28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 15 TEMMUZ 2019 PAZARTESİ EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET HABER Bağış paraları nerede?FETÖ’cü darbe girişiminde şehit ve gazi olanların yakınları için kampanya başlatılmıştı 15Temmuz darbe girişimi sonrası şehit ve gazi yakınları için başlatılan bağış kampanyası kapsamında ZEHRA ÖZDİLEK toplanan paralar, ara dan 3 yıl geçmesine karşın hâlâ ailelere dağıtılmadı. 15 Temmuz Derneği’nden konuştuğumuz bir yetkili, “Aile Bakanlığı’ndan bi ri ile konuştum. Bir vakıf kurula cakmış bu yardımlarla ilgili, bu yardımlar şehit ve gazi ailelerine da ğıtılacakmış” dedi. Konunun takipçi si olan ve geçen yıl önerge veren CHP Grup Baş kanvekili Öz gür Özel, “Bir KHK ile söz konusu vak fın kuruluşu nun üzerin den neredey se iki yıl geç Özgür Özel miş olmasına rağmen, henüz vakıf tüzel kişilik kazanma 15 Temmuz’un üzerinden geçen 3 yıla rağmen, darbe girişimini engellemeye çalışırken şehit ve gazi olanlar için başlatılan kampanyada toplanan paralar hâlâ sahiplerine ulaşmadı. CHP’li Özel, konuyu takip ettiklerini vurguladı. mıştır. Yaratılan rantı kullanmak amacıyla TÜRGEV, TÜGVA, Okçular Vakfı gibi vakıfları çok kısa süre içinde kurmasıyla bilinen bir siyasi geleneğin, şehit yakınlarımız ve gazilerimiz yararına KHK’yle kurulması gereken bir vakfı bir türlü oluşturamamış olması düşündürücüdür” dedi. Özel: Takipçisiyiz 15 Temmuz darbe girişiminin 3’üncü yıldönümüne girerken şehit ve gazi yakınları için toplanan paranın neden dağıtılmadığı akıllara geldi. Konu ile ilgili konuştuğumuz 15 Temmuz Derneği, vakıf kurulduktan sonra toplanan paranın dağıtılacağına dair Aile Bakanlığı’ndan bilgi aldıklarını aktardı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de bir OHAL KHK’si ile Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı kurulmasına karar verildiğine değinerek “15 Temmuz darbe girişimi nin ardından başlatılan ‘Dayanışma Kampanyası’nda toplanan paraların bu vakfa aktarılarak, şehit yakınları ve gaziler yararına kullanılacağı belirtilmiştir. Toplanan para miktarına ilişkin olarak bildiğimiz tek resmi veri, Ocak 2017’de dönemin Aile Bakanı tarafından kampanya kapsamında 309 milyon TL’nin biriktiği yönündedir. Aile Bakanı’nın bu açıklamasının ardından kampanya devam etmiş, şehitlerimizin yakınları ve gazilerimiz için para toplanmaya devam edilmiştir. Darbe girişiminin üzerinden 3 yıl, bir KHK ile söz konusu vakfın kuruluşunun üzerinden ise neredeyse iki yıl geçmiş olmasına rağmen, henüz vakıf tüzel kişilik kazanmamış, toplanan paralar da şehit yakınları ve gazilerin kullanımına açılmamıştır” ifadelerini kullandı. Özel, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, Aralık 2018’de TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı bir konuşmayı hatırlatarak şöyle devam etti: “Oktay, toplanan paraların Ziraat Bankası ve Halkbank’taki kurumsal hesapta bulunduğunu, bu miktarların gerekirse tamamının kontrol edilebileceğini ifade etmiş olmasına karşın, aradan geçen 8 ay içinde kamuoyuna yönelik yeni bir bilgilendirmede bulunmamıştır. Şehitlerimizi kutsal gören bir siyasi parti olarak şehitlerimizin yakınlarına ve gazilerimize verilen ve tutulmayan sözlerin bir an önce tutulması gerektiğini bir kere daha söylüyoruz. Bizler, şehit yakınlarımız ve gazilerimiz adına toplanan bu paraların takipçisi olmayı, şu ana kadar kurulması gereken vakfın bir an önce kurulması sürecini yakından izlediğimizi bir kere daha ifade ediyoruz. Şehitlerimizin yakınları ve gazilerimiz için toplanan paraların kullanımı başta olmak üzere 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşananlar, iktidarın hesap verme sorumluluğunun gerekleri ile bağdaşmamakta, şüphe ve tereddütlerimizi artırmaktadır.” l İSTANBUL 15 Temmuz darbe girişimi sonrası KHK ile işlerinden olanlar dayanışmaya çalışıyor “Geleceksizleştirilmiş bir kitle yaratıldı” diyen platform sözcüsü Soylu, Yaşayabilmek için “KHK platformunun işlevi tam olarak öncelikle işimizi, ekmeğimizi, onurumuzu, toplumda sarsılmaya çalışılan itibarımızı geri almak olacak” ifadelerini kullandı platform kurdular ZEHRA ÖZDİLEK Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen geçimini marangozluk yaparak, çocuk bakarak, yağ, sabun satarak, özel ders vererek sağlayan kamu emekçileri geçen günlerde bir araya gelerek İstanbul’da “İstanbul KHK Platformu”nu kurdu. Platformun sözcülerinden Filiz Soylu; çalışamaz, çalıştırılmaz, çocukları devlet nezdinde fişlenmiş, geleceksizleştirilmiş bir kitle yaratıldığına değinerek “Biz bütün KHK’liler ve aileleri, hayatta kalma, yaşam savaşı veriyoruz. KHK platformunun işlevi tam olarak öncelikle işimizi, ekmeğimizi, onurumuzu, toplumda sarsılmaya çalışılan itibarımızı geri almak olacak” diye konuştu. Haberi hazırlama sürecinde marangozluk yaparak geçimini sağlayan Filiz Soylu, çalıştığı atölyeden KHK’li olduğu öğrenilince atıldı. Bunun üzerine Soylu, “Bir kez daha işimden oldum. Şart olsun, kendi atölyemi açacağım” dedi. Soylu ile platformun kuruluş sürecini, işlevini ve yaşadıkları sıkıntıları konuştuk. Mağdurlar bir arada n KHK’liler Platformu’na neden ihtiyaç duyuldu? 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişimi sonrasında 3 ay dolmadan kaldırılacağı söylenen OHAL, 7 defa uzatılarak 2 yıl boyunca sürdürüldü. OHAL süresince 37 kez Kanun Hükmünde Kararname çıkarıldı, 450 bin kişi hakkında işlem yapıldı, 120 binin üzerinde gözaltı ve tutuklama yaşandı, 200 bine yakın kamu görevlisi kamudan ihraç edildi. OHAL’in amacını ve kapsamını aşan KHK’ler ile “masumiyet karinesi”, “suç ve cezanın şahsiliği”, “mahkemeye başvuru hakkı” gibi anayasal güvence altındaki temel haklar dahi yok sayıldı. Çalışamaz, çalıştırılamaz, çocukları devlet nezdinde fişlenmiş, geleceksizleştirilmiş bir kitle yaratıldı. Sayıları 70’i bulan intiharlar, toplumdaki korku ve var olan yozlaşmanın da etkisiyle yanlızlaştırma politikaları altında KHK’li emekçiler, mağdurlar bir araya gelmeliydiler. Sosyal ölüme terk edilmiştik ve ya yeniden bir araya gelip haklarımız arayacaktık ya da 70 arkadaşımızın akıbetini biz de yaşayacaktık. Milletvekilleri de var n Platformu kuranlar kimler? Platformun kuruluşunda öncelikle Adana’da kurulan platformu, oradaki arkadaşlardan örnek aldık. Kuruluşunda bir buçuk yılı geçkin KadıköyBakırköyKartal meydanlarında direnen kamu emekçileri, İstanbul’da yine haksız ve hukuksuz yaşamları yok edilen KHK ile ihraç edilen akademisyenler var. Bu konuda özellikle KHK’li milletvekillerimizin de katılımıyla platformu kurduk. n Platformun işlevi tam olarak ne ‘Şart olsun, kendi atölyemi açacağım’ KHK Platformu sözcülerinden Filiz Soylu, 10 yıllık öğretmenken ihraç edildi. Soylu, geçimini sağlamak için kapı kapı gezerek sabun satmaya ve bir marangoz atölyesinde çalışmaya başladı. Marangoz atölyesinde çalışması da fazla sürmedi, patronu KHK’li olduğunu öğrenince işine son verdi. Soylu, işten atıldığı için yılmadığını, hayata daha sıkı sarıldığını ve mücadelesine devam edeceğini vurguladı. Soylu, “Geçimimi sağlamak için çalışmak zorundayım. Kapı kapı gezip yağ, sabun satıyorum. Marangozluk yapıyordum. Marangozluk işinden KHK’li olduğum öğrenilince atıldım. Bir kez daha işimden oldum. Şart olsun, kendi atölyemi açacağım” dedi. Yurdagül Şahin Demir de 12 yıllık öğretmenken hiçbir gerekçe gösterilmeden işinden edildi. Demir ise şöyle konuştu: “İhraçtan bir ay sonra kızım Bahar doğdu. Şu an 2 buçuk yaşında. Bazen özel ders veriyorum, bazen de çocuk bakarak geçimimi sağlamaya çalışıyorum. Psikolojik tedavi görüyorum.” olacak?  KHK platformunun işlevi tam ola rak öncelikle işimizi, ekmeğimizi onurumuzu” toplumda sarsılmaya çalışılan itibarımızı geri almak olacak. OHAL Komisyonu tarafından şu ana kadar görülen dosyaların yüzde 94’ü reddedildi. Yaşanan bu hukuksuz atmosferde ekonomik, sosyalkültürel, psikolojik ve daha birçok açıdan kırım yaşamakta olan biz ihraçlar bir araya gelme ihtiyacı ve gerekliliği duymaktayız. Yaşanan her kırım bizler için bir mücadele ve dayanışma alanına dönüşmüştür. Bu mücadele ve dayanışma alanlarını bir çatı altında birleştirmek, var olan bu ağı büyütüp güçlendirecektir. Bu nedenle İstanbul özelinde bir araya gelme gerekliliği, İstanbul KHK Platformu’nun kurulmasının temelini oluşturmaktadır.  n İhraç edilen kişiler olarak üyeleriniz ve sizin yaşadığınız sıkıntılar nelerdir? Bizlerin yaşadığı sıkıntılara gelince hepimiz sosyal ölüme terk edilmiş durumdayız. Yani bir köşede ailemizle birlikte topluca ölümü beklememiz istenmekte, herhangi bir mahkemeye başvuruda herhangi bir hakkımızı aramada bütün yolları kapatmaya çalışmaktalar. Çalışamaz durumdayız, daha doğrusu bütün kurumların bizleri çalışan olarak alması yasaklanmış durumda. KHK’li doktorlar hariç hiçbir kurumda çalışma yetkimiz yok. Kendimizden önce bakmak zorunda olduğumuz, yaşamlarını sürdürmek zorunda olduğumuz ailelerimizin, çocuklarımızın yaşamları da bu yüzden tehlike altında. Biz bütün KHK’liler ve aileleri hayatta kalma, yaşam savaşı veriyoruz. ŞENTOP YÖNETECEK 15 Temmuz için TBMM’de özel oturum TBMM Genel Kurulu, 15 Temmuz darbe girişiminin 3. yıldönümü dolayısıyla, bugün saat 14.00’te özel oturumda toplanacak. 15 Temmuz dolayısıyla yapılacak özel oturumu TBMM Başkanı Mustafa Şentop yönetecek. Genel kuruldaki özel oturumda grubu bulunan siyasi parti sözcülerine 10’ar dakika, grubu bulunmayan partilere ise 3’er dakika konuşma süresi verilecek. Meclis Genel Kurulu’ndaki özel gündemli toplantıda çok sayıda konuk da hazır bulunacak. Bu kapsamda Kırgızistan Meclis Başkanı Dastanbek Cumabekov, Irak Temsilciler Meclisi Başkanı Muhammed Halbusi, Bosna Hersek Haklar Meclisi Başkanı Bakir Izetbegovic ve Bosna Hersek Federasyonu Başbakanı Fadil Novalic’in locadan oturumu ta kip edeceği ifade edildi. Genel kurulda bu hafta ekonomi pa keti olarak bilinen torba yasa ile 11. Kalkınma Planı’nın görüşmelerinin tamamlanmasının ardından Meclis’in bu konuya girmesi bekleniyor. Bu kapsamda siyasi partilerin yarın Meclis tatile girmeden önce son grup toplantılarını gerçekleştireceği de ifade ediliyor. l ANKARA / Cumhuriyet ‘Millet’ten ‘ümmet’e geçerken... Bunu da öğrenmiş bulunuyoruz. Başkan Erdoğan, eski dava arkadaşlarından Ali Babacan’ın yeni parti girişimine karşı “ümmeti parçalamayın” uyarısını yaptığına göre, milletten ümmete geçtiğimizi öğrenmiş oluyoruz. Ya da, belki de sadece AKP’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a oy verenler “ümmet” tanımına giriyor, oy vermeyenlerse “millet” tanımı içinde kalıyorlar. Biz, kendimizi “Türk milleti” içinde kabul ettiğimize göre “İslam ümmeti”nin dışında kalıyoruz. Bu durumu da iyi anlamak gerekiyor. Ümmetten olanların yaptığı her şey “mübah ve makbul”, milletten olanların yaptığı her şey meşkuk (kuşkulu) ve mekruh (kötü) sayılır. Bu ayrım böylesine yapıldığı için de, hukuk buna göre işler, ekonomi buna göre çalışır, görevler bu ayrıma göre verilir. Ümmete her şey, Millete hiçbir şey. Örnekse, “6 yaşındaki kızla evlenmek caizdir” diyen ümmetçi rahat konuşurken, “böyle rezalet olmaz” diyen milletçi, yargıça hesap vermek zorunda kalır. Zafer Arapkirli’nin başına gelen budur. “Türban da yeni bir moda oldu” diyen Işıl Özgentürk hapis cezasına çarptırılırken ona küfür eden ümmetçi elini kolunu sallayarak dolaşır. Ancak, ümmet konusunun da aydınlatılması gerekir. Ümmet, siyasal bir terim değildir, dinsel bir tanımdır. Bir peygamberin tebliğine inananlar ve onun yolundan gidenler “Onun ümmeti” sayılır. İslam ümmeti, Hazreti Muhammed’in ümmetidir. Ümmeti bir partiye oy verenler ya da bir kişinin iktidarına oy verenler olarak kabul etmek doğru olamaz. Bu tanımla kabul etmek, ümmeti siyasal bir kimliğe dönüştürmek olur ki böyle bir yanlışın yapılmaması gerekir. Aslında bu tanım, “Laik Cumhuriyetin reddi” olmaktadır ki bu da Müslüman Kardeşler ideolojisinin ana hedeflerinden birisidir. Gazetemizin “Olayların Ardındaki Gerçek”lerde açıklananları ve Mehmet Ali Güller’in yazılarını okuyanlar bilirler ki, Ortadoğu’daki “İhvancılık” AKP’nin de yakından desteklediği siyasal İslamcılıktır. Bu akım, Mısır’da doğmuş ve oradan yayılmıştır. İhvanı Müslimin (Müslüman Kardeşler) birçok Arap ülkesinde de kabul edilmemiştir. 1928 yılında Hasan elBenna adında bir ilkokul öğretmeni tarafından kurulan bu dogmatik örgüt, bağımsız ve laik yönetimleri hedef alarak şeriat kanunlarının egemenliğini savunmuştur. Şimdi AKP başkanının kendi yakınlarından kurulacak yeni oluşuma “ümmeti parçalamayınız” uyarısı çok dikkate değer bir açıklamadır. Türkiye’de artık Müslüman Kardeşler’e yakın bir ümmetçilik vardır ve bu tutum, laik Atatürk Cumhuriyeti’ne ve Türk milleti kimliğine karşıdır. Ümmet de parçalanmış değil mi? İslam ümmeti de birçok parçaya bölünmüş değil mi ki? SünnilerŞiiler ayrımı, Sünni mezheplerin bilinen dörde ayrımı, Hanefilik, Hanbelilik, Malikilik, Şafiilik ayrımları yok mu? Ayrıca, tarikatlar, cemaatler, tekkeler, zaviyeler ayrımlar değil mi? İmamları, cemaatleri, ritüelleri birbirinden farklı değil mi? Kaldı ki din eksenine göre yapılan ayrımlar nice haksızlıklar içermiyor mu? Kimin inançlı kimin inançsız olduğunu kim belirliyor? İnançlıların derecelerini kim saptıyor? Bunların hepsi yıllar boyu tartışılmış konulardır ki bizim ilgimizin de bilgimizin de dışındadır. Ama bizim vatandaşımız dediğimiz kişinin, yurttaşımız dediğimiz kişinin dürüst olup olmadığı, yalan söyleyip söylemediği, iftiracı olup olmadığı, hırsızlık yapıp yapmadığı, başkasının hakkını yiyip yemediği bizi ilgilendirir. Bizi ilgilendiren şeyler bunlardır ve bu nitelikler bize bir vatandaşımızın, bir yurttaşımızın değeri konusunda bizim için gerekli ölçülerdir. Biz inançlara saygı duyarız. Ama inancı başkalarına zorla kabul ettirmeye de karşı çıkarız. Laik tutumumuz budur. TÜRKİYE CUMHURİYETİ, Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarının kurduğu bağımsız ve laik bir vatandır. Bu vatanın sahibi de TÜRK MİLLETİDİR. Bugün de, yarın da...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle