Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 9 HAZİRAN 2019 PAZAR TASARIM: İLKNUR FİLİZ PAZAR YAZILARI İsveç kökenli Amerikalılar Barack Obama, başkanlığı sırasında İsveç’e geldiğinde en büyük gazete “Küçük Amerika’ya hoş geldin” diye manşet atmıştı. İsveçlilerin Amerikan hayranlığı şaşırtıcı değil. Ne de olsa, 1600’lü yıllardan 1900’lerin ortasına kadar bu ülkeye göç eden 1.5 milyon dolayındaki İsveçli ile iki halk arasında kan bağı oluşmuş diyebiliriz. ABD’deki İsveç kökenlilerin bugün 30 milyonu bulduğu tahmin ediliyor. Bu yüzden her İsveçli ailenin ABD’de bir yakınının yaşadığı söylenir. Akrabalık ilişkileriyle İsveçlilerin, New York Yankees hayranlığı bağları zaman içinde iyice güçlenmiş. “Yankees” dendi mi yüzleri gülen, yumrukları havaya kalkan gençlerin New York’ta en sevdikleri semt, takımlarına ev sahipliği yapan Bronx Mahallesi. Ama Bronx’a ilgi yüzlerce yıllık bir geçmişe de dayanıyor. Bronx’un kurucusu İsveçli Bronck İrlandalı tarihçi G.V.C. Young, yüzlerce yıl önce Amerikan yerli halkının yaşadığı Bronx’a ilk yerleşen Avrupalının Jonas Bronck adlı bir İsveçli olduğunu ve ma halleye onun adının ve rildiğini 35 yıl önce ortaya çıkar OSMAN İKİZ dı. New York kent arşivinde çalışan İsveç kökenli Bri an Andersson da, yüzlerce yıl öncesi nin belgelerini incelemeye başladı. Ulaş tığı belgeleri Jonas Bronck’un İsveç’te doğduğu ilçede yaşayan Roy Gustafsson’la paylaştı. İkilinin fikir alışverişiyle 11 bin nüfus lu küçük Sävsjö ilçesinde bir Jonas Bronck Merkezi kurul du. Jonas Bronck’un doğduğu, o zamanlar bir çiftlikten olu şan, artık kimsenin yaşamadı ğı Komstad köyündeki evi mü ze haline getirildi. Dolayısıyla ormanlar içinde adı sa nı pek duyulmayan orta halli Sävsjö, ABD’deki İsveçli kökenliler için turis tik bir çekim merkezi haline getirildi. Bu arada New York Kent Arşivi ve İsveç’te ki araştırmalarla Jonas Bronck’un yaşa mı da kitapçık olarak derlendi. 1600’de doğan Jonas Bronck, üni versite çağına gelince, Kopenhag’a giderek denizcilik okuyup kaptan oldu. Ticaret gemilerinde çalışırken 1638’de Hollanda’ya taşındı. O sıralar Amerika’ya göç başlamıştı. Bugün Manhattan denilen yarımadayı yerli halktan satın alan Hollandalılar, buranın adını New Amsterdam koymuşlardı. 274 hektar toprak aldı Jonas Bronck’un aklı fikri de Yeni Dünya’da idi. Amerika’dan söz ederken “El değmemiş ormanları, zengin toprakları, akıllı girişimcileri bekliyor” diye konuşuyordu. 1639’da da düş kurmak yerine, karısını alarak Amerika’ya gitmek üzere De Brandt von Troyen (Troya Ateşi) adlı gemiye bindi. Gemi yolcularının dörtte biri Jonas Bronck’un yanında çalıştırmak üzere götürdüğü işçilerden oluşuyordu. Taşımacılık şirketinin belgelerine göre, Jonas Bronck bu yolculuk için bugünkü parayla 57 bin Avro ödemişti. New Amsterdam’a inen Jonas Bronck, hemen incelemelere başlayıp yarımadanın kuzeydoğusunda Harlem Nehri’nin kıyısında yerli Lenape halkından 274 hektar toprak satın aldı. İsveçli, bölgeye ayak basan ilk Avrupalıydı. İlk işi bir taş ev yapmak oldu. Evine, İsa’nın iki havarisiyle buluştuğu Kudüs yakınlarındaki Emmaus köyünün adını verdi. Topraklarında tütün, mısır yetiştirdi bunun yanı sıra bira yapmaya başladı. Jonas Bronck, yanında çalışanlar için de kendi arazisi üzerinde çok sayıda ev yaptı. Evleri çalışanlara satıyor, ücretini maaşlarından kesiyordu. Toprakları üzerindeki egemenliğini göstermek için kendi çizdiği arma ile bir sancak yaptı. Halk bayrağı olan bu bölgeyi “Jonas Bronck’s LandBronck’un toprağı” diye anmaya başladı. Bronck, ABD’de fazla yaşamadı, 1643’te öldü ama yıllar sonra idareciler New York kentinin bir mahallesi olan “Jonas Bronck’s Land”a, kurucusunun adını vermek istediler. “Bronck’s” (Bronck’un) yerine okunuş haliyle mahalleye Bronx adını verip Jonas Bronck’u ölümsüzleştirdiler. osman.ikiz@gmail.com Viyana’da müziğin dansı Osmanlı’da ilk operetleri Sultan Abdü laziz döneminde Dikran Çuhacıyan Efendi bestelemişti. “Leblebici Hor AHMET ARPAD hor Ağa” (1875) onun en önemli yapıtıdır. İstanbul’da 20. yüzyılın ilk yarı sında bugünkünden daha çok operet sahnelenirdi! Günümüz Viyanası’nda neredeyse her akşam operet izlemeniz mümkün. Viyanalı için opera, operet ve müzik hâlâ günlük politika kadar önem lidir. Belki de müzik, tiyatro ve operaya sonsuz ilgi Habsburg’ların politik alanda başarılar elde etme sini çok kez engellemişti. Volkoper’de 1898’den bu yana perde hemen hemen her gece açılıyor, yılın 300 gecesinde Viyanalı operetlerle, müzik li oyunlarla coşuyor. Volksoper 1400 koltuklu, kadro dev, değişik oyunlarda 150 operet sa natçısı rol alıyor, 95 kişilik koro, 100 dans çı, orkestrada 100 müzisyen... Bu akşam da Johann Strauss’un “Yarasa” operetiyle Volksoper’de coşuyor insanlar. “Yarasa”yı kim bilir kaçıncı görüşüm! Dünya sahnelerinde en çok oynanan Viyana operet lerinden biri... Müziği hafif, kalıcı ve sürükle yici. Üç akşam peş peşe de görseniz ilk gecenin canlılığı sizde hep taze kalıyor. Evin beyi Eisenstein, evin hanımı Rosalinde, hizmetçi Adele, âşık Alfred, avukat Blind oyunu sürüklüyor. Seyirciyle sanatçı oyun boyunca sahneden sıçrayan kıvılcımla bütün leşiyor. Viyanalının yaşam sevincine Volksoper’de sahnelenen her operette olduğu gibi “Yarasa”da da tanık oluyorsunuz. Orkestra canlı, solistler hareket li, sesler dorukta, koro coşturucu, bale, kostümler başarılı. Melodiler, şarkılar salondan dışarı taşıyor. Yaklaşık 3 saat sonra perde müthiş bir alkış fırtına sıyla iniyor. Robert Herzl’in sahneye koyduğu oyun hızlı, çekici, güldürücü, Viyana büyüsü dolu! Bir baş ka ülkede bir operetin böylesine içten alkışlandığını sanmıyorum. Alkışların uğultusu dakikalarca sürü yor. Perde son kez açılıp kapanıyor. İki buçuk saatin ardından mutlu insanlar yakındaki lokanta ve şarap hanelere koşuyor. Viyana’nın tek ve Avusturya’nın en ünlü operet tiyatrosu Volksoper rengârenk. 150 yıllık bir müzik tapınağı 25 Mayıs 1869 akşamı Kayser Franz Joseph’in huzurunda Mozart‘ın Don Giovanni’siyle açılan Viyana Operası, 25 Mayıs 2019 akşamı Richard Strauss/Hugo von Hofmannsthal’ın ortak yapıtı “Gölgesiz Kadın” ile 150. yılını kutladı. Ertesi akşam da tarihi binanın önündeki büyük Herbert von Karajan Alanı kalabalıktı! Çevrede tüm alan ve caddeler trafiğe kapatıldı. Opera’nın tüm kadrosu dev sahnede yer aldı. Üç saat boyunca ünlü yapıtla, ünlü aryalar birbirini izledi. Fidelio, Macbeth, Nabucco, Figaro, Don Giovanni, Rosenkavalier, Madam Butterfly, Carmen... Çeşitli Avrupa ülkelerinden gelmiş ünlü solistler değişik noktalardan Karajan Alanı’nı ve geniş bulvarı dolduran on binleri duygulandırdı, coşturdu. Dev sahneden, karşıdaki tarihi Bristol Oteli’nin balkonlarından, operanın tepesinden ünlü aryalar yükseldi. Avusturya televizyonu sayısız ülkeye canlı yayın yaptı. Kutlama günlerinde kentin değişik semtlerinde sergiler açıldı, konferanslar, toplantılar, televizyon kanallarında açık oturumlar, şovlar düzenlendi, belgesel filmler gösterildi, dünyanın değişik ülkelerindeki Avusturya elçilikleri de çeşitli etkinlikle Viyana’daki kutlamalara katkıda bulundu. Ve bütün bunların yanı sıra Moskova’nın büyük Zaryadye parkında kurulan dev ekrandan “A gift from Vienna Viyana’dan hediye” adı altında 3 gün boyunca Viyana Devlet Operası’nın en ünlü oyunlarını on binler izledi. Hitler yıllarını zar zor geçiren, savaş boyunca ayakta kalmayı başaran Viyana operası, 12 Mart 1945 günü Amerikan bombalarıyla yerle bir oldu. Viyanalılar dev “müzik tapınak”larına kavuşmak için tam 10 yıl beklediler. Bu arada insanlar operaya hasret kalmadı, başka salonlarda etkinlikler devam etti. Bugünkü opera binası 5 Kasım 1955’te Beethoven’in Fidelio’suyla yeniden açıldı. Salzburg doğumlu efsanevi müzik adamı Herbert von Karajan, 1954’ten başlayarak Viyana Devlet Operası’nın uzun yıllar sanat yönetmenliğini yaptı, klasik yapıtlara getirdiği değişik yorumlamalarla müzik dünyasının ilgisini Viyana’ya çekti. Karajan’dan sonra gelenler onun kalıtını başarıyla sürdüler. Viyana Devlet Operası günümüzde hâlâ dünyanın en başarılı operalarından biri. mail@ahmetarpad.de görkemli doğum günü geçidi Buckingham Sarayı dün Kraliçe 2. Eizabeth’in 93. doğum günü kutlamaları için yapılan geçit törenine ev sahipliği yaptı. Yaklaşık 300’ü atlı olmak üzere 1400’den fazla askerin, 400 civarında da müzisyenin katıldığı kutlamalarda resmi geçit sırasında 41 top atışının da gerçekleştirildiği bildirildi. Birleşik Krallık’ta yaklaşık 260 yıllık gelene ğin parçası olarak, Kraliçe 2. Elizabeth’in aslında nisan ayında olan doğum günü, hava muhalefetinin engellememesi için haziranda yapıldı. Kutlamalara, Prens Charles, Prens William ve eşi Catherine Middleton, Prens Harry ve eşi Meghan Markle da katıldı. Markle’ın, geçen ayki doğumunun ardından ilk kez resmi bir kraliyet etkinliğinde bulunduğu bildirildi. Yaşama dair... Akşamın bakır renginde, gün Ku lendirmek için yollanan iletide, “Ülzey Denizi’nin içine batmaya ha kede 18 yaş ve üstündeki herkes, zırlanıyordu. Aheste hareket eden ölümü halinde (kendisi ret başvu bulutlar, vanilya renginden çoktan rusu yapmadığı sürece) otomatik vazgeçip, turuncu renge dönmüş olarak organ bağışında bulunduğu tü. Yaz aylarında Kuzey Avrupa ül nu kabul etmiş sayılacaktır” bilgisi kelerinde fazla mesai yapan güneş, yer alıyor. yakında istirahate çekilecek, erte Anlaşılan o ki, yasal düzenle si gün tazelenmiş olarak görevine me ile Hollanda halkının mecbu dönecekti. ri olarak “kaçınılmaz son” üzeri Issız ve karanlık okyanusa baktı ne kafa yorması ve bir şekilde se ğımızı düşünsek bile, ileride sığ de çim yapması isteniyor. Eğer seçi nizde konuşlanmış rüzgâr türbini minizi zamana bırakırsanız, 1 Tem tarlaları ve petrol arama platformu muz 2020’den itibaren otomatik nun belli belirsiz siluetleri gözümü man “gönüllü organ bağışçısı sayı ze çarpıyordu. “Gelişmiş medeniye lacaksınız” deniyor. Elektronik pos tin” simgeleri... Bu coğrafyada de ta bir meşale gibi elden ele dolaşı niz sadece manzara olarak hayatla yor, detayları tartışılmaya başlanı ra zenginlik katmakla kalmı yor. Bağış formun yor. Rüzgârıyla, medce da 4 tercih bulunu ziriyle, canlı rezervleri ve yor. 1 İzin veriyo zemininde gizlediği doğal rum, 2 İzin vermiyo gaz kaynakları ile sonuna kadar sağılması zorunlu ELİF GÜNSEL rum 3 Geride kalanların karar vermesi ekonomik bir element... ni istiyorum 4 Yet Denizden karaya esen rüzgârın kilendireceğim kişinin karar verme taşıdığı hafif iyot kokusu havaya ka sini istiyorum. rışıyor. Jim Hall’un enfes Concier Ne olursa olsun bir seçim yapıl to de Aranjuez yorumu, insan yaşa ması öneriliyor. “Aman benden son mına tat veren gösterişsiz mutlu ra tufan” demeyin... Organ ya da do luk manzaralarına eşlik ediyor. Ev kularınızın bağışlanmasını istemi cil hayvanları ile akşam yürüyüşüne yorsanız da bunu kayıt altına aldır çıkan yaşlı çiftler, iki sörfçünün ba makla, kendi isteğinizin uygulanaca tan güneşi yakalamak istercesine ğı konusunda emin olabilirsiniz. Ge telaşlı kulaç sallaması, bir çocuğun ride kalan yakınlarınızın çok üzgün uçmaya gönüllü olmayan uçurtması olduğu bir anda zor bir karar almala ile verdiği nafile mücadele. rını önlemek için kendi kararınızı bir Organ bağışı için seçim zamanı an önce vermeniz iyi olur” benzeri teşvik edici cümlelere denk geliyoruz. Sonuçta yapılan seçim Katolik Zamanın rehavet içinde aktığı bir nikâhı değil. Yeniden kayıt yapmak anda, şahsıma yöneltilen bir soru ve seçimlerinizi ne zaman isterseniz ile irkiliyorum. Gruptan bir arkadaş, değiştirmek de mümkün. “Organ bağışı hakkında ne düşünü Her birimizin yüzünde yavan bir yorsun” diye soruyor. Yüzümde be gülümseme beliriyor. Gönderilen liren “şimdi bu soru da nereden çık elektronik postalarda; yaşlıgenç, tı” ifadesinden olacak, elindeki tele şişmanzayıf, hastalıklısağlıklı, her fona gözucuyla bakıyor ve sorusu kesin organ ve doku bağışçısı ola nu yineliyor: Ne düşünüyorsun, cid bileceği önemle vurgulanıyor. Ka den? “Vallahi çok iyi düşünüyorum’’ raciğer, akciğer, böbrekler, pank diyerek hafif geçiştirir bir cevap ve reas, küçük bağırsak bağışlanabile riyorum. Ama ne mümkün. Soru, cek organlar listesinde yer alırken ayrıksı ot gibi bir anda ortamda bi doku bağışlarının da (kornea, ke tiveriyor. Telefon ekranında, Hollan mik, tendonlar, damar vb) ihtiyacı da devletinden gelen resmi elektro olan hastanın hayat kalitesini iyileş nik postayı görüyorum. Halkı bilgi tirebileceği belirtiliyor. Her bir do nörün 8 hayat kurtarabileceği üzerinde önemle duruluyor. Hollanda’da 1700 kişi organ ve doku nakli için sıra bekliyor. Şu ana kadar kayıtlı organ bağışçı sayısı 3.5 milyon. Ancak bu rakam ihtiyacın çok gerisinde kalıyor. Konu doğası gereği hayli hassas. Almanya’da yakın geçmişte patlak veren organ nakline ilişkin skandal halen hafızalarda tazeliğini koruyor. Hatırlayacaksınız; Göttingen Üniversite Kliniği’nde görevli doktorlar, bazı hastalardan aldığı ücret karşılığı verileri manipüle etmek ve söz konusu hastaların durumunu daha kötü göstererek böbrek ve karaciğer bağışı listesinde ön sıralara almakla suçlanmıştı. İnsanların organ nakline teşvik edilmesi gereken dönemde, hafızalardaki “skandal” insanların sürece olan güvenini sarsmış. Bu yüzden, Hollanda’da “ölüm tespiti” yapan doktorun muhtemel bir organ nakli operasyonuna dahil olamayacağı hassasiyetle vurgulanıyor. Grubun yaş ortalaması, kaç yılı geride bıraktığını değil, yaşanacak kaç yılı kaldığını düşünen orta yaşlılardan oluştuğundan, hiç bitmeyecek gibi hissedilen bir sessizlik ortama hakim oluyor. Neyse ki siparişlerimizi almak üzere masamıza gelen garson, nahoş havayı bir nebze de olsun dağıtıyor. Dünya üzerindeki bize ayrılan zamanın sınırlı olduğu gerçeği ile yüzleşmemek için kaçınma mekanizmalarımızı çalıştırarak, ellerimize tutuşturulan menülere odaklanıyoruz. Gece bir tül gibi denizin üzerine serilirken, sütlü kahve kıvamındaki denize bakıp, kadehler sağlığa kalkarken Nâzım Hikmet’in “Yaşama Dair” şiirinin ilk satırları dökülüyor yüreğimden. “Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.” Kalın sağlıcakla... elifgunsel@yahoo.com Macron’un ev sahipliğindeki anma törenine Trump da katıldı. 7sa5vayşılınsonra hatırlattıkları Fransa işgal edilmiş, Avrupa Na zi saldırıları al tında çaresiz, Al man askerleri dört koldan Avrupa’ya yayılı SÜLEYMAN TOSUNOĞLU yor. Bitkinlik, se falet içinde işgal ve işkencelerle yaşayan Fransızlar, 6 Haziran 1944’te Normandi ya Çıkarması’yla başlayan kurtuluş mü cadelesini kazanmış oldular. Fransa’nın kurtuluşunun 75. yıl kutla malarının yapıldığı Normandiya bölgesin de bulunan Caen şehrinin Benouville ka sabasındayız. Manş Denizi’nin kıyısında bulunan kasaba, Paris’e araba ile yakla şık 4 saatlik mesafede. Şehrin yani de nizin karşı tarafında İngiltere bulunuyor. Nazi işgaline karşı çıkarmanın yapıldı ğı kıyı şeridine doğru inildiğinde verilen kurtuluş mücadelesinin ne kadar şiddetli geçtiğinin izlerini görüyorsunuz. Deniz kı yısına yakın yerlerde Alman askerlerince binlerce hendek kazınmış. Kiminin içinde taşlara kazınmış çizimler hâlâ duruyor. ‘Şiddete Hayır’ Nazi faşizminin acımasızlığına karşı 5 Haziran’ı 6 Haziran’a bağlayan tarihte, ABD, İngiltere, Fransa, Kanada’ın da yer aldığı müttefik güçler Fransa’yı işgalden kurtarmak için denizden çıkarma harekâtına başladı. Normandiya Çıkarması’nda müttefik kuvvetlerinden 120 bin kayıp verildi. Alman ordusundan da 113 bin. Kanlı savaşın sonunda Nazi faşizmi yenilgiyi kabullenerek Fransa’yı terk etmek zorunda kaldı. Nazi dönemi tarihte “insanlık utancı” olarak yerini aldı. Böylesine bir savaşın verildiği bölgede çok sayıda savaş müzesi göze çarpıyor. Bunları gezdiğinizde yitirilenleri, büyük zorluklarla elde edilen barışın değerini bir kez daha anlıyorsunuz. Müzelerin birinin önünde tabancanın namlusu düğümlenmiş şekilde yapılen anıt dikkat çekici. Alt kısmında büyük harflerle “Şiddete Hayır” yazıyor. İnsanlığın Hitler faşizminden kurtuluşunun ilk adımının başladığı bölge sakinleriyle sohbet etmek üzere kıyı köylerine doğru ilerliyoruz. Ormanlık yolun kimi bölgeleri tarlalarla çevrili. Bir köy kahvesi ilk durağımız. Orta yaşın üzerinde bir grup kadın ve erkek köylülerle sohbete dalıyoruz. Kimi babalarının savaş dönemi anlatımlarını aktarıyor, kimi ise savaşın çocuk tanıkları olmuş... Dehşet günleri... Michel de onlardan biri... “Gecenin karanlığında top ve uçak bombardımanı altında uyanarak babamın kucağına koşardım” diyor uzaklara dalarak... 8 yaşlarındaymış savaş zamanı. “Nazi işgalinden birilerinin gelip bizi kurtaracağını hiç düşünmemiştik. Nazi askerleri ile iç içe yaşamaya zorda olsa alışmıştık. Askerler bazen evlerimize gelir, kendi evleriymiş gibi banyolarını yapar giderlerdi. Savaşın başlamasıyla ölüm korkusu altında gece, gündüzler başladı” diyor. Günlerce evlerinden hiç dışarı çıkmadıklarını söylüyor, anlatmaya devam ediyor: “Savaş hiç bitmeyecekmiş gibi devam ediyordu. Elektrikler kesikti, babam yanına aldığı balta ile evde bizleri korumak için çaresizce bekliyordu. Günler sonra komşumuzun kapıya vurarak babama ‘Gerard kurtulduk, Amerikan askerleri gelmiş, Nazileri öldürmüşler’ diyerek bağırdığı o anlar hayatım boyunca gözlerimin önünden hiç gitmedi. Savaş çok kötü bir ortam, yalnızca kan ve gözyaşı var. Umarım dünyada böyle vahşetler son bulur.” Soluksuzca dinlediğimiz Michel’in ardından bir kahve daha içtikten sonra Daniel’in bizi götürdüğü evini ve ahırlarını geziyoruz. Daniel evlerinin altında dedesi ve babasının beraber kazmış olduğu sığınağı gösteriyor, savaşın başladığı geceden itibaren ta ki savaş bitene kadar ailece burada kaldıklarını anlatıyor. Köyden ayrılıyoruz... İstikamet, bölgenin büyük şehri Caen. Bölgenin diğer adı ise Bretagne olarak biliniyor. Burada yaşayanlara Breton deniliyor, Fransızcanın yanı sıra Breton dili de konuşuluyor. Caen şehrinde düzenlenen anma kutlamalarına ABD Başkanı Trump ile beraber 15 ülkenin liderleri katıldı. Törende konuşan Fransa Cumhurbaşkanı Macron, savaşta hayatlarını kaybeden askerlerin Fransa ve Avrupa’nın kurtuluşu için büyük bir destan yazdıklarını belirtti. Bölgeden ayrılıp Paris’e doğru yola koyulduğumuzda günümüz ile 75 yıl önce yaşananları karşılaştırmadan edemiyoruz... İnsanlığın başına büyük bela olan Nazi faşizmi zorlu mücadele, savaşlarla yok edildi. Fakat daha geçen hafta yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kimi ülkede bu tür faşist düşünceye sahip siyasi partilerin destek aldığını görünce Daniel ve Michel’in anlattıkları anıların endişesini yaşamamak mümkün değil... tosunoglu.su@gmail.com