19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABer EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 91 EYLÜL 2019 PAZAR Raporlar sumen altıTürk Hava Kurumu’nun içi boşaltılırken hükümet neden izledi? Sanki bir el devreye girdi ve Türk Hava Kurumu’nun içinin boşaltılmasını izledi. Yolsuzluk ve usul süzlük iddialarının ardı arkası kesilmi yor. Belgeli çok sayıda yolsuzluk dos yasını devletin denetim birimleri bel gelemiş... İlginç olan, bu raporların gereğinin yapıl mamış olması. Bir örnek... THK, elinde bulunan gayrimenkulle TUNCAY ri zaman zaman satışa çı MOLLAVEİSOĞLU karıyor. İçişleribakanlığı’na verilen raporda THK, sat mış olduğu en değerli mal varlıkların dan birini gizliyor. Trabzon’un popü ler caddelerinden birinde bulunan iş hanını değerinin çok altında satan es ki THK yönetimi, bu satışa İçişleri Bakanlığı’na sunduğu gayrimenkul lis tesinde yer vermiyor. THK’nin yeni yönetimi yapılan usul süzlüğü belgeliyor ancak konu yine de savcılığa intikal ettirilmiyor. Hükümet neden izledi? Bir başka çarpıcı gelişme THK’nin batma noktasına gelmesine rağmen hükümetin süreci sadece izlemesi... THK yönetimi, eski yönetimin kurumu batırdığını, yolsuzluk ve usul Dört önemli rapor... Hepsi sumen altı edilmiş! İçişleri Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Yüksek Öğretim Kurumu ve mali denetim şirketi Ernst and Young’ın Türk Hava Kurumu’ndaki yolsuzluklar ve ekonomik batak ile ilgili inanılmaz iddiaları barındıran raporları savcılığa intikal ettirilmedi. Hükümetin bilgisi dahilinde THK’nin içi boşaltıldı. süzlük batağına soktuğunu belgeleri ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletiyor. Yönetim, 12 Temmuz’da borç yapılandırılması kapsamına THK’nin da alınmasını istiyor. Ancak Erdoğan birçok şirketi ve bankayı borç yapılandırması ile kurtardığı halde THK’yı bu kapsama sokmuyor. THK yönetimi 2 Ağustos’ta ise, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet De netleme Kurulu’nun, kurum ile ilgili inceleme yapmasını istiyor. Ancak bu başvuru da karşılıksız kalıyor. THK’de yaşanan yolsuzluk ve ekonomik batağı hükümet yakından biliyor. Çünkü hem İçişleribakanlığı’nın hem de Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı belgeli dosyalar var. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı adına Ömer Bülent Arslan, THK’de genel başkan yardımcısı olarak görev yapıyor. Yani tüm yolsuzluk ve ekonomik yıkım, yetkililerin ve hükümetin gözleri önünde yaşanıyor. Peki, THK’ye müdahale etmek yerine süreç neden izlendi? Neden bu güne kadar beklendi? Cumhuriyet’te kaleme aldığımız haberler üzeri ne THK ile ilgili inceleme başlatan İçişleri Bakanlığı neden gecikti? Pekşen’den dava yağmuru CHP eski milletvekili ve parti meclisi üyesi Haluk Pekşen, yeni yönetimin isteği üzerine THK’ye de bir dönem danışmanlık hizmeti verdi. Yaşanan yolsuzluklar, Haluk Pekşen’in ısrarlı takibi ile savcılığa intikal ettirildi. Pekşen, savcıların tüm yolsuzluk dosyalarına rağmen geçmişte harekete geçmemesinin arkasında başka bir nedenin olup olmadığını sorguluyor. Pekşen; “Yolsuzlukları uzun yıllar görmezden gelen AKP’nin, THK üzerinde başka planları olabilir” diyor. “THK’nin yıllar boyunca içinin boşaltılmasına, THK’ye el koymak için mi izin verildi” sorusu yanıt bekliyor... MEB’den 15 Temmuz denetimi Bakanlık, ders zilinin çaldığı ilk 2 hafta içinde okullardaki anma programlarının çizelgesini istedi. OZAN ÇEPNİ Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına öncülük eden tarihe ilişkin milli bayramlara gereken önemi vermemekle eleştirilen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB),15 Temmuz darbe girişimi ile “toplumsal hafıza” yaratmaya çalışıyor. Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Mustafa Safran imzalı yazı ile yeni eğitim öğrenim döneminin açıldığı ilk iki hafta okullarda düzenlenecek etkinliklerin raporu istendi. MEB etkinliklerin amacını “Aziz milletimizin ve kahraman güvenlik güçlerimizin hain darbe girişimi karşısında gösterdiği onurlu duruşun, hainlerin yenilgiye uğratılmasının ve demorkasi zaferinin üçüncü yıldönümü sebebiyle tüm yurtta şehitlerimizin yad edilmesi, gazilerimize minnet ve şükranların sunulması, milletimizin demokrasiye olan inancını ve bağlılığını gelecek nesillerimize aktarılması, FETÖ ile mücadelenin kararlı bir şekilde sürdürülmesi ve toplumsal hafızanın diri tutulması” olarak açıkladı. Bakanlık talimatında “Öğrencilerimize milli, manevi ve insani değerlerimiz ile tarihsel ve kültürel hassasiyetlerimizi anlatmak, devletimize olan görev ve sorumluluklar hakkında bilinçlendirmek, ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına saygılı bireyler olarak yetiştirmek” amacıyla tüm resmi ve özel eğitim kurumlarında 15 Temmuz anma etkinlikleri düzenlenmesi talimatı verildi. Raporları gönderin Etkinlikler için MEB, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı 15 Temmuz Kurumsal Kimlik Haritası’na ilişkin internet sitesinde yer alan belge ve dökümanlardan yararlanılmasını istedi. Genelge doğrultusunda etkinlikler düzenlenmesini isteyen MEB, gerçekleştirilen anma programları için de il etkinlik raporlarının MEB Ortaöğretim Müdürlüğü’ne gönderilmesi talimatı verdi. l ANKARA Tanal’dan KYK borçları için teklif Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) öğrenim kredisi nedeniyle devlete borçlanan üniversite mezunu sayısının 5 milyona ulaşmasının ardından CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, kredi borcu sorununa karşı harekete geçti. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurt Hizmetleri Kanunu’nda değişiklik öneren Tanal, öğrencilere devlet tarafından sağlanan kredinin geri alınması uygulamasına son verilmesine ilişkin teklifini TBMM Başkanlığı’na sundu. Teklifin gerekçesinde, öğrencilerin ekonomik yükünü azaltmak ve zorlu eğitim hayatlarında bir de geçim sorunlarıyla uğraşmamalarını temin etmenin devletin görevi olduğu vurgulandı. l ANKARA / Cumhuriyet Annesiyle birlikte cezaevine giren Miraz bebek, 3 yaşını doldurdu ‘ABD’de tanıdıklarımız yok diye mi içerideyiz?’ SEYHAN AVŞAR Annesi Gülistan Diken Akbaba’yla birlikte 7 aylıkken cezaevine giren Miraz bebek, cezaevinde 3 yaşını temmuz ayında doldurdu. Annesi Gülistan Diken Akbaba’nın cezası ise 2 yılın altına düşmesine rağmen siyasi hükümlü olduğu için denetimli serbestlik koşullarından yararlandırılmadı. Anne Akbaba, Adalet Bakanlığı’na bir mektup yazarak “FETÖ üyeliği” suçundan üç yıla yakın süredir tutuklu bulunan ABD vatandaşı ve NASA çalışanı Serkan Gölge’nin serbest bırakıldığını, ancak kendisinin denetimli serbestlikten dahi yararlanamadığını belirtti. Gazetemize bir mektup yazan anne Akbaba, “Serkan Gölge isimli hükümlü şahıs ABD’den gelen bir talep üzerine bırakılıyor. Benim ABD’de tanıdıklarım yok diye mi içerideyim hâlâ? Cezaevinin bir çocuk üzerindeki olumsuz etkilerini yazmaya kimsenin gücü yetmez” ifadelerini kullandı. Akbaba mektubunda, cezaevinde bronşit olan ve çeşitli hastalıklar geçiren bebeği Miraz’ın cezaevinden çıkarılıp, babasına verildiği ya da babasından ayrılıp cezaevine geldiği günlerin ise bir işkence olduğunu aktardı. Gülistan Diken Akbaba, 2012 yılında, “örgüt üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi. Ceza, Yargıtay tarafından onanınca tutuklanarak o dönemde 7 aylık olan Miraz bebekle beraber Bakırköy Cezaevi’ne konuldu. Bir müddet sonra ise Gebze Cezaevi’ne sevk edildi. Miraz bebek cezaevinde oldukça zor günler geçirdi. Sütünün, doğum günü pastasının verilmediği günler geçiren Miraz bebek, cezaevi koşullarında defalarca kez de hastalandı. Cezaevinde düşmesi nedeniyle ise hastaneye kaldırılan Miraz bebek 24 saat müşahede altında tutuldu. Tüm bu zorlu sürece rağmen Miraz bebeğin annesi Gülistan Akbaba denetimli serbestlikten Miraz bebeğin annesi Gülistan Diken Akbaba, FETÖ’den tutuklu ABD vatandaşı ve NASA çalışanı Serkan Gölge’nin serbest bırakıldığını, ancak kendisinin denetimli serbestlikten dahi yararlanamadığını belirtti. yararlandırılmadı. Miraz bebek ise annesiyle beraber 2.5 yılı cezaevinde devirdi. ‘Aşırı agresif oluyor’ Cezaevindeki anneleri en çok zorlayan durumun çocuklarının cezaevinde hastalanması olduğuna mektubunda dikkat çeken anne Akbaba, “Miraz’dan örnekler verecek olursam defalarca kez bronşit oldu. Faranjit oldu. Geçtiğimiz kış domuz gribine yakalandı. Bir de fiziki şartlardan dolayı hastanelik olma durumu oluyor... Miraz çok hareketli. Sık sık beton zemine, ranzalara kafasını çarpıp dövüyor. Özellikle Miraz’ın kafasını çarpmaları bende travma haline geldi. Böyle zamanlarda bütün gemileri yakasım geliyor” diye yazdı. Miraz bebeğin cezaevinden babasına verildiği süreçte çok zorlandığını aktaran Akbaba, mektubunda şu ifadeleri kullanıyor: “Miraz’ı cezaevinin kapısına götürmeleri için gardiyanlara verirken, her defasında bana sessizce bir bakışı var ki... Dünya dumura uğruyor o çocuğun bakışlarının karşısında. Her seferinde onunla neden gidemediğimi ona açıklamanın, içinde bulunduğumuz durumun derin muhakemesiyle bir kaosa kapılıyorum. Sonra Miraz’ın yanıma gelme günü geliyor. Bu kez babasından ayrı kalmak ve onun kurduğu düzenin altüst olması nedeniye zorlanıyor. Bir iki gün aşırı agresif oluyor. Aynı şeyler tekrarlanıp duruyor. ‘Bizim bir evimiz var. Orada sadece anne, baba, bir de ben varım’ diyor. Cezaevi çocuğa böyle hayaller kurduruyor.’” l İSTANBUL Türkan Albayrak, işine geri dönebilmek için 1 yıldır mücadele ediyor 120 kere gözaltına alındı Türkan Albayrak ZEHRA ÖZDİLEK Sarıyer Belediyesi’nde çalışırken güvenlik soruşturması gerekçesiyle işten atılan Türkan Albayrak (56), işe geri dönebilmek için başlattığı direnişin birinci yılını doldurdu. Direnişe devam eden Albayrak, “İşim, ekmeğim onurum için direnişimin bir yılı doldu. Bir yıl içerisinde 120 kere gözaltına alındım ama işimi alana kadar direnmeye devam edeceğim” dedi. Türkan Albayrak, Türk Telekom’da haklarını aradığı ve tacize karşı çıktığı için 2004’te işinden atılmış, mahkemeye başvurarak işini geri kazanmıştı. 2005 yılında Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde işe başlatılan Albayrak, sendikaya üye olduğu için 2010 yılında tekrar işten atıldıktan sonra bu kez sadece mahkeme yolunu seç memiş, Paşabahçe Hastanesi önünde çadır kurarak 118 gün direnmiş ve işini tekrar kazanmıştı. En son Sarıyer Belediyesi’nde işten atılan Albayrak, direnişinin bir yılını doldurdu. ‘Başka çarem yok’ Türkan Albayrak, “Gözaltına işkenceyle alıyorlar. O yüzden omurgamdaki rahatsızlıklarım her gözaltına alınışımda artıyor. Hatta gözaltı sırasında iki kırık oluştu. Eşim de mayıs ayından bu yana kanser tedavisi görüyor. Hem eşime hem direnişime yetişmeye çalışıyorum. İşsizim, ekonomik olarak bir çilem var. Bir de eylem yaptığımdan dolayı verilen para cezalarına tek tek itiraz ediyorum. İşim, ekmeğim, onurum için direnmekten başka da çarem yok” diye konuştu. l İSTANBUL Edremit Kitap Fuarı: İmamoğlu’na tam güven! Ağustos ayı başındaki Burhaniye Kitap Fuarı’ndan sonra ağustos sonundaki Edremit Kitap Fuarı’nda da ülkemizin bugününe, geleceğine kafa yoran insanlarla birlikteydik.  Edremit Kitap Fuarı, önceki başkan Kamil Saka döneminde başlamıştı. Geçen yılki ana teması, ölümünün 70. yılında Sabahattin Ali idi. 31 Mart’ta seçilen yeni başkan Selman Hasan Arslan, bu etkinliği hem sürdürme hem daha da yükseltme yönünde güzel bir irade ortaya koydu. Onur konuğu Ahmet Ümit’ti.  Biz de sevgili Tuba Atav, Ümit Zileli ve Barış Doster’le birlikte, araştırmacı gazeteciliğin bugünü ve geleceğiyle ilgili düşüncelerimizi katılımcılarla paylaştık.   Kıyı kentlerimizde turizmin sadece güneş, kum, denizden ibaret olmadığını gösteren böylesi etkinlikler, katılım yoğunluğu da dikkate alındığında güzel bir toplumsal buluşma. Önceki gün Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Serhan Asker’le Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak’ın ev sahipliğinde, 30 Ağustos etkinliği çerçevesinde Tekirdağ’daydık. Bugün de Mudanya’dayız. Kurtuluş Savaşı’nın sonuçlarının muhataplara ve dünyaya masa başında ilk kabul ettirildiği yer olan Mudanya’ya böyle bir etkinlik yakışır. Belediye başkanımız Hayri Türkyılmaz’ı selamlıyoruz. HHH Kitap fuarlarında okurla ayaküstü söyleşirken, kitap imzalarken yanımda kâğıtkalem bulundururum. O gün Türkiye gündeminin ilk sıralarında ne varsa onunla ilgili doğal anket yaparım. Öğretmenlerden mutlaka yeni kuşaklarla ilgili düşüncelerini alırım.  Edremit’te ağırlıklı olarak İstanbul’dan gelenler vardı. İmza kuyruğundaki hemen herkese şu zeminde sorular sordum: İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na saldırılar başladı, ne düşünüyorsunuz? Kafanızdaki İmamoğlu ile icraatının birinci ayını tamamlayan İmamoğlu arasında fark var mı? Beklentileriniz neler? Verilen yanıtlardan ortaya çıkan tablo şuydu: AKP medyasının tatilden sel felaketine kadar, giriştiği yıpratma kampanyası tutmamış. “Onlar kendilerine baksınlar” bakışı hâkim. İmamoğlu’na güven tam. Birinci ayın herhangi bir konuda not vermek için yeterli olmadığı söylenirken, vaatlerin adım adım yerine getirileceği duygusu güler yüzle ifade ediliyor.  Daha da ötesi var. Pek çok kişi, “Ondan çok şey bekliyoruz” diye başlayıp en üste kadar çıkıyor. Toplum Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına Ekrem İmamoğlu’nu koymuş. Bu konuda yorumbeklenti türünde her şey konuşuyor ama, asıl olan halkın nabzının nasıl attığı. Nabız, “İmamoğlu, seçimde Binali Yıldırım’ı değil, Erdoğan’ı yendi, yine yener” şeklinde atıyor.  Görünür gelecekte, İstanbul ciddi bir altyapı sorunu yaşadığında, AKP bunun üzerinden İmamoğlu’na yüklendiğinde alacağı yanıt şu olacak: “Demek ki yapamadın, sorunun kaynağı sensin.” HHH Böylesine büyük bir güven ve sınırsız kredi çok büyük bir güç ve çok büyük bir sorumluluk.  İstanbul seçimlerinin büyük bir çekişmeye sahne olması, ardından yenilenmesi ister istemez İmamoğlu’nu sürecin sembolü haline getirdi. Yenilenme arayışının sadece İstanbul’da olmadığı aşikâr. Geçen perşembe günü 11 ilin CHP’li büyükşehir belediye başkanları, Mansur Yavaş (Ankara), Tunç Soyer (İzmir), Zeydan Karalar (Adana), Lütfü Savaş (Hatay), Vahap Seçer (Mersin), Osman Gürün (Muğla), Muhittin Böcek (Antalya), Kadir Albayrak (Tekirdağ), Özlem Çerçioğlu (Aydın), İmamoğlu’nun ev sahipliğinde buluştu. Başkanlar iki ayda bir toplanacak. Sonraki buluşma İzmir’de. 11 büyükşehir toplam nüfusun yüzde 40’ını, ekonominin yüzde 70’ini oluşturuyor. Her biri sorumlu oldukları illerde ciddi iddialar taşıyarak göreve gelen başkanlar, önümüzdeki dönemin deyim yerindeyse seçenek tohumunu ellerinde bulunduruyorlar. Buradan çıkacak enerji seçmende şu algıyı büyütebilir: Bu belediye başkanlarının temsil ettiği saha yeni bir toplanma yeri olabilir. Ülkenin yönetimini de emanet edebiliriz! Gerçek çıkış burada... Bankamatik yurtlar Meclis gündeminde Yapişletdevret yöntemiyle özel sektöre 15 ile 35 yıl yatak başına ücret ödeme garantisiyle yapılıp, KYK’ye devredilen yurtların yarısı boş, bazıları ise hiç açılmamış. Ancak özel sektör yurt boş da olsa her yatakta öğrenci yatıyor gibi parasını devletten alıyor. Sözcü’nün haberine göre; ödemeler, 2050 yılına kadar yazkış kesintisiz sürecek. CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin de, boş yataklara yapılan ödemeleri yazılı soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Şahin, “Yurt bin kişilik ama 150 kişi kalıyor. Devlet hayali 850 kişi için neden ödeme yapıyor?” diye sordu. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle