19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 9 TEMMUZ 2019 SALI EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER Fişleme! Hafta sonunda gündeme yeni bir andıç vakası düştü. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlığı ile bir utanç belgesi yayımladı.  Hükümete yakınlığıyla bilinen vakfın Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi ve yandaş Sabah’ta yazıyor; araştırmayı yürüten İsmail Çağlar ise yandaş gazete Takvim’de yazıyor!  Dediklerine göre, 196 sayfalık “raporda”, dış basının Türkiye için kritik olaylardaki tavrı ölçülmeye çalışılmış... BBC Türkçe, DW Türkçe, Amerika’nın Sesi, Sputnik Türkiye, Euronews Türkçe, Independent Türkiye ve CRI Türk çalışanlarının özgeçmişleri yazılmış. Daha önce çalıştıkları kurumlar listelenmiş. Twitter paylaşımları incelenerek, hükümete karşı duruşları hakkında çıkarsamalar yapılmış. Sonunda da medya kurumları sanki suç örgütüymüş gibi bağlantıları gösteren şemalar çizilmiş. Medya abluka altında Bu, bilimsel araştırma adı altında gazetecileri ihbar etme ve medya kurumlarını itibarsızlaştırma çabasıdır. Üç yıldır kez en çok gazeteciyi hapseden ülke olma utancını yaşayan Türkiye’de, medya, AKP tarafından abluka altına alınmıştır.  Medyanın yaklaşık yüzde 95’inin hükümet yanlısı bir hale dönüştürülmesi yetmedi; gazetecilerin sosyal medya hesapları üzerinde de baskı kuruluyor.  Gazeteciliğin ölüm fermanını yazanlar, iktidar aleyhine görüş bildirmeyi “vatan hainliği” ve “terör destekçiliği” ile ilişkilendirme gayreti içinde. Gazeteci, gerçek ve kamu lehine taraftır Yeri gelmişken George Orwell’in ünlü sözünü alıntılamak gerek: “Gazetecilik, birilerinin yayımlanmasını istemediği haberleri yazmaktır; gerisi halkla ilişkilerdir.” Bunu kesinlikle halkla ilişkiler mesleğini küçümseyici bir anlam ile kullanmıyorum; sadece gazetecilik ile farkını vurgulamak açısından iyi bir söz. IPRA (Uluslararası Halkla İlişkiler Birliği), halkla ilişkileri, “Özel ya da kamu kurum ve kuruluşlarının, ilişkide bulunduğu kimselerin anlayış, sempati ve desteğini elde etmek için sürekli olarak yaptığı faaliyetler” olarak tanımlar.  Gazeteci, iktidarın halkla ilişkiler işlevini görecek kişi değildir; iktidar gücünü kullananların yozlaşmaması için gizlenenleri ortaya çıkarır.  Bu nedenle gazeteci tarafsız değildir; çünkü adaletin, gerçeğin ve kamu yararının tarafındadır. “Tarafsızlık”, gazetecilik konusunda yaratılmış bir mittir.  Yasaları çiğneyen, büyük sermaye ile el ele emekçilerin canına okuyan, özgürlükleri kısıtlayan, yolsuzlukların üzerini örten yönetimlerin olduğu ülkelerde, gazeteci de aydın da elbette muhaliftir.  McCarthy döneminden bir olay... Medyadaki durum, nicedir McCarthy dönemini anımsatıyor. Medyanın intikam aracı haline geldiği Soğuk Savaş yıllarındaki bir olaydan söz etmek isterim.  Joseph Pulitzer, 1950’lerde St. Louis PostDispatch gazetesinin yayıncısıydı. Gazetenin liberal editörleri, ABD’de antikomünist terör estiren Senatör Joseph McCarthy’e karşı belirgin bir eleştirel tavır içindeydi.  Ülkedeki cadı avı sırasında suçu olmayanlar göstermelik yargılamalarla hapsediliyordu. Pulitzer, sonunda bir gün şu mesajı editörlere göndermek zorunda kaldı:  “ ‘McCarthy’ ve ‘McCarthyizm’ sözcüklerine ya da bu ikisini ima eden bir referansa, benim özel onayım olmadan 7, 8, 9, 10, 11 ve 12 Aralık’taki sayılarımızın editöryel görüş sayfasında yer verilmemesini istemek durumundayım.”  ABD’nin en prestijli gazetecilik ödülü kabul edilen Pulitzer Ödülü’ne ismini veren Joseph Pulitzer yazdı bunu. Basında hükümet icraatlarını denetleme ve örtülü olanları araştırma çabasının en önemli mimarlarından biri olarak bilinen Pulitzer... Onu bile 1950’de editörlerine “susun” dedirtecek bir karanlıktı McCarthy dönemi.  O zaman sosyal medya yoktu ama olsaydı, eminim McCarthy, SETA’nınkine benzer bir “inceleme” yaptırırdı.  Eren Erdem için ‘özgürlük’ yürüyüşü CHP Kozan üyesi Yaşar Yıldız, Eski CHP milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Eren Erdem için Kozan’dan Adana’ya yürüyecek. Yıldız, bugün saat 09.30’da Kozan CHP İlçe Örgütü başlayacağı yürüyüşü 13 Temmuz günü Adana Adalet Sarayı önünde sonlandıracak. CHP’li eski vekil Barış Yarkadaş da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Yıldız’a desteklerini ileterek, “CHP Kozan üyesi Yaşar Yıldız, salı sabahı saat 9.30’da Kozan’dan Adana’ya yürüyecek. Eren Erdem’in dosyasının istinaf mahkemesinde bekletilmesi ve uzun tutukluluk süresini protesto edecek olan Yıldız, Emniyet ve kaymakamlıktan da gerekli izinleri aldı. Mesafe 74 kilometre” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet CEVAP VE DÜZELTME METNİ 04/02/2019 tarihli Aydınlık Gazetesinde “Polis Akademisinde Örtülü İbadet” başlıklı haber sonrasında ivedilikle incelemesoruşturma başlatılmıştır. Akabinde, 07/02/2019 tarihinde Ülkücü Medya adlı internet sitesinde aynı fotoğraflarla benzer içerikte ikinci bir haber, 05/03/2019 tarihinde de “gazete duvaR” isimli internet sitesinde benzer haberin çıktığı görülmüştür. 19/03/2019 tarihinde ise, Cumhuriyet isimli günlük ulusal gazete ve internet sayfasında benzer bir haberin daha yayınlandığı görülmüştür. Yapılan incelemesoruşturma kapsamında fotoğraflarda geçen yerin Polis Akademisi Mescidi olmadığı, mescit ile aynı katta olan ve depo olarak kullanılan bir yer olduğu anlaşılmıştır. İlgili medyalarda yer alan ve kaynağı Barış PEHLİVAN ve Barış TÜRKOĞLU tarafından yazılan, Kırmızı Kedi Yayıncılık Yapımcılık Matbaa cılık Reklamcılık Organizasyon TİC. ve SAN. LTD. ŞTİ tarafından basım ve dağıtımı yapılan “Metastaz” isimli kitabın “Zikrı Hafi” başlıklı I. Bölümünden alınarak Başkanlığımızı zan altında bırakacak ve birden çok gerçek dışı ifadelere yer verildiği, Haberlerde geçen fotoğrafların analizi yapıldığında; 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde 2016 yılı başlarında, tertip şeklinde bir mizansen oluşturmak suretiyle yer ve kişinin hazırlandığı, bu kişinin yüzünün tanınmayacak şekilde kapalı olduğu, fotoğrafların çekim tekniğinden farklı açılardan gizli çekim süsü verilmeye çalışılarak hazırlandığı anlaşılmıştır. Ayrıca, fotoğrafta geçen kişi veya kişilerin öğrenci mi yoksa personel mi olduğu da net olarak tanımlanamamıştır. Bu mizansenvari çekimleri yapan kişi veya kişilerin 15 Temmuz darbe girişimi öncesi ve sonrasında FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı oldukları gerekçesi ile Polis Akademisinden gönderilen veya KHK kapsamında kamu görevinden çıkarılarak ilişiği kesilen kimselerden olabile ceği değerlendirilmektedir. Gerçekle ilgisi olmayan, bir husu sun haberleştirilmesinin nedeni Kurumumuzca anlaşılamamıştır. Öte yandan, habere konu edilen bir hususun “Basın Örgürlüğü” çerçevesinde değerlendirilebilmesi için haberin gerçek ve güncel olması gerekir. Bu kapsamda söz konusu haberlerde basının gerçeği araştırma yükümlülüğüne aykırı bir tutum sergileyerek ve Kurumumuzla hiçbir temasa geçmeden bu şekilde gerçek dışı olduğu anlaşılan bir haber yapmak suretiyle “Özen yükümlülüğü”ne de aykırı hareket edildiği anlaşılmıştır. Yapılan araştırmada, mescidin bulunduğu katta yaklaşık 3 yıldır depo olarak kullanılan bu odanın bir mizansen oluşturularak, 3 yıl önce çekilen fotoğrafların yıllar sonra servis edilerek kitaplaştırılması ve haberleştirilmesi manidar bulunmuştur. Bu şekilde gerçekle ilgisi olmayan bir konunun haber yapılmak suretiyle Kurumumuzun itibarı zedelenmeye çalışılmıştır. Çağın gereklerine uygun olarak Emniyet Teşkilatının amir ve memur ihtiyacını karşılama misyonunu üstlenen Polis Akademisini mesnetsiz ithamlar ile toplum nezdinde küçük düşürme, aşağılama ve itibarsızlaştırma amacını taşıyan bu asılsız iddiaların “Basın Hürriyeti” ilkesine sığınılarak açıklanması mümkün değildir. Vatandaşlarımızın güven ve saygınlığını ön planda tutan Teşkilatımız tüm bu haksız ve mesnetsiz iddialardan etkilenmeden, hukukun üstünlüğüne bağlı kalarak, Anayasa ve yasalarda kendisine verilen görev ve sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirerek görev yapmaya devam edecektir. Gazetenizin 19.03.2019 tarihli baskısının sekizinci sayfasında Gazeteci Zülal KALKANDELEN tarafından kaleme alınan “Metastaz” başlıklı köşe yazısına istinaden 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14’ üncü maddesi kapsamında hazırlanan “Cevap ve düzeltme” metnidir. Selami HÜNER Emniyet Genel Müdürü a. I. Hukuk Müşaviri I. Sınıf Emniyet Müdürü Ay, uyuşturucu kullanımının İstanbul’da ailelerle birlikte 2 milyon kişiyi etkilediğini açıkladı Uyuşturucuda korkutan tablo Bilal Ay, “Uyuşturucu kullanımının başlama yaşı 8’e kadar düşmüş durumda. Uyuşturucudan ölüm yaşı 14 ve bu çok vahim. Bu rakamlara karşın, tüm Türkiye’deki AMATEM’lerin yatak kapasitesi yalnızca 1062” dedi. 2014 yılında kurulan Temiz Toplum Derneği, uzun süredir uyuşturu ile mücadele alanında çalışmalar yaparak gençlere ulaşıyor. Temiz Toplum Derneği Genel Başkanı Bilal Ay, tüm Türkiye’deki alkol ve madde bağımlılığı tedavi Merkezilerinin leyla (AMATEM) yatak kapakılıç sitesinin yalnızca 1062 olduğunu belirterek, “Bağımlı olarak tedavi altına alınanların AMATEM’lerde uyuşturucu bulabildiğini duyuyoruz. Tedavide başarı oranı Türkiye’de yüzde 1.5. Bu rakamlara da bakınca AMATEM’lerin çok yetersiz kaldığı görülüyor” dedi. Sorularımızı yanıtlayan Bilal Ay, çarpıcı açıklamalarda bulundu. ‘Bölgelere ayırdık’ Uyuşturucu ile mücadele alanında uzmanlarla işbirliği yapan Temiz Toplum Derneği, 50 bin gence ulaştı. Uyuşturucu kullanımının yoğun olduğu bölgelerde araştırmalar yaparak, seminerler düzenlediklerini aktaran Temiz Toplum Derneği Genel Başkanı Bilal Ay, “Uyuşturucu konusunda problemli gördüğümüz bölgelerde yaptığımız seminer ve konferanslarla emniyet müdürlüğüne bağlı narkotik çalışanlarını, sosyologları, doktorları bir araya getiriyoruz. Buradaki amacımız kullanımı yoğun olan bölgelerde aileleri bilinçlendirmek” dedi. İstanbul’u birinci, ikinci ve üçüncü derecede risk içeren bölgelere ayırdıklarını belirten Ay, “Emniyet kaynaklarından vakaların en çok yaşandığı bölgeleri tespit ederek çıktığımız yolda uyuşturucuya bulaşan gençleri, onların anne ve babalarını dinlediğimizde problemin ne kadar elzem olduğunu bir kez daha gördük” diye konuştu. ‘AMATEM yetersiz kalıyor’ Uyuşturucu kullanımının sadece İstanbul’da ailelerle birlikte 2 milyon kişiyi etkilediğini kaydeden Ay, “Dernek olarak İstanbul’da 500 bin kişinin uyuşturucuya bulaştığını, 200 bin kişinin ise bağımlı olduğunu öngörüyoruz. Aileleri ile birlikte düşünüldüğünde etki alanı 2 milyonu buluyor. Uyuşturucu kullanımının başlama yaşı ise 8’e kadar düşmüş durumda. Uyuşturucudan ölüm yaşı 14 ve bu çok vahim. Bu rakamlara karşın, tüm Türkiye’de ki AMATEM’lerin yatak kapasitesi yalnızca 1062” ifadelerini kullandı. AMATEM’lerin tedavi bağımlılar için güvenli olmadığını aktaran Bilal Ay, “Bağımlı olarak tedavi altına alınanların AMATEM’lerde uyuşturucu bulabildiğini duyuyoruz. AMATEM’lerden 23 aydan önce randevu alınamıyor. Tedavide başarı oranı Türkiye’de yüzde 1.5. Bu rakamlara da bakınca AMATEM’lerin çok yetersiz kaldığı görülüyor” dedi. l İSTANBUL Bir milyon gönüllü HEDEFİ Dernek olarak çevre ve aile gibi konularda 14 masa oluşturduklarını belirten Ay, “Yaptığımız çalışmalarda 50 binin üzerinde gencimize ulaştık. Bunlar uyuşturucu kullanan gençler değildi. Uyuşturucuya bulaşmamaları için önlem aldık. Bunun yanında binin üzerinde de uyuşturucu bağımlısı gencimize temas ettik. Bazı alileler bizlere kendileri ulaşıyor. Beni en çok etkileyenlerden biri de şuydu: Bir gün bağımlı bir evladımızın annesi yanıma gelip, ‘Ben her gün oğlum ölsün diye dua ediyorum’ dedi. O kadar şaşırdım ki. Onlar için bir şeyler yapmak zorundayız. Sadece İstanbul’da değil tüm Türkiye’de bir hareket başlatıyoruz. Temiz Toplum Türkiye Gönüllüleri diye bir milyon gönüllü hedefiyle yola çıktık. Artık İstanbul dışındaki şehirlerde de aktif olacağız” ifadelerini kullandı. Bilal Ay YARDIM İSTEĞİ HAREKETE GEÇİRDİ Saadet Partisi Gaziosmanpaşa Belediye Başkan adayıyken yaptığı saha çalışmasında tanıştığı bir genç ile arasındaki dialogdan bahseden Temiz Toplum Derneği Genel Başkanı Ay, “Seçim çalışması yaparken yanıma madde bağımlısı bir genç geldi ve ‘Uyuşturucu artık sokaklara indi, her yerde ulaşılabiliyor, biz de bundan mustarip durumdayız, ölüyoruz, bize yardım etmeyecek misiniz?’ dedi. Bu konuşma sonrasında bu mücadelenin bayraktarlığını yapacağım konusunda kendisine söz verdim. Bu durumu araştırmaya başlayınca karşıma çıkan sonuçlar beni dehşete düşürdü. Sonrasında da bunu geliştirmek için Temiz Toplum Derneği’ni kurduk” diye konuştu. PENDİK’te İÇİNDE HAMİLE KADININ BULUNDUĞU ARACA SALDIRAN İKİ KİŞİ TUTUKLANDI Amir, karakol kapısında karşıladı! El sıkan polis açığa Pendik’de önceki gün “yol verme” tartışması nedeniyle önünü kestikleri araca saldıran Seydioğlu Baklavaları’nın sahibi Hasan Sel ve yanında bulunan kardeşi Hüseyin Sel, kendini savundu. Saldırdığı aracın sahibinden şikâyetçi olan Hasan Sel, araçtaki kadının “hamileyim” diye bağırdığını duymadığını ileri sürdü. Sel kardeşleri karakola gelişlerinde karşılayarak ellerini sıkan karakol amiri görevden alınarak hakkında idari işlem başlatıldı. alındı E5 otoyolu Pendik mevkiinde “yol verme tartışması” nedeniyle içinde bir hamile kadın olan araca saldıran Seydioğlu Baklava’nın sahibi Hasan Sel ve kardeşi Hüseyin Sel, Anadolu 7. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Şüphelileri kapıda karşılayan ve ellerini sıkan Pendik Şehit Adil Gözalıcı Polis Merkezi Amiri görevden alınarak hakkında idari soruşturma başlatıldı. Aynayı kırdı Pendik’te trafikte önünü kestikleri ve içinde hamile kadının da bulunduğu araca saldırarak aynasını kıran, aracın ön kaportasına da zarar veren Hasan Sel ve kardeşi Hüseyin Sel, dün emniyetteki işlemlerinin ardınan Anadolu Adliyesi’nde savcılığa çıkarıldı. Şüpheliler savcılıktaki ifadesinin ardınan, “kara ulaşımı araçlarını kaçırma, alıkoyma”, “mala zarar verme”, “cebir, tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlamalarından tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Anadolu 7. Sulh Ceza Hâkimliği, şüpheliler Hasan Sel ve Hüseyin Sel’in tutuklanmasına karar verdi. Hasan Sel, Emniyet’teki ifadesinde Kastamonu’da yaşayan annesinin rahatsızlığı nedeniyle 6 Temmuz’da şirket aracıyla yola çıktıklarını belirterek, aracı kardeşi Hüseyin Sel’in kullandığını söyledi. Olaya konu aracı sollamaya çalıştıklarını belirten Hasan Sel, “Ani şekilde aracımızın önüne doğru geldi. Biz ani fren yapıp durduk. Bizim aracın sol şoför tarafı yan aynası katlandı. Elimizde önemli değil tarzı işaret yaparak yolumuza devam ettik. Bu araç, sağ tarafımızdan emniyet şeridini de kullanarak bizim yanımıza geldi. Kendi aracının sol tarafı ile bizim aracımızın sağ tarafına yaklaşarak kasıtlı olarak sağ aynamıza çarptı. Sonrasında, aracın şoför mahallinde bulunan kişi camını açarak bize küfürlü sözler söyledi ve dur işareti yaptı. Biz acelemiz olduğu için durmadık. Ben elimle ‘Ne var? Hayırdır’ işareti yaptım. Bbana küfürlerine karşı, küfürle karşılık vermedim. Sonra bizim arkamıza geçerek trafiğin yavaşladığı bir noktada bize arkadan çarptı. Bu aracımıza üçüncü çarpmasıydı” dedi. Hasan Sel, görüntülere yansımayan hakaret içerikli hareket yapıldığını da iddia ederek, “Ben de o anın stresi ve psikolojik durumu ile istem dışı aynasını kırdım” dedi. Hasan Sel araçtaki kadının “Hamileyim” diye bağırmasını duymadığını ileri sürdü. Sel, davacı hakkında şikayetçi oldu. İsim benzerliği davalık Öte yandan, Seyidoğlu Baklava’dan yapılan açıklamada Seydioğlu Baklavaları’yla bağlarının bulunmadığı belirtilerek, isim benzerliği nedeniyle geçen yılın Şubat ayında Bakırköy 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne başvuru yaptıkları anımsatıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle