18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 25 AĞUSTOS 2019 PAZAR TASARIM: BAHADIR AKTAŞ PAZAR YAZILARI ‘Öldürerek yaşamak’ Stuttgart’taki BadenWürttemberg Eyaleti İçişle ABD’de bireysel silahlanmaya karşı eylemler sürüyor. yapan Donald Trump, katılımcılara bireysel silahlanma özgürlüğü için hep ri Bakanlığı’nın, mücadele edeceği sözü ABD’de bu ay ba vermişti. Başkana göre, şında yaşanan dehşet verici si AHMET ARPAD günümüzde vatandaşlarının bu özgürlüğü bir ku lahlı saldırıların şatma altındaydı! ardından yaptığı açıklamaya göre, 2019 ABD’de 2019 yılının ilk yılının ilk altı ayında eyalette kendini ani yedi ayında gerçekleşen bir saldırıya karşı korumak isteyen 85 32 silahlı saldırıda üç yü bin insan silah ruhsatı için müracaat et zün üzerinde insan öldürül miş. Bu sayı 2014 yılında 40 bindi! Kor dü. Oslo’daki Barış Araş kutucu bir gelişme. İnsanlar devletin tırmaları Enstititüsü’nün, onu koruyacağına inanmıyor gibi. Stuttgart’taki eyalet polis sendika ABD dev silah deposu... uluslararası silah ticareti uzmanı Nicholas Marsh’ın araştırmasına sı başkanı Oliver Malchow, bunun çok 15 Aralık 1791’de ABD Anayasası’na dayanarak yaptığı açıklamaya göre, 2010 tehlikeli olduğunu söylüyor. Son yıllar konan ek bir maddeyle ülke vatandaşla ile 2016 arasında Avrupalı silah şirketle da Almanya’da gittikçe daha çok aşı rına silah bulundurma ve taşıma özgür ri ABD silah pazarına yaptıkları satışlarını rı sağcının da küçük çapta silahlara il lüğü tanınmıştı. Bu madde günümüzde ikiye katlamış! Çok ölülü saldırılarda kul gi duyduğu biliniyor. Sol Parti milletve hâlâ geçerli! Hiçbir başkan ona dokuna lanılmış olan silahları Amerikalılara satan killerinden Ulla Jepke, yabancıları pek mıyor... Okyanus ötesi ülkede her 100 çoğunlukla Alman, İsviçre, Fransız, Avus sevmediği bilinen Almanya için Alter kişiden 88.8’inde silah var. 100 kişi turya ve İtalyan şirketleri! İsrailli gazete natif Partisi’nin günümüzde insanlar 120 silaha sahip! ABD’de 300 milyon ci Shir Hever’le Alman gazeteci Wolfgang da korku yaratmayı başardığı kanısın dan fazla silah mevcut. Dünyada siville Landgraeber’in (“Öldürerek Yaşamak” ki da. Yeşiller Partisi iç güvenlik sözcüsü rin sahip olduğu silahların yüzde 42’si tabının yazarı) Şubat 2019’da açıkladı İrene Mihalic’in görüşleri de şöyle: “Bi Amerikalıların elinde. ğına göre, İsrail de otuz yıldır dünya si reysel silahlanmanın artması güvenliği Nisan 2019’da ABD’nin en büyük si lah pazarında çok başarılı ve şu sıralar ilk değil, uyuşmazlıkların kaba kuvvete dö lah lobisi olan ABD Ulusal Silah Birli ona girmeyi başarmış! nüşme riskini artırır.” ği yıllık toplantısında ateşli bir konuşma Güney BadenWürttemberg’in şirin kenti Freiburg’da yaşayan öğretmen Jürgen Graesslin yıllar önce çevresine topladığı savaş karşıtlarıyla yaşama geçirdiği “Silah Ticaretini Durdurun” kampanyası kapsamında Almanya’nın büyük silah yapımcısı Heckler & Koch’la savaşıyor. Stuttgart’ın güneyindeki Oberndorf kasabası ve çevresinin en büyük işvereni olan kuruluşun son yıllarda Meksika’ya bir bölümü izinsiztoplam değeri 25 milyon Avro olan 10 bin adet G36 modeli tüfek ihraç ettiği ve bunlardan çoğunun ülkenin çatışma, şiddet yaşandığı bölgelerinde kullanıldığını Graesslin ortaya çıkarmıştı. Eylül 2014’te Meksika mafyasının kaçırdığı 48 üniversite öğrencisi de Heckler & Koch’un “kaçak” tüfekleriyle öldürülmüş. Öğretmen Graesslin’in açtığı dava bu yıl şubat ayında sonuçlandı, Stuttgart Asliye Mahkemesi silah yapımcısına 3.7 milyon Avro para cezası verdi. Ancak şu sıralar Federal Mahkeme bu kararı yeniden görüşüyor. Ülkemize gelince, Umut Vakfı’nın (www.umut.org.tr) açıklaması şöyle: “Yüzde 85’i ruhsatsız en az 25 milyon silah bulunan Türkiye’de şiddet vakaları son 4 yılda yüzde 69 arttı.” [email protected] Değişen değer yargıları... Bazı ülkeler vardır, aynı siyasetçileri kırk yıl devlet yönetiminde veya en azından aktif siyasette görürüz. Ba zı ülkeler de vardır ki, buralarda beş yıl önce rekor oyla iktidara gelen biri, bir de bakmışsınız ki, beş yıl sonra ba rajı bile geçememiş ve ardından siya set sahnesinden temelli silinivermiş. Ukrayna, bu ikinci gruptan... Ülkenin 28 yıllık bağımsızlık tarihi, bir siyasi ler mezarlığını gözler önüne seriyor. Ukrayna’nın kabaca yarısının (güney ve doğu bölgeleri) Rusya sempatiza nı, diğer yarısının da (orta ve batı böl geleri) Batı yanlısı olmasına karşılık, her iki bölgede de seçmenin bir or tak özelliği var: Seçtiği kişilerden yana çok büyük beklentilere giriyor ve bek lentileri kısa sürede karşılanmayınca, hemen ondan yüz çeviriyor. Bu yıl basından takip etmişsinizdir, Ukrayna’da önce devlet başkanlığı, ar dından da parlamento seçimleri yapıl dı. Ülkenin önde gelen işadamlarından, dönemin devlet başkanı Petro Poroşenko yüz de 25 oy alma sına karşılık, ona tepki duyanların deste DENİZ BERKTAY ğini kazanan, önceden hiçbir siyasi deneyimi olma yan komedyen Volodimir Zelenski yüzde 73’le ipi göğüsleyen isim oldu. Zelenski, devlet başkanlığı seçimlerindeki zaferin rüzgârıyla erken parlamento seçimleri ne gidince, siyaset sahnesini adeta silip süpürerek parlamentonun çoğunluğunu ele geçirdi. ‘Tecrübesiz ama dürüst olsun...’ Bu seçimler, Ukrayna’da değer yargılarının son beş yılda nasıl değiştiğini de gözler önüne serdi. Beş yıl önce, işadamı Poroşenko’nun rekor oyla ilk turda seçildiği seçimler öncesinde Kiev’de sokak röportajları yaparken halka, kime neden oy vereceklerini sorduğumda pek çoğu, Poroşenko’ya oy vereceklerini söyleyerek “Bu zamana kadar ülkenin başına kim geçtiyse, milleti soydu. Bu adamsa zengin, paraya doymuş. Tamam, belki yine biraz çalar çırpar ama biraz da vatanı milleti düşünür” diyorlardı. Aradan geçen beş yılda, yolsuzluk ve yoksulluk sorunları çözülemezken devlet başkanının zenginleşmesi tepkileri artırdı. Beş yıl önce, zengin ve tecrübeli olmak seçimlerde oy getirirken bu sefer tecrübesiz ve halktan olmak veya en azından halktan görünmek seçim kazandırdı. Eskiden milletvekili seçimlerinde, bir seçim bölgesinde bir iş insanı yoksullara bulgur, pirinç dağıtarak oyları “alırdı”. Bu seçimlerdeyse, bir ilde bir fabrikatöre karşı, 20’li yaşlarda bir düğün fotoğrafçısının kazanması, “değerlerin” tepetaklak olduğunu gösteriyor. Bu seçimlerden önce yaptığım sokak röportajlarında muhataplarımın çoğu, “tecrübeli siyasetçi demek, ülkeyi soymakta tecrübe kazanmış siyasetçi demektir. Seçeceğimiz kişi, varsın Tecrübesiz olsun, zaten tecrübe zamanla kazanılır, yeter ki dürüst olsun” demişlerdi. Ukrayna Parlamentosu’nun üçte ikisi, temmuzdaki seçimlerde değişti. Bu değişim, halkın sorunlarına çözüm mü getirir, yoksa “aynı tas, aynı hamam” mı olur, bunu zamanla göreceğiz. [email protected] Endonezya 74 yıldır bağımsız Bayram tatilini takip eden cumartesi, sabahın erken saatleri... Ankara’da uzun tatilin mahmurluğu hâlâ hüküm sürmekte, dolmuşlarda yolcu az. Ankara Oran’daki sessizli ği delen Endonezya milli marşı olu yor. Endonezya Raya “Büyük Endo nezya” marşı eşliğinde kırmızı be yaz renkli bayrak yavaş yavaş süzü lerek göndere çekilirken tören için büyükelçilik konutu bahçesinde toplananlar tek nefes olmuş, gözler özgürlüğün simgesi bayrağa odak lanmış. Güftesi insanın içine işle yen milli marş bittiğinde bayrak da gönderde yerini bulmuş oluyor... Yurtdışında milli gün leri kutlamak ne ka dar özel ve anlamlıdır biliyorum. Ankara’daki elçilikte bağımsızlık günü kutlamaları renkli görüntülere sahne oldu. nsBlElğrıauenınüurmmtddltkamasoi.ukıbnuEzAtlueelltnnıalrğzduçkriyınkloonauaienkır’kninaneyö’ıvzi7dnnzyea4aeeabng.loahlbuyganiuırüsdugırğüaınmyleıüTrdroeeüzkçştkoüeGkonnüpüzkyoalaorrtsrgıualeeımynlro.Je onrdkmaaınzdı uialyalumdddtnareaadaerşvitdudhıroaliitHamypenoraal.yr“etrutAelraazdnrn,”teiıı2knpbd0iiyrbyt.eyeeisrkütraieenrzyarykef,rıalrbiıymanaaödçğzenytaınemıo.tadbHistmaüıaoznyrillaıülehğakklıanel di, bağımsızlığını elde etmesi kolay ol İnsan kaynaklarını geliştir! madı. Dile kolay üç yüz yılı aşkın bir süre Hollanda’nın hükümranlığı altındaydı. 1945 öncesinde Endonezya diye bir yer yoktu. Ekvator çevresine yayılmış Hollandalıların “Hollanda Doğu Hint Adaları” dedikleri bir adalar topluluğu vardı. Hollanda, 1619 yılında Cava Adası’nda bugünün Cakarta’sı olan o zamanki adıyla Batavia liman kentini kurdu. Amacı bu sömürgede ticaret yapmaktı. 17. yüzyılın ilk çokuluslu şirketi United East Indies firması baharatların tadına öyle bir alışmıştı ki, iki yüz yıl boyunca bu ticareti sürdürdü. Efsanevi MalukuDoğu Baharat Adaları ve başka limanları da üslerine eklemişti zamanla. Böylece dünya baharat ticaretini 1800’de kapanana dek tek elden sürdürdü. Adrian Vickers’in Komünistlerden İslamcılara adlı kitabında anlattığı üzere Hollanda tam bir impratorluk kurma girişimine Açe, Bali, Lombok gibi adaları da Endonezya Büyükelçiliği konutunda sabah serinliği yerini öğle sıcağına bırakmış. Bayrak törenini resmi giysileriyle yöneten Büyükelçi Lalu Muhammed Ikbal, bu kez geleneksel kıyafetler içinde, elinde sürahi konuklarına kendi eliyle hazırladığı soğuk çayı ikram ediyor. Diğer tarafta sahnede denizci kıyafetli grup şarkılarıyla kutlamaya renk katıyor, arkasından sırayı dans gösterisi yapan grup alıyor. Sonra zumba dansçısının çağrısıyla birçok kişi etrafına toplanıyor ve coşkuyla zumba başlıyor. Büyükelçi, çay sürahisiyle aniden sahnede beliriyor ve gülüşmeler eşliğinde dans edenlere buzlu çay veriyor. Herkes gülüyor, herkes mutlu, rahat, kendi evlerinde, ülkelerindeler bugün, her şey tanıdık. “İnsan Kaynaklarını Geliştir, Endonezya’yı kalkındır” temalı 74 .yıl kutlama şöleni gün boyu devam edi işgal ederek devam etti. Ancak II. Dünya Savaşı her şeyi değiştirdi! Savaş sırasın da 1942’de Hollandalılar Japonlara tes lim olmak zorunda kaldı. Japonlar yöne timi 1945 yılına kadar bırakmadı. Savaş ta yenilgiye uğrayıp teslim olmalarından 2 gün sonra o boşluğu fırsat bilen Endo nezya, 17 Ağustos 1945’te bağımsızlığı nı ilan etti. Bir süredir devrim çalışmala rı yürüten bir grup, detayları tam planla yamamıştı ancak doğru zaman olduğu Elçi Ikbal, konuklarına kendi hazırladığı na inandılar. O inançla Sukarno ve arka çayı ikram etti. yor. Türk iş insanı Tahir Nursaçan’a da Endonezya’nın “Kayseri Fahri Konsolosu” unvanı veriliyor. Çay hazırlarken yakaladığım Büyükelçi Ikbal ile sohbetimizde Ankara’ya 2 ay önce geldiğini öğreniyorum. Yine de şehir dışından gelenler, öğrenci ve bir hayli çalışan var. Şeref misafirleri ise Lübnan’da bulunan Endonezya Barış Gücü askerleri. Büyükelçi onları kendi konutunda misafir etmiş. Bugünü “Vatandaşa Hizmet Günü” olarak adlandırmışlar ve en azından bir gün vatandaşlarına hizmet etmeyi, onları rahat ettirip eğlendirmeyi, geleneksel yemeklerini ikram etmeyi, hemşeri ve arkadaşlarıyla buluşup sohbet edecekleri bir gün yaşatmak istemişler. Hedeflerine ulaştıklarını hem kendim görüyorum hem de konuştuğum Endonezyalılardan öğreniyorum. Antalya’daki otellerden gelen masajcılar, Konya’dan gelen öğrenci Wahyantu ve Hacettepe’de okuyan ve Koreli arkadaşını da getiren öğrenciler törene katılmaktan mutlu olduklarını ifade ediyor. Etkinlik yarışmalar, hediyelerle devam ediyor. Fotoğrafları sosyal medyada etiketleyerek paylaşmak yarışmaların bir parçası. En fazla beğeni alan gönderilerin sahibi hediyeyi kazanıyor. Endonezya’da kutlamalar aynı çoşkuyla yapılırken Ace’deki Pera Meydanı’nda 152 köyden gelen 2019 kişinin dans gösterisi ses getiriyor. Cakarta Ancol sahilinde Penjat PinangYağlı direğe tırmanma yarışında 174 Areka ağacına asılı milyonlarca rupiyah’ı almak için birçok kişi ter döküyor. Şehirlerarası yolcu trenlerinde ise anons yapılması üzerine tüm yolcular ayağa kalkarak beraberce milli marşı söylüyor... Endonezyalılar özgürlüğün tadını çıkarıyor. [email protected] Trump, muhafazakârları bile kızdırıyor İktidara geldiğinden bu yana her konuda kendine göre yo ta Trump’a destek veren kimi Cumhuriyet rumlar yapan, elinden Twit çinin eleştirilerinin art terı bırakmayan ABD Başka tığını geçenlerde piya nı Donald Trump’ın aniden or saya çıkan bir kitap da taya attığı fikirler ve dönüşler temsil ettiğini ileri sürdüğü TEVFİK DALGIÇ ortaya koydu. Cumhuriyetçi parti taraftarı, muhafazakârlık ideolojisinin de muhafazakâr yazar, ta şeklini değiştirdi. İleriye değil daha da ge rihçi, politikacı ve öğretim üyesi olan, geç riye götürdü. mişte başkanlar dahil siyasilere danış Trump’ın çoğu zaman, önce konuşup manlık da yapan Max Boot’un kaleme aldı sonra düşündüğü, birçok konuda kendi ğı “The Corrosion of ConservatismWhy I kendisiyle tezata düşen halleri, göçmen left Right Muhafazakârlığın ÇürümesiSa ler ve dünya ticareti konusundaki görüşle ğı niye terk ettim” isimli kitap ortalığı ka ri kendi partisi Cumhuriyetçiler içinde de rıştırdı. Sivri dilini kontrol edemeyen, hatta tepki yaratmaya başladı. Trump’ın konuş Meksikalı göçmenlere “tecavüzcü” diyen malarının, kararlarının ABD’nin çöküşüne Trump’ın söylemleri ve davranışları ken neden olacağı iddiaları sadece rakip parti dilerini muhafazakâr olarak tanımlayanla Demokratlardan değil kendi muhafazakâr rı da Trump karşıtı kamplara itti. Kitabında kanadından da yükseliyor... Başlangıç Cumhuriyetçilere seslenen Boot, Trump’ın yabancı düşmanlığı, ırkçılık kokan konuşmaları, hukuka düşmanlığının Amerikan demokrasisinin yapısını bozacağını savunuyor. Kendisinin artık muhafazakâr olmadığını belirtiyor. Boot, George Washington, Abraham Lincoln, Roosevelt ve Reagan’ın liderliğindeki partinin bu hale gelmesini eleştirerek bir anlamda Trump’a oy veren popülist, demokratik değerler konusunda sınıfta kalan seçmenlere dikkat çekiyor. Son zamanlarda Türkiye’de AKP içinde Tayyip Erdoğan’a yönelik eleştiriler ve parti hazırlığındaki kendi içinden muhalif kanadın çıkışları ile Trump politikalarına yönelik tepkiler her iki ülkede de iki partinin benzer sorunlarla karşı karşıya olduğunu akla getiriyor. Yalnız ABD hâlâ bir hukuk devleti. Fikir özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı hâlâ duruyor. tdalgı[email protected] Kaçılın, elektrikli skuter geliyor İngiliz gazeteleri Cumhuriyet gazetesini çok dikkatli izliyor galiba. “Stockholm’ün Gürültücü Martıları”nı okumuş olmalılar ki, ertesi hafta sırayla martıların marifetlerini yazdılar. Kartala özenen bir martı, sahibinin tasmasını söktüğü, sıçandan büyük, kediden küçük çivava cinsi köpeği pike yapıp kaptığı gibi kayıplara karışmış. Çevredeki aramalara rağmen çivavanın izine rastlanmamış. İri bir martı, benim de viski kadehimi devirmiş, sigara paketimi çalmıştı. Viski kadehimi tadına bakarken mi yoksa kanadıyla vurarak mı devirdi, o sırada balkonda olmadığımdan bilemiyorum... İngiltere’den gelen haberlere bakılacak olursa, muhtemelen tadına bakarken devirmiş olmalı. İngilizler, pub’ların bahçelerine dadanan martıların milletin viskilerini, biralarını lıkır lıkır içtiklerinden yakınıyor. Geçenlerde okuduğum bir gazete haberinde, Göteborg kentinde, elindeki plastik poşette ot diye tabir edilen uyuşturucu ile polisten kaçan birinin, martıya avlandığı anlatılıyordu. Habere göre takip edildiğini anlayan uyuşturucu bağımlısı izini kaybettirip kendini parkta bir banka atıp nefeslenmek istemiş. Ne var ki polisler adamı yakalamakta ısrarlıymış ve parkta enselemişler. Polisler adamı kıskıvrak yakaladıklarına emin olduklarından, acele etmeden, torbada ne olduğunu sorarlarken tepelerindeki martılardan biri aralarına dalıp poşeti kaptığı gibi kayıplara karışmış. Adam bir yandan poşeti kaptırdığına yanıp öte yandan suç delilinin yok olmasına sevinirken, polisler, martı poşeti belki atar umuduyla çevreye yayılmışlar ama tabii ki havalarını almışlar. Gözlerinin önündeki suç delilini martıya kaptırdıklarından dolayı hâlâ dövünüp duruyorlar. Saksağanlar da kedilere musallat Martılar yetmiyormuş gibi, saksağanlar da dert olmaya başladı. Onlar da kedilere musallat. Mar tılar gibi kim senin elinden sosis, ham burger çalma ya yeltenmiyorlar. Kafele OSMAN İKİZ rin masalarından pasta, çörek çalmıyor lar ama bugüne kadar çok sayıda kedinin hastanelik olmasına neden oldular. Kedi leri kışkırtıyorlar. Sokakta tasmasının ipi sahibinin elindeki kedilere yaklaşıp “Ha di yakala beni” der gibi kızdırıyorlar. Kedi, saksağanı yakalamak için tasmasını zor layıp saldırırken, sahibinin de sinirleri bo zuluyor. Saksağanı mı kovalasın, kediyi mi zapt etsin şaşırıyor, telaşlanıyor. Kurnaz kuşlar sadece sokaktaki kedilere musallat olmuyor. Balkonlarda kedi görür görmez, burunlarının tepelerine kadar ge lip kanat çırpıyor. Oyuna davet ediyor. Si nirlenen kedi de saksağana saldırıyor. Çok sayıda kedi bu yüzden balkondan düşüp hastanelik oldu. Kedi sahipleri de ne yap sın, balkonlarını, tabandan tavana kadar tel örgüyle kapattı. Saksağan, tel örgünün dışından kızdırsa da kedi saldıramıyor. Dolayısıyla kedi sahipleri saksağanların teröründen fena halde bunalmış durum dalar. Dahası, kedilere ödenen paralar, mamalara yapılan harcamalar yetmiyor muş gibi bir de sinirleri bozulan kedile rin tedavisi için psikolog harcamaları çık tı. Saksağanların marifetinden dolayı kârlı çıkanlar sadece psikologlar değil, nalbur lar da tel örgü satışında rekor kırdı. Artık kedi sahibi olmak da kolay değil. Skuterciler de ayrı dert... Södermalm bölgesi, Stockholm’ün en popüler semtidir. Mariatorget’de restoranları, pub’ları, kafeleriyle semtin en gözde bohem mahallesi olup turistlerin de uğrak yeridir. Mariatorget meydanına açılan Swedenborgsgatan adlı cadde yaz aylarında trafiğe kapatılınca, geniş kaldırımları, caddenin iki tarafındaki görkemli ağaçları ve yüzyıllık binalarıyla daha keyifli bir görünüme bürünür. Gelin görün ki güzel caddemiz bu yaz bize zehir oldu. İnsan bir caddenin trafiğe kapatılmasını neden ister? Arabalar yerine, caddede huzur içinde yürüsün diye herhalde. Bu sene patlama yapan elektrikli skuter’ler yüzünden caddede huzur içinde yürüyemiyoruz. Sağımızdan, solumuzdan vızır vızır geçen, şımarık gençlerin kullandığı bu aletler huzurumuzu kaçırdı. Kaç kişiye çarpıp devirdiler. Caddeye çıktığımızda etrafımızı kollamaktan, saksağan teröründen psikolojisi bozulan kedilere döndük. Skuter kiralama şirketleri de ayrı dert... Onlarca şirket piyasaya girdi. Teknik gelişti ya, kredi kartını okutan, herhangi bir yere rasgele bırakılmış skuteri alıp, düğmeye bastığı gibi gazlayarak gidiyor. Sonra gene istediği yere bırakabiliyor. Yolun ortasına, yaya kaldırımına falan fark etmiyor. Yaya kaldırımına bırakılmış skuter’e çarpan kaç yaşlı ve görme engelli hastaneye kaldırıldı. Suçlu kim? Suçlu yok. Skuter denilen alet yeni olduğundan, yasalarda bu kapsamda bir yaptırım, suç, ceza maddesi yokmuş. Sanki mutlaka olması gerekiyor. Karar alıcıların derdi, skuter pazarının piyasaya hareket getirmesi. Kısacası, kapitalist sistem insanı tamamen sildi. İnsanlara, yürüyen kron, dolar, Avro diye bakıyor. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle