19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ EDİTÖR: EMRE DEVECİ TASARIM: SERPİL ÜNAY 1129 TEMMUZ 2019 PAZARTESİ Türkiye’ye güven yok‘En yakıcı sorun işsizlik’ diyen İlhan Kesici’ye göre yıl sonuna kadar 250 bin kişi daha işsiz kalacak CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, siyasi iktidarın gerekli tedbirleri almaması durumunda Türkiye’nin önümüzdeki 6 ayda büyük bir ekonomik krizin içine gireceğini söyledi. ALİ AÇAR Ekonominin düzelmesi için büyük bir siyasi uzlaşıya ihtiyaç olduğunu söyleyen CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, “Acilen devlete ve kurumlarına azalan güveni sağlamak için şeffaflığı ve hukuki altyapıyı tesis edecek bir çalışma yapmalıyız” dedi. 11. Kalkınma Planı’nı da eleştiren Kesici, “10. Kalkınma Planı’ndaki hedefler yarı yarıya tutmuş. Şimdiki plan bunun üzerine oturtulacak. Oysa çürük tahta mıh tutmaz” vurgusu yaptı. Kesici, Cumhuriyet’in güncel sorularını yanıtladı. n 11. Kalkınma Planı’na ilişkin Meclis’teki konuşmanızda dikkat çekici açıklamalar yaptınız. Bunu açar mısınız? Bu plan, 20192023 arasındaki 5 yılı gösteren ekonomik bir plan. Önceden bunlar Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) üzerinden yapılırdı, ancak 2018’de yasa ile kaldırıldı. Onun yerine Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı üzerinden yü Karma ekonomi modeli gerekiyor n Devletin ekonomideki rolü sizce ne olmalı? 2008’den sonra “Devlet ekonomiden elini çeksin, rolü iyice küçülsün” gibi moda laflar oldu. Bunlar yanlış. Dünya bunu 510 sene dener gibi oldu, sonra vazgeçti. Her seviyede ağırlıkları farklı olmak üzere karma ekonomi milletin zannettiği kadar kötü bir ekonomik model değildir. Burada kamu ile özel sektörün ağırlıkları farklılaşabilir. Devlet bazı yerlerden çekilebilir stratejik bazı yerlere daha fazla girebilir. Yüzde 4.3 büyüme Türkiye ekonomisine göre düşük rakamdır. Ama asıl IMF’nin verdiği rakam dikkat çekici: 5 yılın ortalaması yüzde 1.9. Bu yılın büyüme oranı için de eksi yüzde 2.5 diyor. Bu, Türkiye’nin taşıyamayacağı bir şey. 5 sene harp yok, büyük felaketler yok, ama büyüme oranı çok düşük. Tarihin bütün zamanlarında bütün rejimlerinde devletlerin ekonomide ağırlıkları ve rolleri var. Yönlendirici, düzenleyici ve tanzim edici bir rolü oluyor. 1980’lere kadar adına karma ekonomi denen modeldi bu. Türkiye olarak dünya ile birlikte hareket etmeyi seven, dünyadan kopuk olmamaya gayret eden bir ülkeyiz. O yüzden devletin ekonomideki rolü karma ekonomi modeli olmalı. rüyor. Nasıl çalıştığını da henüz doğru dürüst bilmiyoruz. Kal kınma planları bir evvelki plan ların üzerine oturtulur. 10. Kal kınma Planı çok başarısız bir plandı. Hedeflerin gerçekleş mesi neredeyse yarısı. Olumlu olanlar yarısı kadar büyürken, olumsuzlar iki katından faz la büyümüş. Örneğin milli gelir 1.3 trilyon dolar olacakken, 784 milyar dolarda kalmış. Kişi başı na milli gelir ise 16 bin dolar ye rine 9 bin 600 dolar olmuş. İhra cat hedefi 277 milyar dolarken, 168 milyar dolarda çakılmış. Diğer yandan enflasyon 2018 için yüzde 4.8 olarak belirlenirken, neredeyse 5 katı; yüzde 20.3 olarak gerçekleşmiş. İşsiz ‘SIYASI UZLAŞI ŞART’ lik rakamı yüzde 7.2 olarak he deflenirken, yüzde 13.5 olmuş. Gençlerde işsizlik oranı yüz n Bu durum nasıl düzeltilebilir? geleri var. Kredi derecelen Krediyi veren, mal alıp sattıdirme kuruluşları var. Bunla ğımız kuruluşlar Türkiye’de de 13 olarak belirlenirken, yüz Ekonomi yönetiminde sihir ra bazen bizim yönetimimiz bunu göremiyor. Devlete ve de 24.5’e çıkmış, büyüme yüzde yoktur, sihirbaz da yoktur. kızıyor. Bunların derdi Türki kurumlarına olan güvenleri 5.5 demelerine karşı yüzde 4.9 Dünyanın en parlak iktisat ye ile falan değil. Adam bü az. Bir gecede kural değişti olmuş. Bu da doğru değil. Çün çılarını bulalım, ekonomiyi tün dünyaya bilgi satıyor. riyoruz. Bu güveni tesis ede kü 2017 başında milli gelir se bunlara emanet edelim. Bun Türkiye ile ilgili bir kredi no cek bir şeyler yapmamız la risini değiştirdiler ve bir gecede yüzde 20 arttı. Yüzde 5.5 eski milli gelire göre hesaplanmıştı. 2018 ve son 5 yılın ortalaması hesaplanmış olsa yüzde 3.2 eder. Yani büyüme de düşmüş. AKP dönemini ele alırsak 16 yılın ortalama büyüme hızı yüzde 4.6. Son 10 yılın yüzde 3.5. Halbuki çok partili sisteme geçildikten sonra AKP dönemine kadar 57 yıllık sürede bu oran yüzde 5.1. Ve bu dönemde ül lar da sihirli değnekle vursun düzelsin... Yok böyle bir şey. Bir başka konu da yetkililerin “İşlerin kötü bölümü geride kaldı, bundan sonra çok daha aydınlık konuma geçtik” sözleri. Bu ifadeler ekonomi yönetimlerini bekleyen en büyük tehlike. Türkiye’nin iyi ya da kötü ölçülebilir bir güveni vardı. Şimdi o güven kayboldu. Kimse Türkiye’ye güvenmiyor. Bunun göster tu çıkarıyor. Şirketlerle, firmalar bazında kredi notu çıkarıyor. Bunu tüm dünyaya ilan ediyor. Ve bunu satıyor. İnsanların abone olması için bu kredi kuruluşlarına adamların mümkün olan en doğru bilgiyi vermesi gerekiyor. O yüzden bunlar Türkiye düşmanı demek katiyen doğru değil. Devlet demek, kurumlar, kurallar, hukuki altyapı ve şeffaf bir rejim demek. zım. Türkiye’de yeteri kadar siyasi birlik ve beraberlik de görmüyorlar. Bunları muhalefet yapalım, AKP’nin oyu düşsün diye söylemiyoruz. Bir söz vardır: Çürük tahta mıh tutmaz. Eğer üzerinde oturacağımız zemin çürükse, ne kadar sağlamlaştırırsak sağlamlaştıralım bunu başaramayız. Her şeyden önce ülkemizde büyük bir siyasi uzlaşıya ihtiyaç var. kede 1961 ihtilali, 1971 darbe si, 1980 darbesi, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve ambargo, 1994 ve 2001 ekonomik krizi ile 1999 En can yakıcı konu işsizlikdepremiyaşandı.AKP’ninikti dara geldiği 2002 yılı sonrası bütün dünyadan yağ 16 yılda faize 546 mur yağar gibi doların yağdığı dö milyar dolar ödendi nemde yüzde 4.6. AKP ‘önümüzdeki yıl 4.3 büyüyeceğim’ derken IMF yüzde 1.9 diyor. Nisan 2019’da Washington’da n Dolardaki durum, iç ve dış borç ile faiz konusunda neler söylersiniz? Son 16 yılda iç ve dış borca ödediğimiz toplam faiz 546 milyar dolar. Dış borca ödediğimiz faiz 156 milyar dolar. Bunları artık ki IMFDünya sürdürmek imkânsız. 50 senedir bi Bankası Müş ze hizmet eden ve para basan Birin terek Toplan ci Boğaz Köprüsü var. Bugünün parası tısında Hazi ile 200250 milyon dolar eder. 156 mil ne ve Maliye Bakanı ile diğer yetkililere bu raporu verdiler. Bizimkiler itiraz etmiş değil. Bu rakamlar böyle giderse 6 ay son yar dolar ile 750 tane köprü yapardık. 546 milyar doları versek 2 bin 750 tane köprümüz olurdu. Türkiye’nin ortalama özel sektör borçlanma faizi son dönemlerde yüzde 3 idi. Biz bunları dön n Gençler ve kadınlarda işsizlik had dürmek için yeniden kredi alacağız. safada. Enf Ama yüzde 8 ile 10 arasında faiz öde lasyon ve ha yeceğiz. Bu çok vahim bir şey. Bunun yat pahalılığı önemi de önümüzdeki 12 ay içeri na yurttaşlar sinde ortaya çıkacak. Türkiye 200 ne kadar daya milyar dolar taze para bulacak ve nabilir? ra Türkiye’yi ya bu daha önceden alınmış olan Maalesef daya kar. Elimizi yakar, ocaklarımızı yakar. O yüzden bu konuyu çok ciddiye almak lazım. kredileri döndürecek. Türkiye Venezüella’dan son ra en vahim ikinci ülke. Çok ciddi tedbirler alınmalı. namayacak. İşsizlik bütün bu işlerin en can yakacak bölümü. 1629 yaş grubu işsiz genç oranı yüzde racat etsem de iş bulamam” diyenler dahil değil. Her 4 kişilik ailede bir işsiz var. Ayrıca işi olup, bunu kaybetme tehlikesi yaşayanlar da var. Ekonomi bu yıl yüzde 2.5 küçülecek. Bu demek oluyor ki 250 bin kişi yıl sonuna geldiğimizde işsiz kalacak. IMF’nin verdiği yüzde 1.9’luk büyüme oranı ile Türkiye’de işgücü piyasasına yeni girecek olanların ancak üçte yıl 300350 bin kişi işsizlik rakamına eklenecek. 5 sene sonunda yeni 1.5 milyon işsizimiz olacak. Bu da göz korkutacak bir şey. Bir yandan da gelirimiz artmayacak, enflasyonun altında kaldığı için azalacak. Öbür yandan işi olan adamlar bile işini kaybedecek. Ve bunu önlem alınmazsa Sayın Cumhurbaşkanı’ndan en aşağıdaki birime kadar herkes bütün hücrelerin l İSTANBUL 24.5. Buna “nasılsa mü biri iş bulacak. Yani her de hissedecek. İsviçre’deki bankalar üzerinden vergi kaçıranlara kötü haber İsviçre’de yüksek mahkeme, Fransa’nın talebi üzerine ülkenin en büyük bankası UBS’te hesapları bulunan 40 bin Fransızın hesap bilgilerinin Fransız makamlarıyla paylaşılmasına onay verdi. UBS ve diğer İsviçre bankalarını zor durumda bırakabileceği belirtilen karar, İsviçre’deki bankalar üzerinden vergi kaçıranların açığa çıkarılmasında rol oynayabilir. Türkiye’de de birçok zenginin paralarını İsviçre bankalarında sakladığı biliniyor. Şubat 2019’da Fransa’da mahkeme, İsviçre’nin en büyük bankası UBS’e 20042012 yıl larında Fransız müşterilerine vergi kaçırmalarına yardım ettiği ve para akladığı gerekçesiyle 4.5 milyar Avro para cezası vermiş, UBS de karara itiraz etmişti. İsviçre mahkemesi, 40 bin kişinin hesap bilgilerinin Fransız mahkemesinin UBS’e karşı yürüttüğü soruşturmada kullanılamayacağına hükmetti ancak Fransa daha önce vergi kaçırmanın ve para aklamanın önüne geçmek için çalıntı bilgilerin bile kullanabileceği yönünde düzenlemeler yapmıştı. l Ekonomi Servisi Türkiye’de telefon pahalı Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy, yurtdışından kişisel kullanım için getirilen (yolcu beraberi) cep telefonları için ödenmesi gereken harç ücretinin 1500 TL’ye çıkarılmasına ilişkin değerlendirmeler yaparak, “Türkiye’de telefon fiyatları çok yüksek. Ancak devletin bunu yapmasında iki amacı olduğunu düşünüyorum. Birincisi cari açığı azaltmak, ikincisi vergiden gelir elde etmek” dedi. İzmir Çeşme’de düzenlenen lere, 40 GB mobil internet, 3 basın toplantısında Vodafo gün ücretsiz yurtdışı kullanı ne Red’in yeni alt markası mı, ücretsiz Digiturk Play ‘Red First’ü tanıtan Ak eğlence paketi veya soy, tüketicilere ope taraftar paketi sun ratörlük hizmeti dı duklarını açklayan şında özel faydalar Aksoy, ayrıca 7/24 sağlayan Red’den hizmet veren özel son 1 yılda yarar müşteri temsilcisi lanan 950 bin abo nin de olduğunu be ne olduğunu, toplamda Engin Aksoy lirtti. Aksoy ayrıca, 448 milyon TL’lik ayrıcalık Vodafone Türkiye’nin 9 sağlandığını açıkladı. yıllık süreçte 21 milyar TL ya Red First ile 189 TL’lik tırım yaptığını kaydetti. “Red’li 40” paketi alan abone l ÇEŞME LIMON 10 TL’YI DE AŞACAK Depolardaki çürümeler sebebiyle kilosu 10 TL’ye kadar çıkan limon, daha da zamlanacak. Türkiye’nin narenciye üretimi ve ihracatında önemli yere sahip Muğla Ortaca’da geçen yıl 60 bin ton olan limon rekoltesi bu yıl düştü. Bu sezon 15 bin ton civarında limon üretiminin gerçekleştirildiği ilçede, ürünün kilogram fiyatı dalında 2 buçuk lirayı geçti. Ortaca Ziraat Odası Başkanı Salim Çöllü, “Büyükşehirlerdeki tüketiciler bu yıl 10 liranın altında limon yiyemezler” dedi. Tüketiciye uygun fiyata ürün ulaşsın diye büyükşehir hallerinden kooperatiflere yer verilmesini talep ettiklerini anlatan Çöllü, “Büyük şehir fahiş fiyatlarla halde yer kiralıyor. Bu durum da ürünün fiyatını yükseltiyor. Kooperatiflere uygun fiyatlara yer sağlanırsa, tüketici de uygun fiyata ürün bulabilir” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Yeni faşizmII “Yeni faşizm” bağlamında, AKP hükümeti kurulduğundan bu yana Türkiye’de, devlette, toplumun yapısında, yukarıdan (yasalar) ve aşağıdan (sivil toplum içinden) giderek hızlanan, özellikle 15 Temmuz “darbe” şeyinden sonra adeta baş döndürücü bir ivme kazanan “değişime” bakmak ilginç olabilir. Bu değişimin “özünü” (ona karakterini veren şeyi) doğru tanımlamak gerekiyor. Salt seçimlere ve parlamentoya bakarak, bu değişimin önceki dönemlerinkinden farklarının biçime, niceliğe ilişkin olduğunu varsayarak siyaset yapmaya çalışanlar, kendilerini daha baştan rejimin içinde kalmaya mahkum ediyorlar. Bu değişikliklerin arkasında iki süreç yatıyor. Birincisi siyasal İslamın toplumsal mühendislik projesi ilerledikçe rejimin dayandığı kurumsal ve ideolojik/kültürel zemin derinleşiyor. İkincisi iktidarı bir kişinin iradesine indirgeyerek, 17 yıldır işlemekte olan toplumsal mühendislik projesinin “totaliter” özelliğini görmek ya da görmenin kültürel ve siyasi sorumluluğunu üstlenmek istemeyen tutum, muhalefetin tepkisini uyuşturuyor. Kısa, sınırlı bir bilanço Ülkedeki “bağımlı” kapitalist devletin 1950’lerden bu yana gelen jenerik özelliklerini bir kenara bırakarak, AKP döneminde devlette ve toplumda yaşanan özgün ve siyasal İslamın toplumsal artık değerden pay almasını kolaylaştıran değişime bakarsak karşımıza çok karanlık bir resim çıkıyor. AKP’nin devraldığı rejimin personeli devlet, yargı bürokrasisinden, şiddet araçlarından, sistemli ve giderek hızlanan biçimde tasfiye edildi. Böylece devleti yönetmekle sorumlu sınıf değişti. Yeni sınıf, artık Kemalist, aydınlanmacı/seküler orta sınıflardan değil, siyasal İslamın içinden geliyor. Bu değişimin sürekliliğinin güvenceye alınabilmesi için eğitim sistemi, ilkokuldan, çocuk kitaplarından başlayarak, üniversiteye kadar yıkılarak yeniden şekillendirildi. Bu yıkım sürecinin bir parçası olarak, siyasal İslamın iktidarı, kendisine ait olmayan entelijansiyayı, akademik personeli sistemli olarak tasfiye ediyor; dahası, tutuklama ve vatandaşlık haklarını yok etme, adeta birer “homo sacer”e dönüştürme yoluyla imha ediyor. Bu yeniden inşa süreci, sayıları hızla artarak hemen her alanı “çevresi” içine almaya başlayan camilerin, medreselerin, vakıfların, tarikatların etkilerinin, Diyanet’in kadro ve mali kaynaklarının eli her yere ulaşacak biçimde genişlemesiyle destekleniyor. Gerek Diyanet’in gerekse de siyasal İslamın entelijansiyasının, bedenleri ve cinsel pratikleri, denetlemeye yönelik “fetvaları”, yeni ve baskıcı bir “biyopolitik rejimini” toplumda yaygınlaştırıyor. Bu yeni “biyopolitik rejimi” ve bunun yanı sıra vakıflar, medreseler, tarikatlar, hatta “yandaş medya”, bu eğitim sistemine eklemlenerek siyasal İslamın egemen sınıfının üyelerinin ve bu egemen sınıfa biat edecek kitlelerin öznelliklerini üretiyor. Böylece toplumda egemen olan “bilişsel harita” (düşünme parametreleri) hatta “hakikat rejimi” (değerler sistemi) hızla değişiyor. Bu yeni şekillenme, siyasal İslamın değerler sistemine uymayan siyasetçilere başarı şansı tanımıyor; hatta Demirtaş örneğindeki gibi özgürlüklerini ellerinden alıyor. Otoriter değil totaliter Geçen yüzyılın klasik faşizmlerinin ortak yanlarına bakınca, ideolojinin, devletin biçiminin ve toplum örgütlenmesinin öncelikle “totaliter” özellikler sergilediğini görüyoruz. “Totaliter” rejimlerde, yalnızca, toplumla “bir”leşmiş bir lider değil, otoriter rejimlerden faklı olarak, iktidarın ve devletin sivil toplumu içine almayı, bir “öteki” (Yahudi, Kürt, Alevi, ateist, LGBT, nihayet Suriyeli) düşmanlığına dayanarak bireyin varlığını, zamanda ve mekânda denetlemeyi, tepkilerini yönlendirmeyi, muhalefeti tümüyle susturmayı hedefleyen bir kurumsallaşmayı ve ideolojiyi/ kültürü egemen kılmayı amaçladığını görüyoruz. Hiçbir totaliter rejim asla süreci sonuna kadar götürerek mutlak denetimi kurmayı başaramıyor. Eninde sonunda, savaşlara, toplumsal (ekonomik, siyasi, insani) felaketlere yol açtıktan sonra yıkılıyor. Tüm totaliter eğilimleriyle birlikte AKP’de temsil edilen siyasal İslamı ve ülkeyi de benzer bir gelecek bekliyor. Mayısta 501 projeye teşvik belgesi verildi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca mayısta 501 yatırım teşvik belgesi verildi. Belge alan projelerin sabit yatırım tutarı 13 milyar 568 milyon 750 bin 470 lira olarak hesaplandı. Bu yatırımların gerçekleştirilmesiyle 19 bin 771 kişinin istihdam edilmesi planlanıyor. Öte yandan, sabit yatırım tutarı 11 milyar 860 milyon 661 bin 39 lira olan ve 2 bin 108 kişinin istihdam edilmesi öngörülen 39 yatırım teşvik belgesi iptal edildi. Bu dönemde yatırım teşvik belgesi tamamlama vizesi alan firmaların sabit yatırım tutarı 8 milyar 361 milyon 672 bin 100 lira, bu firmalarda istihdam edilen kişi sayısı 20 bin 618 olarak gerçekleşti. l AA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle