Türkiye’ye yönelen plastik çöp ithalatının nasıl bir çevre suçuna neden olduğunun açık kanıtı. Greenpeace olarak, söz konusu alanda, yer alan tonlarca plastik çöp içinde, İtalya menşei plastik çöplere rastladık. Bugün, doğaya karşı işlenen bu suça karşı İzmir Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Bu çöplerin hukuksuz bir şekilde nasıl Türkiye’ye geldiği, ne zaman geldiği, neden denetimlerin yapılmadığı ve bu suçun sorumlularına ilişkin ceza soruşturma sürecini takip edeceğiz. Türk Ceza Kanunu’na göre, atıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişiler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” diye konuştu. Greenpeace Doğu Asya’nın raporuna göre, Çin’in 2018’deki plastik ithalat yasağının ardından plastik atıklar en çok Malezya, Vietnam ve Tayland’a gönderildi. Ancak bu ülkelerin hızlı bir şekilde ithalat kısıtlamaları getirmesinin ardından ihracat Endonezya, Hindistan ve Türkiye’ye kaydı. Rapora göre Türkiye’nin ithalatı 2016 yılının başında aylık 4 bin tondan 2018’in başında aylık 33 bin tona yükseldi. İthalat, 2018 yılının ortalarında aylık 20 bin tona geriledi ve sabit kaldı. MİLLİ PARK TEPKİSİ Küre Dağları Milli Parkı. Etkili doğa koruması için Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslağı ortaya çıktı. Taslağa göre Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP), Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kapatılacak, yerine yerine Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde üç ayrı daire başkanlığı oluşturulacak.123 sivil toplum kuruluşu tarafından kurulan Tabiat Kanunu İzleme Girişimi, yazılı açıklama yaparak duruma tepki gösterdi. Yeryüzündeki en önemli 7 gen merkezinden biri olarak bilinen Türkiye’nin biyolojik çeşitlilik bakımından bulunduğu coğrafyanın en önemli ülkesi olduğu belirtilen açıklamada, “Türkiye’nin doğa koruma alanındaki sorumluluğu herhangi bir ülkeninkinden daha fazladır. Bu zenginliğin korunması için toplam alanı 3.2 milyon hektarı aşan ve aralarında milli parkların da bulunduğu 598 koruma alanı ilan edilmiştir” denildi. ‘En büyük kötülük’ Açıklamada ilk kurulduğu yıllarda Orman Genel Müdürlüğü altında faaliyet gösteren doğa koruma ve milli park çalışmaları, dünyada ve Türkiye’de korunan alanlara yönelik yükselen algı ve korunan alanların sayısındaki artışa paralel olarak 1976 yılında Orman Bakanlığı bünyesinde “Milli Parklar ve Avcılık Genel Müdürlüğü” olarak yapılandırıldığı anımsatıldı. Açıklamada özetle şu ifadelere yer verildi: “Yıllardır, doğa korumayla ilgili daha güçlü bir yapının oluşturulması beklenirken daha önce denenen ve doğa koruma adına çok başarısız olan bu yapıya yeniden dönülmesi ülkemiz doğasına yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır. Çünkü doğa koruma orman alanlarının dışında sulak alanları, bozkırları, denizleri ve bu yaşam ortamlarında varlıklarını sürdürmeye çalışan tüm canlıları kapsamaktadır. Bu değişiklik ülkemiz doğasının korunmasını zaafa düşürecek, uluslararası platformda ülkemizin itibar kaybetmesine, AB katılım sürecindeki görüşmelerde ülkemizin elinin zayıflamasına sebep olacaktır.” Ormanları nasıl koruyacağız? Türkiye Tabiatını Koruma Derneği’nin Ayvalık temsilcisi Bülent Özgen de, “Bu gelişmeler karşısında şok olmuş durumdayım. Eğer bu yasa taslağı imzalanırsa, çevre mücadelesi büyük bir yara alacaktır. Buna neden ihtiyaç duyulabileceğini anlamakta zorlanıyorum. Yeni düzenleme ile DKMP Genel Müdürlüğü’nün kapatılarak üç ayrı daire başkanlığı ile OGM bünyesinde eritilmesini öngörüyor. İnşallah sağduyu öne çıkar da DKMP Genel Müdürlüğü kapatılmaz. İklim krizinde çare olabileceği düşünülen ormanları bu şekilde mi koruyacağız” diye sordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle