19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 4 TEMMUZ 2019 PERŞEMBE Ayrıntılar Başınızı gömdüğünüz yerden çıkarın! L iberal demokrasi liyakate önem vermez, sandıktan kim çıkarsa iktidara o gelir. Kapitalizm bunu bildiği için mutlaka denetleme düzeneği ister. Başıboş bırakılan lider, tek adam olmasın diye önlem alır. Liberal demokrasi için “hukuk” budur, sermaye çıkarının özenle korunmasıdır! Doğrusu bu kadarını da arar hale gelince (getirilince), çaresizlikten “eyvallah” der insan gönülsüzce! Yine de dilini tutmayan birileri hep vardır... HHH Liyakat ölçüsü olmayınca sandıktan çıkmak uğruna her ayak oyunu meşru(!) hale gelir. Geniş kesimlerin reyini almak için türlü yalanlar ustaca söylenir, kılıktan kılığa girilir. Demem o ki sandıktan çoğunlukla “vasatlık, cehalet” çıkar. İçimizdeki en iyi değildir bizi yöneten, belki bir süre en çok sevilendir ama kesinlikle en yeteneklimiz, en duyarlımız, en zekimiz değildir o! (Zaten tüm erdemleri üstünde toplayan birine ancak geri kalmış toplumlar inanır. Asıl soru “geri kalmamış toplum var mıdır” olmalı. Dünyayı yönetenlere bakınca... Örnek: G20) HHH Henüz “liberal demokrasi”den daha iyisi inşa edilemediğinden, bu düzeni yaşanılır kılmak adına “eleştiri” hakkını korumak önemlidir. Büyük kalabalıkların “ifade özgürlüğü” sorunu var mıdır? Dahası, genel anlamıyla “özgürlük derdi var mıdır” diye sormak yerindedir. Yemek, içmek, barınmak türü temel gereksinimleri karşılanan insan kendini mutlu sayar. Düşünen, yaratan kişinin irkiltmesi, rahatsız etmesi bundandır. Can sıkıcı sorular getirir gündeme. HHH Akıllı lider (ara ki bulasın) geniş kalabalığın sözlerinden, alkışlarından hoşlansa bile aldanmaz, teslim olmaz. Tersine, can sıkan/yakan kafa karıştıran insanı dinlemek ister. O rüzgâra karşı ters giden/huysuz kişi seçim kazandırmasa bile zihni diri tutar. İktidar; şehvet, esrime karışımı tuhaf duygudur. Bir zaman sonra körleştirir, sağırlaştırır insanı. Sabah tıraş olmak ya da makyaj yapmak için karşısına geçilen ayna (aman cinsiyetçi olmayalım) giderek daha büyük gösterir suretini liderin. İşte ezber bozan kişi orada iş görür. HHH “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” denen ucubenin bunca çabuk çökmesinin nedeni şakşakçı kalabalığın fren mekanizmasının tamamen dağılmasından kaynaklıdır. Bildiğimiz arızadır bu, üstelik onarılması imkânsızdır. Hiç de matah olmadığı halde yeniden “parlamenter liberal demokrasiye” dönme isteği buradan kaynaklanmaktadır. Yarım yamalak da olsa, sermaye için işlev görse de “Meclis” güvencedir. Tek adamın karşısına görece daha çok “akıl” koymak, en azından matematiksel olarak uygundur. HHH “Üstünlerin hukuku mu hukukun üstünlüğü mü?” tartışmasını biçimsel yapmakla meşgulüz. Meselenin özü yine gözden kaçırılmakta, sadece değişen “üstünlere” itiraz edilmektedir. Emekçinin (tüm ötekilerin) korunacağı düzenin adı “sosyalizm”dir. Bunu geçici süre rafa kaldırsak bile, nihayetinde sosyalistler varlığını anımsatmakla yükümlüdür. Solu tamamen boşalan düzen olduğu gibi gericiliğe teslim olur. (Tüm anlamlarıyla gericilikten söz ediyorum) HHH İki örnek; HDP’nin birkaç gün arayla hem Şeyh Said’i anması, hem de Sivas Katliamı için sert metinle tepki göstermesi tam da kitle partisi olma zorunluluğundan ya da zaafından kaynaklıdır. (HDP siyasal kodları soldan gelen önemli siyasal yapıdır. Ancak güçlendikçe, kitleselleştikçe bazı durumlarda pragmatik tutum takınmak zorunda kalmıştır.) İmamoğlu’nun başkanlık odasına imam getirip dua ile göreve başlaması, ardından da “O oda benim özel alanım” diye açıklama yapması, geniş kesimlerin bunu görmezden gelmesi benzer durumdan kaynaklıdır. (İmamoğlu CHP oylarının başkan olmaya yetmeyeceğini biliyor elbette. Makam odasının kamusal alan olduğunu da biliyor kuşkusuz.) Birileri bu duruma itiraz etmezse eğer, sanki işler yolunda, doğrusu/olağanı buymuş gibi sonuç çıkar ortaya. Oysa her iki durum da yanlıştır. Üstelik bu uygulamayı da yapanların bildiği hakikattir! HHH Diyeceğim; bırakın sosyalistler ısrarla ve inatla yanlış desinler, itiraz etsinler, “geçici başarıların” altını çizsinler. Ki güzel günlerin gelmesi için geniş kitle irkilsin, başını gömdüğü yerden çıkarsın, kulağındaki tıkacı atsın! Rahatınız bozulacak mutlaka... Sizi rahatsız edenleri sevmeseniz de kulak kabartın!  EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER CHP tarihine Siyasetin efesidamga Ayrıntılar Ayrıntılar vuran isim: Şeref ve efendisiydiBakşık Eski CHP Genel Sekreteri, Kurucu Meclis üyesi ve İzmir Senatörü Şeref Bakşık, siyasette dik duruşun ve zarafetin adıydı. Demokrat Parti (DP) istibdatında 50 yılı aşkın hapis cezalarıyla yargılanan, 1960 ihtilalin den sonra Kurucu Meclis’e giren Bakşık, 12 Mart darbesinden sonra Ecevit’in istifasıyla getirildiği genel sekreterlikten kendi istemiyase ği ile istifa etmişti. Eğer ilknur Bakşık, İsmet Paşa’nın tüzüğe aykırı bu taleplerini yerine getirmiş olsaydı belki de Ecevit 1972 kurultayında genel başkan olamayacaktı. Ecevit’in genel başkanlığında da onun yanlış politikalarına karşı duracak kadar ilkeli ve medeni cesaret sahibi bir politikacıydı. Genç bir gazeteci iken SHP İzmir İl Başkanlığı döneminde kendisiyle tanışmıştım. Türkİş tarafından İzmir’de 1985 yılında düzenlenen işçi mitingi, darbeden sonraki ilk miting olma özelliğini taşıyordu. THA (Türk Haberler Ajansı) muhabiri olarak izleyeceğim bu miting sonrasında SHP İzmir İl Başkanlığı’na giderek kendisiyle bir söyleşi yapmıştım. Bu söyleşide yönelttiğim “Siz CHP’nin genel sekreterliğini, MYK üyeliğini ve senatörlüğünü yapmış birisiniz. İzmir İl Başkanlığı gibi daha alt düzeyde bir görevi neden kabul ettiniz” soruma siyasette kendisine nerede ihtiyaç duyulursa orda görev alacağını, bir siyasetçinin görev beğenmeme gibi bir lüksünün olamayacağını biraz da sert bir üslupla söylemişti. Şeref Bakşık, gerçekten de kendisine nerede ihtiyaç duyulmuşsa ve o görevde kalmasının parti için bir yararı olacağına inanmışsa o görevi kabul eden bir siyasetçiydi. Eğer o görevde kalmasının parti için bir yararı olamayacaksa o görevi boşaltmasını ya da teklif edilen o görevi reddetmesini bilecek kadar erdem sahibi bir kişilikti. Şeref Bakşık (91), Hatay Murat Reis Camii’nde düzenlenen törenin ardından son yolculuğuna uğurlandı. (Bakşık, İsmet İnönü ile.) İyi steno bildiği için 1950’de, o dönem tek başına iktidara gelmiş DP’nin yayın organı gibi faaliyet gösteren Demokrat İzmir Gazetesi’nde gazeteciliğe başlayan Şeref Bakşık, iyi not tutma ve hızlı yazma yeteneği nedeniyle Başbakan Adnan Menderes’in Burhan Belge aracılığıyla kendisine Başbakanlık Basın Bürosu’nda çalışma teklifini düşünmeden reddetmişti. Henüz CHP’ye üye olmasa bile siyasi olarak CHP’ye yakın durduğu için teklifi reddeden Bakşık’a, Burhan Belge’nin yanıtı ilginçtir: “Teklifi yeterince anlatamadım anlaşılan. Başbakanla sadece birkaç dakika görüşebilmek için birkaç ay önce randevu isteğini sunduğu halde özel kalemde saatlerce bekleşen bakanları ve milletvekillerini göstereyim sana. Sen başbakanla tüm gezilerde beraber olacaksın. Bunun ne demek olduğunu biliyor musun?” DP’yi destekleyen Demokrat İzmir bir süre sonra patronun talepleri yerine gelmeyince muhalefet etmeye başlamış ve bu muhalif çizginin bedelini de sorumlu müdürü olarak Şeref Bakşık ödemişti. Hakkında açılan davalarda 52 yıl hapis cezası isteniyordu. Davaya izin veren ise kendisine Başbakanlıkta görev teklif eden Burhan Belge ile Başbakan Adnan Menderes’ti. Ancak davalar sürerken 1960 ihtilali olmuş Şeref Bakşık da bir yıl sonra basın kontenjanından Kurucu Meclis’e seçilmişti. Kurucu Meclis’e seçildikten sonra CHP’ye kaydolan Şeref Bakşık, İzmir senatörü olarak parlamentoda uzun yıllar görev yaptı ve partisinin grup sözcülüğünü de üstlendi. Ortanın solu politikasının partiyi ortadan ikiye yardığı yıllarda bu politikayı savunanlar safında yer aldı. 12 Mart’ta Bülent Ecevit’in genel sekreterlikten istifa etmesinin ardından bizzat Ecevit ve onunla politika yapanlar, kendilerine yakın olmasına karşın Genel Başkan İsmet İnönü’nün de güven duyduğu Şeref Bakşık’a genel sekreterlik önerisi götürdü. Şeref Bakşık bu görevi kabul etmesinin ardından hem Ecevit hem de İnönü’ye her yanlış tutumunda itiraz edebilen ender politikacılardan biriydi. PM’deki boş olan 5 üyenin yerine atanacak isimlerin belirlenmesi sırasında İsmet Paşa’nın “İsim önerilerini bana bildirin, içlerinden uygun gördüklerimi ben emrivaki ile PM’de kabul ettiririm” tavrına karşı duran Bakşık, İnönü’nün Ecevit lehine açıklama yapan ve kurultayda Ecevit’i destekleyeceğini ilan eden İstanbul, İzmir örgütü ile Gençlik Kolları’nın feshedilmesini istemesine de karşı durarak, “Bu isteğiniz tüzüğe aykırıdır. Bunu yapmakta kararlıysanız buyurun istifam” diyerek genel sekreterliği kendi isteği ile bırakmıştı. Eğer İstanbul ve İzmir örgütleri feshedilmiş olsaydı Ecevit büyük bir ihtimalle CHP genel başkanı olamayacaktı. Bakşık’tan sonra genel sekreterlik görevine gelen Kamil Kırıkoğlu da bu fesih işlemine karşı çıkarak Ecevit’in genel başkan olmasının yolunu açmış oldu. Dik duruşu ve tavrı sürdü Ecevit’in genel başkan olmasından sonra aynı dik duruşu ve tavrı ona karşı da göstermişti. Melen hükümetinden çekilme kararına karşı grupta bağlayıcı karar alınmasına karşın CHP içinden tek olumsuz oyu Bakşık vermiş ve Melen hükümetinin yanlış tutumuna karşı CHP’nin yanlış hesap yapmasını eleştirerek bu tavrı göstermişti. Bakşık, CHP içinde hizipler çatışması başladığında iki kez daha genel sekreterlik önerisi almış ve bu önerileri düşünmeden reddetmişti. Bakşık, İzmir siyasetinde de bir ağabey ve parti büyüğü olarak pek çok genç politikacının yetişmesine ve bir zamanlar DP’nin kalesi olan İzmir’de CHP’nin başarılı olmasına emeği geçmiş birkaç politikacıdan biridir. Politikanın efesi ve efendisi Şeref Bakşık’a uğurlar olsun diyoruz. Kamulaştırma bedeli arazi sahibine ulaştırılmayınca yıllar sonra tazminata mahkum edildi Belediyeye haciz darbesi HAZAL OCAK Arazisine AKP’li Fatih Belediyesi tarafından “acele kamulaştırma” yoluyla el konulan Yunanistan vatandaşı Danay Manias, kazandığı dava sonrası 33 milyon 985 bin liralık icra takibi başlattı. Gelir getiren yerleri yandaş vakıflara dağıtan ve 500 milyon borcu bulunan belediye, parayı ödeyemediği için araziyi geri vermeye hazırlanıyor. İstanbul Fatih Kasap İlyas Mahallesi’ndeki 3 hissedarlı bir arazide ilçe belediyesi 1989 yılında kamulaştırma yaptı ve 3 hissedarın hesabına bedellerini yatırdı. Tapu devri sırasında Yunanistan’ın başkenti Atina’da yaşadığı belirtilen Danay Manias’a ne karar tebliğ edildi ne de hesabına para gönderildiği haber verildi. Para Türkiye’de kalınca belediye söz konusu arazi üzerine 2007 yılında ek hizmet binaları yaptı. Danay Manias kendi bilgisi dışında yapılan kamulaştırma için belediye aleyhine açtığı davayı kazandı. Milyonlarca lira borcu bulunan belediye, 33 milyon 985 bin lira ödemeye mahkum edildi. Vatandaş icra takibi için başvuruda bulundu. Belediye itirazı üzerine haciz işlemi durduruldu. Şimdi belediye bu rakamı kamu hizmetlerini aksataca Arazi üzerinde şu an Ulaştırma Hizmetleri Müdürlüğü atölyesi, Park ve Bahçeler Müdürlüğü gibi birçok birim bulunuyor. ğı gerekçesiyle ödeyemeyeceğini belirterek araziyi vatandaşa terk etmek için adım attı. Davayı kaybeden Fatih Belediyesi alt birimi tarafından geçen hafta bir teklif hazırladı ve hissenin Manias’a geri verilmesi istendi. Teklifin önümüzdeki günlerde ilçe belediye meclisi gündemine gelmesi bekleniyor. Akşahin: İhmalkârlık var Fatih Belediyesi CHP Grup Başkanvekili Kazım Akşahin, belediyenin 500 milyon lira borcu olduğunu belirterek “Belediyenin hukuk bölümü davayı takip etmemiş. Dava temyiz edilmemiş, büyük bir ihmalkârlık var. Belediyenin gelir getirici kaynaklarını vakıflara dev rettiler veya sattılar. Bunlardan birisi bir alışveriş merkezinin bir bölümü Ensar Vakfı’na satıldı. Şu anda orası satılmasaydı, kira gelirleriyle bile ödeyebilirdi. Mevlanakapı Mahallesi’ndeki belediyenin kendi yaptığı, kendi mülkiyeti olan yüksek öğretim kız öğrenci yurdu bedelsiz yine TÜRGEV’e 25 yıllığına 2018’de verildi. Biz buna da itiraz ettik” dedi. Alanın vatandaşa geri verilmesinin de bir çözüm olmadığını anlatan Akşahin, “Ya bir kısmı terk edilecek o zaman da yol olmayacak orada ve giriş çıkış sağlanamayacak ya da belediye terk edip yüklü bir kira verecek çünkü vatandaşın hissesi alanın tam ortasında kalıyor” dedi. l İSTANBUL AKP’den, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulması için yasa önerisi İşletmelere turizm vergisi MUSTAFA ÇAKIR AKP, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulması için Meclis’e yasa teklifi verdi. Yönetim kurulu başkanlığını Kültür ve Turizm Bakanı’nın yapacağı ajans uygun gördüğü turizm yatırımlarına destek ve kaynak sağlayacak. Desteklenecek yatırımlara ilişkin usüller ise Cumhurbaşkanı kararı ile belirlenecek. Ajansa kaynak yaratmak için “turizm payı” adı altında bir çeşit yeni vergi de getiriliyor. Bu pay, tesis, işletme ve acentalardan alınacak. Ajansa ayrıca genel bütçeden kaynak da aktarılacak. Bütçeden kaynak aktarılması nedeniyle Son tarih 26 Ekim 1 Ağustos’tan başlamak üzere ağustos ve eylül aylarına ilişkin verilmesi gereken beyannameler 26 Ekim 2019 tarihine kadar verilecek. Bu beyanlar üzerine ödenmesi gereken “turizm payları” da 26 Ekim 2019 tarihi akşamına kadar ödenecek. kamu kaynağı kullanacak olmasına karşın ajans Sayıştay denetimine de Kamu İhale Yasası’na tabi olmayacak. Turizm payı, bileşik tesisler ile konaklama tesislerinden yüzde 1, bakanlıktan belgeli yemeiçme ve eğlence tesislerinden yüzde 1, deniz turizmi tesisleri ile bakanlıktan belgeli deniz turizmi araçlarından yüzde 1, seyahat acentalarından binde 1, havayolu işletmelerinden (ticari yolcu taşımacılığı faaliyetlerinden) binde 1, DHMİ Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı işletmelerinden binde 2.5 olarak alınacak. Ajans, Kamu İhale Yasası’na da tabi olmayacak. Ajansın ve ajansın iştirak ettiği şirketlerin yıllık finansal tabloları bağımsız denetime tabi olacak. Bu denetim de ajansın icra kurulu tarafından bağımsız denetim kuruluşlarına yaptırılacak. l ANKARA MÜLAKAT KRİTERLERİ MEB’den yumuşama sinyali OZAN ÇEPNİ Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un atamalarda liyakat vurgusu ve mülakatlarda KPSS puanına denk değerlendirme talimatının ardından bakanlık da sözleşmeli öğretmen atamalarında yeni adımlar atmaya hazırlanıyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardınan sözlü sınav öncesi güvenlik soruşturmaları yapan bakanlığın, mülakatları “yasal” eleme yöntemine dönüştürmesine yönelik tepkiler üzerine koşullar gözden geçirilmeye başlandı. KPSS’de yüksek puan almalarına karşın mülakatta baraj altı bırakılarak öğretmen olmasına izin verilmeyen adaylar, MEB kapısına dayandı. Son 3 yılda yapılan uygulamalar, yüksek puanlı binlerce adayın elenmesine neden oldu. Adayların açtığı davalarda KHK listelerini gerekçe gösteren bakanlığın, MİT ve Emniyet listeleri ile mülakat puanlarını belirleme çalışmasını genişlettiği de öğrenildi. MEB, ilk olarak KHK ile ihraç edilmiş isimlerin akrabalarını da mülakatla eleme yöntemine gitti. Bakanlık yetkilileri ile görüşen liste mağdurlarının, “öğretmen adaylarının üniversitede öğrenim gördükleri dönemde siyasi görüşlerinin olması, yasal bir eyleme katılmış olmaları veya o dönemde tamamen yasal olan bazı eğitim kurumlarında çalışmış olmalarının elenme sebebi sayılabildiği” aktarıldı. Haklarında hiçbir dava ya da soruşturma bulunmayan adaylar, “muhalif oldukları gerekçesiyle elendikleri” yorumunda bulundu. MEB yetkilileri, muhatabın bakanlık olmadığını belirtse de adaylar mülakat sonucu elendikleri için başka bir muhatapları olamayacağını belirtiyor. Komisyonlara KPSS puanına eşdeğer değerlendirme talimatının verilmesinin ardından öğretmen adaylarına da yeni dönemde daha sağlıklı süreç işletileceği bilgisinin verildiği öğrenildi. Daha önceki mülakatlarda elenmelerine karşın yeniden şanslarını deneyen adaylar ise yeni sonuçların açıklanacağı 4 Temmuz tarihine kadar endişeli bekleyişlerinin devam edeceğini belirtti. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle