19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 22 TEMMUZ 2019 PAZARTESİ EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ECE KURTULUŞ HABER TUĞBA ÖZER “İstanbul Sözleş Özgür kadındanmesi”olarakbili nen, “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlar korkuyorlarla Mücadeleye Da ir Avrupa Konseyi Sözleşmesi” bir sü redir bazı kesimle rin saldırısı altın da. Biz de sözleşmeyi ve neden hedef alındığını, Prof. Dr. Feride Acar, İlerici Kadınlar Meclisi üyesi avukat Yelda Koçak, feminist avukat Canan Arın ve İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Nazan Moroğlu’na sorduk. İstanbul Sözleşmesi uluslararası hukukta, şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk sözleşme. Sözleşme fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet her tür şiddetle mücadele konusunda “Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Destek Politikalarından” oluşan dört temel yaklaşım içeren ilk sözleşmesidir. İstanbul Sözleşmesi, aynı zamanda şiddetle mücadelede bağımsız bir izleme mekanizması bulunan ve yaptırım gücü olan bağlayıcı ilk sözleşmedir. Sözleşmenin amacı ne? Prof. Dr. Feride Acar (GREVIO’nun eski başkanı, ODTÜ Siyaset Sosyolojisi Öğretim Üyesi) “Sözleşmenin amaçları ve de neyi kapsadığı aslında isminde gayet açık. Sözleşme, kadınlara yönelik ve de aile içindeki her türlü şiddete karşı çıkıyor. Kadınlara yönelik her türlü şiddeti ortadan kaldırmak için alınacak önlemleri dile getiren, bu şiddetin ne Acar denlerini tespit edip devletler ta rafından ona göre reaksiyon ver Türkiye, sözleşmeyi feshedebilir mi? meyi ve önlem almayı öneren bir sözleşme. Dolayısıyla sözleşmenin saklıgizli bir boyutu yok. Maddelerinde ve giriş bölümünde Nazan Moroğlu (İstanbul li eşitliğin gerçekleşmesi ile mümkün ola Barosu Başkan Yardımcısı) bilecektir. “İstanbul Sözleşmesi uluslararası bir Kadın erkek eşitliği ise ülkemizde de sözleşme, bir Avrupa Konseyi Sözleşme mokrasinin ve sürdürülebilir kalkınma si. Bu nedenle, Türkiye’nin Avrupa Kon nın temel kriteridir. Biz kadınlar olarak, seyi Genel Sekreteri’ne yapacağı bir bil demokrasiye, kazanılmış haklarımıza sa diriyle ‘ben bu sözleşmeyi uygulamak istemiyorum’ demesi mümkün (md.80). hip çıkmaya, yaşama geçirilmesini sağMoroğlu lamaya kararlıyız. Mücadeleye devam di Ama, Türkiye olarak İstanbul yoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek Sözleşmesi’ne artık taraf devlet değilim demek, demek, kadınlara karşı şiddete, bu insan hak bunun ne anlama geldiğini yurtiçinde ve yurtdı ları ihlaline göz yummak demektir. 6284 sa şında anlatabilmek, haklı bir gerekçeye dayan yılı Kanunu da işlevsiz bırakmak demektir. dırabilmek mümkün değildir. Çünkü kanunun uygulanmasında ve gereken Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi, ancak destek hizmetlerinin sunulmasında İstanbul kadınlar ve erkekler arasındaki hukuki ve fii Sözleşmesi’ne atıf yapılmaktadır.” açıkça belirtilmiş olan amaçlarından başka bir amacı da yok. Ben açıkçası bazı söylemleri hayretle izliyorum. Bu sözleşmeye yönelik olarak dile getirilen bazı ithamları anlamakta zorluk çekiyorum çünkü; insanlar kafalarındaki bir şeye tepki veriyorlar herhalde. Gerçekte var olan, sözleşmenin getirdiği düzenlemelere karşı değiller. Çünkü ben düşünemiyorum ki hiçbir grup ya da insan, kadınların kadın oldukları için şiddet görmelerini kabullensin. ‘Bizim toplumumuz için İstanbul Sözleşmesi gibi bir sözleşme gerekli mi değil mi’ sorusu son derece yersiz ve sadece art niyetli kişilerin sorabilecekleri bir soru bence.” Neden hedefte? ‘Kutsal aileyi’ tarif etsinler AVUKAT YELDA KOÇAK (İlerici Kadınlar Meclisi üyesi) “Bugün İstanbul Sözleşmesi aley hine yükseltilen ses kadın düşmanı, gerici koronun sesidir. Bu gerici koronun her gün bir başka kadın düşmanı üyesi sesini yükseltmekte, iktidar da onlara alan açmaktadır. Bu saldırı da bir süredir kadınların kazanılmış haklarına karşı yapılan saldırıların devamı niteliğindedir. Kadınlar gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda hukuki metinlerle güvence altına alınan hakları yüzyıllardır verdikleri eşitlik, özgürlük mücadele si ile kazandıkları için hiçbir iktidarın, hiçbir siyasetçinin bu kazanımlarımızı bir çırpı Koçak da gasp etmeye gücü yetmeyecektir. İstanbul Sözleşme si “aile kurumunu parçalıyor” baha nesi ile kaldırılmaya çalışılırsa kadın lar esasında kadınlar için bir esaret olan o aile kurumunu değiştirir/kal dırır yine de kazanılmış haklarına do kundurmaz. Tıpkı AKP’nin çocuk is tismarcılarını aklamaya çalıştığı yasa teklifini başlarına çaldığımız gibi bu girişimlerini de başlarına çalarız.” Canan Arın (Mor Çatı’nın kurucularından feminist avukat) “Ben 2002 yılında bu hükümet başa geldiği anda amaçlarının şeriatı getirmek olduğunu söylemiştim. Japonya’da geyşalar için uygulanan, ‘erkeğe daha iyi nasıl hizmet edilir’i öğreten kadın üniversitelerini getirmeye çalışıyorlar. Başka bir aklıevvel çıkıp ‘kadın kocasına adıyla hitap edemez’ de di. İstanbul Sözleşmesi ‘kutsal aileyi’ tehdit edi yormuş, bu aile neymiş bir tarif etsinler. Erkeğin mutlak egemenlik ala nı mı kutsal aile dedikle Arın ri? AKP’li erkekler neden kadınlarla eşit yaşamayı göze alamıyorlar. Kadın özgürlüğünden neden bu ka dar korkuyorlar? Sözleşmenin iptal edilme mesi gerekir ama Türkiye’de hukuk diye bir kavram kalma dığı için her şey mümkündür.” Nafakanın 5 yılla sınırlandırılması ile ilgili yasa teklifi kadınların tepkisini çekti Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP), “nafakanın 5 yılla sınırlandırıl Fatura hep kadınaması”ileilgiliyasateklifi hazırlaması kadın dernekleri ve nafaka alan kadınları aya ğa kaldırdı. Kadın Adayla rı Destekleme Derneği (KA. DER) Başkanı Nuray Karaoğ ‘NAFAKAYI lu, nafaka hakkı üzerinden bir politika üretilmesini doğ HİÇ ÖDEMEDİ’ ru bulmadıklarını dile getirerek, “Nafaka ile ilgili kanunun son günlerde sistematik olarak gündeme getirilmesi, kadınlara yönelik yeni bir mağduriyet alanı yaratıyor ve kadınlar daha da yoksullaştırılmak isteniyor” dedi. ‘NAFAKA HİKÂYESİ’ İsmini vermek istemeyen bir kadın konuya ilişkin, “2009 yılında anlaşmalı boşandım. Evliliğim boyunca çok sorumsuzdu, bir kere elektrik faturası ödediğini hatırlamıyorum. Hep ben çalıştım, sonunda da dayanamadım. Durumum olmadığı için çocukların velayetini o aldı. Karaoğlu, nafaka nede PLATFORMUniyle mağdur olduklarını di 2 yıl sonra çocukları dedelerine bırakıp evlenip yurtdışına gidince he le getirenlere nafakayla ilgi kurulduli doğru bilinen yanlışları sı raladı: “Yasa, mali gücü oranında nafaka ödeneceğini söylüyor. Bu gayet adil Kbir düzenleme. İşsiz insandan 1000 lira, 1500 lira nafaka öde men dava açtım ve çocuklarımın velayetini aldım. Ardından da 2012 yılında iştirak nafaka davası açtım ve 450 TL iştirak nafakası karaadınları destekleyen birçok örgüt, nafaka konusunda bir araya gelerek rı çıktı. Bugüne kadar hiç ödemedi. kadınların bu konuda hikâyelerini anlattıkları bir platform oluşturdu. Ka Ben asgari ücretle tekstilde çalışadınlar kendi hikâyelerini ‘Nafaka Hikâyesi’ adı altında anlatmaya başladı. rak çocuklarıma baktım” dedi. mesini istemiyor sistem. Ka dınlar da zaten bu anlamda işsiz bir erkekten astronomik ra ‘Eziyete katlandım’ ‘O RAHAT YAŞIYOR’ kamlarda nafaka talep etmiyor. ‘Süresiz nafaka olmaz’ deniyor. Yasalar nafakanın hâkim kararıyla ortadan kaldırılıncaya Eşinden şiddet gördüğü için boşandığını anlatan başka bir kadın “Maddi imkânım olmadığı için 15 yıl boyunca bu eziyete katlandım. Beni tehdit ederek tüfeğini üzerime doğrulttu, 400 TL nafaka aldığını anlatan bir kadın ise benzer bir hikâye anlatıyor: “Şiddet gördüğüm evden iki yıl önce sadece çocuklarımı alarak çıktım. Kendi azmim ve çocuklarımın deste kadar süresiz olduğunu söylü evsahibim duyup polisi çağırmasaydı şu an öl ğiyle ayrı bir ev kurarak boşandım. 400 TL be yor. Kadın evlendiğinde, miras müş olabilirdim.Tehditleri sadece bana karşı nim için, 400 TL çocuklarımız için tedbir nafaka kaldığında, maaş bağlandığın değildi, öyle ki çocukların sağlık karnelerini bi sı bağlandı. Ama bir yılı aşkın süredir tedbir na da nafaka zaten kesiliyor. Bazı le iptal ettirmeye çalıştı. Mal varlığını, çocuk fakasını alamıyorum. Asgari ücretle gece gün sı otomatik olarak bazen de ha lara miras bırakmamak için yeni eşinin üstü düz çalışıyorum. Eski eşim nafaka ödememek kim kararıyla kesiliyor.” ne yaptı. Onun 7 bin TL geliri var. İki kızım hâlâ için banka hesabındaki tüm parayı çekti. Tapusu Yasalar değişmemeli üniversitede okuyor. Verdiği 500 TL yoksulluk nafakasını icra ile alıyoruz” diye konuştu. onun üzerinde olan ortak mülkümüzde kira ödemeden, rahat koşullarda yaşamını sürdürüyor.” Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı, nafaka düzenlenmesiyle ekonomik krizin faturasının kadınlara kesilmek istendiğini vurguluyor: “Kadın haklarını güvence altına alan yasaların hiçbir şekilde değiştirilmemesi gerekiyor. Bunun yerine kadınlar ekonomik olarak nasıl sorun yaşıyorlar, kadınların istihdama katılı mı nasıl artırılabilir, kadına yönelik şiddet nasıl önlenir gibi sorunlara çözümler üretilmeli. ‘Erkekler, 1 gün evli kaldı ömür boyu nafaka ödemek zorunda kaldı’ gibi asılsız hikâyeler üzerinden kadınlara saldırıyor. Aslın da Medeni Kanun’un 175. maddesinde düzenlenen süresiz yoksulluk nafakası hakkı cinsiyetsiz bir maddedir yani boşanma durumunda yoksulluğa düşecek tarafın cinsiyetini belirtmez. Kadın varlıklı, erkek yoksul ise yi ne yoksulluk nafakası talep edilebilir ve erkeğe de bağlanabilir. Türkiye’de yoksulluk nafakasının genellikle kadınlara bağlanıyor olması toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonucudur.” l İSTANBUL / Cumhuriyet ‘İyi ki Gezi var’, ama yeni yalanlar piyasada Gezi Direnişi, protestosu denince iktidarın ve savunucusu medya mensuplarının tüyleri diken diken oluyor ve çöken Gezi yalanlarının yerine yeni yalanları piyasaya sürüyorlar. Geçen gün bir TV tartışmasında bir kez daha bu çok net göründü. Çöken yalanlar neydi, anımsayalım: “Kabataş’ta demir zincirli, yarı çıplak, acayip 50 kadar Gezici, bebek arabası süren türbanlı bir kadının üzerine işediler..” “Camide içki içtiler, ayakkabılarıyla içeri girdiler, ortalığı dağıttılar..” Bir dizi kendisine medya mensubu diyen yandaş, üzerine işendiği söylenen uyduruk kadınla röportajlar yayımladı.. tüm bunların görüntülerinin elde olduğunu, hatta seyrettiklerini ve bunların yakında yayımlanacağını yaydılar. İktidarın tepelerinden bizzat desteklenen bu yalanların aslı astarı olmadığı açıklandı.. Cami imamı bile “ben Allah’a inanan bir insanım, yalan söyleyemem, camide böyle bir şey olmadı, sadece yaralılar tedavi edildi” diye açıklama yaptı. Ama “İmamdan daha Müslüman olduklarını ileri süren” siyasi yalancılar tarafından sürüldü, hayatı karartıldı. Yalanın belgesi olmaz  Şimdi ekranda bir yandaş yazıcı ve iktidara kamuoyu araştırması hizmeti sunan ama kendisi sapına kadar iktidarcı tartışmacı, Gezi’nin tamamen dış güçlerin tertiplediği bir provokasyon olduğunu, bir hafta önceden dış gazetecilerin, televizyoncuların gelip Taksim Meydanı’nı gören yerlerde otel odaları ayırttıkları yalanını söylüyorlar. Kaydı kuydu yok, sadece “duydum, biliyorum, bir arkadaşım söyledi vb.” var, çünkü yalanın belgesi mi olur! Aradan geçmiş 6 yıl. Neden etekleri tutuşuyor ve neden bu yalanları piyasaya sürüyorlar yeniden ve yeniden? Birincisi, en çok korktukları, iktidarlarına karşı ciddi bir halk protestosu.. Kendileri ki “milletin gözbebeği” bir iktidar, nasıl olur da millet onlara karşı direnebilir? Nasıl olur da birkaç ağaç yüzünden bir protesto tüm ülkeye yayılır? Nasılını çok iyi bilirler de işlerine gelmez olguları görmek. “Bu olsa olsa ancak dış güçlerin işi olabilir..” Gezi davasına yalan dolan desteği Yandaşların Gezi protesto sundan eteklerinin tutuşmasının güncel nedeni ise başlayan Gezi davasına ve bu davayı açanlara kamuoyu desteği sağlamaktır. Yalanla ve dolanla... Bu amaçla iddianameleri ipsiz sapsız, belgesiz, uyduruktan iddialarla doludur ve Osman Kavala ve pek çok kişiyi içeride tutmaktalar. Bu bir kin davasıdır, intikam davasıdır. Korkutma davasıdır. Ama içi boş olduğu için sadece bugüne kadar yaptıkları ve biraz daha yapacakları zulüm yanlarına kâr kalacaktır. Çökecektir. Tıpkı Balyoz, Ergenekon, OdaTV davalarının çöktüğü gibi ve Cumhuriyet davasının çökmekte olduğu gibi. Yalancı davalarla zulüm görenlerini onurlarına bir şey olmaz, ama bu siyasi davayı açanların itibarları yok olur.. Gezi protestosu bu ülkenin, bu milletin onurudur, gücüdür, boyun eğmezliğidir, geleceğe olan güvenidir, gerektiğinde yoldan çıkan ve çıkacak iktidarlara karşı görülmemiş direnişidir... ‘Hürriyet 130 bin satıyor’ Hürriyet’ten bir arkadaşım aradı. Bayi satışı konusunda verdiğim 40 bin satış bilgisinin yanlış olduğunu, haftalık ortalama satışın 130 bin olduğunu söyledi ve satışı Hürriyet’e sormamış olmamı da eleştirdi. Eleştirisinde haklıdır. Fakat gazetelerin haftalık satış raporları da ilgili internet sitelerinde açıklanıyor. Bu sayıların doğru olmadığı da biliniyor. Mesela buna göre Hürriyet’in satışı 220 bin görünüyor. Hürriyet’e kurumsal sorsam bana bunu söyleyecekti. Gazete satışlarında bir saydamlık olmayınca ortalıkta çeşitli rakamların uçuşması da doğaldır. Gazeteler başbayilerden toplu alımla satışlarını artmış gösteriyor ve bu gazeteleri dağıtıyorlar.. Bu konuda saydamlık şart... Ama kimin işine gelir ki!? Kandırmaca yapılıyor! Bu “bayi satışları”nda da eleştiriler var. Aldığım yeni bilgilere göre, mesela gazete reklam pazarlama bölümü promosyonlu satış yapıyor, market zincirlerine, otobüs firmalarına, demiryollarına, bazı şirketlere, bazı üniversitelere.. Genellikle bu saydığım kurum ve kuruluşlara, yapılan reklam veya kampanya ile birlikte bu satışlar yapılıyor; reklam pazarlama bölümleri bayi satışlarını böyle yüksek gösterebiliyorlar.. Yani “tekil kişilere bayi satışları”nın da bu açıdan saydamlığı tartışmalı. Iraklı turistlere saldıranlar aranıyor Trabzon’un Çaykara ilçesindeki Uzungöl’de Kuzey Irak’tan gezi için gelen turist gruba yönelik saldırıyla ilgili soruşturma sürüyor. 50 kişilik turist grubundaki 9 kişinin, “Kürdistan” yazılı atkılarla fotoğraf çektirmek istemesi üzerine “Burası Türkiye. Burada Kürdistan bayrağı açamazsınız” diye bağırarak olayları baştan kişinin kimliğinin tespit edildiği, tur otobüsü ile bölgeye gelen bu kişinin arandığı bildirildi. İsmi açıklanmayan kişinin bağlantılarının araştırıldığı, telefon kayıtlarının incelemeye alındığı, saldırıya karışan diğer kişilerin de tespit edilmesi için çalışma yürütüldüğü belirtildi. Kimlikleri tespit edilenlerin ifadelerine başvurulacağı öğrenildi. Öte yandan saldırıya uğrayan 9 turistin kendi talepleri doğrultusunda ülkelerine gönderildiği açıklandı. l DHA DİSK VE MADEN İŞ GENEL BAŞKANI Çok sevgili babamız KEMAL TÜRKLER’i Katledilişinin 39. Yıldönümünde saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz. NİLGÜN TÜRKLER SOYDAN ECE SOYDAN OĞUZ SOYDAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle