28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 27 EYLÜL 2019 CUMA EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER Zalimden mazlum yaratmak Mektup tarihe karıştı. Şimdi artık tweet var, WhatsApp var, Facebook var, SMS var. Varoğlu var. İnsanın artık mektup yazması için çok olanaksız, umarsız olması gerek. Son yıllarda genellikle yalnız hapishanelerden mektup alıyorum, o çaresizlik ve olanaksızlık içinde, hapishanedeki umarsız insanların tek haberleşme aracı olan mektuplar insanın içini parçalıyor. İşte şimdi size sözünü edeceğim mektup da o türden. Nazlı Ilıcak’ın, oğlunun açıkladığına göre bir yıl önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı bu mektup, önceki gün internete düştü. Mektupta, FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle hapiste olan Nazlı Hanım, FETÖ’cü ve darbeci olmadığını söylüyor aldandığını, zamanında uyarılarına kulak asmadığı Tayyip Bey’e kötülük ettiğini kabul ediyor, ona eski hukuklarını, AKP’ye verdiği destekleri hatırlatıyor, Emine Hanım’la onu düşündüğünü söylüyor, çaresizliğini ve pişmanlığını dile getiriyor, özür diliyor, başka yerde bulamadığı adaleti onda aradığını belirtip sözlerini şöyle noktalıyor: “FETÖ elebaşları kaçtı. Ben de kuyuya atıldım. Adeta bir mezara diri diri gömülmüş gibiyim. Yargıda bulamadığım adaleti sizde arıyorum. Acaba elimden tutup, hak ve hukuk adına beni kuyudan çıkarabilir misiniz?” HHH Mektubu okurken, Nazlı Ilıcak’ın Ergenekon ve Balyoz kumpasları sırasında nasıl kumpasçılarla birlik olduğunu, adalet çığlıkları atanlara, “Vesayet tasfiye ediliyor, Türkiye bağırsaklarını temizliyor, usulü bırak, esasa bak” dediğini hep hatırlamama karşın yine de bir mazlumun çaresizliği karşısındaki üzüntüyü hissettim. Sanırım siz de mektubu okursanız aynı duygular içinde olursunuz. Sanmam ki, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına karşı çıkanlar içinde bu mektubu okuduktan sonra, “Oh olmuş! Etme bulma dünyası!” diyenler çıksın. Böyle yapanlar, o kumpaslar karşısındaki insanlık görevleri olan asil isyanlarını inkâr etmiş olurlar. Çünkü onlar, zulmün ortadan kalkmasını istiyorlardı, yoksa eski zalimlerden yeni mazlumlar yaratılmasını değil. Eski kumpas davalarının kışkırtıcıları, düzenbazları, savcı ve yargıç kisvesi altında gezen cellatları arasından ve özellikle de liderleri saflarından kaçıp kurtulan çok oldu. Ama yakalananlar, hapis cezalarına çarptırılanlar da var. Adil olarak yargılandıkları sürece onlar için söyleyecek bir sözümüz yok. HHH Ama onların da yargılanmalarının adil olması konusunda dikkatli takipçiler olmak zorundayız. Onların da, bütün vatandaşlar gibi, tersi kanıtlanana kadar, masum olduklarını dinletebilecekleri, tarafsız yargı içinde adalet aramak için korkmadan başvuracakları bir doğal merci bulma hakları vardır ve de olmalıdır. Yoksa, eskinin zalimlerinden yeni mazlumlar yaratılmasına seyirci kalarak, zulmün sürmesine, adaletin bir türlü tecelli etmemesine seyirci kalmış, böylelikle de suça iştirak etmiş oluruz. Mektubu okurken, bir insanlık dramı, hatta bir tragedya karşısında olduğumuzu gördüm. Diri diri mezara gömülmüş, dipsiz bir kör kuyuya atılmış duygusu içinde yaşayan yetmişini çoktan aşmış olan bir kadının dramı karşısında duyarsız kalmak mümkün mü? Nazlı Ilıcak’ın dramı, aynı zamanda hepimizin dramıdır. “Nereden hepimizin dramı oluyormuş?” demeyin! Bu çağda yargıda bulamadığı adaleti yürütmenin sarayında arayan bir insanınkinden daha büyük ne dram olabilir ki? Peki şu anda ülkemizde kim yargıda aradığı adaleti bulacağından emin olabilir? Metin Feyzioğlu dışında kim, “Yargı Reform Paketi”nin yürürlüğe girmesinden sonra bu arayışın olumlu sonuç verebileceğine inanacak kadar saf olabilir? Genelkurmay çatı davası ‘Darbe emrini bizzat Gülen verdi’ Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ’nün darbe girişimine ilişkin sözde “yurtta sulh konseyi” üyelerinin de aralarında olduğu 224 sanıklı Genelkurmay çatı davasının gerekçeli kararı açıklandı. 20 Haziran’da verdiği karar ile 7 sanığı, 141’er kez ağırlaştırılmış müebbete mahkum etmesi ardından, dün açıkladığı 2 bin 237 sayfalık gerekçeli kararda, FETÖ’nün 1 Kasım 2015 tarihinde yapılan genel seçimlerin ardından darbe girişiminde bulunmaya karar verdiği, darbe talimatının bizzat FETÖ lideri Fethullah Gülen tarafından verildiği belirtildi. Ardından FETÖ’nün TSK içerisinde darbe hazırlık toplantılarının yapılmaya başlandığı anlatılan kararda, TSK içerisinde yer almayan örgüt mensuplarının da 2016 yılından itibaren darbe beklentisi içine girdiğine dikkat çekildi. Kararda, darbe girişiminin başarılı olmasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkisiz hale getirilmesi veya derdest edilmesine bağlı olduğu belirtildi. Davanın kritik isimlerinden eski orgeneral Akın Öztürk’ün darbe girişiminin yönetilmesinde ve organizasyonunda görev aldığı, olay günü darbe teşebbüsünün önemli yönetim merkezlerinden biri olan Akıncı Üssünde FETÖ’nün sivil yöneticilerinden Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Nurettin Oruç, Harun Binis ve Hakan Çiçek ile askeri yöneticileri 143’üncü Filo’da toplandıkları, darbe girişimi eylemlerini koordine ettiği ifade edildi. l ANKARA Erdoğan’ın yargıya‘Saray Yargısı’ adlı çalışma Erdoğan’ın çelişkili açıklamalarını ortaya koydu müdahale kronolojisi Erdoğan’ın yargı bağımsızlığıyla çelişen açıklamalarını derleyen CHP’li Bulut, Türkiye’nin yargı reformu paketlerinden önce; yargı bağımsızlığına, kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne saygı duyan bir cumhurbaşkanına ihtiyacı olduğunu vurguladı. TBMM’de yeni dönemde yargı reformunun yapılmasına yönelik hazırlıklar sürerken; CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, Cum hurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yargı ba ğımsızlığına gölge düşüren sözlerini “Saray Yargısı” adıyla derledi. Çalışmada; Erdoğan’ın yar mahmut lıcalı gı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüyle çelişen açıklamaları kronolojik olarak şöyle yer buldu: n (15 Temmuz 2008) Ergenekon kumpasıyla ilgili olarak “Ben bu dava nın savcısıyım” açıklamasını yaptı. n (4 Nisan 2014) Twitter’a erişim ya Bulut: Reforma değil, yargı bağımsızlığına ihtiyaç var CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut; TBMM’nin yeni ha güçlü, yasamayı daha itibarlı, yargıyı da daha bağımsız ha dönemde yargı reformu paketini le getireceği” şeklinde özetledi görüşeceğini belirterek “Cum ğini anımsatan Bulut, “Geldiği hurbaşkanı Erdoğan’ın geçmiş miz noktada sadece yürütmenin ten günümüze yargı bağımsızlı güçlü olduğu, yasama ve yargı ğını ve hukukun üstünlüğünü hi nın tek bir kişiye bağımlı olduğu, çe sayan sözlerine baktığımız CHP’li Bulut Saray’ın yargısının hâkim oldu da, Türkiye’nin bu reform paket ğu bir Türkiye tablosu var. Eko lerinden önce, yargı bağımsızlığına, kuv nomik istikrarsızlığın, işsizliğin, dış poli vetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğü tikada savrulmamızın temel sorumlusu ne saygı duyan bir cumhurbaşkanına ih tek adam yönetimidir. Türkiye’yi bu kö tiyacı olduğunu görüyoruz” dedi. tü tablodan kurtaracak reçete daha faz Erdoğan’ın yeni rejimi “yürütmeyi da la demokrasidir” diye konuştu. sağının kaldırılması konusunda; “Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara uymak durumundayız. Ama saygı duymak zorunda değilim. Bu karara saygı duymuyorum” diye konuştu. n (24 Kasım 2014) Galataport hakkında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun yürütmeyi durdurma kararı üzerine: “Ben ülkemde bu yargıya nasıl güveneceğim, inanacağım? Cumhurbaşkanı hıyaneti vataniye içinde olursa suçludur. Peki yargıç hıyaneti vataniye içinde olursa nedir?” n (17 Haziran 2017) Adalet Yürüyüşü’nü gerçekleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı: “Yollar yürümekle aşınmaz. Bu yolla hukuk elde edecekleri ni zannediyorlarsa bu da mümkün değil. Adalet pankartlarıyla dolaşmak adaleti getirmez. Yargı yarın sizi de davet ederse şaşmayın.” n (7 Kasım 2018) 31 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilecek yerel seçimlerle ilgili konuştu: “Bu seçimlerde, teröre bulaşmış olanlar sandıktan çıkarsa, anında gereğini yapıp, kayyım tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz.” n (15 Aralık 2018) Gazeteci Fatih Portakal’ı hedef aldı: “Bir tanesi TV ekranlarından kendini bilmez, haddini bilmez, edep yoksunu bir tanesi çıkmış sokağa davet ediyor. Ahlaksıza bak, ahlaksıza bak. Bu ne terbiyesizliktir? Zaten bunlara yargı gereken cevabı verecektir.” n (23 Aralık 2018) Sanatçı Metin Akpınar’ı hedef gösterdi: “Beni ipe götürecekmiş senin haddine mi? Biz şahadete inanmış insanlarız. Bunlar sanatçı müsveddesi. Şimdi yargıya hesabını versinler.” n (21 Eylül 2019) Selahattin Demirtaş’ın tutuklanması üzerine: “Sonuna kadar bu işin takipçisiyiz, takipçisi olacağız. Bunları bırakamayız.” l ANKARA ‘Partili yargıçlarCHP’li Başarır, ‘Yargıçların 3’te 2’si siyasi partili. Bu facia’ dedi 15 KİŞİLİK LİSTE YAYIMLANDI ‘İSKİ, AKP’li Göksu’nun görev yapmamalı’ çiftliği’ iddiası LEYLA KILIÇ CHP Mersin Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu üyesi Ali Mahir Başarır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sunulan yargı reformunun uzlaşı olmadan düzenlendiğini belirterek “Yargının bağımsızlığı için kesinlikle siyasi partilerde görev yapmış ya da üye olmuş bir yargıcın görev yapmasına müsade edilmemeli. Şu anda yargıçların 3’te 2’si böyle. Bu bir facia. Bundan kurtulmak zorundayız” diye konuştu. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Başarır, özetle şunları söyledi: n İktidar tarafından ortaya atılan Yargı Reformu’na yönelik ne bekliyorsunuz? Biz başında bunun bir reform olamayacağını söyledik. Çünkü, uzlaşı yok. Barolar, sivil toplum örgütleri, komisyonlar, Anayasa Komisyonu üyeleri, gazeteciler bu konuya hiç dahil edilmedi. Yargı reformu öyle bir hafta 10 günde değil, çok daha kapsamlı, bütün partilerden oluşan bir komisyonla uzun bir çalışma ve somut adımlarla düzenlenmeli. Uzlaşan iki kurum var o da Cumhurbaşkanı ile Adalet Bakanı. Sadece Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı’nın bir buçuk yıl yürüttüğü bu süreç bir reform olamaz. Bu reform ile haksız tutuklamaların gündeme gelmesi gerekiyor. Tutuklamalarla ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu’na hâkimleri sınırlayan somut ifadeler ve adil yargılanmayı getirmeli. Bu reformun içinde bunlar görülmüyor. Güzel cümlelerle süslenmiş, umut vaat eden bir reform paketiyle ilgili kitapçık dağıtıldı. Yargıyı bağımsızlaştıracak, tutuklamaları sınırlandıracak, cezaevlerini bir anlamda boşaltacak ve barışı sağlayacak reform değil kesinlikle. ‘Saray’ın takdiri: Makul şüphe’ n Meclis’te yargı reformu için itiraz edeceğiniz noktalar neler? Şu anda sürecin çok dışında tutuluyoruz. Önümüze gizemli bir şekilde Saray’da hazırlanan reform gelecek. Toplumun ve çağın ihtiyaçlarını karşılıyorsa, destek olacağımız yanları da varsa içine dahil olabiliriz. Ama her zaman olduğu gibi insanların gözünü boyuyorlarsa da karşı çıkacağız. İn ‘FEYZİOĞLU CİDDİYETİNİ YİTİRDİ’ n Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) ve TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun sürece yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Öncelikle yargının bağımsız olabilmesi için hükümet sisteminin tartışılması gerekiyor. Erkler ayrılığının yeniden gelmesi gerekiyor. Başkanlık sistemini konu alan referandumda da TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Mersin’de iki gün benimle tüm köylerde, salonlarda bu sistemin diktatörlük olduğunu anlattı. Bu sistemin Türkiye’yi faciaya götüreceğini sanlar yargıda reformu gerçekten bekliyor. En son yapılan araştırmalarda 1980 ihtilalinden daha çok gazeteci tutuklu şu anda. Bunu çözecekse çok basit bir şekilde de çözülebilir. 2005 öncesinde tutuklama nedeni olarak somut, kesin, şüpheden uzak delil kavramı vardı. Şimdi makul şüphe var. Makul şüphe nedir? Saray’ın takdiri... ‘Adaletle paralel yargıçlar’ n Hazırlanan reformda düşünce ve ifade özgürlüğü ile tutuklamada keyfiliği önleme konularının da yer aldığı belirtiliyor. Bununla ilgili neler yapılabilir? Tutuklamalarda somut, kesin, şüpheden uzak delil kavramı yeniden getirilmeli. Basın ve düşünce özgürlüğü ile ilgili tutuklamalar ayrı bir maddede düzenlenip çok istisnai biçimde maddeleşmeli. En önemlisi söyledi. Ne değişti de bu sistemin doğduğu Saray’da Cumhurbaşkanı ile beraber bu reformu savunuyor? Dün başkanlık sistemini eleştirip bugün de Saray’da önünü ilikliyorsa TBB Başkanı’nın o koltukta yeri yok. Feyzioğlu, ciddiyetini ve meşruiyetini kaybetmiş bir başkandır. TBB’ye üye avukatların şu an yüzde 80’i kendisini o koltukta görmek istemiyor. Çünkü TBB Başkanı’nın yargı reformunda en temel uyarıları yapması bekleniyordu. Feyzioğlu, derhal istifa etmeli. AKP’nin yönetimlerinde görev yapmış olan yargıçlardan derhal kurtulup, siyasetle paralel değil, adaletle paralel yargıçların göreve gelmesi gerekir. Yargının bağımsızlığı için kesinlikle siyasi partilerde görev yapmış ya da üye olmuş bir yargıcın görev yapmasına müsaade edilmemeli. Şu anda yargıçların 3’te 2’si böyle. AKP gençlik kollarında, il yönetiminde görev yapmış avukatların çoğu şu an çok kritik ağır cezalara, sulh cezalara ve başsavcılıklara getirildi. Bu bir facia. Silivri’de Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklu insanların kaldığı bir koğuş var. Cumhurbaşkanına hayran hâkimler, Cumhurbaşkanına hakareti katalog suçların arasına eklediler. Cumhurbaşkanı’na hakaretten içeride bir sürü insan yatacak ama biz bu reformla ifade özgürlüğünü sağlayacağız... Elbette samimi gelmiyor. HDP önündeki aile sayısı 47’ye yükseldi Çocuklarının dağa kaçırıldığı iddiası ile HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlatan aile sayısı 24’üncü günde 47’ye yükseldi. Oturma eylemine katılan Azad Çak’ın annesi Zehra Çak, çocuğunun 2014 yılında 17 yaşında iken kaçırıldığını, çocuğu gelene kadar oturma eylemini sürdüreceğini belirterek “Çocuğumun bir an önce gelmesini istiyorum” dedi. 2014 yılında 14 yaşında kaçırılan Tuncay Bingöl’ün annesi Fatma Bingöl de “Onu burada bekliyorum, ölünceye kadar da bekleyeceğim. Evlatlarımız için başımızı koyduk bu yola. Bizi yalnız bırakmasınlar. Hepsi çıkıp gelsinler korkmasınlar kimseden. Biz kimsenin kapısında dilenmeye ve ekmek istemeye gelmedik, biz ciğerimizi istemeye geldik” diye konuştu. l İç Politika Demokrasi Nöbeti 39. gününde Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlarının görevden alınmasının ardından HDP’nin başlattığı “Demokrasi Nöbeti” 39. gününde çeşitli kentlerde yapılan oturma eylemleri ile sürdü. Van’da yapılan oturma eyleminde konuşan HDP Milletvekili Berdan Öztürk, “İddia edilen suçlarla ilgili ortada hiçbir delil yok. Burada HDP’nin 31 Mart yerel seçimlerinden belir lediği demokrasi stratejisini hedef aldılar. Demokrasi güçleri faşizme karşı 23 Haziran’da yapılan İstanbul seçimi ile cevap oldu. Bu cephenin dağıtılmasının yolunu HDP’nin illegalize edilmesinde buluyorlar” dedi. Mardin’in Derik ilçesindeki eylemde konuşan HDP milletvekili İmam Taşçıer, “Kayyımları kabul etmiyoruz ve sonuna kadar mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı. l İç Politika AKP’li Göksu CHP İBB Grup Başkanvekili Doğan Subaşı, bu ayın ilk İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi toplantısında “Merak ediyorum. Tevfik Göksu’ya soruyorum, İBB’de 10’a yakın Göksu soy ismiyle çalışan arkadaş var. Bir yanlışlık varsa, ‘soyadı benzerliği var’ diyorsa açıklar, biz de tatmin oluruz” ifadelerini kullanmıştı. Göksu tarafından her hangi bir açıklama yapılmazken dün İSKİ’de Göksu soyadlı kişilerin isimleri ve çalıştıkları birimler ortaya çıktı: Ali Göksu (Güngören şubesi), Mehmet Göksu (Bayrampaşa şubesi), Bekir Göksu (Avrupa 3. Bölge Koruma Güvenlik Şefliği), Deniz Göksu (Avrupa 4. Bölge Koruma Güvenlik Şefliği), Hakan Göksu (Asya 2. Bölge Koruma Güvenlik Şefliği), Sakine Zenginol Göksu (Yazıişleri ve Arşiv Müdürlüğü), Bekir Fikri (Göksu Sistem Yönetim Şefliği), Hacer Göksu Erpak (İdari İşler Şefliği), Halil Göksu (Avrupa 2. Bölge Terfi Merkezleri Şefliği), İsa Göksu (İaşe İşleri Şefliği), Mehmet Göksu (Su ve Kanal İşleri Şefliği), Mizrap Göksu (İdari İşler Şefliği), Müslüm Göksu (Elektronik İşler Şefliği), Ömer Göksu (Asya 1. Bölge Terfi Merkezleri Şefliği) ve Selim Göksu. (Su ve Kanal İşleri Şefliği) l İç Politika Bilal erdoğan ‘Sırtımızı belediyelere dayamayalım’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bi lal Erdoğan, kendisine ait ve kurucuları arasında yer aldığı vakıfların belediyelerden aldığı yüksek bedellerin ifşa edilmesiyle mali sorunlar yaşandığını kabul ederek “Sırtımızı sadece belediyelere, devlete dayayarak iş yapma hastalığına yakalanmamalıyız” dedi. Türkiye Gençlik Sivil Toplum Kuruluşları Platformu (TGSP) Yönetim Kurulu üyesi Bilal Erdoğan, Ege Bölgesi Sivil Toplum Kuruluşları İstişare Toplantısı’na katıldı. Erdoğan, “Sırtımızı sadece belediyelere, devlete dayayarak iş yapma hastalığına yakalanmamalıyız. Bu bir hastalık haline gelmemeli. Mümkün olduğunca kendi ayaklarımızın üzerinde duran işler yapalım” dedi. FETÖ ve Alman istihbaratının ortak operasyonuyla Deniz Feneri’nin üzerine gidildiğini söyleyen Bilal Erdoğan, “Buraları böyle hadiselerle veya iftiralarla kirletmelerine izin vermemeliyiz. Kurumlarımızla ilgili çıkan şeylerde gönül rahatlığıyla savunmalıyız” diye konuştu. l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle