19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 23 TEMMUZ 2019 SALI EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER Korumalara ‘koruma’Sürenoğlu’nun darp edilmesine ilişkin etkili bir soruşturma yürütülmedi, polisler ‘meçhul’ sayıldı Avukat Sertuğ Sürenoğlu’nun De Savcı, Sürenoğlu’nu darp eden korumaların isimlerini ne Cumhurbaş mirörenKalyoncu ailelerinin düğününün yapıldığı Çırağan Sarayı önünde yolun trafiğe kesilmesine tepki gösterdiği için Cumhurbaşkanlığı ko kanlığı Koruma Dairesi’nden, ne de Emniyet’ten isteyebildi. 45 günlük yasal süreye karşın valilik ön incelemeyi tamamlamadı. Emniyet, olaya ilişkin kamera görüntülerini de yollamadı. rumaları tarafından gözal lığı Koruma Daire Başkanlığı’na gönder lığa herhangi bir yanıt gönderilmedi. tına alınması, 1.5 saat araç mekle yetindi. Savcılık, 24 Nisan’da İs Savcılık, 13 Mayıs’ta İstanbul Emniyet içinde darp edilmesi ve zor tanbul Valiliği’ne gönderdiği yazıda ön Müdürlüğü’ne yazı yazarak kamera ka la tutanak imzalatılması inceleme izni istenenler bölümünün yıtlarının bir örneğini istedi. Ancak Em Alican uludağ na ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma karşısına “ilgili polis memurları”, suçu ise “görevi kötüye kullanma” olarak yazdı. Korumalar hakkında soruşturma niyet, bu zamana kadar herhangi bir görüntüyü savcılığa göndermedi. Bu durum görüntülerin silinmiş olabileceği da 3 aydır bir arpa boyu yol alınamadı izni istendiğine ilişkin ise yine herhan şüphesini doğurdu. ğı ortaya çıktı. gi bir belge yer almadı. Yasaya göre so Soruşturma kayıtlarında Memur Suçları Soruşturma Bürosu ruşturma iznini Cumhurbaşkanlığı İda Sürenoğlu’nu döven korumalar, “meç Savcısı Fazıl Arslanalp, dosyaya göre ri İşler Başkanı veriyor. Savcılığın bu hul sanık” olarak yer aldı. Suçlama ola şüpheli korumaların isimlerini Cumhur nun için Cumhurbaşkanlığı’na da yazı rak ise “zor kullanma yetkisine ilişkin başkanlığı Koruma Dairesi ve İstanbul göndermesi gerekiyor. sınırın aşılması ve kamu görevlisinin Emniyeti’nden istediğine ilişkin herhangi bir yazışma yapmadı. Savcılık, si Valilik süreye uymadı sahip bulunduğu nüfus kötüye kullanılmak suretiyle kasten yaralama” eylem cilleri belli olan 3 polisi ifadeye çağırma Savcılık, aynı kanunun 7. madde leri sayıldı. Ancak valilikten soruştur gereği dahi duymadı. Savcılık sadece so sine göre valiliğe ön incelemenin ta ma izni istenirken sadece görevi kötü ruşturmaya ilişkin bir yazıyı Emniyet mamlanması için en fazla 45 günle ye kullanma yazılması soru işaretlerine üzerinden “gereği” için Cumhurbaşkan ri olduğunu anımsattı. Ancak savcı neden oldu. l ANKARA BAROLAR MÜDAHİL OLDU Sürenoğlu’nun darp edilmesine ilişkin soruşturmaya başta Türkiye Barolar Birliği (TBB) olmak üzere birçok baro da müdahil olmuştu. O dönem açıklama yapan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, korumaları, “polis olmayı becerememiş çapulcu, kabadayı, çete üyesi” olarak nitelendirirken, “Şakağıma tabanca dayasanız bu işin peşini bırakmam” demişti. İDARİ SORUŞTURMA SÜRÜYOR İçişleri Bakanlığı’nın yürüttüğü idari soruşturma kapsamında Sürenoğlu’nu mağdur sıfatıyla dinleyen başmüfettişin, “Dosya halen faili meçhul, isim bulmam gerek” dediği belirtildi. İhraç edilen akademisyenler, işçilik ve esnaflık yapmaya başladı. Direnişin kendi bütçesi bile var Akademisyenlerin onurlu direnişi Açlığa mahkum edilmek istenen akademisyenler geçinebilmek için işçilik ve esnaflık yapmaya başladı. Aralarında zeytinyağı ve çiğköfte satan da var, inşaatta boya fırçası, alçı ıspatulası sallayan da. Akademisyenler Zafer Güzey ve Nuriye Gülmen, yaşadıkları süreci gazetemize anlattı. SEYHAN AVŞAR İnsan Hakları Ortak Platformu’nun (İHOP) verilerine göre, OHAL döneminde Yüksek Öğretim Kurumları’ndan toplamda 7 bin 323 kişi ihraç edildi. Bu sayının 5 bin 896’sı ise akademisyenlerden oluşuyor. Ülkenin en büyük sorunlarından biri sağlık sistemiyken, 1335 akademisyen tıp fakültesinden ihraç edildi. “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı Barış Bildirisi’ne imza atan 549 akademisyen işinden oldu. İşinden olmayanlar hakkında ise disiplin soruşturmaları başlatıldı. Çok sayıda akademisyen hakkında, “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla iddianame hazırlandı. Yaklaşık 700 akademisyen hakkında dava açıldı. Ceza verilen dosyaların birçoğu şu an istinaf mahkemesinde. Açlığa mahkum edilmek istenen akademisyenler, ge çinebilmek için işçilik ve esnaflık yapmaya başladı. Aralarında zeytinyağı ve çiğköfte satan da var, inşaatta boya fırçası, alçı ıspatulası sallayan da. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yaylı Çalgılar Yapımı bölümünde öğretim üyeliği yapan Zafer Güzey ve Selçuk Üniversitesi (SÜ) Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünden ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen yaşadıkları süreci gazetemize anlattı. Zafer Güzey ‘Barışın bedelini ödüyoruz’ Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yaylı Çalgılar Yapımı bölümünde öğretim üyeliği yapan Zafer Güzey, Türkiye’de yaylı çalgı yapan 10 profesyonelden biriydi. Barış Bildirisi’ni imzalayan isimler arasındaydı. Güzey, barış talep ettiği için 21 yıllık görevinden ihraç edildi. İhraç edilmesinin ardından kendisi gibi imzacı akademisyenlerle beraber, “Barışa Ezgiler” adlı müzik grubunu kurdu. Geçen yıl düzenlenen uluslararası bir yarışmada ise Güzey’in kendi yapımı olan viyola, “en güzel sesli ve en estetik” viyola olarak seçildi. Hayatını idame edebilmek için şu an haftanın 3 günü çalgı yapım atölyesinde yaylı çalgı restorasyonları yapan Güzey, aynı zamanda bir akademisyen arkadaşıyla beraber açtıkları geleneksel çiğköfte dükkânını işletiyor. Haftada 3 gün atölyesinde, 3 gün ise çiğköfte tezgâhının başında zaman geçiriyor. “Barış talebinde bulunduğum için işten atılacağımı düşünmüyor dum” diyen Güzey, bir akademisyen olarak fikirlerini ifade etme özgürlüğünü kullandığını söylüyor. Meslekten ihraç edildiği gün ise oğlu ile beraber olduğunu belirten Güzey, “Oğluma durumumla ilgili bir açıklama yaptım. Tabii ki karara üzüldüm. Ama ülkemde hiç kimsenin ölmesini istemedim. Dünyanın hiçbir ülkesinde barış istemek suç olamaz” diyor. ‘Barışın bedeli’ İhraç edildikten sonra EğitimSen’in kendisine aylık 1000 TL maddi destek verdiğini aktaran Güzey, şunları söylüyor: “Bizim zengin olmak gibi bir derdimiz yok, olanla yetinmek bir meziyet. Kimseye boyun eğmeden onurumuzla yaşamaya devam ediyoruz. (Ağaç kökü kemirsinler demişlerdi bizim için) Hayat devam ediyor. Bu bir barış bedeli, biz de bu bedeli ödüyoruz. Yılmadan, dayanışma kültürüyle. Son sözüm, gün gelecek devran dönecek.” ‘Tahmin etmek güç değildi’ REFİK ERYILMAZ Samandağ Belediye Başkanı Türkiye, akademisyen Nuriye gelebilecekleri tahmin etmek güç değil” diyor. Gülmen’i, “İşimi ge Açığa alınmasının ardın ri istiyorum” yazı dan ev eşyalarını bir de lı pankartla başladı poya koyduğunu belir ğı Ankara’da bulunan ten Gülmen, sırtına taktı Yüksel Caddesi İnsan ğı çantasıyla, kendisi gi Hakları Anıtı önün bi haksızlığa uğramış, açı de yaptığı eylemle, ğa alınmış, ihraç edilen 324 gün süren açlık Nuriye Gülmen ya da soruşturma geçiren grevi ve açlık grevin akademisyenleri gezmeye deyken gözaltına alı başladığını söylüyor. nıp tutuklanmasıyla tanıdı. Hakkında dava açılan Gül ‘Markete gitmiyoruz’ men, davanın 6. duruşmasında tah Şu an geçimini nasıl sağladığı liye edildi. Gülmen, OHAL Komisyo nı ise Gülmen şu sözlerle anlatıyor: nu tarafından, “işe iade” başvurula “Sendikamız bin TL dayanışma ai rının reddedilmesi sonrası ise açlık datı veriyor. Onun dışında direnişin grevini sonlandırdı. kendi bütçesi var. Direnişle daya Kendisi hakkında verilen ihraç nışmak isteyen insanlar maddi kat kararının sürpriz olmadığını belir kıda bulunuyorlar. Kimisi diyor ki, ten Gülmen, “Eskişehir Osmanga ben mücadele edemiyorum, bari si zi Üniversitesi’nde çalıştığım süreç zin bir ihtiyacınızı karşılayayım, kat te Gezi ayaklanması patlak verdi. Ali kım olsun. Kimisi hem bizimle birlik İsmail için, Berkin için sokağa çık te mücadele ediyor, hem ekmeğini, tım. Bunları yaparken ihraç edilece hem evini paylaşıyor. Biz artık eskisi ğimi tahmin ediyor muydum? Tabii, gibi yaşamıyoruz. Tüketim alışkan darbeyi, OHAL’i, KHK’leri öngörmek lıklarımız değişti. Artık market alış o tarihlerde mümkün değildi. Ama verişi de yapmıyorum örneğin. Ama Gezi, iktidarın krizini derinleştirdi seyahat giderlerim fazla oluyor. Aç ve bu da halka daha çok baskı ola lık grevinden sonra hem söyleşiler rak döndü. Soruşturmalar, sürgün için, hem de diğer direnişlerle daya ler, işten atmalar artmıştı. Gezi’ye nışmak için sık sık seyahat etmeye katılanlar cezalandırılıyordu. Dolayı başladım. Hemen hemen tek mas sıyla beklenmedik değildi. Kaldı ki, rafım yol diyebilirim. Gerisi ekmeği hak talep etmenin, adalet istemenin paylaşmak. Onu da kimse esirgemi kanla bastırıldığı bir ülkede başınıza yor.” l İSTANBUL ‘Otoriterleşen Türkiye’nin çölleşen medyası’ Bir konuya başlayınca hele medya ise özne, ve mekân da Türkiye ise kitaplar yazarsınız. Buradan gidelim, çünkü söylenecek yeni sözler var. Kaç satıyor, diye baktığımız tiraj raporlarının normal bayi satışıyla ilgisi kalmamışsa, ve reklam anlaşmaları ile paket paket gazete dağıtımları bileştirilerek bayi satışı da tepelere çıkarılıyorsa, gerçeği aramanız boşuna. Bir okurum bildiriyor: Üniversiteme balyalar halinde geliyor bu gazeteler. Mesela şunu bile bilmiyoruz, THY biliyorsunuz Cumhuriyet, Sözcü, BirGün gibi muhalif gazeteleri uçak kabinlerine sokmuyor. Peki, THY iktidar gazetelerinden her gün kaç on biner satın alarak dağıtıyor, bir bilen açıklasın. Bu, yandaş basına büyük bir mali destektir! THY iktidarın havayolu gibi.. Uçağa binince hani Cumhuriyet, Sözcü vb. diye soruyoruz. Aldığımız yanıt hep “uçağa yüklenmedi” oluyor. Kural koyarsınız, herkese eşit davranırsınız. Ama Türkiye’nin diğer adı, Eşitsizlik, Kayırmacılık Ülkesi olunca ne kural vardır ne ilke. (Maddi zenginliğin dağılımı da zaten öyle: Türkiye’de en düşük gelirli yüzde 20’lik kesimle en yüksek gelirli yüzde 20’lik kesim arasındaki fark 8, 7 kat. Avrupa’da ikinciyiz eşitsizlikte, AB ortalaması ise 5.1) Bağımsız bir denetleme  Mesela zaman zaman gündeme gelir: Satışları gerçekten denetleyecek, bağımsız bir tiraj baskı ve satış denetim kurulu olsun. Bakıyorum, CHP Bilim Platformu yayınları arasında çıkan Politika Notları’ndan birinde, bu yazıya başlık olan “Otoriterleşen Türkiye’nin Çölleşen Medyası” da benzer öneride bulunuyor: “Bağımsız bir tiraj denetleme sistemi hayata geçirilerek resmi ilanların tarafsız bir biçimde ve hakça dağıtılması güvence altına alınacak...TV izlenme oranlarının ve İnternet trafiğinin de nesnel bir şekilde ölçülmesi ve reklam gelirlerinin adil bir biçimde bölüştürülmesi sağlanacak..” deniyor. (*) Rapordan: “İlanların hangi tarifeler üzerinden verileceğini belirleyen tiraj konusunda usulsüzlükler ve haksızlıklar sıklaşmıştır. İktidar güdümündeki gazetelerin on binlercesi, THY uçakları başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında ücretsiz dağıtılmakta. Bu ve benzeri uygulamalarla tirajları artırılan gazeteler, BİK ilanlarından yüksek tarifeler üzerinden yararlanmakta. Pek çok yandaş gazetenin gerçek baskısının çok üzerinde tiraj bildirdiği de iddia edilmekte..” Dürüstlüğü inşa etmeliyiz  Gazete satışları düşüyor. Bunda, dijital medya okunurluğunun artmasının şüphesiz ki etkisi büyük. Ama kamuoyunda medya güvenilirliğinin hızla düşmesinin daha büyük etkisi var. İşte tam da bizi ilgilendiren konu: Medyayı itibarsızlaştırma, iktidarın medyayı “benim medyam”a dönüştürme, medyayı kimliksizleştirme ve tek tipleştirme politikaları, saygınlık ve satış azalmasında başrolü oynuyor. Burada, medya patronlarının şüphesiz ki başat rolü var. Medyadaki sendikasızlaşma da bu sürece büyük katkıda bulundu. Çalışanların gücünün sıfırlanması, doğru ve dürüst yayıncılık için gerekli dengenin de yitirilmesine büyük katkıda bulundu. Okur, dijital haberciliğe ve gazetelerin portal yayınlarına dönüyor. Konumuz Hürriyet’ten açılmıştı, mesela Hürriyet gazetesi ile Hürriyet Portalı tamamen ayrı yayınlar olarak çalışıyor. Portaldan epey yalan ve yanlış haberin kamuoyuna yakın geçmişte pompalandığını biliyoruz. En önemli meselemiz, gazete, ekran ve dijital haber sitelerinde gerçekten dürüst, gerçek haberciliği, bağımsız olarak, yılmadan inşa edebilmek. Bunu başarmak borcumuz var ülkemize ve insanlığa.. HHH (*) Pek çok konuda politika notları var. Medya ile ilgili Politika Notu’nda da çok ayrıntılı bilgiler göreceksiniz. Bilim Platformu’ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Fethi Açıkel’in yönetimindeki Bilim Platformu tarafından hazırlanıyor. Hepsine ulaşabilirsiniz: www.chp.org.tr/yayinlar/bilimplatformuyayinlari Prof. Dr. Füsun Üstel tahliye edildi “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladığı gerekçesiyle “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla iki buçuk aydır tutuklu bulunan Prof. Dr. Füsun Füsun Üstel Üstel tahliye edildi. Anayasa Mahkemesi, geçen cuma günü aralarında Prof. Dr. Üstel’in de bulunduğu 10 akademisyenin bireysel başvuru dosyasını, 26 Temmuz’daki toplantısında görüşme kararı almıştı. Üstel’in avukatı Sennur Baybuğa, “Yaşananlar tamamen hak ihlaliydi. Çok mutluyuz” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle