13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 30 AĞUSTOS 2019 CUMA EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Güvenlik soruşturması ‘Memur ol,uygulama sının “bakanlıklara göre farklılık oluşturduğu” doktor olma’ortayaçıktı Tıp fakültesi öğrencisiyken maddi geçimini sağlamak için KPSS’ye giren ve memur olarak atanan bir doktor adayı, mezun olunca Sağlık Bakanlığı’nın güvenlik soruşturmasına takıldı. Sağlık Bakanlığı, başka bir bakanlıkta memurluğa devam eden doktoru, hastanedeki görevine başlatmadı. 15Temmuz darbe girişiminin ardından atamaların temel noktası nı oluşturan güvenlik soruştur maları bakanlıklar arasında “çelişkili” hale dönüştü. Tıp fakültesin ŞEYMA PAŞAYİĞİT de öğrenim gören bir öğrenci, eğitimi devam ederken, geçimini sağlamak için Orta öğretim KPSS’ye girdi. Aldı ğı yüksek puanın ardından bir bakanlığa memur olarak ata nan doktor adayı, tıp fakülte Soruşturmaların gerekçesi Güvenlik soruşturmalarının “olumsuz” sonuçlanmalarının gerekçelerinde, çoğunlukla, “ağabeyin ihraç edilmesi”, “babasının Bank Asya’da hesabının bulunması”, “şahsın hiç istihbarat bilgisinin bulunmamasına rağmen babasının KHK ile kapatılan sağlık şirketinde çalışması”, “şahsın hiç istihbarat bilgisinin bulunmamasına rağmen, erkek kardeşinin kapatılan özel bir ortaokulda eğitim görmesi” gibi nedenler sıralanmıştı. Dosyalarda Emek Partisi de (EMEP) “terör örgütü” olarak görülürken, “parti doğrultusunda faaliyet gösteren kulübün yönetim kurulunda yer almak” da atamalar için “sakıncalı” bulunmuştu. Öte yandan, resmi veya biyolojik ağabeyi bulunmayan bir doktor adayının gerekçesinde, “Ağabeyinin ‘FETÖ’ye müzahir TUSKON üyesi şirketin yönetim kurulunda yer aldığı” ifade edilmişti. sinden mezun olduktan sonra ise “güvenlik soruşturmasına” takıldı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından memurluğa devam ederken mezun olan doktor adayı, ‘Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Kurası’ kapsamında bir hastaneye yerleştirildi. Ancak memur olmasına karşın Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri’ni “uygulamayan” Sağlık Bakanlığı, hiçbir gerekçe göstermeden, doktorun atamasını gerçekleştirmedi. Sağlık Bakanlığı’nın kapıda beklettiği doktorun, diğer bakanlıktaki memurluğuna ise devam etmesi dikkat çekti. Sekiz ay bekledi OHAL döneminde çıkarılan KHK ile devlet memurluğuna alınacaklar için aranan şartlara eklenen “güvenlik soruşturması”na getirilen “iki ayda sonuçlandırılması” sınırına rağmen doktor adayı, sekiz ay sonuç bekledi. Sınırın dört katına ulaşan beklemenin ardından da güvenlik soruşturması “olumsuz” sonuçlandı. Sağlık Bakanlığı’ndan, doktor adayına sadece, “657 sayı lı Devlet Memurları Yasası”nın 48. maddesi anımsatılarak, “Güvenlik soruşturması ve arşiv taraması yapmış olmak hükmü gereğince atanma şartlarına haiz olmadığınız anlaşıldığından kura kapsamında yerleştirildiğiniz hastaneye atamanız yapılmamıştır” yanıtı verildi. Geçişi yapılmadı Öte yandan, 24 Ekim 2018’de çıkarılan “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” kapsamında, “İlk defa veya yeniden atananlara güvenlik soruşturması yapılır” denerek, kamu görevlileri güvenlik soruşturmasından kapsam dışı bırakıldı. Kamu görevine devam ettiği için atanması ilk defa yapılmayacak olan doktor adayı, kurumlar arası geçiş yapılmak için dilekçe verdi. Sağlık Bakanlığı, dilekçeye karşın, “güvenlik soruşturması başladığı için bitirilmesinin bekleneceğini” bildirdi. Doktor adayı, 8 aylık beklemenin ardından olumsuz sonuç aldı. l ANKARA Kaboğlu: 7 temelİktidarın ‘Yargı Reformu’nu yetersiz bulan CHP, katılıma açık çalışma başlattı ilkeyi ölçüt aldık ZEHRA ÖZDİLEK İktidarın yaptığı “Yargı Reformu” çalışmasını yetersiz bulan ve daha geniş kapsamlı bir reform çalışması gerçekleştiren CHP İstanbul Milletvekili, Anayasa Hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu ve beraberindeki diğer parti temsilcileri, 18 Ağustos’ta ilk toplantılarını yaptı. İkinci toplantıyı bugün yapacak olan grubun koordinatörlüğünü yapan Kaboğlu, çalışmalarının ne aşamada olduğunu ve yargı sistemindeki hangi sorunlara değindiklerini gazetemize anlattı. Kaboğlu, “Anayasa ve özgürlükler konusunda genellikle üç katmanlı bilgi kirliliği, adeta devlet eliyle yaratılır oldu. Saray’da açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi (YRSB), yaygın ve sistematik adil yargılanma hakkı ihlallerini gölgeleyici bir özelliğe de sahip. Çalışmalarımızda, asgari standartlar olarak, adil yargılanma hakkının 7 temel ilkesini ölçüt almakla işe koyulduk” diye konuştu. Kaboğlu sorularımızı şöyle yanıtladı: n Şu an çalışmalarınız ne aşamada? Öncelikle sadece muhalefet partilerini değil, TBMM’de temsil edilen bütün siyasal partileri davet ettik; Adalet Bakanlığı’nı da. İlk toplantıya toplam beş parti temsilcisi katıldı. Dileğimiz, ilerleyen toplantılarda bu sayının artması. 18 Ağustos günü yaptığımız ilk toplantıda çalışma usul ve yöntemine öncelik verdik. Başlıca 6 çalışma grubu oluşturduk. Böylece, çalışmalarımızı iki kanatlı yürütebileceğiz. Çalışma grupları somut öneriler sunacaklar, bunlar genel kurul olarak yapılacak toplantılarda tartışılacak ve ortak ilkeler çıkarılacak. Hedef, gerekçeleri ile birlikte somut bir yasa öneri metnini ortaya çıkarmak ve bunu 1 Ekim’de TBMM Başkanlığı’na sunmak. Bu bakımdan yazım işini eylül ayı içinde tamamlamayı tasarlıyoruz. Toplantılara, demokratik meşruluk açısından, siyasal partilerin dışında, başta barolar gelmek üzere kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, ilgili vakıf ve derneklerin katılım pek değerli ve bunu elden geldiğince geniş tutmaya özen gösterdik. n Çalışmanızda yargı sistemindeki hangi sorunlara değindiniz? TBMM’de temsil edilen bütün siyasal partileri ve Adalet Bakanlığı’nı da çalışmaya davet ettiklerini, ilk toplantıya 5 parti temsilcisinin katıldığını söyleyen grubun koordinatörlüğünü yapan CHP’li İbrahim Kaboğlu, “Dileğimiz, ilerleyen toplantılarda bu sayının artması” dedi. ‘SARAY ATANMIŞLARI TARAFINDAN BASTIRILDI’ n Mevcut anayasayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Anayasa ve özgürlükler konusunda genellikle üç katmanlı bilgi kirliliği, adeta devlet eliyle yaratılır oldu: var olan anayasal durum üzerine, izlenmesi gereken yol ve yöntem üzerine ve anayasal hedef üzerine. Bu üç katmanlı kirlilik, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi pek yaygındı; OHAL ortam ve koşullarında dayatılan anayasa değişiklik sürecinde bir yöntem olarak kul lanıldı; bugün de bu üçlü bilgi kirliliği geçerli: Birincisi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin (CBHS) ne olduğu ve olmadığı konusunda: CBHS’nin sürdürülemez özelliği, bir yıllık uygulama ile gün ışığına çıktı; seçilmişlerin başladığı tartışma, Saray atanmışları tarafından bastırıldı. İkincisi Saray’da açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi, yaygın ve sistematik adil yargılanma hakkı ihlallerini gölgeleyici bir özelliğe de sahip. Üçüncüsü anaya sal hedef konusunda: İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik hukuk devleti, anayasal denge ve denetim düzenekleri eşliğinde, hesap verebilir bir hükümet öngören parlamenter rejime dönüş hedef olmalı. Buna karşın, Saray atanmışlarının, “gerekirse Meclis’in güçlenmesini de biz sağlarız; bin yıl sonra da CBHS geçerli olacak…” vb. açıklamaları, anayasal hedef kirliliğini devlet organları eliyle sürdürme iradesinin dışa vurumu. Çözüm olarak ne öneri getirildi? ‘Kırmızı çizgilerimiz...’ Çalışmalarımızda, asgari standartlar olarak, adil yargılanma hakkının 7 temel ilkesini ölçüt almakla işe koyulduk: Mahkemeye ulaşma hakkı, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme hakkı, açık usul ve çabukluk ilkesi, suçsuzluk karinesi, savunma hakları, silahların eşitliği ilkesi, yargı kararlarına uyma yükümlülüğü. Bu asgari gerekliliklere aykırı yasal düzenlemeleri ayıklama, sorunlu maddelerde değişiklik yapma ve yeni madde yazımı biçiminde bir yol haritası benimsedik. Birincisi yasal düzlem; düşünce ve ifade özgürlüğünün suçlandırıl maması, OHAL’de yapılan anayasa ve hukuk dışı, hatta akla aykırı düzenlemelere dokunulmadan adil yargılanma hakkının güvence altına alınamayacağı, seçilmişlerin anayasal güvencelerinin ihlal edilmemesi, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin temel alınması gereği vb. hususlar, çalışmanın kırmızı çizgileri olarak kaydedilebilir. İkincisi anayasal düzlem; ikili bir bakış açısı: Yürürlükteki anayasal hükümlere saygı gerekliliği: örnek madde 138 (mahkemelerin bağımsızlığı), md.19 (kişi özgürlüğü ve güvenliği), md. 13 (hak ve özgürlük güvenceleri) vb. Örneğin, görevden alınan Diyarbakır, Mardin ve Van BB başkanları için yürütülen “yargısız infaz” kampanyası. Anayasaya aykırı biçimde uzaklaştırma bir yana; yargı kararını bekleme söylemi eşliğinde devlet eliyle ve medya yoluyla yürütülen linç kampanyası karşısında, adı geçen “üç ildeki yargıçlar kararlarını bağımsız olarak nasıl verecekler” sorusunu sorma gereği var... Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS) adı verilen anayasal düzenlemenin sürdürülemez özelliğini hiçbir zaman gözardı etmeksizin, adil yargılanma hakkının asgari güvenceleri olarak öncelikli anayasal değişiklikler... Bunların başında da, Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) geliyor. Sınırlı anayasa değişikliği önerisinin başında HSK düzenlemesi yer alacak. l İSTANBUL HABER Üzerinde güneş batmayan sahtekârlık Sık sık sohbetinden ve bilgeliğinden yararlandığım ve vizyonu ile bana pek çok konuda rehberlik etmiş bir büyüğüm şöyle der, sık sık: “Herhangi bir konuda, başkalarından daha fazla ve en yüksek sesle söz eden ve hatta en yüksek ses seviyesinde bağıran birine dikkat et... Günün birinde çok ilginç şeylerle karşılaşabilirsin...” Kastı belli. Genellikle kişilerin kendinde olmayanı, hatta en çok karşı olduğunu benimser ya da sahiplenir bir eda ile ortalıkta dolaşmasını anlatmaya çalışıyor.. Bu fasılda, en çok da “demokrasi, namus, erdem, onur, adalet” gibi kavramlardan söz edenlere dikkat etmemi salık verir. Aslında bu yazının başlığını atarken “demokrasi”, yani “demo” (gösterigöstermelik) esprisini kullanmayı düşündüm, fakat kulakları çınlasın kadim dostum Mustafa Balbay’dan rol çalma endişesi ile vazgeçtim. Sözü, ülke içinde ve dünyada en fazla “demokrasi” ve hatta “ileriultraubersüpermega demokrasi” çığlıkları atanlara getirmek istiyorum. Geçen hafta da bu konuya değinmiş ve hayatları boyunca herkese “sandık, milli irade, seçilmişliğin erdemi, halkoyunun yüceliği” nutukları atanların, nasıl olup da gün gelip sandıkta “madara” olunca nelere tevessül edebildiklerinden söz etmiştim. Cebren (hileye bile gerek duymadan) koltuklarımakamları işgal yoluna gidebildiklerini, kayyım darbesi ile seçilmişleri bir kenara itip o makamlara kendi bürokratlarını oturtabildiklerini, bundan da zerre kadar utanç duymadıklarını hatırlatmıştım. Bugün, konunun daha küresel ölçekte, üstelik taptaze bir örneğine değinmek istiyorum. Kendisi seçilmiş olmadığı halde, seçilmiş başbakanın (Theresa May) istifası üzerine “parti genel başkanı sıfatı ile” başbakanlık koltuğuna oturmuş Boris Johnson’ın demokrasiye ağır ihanetinden... Yani Birleşik Krallık (Britanya)’da olup bitenlerden. Benim de 20 yıl (yetişkin ömrümün yaklaşık yarısında) yaşadığım bir ülkenin içine düştüğü bu trajik durum, bizlere çok şey anlatmakta. Johnson, ülkesinin AB’den kopmasını sağlayacak Brexit meselesinin “herhangi bir verimli müzakere ya da anlaşma bile olmadan” gerçekleşebilmesinin ve zaman sınırına sorunsuz taşıyabilmesinin önündeki engelleri aşabilmek ve muhalefeti engelleyebilmek için Kraliçe’yi de yanına alarak Parlamento’nun kapısına kilit vurma kararı aldı. Parlamenter bir monarşi rejimi olan Britanya’da, hükümdarın Parlamento’nun üzerindeki “Prerogative Power” denilen (gerektiğinde yasamayı bypass eden gücünü) kullanarak bu utanç verici hamleyi yapabiliyor. Hem de bütün dünyaya “demokrasi dersi” veren, ona buna tepeden bakarak “demokrasi vaazları” dikte eden bir ülkeden söz ediyoruz. Yazılı bir anayasası olmayan Britanya’da, hükümdarın (İng. CrownTahtPadişahSultan) da kendisine yasalarla tanınmış bu yetkiyi rezil biçimde kullanması, tarihe geçecek bir örnektir. Bu adım, hem dünya çapında tüm demokrasilerin örnek almaya çalıştığı (hatta kimilerinin monarşik parlamentarizme özendiği) Britanya sisteminin çürümüşlüğünü bir kez daha gözler önüne sermektedir. Asırlar boyu “Ay ne şeker.. Bak o teyze (amca) da orada oturuyor, törensel şirinlikler ama.. yine de harika bir demokrasi var” diye öykündüğü sistemin aslında nasıl halkın iradesine taban tabana zıt bir hissiyat içinde olduğunun örneğini sergiliyor. Bence, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan en önemli tarihi olaylardan biridir bu. Kapitalizmin ve emperyalizmin “demokrasiden aslında ne anladığının çok boyutlu bir resmidir” görsel, işitsel, kokulu, renkli, adeta 4K (hatta 5K) bir görüntüden söz ediyoruz.  İbretliktir. Bizdeki özenti, taklit ama taptaze “parlamenter monarşi” ile gösterdiği paralellikler de, incelenmeye değerdir. Ohal Komisyonu 6 bin 700 kişinin ihracını kaldırıldı Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemleri İnceleme Komisyonu, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bugüne kadar meslekten ihraç edilenler, kapatılan bazı kurum ve kuruluşlara ilişkin yapılan 126 bin 200 başvurudan 84 bin 300’ünü karara bağladı. Bu kapsamda 6 bin 700 ihraç kararı kaldırıldı ve bu kişiler görevlerine iade edildi. OHAL Komisyonu’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, meslekten ihraç edilenler, bursu kesilen öğrenciler, rütbeleri alınan emekli güvenlik personeli, kapa tılan kurum ile kuruluşlara ilişkin başvurulara bakmak üzere kurulan komisyana 126 bin 200 başvuru yapıldı. Komisyon, bugüne kadar 84 bin 300 başvuruyu sonuçlandırdı, 6 bin 700 başvuruyu kabul etti. Başvuruların 77 bin 600’ünü reddeden komisyonda, 41 bin 900 başvurunun incelenmesi ise devam ediyor. Komisyon, aralarında dernek, vakıf, öğrenci yurdu ve televizyon kanalının da bulunduğu 28 kurum ve kuruluşun tekrar açılmasını kararlaştırdı. l ANKARA / Cumhuriyet DUYURU ÇED Sürecine Halkın Katılımı Toplantısı KALE BLOKBİMS HAFİF YAPI ELEMANLARI İNŞAAT MALZEMELERİ İNŞAAT TAAHHÜT MADENCİLİK NAKLİYAT TURİZM SANAYİ VE TİCARET A.Ş. tarafından, Erzurum İli, Pasinler İlçesi, Kızılören Köyü mevkii adresinde “3067965 Erişim Numaralı IV. Grup Maden (Pomza) Ocağı Kapasite Artışı Ve Kırma Eleme Tesisi” projesinin yapılması planlanmaktadır. Söz konusu proje için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliğinin 9. Maddesi gereğince aşağıda belirtilen tarih ve saatte faaliyetle ilgili halkı bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak için “Halkın Katılımı Toplantısı” yapılacaktır. Halkımıza saygı ile duyurulur. Toplantı Yeri: Kızılören Köy Okulu Toplantı Yerinin Adresi : Kızılören Mahallesi Pasinler/Erzurum Toplantı Tarihi: 12.09.2019 Toplantı Saati: 14:00 Proje Sahibi: KALE BLOKBİMS HAFİF YAPI ELEMANLARI İNŞAAT MALZEMELERİ İNŞAAT TAAHHÜT MADENCİLİK NAKLİYAT TURİZM SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Tel: (0442) 282 2014 Faks: (0442) 282 2015 ÇED Raporunu Hazırlayan Kuruluş: DOĞUÇEV MÜH. MADEN. ÇEVRE YÖN. VE ARITIM TEK. ENERJİ İNŞ. TAAH. TİC. VE SAN. LTD. ŞTİ. Tel – Faks: (0 442) 235 14 31
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle