19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ 131 EYLÜL 2019 PAZAR Arslanköylü kadınlardan iklim sorunu için yeni ‘Oyunumuzuoyun: Ana, Gökyüzü Delinmiş sahneleyebilmek istiyoruz’ Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu, 2001 yılında Ümmiye Koçak öncülüğünde Mersin’e bağlı Arslanköy’de kuruldu. Topluluğun sahnelediği ilk oyun Remzi Özçelik’in “Taş Bademleri” adlı oyunu oldu. Daha sonra kendi hikâyelerinden oluşan “Kadının Feryadı” oyununu sahneye taşıyan ekip, 2006 yılında “Hasret Çiçekle ri” isimli oyunlarını Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’nde sahneledi. Tarlada çalışarak bitiktirdiği paralarAYÇA la, “Yün Bebek” isimli filHAN mi yazıp yöneten Ümmiye Koçak; kadına karşı şiddeti anlattığı filmle New York Avrasya Film Festivali’nde “Sinemada En İyi Avrasyalı Kadın Sanatçı” ödülünü kazandı. ‘Hepimiz suçluyuz’ Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu, Seher Dağdur, Fatma Kahraman, Fatma Ay, Emine Yıldız, Memnune Kizir, Ümmiye Koçak ve Duygu Koçak’tan oluşuyor; kadınlar şu sıralar bir yandan biber salçası yapmak için hazırlanırken, bir yandan da iklim sorununa dikkat çekmek için hazırladıkları yeni oyunları “Ana, Gökyüzü Delinmiş”in provalarını sürdürüyorlar. Bir süredir iklim değişikliğine dikkat çekmek için ne yapabileceklerini sorgulayan Ümmiye Koçak “Bana ne demekle bir yere varılmaz” diye düşünüp yazmaya başlamış oyunu. Çevresini gözlemleyip canını acıtan her şeyi dile getirmeye çalıştığını söyleyen Ümmiye Koçak, oyunu yazma sürecini şu sözlerle anlatıyor: “Bakın ormanlar yanıyor dünyanın her yerinde, ağaçlar yok ediliyor, kesiliyor... Bu sadece dünyanın sorunu da değil, suçlunun kim olduğunu aramak da bir şeyi çözmez; kimse ‘Suçluyum’ demez çünkü. Herkes suçlu, hepimiz suçluyuz ve hepimi Mersin’de kurulan Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu, yeni oyunu “Ana, Gökyüzü Delinmiş”le dünyadaki iklim sorunu için Toroslar’dan ses yükseltiyor. Ekibin kurucusu ve oyun yazarı Ümmiye Koçak Sivil Toplum Kuruluşları ve belediyelere çağrıda bulunuyor. zin yapabileceği şeyler var. Doğaya zulmediyoruz, bu benim canımı çok acıtıyor. ‘Ne yapabilirim’ diye sorduğumda kendime, aklım yettiğince, elim vardığınca anlatabilirim insanlara dedim. Diyorum ki birlik olunsun, bu ülke bu dünya bizim; herkes olayın ciddiyetinin farkına varmalı artık.” ‘Bizleri davet etsinler’ Kırsaldaki ve köylerdeki insanları toplumsal sorunlara dair bilinçlendirebilmenin en önemli yolunun eğitim olduğunu vurgulayan Koçak, “Herkes sorunların farkına varamayabiliyor, insanların hepsinin elinde akıllı telefonu olmayabiliyor... Bizler de köylerdeki insanlar olarak, kendi şivemizle buralardaki insanlara bir şeyler anlatabileceğimizi düşünüyo ruz; dert edindiğimiz meseleleri insanlarla paylaşmak için, bir şeylerin değişebilmesi için Toroslar’ın zirvesinden sesimizi yükseltiyoruz. Bunları tek başımıza yapamıyoruz ama, oyunumuz şu an sahnelenmeye hazır; belediye ve STK’lerden tek ricam bizleri davet ederek insanlara ulaşmamızı sağlamaları. Çünkü bu olduğunda insanların da adım attığına şahit olduk daha önce. Muğla Menteşe Belediyesi bir oyun için bizi davet ettiğinde, tek isteğimin köylerdeki insanların getirilmesi olduğunu söyledim. İnsanlar gelip oyunu izlediler, sonra oradaki kadınlar da bir tiyatro ekibi kurmak istediklerini ama utandıklarını söylediler; daha sonra 60 kişilik bir tiyatro ekibi kurdular. Birbirimize yol gösterebilmek için yine birbirimize ihtiyacımız var” diyor. ‘İdam çözüm değil’ Bu zamana kadar sahneledikleri tüm oyunların, eğitimin önemine ve kadına karşı şiddete dikkat çekmek için sahnelendiğini belirten Ümmiye Koçak dünyanın da sadece eğitimle değişebileceğini söylüyor. “Kötülükle ve şiddetle bir yere varamayız” diyen Koçak, şiddet sorununun da sadece iyi insan yetiştirmekle çözülebileceğini aktarıyor ve ekliyor: “Kadına karşı şiddetin çözümü doğru yasalardan ve doğru eğitimden geçiyor. Herkes ‘İdam, idam’ diyor şimdi, nereye kadar idam? İdam hiçbir şeyin çözümü değil. En önemlisi eğitim, köylerde kimseye yasa anlatamazsın. Ailenin verdiği eğitimle başlıyor her şey, ama bu sadece anneye yüklenebilecek bir şey değil; hem annenin hem babanın sorumluluğu bu. Önceliğimiz çocuklarımızı doktor, savcı, mühendis olarak yetiştirmek olmamalı; onları iyi insanlar olarak yetiştirmek zorundayız. Oğlumuza ‘Aslan parçası’ deyip, kızımıza bu zaten ele gidecek diye yaklaşırsak, oğlana beş verip kıza iki verirsek, çocuklarımızı böyle ayrıştırırsak olmaz. Şiddetin önüne sadece insan olarak geçebiliriz. Biz de oyunlarımızı hem büyüklerin izleyebileceği, hem de çocukların izleyip bir şeyler öğrenebileceği şekilde sahneliyoruz. Herkes tarafından takdir ediliyoruz, bu çok güzel bir şey ama bunun arkası gelsin, kırsaldaki insanlara kendi dilimizle derdimizi anlatalım. Özellikle rica ediyorum bizi davet etsinler. Derdimiz büyük büyük paralar kazanmak değil; derdimiz verdiğimiz emeğin karşılığını almak, insanlara bir şeyler anlatmak...” Karl’ın, Jenny’nin, aşklarının ve Kapital’in hikâyesi Mary Gabriel Alk ve Kapital Karl ile Jenny Marx ve Bir Devrimin DoEulu Nâzım Hikmet’in hayali gerçek oluyor Nâzım Hikmet’in hayallerinden birisi olan gençlik kampı bu yıl altıncı kez Büyükada’da düzenleniyor. Kartal Belediyesi’nin sponsorluğunda Nâzım Hikmet’in edebi mirasçısı olarak Gündüz Vassaf, Adalar Vakfı ve Toplum Gönüllüleri Vakfı işbirliği ile düzenlenen kamp 28 Ağustos’ta Büyükada’daki Ada Kartal Tesisleri’nde başladı. Kamp, 7 Eylül’e kadar sürecek. Nâzım Hikmet Yaz Kampı bu yıl dördüncü kez Toplum Gönüllüsü gençlerin katılımı ile düzenleniyor. Türkiye’nin 80 ilinde 132 topluluk ile çalışmalarını yürüten Toplum Gönüllüleri Vakfı, kampın program yürütücülüğü ve koordinasyonunu yapıyor. Türkiye’nin her yerin den seçilen gençler, edebiyat, sözlü tarih çalışması, yerel yurttaşlık, medya okuryazarlığı gibi çeşitli atölyelerle Nâzım Hikmet Yaz Kampı’nda bir araya geliyor. Bu yıl 13 farklı ilden 22 gencin katılacağı Nâzım Hikmet Yaz Kampı’nın programında yer alan konu başlıkları ve atölye uygulayıcıları şu şekilde: Edebiyat Atölyeleri / Gündüz Vassaf, Sibel Oral, Nilay Özer, Haluk Oral. Sözlü Tarih / Gülay Kayacan. Yerel Yurttaşlık / İnan İzci. Aktif Kent Yurttaşlığı / Elif Sıla Aşık. Medya Okuryazarlığı / Yıldız Tar. Fanzin Sunum ve Atölyeleri / Deniz Beşer, Serkan Üstündağ. Murat Germen / Antroposen’de Ne Yapmalı. Büyük boy 720 sayfa, 64 TL Karl ve Jenny Marx, kızları Jennychen, Laura ve Tussy, en yakın dostları ve dava arkadaşları “General” Friedrich Engels... “Marx Partisi”nin öteki üyeleri olan damatlar, renkli karakterler, devrimciler, sürgünler ve kimi zaman korkuyla kimi zaman umutla dolu canlı bir aile ortamı... Mary Gabriel, Marx’ın işte bu geniş ailesinin hikâyesini, dönemin önemli olayları ışığında ve Marx’ın önemli eserleriyle harmanlayarak anlatıyor. Yedi yüz küsur sayfalık bu eşsiz hazine, şimdi kitapçılarda, internet satış noktalarında ve www.yordamkitap.com adresinde! YordamKitap YordamKitap YordamKitap www.yordamkitap.com Yazarlar Kuşadası’nda Aydın Büyükşehir Belediyesi ile Kuşadası Belediyesi’nin işbirliğinde 6 yıl aranın ardından yeniden düzenlenecek olan Altın Güvercin Beste Yarışması kapsamında gerçekleşecek Kitap Günleri, 14 ünlü yazarı Kuşadalılarla buluşturacak. Yazarlar Kuşadası Atatürk Meydanı’nda okurlarıyla bulu şacak. Program şöyle: Bugün Emre Kongar, 3 Eylül Cezmi Ersöz, 5 Eylül Fikri Sağlar, 6 Eylül Cüneyt Akman, 7 Eylül Barış Pehlivan, Hanefi Avcı, Şükrü Erbaş, Mustafa Balbay, Suat Suna, Timur Soykan, 8 Eylül İbrahim Özbay, Toygun Atilla, Erkan Sevinç, Bilal Sami Gökdemir. l İHA Öymen ve Karakoyunlu söyleşisi Beylikdüzü Belediyesi’nin bu yıl 6. kez düzenlediği Barış ve Sevgi Buluşmaları’nın 3. gününde, Sahaf Söyleşileri ve Çardak Altı Sohbetleri ile edebiyat, sanat ve siyaset dünyasının ünlü isimleri Beylikdüzü halkıyla buluşmaya devam ediyor. Listesiz Kitap Mezatı bugün de saat 16.00’da yapılacak. Ardından saat 17.00’de Ümit Nar moderatörlüğünde başlayacak Sahaf Söyleşileri’nin konukları ise Ali Tekin Çam ile İlhan Bilge olacak. Daha sonra bu yılki teması “Umut” olan Çardak Altı Sohbetleri saat 19.0020.30 saatleri arasında düzenlenecek. Yekta Kopan moderatörlüğündeki söyleşinin konukları Altan Öymen ve Yılmaz Karakoyunlu olacak. Saatler 21.15’i gösterdiğinde ise şarkıcı Güliz Ayla konser verecek. Ruh sağlığı için sanat İşte eylül geldi çattı... Dilimin ucunda ve kalbimde ha bire eylül şiirleri... Belki de Türkiyemin içinde bulunduğu yalnızlıktan, çelişkilerden, tehditlerden, bu ha bire şiire sığınma gereksinimim... En çok da hukuksuzluğun ve haksızlığın hoyratça yaşamları un ufak etmesinden... Eylül ayı İstanbul’a plastik sanatların egemenliğinde geliyor. Eylülün ilk yarısında açılmasını büyük bir sabırsızlıkla beklediğimiz, sürprizlerle dolu Vehbi Koç Vakfı’nın yeni mekânı Arter... 14 Eylül’de başlayacak olan İKSV’nin düzenlediği İstanbul Bienali... Bienale paralel sayısız heyecan verici sergi... 1215 Eylül’de Türkiye’den ve dünyadan çağdaş sanatçıları buluşturan “Contemporary Istanbul”... Önümüzdeki günlerde bu sayfalarda hepsiyle haşır neşir olacaksınız. Ben daha çok gecikmeden dikkatinizi eylüldeki müthiş bir sahne olayına çekmek istiyorum. Tiyatro festivaline henüz vakit var (13 Kasım1 Aralık).Ancak duyduk duymadık demeyin 16 ve 17 Eylül’de “Sutra” İstanbul’da. Sutra: Ruh ve bedenin uyumu İçinizde anımsayan olabilir. 10 yıl önce bu gösteriyi yine İstanbul Tiyatro Festivali’nde izlediğimizde yer yerinden oynamıştı. O gün bugün tüm ülkeleri dolaşıyor. Olayın mimarı, yönetmen ve koreograf Sidi Larbi Cherkaoui. Tam âşık olunacak adam! Her yaptığına hayranım. Olayın tasarımcısı, Turner ödülü sahibi İngiliz heykeltıraş Antony Gormley. Müziği besteleyen Polonyalı Symon Brzoska. Dansçılar: Çin’in Henan eyaletinde, (kökleri Hint rahiplere uzanan) Shaolin Budist Tapınağı’nda yaşayan, Kung Fu, gölge boksu ve TayÇi gibi dövüş ve savunma sanatlarında uzman 17 keşiş... Bu farklı kültürlerin buluşmasından ortaya çıkan “Sutra”, geleneksel olanla çağdaş yaklaşımı buluşturuyordu. Devinim ve tasarım ile müziği, ayinle gösteriyi, Doğu ile Batı’yı buluşturuyordu. Ama aynı zamanda ironik ve mizahi bakışla klişeleri yıkıyor, sahnede farklı bir gerçeklik yaratıyordu. Antony Gormley’in tasarladığı insan boyunda 20 kadar kutu, hem keşişlerin yaşadığı / oynadığı / tapındığı mekân hem de bir araya gelip dağ, tapınak, saray oluyor; ayrılıp sütun oluyor, yan yana sıralanıp sınır oluyor, üst üste yükselip duvar oluyordu. Sonuçta 1 saatlik eser ruh ve bedenin uyumunu, dengesini, bütünlüğünü gözler önüne seriyordu. Âşık olunacak adam Gelelim Sidi Larbi Cherkaoui’ye... Benim için günümüzün en heyecan verici koreograflarından biri... Londra’daki Sadler’s Wells Tiyatrosu’nun “kralı”. Belçikalı anne, Faslı babadan doğma. (d.1976) Dans geçmişinde Martha Graham ve Jose Limon ile “çağdaşlık” konusunda aydınlanmak var... Alain Platel’in yanında uzmanlık var... Ustalara hayranlık ve etkilenme var: Pina Bausch’tan (sahnedeki insan ilişkileri); Trisha Brown’dan (hareket ve anatomi); William Forsythe’dan (matematiksel yapı)... En çok farklı kültürlerle dansı harmanlamayı ve “ötekini” araştırmayı seviyor. “Sutra”da oyun boyunca sahnedeydi. Çocuk keşişten öğreniyor, Batılı bir gözlemci gibi izliyor, keşişlerden biri olmaya çalışıyor, etkitepki, kaçmakovalamaca, avavcı, yalnızlıkkalabalık; ötekileştirme, kavgadayanışma, gerçeklikdüşsellik, doğadoğa dışılık arasında nice çelişkiler ve uyum arayışı arasında “oyuna” katılıyordu. Ondan izlediğim “Milonga”da Arjantinli sanatçılarla çalışmıştı. Sahnede kadın ya da erkek ayrımı silinmiş; bedenlerin birbirlerini dinlemeleri, duymaları, solumaları öne geçmişti. Dansın adı, sevişmenin, bütünleşmenin adı “Milonga” olmuştu. Sinema izleyicisi Sidi Larbi’yi “Anna Karenina” filminden bilebilir... O muhteşem balo sahnesinde Anna ve Vronzky, bildiğimiz hiçbir dansa benzemeyen bir vals yaparlar. O valsten aşk yarattılar. Elleriyle, kollarının içiyle sevişirler. Birbirlerine çok az değerek, devinimleriyle sevişirler. O filmin koreografı Sidi Larbi’ydi. Belki de o sahneden sonra ona “âşık olunacak adam” sıfatını yakıştırdım. Öyle ya da böyle, farklı bir deneyim yaşamak için, İKSV ve Zorlu Performans Sanatları Merkezi işbirliğiyle İstanbul’a gelen “Sutra”yı kaçırmayın derim. Daha doğrusu ruh sağlığınızı korumak için hiçbir sanat olayını kaçırmayın! Ataol Behramoğlu Kitaplığı açılıyor Odunpazarı Belediyesi, Paşa Mahallesi’ndeki tarihi Yağcızade Konağı’nı “Ataol Behramoğlu Kitaplığı” olarak restore etti. Kitaplığın açılışı Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un da katılımıyla bugün saat 18.00’de yapılacak. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle