27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 1529 EYLÜL 2019 PAZAR ‘Bize hoşgörü gerek’Performans, yarın Moda Sahnesi, 9 Ekim’de ise Yunus Emre Kültür Merkezi’nde Oyuncu Erkan Bektaş, Nâzım Hikmet’in unutulmaz eserinden sahneye uyarladığı “Şeyh Bedreddin Destanı” ile sahnelere geri döndü. Uzun zamandır sahnelerden uzaktı Erkan Bektaş. Neredeyse 7 yıldır sadece televizyon dizilerinde, arada bir tek tük sinema filmlerinde karşımıza çı kıyordu. Bu sezon tek kişilik bir oyun olarak sahneye uyarlanan “Şeyh Bedreddin emrah Destanı” ile yenikolukısa den izleyici karşısında. Moda Sahnesi’nde yarın (20.30), 9 Ekim’de ise Yunus Emre Kültür Merkezi’nde (20.30) izleyici ile buluşacak ve sezon boyunca sahnelenecek oyunla ilgili Bektaş’a sorularımızı yönelttik. n Şeyh Bedreddin Destanı’nı tek kişilik bir oyuna dönüştürürken nasıl bir yöntem izlediniz? Şeyh Bedreddin ile ilgili okuduğum ilk eser Nâzım Hikmet’in “Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı”ydı. Sonra Erol Toy’un “Azap Ortakları”, Radi Fiş’in “Ben de Halimce Bedreddinem” ve İhsan Eliaçık’ın “Şeyh Bedreddin” adlı eserlerini okudum ve 14. yüzyılda yaşamış bu ilim ve fikir adamının sahnede nasıl anlatılacağını düşünmeye başladım. Nâzım Hikmet’in yazdığı eser bildiğiniz gibi nesir ve Nâzım Hikmet destanı oradaymış gibi anlatıyor. Eserin Sahnede tek başına n Sahnede tek kişi olmanın ne gibi avantaj ve dezavantajları var; özellikle de “Şeyh Bedreddin Destanı”nda? Sahnede yalnızım ve ilk kez böyle bir girişimde bulunuyorum. Tek kişilik oyunlar hep zor gelmiştir bana. Başka bir oyuncu ile oynamak, birbirini beslemek hep daha avantajlı gelmiştir. Bu performansta şiirin dili ile seyirciye anlatılan bir destan var. Oyunun provalarına başladığımızda yönetmenim Kubilay Erdelikara ile birlikte, dekor kullanmak yerine Gizem Renklidağ ‘ın “FISPIS” tekniğini sahneye yansıtmayı tercih ettik. Renklidağ, resimlerde kullandığı renk ve dokularla bir dil oluşturuyor. Akışkan görünümlü resimler yapıyor. Yani canlı dekorla oynuyorum. Pek de yalnız sayılmam sahnede. nesir bölümlerini kullanmadan sadece şiir bölümlerini kullanarak daha akıcı bir metin oluştuğunu görüp bu şekilde kullanmaya karar verdim. Bu anlatıya oyun demek doğru olur mu bilmiyorum. Çünkü resim, müzik, oyunculuk, şiir gibi farklı sanat dallarının birleştiği bir performans olarak değerlendirmek daha doğru olabilir. ‘Tüccar gibi vergi’ n 2010 yılında kurduğunuz Tiyatro Baykuş nasıl gidiyor? Özel tiyatroların ayakta kalabilmesi zor mu sizce de? Tiyatro Baykuş hareketli bir sezona giriyor. Şu an Serap Bektaş’ın oynamaya hazırlandığı “Miss Margarida Yöntemi” adlı oyun ve benim oynayacağım “Şeyh Bedreddin Destanı” oyunuyla, ya ni iki oyunla sezona giriyoruz. Özel tiyatronun zorluk ları anlatmakla bitmez. Salon kiraları, telifler, ekipman, dekor, kostüm, ışık, müzik, teknik ekip, afiş, broşür, sosyal medya tanıtımları... Hepsi para! Sponsorların tercih ettiği bir alan değil tiyatro ve hepsini kendiniz halletmek zorundasınız. Üstüne de devlet size hiçbir avantaj sağlamıyor ve normal bir ticaret adamıymışsınız gibi vergi alıyor. Bütün bunlar daha çok seyirciye ulaşmamıza engel oluyor çünkü bilet fiyatlarını istediğimiz gibi düşük fiyatlı tutamıyoruz. Gerçekten zor... ‘Zalimliği anlamıyorum’ n Kendinizi “muhalif” olarak görüyor musunuz? Muhalefet iktidara, iktidar muhalefete muhalif. Sağduyu, hoşgörü, empati sıfır. Ben anlamak istiyorum. Anlayamadığım, empati kuramadığım haller can sıkıcı oluyor. Muhalif ya da iktidar, kim yaparsa yapsın tacizi, tecavüzü, ötekileştirmeyi, zalimliği, ırkçılığı anlayamıyorum. Belki bu yüzden de sözümüzü sahnede Şeyh Bedreddin’i anlatarak “Miss Margarida Yöntemi”ni oynayarak söylüyoruz. n Günümüzde tiyatro oyunlarının yasaklanması, sansürlenmesi gibi durumlar çok sıklaştı... Ne düşünüyorsunuz bu konuda? Tiyatro kapatmak, sansürlemek, sahneyi elinden almak... Bunların hiçbiri tiyatro insanını işinden vazgeçirmeye yetmez. Tiyatro insanları zaten zor şartlarda işini yapmaya dayanıklı insanlardır. Vazgeçmeyeceğiz, seyirci ile buluşmaya devam edeceğiz. Tek yolu bu diye düşünüyorum... olur, yine her şey yıkılır, yine herkes ölür diye kor kuyorum...” Deprem olmasın diye gözlerini kapamayan kü çük Seher’i 1999 depre minde Değirmendere’de Deprem değil, ki çadırların birinde tanımıştım. Sekiz yaşındaydı. Korktuğu için uyumu cehalet öldürür yor, uyumadığı için korkuyordu. Sonra bir gece “yardım”a gelen ablalar Bütün söylemek istediğim başlığa sığmadı. Deprem değil, cehalet öldürür. Deva dan biri ona gökyüzündeki en parlak yıldızı gösterdi. O yıldız, Seher’in yıldızı oldu. Akşamları yıldızıyla konuşmaya başladı. mı şöyle: “Ona baktıkça, onunla konuş Deprem değil, hırsızlık, yalan ve tukça korkum geçiyor... Şimdi her talan öldürür. Yağmayı ve talanı akşam, çadıra girmeden ona bakı özendiren, kışkırtan öldürür. Dep yorum. Ben gözlerimi kapasam bi rem değil açgözlülük, doymak bil le, benim yıldızım uyumuyor, be mez iştah öldürür. Depremden ni seyrediyor. Ben de korkmuyo çok, topraktan çalan, malzeme rum.” den çalan, vicdandan çalan bilgi Yöredeki her çocuğa bir yıldız siz ve sorumsuz yöneticiler öldü bulmamız gerek diye düşünüyor rür. Denetimsizlik öldürür. dum o günlerde... Deprem değil, rant uğruna, çıkar Bugün, evrendeki tüm yıldızla uğruna, seçim kazanma, oy kap rın çocukların yüreğindeki korku ma uğruna yasadışı yollarla imar yu gidermeye yeterli olmadığını bi izinleri verenler; imar afları çıkara liyorum. rak kente ihanet edenler öldürür. Toplanma alanlarına gökdelen Deprem seferberliği leri, AVM’leri, plazaları, rezidansla Şu son günlerde yaşananlar, en rı dolduranlar öldürür. Deprem için azından bir şeyi kesinleştirdi: toplanan vergileri, başka emeller 17 Ağustos 1999 depreminden için harcayanlar öldürür. hiç ama hiçbir ders almamışız! En çok, en çok insan yaşamına Eğer almış olsaydık, İstanbul değer vermeyenler öldürür. İnsan bugün bu durumda olmazdı. Eğer aklıyla alay edenler, bilime inan almış olsaydık, hiç ama hiç kim mayanlar, vicdanı yok sayanlar öl se bunca cehalet, gaflet ve ihanet dürür. içinde olma hakkını kendinde bul Şu günlerde depreme ve afet mazdı. lere karşı hangi ayet, hangi du Biz seferberlik ilan edip “tehli aların okunacağını ilan eden sö ke anı” geçtikten sonra seferber züm ona din insanlarıyla... “Dep lik nedenini unutan bir milletiz. Bu reme karşı ne denli sağlıklı bir sis nun tek istisnası Atatürk ve arka tem kurduğumuzu görmüş olduk” daşlarının Cumhuriyetin kuruluş diye böbürlenen “devlet adam döneminde gerçekleştirdikleri se ları” arasında gidip gelmekteyiz. ferberliklerdir. (Ulaşımın durması; tüm telefonla Eğitim seferberliğini çoktan ra rın, iletişimin kilitlenmesi, bilgi kir fa kaldırıp inanç eğitimini, bilim ve liliği ve daha nelere karşın “sağlıklı ilim eğitiminin önüne geçirdik. sistem” diye böbürlenilmesi ceha Prof. Mikdat Kadıoğlu, önce let değilse akıllarımızla alay etmek ki akşam sosyal medyada “Dep değil midir!) rem Seferberliği” için bir kampan Benim kulaklarımda ise başka ya başlattı. bir ses çınlamakta... Bir an önce bu seferberlik için Seher’in sesi güç birliği kaçınılmaz. İhtiyacımız olan geçici değil kalıcı bir sefer “Korkuyorum... En çok da ge berlik. Cehaleti geriletip ilme, bi celeri çok korkuyorum... Gözlerimi lime, hak ve hukuka, akla ve vic kaparsam, uykuya dalarsam, uyur dana öncelik tanıyacak bir sefer sam, yine sallanırız, yine deprem berlik!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle