19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ EDİTÖR: EMRE DEVECİ TASARIM: FUNDA YAŞAR ER 1122 TEMMUZ 2019 PAZARTESİ Kârları eriyen bankalarKapıdan girenden bile para kesen bankaların hizmet gelirleri yılın ilk 5 ayında yüzde 45 arttı yurttaşın cebine göz dikti Bankalar yeni gelir kapısı yaratmaya çalışırken, yine olan yurttaşa oldu. Yaklaşık 20 farklı bankacılık işleminden EFT, bakiye sorgulama, fatura ödeme için ücret ve komisyonlara geçen yıla göre yüzde 50’ye varan oranlarda zam yapıldı. Kârı düşen bankalar yeni gelir kalemleri yaratmak Yüzde 59 artış Geçen yılın ilk 5 ayı itibarıyla bankaların kre için yine yurttaştan kes dilerden aldığı ücret ve meye başladı. Artık, müşterisi olduğu bankanın ŞEHRİBAN KIRAÇ komisyonlar 4 milyar 68 milyon TL iken, 2019’un ATM’sinden kendi hesabına para yatıran yurttaştan bile işlem ücreti kesen bankalar var. Tüketici birlikleri aynı döneminde bu oran yüzde 59 artışla 6 milyar 474 milyon liraya yükseldi. Bankaların nakdi krediler temsilcilerine göre, artık ban den aldığı ücret ve komisyon kalar neredeyse kapıdan içe lar ise yılın bu yılın ilk 5 ayın riye girenden para alacak. da, geçen aynı dönemine gö 2018 yılında, 2017 yılına re yüzde 58 artışla 3 milyar 83 göre yüzde 32 artışla yakla milyon liraya çıktı. Aynı dö şık 37 milyar TL hizmet geli nemde bankacılık hizmet ge ri elde eden bankalar, havale, lirleri de yüzde 45 artışla 13 EFT, bakiye sorgulama, fatura milyar 407 milyon liradan 19 ödeme gibi işlemler için ücret ve komisyonlara 2019 başında itibaren fahiş zamlar yaptı. Birçok banka sene içinde de ücret ve komisyon ücretlerinde ayarlamalara gitti. milyar 451 milyon liraya fırladı. Böylece bankalar bankacılık hizmet gelirlerini arttırarak azalan gelir kalemlerini yurttaşın parasından keserek telafi etmeye çalıştı. Kredi kartı aidatı 250 TL’yi buluyor ATM’den kartsız para yatırmanın ücreti 15 liradan başlıyor. Bazı bankalarda kredi kartının kaybolması ya da çalınması durumunda yenileme durumunda 40 TL para alınıyor. Kredi kartı aidatı yine her bankaya ve kartın cinsine ek kart olup olmamasına bağlı olarak değişiyor. Bazı bankalardan alınan kredi kartı aidatı 60 ile 250 TL arasında değişebiliyor. Yıllık ek kart ücreti 60 TL’yi aşıyor. Fatura ve diğer ödemelerde ise bankalar fatura başına 2 TL civarında kesinti yapabiliyor. Diğer banka ATM’lerinden nakit çekme ücreti 9 liradan başlıyor. Havale 12 lira Bankalar, yaklaşık 20 farklı bankacılık işleminden EFT, bakiye sorgulama, fatura ödeme için ücret ve komisyonlara geçen yıla göre yüzde 50’ye varan oranlarda zam yaptı. Şubeden EFT ücreti 55 lira iken bu yıl bu rakam 70 liraya, ATM’den havale ise 8 liradan 12 liraya kadar çıktı. Her bankadan işlem ücretleri farklı olsa da hepsinin yaptığı kesintiler cep yakıyor. Banka şubesinden yapılan hesaptan EFT ücreti 40 liradan başlarken azami tutar 750 liraya kadar çıkıyor. Banka şubesinden hesaptan hesaba yapılan TL havalesinde banka müşteriden 44 lira keserken, aynı şubenin ATM’sinden yine aynı şubedeki bir hesaba havalenin ücreti ise 12 liradan başlıyor. Ki bu hizmet yılbaşına kadar bir çok bankada ücretsiz yapılıyordu. ATM’den EFT yapmanın ücreti ise 16 TL’den başlıyor. Aydın Ağaoğlu Sinekten yağ çıkarma peşindeler Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu’na göre, yurttaş küçük kesintiler var diye itirazda bulunmuyor. Bankalar da bundan güç alarak kesintileri her geçen gün artırıyor. Ağaoğlu, kesinti anında tüketicilerin Tüketici Hakem Heyeti’ne gitmesi gerektiğine işaret etti. Ağaoğlu, “Bankalar neredeyse şubeden içeri gireden bile para alacak. Sinekten yağ çıkarma peşindeler. Gelirleri düşen bankalar her fırsatta ücret kesme peşindeler. Tüketicilerin uyanık olması gerekiyor. Özellikle or tak ATM’lerde para çekerken ya da yatırırken ne kadar ücret yansıtıldığı çoğu zaman ekranda görünmüyor. Bankalar tüketiciden habersiz ücret yansıtmaktan vazgeçmeli” ifadelerini kullandı. Öte yandan bankacılık sektörü teknolojik gelişmelere paralel olarak sunduğu ürün ve hizmetlerde dijital kanallara giderek daha fazla ağırlık veriyor. Bankalar kendilerinden hizmet alan yurttaşları hemen hemen tüm bankacılık işlemlerinde dijital kanallara yönlendiriyor. Bu kanallara önemli altyapı yatırımları yapan bankalar, neredeyse her işlemden ücret kesmekten de geri durmuyorlar. 128 milyon numara taşındı Cep telefonu operatörleri arasında numara taşıma işlemi sayısı 128 milyon 300 bine çıkarken, sabit telefonlarda taşıma ise 1 milyon 884 bin 496 oldu. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) verilerine göre, Türkiye’de 80 milyon 926 bin 481 mobil abonesi bulunuyor. Bu yılın birinci çeyreğinde TT Mobil yaklaşık 370 bin, Vodafone yaklaşık 184 bin abone kazanırken, Turkcell 554 bin abone kaybetti. Mobil işletmecilerin abone sayılarına göre pazar paylarına bakıldığında söz konusu çeyrekte, Turkcell’in yüzde 41.6, Vodafone’un yüzde 31.1, TT Mobil’in ise yüzde 27.3’lük paya sahip olduğu görüldü. Bu yılın birinci çeyreğinde toplam mobil trafik hacmi 66.1 milyar dakika olarak gerçekleşti. Köy nüfusu arttı Türkiye’de belde ve köylerde yaşamayı tercih edenlerin sayısında artış görüldü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2017’de 6 milyon 49 bin 393 olan köy ve beldelerde ikamet eden nüfus, 2018’de 6 milyon 337 bin 385’e yükseldi. Zararda hedef tutmadı Hükümetin uygulamaları nedeniyle bütçede görev zararlarında da ilk yarı hedefi aşıldı SGK’nin 6 aylık görev zararı 41.1 milyar TL’ye ulaştı. Mali kurumlara 2.3 milyar TL Yine bütçe verilerine göre aralarında kamu bankalarının da bulunduğu mali kurumlara da görev zararları kapsamında yıl başından bu yana 2.3 milyar lira ödeme yapıldı. Ziraat Bankası’na 6 ayda 1.4 milyar lira, Eximbank’a 65.1 milyon lira, Halk Bankası’na 834.2 milyon lira bütçeden görev zararları kapsamında aktarım yapıldı. Mahalli idarelere yapılan 6 aylık Hazine yardımı 582.9 milyon lira oldu. Bu yardımın tamamı il özel idarelerine gerçekleştirildi. Yerel idarelerin gelirlerinin büyük bir bölümünü ise bütçe gelirlerinden ayrılan paylar oluşturuyor. Gelirden ayrılan paylar kapsamında mahalli idarelere toplam 35.9 milyar lira aktarıldı. Genel bütçe gelirlerinden büyükşehir belediyelerine ayrılan payların 6 aylık bilançosu 15.8 milyar lira olarak gerçekleşti. Hükümetin politikaları nede 210.5 milyar liraya ulaştı. Ca niyle bütçedeki gö ri transferler için rev zararlarında da bütçede 427.1 yıllık hedefin yarısı aşıldı. Bütçede MUSTAFA ÇAKIR milyar lira başlangıç ödeneği ay görev zararları için rılmıştı. öngörülen başlangıç ödeneği 78.8 milyar liray Kömür yardımı dı. 6 ayda oluşan rakam Görev zararları kap 44.3 milyar liraya ulaştı. samında kamu teşeb Görev zararlarında ba büslerine yapılan 6 ay şı SGK çekiyor. Kuru lık ödeme toplamı 850 mun görev zararı hazi milyon lira. Bunun ta randa 5.6 milyar lira ol mamı Türkiye Kömür du. SGK’nin 6 aylık gö İşletmeleri’ne (TKİ) ait. rev zararı toplamı ise 6 aylık süre içerisinde 41.1 milyar liraya ulaş diğer kamu teşebbüs mış durumda. 6 ayda lerine hiç görev zararı toplam 84 milyar liraya ödemesi yapılmadı. ulaşan Hazine yardımla Yükseköğretim ku rından da en fazla payı rumlarına yapılan Hazi 57.1 milyar lira ile yine ne yardımlarında 6 ay SGK aldı. Bütçede Hazi lık toplam ise 9.3 mil ne yardımları için öngö yar lira oldu. rülen başlangıç ödeneği Savunma Sanayi Des 174.1 milyar liraydı. tekleme Fonu’na yıl ba Transfer 210 milyar şından bu yana 8.3 milyar lira aktarıldı. Sos Hazine ve Maliye Ba yal Yardımlaşma ve kanlığı tarafından ya Dayanışmayı Teşvik yımlanan bütçe veri Fonu’na verilen pay da lerine göre, yıl başın 2.6 milyar lira olarak dan bu yana yapılan ca gerçekleşti. ri transferler toplamı l ANKARA ‘Durum’ üzerine spekülatif düşüncelerII Ülkede, denetim altına alınamayan, “kanayarak” devam eden bir ekonomik kriz var. AKP Türkiyesi, “S400”, “Doğu Akdeniz”, İdlib ve Erbil suikastının gösterdiği gibi, ekonomik sonuçları olması kaçınılmaz jeopolitik krizlerle yüz yüze. Yakında bunlara Umman Körfezi’nde bir yenisi eklenecek. Bu sırada, AKP’de temsil edilen siyasal İslam, iktidarının iyice daralan zemini yeniden genişleme çabası içinde. Bu resmin muhalefet kanadında, İstanbul belediye seçimlerinde yeni bir enerji kazanmış, umutlu beklentiler içinde, ancak henüz bir yol haritasından yoksun, bir kitle, siyasi partiler ve gruplar var. Hiçbir “durum” kalıcı değildir. Bu “durumun” içinden çıkılırken, muhalefet, çıkış sürecine Makowsky’nin korktuğu “yasadışı işleri” önleyebilecek, çıkışın yönünü belirleyecek biçimde müdahale edebilmek için, “durum” içindeki olanakların özelliklerini doğru değerlendirmelidir. İki ders Gerek AKP yükselir, siyasal İslamın iktidarı yerleşirken, gerekse de Yunanistan’da Syriza yükselir “bir tarihsel blok“ kurma fırsatı şekillenirken, her iki ülkede de muhalefetin, çok parçalı yapısını aşamadığı, güçlerini birleştiremediğini biliyoruz. Buradan çıkacak en önemli ders siyasi partilerin ve grupların liderlerine ilişkindir. Evet, siyasi gruplar, örgütler, partiler gereklidir, ama bunlar aynı zamanda kendi yapılarını korumaya öncelik veren “muhafazakâr” eğilimler taşırlar (Rosa Luxemburg, Simon Weil). Grupların liderliklerinin bu eğilimlerin ayırdında olması, kendi “özgün” çıkarlarını andaki “durumun” acil sorunlarına cevap verme sorumluluğunun, temsil etme iddiasında oldukları sınıf ve tabakaların, o durum içindeki genel çıkarının önüne koymaktan kaçınmaları gerekiyor. Liderler, sıradan bireyler, “durumun” ortaya koyduğu siyasi toplumsal sorunlara, ait oldukları grup ya da partileri bir an için unutarak, “toplumun ve adaletin yararına ne yapabilirim” sorusuyla yaklaşmalıdırlar. Bir yanılsama “Durumun”, özelliklerinin ürünü “siyasi alan”, ekonomik kaygılar kadar, hatta daha da fazla iktidarını korumaya çalışan siyasal İslamın, yeni bir şekillenme arayan büyük sermayenin arzularını, jeopolitik sorunların körükleyeceği milliyetçi şoven duyguları da içeren bir ideolojik kültürel iklimle birlikte var oluyor. Ekonomik sorunlar, kaygılar bu iklimin içinde anlamlandırılıyorlar. Muhalefetin bu iklimde başarılı olabilmek için kavraması gereken gerçek şudur: İnsan ile hayvan arasındaki fark: Açlık tokluk, barınma, türünü yeniden üretme sorunları değil, bir “simgesel sisteme” sahip olduğu için bu sorunları, adalet kavramıyla birlikte konuşma kapasitesi ve arzusudur. Kararlarını, tercihlerini, ekonomik çıkarlarına göre değil, ahlaki kültürel değerlere göre belirleyen entelijansiya, bu farkı sık sık unutur; büyük bir bilgiçlikle, biteviye halkın tercihlerini ekonomik kaygılarla ekmek peynir kaygısıyla yaptığını varsayar. Halkın ahlaki değerlere sahip bir kültür içinde var olan bireylerin toplamı olduğunu unutur. Böylece, farkında olmadan, kendisini “etik özne”, halkı da biyolojik varlıkların (haz ilkesine göre yaşayan bireylerin) toplamı olarak tanımlar. Üstelik, entelijansiya bunu yaparken kendine dayanak olarak Marx’ı aldığına inandığı için çok rahattır. Halbuki Marx, halkı oluşturan bireylerin bilincini toplumsal varlığının belirlediğini vurgular. Toplumsal varoluş ise her zaman kültürel (simgesel) ve etik bir varoluştur. Freud’dan sonra da, insanın her zaman “rasyonel” davranmadığını “bilinçdışı” olarak tanımlanan bir yerden gelen etkiler altında, “bölünmüş” bir varlık olarak davrandığını biliriz. Bilinçdışı da simgeseldir. Bu nedenlerle, muhalefetin başarısı, güçlerini birleştirebilmesine ve ekonomik kaygıları anlamlandıran kültürel ortam içinde, siyasal İslamın, şoven milliyetçiliğin, liberalizmin (üçü de ekonomik kaygıların farklı ifadeleridir) söylemine karşı, kültürel ve etik sorunları, adalete ilişkin kaygıları kucaklayan bir karşı söylem ve tarz üretebilmesine bağlı olacaktır. İstanbul belediye seçimleri, haksızlığa karşı öfke ve “her şey çok güzel olacak” umuduyla kazanılmadı mı?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle