19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 34 TEMMUZ 2019 PERŞEMBE Parçalı Bulutlu Açık Sağanak Bulutlu Karlı Yağmur Karla K. Yağmur Sisli İstanbul 32/22 Ankara 33/16 İzmir 38/25 Antalya 35/24 Mersin 32/26 Trabzon 27/20 Kars 27/7 Diyarbakır 39/20 Bursa 360/2 2 0 Adana 340/2 4 0 Artvin 270/1 6 0 Çanakkale 360/2 3 0 Balıkesir 350/1 8 0 Sivas 290/1 2 0 Erzurum 270/1 1 0 Eskişehir 330/1 5 0 Aydın 410/2 3 0 Gaziantep 370/2 2 0 Konya 330/1 8 0 Atina 370/2 3 0 Berlin 220/1 1 0 Girne 330/2 5 0 Londra 240/1 2 0 Moskova 190/1 4 0 Paris 280/1 5 0 Madrid 380/2 1 0 Amsterdam200/1 0 0 Roma 290/1 9 0 New York 300/2 2 0 Tokyo 260/2 1 0 TARİHTE BUGÜN 1546: Osmanlı donanmasında Kaptanı Deryalık yapmış Barbaros Hayrettin Paşa öldü. 1776: Amerikan Bağımsızlık Günü: Amerikan Kongresi, Britanya’dan bağımsızlığını ilan etti. 1848: Karl Marx ve Friedrich Engels’in yazdığı Komünist Manifesto yayımlandı. Vicdanınıza sorunHafriyat kamyonunun öldürdüğü Şule İdil Dere davasında 6. kez rapor istendi Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda, hafriyat kamyonunun altında kalarak yaşamını yitiren Şule İdil Dere’nin ölümüne ilişkin İBB çalışanlarının yargılandığı davada esasa ilişkin karar beklenirken mahkeme başkanı önceZEHRA ki raporların karar ÖZDİLEK vermek için elverişsiz olduğunu gerekçe göstererek 6. kez bilirkişi raporu istedi. Dere’nin annesi Nesrin Aslan önceki bilirkişi raporlarında kızının kusursuz olduğunu söyleyerek, “Bu duruşmada 5. bilirkişi raporu yeni geldi. Bu raporda da İdil kusursuz bulundu. Benim için 3 yıldır İBB demek kızımı kaybetmek demek. Ben İdil’in annesiyim. Bilirkişi benim, bilirkişi kamuoyu. Onların vicdanına sorsunlar” diye konuştu. İstanbul Anadolu 57. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görü Şule İdil Dere, Yoğurtçu Parkı’ndaki çalışmalar sırasında hafriyat kamyonu tarafından öldürülmüştü. len davanın celsesine, tutuksuz yargılanan sanıklardan Saffet Altındağ, Ergun Ata, Kamil Celal Yıldırım ile Şule İdil Dere’nin annesi Nesrin Aslan ve babası Berdan Dere katıldı. Yargıç, istenen son bilirkişi raporunun dava dosyasına geldiğini söyledi. Dava dosyasına giren 20 sayfalık 5. bilirkişi raporunda, kamyon şoförü Mumin Kılıç kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu bulundu. İSTAÇ AŞ Asya Yakası Kı yı Temizlik Şefi Teyfur Bingöl, İBB Çevre Koruma Kontrol Daire Başkanlığı, Deniz Hizmetleri Müdürlüğü, Kıyı Temizleme Şefi Saffet Altındağ tali kusurlu bulundu. Raporda, Şule İdil Dere’ye herhangi bir kusur atfedilmedi. Bilirkişi raporunun, bazı sanıklar yönünden yaptığı değerlendirmede eksikler bulunduğunu, raporun hukuki denetime elverişli olmadığını gerekçe gösteren mahkeme, aynı heyetten bir kez daha ra por alınmasına, raporda her sanık için ayrı ayrı değerlendirme yapılmasına karar vererek duruşmayı erteledi. Şule İdil Dere’nin annesi Nesrin Aslan ortada büyük bir ihmal olduğunun herkes tarafından bilindiğini dile getirerek, “Baştan beri söylüyorum o kamyonun işgüzar şoförü hiçbir zaman muhatabım olmadı. Onu eğitmeyen kimse onlarla ilgi sorularım oldu. Bu mahkemede harcamaya karar verdikleri kadrolar asla benim muhatabım olmadı. Benim muhatabım İBB’dir. Bir tek İdil değil kaç benzer cinayeti işlendi. Tarihe katil belediye olarak girdi. Bilirkişi raporlarında İdil arabaya kendisi çarptı denilene kadar rapor alınmaya devam edecek. Böyle bir şey olmayacak. Çünkü bu akla aykırı bir şey. Bu zihniyet batsın. Kan davası yaratılmaya çalışılıyor diyen hukukçuyu da ben hukukçu olarak görmüyorum” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL metil alkol zehirlenmesi 11 KİŞİNİN GÖZALTINA ALINDIĞI CİNAYETTE YALNIZCA 3 TUTUKLAMA DÖVÜLEREK ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ Kentte yaşanan ölümler üzerine denetimler sıklaştırıldı. Mersin’de ölü sayısı 7’ye yükseldi Mersin’de metil alkol içerek zehirlendikleri iddiasıyla hayatını kaybedenlerin sayısı 7’ye yükseldi. Mersin’de, 5 kişinin metil alkol zehirlenmesi nedeniyle hayatını kaybetmesinin ardından aynı şikâyetle önceki gece 5 kişi daha hastanelere başvurdu. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Ve Uygulama Hastanesi’ne başvuran ve tedavi altına alınan 2 kişi dün yaşamını yitirdi. 14 kişinin çeşitli hastanelerde tedavileri sürüyor. Gözaltında rahatsızlandı Öte yandan ismi öğrenilemeyen bir kişinin, şüpheli sıfatıyla gözaltındayken rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı öğrenildi. Mersin Emniyet Müdürlüğü’nce metil alkol zehirlenmesinden ölümlere ilişkin soruşturmanın sürdürüldüğü belirtildi. l DHA böbreğini sattı Organ ticaretine 2 tutuklama Esenyurt’ta polis ekipleri, yasadışı organ ticareti yapıldığı ihbarı üzerine özel bir hastaneye 21 Haziran tarihinde ameliyat saatinde operasyon düzenledi. Suriye uyruklu Ahmet Zına (32), İsrail uyruklu Nimer Hayadrı’ye (50) 10 bin dolar karşılığında böbreğini vermek üzereyken operasyon durduruldu. Organ naklini 35 bin dolar karşılığında gerçekleştireceği iddia edilen Doç. Dr. H.G., Zına, Hayadrı ve tercümanlık yapan Yusuf E. (49) gözaltına alındı. Hayadrı sınırdışı edilirken, Yusuf E. serbest bırakıldı. Zına ve H. G. tutuklandı. l DHA Bozcaada isyandaBozcaadalılar Ramazan Öksüz cinayetini ve zanlıların serbest kalmasını protesto etti. Çanakkale’nin Bozcaada ilçesinde, Ramazan Öksüz’ün (31) eğlence mekânı çıkışı dövülerek öldürülmesiyle ilgili gözaltına alınan 11 kişiden Caner Akıl, Andaç Fatih Kaya ve Ömer Gönül tutuklandı. Kararı protesto eden yurttaşlar, “Hak, hukuk, adalet” sloganı atarak alkışlı eylem gerçekleştirdiler. Bozcaada ilçesinde, geçen cumartesi günü saat 03.30 sıralarında, bir eğlence mekânında başlayıp dışarı taşan kavgada, Ramazan Öksüz’ün dövülerek öldürülmesiyle ilgili gözaltına alınan 11 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin ardından dün Ezine ilçesinde adliyeye sevk edildi. Şüphelilerden 3’ü savcılık ifadesinin ardından serbest kalırken 8 kişi ise tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme 5 kişinin adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar verdi. Sadece 3 kişinin tutuklanmasının ardından, Bozcaada’da halk Cumhuriyet Meydanı’nda toplandı. Kararı protesto eden yurttaşlar, “Hak, hukuk, adalet” sloganı atarak alkışlı eylem gerçekleştirdiler. Ramazan Öksüz’ün arkadaşlarından Emrah Ataol, “11 zanlıdan sadece 3’ünün tutuklanması diğer 8 kişinin serbest bırakılması vicdanları yaralamıştır. Bu davanın takipçisiyiz. Adalete güvenimiz tamdır. Arkadaşımızın kemikleri toprak altında sızlamayacak” dedi. l Haber Merkezi 23 yıldır Bozcaada’da yaşayan Feridun Düzağaç, Öksüz’ün fotoğrafıyla protestoya katıldı. Feridun Düzağaç Düzağaç: VİCDAN GALİP GELECEK Adalet istiyoruz Bozcaada halkının Cumhuriyet Meydanı’ndaki protestosuna katılan sanatçı Feridun Düzağaç da “Adalet istiyoruz” diyerek tepki gösterdi. Bozcaada Belediye Başkanı Hakan Can Yılmaz’ın da aralarında olduğu kalabalık “Hak, hukuk, adalet”, “Adalet istiyoruz”, “Ramazan Öksüz değildir” sloganları attı. Basın açıklamasında, “Şüphelilerin çoğu mahkemede verdikleri ifadelerde Ramazan Öksüz’ü darp ettiklerini kabul etmelerine rağmen ve kamera görüntülerinin de bunu teyit etmesine rağmen alınan bu haksız kararı Bozcaada halkı kabul etmemektedir. Bu cinayete dahil olan her şüphelinin hak ettiği cezaya çarptırılmasını istiyoruz. Ramazanımız öldü, Bozcaada susmaz, Bozcaada unutmaz, Bozcaada ayakta” denildi. 23 yıldır Bozcaada’da yaşayan ünlü sanatçı Feridun Düzağaç katledilen Ramazan Öksüz’ün fotoğrafını taşıdı. Düzağaç yaptığı konuşmada, “Bile isteye, döverek adam öldüren 11 kişinin sadece 3’ünün tutuklu kalması sadece güzel insanların vicdanlarına yapılmış bir şey değil. Türkiye’de adalet isteyen, adaleti tescil etmek için görevlendirilmiş insanların da bir acziyetidir. Vicdanın galip geleceğine inanmış bir insan olarak ‘Adalet’ istiyoruz” dedi. Meraları Erdoğan mı yakıyor? Sevgi, sevdiğini fethetmek midir? Yoksa yaz sıcağında bile kışın üşüyeceğini düşünerek kendinden uzakta kalmasına razı olmak mıdır? Bir deniz kenarında oturup bunu düşündüm. Biliyorum, magazin sayfaları Bodrum Yalıkavak’taki “beach”leri yazıyor. Artık gitmesek de görmesek de kendi köyümüz oldu. Ben ise hepsinin yanından geçip asfalt yolun bittiği yere gidiyorum. Küdür Yarımadası’nda tozun toprağın arasından, tavukların ve kazların ortalıkta dolaştığı yerde eski püskü sandalyeye oturuyorum. En meşhur yemeği patates kızartması. Uzakta kapıdan girişin yüzlerce lira olduğu plajlardan gelen müzik sesini saymazsanız ortalık sakin. Yangın ‘Erdoğan yüzünden’ diyorlar Ama yüzlerde bir endişe var. “Burayı yıkacaklar” diyor insanlar. 4 milyon 166 bin metrekarelik alanın halen el değmemiş şekilde kalmasının nedeni “eski Türkiye”. Çünkü Yalıkavak’taki Küdür Yarımadası mera alanı. Cumhuriyet düzeni, hayvancılığı korumak için meralara inşaat yapmayı yasaklamış. Yeni Türkiye’nin sembolü ise beton. Meralar birer birer müteahhitlere veriliyor. İktidar destekli inşaat şirketleri gözünü bu kez cennet gibi bölgeye dikmiş durumda. 6 farklı koyun olduğu bölgeye 5 yıldızlı otel projeleri hazırlanıyor. Bir an önce mera olmaktan çıksın da inşaatlar başlasın istiyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da müteahhitlerin yanında. Bölgede kimi zaman gerginlikler yaşanıyor. Bakanlık izniyle iş makinelerinin geldiğini gören vatandaşlar birkaç kez koşarak inşaatı durdurdu. Olay mahkemeye taşındı. Mahkemeden de şimdilik “dokunamazsınız” kararı çıktı. İşte tam da mera alanından çıksın mı, çıkmasın mı tartışması sürerken geçen eylül ayında bölgede tuhaf bir yangın çıktı. Yağmurlu bir gündü. 30 hektarın etkilendiği yangını itfaiye değil, gökyüzünden akan damlalar söndürdü. Bölgede yangının izlerine bakarken pek çok kimseden aynı sözü duydum: “Erdoğan yüzünden”. Bunun muhalefette hemen her konunun Erdoğan’a bağlandığı bir tespit olduğunu düşünerek “ne ilgisi var, meraları Erdoğan mı yakıyor” dedim. Ama her gün haberlerle iç içe yaşayan ben de unutmuşum. Aslında AKP döneminde meraların başka amaçlar için kullanımına dair uygulamalar esnedikçe esnedi. Başkanlık sistemi ise durumu kökten değiştirdi. Mera Kanunu’nun birinci fıkrasının (ı) bendi Bakanlar Kurulu’nca “kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı” olarak ilan edilen meraların tahsis amacının değiştirilebileceğini belirtiyordu. Başkanlık sisteminin ardından, 2 Temmuz 2018 tarihli 700 No’lu KHK’nin 124. maddesiyle “Bakanlar Kurulu” ifadesinin yerine “Cumhurbaşkanınca” ifadesi kondu. Yani ülke toprakları için kritik öneme sahip meraların kaderi Cumhurbaşkanı’nın keyfine bağlandı. Bu kadar değil... 24 Eylül’de yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle kamu arazilerinin turizm yatırımlarına tahsis izni yetkisi Cumhurbaşkanı’na verildi. Yeni düzenleme Cumhurbaşkanı’na “turizm tesisi hizmet alanı” olarak görülen yerleri, ihale bile yapmadan kişilere tahsis etme hakkı tanıyordu. Yani Başkanlık sistemiyle Cumhurbaşkanı, istediği kamu arazisini niteliğini değiştirerek istediği kişiye verebilecekti. Bu da Bursa Uludağ’dan Bodrum’a kadar birçok turizm bölgesinin felaketi demekti. Bir anda yangın çıktı İşte yeni yönetmelikten sadece 5 gün sonra Bodrum Küdür’deki meralar cayır cayır yandı. Elbette Cumhurbaşkanı gidip yakmadı. Anlatmak istediğim başka bir şey. Bodrum Küdür’deki meraların üzerinde yangından sonra “alıcı gözle bakan” helikopterler uçuyordu. Bütün parçaları birleşti, “başkanın adamlarının gözü burada” söylentisi yayıldı. Asıl önemlisi ise şu, meralar bile Cumhurbaşkanı’na bağlanınca garip bir durum ortaya çıktı. Ülkede ne yaşanırsa doğal sorumlusu Erdoğan haline geldi. Belki de basit bir ihmalden çıkan yangın bile haklı olarak “Erdoğan yüzünden” diyerek yorumlanır oldu. Zayıflamış Erdoğan ülkeye ağır geliyor Yalnız meralar mı? Devlet Arşivleri’nden Diyanet İşleri’ne, Genelkurmay’dan İletişim Başkanlığı’na, MGK’den MİT’e, Milli Saraylar İdaresi’nden Savunma Sanayii Başkanlığı’na, Türkiye Varlık Fonu’ndan Devlet Tiyatroları ya da Devlet Opera ve Balesi’ne kadar neredeyse tüm ülkenin Cumhurbaşkanı’na bağlı olduğu bir düzenle karşı karşıyayız. Haliyle ülkede trafik sıkışıklığından ekonomik krizlere kadar yaşanan tüm aksamaların tek bir sorumlusu var: Cumhurbaşkanı. Tesadüf mü? 23 Haziran seçiminden sonra yalnız muhalefet değil iktidar da yeni sistemi tartışmaya açtı. Örnek olsun, AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı başkanlık sisteminin rehabilite edilmesi için çalışma yapıldığını söyledi. Ya da Hükümet’in gazetesi Star’da yazan Hüseyin Gülerce, “Sayın Erdoğan genel başkanlık şapkasını çıkarabilir” yazdı. Bahçeli ne kadar aksini söylese de bütün alametler 23 Haziran’ın yalnızca bir yerel seçim olmadığını yüzümüze çarpıyor. İstanbul’daki sonuçlar, Türkiye’nin artık Erdoğan tarafından yönetilmek istenmediğinin sinyallerini veriyor. Erdoğan, devletin bütün kurumlarını yönetemeyecek kadar zayıflarken; artık ülkeye de taşınamayacak kadar ağır geliyor.   Bir yılda Başkanlık düzeninin verdiği zararları gördük. Ülke sevgisi olanların Cumhuriyetten de eski kurumları tek adam sisteminin “fetih ideolojisi”nden kurtarma, kendi başına ayakta tutma zamanı gelmedi mi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle